Sonsuz güç ve şefkat sahibi olan Allah, insanlar için bir yardımcı, destekleyici, koruyucu ve kollayıcıdır. O bize bizden yakın olan, dua ve isteklerimizi karşılayandır. Ona hangi dilde ve ne şekilde dua edersek edelim, o bizi duyar ve dualarımızı kabul eder. O güçsüzlerin, çaresizlerin yardımcısı ve en büyük dostudur. Yüce Rabb’imiz Kur’an’da dua örnekleri sunarak bize nasıl dua edeceğimizi öğretmektedir. Bunlardan bazıları şunlardır:
Hiç kuşkusuz duanın kalbi insan, takdim edilen makamı Yüceler Yücesi Allah’tır. Ve o makamın Sahibi tevazu hisleri ile salih bir niyetle gerçekleşen yönelişe olumlu karşılık vereceğine söz vermiştir;
Kur’an-ı Mubin’de:
وَاِذَا سَاَلَكَ عِبَادى عَنّى فَاِنّى قَريبٌ اُجيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ اِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَجيبُوا لى وَلْيُؤْمِنُوا بى لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ
“Eğer kullarım sana Benim hakkımda soru sorarlarsa (bilsinler ki) Ben çok yakınım, dua edenin yakarışına her zaman karşılık veririm. Öyleyse onlar da Bana karşılık versinler ve Bana gönülden iman etsinler ki, doğru yolu bulabilsinler.” (Bakara,2/186.)
Yukarıdaki ayet Yüce Allah’ın her duayı kabul edebileceği anlamına gelmiyor. Hangi duanın makbul olduğunu, hangilerinin makbul olmadığını Musa peygamberin kıssasından iki örnekle izah edebiliriz.
Birinci örnek Musa peygamberin halkının su ihtiyacı için yaptığı duadır. Bu samimi ve mütevazı yakarış makbul olmuş, Asa’nın vuruşu ile on iki kaynak Allah’ın bir lütfu olarak insanların ihtiyaçlarına sunulmuştur.
İkinci örnek de yine İsrail oğullarıyla ilgilidir. Hz. Musa’nın kabul edilmiş duasının akabinde gelen ayette beyan edildiğine göre, İsrail oğulları kendilerine sunulmuş olan bıldırcın etini tek çeşit olduğu için az bulmaları ve daha çeşitli yiyecekler için masaya rabbine dua etmesini istemeleri fakat sonunda bu isteklerinin kabul olmayışı.
Kur’an’da Geçen Makbul Olmuş Dua Örnekleri
Samimi ve mütevazi bir kuldan Allah’a doğru gönderilmiş ubudiyet mesajı mahiyetindeki bu sözlü duaların ortak temaları şunlardır: Tevhid, hidayet, tefekkür, tevekkül, istiane, tesbih, hamd, şükür, istğfar, istiâze, tenzih...
1-İstiâze Duaları
İstiaze, cin ve insan şeytanlarından Allah’a sığınmak demektir. İnsan ve cin şeytanlarının kurdukları planlardan Allah’a sığınmak gerekir. Toplumsal hayat içindeki saf gerçekleri cin ve insan şeytanlarının dayanışması bulandırabilmektedir. Bu nedenle daima istiaze duası yapmak, kalplerimizin paklığını korumak için şarttır. Çok şükür Rabbimiz bunu da nasıl yapacağımızı kazandırdığı bilinçle birlikte öğretmiştir:
قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ (1) مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ (2) وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ اِذَا وَقَبَ (3) وَمِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِى الْعُقَدِ (4) وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ اِذَا حَسَدَ (5
“De ki: Sığınırım ben yükselen şafağın Rabbine. O’nun yarattıklarının şerriden ve kıskançlık duyduğunda kıskancın şerrinden.” (Felak, 113/1-5.)
قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ (1) مَلِكِ النَّاسِ (2) اِلهِ النَّاسِ (3) مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ (4) اَلَّذى يُوَسْوِسُ فى صُدُورِ النَّاسِ (5) مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ (6)
“De ki: Sığınırım ben insanların Rabbine, insanların hakimine, insanların ilahına, fısıldayan sinsi ayartıcının şerrinden, insanların kalbine fısıldayan cinlerin ve insanların bütün ayartmalarından.” (Nas,114/1-6.)
