Vaaz Kategorileri
İman Konuları
İbadet Konuları
Sosyal Konular
Ramazan Vaazları
Dini Günler ve Geceler
DİB Örnek Vaazları
Kur'an'dan Öğütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazları
Ana Menü
Çocuklar İçin
Kur'an Öğreniyorm
Dinimi Öğreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlıca Sözlük
İslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatı Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde İslam
Kıssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
İslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gıybet Hastalığı
Adım Adım Kurtuluş
Mesneviden Öyküler
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Hesap Verme Şuuru Ve Ahirete İman

Vaaz Resimleri: w.jpg İNDİR

Muhterem Müslümanlar!

Bizlere bahşetmiş olduğu bütün nimetlerinden dolayı Yüce Rabbimize sonsuz hamd-ü senalar olsun.

Peygamber’imiz Hz. Muhammed (sas)’e, ailesine ve ashabına binlerce salat-ü selam olsun.

Hz. Allah bizleri kendisine kul, Habib’ine ümmet eylesin. Son nefesimiz dâhil imanda daim ve kaim eylesin. Rızasına uygun ameller işlemeyi cümlemize nasip eylesin.

Muhterem Müslümanlar!

Allah, hayatı ve ölümü belirli bir amaçla yaratmış, insanlara doğruyu ve yanlışı öğreten hak kitaplar indirerek bu amacı onlara bildirmiştir.

الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْغَفُورُ

 O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır. (Mülk, 67/2)

Bu amacın özü insanın her şeyden önce kendisini yaratan Rabbini gereği gibi tanıyıp takdir edebilmesi, O’nun emirlerini ve koymuş olduğu yasakları titizlikle koruması, dünya hayatının geçici ve sahte bir süsten ibaret olduğunu fark edebilmesi, hayatını ahireti hedef alarak düzenlemesidir.

Hayatını, ahireti esas alarak düzenleyen bir insan aslında dünyada da olabilecek en güzel, rahat ve huzurlu hayatı sürdürecektir. Çünkü kendi yaradılışına en uygun olan hayat tarzı Kur’an’da bildirilmiştir. Kişi Kur’an’a tam olarak uymakla, bir anlamda dünyayı cennet benzeri bir mekân haline getirmiş olacaktır.

Muhterem Müslümanlar!

İman esaslarından birisi de ahirete iman etmektir.

Ahiret Nedir?

Ahiret, “Ahir kelimesinin dişil (müennes) şeklidir, son, sonra olan demektir. Evvel (ula) kelimesinin karşıtıdır. Ahiret kavram olarak, öbür dünya, ölümden sonraki hayat demektir. Kur’an’da sık yer alan bu kavram, bazen “yevmü’l-ahire-ahiret günü, darü’l-ahire-son yerleşim yeri” şeklinde ifade edilmektedir.

Dünya hayatı için ilk, ölümden sonraki hayat için ise ahiret-son hayat denilmiştir. Her ikisi arasında sıkı bir ilişki vardır. Ahiret dünya hayatını takip eden, ama ölümsüz bir hayatın adıdır. Ahiret hayatının iyi veya kötü temelleri dünyada iken atılır.”

            Muhterem Müslümanlar Hz. Ömer (r.a.) şöyle anlatıyor:

حَدَّثَنِي عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ، قَالَ: بَيْنَمَا نَحْنُ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذْ طَلَعَ عَلَيْنَا رَجُلٌ شَدِيدُ بَيَاضِ الثِّيَابِ، شَدِيدُ سَوَادِ الشَّعْرِ، لَا يُرَى عَلَيْهِ أَثَرُ السَّفَرِ وَلَا نَعْرِفُهُ، حَتَّى جَلَسَ إِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَأَسْنَدَ رُكْبَتَيْهِ إِلَى رُكْبَتَيْهِ وَوَضَعَ كَفَّيْهِ عَلَى فَخِذَيْهِ، وَقَالَ: يَا مُحَمَّدُ، أَخْبِرْنِي عَنِ الْإِسْلَامِ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «الْإِسْلَامُ أَنْ تَشْهَدَ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ، وَتُقِيمَ الصَّلَاةَ، وَتُؤْتِيَ الزَّكَاةَ، وَتَصُومَ رَمَضَانَ، وَتَحُجَّ الْبَيْتَ إِنِ اسْتَطَعْتَ إِلَيْهِ سَبِيلًا» قَالَ: صَدَقْتَ، قَالَ: فَعَجِبْنَا لَهُ يَسْأَلُهُ وَيُصَدِّقُهُ، قَالَ: فَأَخْبِرْنِي عَنِ الْإِيمَانِ، قَالَ: «أَنْ تُؤْمِنَ بِاللَّهِ، وَمَلَائِكَتِهِ، وَكُتُبِهِ، وَرُسُلِهِ، وَالْيَوْمِ الْآخِرِ، وَتُؤْمِنَ بِالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ» قَالَ: صَدَقْتَ، قَالَ: فَأَخْبِرْنِي عَنِ الْإِحْسَانِ، قَالَ: «أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ كَأَنَّكَ تَرَاهُ، فَإِنْ لَمْ تَكُنْ تَرَاهُ فَإِنَّهُ يَرَاكَ» قَالَ: فَأَخْبِرْنِي عَنِ السَّاعَةِ، قَالَ: «مَا الْمَسْئُولُ عَنْهَا، بِأَعْلَمَ مِنَ السَّائِلِ» قَالَ: فَأَخْبِرْنِي عَنْ أَمَارَاتِهَا، قَالَ: «أَنْ تَلِدَ الْأَمَةُ رَبَّتَهَا، وَأَنْ تَرَى الْحُفَاةَ الْعُرَاةَ الْعَالَةَ، رِعَاءَ الشَّاءِ يَتَطَاوَلُونَ فِي الْبُنْيَانِ»، قَالَ: ثُمَّ انْطَلَقَ، فَلَبِثْتُ ثَلَاثًا، ثُمَّ قَالَ: «يَا عُمَرُ، هَلْ تَدْرِي مَنِ السَّائِلُ؟» قُلْتُ: اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ، قَالَ: «فَإِنَّهُ جِبْرِيلُ أَتَاكُمْ يُعَلِّمُكُمْ دِينَكُمْ»

"Bir gün Hz. Peygamberin yanında idik. Yanımıza beyaz elbiseli, siyah saçlı bir adam geldi. Üzerinde yolculuk alâmeti yoktu, kendisini kimse tanımıyordu. Peygamberin dizinin dibine diz çöküp oturdu, dizlerini onun dizlerine dayadı ve ellerini Peygamberin dizlerinin üstüne koydu:

 Ey Muhammed İslam nedir bana bildir dedi.

Hz. Peygamber (a.s.);

"İslam, Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna tanıklık etmen, namazı dosdoğru kılman, zekatı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirebilirsen Ka'be'yi ziyaret etmen (hac yapman) dır" diye cevap verdi.

O adam, doğru söyledin dedi. Onun hem sorup hem de verilen cevabı doğrulaması tuhafımıza gitti. Adam Hz. Peygamber (a.s.)'a tekrar

Şimdi de bana îmânı anlat dedi. Hz. Peygamber (a.s.) da;

"Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe îmân etmendir, yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir" diye cevap verdi. Adam tekrar doğru söyledin dedi

ve Peki, ihsan nedir, onu da anlat dedi. Bunu üzerine Hz. Peygamber (a.s.);

"İhsan, Allah'a O'nu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor" diye cevap verdi. O adam, doğru söyledin dedi.

Hz. Ömer, bu adamın Peygamberimize kıyametin ne zaman kopacağını sorduğunu, Peygamberimizin kendisine cevap vermesinden sonra sessizce çekip ettiğini, Hz. Peygamberin kendisine bu soruları soran kişinin kim olduğunu bilip bilmediğini sorduğunu, kendisinin de bilmediğini söylediğini, bunun üzerine Peygamberimizin "O, Cebrail idi, size dininizi öğretmek için geldi" dediğini anlatmıştır. (Ebû Dâvud, Sünnet, 17. V, 72.)

