Vaaz Kategorileri
İman Konuları
İbadet Konuları
Sosyal Konular
Ramazan Vaazları
Dini Günler ve Geceler
DİB Örnek Vaazları
Kur'an'dan Öğütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazları
Ana Menü
Çocuklar İçin
Kur'an Öğreniyorm
Dinimi Öğreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlıca Sözlük
İslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatı Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde İslam
Kıssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
İslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gıybet Hastalığı
Adım Adım Kurtuluş
Mesneviden Öyküler
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Hz. Peygamber ve İnsan Onuru

Hz. Peygamber ve İnsan Onuru

Prof. Dr. Abdullah Kahraman

Marmara Üniv. İlahiyat Fak. 

 

Her yönüyle örnek ve önder olan Hz. Peygamber, aynı zamanda bir onur, şahsiyet ve erdem insanıdır. İnsanlık onur adına ne kaybetmişse onun mesajında bulmuştur ve bulacaktır. Bu yüzden Hz. Peygamber insanlığın iftihar tablosudur. Onu tanıyanlar ve örnek alanlar için bu ifadeler hakikatin ifadesinden başka bir şey değildir. Rasul-i Ekrem’i tanımayanlar ve örnek şahsiyetinden haberdar olmayanlar bu ifadeleri hamasi ve duygusal olarak değerlendirebilirler. Aslında bunlar hamasetin yansıması değil ona olan hasretin tezahürüdür.

Hz. Peygamber, kendinden önce gelen peygamberlerin nurlu izini takip ederek insana insanlığı, hakkı, adaleti, şahsiyetli olmayı, onuru, insan onur ve şerefine uygun olarak yaşamayı yeniden öğretmiştir. Onun ebedî mesajı ile insanlık sadece saygıyı değil, hem kendine hem de başkalarına saygılı davranmayı öğrenmiştir. Onu imanla takip edenler, “onur” kelimesinin sadece adını değil, onur adına nasıl mücadele edileceğini ve nasıl onurlu yaşanılacağını da öğrenmişlerdir.

Her şeyi yaratan, yaptığı ve yarattığı her şeyde bir hikmet bulunan Yüce Allah’ı bırakıp basit putlara tapmak insanın yaratıcısına, kendisine ve inanca saygısını ve aynı zamanda onurunu yitirmesi demekti. Hz. Peygamber tevhit eğitimi boyunca bunu hatırlattı ve insanın önce kendisini sonra da Rabbini tanımasını temin etti. Zira kendini, nereden ve niçin geldiğini bilen Rabbini bilir. Özgürlüğünü arayan insanın neye inanacağını doğru tespit etmesi tanımanın ve özgürlüğün temel şartıdır. Böylece Hz. Peygamber’in mesajından nasiplenenler, evrendeki yerlerini, konumlarını ve sorumluluklarını öğrenmiş oldular.

Rabbini tanıyan insan, onuruna ve şahsiyetine zarar verecek davranışları da öğrendi. Böylesi sorumluluk bilinciyle dolu olan insan elbette diğer insanlardan farklı olacaktı. Bu sebeple Kur’an onun önüne “takva” diye bir hedef koydu ve bu hedefe göre hareket edenleri “müttaki” olarak tanımladı. Kur’an tarafından verilen bu sıfat çok özeldi ve mümini diğer insanlardan ve hatta bilinçsiz Müslümanlardan farklı kılıyordu. Çünkü takva, kendini, Rabbini, onurunu, şahsiyetini ve sorumluluğunu bilen Müslümanı ifade ediyordu. Böylece insanda doğuştan var olan en üstün olma duygusu “takva” ile karşılık buldu ve üstünlük için takva ilahî bir ölçü olarak belirlendi. Aynı zamanda takva onurlu yaşamanın da en önemli yollarından biri oldu. Takva hedefi, müminler için âdeta kalite kontrol mekanizması olarak kabul edildi. Artık üstünlük yarışı yapanlar takvada yarışmalıydılar. Nitekim sahabe içerisinde özellikle bazıları böyle bir yarışa girmiş, kendilerini biraz da sıkıntıya sokmuş ve Peygamber (s.a.s.) tarafından dengeli davranmaya davet edilmişlerdi.

