39- ZÜMER SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir.
75 âyettir. Sûre, adını 71 ve 73. âyetlerde geçen “Zümer” kelimesinden
almıştır. Zümer; zümreler, gruplar demektir. Sûrede başlıca, göklerde ve
yerde Allah’ın birliğini gösteren deliller, mü’minlerin cennete,
kâfirlerin cehenneme sevk edilecekleri konu edilmekte; kullar, ölüm
gelip çatmadan Allah’a yönelmeye çağrılmaktadır.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1.
Kitab’ın indirilmesi mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah
tarafındandır.
2.
(Ey Muhammed!) Şüphesiz biz o Kitab’ı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen
de dini Allah’a has kılarak O’na kulluk et.
3.
İyi bilin ki, halis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp da başka dostlar
edinenler, “Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye
ibadet ediyoruz” diyorlar. Şüphesiz Allah, ayrılığa düştükleri şeyler
konusunda aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve nankör
olanları doğru yola iletmez.
4.
Eğer Allah bir çocuk edinmek isteseydi, yarattıklarından dilediğini seçerdi.
O, bundan uzaktır, yücedir. O, bir ve her şey üzerinde mutlak otorite sahibi
olan Allah’tır.
5.
Gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yaratmıştır. Geceyi gündüzün
üzerine örtüyor, gündüzü de gecenin üzerine örtüyor. Güneşi ve ayı da
koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Bunların her biri belli bir zamana
kadar akıp gitmektedir. İyi bilin ki O, mutlak güç sahibidir, çok
bağışlayandır.
6.
O, sizi bir tek nefisten yarattı. Sonra ondan
eşini var etti. Sizin için hayvanlardan (erkek ve dişi olarak) sekiz eş
yarattı.
Sizi annelerinizin karnında bir yaratılıştan öbürüne geçirerek üç (kat)
karanlık içinde oluşturuyor. İşte Rabbiniz olan Allah budur. Mülk (mutlak
hâkimiyet) yalnız O’nundur. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde, nasıl
oluyor da haktan döndürülüyorsunuz?
7.
Eğer inkâr ederseniz, şüphesiz ki Allah sizin iman etmenize muhtaç değildir.
Ama kullarının inkâr etmesine razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizin için buna
razı olur. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez. Sonra
dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O da size yaptıklarınızı haber verir. Çünkü O,
göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilir.
8.
İnsana bir zarar dokunduğu zaman Rabbine yönelerek O’na yalvarır. Sonra
kendi tarafından ona bir nimet verdiği zaman daha önce O’na yalvardığını
unutur ve Allah’ın yolundan saptırmak için O’na eşler koşar. De ki:
“Küfrünle az bir süre yaşayıp geçin! Şüphesiz sen cehennemliklerdensin.”
9.
(Böyle bir kimse mi Allah katında makbuldür,) yoksa gece vakitlerinde, secde
hâlinde ve ayakta, ahiretten korkarak ve Rabbinin rahmetini umarak itaat ve
kulluk eden mi? De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Ancak akıl
sahipleri öğüt alırlar.
10.
(Ey Muhammed!) Bizim adımıza de ki: “Ey iman eden kullarım! Rabbinize karşı
gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlar için (ahirette) bir iyilik
vardır. Allah’ın yeryüzü geniştir. Sabredenlere mükâfatları elbette hesapsız
olarak verilir.”
11.
De ki: “Şüphesiz bana, dini Allah’a has kılarak O’na ibadet etmem
emredildi.”
12.
“Bana, müslümanların ilki olmam da emredildi.”
13.
De ki: “Eğer ben Rabbime isyan edersem, şüphesiz büyük bir günün azabından
korkarım.”
14.
De ki: “Ben dinimi Allah’a has kılarak sadece O’na ibadet ediyorum.”
15.
“Siz de Allah’tan başka dilediğiniz şeylere ibadet edin!” De ki: “Şüphesiz
hüsrana uğrayanlar, kıyamet gününde kendilerini ve ailelerini hüsrana
sokanlardır. İyi bilin ki bu, apaçık hüsranın ta kendisidir.”
