Kur'an-I Kerimi Tanıyalım

On Dördüncü Cüzün Özeti
1. On
dördüncü cüzde iki tane Sûre vardır. Hicr Sûresi ve Nahl Sûresi
2. Hicr
Suresi Mekke döneminde inmiştir. 99 âyettir. Sûre, adını 80. âyette geçen “Hicr”
kelimesinden almıştır. Hicr, Medine’nin kuzeyinde vaktiyle Semûd kavminin
yaşadığı bir yerin adıdır. Sûrede başlıca Allah’ın birliği, peygamberlik,
öldükten sonra dirilme ve hesap konuları; peygamberlerin, çeşitli zamanlarda
azgınlara ve inkârcılara karşı verdikleri mücadeleler çerçevesinde ele
alınmaktadır. Bu sûrede ayrıca ilâhî kitapların kendisiyle kemale erdiği
Kur’an’ın, her türlü tahriften korunacağı hükmü de yer almaktadır.
Sûrenin ilk konusu Kur’an, vahiy ve peygamberliktir. Daha sonra insanın beden ve
ruh varlığının yaratılış süreci ile İblîs’in Allah’tan gelen secde buyruğuna
uymaması anlatılır. İyilerin uhrevî mükâfatları, Allah’ın rahmetinin genişliği;
Hz. İbrâhim ve Lût ile Eyke halkı ve Hicr halkıyla ilgili kısa bilgiler, Hz.
Peygamber’e ve müminlere verilen müjdeler, inkârcılara yapılan uyarılar sûrenin
belli başlı konularıdır.
3. 1-25
ayetler arasında Kuran’ın Allah tarafından indirilmiş olduğu ve Allah tarafından
korunacağı anlatılır. Müşriklerin, inanmak istemeyenlerin hakikatı gözleriyle
dahi görseler inanmayacakları da vurgulanır.
4. 26-48
ayetler arasında insanın yaratılış kıssası anlatılır. İblis’in Adem’e saygı
secdesi yapmadığı, bundan dolayı lanete uğradığı, ona
اِنَّ عِبَادٖي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ اِلَّا مَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ
الْغَاوٖينَ
İhlâslı insanlar hariç herkesin uyacağı ama ceza olarak da
وَاِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ اَجْمَعٖينَۙ
Cehenneme girecekleri özellikle vurgulanır.
5. 49-77
ayetler arasında ise Hazreti İbrahim’e gelen meleklerden bahsedilir. Bu melekler
insan suretinde gelirler. Hazreti ibrahim bunların melek olduğunu bilmediği için
onlara etli bir yemek yapar. Sofrayı kurar. Melekler yemek için ellerini sofraya
uzatmazlar. Hazreti ibrahim onların melek olduğunu anlar ve korkar. Onlar ise
korkmaması gerektiğini söylerler. Lut’un halkını helak etmek için görevli
melekler olduklarını söylerler. Ve oradan da Lut peygamberin yanına giderler.
Ayetlerin devamında Lut’un yanına gittiklerini onunla konuştukları, sabah
erkenden şehri terk etmesi gerektiğini söylerler. Lut ve iman eden bazıları
şehri gizlice terk ederler. Lut’un karısı da iman etmediği için o da azaptan
nasibini alır.
6. 78-90
ayetleri arasındaki ise Sûrenin de ismi olan Hicr halkının azap edilmesinden
bahsedilir. Hazreti peygambere,
وَلَقَدْ اٰتَيْنَاكَ سَبْعاً مِنَ الْمَثَانٖي وَالْقُرْاٰنَ الْعَظٖيمَ
“Kuşkusuz sana tekrar tekrar okunandan (âyetlerden) yedisini ve yüce Kur’an’ı
verdik.”buyururken. yine bunlar için (Hicr halkına verilen azaptan)
وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِلْمُؤْمِنٖينَ
Üzülmeye değmeyeceği uyarısı yapılır.
7. 91-99
ayetleri arasında Kuran’ı bölük pörçük yapanlara yani birazını kabul edip
birazını kabul etmeyenlere hesap sorulacağı anlatılır. Son nefesini verinceye
kadar
وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَأْتِيَكَ الْيَقٖينُ
Rabbine ibadet et, denilerek Sûre biter.
Nahl
Sûresi Mekke döneminde inmiştir. 128 âyettir. Sûre, adını 68. âyette geçen
“en-Nahl” kelimesinden almıştır. Sûrede başlıca, kâinatta Allah’ın varlığını ve
birliğini gösteren deliller, vahiy, öldükten sonra dirilme gibi konular yer
almaktadır.