Hz. Peygamber’in insanlığı kurtuluşa erdiren mesajının rahmet pınarından süzülen zülal kıvamındaki sular insanların gönül bahçelerini suladı. İslam’a girmek için tamamen bilerek, inanarak ve özgür ifadeleriyle tekrar ettikleri “la ilahe illallah” ifadesi, müminler için hem bir bağlılık yemini, hem iman akdi hem de gerçek özgürlüğün ilanı idi. Kur’an’daki ifadesiyle (İbrahim, 14/24.) “şecere-i Tayyibe” yani temiz, asil ve bereketli bir ağaç olan bu “kelime-i Tayyibe” ile Müslümanlar bütün beşerî tutsaklıklardan kurtuldular. Aslında bu, bir farkındalık bilinciydi. Evrendeki konumlarını bilenler, insan olmak için onur ve şahsiyetin vazgeçilmezliğine inananlar bundan sonra onurlu olmanın ve onurlu yaşamanın mücadelesini vermeye başladılar. Şahsiyet ve onurlarını hiçbir şeye değişmeyerek insanlık için numune hâline geldiler. Bu yüzden asr-ı saadet aynı zamanda insanın onurunu tanımasının, bulmasının ve korumasının altın ve örnek çağıdır.

Hz. Peygamber’in mesajını doğru okuyan İslam âlimleri, insanın üç temel hakla doğduğunu tespit etmişlerdir. Bunlar, mülkiyet, hürriyet ve ismettir. Yani insan doğuştan çalışıp kazanma ve mülkiyet elde etme hakkına sahiptir. Onu yaratan hür olarak yaratmıştır. Allah’a kul olan insan hiç kimsenin ve hiçbir nesnenin esiri ve kölesi olmaz. Kölelik, sonradan olan, insanın aslına, orijinal kimliğine aykırı ve onurunu zedeleyen bir durumdur. İnsanın doğuştan sahip olduğu ismet ise, onun onur ve şerefinin Allah tarafından temin edildiğini anlatır. İnsan, temel hakları olan şahsiyet haklarını hiçbir varlıktan ve sonradan değil, doğuştan ve doğrudan Allah’tan alır. O, Allah’ın kulu olduğu için dokunulmazdır. Bunu formüle eden İslam âlimleri “masumiyet ademiyet iledir” demişlerdir. Yani insanın hak ve özgürlüklerine dokunulmama hakkını âdemoğlu oluşundan alır. İnsana temel hak ve özgürlükleri veren sadece Allah olduğu için, hiçbir varlığın ve otoritenin onları alma hak ve yetkisi yoktur. İnsanlık, haklarının doğuştan olduğunu, onurunun Allah tarafından korunduğunu ve onurlu yaşamanın gerçek ve müttaki müminlerin ayrılmaz vasfı olduğunu Hz. Peygamber’den öğrenmiştir. Ona vahyedilen Kur’an’ın insana verdiği değer (Tin, 95/4.), insanlık tarihinde inanılmaz bir çığır açmıştır. Hz. Peygamber de bu ayetleri sünnetiyle hem açıklamış hem de yaşayıp örneklendirmiştir. Bu yüzden Onun hayatı, onurlu yaşamanın en güzel örneğidir. İnsanlık bundan sonra ona alternatif geliştiremez. Ancak o örneği taklit eder, çoğaltır ve ona onurluca tabi olur.

Kur’an insan onuruna aykırı birtakım davranışları sayar ve yasaklar. Bu ayetlerden her biri, Hz. Peygamber’in diliyle de en güzel şekilde açıklanır ve fiili sünnetiyle örneklendirilir. Mesela, Kur’an değişik vesilelerle insan onurunu zedeleyen davranışların temeli olan yalan söylemeyi yasaklar ve yalancıları zemmeder. (Münafıkun, 63/1.) Yalanı münafıklık alameti sayan (Buhari, İman, 24.) Hz. Peygamber ayrıca şu açıklamayı yapar: “Size doğru olma­nızı emrederim; çünkü doğruluk iyi olma­ya, iyilik (birr) de cennete götürür. İnsan, doğrulukta sebat ederek Allah katında “sıddik” diye yazılır. Sizi yalan söylemekten de menederim; çünkü yalan suç işlemeye suç (fücur) da cehenneme götürür. İnsan yalan söyleye söyleye sonunda Allah ka­tında “kezzab” diye yazılır.” (Buhari, Edeb, 69; Müslim, Birr, 102-105.)

Kur’an, bir Müslümanı küçümsemeyi, alaya almayı ve lakap takmayı insan onuruna aykırı bulduğu için yasaklar. (Hucurat, 49/11.) Hz. Peygamber de bunların Müslüman şahsiyet ve ahlakına aykırı onduğunu ifade etmiştir. (Müslim, Birr, 10.)

