Kur'an-I Kerimi Tanıyalım

Yirmi Beşinci Cüzün Özeti
1. Yirmi
Beşinci cüzde Fussilet Sûresinden sekiz âyet, Şura, Zuhruf, Duhan ve Casiye
Sûreleri yer alır.
Fussilet Sûresi
2. 47-54
ayetler arasında Kıyametin ne zaman kopacağını ve gelecekte ne varsa hepsi Allah
teâlâ tarafından malum olduğu, insanın hayır adına ne varsa istemekten
bıkmadığı, nimetlere şükürsüzlüğün ahireti inkâr etmeye götürdüğü gibi konularda
ayetler vardır.
Şura Sûresi
Mekke döneminde inmiştir. 53 âyettir. Sûre, adını 38. âyette geçen “Şûrâ”
kelimesinden almıştır. Şûrâ, danışma demektir.
Sûrede
başlıca müslümanların işlerini kendi aralarında danışma yoluyla yürüttükleri,
ayrıca kâinatta Allah’ın birliğini gösteren deliller ve kıyamet gününün hâlleri
konu edilmektedir.
3. 1-12
ayetler Kuran’ın Allah tarafından indirilmiş bir kitap olduğu, göklerde ve yerde
ne varsa hepsinin Allah’a ait olduğu, meleklerin Allah’ı tesbih ettiği ve
yeryüzündeki mümin kullar için istiğfarda bulunduğu, Kuran’ın bir uyarı kitabı
olduğu, Allah’tan başka yöneticinin olmadığı, ihtilaflı meselelerin çözümünün
Allah’ın kitabında olduğu ve göklerin ve yerin rızık anahtarlarının Allah’a ait
olduğu vurgulanır.
4. 13-19
ayetler arasında tüm peygamberlere gelen ilahi ve tevhidi emirlerin bize de
aynısının geldiği, dinde fırkalara bölünmenin yasak olduğu, fırkalara bölünmenin
sebebinin kıskançlık olduğu, günahkârların havalarına göre davranılmaması
gerektiği, Allah konusunda tartışan gafillerin delillerinin geçersiz olduğu ve
Allah’ın kullarına karşı lütuf sahibi olduğu anlatılır.
5. 20-35
ayetler arasında sadece dünya hayatını isteyenlere bunun verileceği ama ahirette
ona birşey verilmeyeceği, putların dinde bir yetkilerinin olmadığı, Allah
teâlânın tevbeleri kabul ettiği, bazı insanlara rızık bol verilseydi onların
zulüm işleyecekleri, yağmurun ümitler tükendiği zaman geldiği, insanın başına
gelen musibetlerin sebebinin yine insanın kendisi olduğu, denizlerde akıp giden
gemilerin de Allah’ın varlığına delil olduğu ve Allah katında olanların dünyada
olanlardan daha hayırlı olduğu anlatılır.
6. 36-53
ayetler arasında müminlerin güzel huylarından, sabrın büyük bir erdem olduğu,
Allah’tan başka yardım edecek kimsenin olmadığı, peygamberin görevinin sadece
uyarmak olduğu, uyarılara kulak vermeyenlerden dolayı uyarıcılara bir vebal
olmadığı, Allah’ın dilediği kuluna çocuk verdiği dilediğine vermediği, kimsenin
bunu bozamayacağı, vahyin değişik şekillerde geldiği ve doğru yolun Allah’ın
çizdiği yol olduğu anlatılır.
Zuhruf Sûresi
Mekke döneminde inmiştir. 89 âyettir. Sûre, adını 35. âyette geçen “Zuhruf”
kelimesinden almaktadır. Zuhruf; yaldız, mücevher, dünya hayatının geçici
menfaati anlamlarına gelir.
Sûrede
başlıca tevhit, iman ve vahyin getirdiği hakikatler ile insanların bu
hakikatlere ters düşecek şekilde sırf geçici dünya menfaatlerine bağlanarak
sergiledikleri çelişki vurgulanmakta, batıla karşı çıkan ve hakkı tutan
şahsiyetler olarak İbrahim, Mûsâ ve İsa peygamberlerden söz edilmektedir
7. 1-14
ayetler arasında Kuran’ın akıl vermek için indirilmiş bir kitap olduğu, insanlar
aşırıya gitse bile onlardan vaz geçmemek gerektiği, yer yüzü döşek olarak Allah
tarafından yaratılmış, Allah teâlânın yüceliğinden söz eden ve varlığına işaret
eden delillerden, insana musahhar kılınan nimetlerden ve bu nimetlerden dolayı
şükrün gerektiğinden bahsedilir.
8. 15-35
ayetler arasında şu konularda ayetler vardır. Çarpık ve bozuk düşüncelerden
kızları gömmek, meleklerin cinsiyetinin dişi olduğunu düşünmek, atalarının takip
ettiği yolun doğru yol olduğunu zannetmek, Kuran’ın hazreti Muhammed sallallahu
aleyhi ve sellem’e değil de başkasına inmesi gerektiğini düşünmek gibi yanlış
düşüncelere cevaplar verilir.
9. 36-56
âyetler arasında Kuran’dan yüz çevirenin başına bir şeytanın musallat olacağı,
hakk’a kulak tıkayan kimseye söz anlatmanın imkansız olduğu, Kuran’ın şeref ve
öğüt olduğu, firavunun haddini aşarak kendisini Mısır’ın yaratıcısı olduğunu
zannetmesi, ayrıca kendisini Musa’dan üstün tutması, kavmini aşağılık görmesine
rağmen kavminden itaat görmesi ve sonunda kendi yarattığını zannettiği sularda
boğulması anlatılır.