Müslüman’ın Ahirete Bakışı:

Rasulullah (sav) bu konuda bizim için en iyi örnektir. Bu konuyla alakalı olarak şöyle buyurmaktır:

فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ (صعلم) اللَّهُمَّ لَا عَيْشَ إِلَّا عَيْشُ الْآخِرَهْ

“Allah’ım hayat ancak ahiret hayatıdır.” (Müslim, Cihad, 4773)

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:

وَمَا هَذِهِ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلَّا لَهْوٌ وَلَعِبٌ وَإِنَّ الدَّارَ الْآخِرَةَ لَهِيَ الْحَيَوَانُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ

Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna (oradaki hayata) gelince, işte asıl yaşama odur. Keşke bilmiş olsalardı! (Ankebut, 29/64)

وَقِيلَ لِلَّذِينَ اتَّقَوْاْ مَاذَا أَنزَلَ رَبُّكُمْ قَالُواْ خَيْرًا لِّلَّذِينَ أَحْسَنُواْ فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ وَلَدَارُ الآخِرَةِ خَيْرٌ وَلَنِعْمَ دَارُ الْمُتَّقِينَ

(Kötülüklerden) sakınanlara: Rabbiniz ne indirdi? Denildiğinde, "Hayır (indirdi)" derler. Bu dünyada güzel davrananlara, güzel mükâfat vardır. Ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takvâ sahiplerinin yurdu gerçekten güzeldir! (Nahl, 16/30)

وَلَلْآخِرَةُ خَيْرٌ لَّكَ مِنَ الْأُولَى

Gerçekten senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır. (Duha, 93/4)

Muhterem Mü’minler!

İnsan, sorumluluk taşıyan bir yaratıktır. Bu, onun temel özelliklerinden birisidir. Allah'ın emirlerine uymak ve yasaklarından sakınmakla yükümlü olan insan, mutlaka bir gün O'nun huzurunda, dünyada yaptıklarından sorgulanacaktır. Çünkü o, tesadüfen dünyaya gelmiş değil, Allah'ın takdir ve yaratması ile var olmuştur. Hem de Allah Teâlâ, kâinatta olan her şeyi onun hizmetine vermiştir. Kur'an-ı Kerim'de:

أَفَحَسِبْتُمْ أَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثًا وَأَنَّكُمْ إِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ (115)

"Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin gerçekten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız." (Mü'minûn, 115) Buyurulmuş ve insanın bir gün hesaba çekileceği bildirilmiştir.

Öldükten sonra dirilip Allah'ın huzuruna getirileceğimiz bu güne "Hesap Günü" diyoruz. Bugün, insanın en dehşetli günlerinden bir gündür. Peygamberler bile bugünün dehşetinden Allah'a sığınmışlardır. İşte bu peygamberlerden biri, İbrahim aleyhi's-selâm'dır. Bakın 0, Allah Teâlâ'ya nasıl dua ediyor:

وَلَا تُخْزِنِي يَوْمَ يُبْعَثُونَ (87) يَوْمَ لَا يَنْفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ (88) إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ (89)

"(Ey Rabbim) İnsanların dirilecekleri (ve huzuruna gelip hesap verecekleri) gün, beni utandırma. O gün ne mal fayda verir, ne evlat. Ancak Allah'a temiz bir kalb ile gelenler başka." (Şuarâ, 87-89.)

Hz. İbrahim bu duası ile bize örnek oluyor, yol gösteriyor. Zaten onun yaptığı bu duanın Kur'an-ı Kerim'de yer almasının hikmeti de budur. Ayet-i Kerime'de şu hususlara dikkatimiz çekiliyor. Ey insanlar, Öleceksiniz fakat sonradan dirilip Allah'ın huzurunda hesap vereceksiniz. Bunu hatırınızdan çıkarmayın, hazırlıklı olun, İbrahim aleyhi's-selâm bir peygamber olduğu, hatta Allah'ın dostu olma şerefi ile şereflendiği halde hesap gününü unutmuyor ve o gün mahcup duruma düşmemesini Allah Teâlâ'dan niyaz ediyor. Bu peygamberi örnek alın; Allah'a yönelin, yalvarın ve o gün hesabınızın kolay geçmesini Allah'tan dileyin. Kimseye güvenmeyin, Allah'ın rızasını kazanmaya çalışın. 0, razı olmadıkça kimsenin size bir iyilik yapamayacağını unutmayın. Çünkü Allah izin vermedikçe hiç kimsenin bir başkasına şefaat etmesi de söz konusu değildir. 0 halde yapacağınız şey, Allah'ın rızasını kazanmaktır. Bu da ancak O'nun emirlerine itaat etmek ve yasaklarından sakınmakla olur.