Kur’an gıybeti ölü eti yemek kadar çirkin bulur. (Hucurat, 49/12.) Hz. Peygamber de ilgili hadisinde gıybetin insan onurunu zedeleyici yönüne dikkat çeker. (Müslim, Birr, 20.) 

Kur’an insanlara el açıp dilenmeyi alışkanlık haline getirmeyi insan onuruna aykırı bulup tenezzülsüz ve gani gönüllü (afif) olmayı önerirken (Bakara, 2/273.), Hz. Peygamber, dilenciliği meslek hâline getirmenin bir iffetsizlik olduğunu belirtmiştir. Elinin emeğiyle geçinme imkânı varken dilenerek mal biriktirenlerin, ahirette yüz etleri soyulmuş vaziyette Allah’ın huzuruna çıkarılacaklarını da ifade etmiştir. (Buhari, Zekât, 52; Müslim, Zekât, 103, 104.)

Böylece insanlık, gıybet, çekiştirme, lakap takma, gammazlık yapma gibi davranışların hem kötü hem de insan onurunu zedelediğini Kur’an ile ve onun en güzel müfessiri olan Hz. Peygamber ile öğrendi. Bu sebeple bir bütün olarak insanlık hak, özgürlük, adalet ve onur adına ne elde etmişse bunu başta Allah’a, tüm Allah elçisi olan peygamberlere ve peygamberler zincirinin son ve mükemmel halkası olan Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.)’ya borçludur. O, yirmi üç yıllık çileli hayatı boyunca insanlık adına bir onur mücadelesi vermiştir. Hürriyeti insanın doğuştan elde ettiği en temel hak olarak kabul eden ve öğreten Hz. Peygamber, onurları örselenmiş ve köleleştirilmiş insanların bu ezeli haklarını elde etmeleri için elinden gelen bütün gayreti sarf etmiştir. Böylece köleler, köleliğin bir yazgı olmadığının farkına varmışlardır.

Onuru zedelenen ve elinden alınan kadınlar onun yerinde ve zamanında müdahaleleriyle haklarını elde edip onurlarını korumaya başlamışlardır. Böylece erkekler tarafından her şeyleri sömürülen dişi varlıklar olmanın ötesinde, kişiliklerini ön plana çıkarmayı da öğrenmişlerdir. Allah’a kul, Allah’ın emirlerine muhatap olma noktasında erkeklerden farkları olmadığını Hz. Peygamber’den öğrenen kadınlar cemaatle ibadet edip mabet iklimini soluma bahtiyarlığını elde etmişlerdir. Hz. Peygamber’e: “Allah’ın kadın kullarını Allah’ın mescitlerinden engellemeyin.” fermanını ilan ettiren kadınlar, aynı zamanda mabet adabını, mabet ikliminden yararlanma esaslarını, vakur ve onurlu İslam kadını olmanın en güzel ilkelerini âlemlerin Efendisinden öğrenmişlerdir.

YAZAR: Kadir Hatipoglu - Nisan 16 2013 14:03:29 · Adobe Reader Belgesi · Microsoft Word Belgesi · Yazdır
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Online Bağış
Hediyen Dünyanın En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanın Hutbesi
16.02.2024 Dünyayı Barış Ve İtidale Çağırıyoruz
09.02.2024 Hayatı Değerli Kılan Ölçü: İman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnız Ve Yardımsız Bırakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kılan, Birlik Ve Beraberliğimizdir
12.01.2024 Allah’ın Rahmet Ve İnayetine Sığınmanın Adı: Eûzü-Besmele
Kur'an-ı Kerim Dinle
DİB Kur'an Portalı
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoğlu
Bünyamin T.oğlu Aşirler
İlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
İshak Daniş Hatim
5 Hafız OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
İsmail Biçer Ok Takipli
İsmail Biçer Aşr-ı Şerifler
114 Sure 114 Hafız
S.Hafızlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalı Tefsiri
Elmalı Meali
Fizilali Kur'an
DİB Kuran Meali
Kur'an-ı Nasıl Anlayalım
Fıkıh
K.İslam Fıkhı
R. Muhtar-İbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Şafi Fıkhı
Detaylarıyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabı
40 Hadis ve izahı
Uydurma Hadisler
Üye Adı
Parola

Şifremi unuttum -
Sayfa oluşturulma süresi: 0.01 saniye 14,841,748 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazılar kaynak göstermek şartı önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dışında Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakıftır copyright © 2002 - 2024