16.
Onlar için üstlerinde ateşten katmanlar, altlarında (ateşten) katmanlar
vardır. İşte Allah, kullarını bununla korkutur. Ey kullarım, bana karşı
gelmekten sakının.
17.
Tâğût’tan,
ona kulluk etmekten kaçınan ve içtenlikle Allah’a yönelenler için müjde
vardır. O hâlde, kullarımı müjdele!
18.
Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya, işte onlar Allah’ın
hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akıl sahiplerinin ta
kendileridir.
19.
Hakkında azap sözü (hükmü) gerçekleşenler, hiç onlar gibi olur mu?
Cehennemlikleri sen mi kurtaracaksın?
20.
Fakat Rabbine karşı gelmekten sakınanlar için (cennette) üst üste yapılmış
ve altlarından ırmaklar akan köşkler vardır. Allah, gerçek bir vaadde
bulunmuştur. Allah, va’dinden dönmez.
21.
Görmedin mi, Allah gökten su indirdi de onu yeryüzündeki kaynaklara
ulaştırdı. Sonra onunla renkleri çeşit çeşit ekinler çıkarıyor. Sonra
ekinler kuruyor da onları sapsarı kesilmiş görüyorsun. Sonra da Allah onları
kurumuş çer çöp hâline getirir. Şüphesiz ki bunda akıl sahipleri için bir
öğüt vardır.
22.
Allah’ın, göğsünü İslâm’a açtığı, böylece Rabbinden bir nur üzere bulunan
kimse, kalbi imana kapalı kimse gibi midir? Allah’ın zikrine karşı kalpleri
katı olanların vay hâline! İşte onlar açık bir sapıklık içindedirler.
23.
Allah, sözün en güzelini; âyetleri, (güzellikte) birbirine benzeyen ve
(hükümleri, öğütleri, kıssaları) tekrarlanan bir kitap olarak indirmiştir.
Rablerinden korkanların derileri (vücutları) ondan dolayı gerginleşir. Sonra
derileri de (vücutları da) kalpleri de Allah’ın zikrine karşı yumuşar. İşte
bu Kur’an Allah’ın hidayet rehberidir. Onunla dilediğini doğru yola iletir.
Allah, kimi saptırırsa artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur.
24.
Kıyamet günü kötü azaba karşı yüzüyle korunan kimse,
(o gün) azaptan emin olan kimse gibi midir? Zalimlere, “Kazandıklarınızı
tadın” denir.
25.
Onlardan öncekiler de yalanladılar ve azap kendilerine farkına varamadıkları
bir yerden geldi.
26.
Böylece Allah dünya hayatında onlara zilleti tattırdı. Elbette ki ahiret
azabı daha büyüktür. Keşke bilselerdi!
27.
Andolsun, öğüt alsınlar diye biz bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali
verdik.
28.
Biz onu, Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar diye hiçbir eğriliği bulunmayan
Arapça bir Kur’an olarak indirdik.
29.
Allah, birbiriyle çekişen ortak sahipleri bulunan bir (köle) adam ile
yalnızca bir kişiye ait olan bir (köle) adamı örnek verdi. Bu iki adamın
durumu hiç, bir olur mu?
Hamd Allah’a mahsustur. Hayır, onların çoğu bilmiyorlar.
30.
(Ey Muhammed!) Şüphesiz sen öleceksin ve şüphesiz onlar da öleceklerdir.
31.
Sonra şüphesiz siz kıyamet günü Rabbinizin huzurunda muhakeme edileceksiniz.
32.
Kim, Allah’a karşı yalan uyduran ve kendisine geldiğinde, doğruyu (Kur’an’ı)
yalanlayandan daha zalimdir? Cehennemde kâfirler için kalacak bir yer mi
yok!?
33.
Dosdoğru Kur’an’ı getiren ile onu tasdik edenler var ya, işte onlar Allah’a
karşı gelmekten sakınanlardır.
34.
Onlar için Rableri katında diledikleri her şey vardır. İşte bu, iyilik
yapanların mükâfatıdır.
35.
