
Müslüman halkımız arasında buna sadece Fitre denilmektedir. Bu da zekât gibi ve o anlamda sosyal adaleti sağlamaya yönelik mali bir ibâdettir.' Özellikle Ramazan'da fakir ve muhtaçları bununla sevindirmekte sayısız ecirler ve yararlar vardır.
Buharı ve Müslim'in tesbitlerine göre : İbn Ömer (R.A.) diyor ki :
فَرَضَ رسولُ اللّه # زَكَاةَ الْفِطْرِ صَاعاً مِنْ تَمْرٍ أوْ صَاعاً مِنْ شَعِيرٍٍ عَلى كُلِّ عَبْدٍ أوْ حُرٍّ صَغِيرٍ أوْ كَبِيرٍ ذَكَرٍ أوْ أُنْثَى مِنَ المُسْلِمِينَ
«Resûlüilah (A.S.) Efendimiz Ramazanda Sadaka-i Fıtr'ı farz kıldı, ya bir sâ' (3334 kg) hurma ya da bir sâ' arpa verilir. Bu, müslü-manlardan her köle, hür, erkek, kadın, küçük ve büyük için vâcib-dir.»
Sadaka-i Fıtr bir bakıma oruç gibi değerli bir ibâdette bir noksanlık meydana gelmiş veya onun faziletini düşürecek bir söz ve davranışta bulunulmuşsa, onu kapamaya, açılan gediği tıkamaya matuf bir vecibedir. Nitekim İbn Abbas (R.A.) diyor ki : «Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, oruçlu için temizleyici, olsun diye Sadaka-i Fıtr'ı farz kıldı. Bu vecibe oruçluyu boş sözlerin kirinden, edep dışı sözlerin günahından paklar ve yoksullar için de aş olur. Kim onu namazdan (bayram namazından) önce öderse, o makbul bir zekât sayılır. Kim de namazdan sonra öderse, o sadece sadakalardan bir sadakadıra.»[1][1]
Bu rivayetlere dayanarak fukaha sözü edilen konuda şöyle demiştir :
Sadaka-i Fıtr, hür olan her müslümana, asıl ihtiyacından başka elinde nisab miktarı mal veya para bulunduğu takdirde vâcibdir.[2][2]
Sadaka-i Fıtr'da nisab miktarı malda nema (üreme, artma, çoğalma) aranmaz. Kurban konusunda da esas kabul edilen nisab budur. Yakın kısımların nafakasına da bu miktar, belirtilen ölçüde esas alınmıştır.[3][3]
O halde asıl ihtiyacından sonra elinde nisab miktarı tarla veya bahçesi veya evi, dükkânı bulunan kimse bu konuda zengin sayılacağından hem Fıtra vermesi, hem de Kurban Bayramında Kurban kesmesi Hanefi mezhebine göre vâcibdir. [4][4]
Sadaka-i Fıtr Dört Şeyden Verilir :
Sadaka-i Fıtr ancak dört şeyden verilir : Buğday, arpa, hurma ve üzüm. Bunlar fakirlerin ana gıda maddesi sayılır. [5][5]Ancak belirtilen bu gıda maddelerinden değişik ölçülerde verilir :
Buğdaydan yarım sâ' (1667 kg.) Arpa, hurma ve üzümden ise birer sâ' (3334 kg.) Bu dört ana maddenin ayninden verilebileceği gib, kıymeti de hesaplanarak verilebilir. İhtiyata yakın olan da budur.[6][6]
Fukahanm çoğuna göre, buğday veya arpa vermektense bunların unundan fitre vermek daha iyidir. Çünkü fakir için bir kolaylık sağlanmış olur. Kıymeti hesaplanarak para verilmesi ise fakirler için daha uygundur. Zaten hurma ve üzümden vermek isteyenlerin, bunların ayninden değil de kıymeti hesaplanarak verilmesi gerekir, demişlerdir. Bunu afdaldır diyenler de olmuştur. Fetva bu görüşe göredir.[7][7]
Fitre Verilecek Maddelerin Ölçü Veya Tartı İle Verilmesi :
Fitre verilecek maddelerin ölçü ile mi, tartı ile mi verilmesi gerekiyor? İmam Ebû Yusuf'un İmam Ebû Hanîfe'den yaptığı rivayete göre, bunlar ölçek ile değil tartı ile hesaplanıp verilir.[8][10]
Sadaka-İ Fitr'in Vücub Vakti :
Ramazan Bayramının birinci günü fecr-i sadık doğduktan sonra vâcib olur. O halde fecir doğmadan ölen kimse için fitre vermeğe gerek yoktur. Çünkü henüz kendisine. vâcib olmadan ölmüştür. Fecir doğmadan bir çocuk dünyaya gelir veya bir gayr-i müslim Müslüman olursa, fecir doğunca onlara da vâcib olur. Fecir doğduktan sonra doğar veya Müslüman olursa, o takdirde kendilerine fitre vâcib olmaz.
Bunun gibi bir fakir henüz fecir doğmadan zengin olursa, sadaka-i fıtr vermesi vâcib olur. Fecir doğmadan zengin bir kimse fakirleşirse, kendisine sadaka-i fıtr vâcib olmaz.[9][11]
Fecir doğduktan sonra ölen bir kimseye sadaka-i fıtır gerekir. Bunun gibi fecir doğduktan sonra fakirleşen zengine de gerekir.[10][12]
İbn Ömer (K.A.) diyor ki :
«Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bize, insanlar namaza gitmeden önce sadaka-i fıtri vermemizi emretti.» Bunun için İbn Ömer, her sene bayramdan bir gün veya iki gün önce fıtrasmı verirdi.