2-İstiâne Duası
Allah’ın dışındaki güçlerden -insanlardan, ölülerden veya canlı-cansız nesnelerden- yardım istemek bir ibadet formu ve muhtevası ile yapılıyorsa şirktir. Biz müminler bu şirkten her gün beş vakit namazda Allah’a sığınmakta ve ortak koşmamaya söz vermekteyiz:
اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعينُ
“Yalnız sana ibadet eder, yalnız senden yardım dileriz.” (Fatiha Suresi,1/5.)
3-Tesbih Duası
Allah’ı noksan sıfatlardan uzak tutup, O’na gerçek sıfatlarıyla yalvarıp yakarma, her türlü eksiklikten tenzih ederek olur. Tenzih dualarıyla bu gayemizi en güzel yakarış formlarına gerçekleştirebiliriz. Tenzih duasını derli toplu, en güzel örneğini Haşır Suresi’de bulmaktayız.
هُوَ اللّهُ الَّذى لَا اِلهَ اِلَّا هُوَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ هُوَ الرَّحْمنُ الرَّحيمُ (22) هُوَ اللّهُ الَّذى لَا اِلهَ اِلَّا هُوَ اَلْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ سُبْحَانَ اللّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ (23) هُوَ اللّهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْاَسْمَاءُ
“Allah O’dur ki, O’ndan başka ilah yoktur. Mutlak Hakim, Kutsal, Kurtuluşun Tek Kaynağı, İman Bağışlayan, Doğru ile Yanlışın Tek Belirleyicisi, Üstün, Eğriyi Düzeltip Doğruyu İhya Eden, Bütün İhtişamın Sahibi! Şanı Yüce Olan Allah her şeyden münezzehtir. O, Allah’tır; Yaratıcı, Bütün Özlere ve Görüntülere Şekil Veren Yapıcı! Bütün mükemmellik vasıfları yalnız o’nundur. Göklerde ve yerde olan her şey O’nun sınırsız şanını yüceltir. Çünkü yalnız o’dur kudret ve hikmet sahibi olan.” (Haşr, 59/22-24.)
4-Tenzih Duası
Allah’ın yetkilerini çiğneyip sınırlarına giren şefaatçiler edinmek tesbih ilkesine aykırı bir fiildir. Rabbimizi tüm mükemmel isimleri ve sıfatları anmak ve zikrullaha halel getirebilecek tasavvurlar geliştirmekten sakınmak ise O’nu tesbih etmektir. Tesbih’in derli toplu mükemmel örneklerini yine en güzel Rabbimizin kelamından öğrenebiliriz; Ayet el-Kürsi’de olduğu gibi:
اَللّهُ لَا اِلهَ اِلَّا هُوَ اَلْحَىُّ الْقَيُّومُ لَا تَاْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌ لَهُ مَا فِى السَّموَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ مَنْ ذَا الَّذى يَشْفَعُ عِنْدَهُ اِلَّا بِاِذْنِه يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْديهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يُحيطُونَ بِشَىْءٍ مِنْ عِلْمِه اِلَّا بِمَا شَاءَ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّموَاتِ وَالْاَرْضَ وَلَا يَؤُدُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِىُّ الْعَظيمُ
“Allah O’ndan başka ilah yoktur. Her zaman diridir, bütün varlıkların kendi kendine yeterli yegane kaynağıdır. Ne uyuklama tutar O’nu, ne uyku. Yeryüzünde ve göklerde ne varsa O’nundur. O’nun izni olmaksızın nezdinde şefaat edebilecek olan da kimdir? O, insanların gözlerinin önünde olanı da, onlardan gizli tutulanı da bilir. Oysa O dilemedikçe insanlar O’nun ilminden hiçbir şey edinemez, hiçbir şey kavrayamazlar. O’nun sonsuz kudret ve egemenliği gökleri ve yeri kaplar ve onların korunup desteklenmesi O’na ağır gelmez. Gerçekten Yüce ve büyük olan yalnızca O’dur.” (Bakara,2/255.)
5-Hamd Duaları
Hamd kısaca en güzel sıfatlarla O’nu övmek demektir. Rabbimiz kendisini nasıl övüp yüceltmememiz gerektiğini bize Kur’an’ın çeşitli yerlerindeki beyanlarında öğreterek yanlış takdirlerden bizi korumuştur. Bu sebeple dışarıdan ithal isim ve sıfatlar uydurmaktan kaçınmalıyız. O’nu O’nun istediği gibi övmeliyiz:
اَلْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمينَ (2) اَلرَّحْمنِ الرَّحيمِ (3) مَالِكِ يَوْمِ الدّينِ (4)
“Her türlü hamd/övgü yalnızca bütün alemlerin Rabbi, Rahman, Rahim, Hesap Günü’nün yegane hakimi olan Allah’a mahsustur.” (Fatiha,1/1-4.)