Evet, Muhterem Müslümanlar!

O gün mal ve evladın fayda vermeyeceği bir gündür. Nitekim başka bir Ayet-i Kerime'de şöyle buyurulmaktadır:

يَاأَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ وَاخْشَوْا يَوْمًا لَا يَجْزِي وَالِدٌ عَنْ وَلَدِهِ وَلَا مَوْلُودٌ هُوَ جَازٍ عَنْ وَالِدِهِ شَيْئًا إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللَّهِ الْغَرُورُ (33)

"Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Ne babanın evlâdı, ne evladın babası namına bir şey ödeyemeyeceği günden (kıyamet gününden) çekinin. Bilin ki, Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan Allah'ın affına güvendirerek sizi yanıltmasın."( Lokman, 33)

Ahiret günü, hesap günü düşünmesi bile insana dehşet veren, herkesin kendisi ile meşgul olacağı, başkası ile ilgilenmeye ayıracak zamanı olmayacak bir gündür. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur:

يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ (34) وَأُمِّهِ وَأَبِيهِ (35) وَصَاحِبَتِهِ وَبَنِيهِ (36) لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ (37)

"O gün kişi kardeşinden, annesinden babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar. O gün herkesin kendine yetip artacak bir derdi vardır." ( Abese, 34-37)

Muhterem Kardeşlerim!

İnsan dünyada bu yakınlarından birisi ile karşılaşsa sevinir ve onları sevgi ile kucaklar. Ama o gün, değil başkalarından, en yakınlarından bile kaçacaktır. Bir kısmı kendi derdi ile meşgul olduğu için kaçacak, bir kısmı da sorguya çekilirim endişesiyle kaçacaktır. Çünkü kardeş, "Sen bana dünyada yardım etmedin"; anne-baba, "Sen bize iyilikte kusur ettin"; eşi, "Sen bana haram yedirdin", çocuklar, "Sen bize dinimizi öğreterek bizi uyarmadın" deyip yakasına sarılırlar diye onlardan kaçacaktır.

Hz. Aişe validemiz anlatıyor: Peygamberimiz :

عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، يَقُولُ: «يُحْشَرُ النَّاسُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ حُفَاةً عُرَاةً غُرْلًا» قُلْتُ: يَا رَسُولَ اللهِ النِّسَاءُ وَالرِّجَالُ جَمِيعًا يَنْظُرُ بَعْضُهُمْ إِلَى بَعْضٍ، قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «يَا عَائِشَةُ الْأَمْرُ أَشَدُّ مِنْ أَنْ يَنْظُرَ بَعْضُهُمْ إِلَى بَعْضٍ»،

İnsanlar kıyamet günü (ilk yaradılışları gibi) yalın ayak, çıplak ve sünnetsiz olarak haşrolacaklardır" buyurdu. Ben:

Ey Allah'ın Resûlü! Erkek kadın bir arada mı? Bunlar birbirlerinin edep yerlerine bakarlar, nasıl olur ? dedim. Peygamberimiz :

- "Ey Aişe! Haşır işi çok zordur, insanların birbirlerine bakmalarına müsait değildir." buyurdu.( Buhârî, Rikak 45; Müslim, Kitabu'l-Cenne, 14. )

 Ebû Ubeyde ve ibn Münzir'in rivayetlerine göre Katade şöyle demiştir: "Kıyamet günü insan tanıdığı bir kimseyi görmekten sıkıldığı kadar, hiçbir şeyden sıkılmaz. Çünkü yaptığı bir haksızlık sebebiyle peşine düşülmesinden korkar."( Âlûsi, Ruhu'l-Maani, c. 30, s. 48.)