Sûrede ulûhiyyet, vahiy, öldükten sonra dirilme ve Allah’ın huzurunda hesap
verme gibi dinin temel konuları ele alınmakta; ardından göklerde ve yerde
Allah’ın mutlak kudretinin delilleri gösterilmekte, daha sonra O’nun nimetlerini
görüp takdir etmemenin, şükretmemenin sonuçları hatırlatılarak bu hususta
insanlar uyarılmakta; adalet, ihsan, sözünde durma, yemin, haram ve helâller,
tövbe gibi dinî-ahlâkî konular üzerinde durulmakta; ayrıca Hz. Peygamber’e Allah
yoluna davetin yöntemi hatırlatılarak adaletli, sabırlı olması istenmektedir.
8. Nahl
bal arısı demektir. 68. Âyette
وَاَوْحٰى رَبُّكَ اِلَى النَّحْلِ اَنِ اتَّخِذٖي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتاً وَمِنَ
الشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَۙ
Bal arısına bal yapma görevi verildiği geçer. Sûre bu isimle meşhur olmuştur.
9. 1-22
ayetleri arasında Allah teâlânın yarattığı canlılardan söz edilir. Değişik türde
canlıların insanın hizmetine verildiği vurgulanır. Ayrıca suların da Allah’ın
izniyle bulutlardan geldiği, göklerin ve yerin üstünde bulunan herşeyin insanın
hizmetine verildiği de anlatılır. Deniz ürünlerine vurgu yapılır ve sonrasında
bunları Allah yarattı ama Allah yerine koyduğunuz tanrılar hiç bir şey yaratmadı
denilerek tevhide vurgu yapılır.
10. 25.
Ayette ise
لِيَحْمِلُٓوا اَوْزَارَهُمْ كَامِلَةً يَوْمَ الْقِيٰمَةِۙ وَمِنْ اَوْزَارِ
الَّذٖينَ يُضِلُّونَهُمْ بِغَيْرِ عِلْمٍؕ اَلَا سَٓاءَ مَا يَزِرُونَࣖ
Bazı insanların hem kendi günahlarının hem de başkasının da günahına ortak
olacağı, iyilerin canını almakla görevli rahmet meleklerini, kötülerin canını
almakla görevli azap meleklerinin olduğu anlatılır.
11. 35-64
ayetler arasında müşriklerin bazı davranışlarına değinilir. Onların yanlış yolda
oldukları, bir ilah varken birden fazlasına hangi akılla inandıklarına taaccüp
edilir.
12. 65-72
ayetlerde Allah teâlâ verdiği bazı nimetlerden söz eder. Yağmur, bal, değişik
türde canlılar, evlat, torun gibi nimetler bahsedilir.
13. 73-77
ayetler arasında Allah teâlâ örnekler vererek doğru yolda olan ile yanlış yolda
olanların bir olmadığını anlatır.
14. 78-89
ayetler arasında Allah teâlâ verdiği başka nimetlerden söz eder. Bir bebeğin
öğrenme kabiliyeti, kuşların uçması, evlerden, yün nimetinden ve benzeri
nimetlerden söz edilir. Kafirlerin bu nimetleri görmezden geldiği anlatılır.
15. 90-100
ayetler arasında ise Allah teâlâ verdiği nimetlere karşılık insanlardan
istediklerini açıklar. Adil olun, iyi davranın, yakın akrabaya yardım edin.
Fuhuştan uzak durun. Sözlerinizi yerine getirin. Allah’ın âyetlerini ucuz
değerlere değiştirmeyin vb.
16. 101-110
ayetler arasında Kuran’ın Allah’ın izniyle indiği, değiştirmek sadece onun
elindedir. İnançsızların Kuran’ın ilahi değil de beşeri bir kitap olduğunu iddia
etmeleri, imamı olduğu halde baskı gören ve kalbi imanla dolu olanların
ağızlarından çıkan sözlerin imanlarına zarar vermeyeceği anlatılır.
17. 111-119
ayetler arasında Allah’ın verdiği nimetlere karşılık nankör olan toplumların
azap göreceği, Allah’ın bu kadar nimet vermesinin yanı sıra
اِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةَ وَالدَّمَ وَلَحْمَ الْخِنْزٖيرِ وَمَٓا
اُهِلَّ لِغَيْرِ اللّٰهِ بِهٖۚ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَاِنَّ
اللّٰهَ غَفُورٌ رَحٖيمٌ
Domuz gibi, kan gibi, leş gibi şeyleri de haram kıldığı anlatılır.
18. 120-128
âyetler arasında ise Hazreti İbrahim’in tek başına bir ümmet olduğu, zira her
nimete karşılık şükreden biri olduğu anlatılır. Ayrıca
اُدْعُ اِلٰى سَبٖيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ
وَجَادِلْهُمْ بِالَّتٖي هِيَ اَحْسَنُؕ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ
عَنْ سَبٖيلِهٖ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَدٖينَ
Rabbin yoluna hikmetle, güzel öğütler ile çağrılması gerektiğinde de vurgulanır.
Sabır ve takva tavsiye edilerek Sûre ve cüz biter.
|