Vaaz Kategorileri
İman Konuları
İbadet Konuları
Sosyal Konular
Ramazan Vaazları
Dini Günler ve Geceler
DİB Örnek Vaazları
Kur'an'dan Öğütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazları
Ana Menü
Çocuklar İçin
Kur'an Öğreniyorm
Dinimi Öğreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlıca Sözlük
İslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatı Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde İslam
Kıssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
İslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gıybet Hastalığı
Adım Adım Kurtuluş
Mesneviden Öyküler
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Temel Hak ve Hürriyetler Bağlamında İnsan Onuru

Temel Hak ve Hürriyetler Bağlamında İnsan Onuru

Dr. Yaşar Yiğit

Din Hizmetleri Genel Müdürü

Hak” ve “Hürriyet” kavramları geçmişte olduğu gibi günümüzde de çeşitli vesilelerle sıkça gündeme gelen ve farklı boyutları ile tartışmalara konu olan iki terimdir. Bu iki terimin insanla ilgili oluşu, tartışmalara ayrı bir boyut ve anlam kazandırmaktadır. Aslında söz konusu kavramların kapsamında yer alan haklar ve bu hakların gereğinin yerine getirilebilmesi imkânı, insanın onurlu bir yaşam sürmesinin vazgeçilmez unsurudur.

Hak, “Hukukun koruduğu menfaat”; insan hakları da, “İnsana insan olduğu için, diline, dinine, ırkına, cinsiyetine, milliyetine, sosyal statüsüne ve rengine bakılmaksızın tanınan haklar” şeklinde tanımlanabilir. Ayrıca insan haklarını, “insanın sahip olduğu özgürlüklerin belirgin ve kullanılabilir hâle gelmesi” şeklinde tanımlamak da mümkündür. Ayet ve hadislerde hak kavramı, “doğru, gerçek, görev, sorumluluk, borç” gibi anlamları yanında “korunması, gözetilmesi ya da sahibine ödenmesi gerekli olan maddi ve manevi imkân, değer, pay, eşya ve menfaatler” için de kullanılmıştır. (bkz. Zariyat, 51/19; Mearic, 70/24; İsra, 17/26; Rum, 30/38.)

İnsan hak ve özgürlüklerinin temeli olarak insan onuru her durum ve koşulda mutlak olarak korunması ve saygı gösterilmesi gereken temel bir değerdir. “Onur” kelimesi, “insanın kendine karşı duyduğu saygı, şeref, özsaygı, haysiyet, izzetinefis” ve diğer bir tanımlama ile de “başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, şeref, itibar” olarak anlamlandırılmıştır. (T.D.K, Büyük Türkçe Sözlük) Onur; bir yönüyle insanın kendisine duyduğu öz saygı, izzeti nefis anlamına gelirken diğer yönüyle de bir insana başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değere, gurura ve şerefe vurgu yapar. Aslında her iki anlamda da onur, insanın duyan, düşünen ve özgür bir varlık olarak taşıdığı değeri, şeref, haysiyet ve itibarı ifade etmektedir. (Musa, Bilgiz, Kur’an’da İnsan Onuru, s. 11.)