Ebû Hureyre (r.a.) anlatıyor:

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ: لَمَّا أُنْزِلَتْ هَذِهِ الْآيَةُ {وَأَنْذِرْ عَشِيرَتَكَ الْأَقْرَبِينَ} [الشعراء: 214]، دَعَا رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قُرَيْشًا، فَاجْتَمَعُوا فَعَمَّ وَخَصَّ، فَقَالَ: «يَا بَنِي كَعْبِ بْنِ لُؤَيٍّ، أَنْقِذُوا أَنْفُسَكُمْ مِنَ النَّارِ، يَا بَنِي مُرَّةَ بنِ كَعْبٍ، أَنْقِذُوا أَنْفُسَكُمْ مِنَ النَّارِ، يَا بَنِي عَبْدِ شَمْسٍ، أَنْقِذُوا أَنْفُسَكُمْ مِنَ النَّارِ، يَا بَنِي عَبْدِ مَنَافٍ، أَنْقِذُوا أَنْفُسَكُمْ مِنَ النَّارِ، يَا بَنِي هَاشِمٍ، أَنْقِذُوا أَنْفُسَكُمْ مِنَ النَّارِ، يَا بَنِي عَبْدِ الْمُطَّلِبِ، أَنْقِذُوا أَنْفُسَكُمْ مِنَ النَّارِ، يَا فَاطِمَةُ، أَنْقِذِي نَفْسَكِ مِنَ النَّارِ، فَإِنِّي لَا أَمْلِكُ لَكُمْ مِنَ اللهِ شَيْئًا، غَيْرَ أَنَّ لَكُمْ رَحِمًا سَأَبُلُّهَا بِبَلَالِهَا»،

Allah Teâlâ:

وَأَنْذِرْ عَشِيرَتَكَ الْأَقْرَبِينَ

"(Ey Muhammed!) En yakın akrabanı uyar"( Şuarâ, 214.) Âyet-i Kerimesini indirdiği zaman, Peygamberimiz akrabalarını çağırarak Safâ tepesinde onlara yaptığı bir konuşmada şöyle buyurdu:

"Ey Kureyş topluluğu! Kendinizi Allah'tan satın alın (Allah'ın azabından koruyun) yoksa ben Allah'ın azabından hiçbir şeyi sizden menedemem.

Ey Abdi Menaf oğulları! Allah'ın azabından hiçbir şeyi sizden uzaklaştıramam.

Ey Abdülmuttalip oğlu Abbas, Senden de Allah'ın azabından hiçbir şeyi menedemem.

Ey Peygamberin halası Safiyye! Benim, Allah'ın azabından kurtarmak için sana hiçbir yararım olmaz.

Ey Muhammed (s.a.s.)' in kızı Fatıma! Malımdan ne dilersen iste, vereyim fakat Allah'ın azabından hiçbir şeyi senden men edemem."( Buhârî, Vesâyâ, 11; Müslim, İman, 89.)

Muhterem Müslümanlar!

Peygamberimiz, insanların dünya ve ahiret efendisi olduğu halde, "Kıyamet günü ne olacağım, nasıl hesap vereceğim" derdi.

Değerli Müminler!

Kıyamet günü Allah'ın huzurunda vereceğimiz hesap ile ilgili ne yapmalıyız ki, o gün hesabımız kolay geçsin?

Evet, yapacağımız şeyi peygamberimiz bize şöyle hatırlatıyor:

عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، قَالَ: «الكَيِّسُ مَنْ دَانَ نَفْسَهُ وَعَمِلَ لِمَا بَعْدَ المَوْتِ، وَالعَاجِزُ مَنْ أَتْبَعَ نَفْسَهُ هَوَاهَا وَتَمَنَّى عَلَى اللَّهِ» هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ «.» وَمَعْنَى قَوْلِهِ: مَنْ دَانَ نَفْسَهُ يَقُولُ حَاسَبَ نَفْسَهُ فِي الدُّنْيَا قَبْلَ أَنْ يُحَاسَبَ يَوْمَ القِيَامَةِ " وَيُرْوَى عَنْ عُمَرَ بْنِ الخَطَّابِ، قَالَ: " حَاسِبُوا أَنْفُسَكُمْ قَبْلَ أَنْ تُحَاسَبُوا، وَتَزَيَّنُوا لِلْعَرْضِ الأَكْبَرِ، وَإِنَّمَا يَخِفُّ الحِسَابُ يَوْمَ القِيَامَةِ عَلَى مَنْ حَاسَبَ نَفْسَهُ فِي الدُّنْيَا وَيُرْوَى عَنْ مَيْمُونِ بْنِ مِهْرَانَ، قَالَ: «لَا يَكُونُ العَبْدُ تَقِيًّا حَتَّى يُحَاسِبَ نَفْسَهُ كَمَا يُحَاسِبُ شَرِيكَهُ مِنْ أَيْنَ مَطْعَمُهُ وَمَلْبَسُهُ»

"Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz."( Tirmizî, Kıyâme, 25.)

İnsan dünyada yaptıklarının bir gün hesabını vereceğine ve o günkü mahkemede hâkimin bizzat Allah Teâlâ olduğuna inanır ve bu inancını ölünceye kadar muhafaza ederse, her işinde dikkatli olur. İşlerinde doğruluktan ayrılmaz. Kimseyi aldatmaz. Kimseye haksızlık yapmaz. Yalan konuşmaz. Kimsenin malına ve ırzına göz dikmez. Kendi hakkı kadar başkalarının hakkını da gözetir. Kendisine lâyık görmediği bir şeyi din kardeşlerine de lâyık görmez.

Bu inanca sahip olan kimse hesap günü gelip çatmadan evvel, kötülükleri azaltır ve iyilikleri çoğaltır. Allah'tan korkar. O'na karşı gelmekten çekinir. Günah işlememeye gayret eder. İşlediği günahlardan hemen tevbe eder. Günahkâr olarak Allah'ın huzuruna gitmek istemez.

İşte ahiret inancı, insanın, duygu, düşünce ve davranışları üzerinde böyle olumlu etkiler yapar.

Ne mutlu o hesap gününe hazırlananlara. Yine ne mutlu o günü hiç unutmayanlara.

Muhterem Müslümanlar!

Konuşmamı, Kur'an-ı Kerim'in en son nazil olduğu Abdullah İbn Abbas (r.a.) tarafından rivayet edilen Âyet-i Kerime ile bitirmek istiyorum. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

وَاتَّقُوا يَوْمًا تُرْجَعُونَ فِيهِ إِلَى اللَّهِ ثُمَّ تُوَفَّى كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ

"Öyle bir günden korkunuz ki, o gün Allah'a döndürüleceksiniz. Sonra da herkese kazancı tamamı ile ödenecek ve hiç kimse haksızlığa uğramayacaktır."( Bakara, 281.)

 


YAZAR: Kadir Hatipoglu - Haziran 30 2022 01:00:00 · Adobe Reader Belgesi · Microsoft Word Belgesi · Yazdır
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Online Bağış
Hediyen Dünyanın En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanın Hutbesi
16.02.2024 Dünyayı Barış Ve İtidale Çağırıyoruz
09.02.2024 Hayatı Değerli Kılan Ölçü: İman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnız Ve Yardımsız Bırakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kılan, Birlik Ve Beraberliğimizdir
12.01.2024 Allah’ın Rahmet Ve İnayetine Sığınmanın Adı: Eûzü-Besmele
Kur'an-ı Kerim Dinle
DİB Kur'an Portalı
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoğlu
Bünyamin T.oğlu Aşirler
İlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
İshak Daniş Hatim
5 Hafız OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
İsmail Biçer Ok Takipli
İsmail Biçer Aşr-ı Şerifler
114 Sure 114 Hafız
S.Hafızlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalı Tefsiri
Elmalı Meali
Fizilali Kur'an
DİB Kuran Meali
Kur'an-ı Nasıl Anlayalım
Fıkıh
K.İslam Fıkhı
R. Muhtar-İbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Şafi Fıkhı
Detaylarıyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabı
40 Hadis ve izahı
Uydurma Hadisler
Üye Adı
Parola

Şifremi unuttum -
Sayfa oluşturulma süresi: 0.02 saniye 14,865,287 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazılar kaynak göstermek şartı önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dışında Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakıftır copyright © 2002 - 2024