
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir. Zümer 53
وَادْعُوهُ خَوْفًا وَطَمَعًا إِنَّ رَحْمَتَ اللَّهِ قَرِيبٌ مِنَ الْمُحْسِنِينَ
Allah'a korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Muhakkak ki iyilik edenlere Allah'ın rahmeti çok yakındır. Araf 56
وَرَبُّكَ الْغَفُورُ ذُو الرَّحْمَةِ لَوْ يُؤَاخِذُهُمْ بِمَا كَسَبُوا لَعَجَّلَ لَهُمُ الْعَذَابَ
Senin, bağışı bol olan Rabbin merhamet sahibidir; şayet yaptıkları yüzünden onları (hemen) muaheze edecek olsaydı, onlara azabı çarçabuk verirdi. Kehf 58
الَّذِينَ يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِهِ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَحْمَةً وَعِلْمًا فَاغْفِرْ لِلَّذِينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَبِيلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ . رَبَّنَا وَأَدْخِلْهُمْ جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدْتَهُمْ وَمَنْ صَلَحَ مِنْ آبَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ إِنَّكَ أَنْتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ . وَقِهِمُ السَّيِّئَاتِ وَمَنْ تَقِ السَّيِّئَاتِ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمْتَهُ وَذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Arş'ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler), Rablerini hamd ile tesbih ederler, O'na iman ederler. Müminlerin de bağışlanmasını isterler: Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tevbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru! (derler).
. Rabbimiz! Onları da, onların atalarından, zevcelerinden, nesillerinden iyi olanları da kendilerine vadettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz aziz ve hakim olan sensin!
. Bir de onları, her türlü kötülüklerden koru. O gün sen kimi kötülüklerden korursan muhakkak ki onu rahmetine mazhar etmiş olursun. Bu en büyük kurtuluştur. Mü’min 7,8,9
İnsanoğlunun dünyaya gönderiliş amaçlarından birisi de manevi ticarettir
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْرِي نَفْسَهُ ابْتِغَاءَ مَرْضَاتِ اللَّهِ وَاللَّهُ رَءُوفٌ بِالْعِبَادِ
İnsanlardan öyleleri de var ki, Allah'ın rızasını almak için kendini ve malını feda eder. Allah da kullarına şefkatlidir. Bakara 207
Ebu Dahdah , Hurma bahçesi ve cennette bir tapulu ağacının olmasını istemesi…
İbni Abbas’ın ifadesine göre bu âyet sahabeden Süheyb-i Rumi hakkında nazil olmuştur. Mekke müşrikleri bu zatı yakalamışlar ve dininden döndürebilmek için dayanılmaz işkencelerle azap etmeye başlamışlar. Hz. Süheyb: "Vallahi ben yolsuzdum yolumu buldum, ben bir kelime söyledim, beni asla ondan döndüremezsiniz. Benden bunu istemeyin, benden dinimden dönmeyi istemeyin, eğer isterseniz tüm malım sizin olsun. Malımı mülkümü vereyim ama sizden dinimi satın alayım demiş ve onlar da buna razı olmuşlar. Tüm malını onlara bırakarak dinini ve Allah’ın hoşnutluğunu satın almış ve bu şekilde Medine’ye gelirken bu âyet nazil olmuştu. Hattâ Süheyb Medine’ye girerken Hz. Ebu Bekir rast gelmiş ve: "Alış verişin kârlı olsun ey Sü-heyb!" demişti. O da: "Seninki de zarar etmesin ey Ebu Bekir!" demiş-tir.
Yine âyet-i kerîme bir başka rivâyette de hicret esnasında canını dişine takarak, ya da kelleyi koltuğuna alarak Rasulullah’ın yatağında yatan, canını ortaya koyup onu kendisine tercih ederek Allah’ın hoşnutluğunu kazanan Hz. Ali Efendimiz hakkında inmiştir deniyor.
Akabedeki biat ve ve sonu cennet .. ne güzel ticaret..
إِنَّ عِدَّةَ الشُّهُورِ عِنْدَ اللَّهِ اثْنَا عَشَرَ شَهْرًا فِي كِتَابِ اللَّهِ يَوْمَ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ مِنْهَا أَرْبَعَةٌ حُرُمٌ ذَٰلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ
Gökleri ve yeri yarattığı günde Allah'ın yazısına göre Allah katında ayların sayısı on iki olup, bunlardan dördü haram aylarıdır. İşte bu doğru hesaptır. Tevbe 36
وَسَارِعُوا إِلَىٰ مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ
Rabbinizin bağışına ve takva sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun! 3 3 1 Ali imran
وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّىٰ يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ
Ve sana yakin (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et!
99 criH
وَقالَنَبِئُ(ّصلعم):اللهُمَّ بَارِكْ لَنَافِى رَجَبَ وَشَعْبَانَ وَبَارِكْ لنَا فِى رَمَضَانَ
عن عبادة بن حنيف قال:: كَانَ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَصُومُ حَتَّى نَقُولُ لَا يُفْطِرُ، وَيفْطِرُ حَتَّى نَقُولُ لَا يَصُومُ.