اَلْحَمْدُ لِلّهِ الَّذى خَلَقَ السَّموَاتِ وَالْاَرْضَ وَجَعَلَ الظُّلُمَاتِ وَالنُّورَ ثُمَّ الَّذينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ يَعْدِلُونَ
“Her türlü övgü, gökleri ve yeri yaratan, karanlığı ve parlak aydınlığı var eden Allah’a özgüdür. Hakikati bile bile inkâr edenler başka güçleri Rableri ile eş tutarlar.” (Enam,6/1.)
اَلْحَمْدُ لِلّهِ الَّذى اَنْزَلَ عَلى عَبْدِهِ الْكِتَابَ وَلَمْ يَجْعَلْ لَهُ عِوَجًا
“Bütün övgüler Allah’a yakışır. O Allah ki, kuluna ilahi kelamı indirmiş ve onun anlaşılmasını güçleştirecek hiçbir çapraşıklığa yer vermemiştir.” (Kehf,18/1.), (Sebe,34/1-2.), (Fatır,35/1-2.)
6-Tevekkül Duası
Firavun’un zulüm düzeninden korkmayıp cesareti Allah’a iman etmekte bulan ve O’na güvenip dayanan müminlerin yakarışı:
فَقَالُوا عَلَى اللّهِ تَوَكَّلْنَا رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلْقَوْمِ الظَّالِمينَ (85) وَنَجِّنَا بِرَحْمَتِكَ مِنَ الْقَوْمِ الْكَافِرينَ
“Ey Rabbimiz! Bizi zalim bir toplumun elinde rezil-rüsva etme/fitneleriyle onurumuzu çiğnetme ve bizi lütfunla kafirler toplumunun elinden kurtar.” (Yunus,10/85-86.)
7-Tevazu İle Dile Gelen Tevhit İnancı
Allah’a kulluk bilincine sahip olan müminler böbürlenmez, büyüklenmezler. Çünkü bilirler ki, evrendeki kendi konumları bir nokta kadar bile değildir. Onlar hadlerini bilir, nefislerini ilahlaştırmazlar. İlahlığı, Rabliği bir tek Allah’a yakıştıran Rahman’ın mütevazı kulları, acziyetlerini itiraf ile ve en güzel övgülerle Yaratıcıyı tesbih ederler. Aşağıdaki ayetlerde olduğu gibi:
قُلِ اللّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِى الْمُلْكَ مَنْ تَشَاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَاءُ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَاءُ بِيَدِكَ الْخَيْرُ اِنَّكَ عَلى كُلِّ شَىْءٍ قَديرٌ (26) تُولِجُ الَّيْلَ فِى النَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِى الَّيْلِ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَتَرْزُقُ مَنْ تَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ
“Ey Egemenlik Sahibi Allah’ım! Sen egemenliği dilediğine verirsin, dilediğinden alırsın; dilediğini yüceltir dilediğini alçaltırsın. Bütün iyilikler Senin elindedir. Doğrusu Sen istediğini yapmaya kadirsin. Gündüzü kısaltarak geceyi uzatır, geceyi kısaltarak gündüzü uzatırsın ve dilediğine her türlü hesabın üstünde rızık bağışlarsın.” (Ali İmran,3/26-27.)
8-Sonsuz Hidayet Duaları
Allah’tan daimi bir hidayet üzere bulunmayı dilerken, vahiy nimetine karşı duyarsız davrananlardan ve onun saflığını bulandıran tahrifçilerden beraat dileme yakarışı:
اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقيمَ (6) صِرَاطَ الَّذينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَاالضَّالّينَ
“Bizi dosdoğru yola ilet! Nimet verdiklerinin yoluna, gazabına uğrayanların ve sapkınların yoluna değil.” (Fatiha Suresi,1/6-7.)
İman ettikten sonra insanların kalplerinin eğrilmesi mümkündür. Bunun için hidayetten sonra Allah’ın Hadi ve Mü’min sıfatlarının sağlayacağı güvenlik şemsiyesi altında kalıp, daimi bir koruma istemek gerekir; işte bu arzumuzu dillendirebileceğimiz bir yakarış örneği:
رَبَّنَا لَاتُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ
“Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi hakikaten bir daha saptırma ve bizi rahmetinle bağışla. Sensin gerçek Lütuf Sahibi.