Onur, Yüce Kudretin mükerrem bir varlık olarak yarattığı insana özgü bir değerdir. İnsanlığa gönderilen bütün ilahî mesajlarda insanın manevi şahsiyetinin en önemli unsurlarından biri olan onura özel bir vurgu yapılmıştır. Vahiy geleneğinin son halkası olan dinimiz İslam, insan için vazgeçilmez nitelikte olan onur kavramı üzerinde hassasiyetle durmuş, insan haysiyetini zedeleyen ya da ihlal eden hiçbir tutum ve davranışa müsamaha göstermemiştir. Alay, tahkir, gıybet ve koğuculuk ile ayıp ve kusurların ifşa edilmesinin yasaklanması insan onurunun korunmasına yönelik uygulamalardan sadece bir kaçıdır. Aslında dinin ibadet, ahlak ve muamelat şeklinde tasnif edilen hükümlerinin hemen her biri insanın onurunu korumaya bir başka ifadeyle onun onurlu bir hayat sürmesine yönelik düzenlemelerdir. İbadetin sadece Yüce Allah’a özgü kılınışı, ahlakın bireyi deruni ve dışsal olumsuzluklara/günahlara karşı çevreleyen bir zırh oluşu, muamelatın insanı toplumsal hayatta meşruiyet zemininde kalmaya sevk edişi, insanın onurunu korumaya yönelik düzenlemeler olarak okunabilir hatta okunmalıdır.  Peygamber Efendimiz de sözleriyle insan onur ve haysiyetinin ne derece değerli olduğunu açıklamakla kalmamış, insan onurunu yücelten ve koruyan uygulamalarıyla insanlığa yol göstermiş ve rehber olmuştur. Onun (s.a.s.),  insanların ayıp ve kusurlarının af ve setrine yönelik çağrıları, suçu sabit olan insanlara dahi sergilemiş olduğu merhamet ve şefkati muhtevi adaleti, onların izzet ve şereflerini muhafazada gösterdiği titizlik, öteden beri mümin ve munsıf gönüllerde iz bırakmıştır, bırakmaya da devam edecektir. Bütün bu uygulamalar, “mükerrem”, “halife”  bir varlık olan insanın onurunun zedelenmemesi,  incitilmemesi, onun ilahi kudret tarafından biçilen saygın konumunun örselenmemesine yönelik gayretlerdir. Deyim yerindeyse “İnsanlık o nurla onurlandı.” Rahmet Elçisinin vahyi tebliğ ettiği ortam ve toplumu dikkate aldığımızda bu söylem hiç de haksız değildir. Söz konusu ortamı Merhum Mehmet Akif  “Bir Gece” isimli şiirinde,

“Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;

Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!” dizeleriyle ne kadar da güzel resmetmektedir. Aynı şiirin devamında yer alan,

“Dünya neye sâhipse, onun vergisidir hep;

Medyûn ona cem'iyyeti, medyûn ona ferdi.

Medyûndur o ma'sûma bütün bir beşeriyyet...

Yâ Rab, bizi mahşerde bu ikrâr ile haşret.” dizeleri de Rahmet Elçisinin insanlığa kazandırdıkları bağlamında hislerimize yeteri kadar tercümandır. Kutlu Nebi (s.a.s.), kuma gömülen kız evladına, haysiyeti ayaklar altında tarumar edilen kadına, hak, adalet, ahlak tanımaz zihniyete onurlu ve haysiyetli bir iklim sunmuştur.  

 Modern zamanlarda insanın ve ona bağlı olarak onurunun ne denli acımasız saldırılara maruz kaldığı bilinen bir gerçektir. Yakın-uzak coğrafyalarda insan haklarına ve insan onuruna yönelik saldırılara hemen her gün farklı sahnelerle şahit olmaktayız. Bu tabloların hemen her biri bizleri derinden yaralamaktadır. Bir taraftan iletişim ve teknoloji alanlarında baş döndürücü bir ivme ile ilerleyen insanlık, diğer taraftan insanı insan yapan değerler hususunda aynı oranda bir yozlaşmaya, yoksunluğa tanık olmaktadır. Bu değerler erozyonu, çoğu zaman insanlık için vurdumduymazlığı, terör ve şiddeti, acımasızlığı, adaletsizliği ve yaşam ilkelerini ahlakilik kriterinde sorgulama yetisini/sorumluluğunu göz ardı etmeyi beraberinde getirmektedir. İktidar hırsı, bencillik, merhametsizlik ortada ne hak, ne hukuk ne de onur bırakmaktadır. İşte böylesi bir gidişat karşısında dinin ve dindarların ya da insani erdemleri yeğleyen kesimlerin söyleyecek sözleri olmalıdır. Şüphesiz bu katkı sadece söz bağlamında kalmayıp söz konusu aşınmışlıklara merhem olacak eylemleri de gerekli kılmaktadır.  Her duyarlı insanın hangi coğrafyada vaki olursa olsun bu çığlığa,  merhamet ve şefkatin, hak ve hukukun, onur ve şerefin dirilişi ya da diri tutuluşu adına ses vermesi hem dinî, hem de insani bir gerekliliktir. Ne zaman ki insanlık bütünüyle bu çığlığa dinî, etnik, siyasi, ekonomik kaygıları önceleyerek duyarsız kalırsa işte insanlığın kıyameti o zaman kopmuştur denilebilir. Hele hele biri diğerine göre yekvücut, birbirine kenetlenmiş binalar hatta kardeşler olarak nitelendirilen Müslümanların vuku bulan bu olumsuzluklara bigâne bir şekilde sırt çevirmeleri, duyarsız kalmaları, ne ilahî vahiy ne de Rahmet Elçisinin perspektifinden onaylanabilir. 