Abbâd İbnu Hanîf anlatıyor: ""İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ)'ı dinledim, şöyle demişti: "Resûlullah (s.a.s.) Receb ayında bazı yıllarda öyle oruç tutardı ki biz, "(Gâliba) hiç yemeyecek (ayın her gününde tutacak)" derdik. (Bazı yıllarda da öyle) yerdi ki biz, "Gâliba) hiç tutmayacak" derdik.
R: Allahın rahmetine
C: Kulun cürmüne (Allahın cömertliğine)
B: Kulun kötülüklerden beri olmasına (Allahın birrü ihsanına)
Hz. Hasan (r.a.) : 4 gece vardırki onda dualar reddolunmaz:
1-Recebin 1. Gecesi( Reğaib gecesi)
2-Şabanın 15. Gecesi (Beret gecesi)
3-Ramazan bayramı gecesi
4-Kurban bayramı gecesi
-Suban (r.a.) : Rasulüllah (s.a.s.) ile birlikte bir kabristandan geçerken ağladı…
-Receb sağır aydır
-Peygamberimiz (s.a.s.) miraca çıktığında bir nehir gördü, Cebrail (a.s.) a sordu bu nehir nedir? Adı Receb…
-Ölünce amel defterleri kapanır 3 ü hariç
1-Sadaka-i cariye
2-Hayırlı bir evlat
3-İlim tahsili için talebe veya ilim yuvası
-Cüneydi bağdadi bir kış günü kuşlara yem veren yahudiyi gördü…
وَهُوَ الَّذِي يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِ وَيَعْفُو عَنِ السَّيِّئَاتِ وَيَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ
O, kullarının tevbesini kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir. Şura 25
-Müflis kimdir?
-Oğlunu imtihana hazırlayan adamın durumu..
-Şeytanlar bile Hz. Ademin kabrine gidip tevbe etseler yine affedilirler…
-Hz. Ebubekir (r.a.) Reğaib sabahı Melekler Kabede toplanırlar..Allah’tan isterler…
-Kıyamet günü Recebe hürmet denler aç, susuz değildirler..
Denilmiştir ki: - Recep cefayı terk ayıdır; şâban amel ve vefa ayıdır; ramazan ise, sadakat ve safa ayıdır. -Recep tevbe ayıdır; şâban muhabbet ayıdır; ramazan Hakka yakınlık bulma ayıdır. -Receb hürmet ayıdır; şâban hizmet ayıdır; ramazan nimet ayıdır. -Receb ayında, iyilikler kat kat artar; şâban ayında kötülükler kalkar; ramazan ayında ikramlar gelmeye başlar. - Receb afetlerin geri bırakıldığı , şâban taatların yapıldığı, ramazan ikramların beklendiği aydır. Bu duruma göre: Bir kimse afetleri terk etmez, taatta bulunmaz, ikramları da gözetmez ise, o kimse herzecilerdendir( boş işlerle uğraşan). Allah rahmet eylesin; Zünnun;u Mısrî bir başka zaman şöyle demiştir: - Receb ekim, şâban sulama, ramazan ise, harman ayıdır.
وَمَا أتاكم الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَمْهُ فانتهوا
“... Bu sebeple peygamber size ne verirse ve ne getirirse onu alın ve sizi neden sakındırırsa ondan da elinizi çekin.” (59 Haşr 7)
Mucîbet-ül Bahiliyye (Allah Ondan razı olsun)’nin babasından veya amcasından nakledilmiştir. Babası Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’e kabilesinin elçisi olarak gelip gittiğini, bir yıl sonra kılık kıyafeti değişmiş olduğu halde tekrar Peygamberimizin yanına gelerek:
“- Ey Allah’ın Rasulü, beni tanımadın mı?” deyince Hz. Peygamber:
“- Sen kimsin, tanıyamadım” diye sordu. Adam da:
“- Bir sene önce size gelmiş olan Bâhilîyim” deyince Hz. Peygamber:
“- Neden bu kadar değiştin, halbuki kılık kıyafetin düzgündü” dedi. Adam:
“- Senden ayrıldığım günden beri geceleri hariç asla yemek yemedim” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem):
“Kendi kendine işkence etmişsin. Sabır ayı olan Ramazanı tamamıyla diğer aylardan da birer günü oruçlu geçir” buyurdu. Adam:
“- Benim için bu sayıyı artırınız, zira benim bundan fazlasına gücüm yeter” deyince, Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem), “O halde her aydan iki gün oruç tut” buyurdu. “Daha da artırın” deyince, Hz. Peygamber, “O halde her aydan üç gün” buyurdu. Adam, “Daha da artır” deyince,
“Recep, Zilkade, Zilhicce ve Muharrem aylarında üçer gün oruç tut, diğer günlerinde iftar et” emrini üç defa tekrarladı ve üç parmağını yumup bırakmak suretiyle işaret etti. (Ebu Davud, Savm, 55)
