Vaaz Kategorileri
İman Konuları
İbadet Konuları
Sosyal Konular
Ramazan Vaazları
Dini Günler ve Geceler
DİB Örnek Vaazları
Kur'an'dan Öğütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazları
Ana Menü
Çocuklar İçin
Kur'an Öğreniyorm
Dinimi Öğreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlıca Sözlük
İslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatı Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde İslam
Kıssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
İslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gıybet Hastalığı
Adım Adım Kurtuluş
Mesneviden Öyküler
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
İnançsızın Sonu

İnançsızın Sonu

                                                 Vaaz Resimleri: w.jpg

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

قَالُوا ءَ اِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا ءَ اِنَّا لَمَبْعُوثُونَ

"Dediler ki: 'Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı tekrar diriltileceğiz?" (Mü'minûn, 23/82)

‘İnanmıyorum’ demek kolaydır, ama bir o kadar zor. Kolaydır, çünkü ‘inanmıyorum’ kelimesi ağızdan bir çırpıda çıkar nihayetinde. Tıpkı diğer söylenmesi kolay kelimeler gibi: ‘Uykum geldi’, ‘karnım acıktı’, ‘üşüdüm’, ‘inanmıyorum’. Aslında diğerleri gibi değildir, o kelime. Doğal değildir, çünkü. İnsan soğuk olunca üşür, sıcaktan terler, ama doğa, toprağın derinliklerinden göğün yükseklerine kadar hayatı cıvıl cıvıl haykırırken, inanmamak hiç de doğal ve kolay değildir. İnanmayan insan, düşünmemiştir yeterince, göz gezdirmemiştir doğadaki olaylara. Zihinleri karışıktır, inanmayanların, bazen her şeyin sahibinin Allah olduğunu düşünseler de, ‘Yedi Göğün Rabbi, Arşın Rabbi; Allah’tır’ deseler de, öldükten sonra çürümüş bedenlerinin tekrar hayat bulacağını bir türlü akılları almaz.

سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ اَفَلاَ تَذَكَّرُونَ

 “Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise siz hiç düşünüp öğüt almaz mısınız?” de. (Mü’minûn, 23/85).

قُلْ مَنْ رَبُّ السَّمَوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ

“De ki: “Yedi kat göklerin Rabbi, büyük Arş’ın Rabbi kimdir?” (Mü’minûn, 23/85-86).

Bazen inançsızlara, uyarıları yapanlar sıradan insanlar da değildir. Bir Peygamber çıkar karşılarına, anlatır onlara, bıkmadan, usanmadan. Karşılığında düşünür ya da düşünür gibi yapar inanmamakta direnen insan;

اِنْ هَذَا اِلاَّ اِفْكٌ اِفْتَرَيهُ وَاَعَانَهُ عَلَيْهِ قَوْمٌ اَخَرُونَ

 “Bunlar, peygamberlik iddiasında bulunan adamın uydurduğu sözler”, der, ya da

اَسَاطِيرُ اْلاَوَّلِينَ اكْتَتَبَهَا فَهِىَ تُمْلَى عَلَيْهِ بُكْرَةً وَاَصِيلاً

“başkalarından almış olmasın?” diyerek kendini avutur (Furkan, 25/4-5). Oysa bilse

اَنْزَلَهُ الَّذِى يَعْلَمُ السِّرَّ فِى السَّمَوَاتِ وَاْلاَرْضِ اِنَّهُ كَانَ غَفُورًا رَحِيمًا

“O kitabı, göklerin ve yerin sırrını bilen indirmiştir.” (Furkan, 25/6) Bu öğütleri veren Allah’tır. Aklı almaz, bir türlü direnen insanın,

مَالِ هَذَا الرَّسُولِ يَأْكُلُ الطَّعَامَ وَيَمْشِى فِى اْلاَسْوَاقِ لَوْلاَ اُنْزِلَ اِلَيْهِ مَلَكٌ  فَيَكُونَ مَعَهُ نَذِيرًا

“Bu ne biçim peygamber ki, yemek yiyor, çarşıda, pazarda dolaşıyor. Ona bir melek indirilseydi de, bu onunla beraber bir uyarıcı olsaydı ya!” diye mırıldanır (Furkan, 25/7).