Allah, işlediklerinin en kötüsünü örtmek ve onlara yaptıklarının en güzeli
ile karşılık vermek için (onları böyle mükâfatlandırdı).
36.
Allah, kuluna yetmez mi? Seni O’ndan (Allah’tan) başkalarıyla korkutmaya
çalışıyorlar. Allah, kimi saptırırsa artık onun için bir yol gösterici
yoktur.
37.
Allah, kimi de doğru yola iletirse artık onu saptıracak hiç kimse yoktur.
Allah mutlak güç sahibi, intikam sahibi değil midir?
38.
Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan elbette,
“Allah”, derler. De ki: “Peki söyleyin bakalım? Allah’ı bırakıp da ibadet
ettikleriniz var ya; eğer Allah bana herhangi bir zarar dokundurmak isterse,
onlar Allah’ın dokundurduğu zararı kaldırabilirler mi? Yahut Allah bana bir
rahmet dilese, onlar O’nun rahmetini engelleyebilirler mi?” De ki: “Allah
bana yeter. Tevekkül edenler ancak O’na tevekkül ederler.”
39,40.
De ki: “Ey kavmim! Elinizden geleni yapın. Ben de yapacağım. Kişiyi rezil
edici azabın kime geleceğini ve sürekli azabın kimin başına ineceğini
yakında bileceksiniz!”
41.
(Ey Muhammed!) Biz sana Kitab’ı (Kur’an’ı) insanlar için, hak olarak
indirdik. Kim doğru yola girerse, kendisi için girmiş olur. Kim de saparsa,
ancak kendi aleyhine sapar. Sen onlara vekil değilsin.
42.
Allah, (ölen) insanların ruhlarını öldüklerinde, ölmeyenlerinkini de
uykularında alır. Ölümüne hükmettiklerinin ruhlarını tutar, diğerlerini
belli bir süreye (ömürlerinin sonuna) kadar bırakır. Şüphesiz bunda düşünen
bir toplum için elbette ibretler vardır.
43.
Yoksa Allah’tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: “Hiçbir şeye güçleri
yetmese ve düşünemiyor olsalar da mı?”
44.
De ki: “Şefaat tümüyle Allah’a aittir. Göklerin ve yerin hükümranlığı
O’nundur. Sonra yalnız O’na döndürüleceksiniz.”
45.
Allah, bir tek (ilâh) olarak anıldığında ahirete inanmayanların kalpleri
daralır. Allah’tan başkaları (ilâhları) anıldığında bakarsın sevinirler.
46.
De ki: “Ey göklerin ve yerin yaratıcısı olan, gaybı da, görünen âlemi de
bilen Allah’ım! Ayrılığa düştükleri şeyler konusunda kulların arasında sen
hükmedersin.”
47.
Eğer yeryüzünde bulunan her şey tümüyle ve onlarla beraber bir o kadarı da
zulmedenlerin olsa, kıyamet günü kötü azaptan kurtulmak için elbette onları
verirlerdi. Artık, hiç hesap etmedikleri şeyler Allah tarafından karşılarına
çıkmıştır.
48.
(Dünyada) kazandıkları şeylerin kötülükleri karşılarına çıkmış, alay etmekte
oldukları şey onları kuşatmıştır.
49.
İnsana bir zarar dokunduğunda bize yalvarır. Sonra ona tarafımızdan bir
nimet verdiğimizde, “Bu, bana ancak bilgim sayesinde verilmiştir” der.
Hayır, o bir imtihandır. Fakat onların çoğu bilmezler.
50.
Bunu kendilerinden öncekiler de söylemişti ama kazandıkları şeyler onlara
hiçbir yarar sağlamamıştı.
51.
Nihayet kazandıkları şeylerin kötülükleri onlara isabet etmişti. Onlardan
zulmedenler var ya, kazandıkları şeylerin kötülükleri onlara isabet
edecektir. Onlar Allah’ı âciz bırakacak değillerdir.
52.
Bilmediler mi ki, Allah rızkı dilediğine bol bol verir ve (dilediğine)
kısar. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için elbette ibretler vardır.
53.
De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden
ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok
bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
54.