Bu konuda Mezhep İmamlarının görüş ve ictihadları biraz farklıdır :
a) îmam Ebû Hanife'ye göre, bunu Ramazan ay'ı girmeden de vermek caizdir.
b) İmam Şafii'ye göre, Ramazan ayı girince verilebilir.
c) İmam Mâlik ve İmam Ahmed bin Hanbel'e göre, bayramdan bir gün veya iki gün önce verilebilir.
Hanefî imamlarına göre, Ramazanda hangi gün verilirse verilsin farketmez; şu gün verilmesi daha iyidir, diye bir kayıt yoktur. [11][13]
Sadaka-İ Fıtr Bayram Günü Verilmiyecek Olursa :
Bayram günü fecr-i saadık doğunca vâcib olur. Bu vücub ödeninceye kadar devam eder, bayramın geçmesiyle düşmez. Sahih olan da budur. [12][14]
Nisaba Sahip Olmadığı Halde Verirse :
Bir müslüman Ramazanda henüz nisaba sahip olmadığı halde acele edip sadaka-i fıtr öder ve sonra nisaba mâlik olursa, yeniden vermesi gerekmez. İlk verilen kâfidir. Sahih olan da budur.[13][15]
Oruç Tutamadığı Halde Fitre Vermesi Gerekir Mi?
Fitre gerçi oruçluyu manen temizliyen bir vecibedir. Ancak oruç tutmaya bağlı değildir. Daha çok fakir ve muhtaçları korumaya yöneliktir. Bu bakımdan yaşlılığından veya hastalığından dolayı oruç tutamıyan kimsenin de fitre vermesi vâcibdir.[14][16]
Fitre'nin Müstehab Vakti :
Bayram günü fecr-i saadık doğduktan sonra cami'a namaza giderken vermek fitrenin müstehab vaktidir. Tabii böyle bir vakitte vermek mümkün olursa. [15][17]Ödemiyen kimse bütün ömrü boyunca bu borç altında kalmış sayılır. Ölmeden önce bu vecibeyi yerine getirmesi gerekir.[16][18]
Kendisi Ve Küçük Çocuğu İçin Fitre Vermesi Vâcibdir :
Bir müslüman sadece kendisi ve bir de ergen olmayan çocukları için fitre vermekle mükelleftir. Ergen çocukları için dilerse verebilir. Ana babası için de durum aynıdır. Dilerse onlar için de verebilir.[17][19]
Bunak ve Deli :
Fitre konusunda bunak ile deli çocuk mesabesindedir. Bu delilik ister doğuştan olsun, ister arızî olsun fark etmez. Mezhebin zahir görüşü de budur.[18][20]
Adam Fakir Karısı Adına Fitre Verebilir Mi?
Karı koca birbirinin fitresini vermekle yükümlü değildirler. Kadın fakir olursa, kocası isterse onun adına fitre verebilir. Kendisinden izin almadan da olsa yine caizdir. Vermediği takdirde günahkâr olmaz. Büyük çocukları hakkındaki hüküm de böyledir.[19][21] Fetva da bu görüşe göredir. [20][22]
Ailesi Dışındaki Kişiler Adına Fitre Vermek :
« Bir zengin ailesi dışındaki fakir hısımlarının veya komşularının fitresini vermek isterse, onlardan müsaade alması gerekir. Aksi halde verilen fitre, fitre yerine geçmez.[21][23]
Kişi, Dedeleri Ve Neneleri Adına Da Vermez :
Dede ve neneleri ne kadar fakir olursa olsun, torunlarının onlar adına fitre vermesi emredilmemiş tir. Yani torunlar dede ve nenelerinin fitresini ödemekle yükümlü değillerdir. Ancak müsaadelerini almak suretiyle verirse buna cevaz verilmiştir.[22][24]
Adam, Ana Babasının Fıtrasım Da Vermekle Yükümlü Değildir :
İsterse anne baba aile içinde bulunsun, yine de oğlunun onlar adına fıtra vermesi gerekmez. Çünkü onlar üzerinde velayeti yoktur. [23][25]Müsaadelerini alarak verişe caiz olur.
Bunun gibi küçük kardeşleri ile diğer hısımlarının da fıtrası kişiye gerekmez. Çünkü bu konudaki genel kaaide şudur : Nafakası ve bakımı kendisine gereken kimselerin fitresini de vermesi vâcibdir.[24][26]
Bir Fitre Birkaç Fakire Verilebilir Mi?
Her şahsın fıtrasının ancak bir fakire verilmesi gerekir. Bu bakımdan bir fitranın birkaç fakire bölünüp dağıtılması caiz değildir, yani verilen para fitre yerine geçmez, sadaka sayılır. Ama birkaç kişinin fıtrasını bir tek fakire vermek caizdir. [25][27]
Üzerinde Fıtra Ve Zekât Borcu Varken Ölürse Ne Yapılır?
Bir mü'min üzerinde fıtra, zekât, adak, keffaret ve benzeri ibadetler bulunur, bunları ödemeden ölürse, bıraktığı maldan bunlar çıkarılıp verilmez. Çünkü şahsın ölmesiyle mal vârislere intikal etmiştir. Ancak insanlara olan borçlar müstesna, onlar kul haklarına girdiğinden herhalde ödenmesi gerekir.
Bu bakımdan ölenin vârisleri, murisleri üzerinde kalan fıtra, zekât, kurban, adak ve benzeri vâcibleri yerine getirmekle zorlanamaz, Yetim değillerse, kendilerine düşen hisseden isterlerse bunu ödeyebilirler.
Ölen kişi üzerindeki bu tür vâciblerin ödenmesi için vasiyette bulunmuşsa, o takdirde geriye bıraktığı malının üçte birinden çıkarılıp verilmesi gerekir. Üçte birini aşacak olursa, aşan kısmı ödenmez.[26][28]
|