Ayet ve hadislerde, insana büyük değer verildiği değişik vesilelerle dile getirilmiştir. Yüce Allah, her şeyden önce insanı yeryüzünde iradesini temsil etmek üzere yarattığını, “Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi...” (Bakara, 2/30.) şeklinde ifade etmektedir. “Andolsun, biz insanoğlunu şerefli/onurlu kıldık…” (İsra, 17/70.)  ayetiyle de insana yaratılıştan onur gibi bir değerin verildiğini belirtmektedir.

İslam, bir taraftan insana böylesi ağır bir sorumluluk yüklerken, diğer taraftan ona haklar tanımış ve bu hakların korunması için birtakım maddi ve manevi yaptırımların uygulanmasını da gerekli kılmıştır. İnsanın hayatını onurlu bir şekilde sürdürebilmesi için vazgeçilmez kabul edilen temel hakları vardır. Din, can güvenliği, akılın korunması, ırz/namus ve mal güvenliği bu hakların en önde gelenleridir. Söz konusu haklar, İslâm hukuk doktrininde, zaruriyyat şeklinde nitelendirilmiştir. (bkz. Gazzâlî, el-Mustasfâ, Bulak, ty., I, 288; Şatıbî, el-Muvafakat, II, 324.) Hangi açıdan bakılırsa bakılsın bu niteleme oldukça anlamlıdır. Söz konusu değerler, insanın onurunun, onurlu bir hayat sürmesinin temel unsurlarıdır. İnsanın Yüce Allah’ın hedeflediği bir şekilde hayat sürmesinin ve hayatından huzur ve mutluluk duymasının zeminini belirtilen hakların varlığı teşkil eder. İnsanın şahsiyeti, kimliği, kişiliği, ahlakı belirtilen haklara sahip oluşuyla yakından ilintilidir. Din ve inanç özgürlüğü, can ve mal güvenliği, ırz ve namus masuniyeti bulunmayan bir vasatta insanın onurlu bir yaşam sürmesi mümkün müdür? Bu soruya verilecek cevap elbette olumsuz olacaktır.

Dinî literatürde “zaruriyyat şeklinde nitelendirilen temel değerler, belirli ölçütler göz önünde bulundurularak bir sıralamaya tabi tutulmuştur. Bu sıralamada hangi hakkın diğer haklara nispetle korunmasının daha öncelikli olduğu çeşitli kriterler esas alınarak tespit edilmeye çalışılmıştır. İnsanlara sağlanan bu hakların dokunulmazlığı temel ilkedir. Bu dokunulmazlık, din, cinsiyet ve ırk gibi kriterlere bağlı değildir. İnsanın sahip olduğu bu haklar, kişinin sırf insan olduğu için doğuştan kazandığı, vazgeçilmez, devredilmez nitelikli haklardır. Bu haklara yöneltilen haksız saldırılara karşı nitelik ve niceliği değişse de çeşitli türden yaptırımlar konulma gereği duyulmuş ve hemen her hukuk sistemi tarafından tarih boyunca bu doğrultuda düzenlemeler yapılmıştır. Onurlu bir yaşam için tarihsel süreç içinde insanlık hakikaten ağır bedeller ödemiştir, ödemeye devam etmektedir de. Bugün yüksek sesle telaffuz edilen insan haklarının her birine ulaşmak için en tabii hayat haklarını feda eden, onur mücadelesi veren kahramanları unutmamak gerekir.