اَوْ يُلْقَى اِلَيْهِ كَنْزٌ اَوْ تَكُونُ لَهُ جَنَّةٌ يَأْكُلُ مِنْهَا وَقَالَ الظَّالِمُونَ اِنْ تَتَّبِعُونَ اِلاَّ رَجُلاً مَسْحُورًا

“O’nun benden ne üstünlüğü var ki?” der. “Hadi, hazinesi olsa, ürününden besleneceği bir bahçesi olsa” takılayım peşine ama... Yok, işte, yok! (Furkan, 25/8)

Aslında bilse ki,

وَمآ اَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنَ الْمُرْسَلِينَ اِلاَّ اِنَّهُمْ لَيَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَيَمْشُونَ فِى اْلاَسْوَاقِ

“bütün peygamberler yemek yerler, çarşıda pazarda gezerlerdi.” (Furkan, 25/20) Allah, inanmamak için direnen insanı

فَذَرْهُمْ فِى غَمْرَتِهِمْ حَتَّى حِينٍ

“bir zamana kadar, gaflet ve şaşkınlığıyla baş başa bırakır” (Mü'minûn, 23/54),

اَيَحْسَبُونَ اَنَّمَا نُمِدُّهُمْ بِهِ مِنْ مَالٍ وَبَنِينَ - نُسَارِعُ لَهُمْ فِى الْخَيْرَاتِ بَل لاَ يَشْعُرُونَ

“Kendilerine bol bol verdiğimiz mal ve evlatla onların iyiliğine koştuğumuzu mu sanıyorlar? Hayır, onlar farkına varmıyorlar!” Bu dünyadan hiç ayrılmayacağım sanır (Mü'minûn, 23/55-56). Din duygusundan yoksun, zamanla kendi nefsinin arzusunu tanrılaştırır

اَرَاَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ اِلَهَهُ هَوَيهُ اَفَاَنْتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلاً

“Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilâh edineni gördün mü? Ona sen mi vekil  olacaksın?” (Furkan, 25/43). Aslında böyle yapmakla farkında olmadan insanlıktan çıkar,

كَاْلاَنْعَامِ بَلْ هُمْ اَضَلُّ سَبِيلاً

“hatta hayvandan daha aşağı duruma düşer” (Furkân, 25/44). Acınacak haldedir artık, dünyada yapıp ettikleri,

اَعْمَالُهُمْ كَسَرَابٍ بِقِيعَةٍ يَحْسَبُهُ الظَّمْاَنُ مَاءً حَتَّى اِذَا جَاءَ هُ لَمْ يَجِدْهُ شَيْئًا  - اَوْ كَظُلُمَاتٍ فِى بَحْرٍ لُجِّىٍّ يَغْشَيهُ مَوْجٌ مِنْ فَوْقِهِ مَوْجٌ مِنْ فَوْقِهِ سَحَابٌ ظُلُمَاتٌ بَعْضُهاَ فَوْقَ بَعْضٍ

“ıssız bir çöldeki serap gibidir. Susamış kimse serabı su sanır, yanına geldiğinde hiçbir şey bulamaz ya! İşte öyle. Veya inançsızın dünyada yaptığı işler derin bir denizdeki karanlıklar gibidir. Hırçın dalgalar her yanını sarmıştır, üstüne karanlık bulutlar çökmüştür, karanlık içinde yeni bir karanlığın başladığı, göz gözü görmez bir deniz üzerine gelmektedir.” (Nûr, 24/39-40)

وَقَدِمْنَا اِلَى مَا عَمِلُوا مِنْ عَمَلٍ فَجَعَلْنَاهُ هَبَآءً مَنْثُورًا

 “Allah onun amelini dağılmış zerreciklere çevirmiştir” (Furkân, 25/23).

Derken hayat biter, o zaman anlar her şeyin boş olduğunu.