رَبَّنَا اِنَّكَ جاَمِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ فيهِ اِنَّ اللّهَ لَا يُخْلِفُ الْميعَادَ
Ey Rabbimiz! Geleceğinde hiç şüphe olmayan o Günü görüp yaşamaları için mutlaka insanlığı bir araya toplayacaksın. Allah vadini getirmekten asla kaçınmaz.” (Ali İmran, 3/8-9.)
9-Gayelilik Duası
Bütün zamanlarda iman nimetine sahip olan müminlerin duasındaki ortak temalar, kalpteki güzelliklerin şahitliğini yaparak gizlememek, Allah’a teslimiyetle birlikte uhrevi hüzünden ebedi muafiyet dileğidir. Varoluşun gerçek amacını tefekkür ve tefekkuh ile kavradıkları için İlahi kelamın övgüsüne mazhar olmuş müminlerin bu ortak yakarışı:
اَلَّذينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلى جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فى خَلْقِ السَّموَاتِ وَالْاَرْضِ رَبَّنَا مَاخَلَقْتَ هذَا بَاطِلًا سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ (191) رَبَّنَا اِنَّكَ مَنْ تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ اَخْزَيْتَهُ وَمَا لِلظَّالِمينَ مِنْ اَنْصَارٍ (192) رَبَّنَا اِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادى لِلْايمَانِ اَنْ امِنُوا بِرَبِّكُمْ فَامَنَّا رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّاَتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الْاَبْرَارِ (193) رَبَّنَا وَاتِنَا مَا وَعَدْتَنَا عَلى رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيمَةِ اِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْميعَادَ
“Ey Rabbimiz! Sen bu Kainat’ın uçsuz bucaksız ufuklarında yer alan şeylerin hiç birini boşuna yaratmadın. Sen yücelikte sınırsızsın. Bizi ateşin azabından koru. Rabbimiz! Kimi ateşe mahkum edersen onu alçaltmış olursun. Ve zalimler hiçbir yardımcı da bulamazlar.
Ey Rabbimiz! Bizi imana çağıran, ‘Rabbinize gönülden iman edin!’ bir ses duyduk: Ve böylece imana geldik. Rabbimiz! Günahlarımızdan ötürü bizi affet ve kötülüklerimizi sil ve iyilerle birlikte olduğumuz halde canımızı al.
Ey Rabbimiz elçilerin vasıtasıyla vaad ettiğin şeyi bize bahşet ve bizi Kıyamet mahcup etme. Şüphesiz Sen sözünden caymazsın.”(Ali İmran,3/191-194.)
10-- Adayış-Adanış Duaları
Hayatı bir dua duayı da bir hayat tarzı haline getirebilmiş müminler tarih boyunca var ola gelmiştir. Rabbimiz bu tür müminleri insanlık âlemine rahmet taşıyan bir örnek olarak Kur’an-ı Mubin’de anmıştır. Salih bir anne-babanın çocuğuna hangi gözle bakması gerektiğinin Meryem as’ın annesi, İmran’ın eşinden öğrenebiliriz. İşte Allah’a adanmışlığın ve O’nun için adamanın övgüye değer bir numunesini tarihe silinmez bir şekilde kazıyan Meryem as’ın annesi (İmran’ın eşi)’nin yakarışı:
اِذْ قَالَتِ امْرَاَتُ عِمْرنَ رَبِّ اِنّى نَذَرْتُ لَكَ مَا فى بَطْنى مُحَرَّرًا فَتَقَبَّلْ مِنّى اِنَّكَ اَنْتَ السَّميعُ الْعَليمُ
“Ey Rabbim! Rahmimdeki çocuğumu senin hizmetine adayacağıma söz veriyorum. Benden bunu kabul buyur. Doğrusu yalnız sen her şeyi duyan, her şeyi bilensin.” (Ali imran,3/35)
Kurban ibadeti de bu adayış duasında var olan bilinçle anlaşılmalıdır. Yüce Allah insanlığa yeryüzünde yaşama imkânı verdiği günden bu yana emanet olarak verdiklerinin olumlu değerler için feda edilmesini istemiştir.
Adayışla kurban ibadeti arasındaki ilişki İbrahim-İsmail Peygamberlerinin kıssasının anlatıldığı ayetlerde görülebilir. ( 37/Saffat, 102.)
Vaazın Devamı |