10. 57-64
ayetler arasında Hazreti İsa’dan bahsedilir. Mekkeli Müşrikler hazreti İsa ile
kendi putlarını karşılaştırır. Derler ki: İsa mı yoksa bizim ilahlarımız mı daha
hayırlıdır? Hazreti İsa’nın ilah olmadığı bir kul olduğu, kıyametin bir alameti
olduğu vurgulanır.
11. 65-89
ayetler arasında kıyamet ve sonrasında gerçekleşecek bazı hadiseler anlatılır.
Dünyada çok samimi dostların o gün birbirlerine düşman olacakları, müttaki
dostların dostluklarının ahirette de devam edeceği, cennet ehline verilecek
nimetler ve cehenneme gireceklerin çekecekleri azap anlatılır. Cehennem ehli der
ki:
وَنَادَوْا يَا مَالِكُ لِيَقْضِ عَلَيْنَا رَبُّكَؕ قَالَ اِنَّكُمْ مَاكِثُونَ
Ey cehennem görevlisi Malik! Rabbine söyle bizi yok etsin, bu azap yeter! Malik
der ki: Siz orada kalacaksınız. Ayetlerin devamında Allah’ın çocuk edinmediği,
Allah’ın bundan münezzeh olduğu, kıyamet gününde hakk’a şahitlik edenler hariç
kimsenin şefaate sahip olamayacağını anlatılır.
Duhan Sûresi
Mekke döneminde inmiştir. 59 âyettir. Sûre, adını onuncu âyette geçen “duhân”
kelimesinden almıştır. Duhan, duman demektir.
Sûrede
başlıca, Kur’an’ın indirilişi, müşriklerin ona karşı tutumu, Firavun ve halkının
başlarına gelen azaplar, Kureyş’in Hz. Peygamberi yalanlaması, iyilerin ve
kötülerin karşılaşacakları akıbet konu edilmektedir.
12. 1-16
ayetler arasında iki konu anlatılır. Kadir gecesinin bereketli bir gece olduğu
(bazı alimlere göre berat gecesidir) ve kıyametin kopmadan önce dünyanın her
tarafını kuşatacak olan bir dumanın herkesi etkileyeceğini anlatır. Azabın
kalkmasını insanlar isterler ama azap kalkınca yine bildiklerini okurlar.
13. 17-33
ayetler arasında hazreti Musa’dan söz edilir. Firavuna uyarılar verilir,
uyarılara rağmen haddini aşmaya devam eder, Hazreti Musa Allah’tan aldığı emir
gereği sabah erkenden şehri terk eder. Onu takip eden firavun ve ordusu
kızıldenizde boğulur.
14. 34-59
ayetler arasında Allah teâlânın yüceliğinden bahsedilir. Gökleri ve yeri boşuna
yaratmadığı, kıyamet koptuktan sonra kimsenin kimseye fayda veremeyeceği,
cennete girenlerin göreceği nimetler ile cehenneme girenlerin karşılaşacağı
dehşetli manzaralar anlatılır.
Casiye Sûresi
Mekke döneminde inmiştir. 37 âyettir. Sûre, adını 28. âyette geçen “Câsiye”
kelimesinden almıştır. Câsiye, diz üstü çöken demektir.
Sûrede
başlıca, Kur’an’ın indirilmesi, dış âlemde Allah’ın varlığını ve birliğini
gösteren deliller, Allah’ın kullarına bahşettiği nimetler, İsrailoğullarının
kendilerine verilen nimetlere inkâr ve isyanla karşılık vermeleri konu
edilmektedir.
15. 1-22
ayetler arasında önce Allah teâlânın yüceliğinden bahsedilir. Sonra kıyamet
sahneleri, kıyamet koptuktan sonra gerçekleşecek olan bazı durumlar anlatılır.
İnsanın hizmetine bir çok nimetin verildiği anlatılır. Günâhkârlar ile İyilerin
bir tutulmayacağı da belirtilir.
16. 23-37
ayetler arasında arzularını ilah edinenin durumundan bahsedilir. Bu kişi ölümden
sonraki hayatı inkâr eder ve kendisini sadece zamanın helak edeceğini zanneder.
Ayetlerin devamında ahiretin dehşetli sahneleri anlatılır. Her milletin dizleri
üzerine çökmüş bir vaziyette Allah’ın huzuruna getirileceği, herkes tabi olduğu
kitapla toplanacağı, kitabın konuşacağı ve herkesin gizlediği ne varsa açığa
çıkacağı anlatılır.
فَلِلّٰهِ الْحَمْدُ رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَرَبِّ الْاَرْضِ رَبِّ الْعَالَمٖينَ
“Göklerin rabbi, yerin rabbi, bütün âlemlerin rabbi olan Allah’a, yalnız O’na
hamdolsun!”
وَلَهُ الْكِبْرِيَٓاءُ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِࣕ
وَهُوَ الْعَزٖيزُ الْحَكٖيمُ
“Göklerde ve yerde ululuk O’na aittir. O sonsuz güç, sınırsız hikmet sahibidir”,
ayetiyle de cüz ve Sûre biter.
|