
اَلَّذِينَ اتَّخَذُوا دِينَهُمْ لَهْوًا وَلَعِبًا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَوةُ الدُّنْيَافَالْيَوْمَ نَنْسَيهُمْ كَمَا نَسُوا لِقَاءَ يَوْمِهِمْ هَذَا وَمَا كَانُوا بِاَيَاتِنَا يَجْحَدُونَ
"Onlar dinlerini oyun ve eğlence edinmişler ve dünya hayatı da kendilerini aldatmıştı. İşte onlar bu günlerine kavuşacaklarını nasıl unuttular ve âyetlerimizi nasıl inkâr edip durdularsa, biz de onları bugün öyle unuturuz." (A'râf, 7/51)
Yüce Rabbimiz, yeryüzünü sayısız nimetleriyle donatıp istifademize sunarken bizleri başıboş bırakmamış
اَيَحْسَبُ اْلاِنْسَانُ اَنْ يُتْرَكَ سُدًى
“İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder?”(Kıyâme, 75/36), göklerin ve dağların yüklenmekten çekindikleri çok önemli bir emaneti taşımakla sorumlu kılmıştır
اِنَّا عَرَضْنَا اْلاَمَانَةَ عَلَى السَّمَوَاتِ وَاْلاَرْضِ وَالْجِبَالِ فَاَبَيْنَ اَنْ يَحْمِلْنَهَا وَاَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا اْلاِنْسَانُ اِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولاً
“Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir.” (Ahzâb, 33/72). Yüce Yaratıcımızın bizlere teklif ettiği bu önemli sorumluluk, O’nu tanıma, bilme ve O’na kulluk etme sorumluluğudur
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَاْلاِنْسَ اِلاَّ لِيَعْبُدُونِ
“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyât, 51/56). Yüce Mevlamız, engin rahmetinin gereği olarak kendini tanıyabilmemiz ve kulluğumuzu doğru bir şekilde yerine getirebilmemiz için de rehberliklerine muhtaç olduğumuz peygamberler ve kitaplar göndermiştir
لَقَدْ مَنَّ اللهُ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ اِذْ بَعَثَ فِيهِمْ رَسُولاً مِنْ اَنْفُسِهِمْ يَتْلُوا عَلَيْهِمْ اَيَاتِهِ وَيُزَكِّيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَاِنْ كَانُوا مِنْ قَبْلُ لَفِى ضَلاَلٍ مُبِينٍ
“Andolsun, Allah, mü’minlere kendi içlerinden; onlara âyetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.” (Âl-i İmrân, 3/164). Bizlere sorumluluklarımızı hatırlatan peygamberleri ve onların getirdikleri ilahî mesajları ciddiye alıp, kısacık hayatımızı onların rehberliğinde değerlendirdiğimiz takdirde hem bu dünyada hem de ahirette mutlu oluruz. Aksi takdirde, telâfisi mümkün olmayan pişmanlıklar yaşarız.
