Dünya Hayatı Geçicidir
وَمَا الْحَيَوةُ الدُّنْيَآ اِلاَّ لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَلَلدَّارُ اْلاَخِرَةُ خَيْرٌ لِلَّذِينَ يَتَّقُونَ اَفَلاَ تَعْقِلُونَ
"Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Elbette ki ahiret yurdu Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?" (En'âm, 6/32)
Bu âyet-i kerime;
وَقاَلُوا اِنْ هِىَ اِلاَّ حَيَاتُنَا الدُّنْيَا وَمَا نَحْنُ بِمَبْعُوثِينَ
“Hayat ancak dünya hayatıdır. Biz tekrar diriltilecek değiliz” (En'âm, 6/29) diyen inkârcılara cevap vermekte ve bu dünya hayatının geçiciliğine dikkati çekmektedir. Yüce Kitabımız bu düşüncede olanlara şu gerçeği hatırlatarak cevap yermektedir: Âhiret kaygısı taşımadan sırf dünya ile meşgul olanlar için “Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir.” Hayata anlam ve değer katan şeyler, Allah'ın hoşnutluğunu ve O'na yakınlaşmayı umarak yapılan hayırlı işlerdir. Böyle bir düşünce ve niyet taşımadan yaşanılan hayat boş, manasız ve faydasız geçirilen bir süreden ibarettir. Buna karşılık muttakîler yani dünyada yaptıkları her işin hesabını Ahah'ın huzurunda vereceklerini düşünerek yaşayan; O'nun buyruklarına asi olmaktan, yasaklarını çiğnemekten sakınanlar, kanunlarına tam bir saygı şuuruyla bağlananlar, bu tutumlarıyla dünyada kendilerine tanınan fırsatı hakkıyla değerlendirdikleri için, bunlar hakkında âhiret yurdu dünyadan daha hayırlı ve daha güzel olacaktır.
Ayet-i kerîmeden, dünya hayatının çok lüzumsuz, gerçek dışı, hiçbir değeri olmayan, hiçbir ciddiyet taşımayan, hiçbir amacı olmayan boş bir hayat olduğu anlaşılmamalıdır. Burada anlatılmak istenen dünya hayatının sonluluğu ve geçiciliğidir. Dünya hayatının hedef değil vasıta oluşudur. Yani dünya hayatının âhiret yurdu yanında çok kısa, geçici bir hayat olduğudur. Tıpkı çok ciddi bir iş için yolculuğa çıkan bir kişinin yolculuğuna devam ederken kısa bir süre dinlenmek ve sonra tekrar yoluna devam etmek için uğradığı bir ağacın altında dinlenme ve oyalanması gibidir. Hadîd suresi 20. ayet-i kerimede dünya hayatının geçici ve aldatıcı oluşu şöyle tasvir edilmektedir:
اِعْلَمُوآ اَنَّمَا الْحَيَوةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَزِينَةٌ وَتَفَاخُرٌ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌ فِى اْلاَمْوَالِ وَاْلاَوْلاَدِ كَمَثَلِ غَيْثٍ اَعْجَبَ الْكُفَّارَ نَبَاتُهُ ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَيهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَكُونُ حُطَامًا وَفِى اْلاَخِرَةِ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللهِ وَرِضْوَانٌ وَمَا الْحَيَوةُ الدُّنْيَآ اِلاَّ مَتَاعُ الْغُرُورِ
“Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda karşılıklı bir övünme, çok mal ve evlat sahibi olma yarışından ibarettir. (Nihayet hepsi yok olur gider).Tıpkı şöyle: Bir yağmur ki, bitirdiği bitki çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurumaya yüz tutar da sen onu sararmış olarak görürsün. Sonra da çer çöp olur. Ahirette ise (dünyadaki amele göre ya) çetin bir azap ve(ya) Allah’ın mağfiret ve rızası vardır. Dünya hayatı, aldanış metaından başka bir şey değildir.”
İnsanlar “oyun” ve “eğlence”nin ne olduğunu bildiklerinden, yüce Allah insanlara, dünya hayatıyla âhiret yurdunu mukayese edip değerlendirerek yol göstermektedir. Oyun ve eğlencenin en önemli özelliği, geçici olmalarıdır. Çoğu zaman insana bir fayda da temin etmemektedirler. Geçici ve faydası yeterli olmayan dünya hayatını kutsallaştırıp ona tutkuyla bağlanmak kişiye zarar verir. Daha faydalı ve daha kalıcı olanı araması gereken insan, onu bu dünya hayatında bulamayacak, ancak âhirette bulabilecektir. Unutulmamalıdır ki, o bulma işini ona bu dünyada âhirete yönelik ürettiği ameller kazandıracaktır.
Oyun; faydalı işleri bırakıp faydasız şeylerin peşine takılmaktır. Eğlence, “lehv” ise ciddiyeti bırakıp ciddiyetsizliğe yönelmek demektir. Dünya hayatını temel kabul edenler, onu sonsuz zannedenler, varsa da yoksa da işte yaşadığımız bu hayat vardır, bunun ötesinde başka bir hayat yoktur diyenlerin dünyada yaptıkları oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir.
Oyun ve eğlencelerle genellikle çocuklar ve bilgi derinliği olmayanlar meşgul olurlar. Akıllı insanların bu tür şeylere ayıracak fazla zamanları yoktur. Onun için yüce Rabbimiz, ayet-i kerimenin sonunda
اَفَلاَ تَعْقِلُونَ
“Hâlâ akıllanmayacak mısınız?” buyurmuştur.
Sabri AKPOLAT |