Azap size gelmeden önce Rabbinize dönün ve O’na teslim olun. Sonra size
yardım edilmez.
55,56.
Farkında olmadan azap size ansızın gelmeden önce, Rabbinizden size
indirilenin en güzeline uyun ki, kişi, “Allah’ın yanında, işlediğim
kusurlardan dolayı vay hâlime! Gerçekten ben alay edenlerden idim” demesin.
57.
Yahut, “Allah beni doğru yola iletseydi, elbette O’na karşı gelmekten
sakınanlardan olurdum” demesin.
58.
Yahut azabı gördüğünde, “Keşke benim için dünyaya bir dönüş daha olsa da
iyilik yapanlardan olsam” demesin.
59.
(Allah, şöyle diyecek:) “Hayır, öyle değil! Âyetlerim sana geldi de sen
onları yalanladın, büyüklük tasladın ve inkârcılardan oldun.”
60.
Kıyamet günü Allah’a karşı yalan söyleyenleri görürsün, yüzleri kapkara
kesilmiştir. Büyüklük taslayanlar için cehennemde bir yer mi yok!?
61.
Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları başarıları sebebiyle kurtarır.
Onlara kötülük dokunmaz. Onlar üzülmezler de.
62.
Allah, her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeye vekildir.
63.
Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur. Allah’ın âyetlerini inkâr edenler
var ya, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.
64.
De ki: “Ey cahiller! Siz bana Allah’tan başkasına ibadet etmemi mi
emrediyorsunuz?”
65.
Andolsun, sana ve senden önceki peygamberlere şöyle vahyedildi: “Eğer
Allah’a ortak koşarsan elbette amelin boşa çıkar ve elbette ziyana
uğrayanlardan olursun.”
66.
Hayır, yalnız Allah’a ibadet et ve şükredenlerden ol.
67.
Allah’ın kadrini gereği gibi bilemediler. Yeryüzü kıyamet gününde bütünüyle
O’nun elindedir. Gökler de O’nun kudretiyle dürülmüştür. O, onların ortak
koştuklarından uzaktır, yücedir.
68.
Sûr’a üflenir ve Allah’ın dilediği kimseler dışında göklerdeki herkes ve
yerdeki herkes ölür. Sonra ona bir daha üflenir, bir de bakarsın onlar
kalkmış bekliyorlar.
69.
Yeryüzü, Rabbinin nuruyla aydınlanır. Kitap (amel defterleri) ortaya konur.
Peygamberler ve şahitler getirilir ve haksızlığa uğratılmaksızın aralarında
adaletle hüküm verilir.
70.
Herkese yaptığının karşılığı tam olarak verilir. Allah, onların yaptıklarını
en iyi bilendir.
71.
İnkâr edenler grup grup cehenneme sevk edilirler. Cehenneme vardıklarında
oranın kapıları açılır ve cehennem bekçileri onlara şöyle derler: “Size
içinizden, Rabbinizin âyetlerini size okuyan ve bu gününüze kavuşacağınıza
dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?” Onlar da, “Evet geldi” derler.
Fakat inkârcılar hakkında azap sözü gerçekleşmiştir.
72.
Onlara şöyle denir: “İçinde ebedî kalmak üzere cehennemin kapılarından
girin. Büyüklük taslayanların kalacağı yer ne kötüdür!”
73.
Rablerine karşı gelmekten sakınanlar da grup grup cennete sevk edilirler.
Cennete vardıklarında oranın kapıları açılır ve cennet bekçileri onlara
şöyle der: “Size selâm olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi ebedî kalmak üzere
buraya girin.”
74.
Onlar şöyle derler: “Hamd, bize olan vaadini gerçekleştiren ve bizi
cennetten dilediğimiz yere konmak üzere bu yurda varis kılan Allah’a
mahsustur. Salih amel işleyenlerin mükâfatı ne güzelmiş!”
75.
Melekleri de, Rablerini hamd ile tesbih edip yücelterek Arş’ın etrafını
kuşatmış hâlde görürsün. Artık kulların arasında adaletle hüküm verilmiş ve
“Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur” denilmiştir.