İslam dini,  insanların ırz, namus, şeref, onur ve haysiyetlerine saygılı olunmasını emreder, onların onurlarını zedeleyici alay, küfür ve hakaret, gıybet, haset, iftira, işkence, baskı gibi her türlü tutum ve davranışı da yasaklar. (bkz. Hucurat, 49/11, 12, Nur, 24/4, Buhari, Mezalim, 3; Tirmizi, Birr, 18.) Nitekim Peygamberimiz “...Her Müslümana, diğer Müslüman’ın kanı(canı), namusu ve malı haramdır. Takva işte buradadır (kalptedir). Bir kimsenin Müslüman kardeşini hor görmesi kendisine yapacağı kötülük olarak yeter.” (Buhari, Mezalim, 3;Tirmizi, Birr, 18; Diyat, 8.), “Kişiye Müslüman kardeşini hakir gömesi kötülük olarak yeter. Müslüman’ın her şeyi, kanı, malı ve onuru Müslüman’a haram (dokunulmaz)dır. (Müslim, Birr, 32), “Kim Müslüman kardeşinin onurundan yana her türlü kötülüğü savarsa Allah da kıyamet gününde onun yüzünden cehennem ateşini savar.” (Tirmizi, Birr ve Sıla, 20.),  “Mümin onurlu ve kerem sahibidir.” (Ebu Davud, Edeb, 5.) buyurmak suretiyle bu hususlara vurgu yapmıştır.

Sonuç olarak belirtmek gerekirse, temel hak ve hürriyetlerin varlığı insan onurunun korunmasının vazgeçilmez şartıdır. Literatürümüzde zaruriyyat olarak nitelendirilen bu haklar insanın insanca yaşaması, sağlıklı bir kişilik inşasında ve neticede huzurlu, birbiriyle uzlaşı içinde yaşayan bir toplum teşkilinde asla göz ardı edilemeyecek haklardır. Bu itibarla “Onuru yaşat ki insanlık yaşasın” söylemi oldukça manidardır. İnsanı yaşatacağımız vasat, ilahî mesajların ve Efendimizin sahih sünnetinin bireysel ve toplumsal hayatımızda etkin oluşuyla yakından ilintilidir. Çünkü Allah ve Rasulü, insanlığa hayat verecek, onu onurlu kılacak olana çağırır. (Enfal, 8/24.) “Mükerrem” oluşu ve onurlu bir duruşu, ancak bize çizilen yolu “müstakim” bir yürüyüşle muhafaza edebiliriz…

YAZAR: Kadir Hatipoglu - Nisan 11 2013 13:29:01 · Adobe Reader Belgesi · Microsoft Word Belgesi · Yazdır
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Online Bağış
Hediyen Dünyanın En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanın Hutbesi
16.02.2024 Dünyayı Barış Ve İtidale Çağırıyoruz
09.02.2024 Hayatı Değerli Kılan Ölçü: İman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnız Ve Yardımsız Bırakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kılan, Birlik Ve Beraberliğimizdir
12.01.2024 Allah’ın Rahmet Ve İnayetine Sığınmanın Adı: Eûzü-Besmele
Kur'an-ı Kerim Dinle
DİB Kur'an Portalı
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoğlu
Bünyamin T.oğlu Aşirler
İlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
İshak Daniş Hatim
5 Hafız OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
İsmail Biçer Ok Takipli
İsmail Biçer Aşr-ı Şerifler
114 Sure 114 Hafız
S.Hafızlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalı Tefsiri
Elmalı Meali
Fizilali Kur'an
DİB Kuran Meali
Kur'an-ı Nasıl Anlayalım
Fıkıh
K.İslam Fıkhı
R. Muhtar-İbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Şafi Fıkhı
Detaylarıyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabı
40 Hadis ve izahı
Uydurma Hadisler
Üye Adı
Parola

Şifremi unuttum -
Sayfa oluşturulma süresi: 0.39 saniye 14,844,981 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazılar kaynak göstermek şartı önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dışında Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakıftır copyright © 2002 - 2024