Yukarıda okuduğumuz ayet-i kerimede, böyle bir pişmanlığın içerisine düşecek olan inançsız insanların durumu dikkatimize sunulmaktadır. Dünyadayken hayatı ve dinî konuları ciddiye almayıp, bunları birer oyun ve eğlenceden ibaret gören, dünyanın aldatıcılığına kapılarak, asıl sorumlu oldukları konulara kulak tıkayıp ahireti ve Allah’a hesap vermeyi unutanlar, ilahî rahmetin tecelli edeceği gün unutulmuş muamelesi göreceklerdir. Yüce Kitabımızın bildirdiğine göre; nefsanî arzularının peşine takılmanın bir sonucu olarak, insanî duyguları körelen, hak ve hakikati görme ve anlama yeteneğini kaybeden bu insanların, hayatı, sadece dünyayla sınırlı zannedip
اَفَرَاَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ اِلَهَهُ هَوَيهُ وَاَضَلَّهُ اللهُ عَلَى عِلْمٍ وَخَتَمَ عَلَى سَمْعِهِ وَقَلْبِهِ وَجَعَلَ عَلَى بَصَرِهِ غِشَاوَةً فَمَنْ يَهْدِيهِ مِنْ بَعْدِ اللهِ اَفَلاَ تَذَكَّرُونَ
وَقَالُوا مَا هِىَ اِلاَّ حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا يُهْلِكُنَآ اِلاَّ الدَّهْرُ وَمَا لَهُمْ بِذَلِكَ مِنْ عِلْمٍ اِنْ هُمْ اِلاَّ يَظُنُّونَ
“Nefsinin arzusunu ilâh edinen, Allah’ın; (hâlini) bildiği için saptırdığı ve kulağını ve kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah’tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız? Dediler ki: “Dünya hayatımızdan başka hayat yoktur. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman yok eder.” Bu hususta onların bir bilgisi yoktur. Onlar sadece zanda bulunuyorlar. “ (Câsiye, 45/23, 24), yeniden dirilişi ve hesap vermeyi unutmalarının cezası cehennemde unutulmak olacaktır (Câsiye, 45/34). Kur’an-ı Kerim, Allah’ın gönderdiği ilahî mesajlara ve sorumlu oldukları konulara duyarsız kalanların, aslında daha dünyadayken stres ve sıkıntıya terk edileceğini, ahirette ise, kör olarak haşr edileceklerini ve kendilerine gelen ayetleri unutmaları sebebiyle de yardıma ve hatırlanmaya en çok ihtiyaçları oldukları o günde unutulmuş muamelesi göreceklerini bildirmektedir
وَمَنْ اَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِى فَاِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنْكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَمَةِ اَعْمَى
قَالَ رَبِّ لِمَ حَشَرْتَنِى اَعْمَى وَقَدْ كُنْتُ بَصِيرًا
قَالَ كَذَلِكَ اَتَتْكَ اَيَاتُنَا فَنَسِيتَهَا وَكَذَلِكَ الْيَوْمَ تُنْسَى
“Her kim de benim zikrimden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.” O da şöyle der: “Rabbim! Dünyada gören bir kimse olduğum hâlde, niçin beni kör olarak haşrettin?” Allah, “Evet, öyle. Âyetlerimiz sana geldi de sen onları unuttun. Aynı şekilde bugün de sen unutuluyorsun” der.” (Tâ-hâ, 20/124-126).
Yüce Kitabımız, ibadet etmek ve emirlerini yerine getirmek suretiyle Rabbimizi andığımız takdirde, O’nun da bizi anıp hatırlayacağını haber vermektedir
فَاذْكُرُونِى اَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُوا لِى وَلاَ تَكْفُرُونِ
“Öyleyse yalnız beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin.” (Bakara, 2/152). Yüce Rabbimiz, şirk dışında işlenmiş başka günahları dilediği kimseler için affedebileceği
اِنَّ اللهَ لاَ يَغْفِرُ اَنْ يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَنْ يَشَآءُ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللهِ فَقَدِ افْتَرَى اِثْمًا عَظِيمًا
“Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur.” (Nîsâ, 4/48) müjdesini vermekle beraber, gözlerini hakikate kapatan, hakkın sesini dinlemeye tahammül edemeyen, ayetlerini yalan sayıp elçilerini ve getirdikleri ilahî mesajları alaya alan, ahireti inkâr eden ve bu sebeple de yaptıkları tüm amelleri boşa çıkan kimseleri ahirette en çok zarara uğrayanlar olarak nitelendirmektedir (Kehf, 18/100-106).
Bu itibarla yaşadığımız hayatın bir imtihandan ibaret olduğunu ve bu imtihanda başarılı olabilmenin yolunun da yüce Mevla’mızın ilahî mesajlarını ciddiye alarak, sorumlu bir hayat sürmekten geçtiğini unutmamalıyız.
Dr. Y. Seracettin BAYTAR
|