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ أُولَٰئِكَ هُمْ خَيْرُ الْبَرِيَّةِ
. جَزَاؤُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ذَٰلِكَ لِمَنْ خَشِيَ رَبَّهُ
İman edip salih ameller işleyenlere gelince, halkın en hayırlısı da onlardır. . Onların Rableri katındaki mükâfatları, zemininden ırmaklar akan, içinde devamlı olarak kalacakları Adn cennetleridir. Allah kendilerinden hoşnut olmuş, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. Bu söylenenler hep Rabbinden korkan (O'na saygı gösterenler) içindir Beyyine 7-8
وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللَّهُ النَّاسَ بِمَا كَسَبُوا مَا تَرَكَ عَلَىٰ ظَهْرِهَا مِنْ دَابَّةٍ وَلَٰكِنْ يُؤَخِّرُهُمْ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى فَإِذَا جَاءَ أَجَلُهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِعِبَادِهِ بَصِيرًا
Eğer Allah, yaptıkları yüzünden insanları (hemen) cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı yaratık bırakmazdı. Fakat Allah, onları belirtilmiş bir süreye kadar erteliyor. Vakitleri gelince (gerekeni yapar). Kuşkusuz Allah, kullarını görrmektedir. Fatır 45
عَنْ جَابِرٍ قال : قال رَسُولُ اللَّهِ : مَثَلِي وَمَثَلُكُمْ كَمَثَلِ رَجُلٍ أَوْقَدَ نَارًا فَجَعَلَ الْجَنَادِبُ وَالْفَرَاشُ يَقَعْنَ فِيهَا, وَهُوَ يَذُبُّهُنَّ عَنْهَا وَأنا أخذ بِحُجَزِكُمْ عَنِ النَّارِ, وَأنتمْ تَفَلَّتُونَ مِنْ يَدِي .
Cabir (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Benim ve sizin durumunuz; ateş yakıp ta ateşine kelebekler ve çekirgeler düşmeye başlayınca onlara engel olmaya çalışan adamın durumuna benzer. Ben sizi ateşten korumak için eteklerinizden tutuyorum, siz ise elimden kurtulup ateşe girmeye çalışıyorsunuz.” (Müslim, Fezail 19)
Nitekim Rabia-i Adeviye Hazretleri zamanında insanlar, “İbadeti cenneti kazanmak için mi, yoksa cehennemden kurtulmak için mi yapacağız?” diye münazaraya tutuşurlar. Meseleyi halletmek için de bir gün bir sahrada toplanırlar. Bunu duyan o mübarek kadın veli Hz. Rabia, bir eline bir kazma, öbür eline de bir ibrik su alarak oraya doğru yönelir. Kendisini görenler, “Nereye ya Rabia?” diye sorduklarında, “Şu elimdeki kazma ile cennetin ziynetlerini ve nimetlerini kırıp dökmeye, şu su ile de cehennemin ateşini söndürmeye gidiyorum ki; artık Allah’ın kulları cennete kavuşmak için, cehennemden kurtulmak için de değil, sırf Allah rızası için Allah’a ibadet etsinler” buyurmuştu…
Ebu İshak Hazretlerine gelen bir topluluk diyorlar ki:
“Ya Eba İshak! Sen vaazlarında hep ibadet etmekten, bahsediyorsun. Acaba ibadet etmesek, olmaz mı? Bunun bir başka yolu yok mu?” Ebu İshak Hazretleri de:
“Olmaz olur mu, var! Hem de altı yolu var. Şimdi size o yolları sayacağım; değil bu altı şeyi, bunlardan sadece birini bile yapabilirseniz ibadet etmeyebilirsiniz.”
Bunu duyan topluluk seviniyor. “Aman çabuk söyle, nedir onlar?” diyorlar. Ebu İshak Hazretleri de o altı yolu şöyle sıralıyor:
1. Allah’a ibadet etmek istemiyorsanız, Allah’ın mülkünden çıkacaksınız.
2. Eğer ona ibadet etmek istemiyorsanız, onun size verdiği rızkı yemeyeceksiniz.
3. Ona karşı günah işlerken, öyle bir yere gideceksiniz ki, orada Allah sizi göremeyecek.
4. Azrail gelince, ondan tevbe etmek için, biraz müddet ve müsaade alacaksınız.
5. Kabre konduğunuzda gelecek olan Münker-Nekire cevap vermeyip, onları kovacaksınız.
6. Ve nihayet mahşerde Cenab-ı Hak, وَامْتَازُوا الْيَوْمَ اَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ ﴾“Ey günahkârlar! Bugün siz bir tarafa ayrılın.“ (Yâsîn: 36/59) buyurup seni mü’minlerin arasından çıkartarak cehenneme atacağı zaman, Allah’a karşı gelip cehenneme değil cennete gireceksiniz.
Eğer sizler, bu altı şeyi ya da hiç değilse bunlardan birini yapabilirseniz, o zaman ibadet etmeyebilirsiniz, buyuruyor ve kalkıp yanlarından ayrılıyor.
|