حَتَّى اِذَا جَاءَ اَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِ

 “Rabbim! Beni dünyaya geri gönder, ne olur geri gönder, güzel şeyler yapayım” (Mü'minûn, 23/99).  diye yalvarır. Hayır! Bu arzu, boş hayaldir. Onun arkaya, dünyaya, sevdiklerine, çocuklarına, parasına ve itibarına dönmesine engel bir perde çoktan çekilmiştir Beklemekten başka çaresi yoktur artık.

Hesap günü, şaşkınlığı ve pişmanlığı daha da artar,

وَيَوْمَ يَعَضُّ الظَّالِمُ عَلَى يَدَيْهِ يَقُولُ يَالَيْتَنِى اَتَّخَذْتُ مَعَ الرَّسُولِ سَبِيلاً

“(çaresizlik içinde) ellerini ısırıp, homurdanır: ‘Ne olurdu, ben de peygamberin yolundan gitseydim.” (Furkân, 25/27)

يَاوَيْلَتَى لَيْتَنِى لَمْ اَتَّخِذْ فُلاَنًا خَلِيلاً

“Yazıklar olsun bana, keşke beni yoldan çıkaranları dost edinmeseydim!” (Furkân, 25/28)

لَقَدْ اَضَلَّنِى عَنِ الذِّكْرِ بَعْدَ اِذْ جَاءَ نِى وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِلاِنْسَانِ خَذُولاً

“Kur'an da hazır bana kadar gelmişti! Beni, dost bildiklerim saptırdı.” (Furkân, 25/29)

Mizan, sorgu derken,

عَلَى وُجُوهِهِمْ اِلَى جَهَنَّمَ

“Tutarlar onu, yüz üstü, yaka paça cehenneme sürüklerler” (Furkân, 25/34). Artık kimden yardım istesin? Çok güvendiği çocuklarından, akrabalarından, adamlarından da yardım isteyemez ki!

فَاِذَا نُفِخَ فِى الصُّورِ فَلاَ اَنْسَابَ بَيْنَهُمْ يَوْمَئِذٍ وَلاَ يَتَسَاءَ لُونَ

“Sûr'a üfürüldüğü zaman, ne aralarında soy-sop yakınlığı kalmıştır, ne de birbirlerini arayıp soracak durumdadırlar” (Mü'minûn, 23/101).

وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ

“Tartısı da pek hafif gelmiştir” hani, (Mü'minûn, 23/103) bir savunma yapabilsin.

تَلْفَحُ وُجُوهَهُمُ النَّارُ وَهُمْ فِيهَا كَالِحُونَ

‘Ateş yüzünü yalamaya başlamıştır bile. Cehennem çok yakınlarda bir yerlerde olmalıdır. Yüzü kavruluverir, sırıtıyormuş gibi, dişleri öne çıkıvermiştir’ (Mü'minûn, 23/104). Çektiği acıya mı yanmalı, çirkin suratının hâline mi?! Derken Allah seslenir, bir umut doğmuştur, içine. Acaba affedilecek midir?

اَلَمْ تَكُنْ اَيَاتِى تُتْلَى عَلَيْكُمْ فَكُنْتُمْ بِهَا تُكَذِّبُونَ

“Ayetlerim sana okunuyordu ve sen onları yalanlıyordun, değil mi?” (Mü'minûn, 23/105). der Rabbi. Titrek bir sesle cevaplar, Rabbini:

قَالُوا رَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْمًا ضَالِّينَ

 “Ey Rabbim! Ben azgınlığıma yenik düştüm, sapıttım.” (Mü'minûn, 23/106).  

رَبَّنَا اَخْرِجْنَا مِنْهَا فَاِنْ عُدْنَا  فَاِنَّا ظَالِمُونَ

“Ey Rabbim! Beni buradan çıkar. Eğer (tekrar günaha) dönersem yine at,” ama şimdi çıkar, ne olursun!” (Mü'minûn, 23/107).

Allah seslenir, son kez:

قَالَ اخْسَؤُا فِيهَا وَلاَ تُكَلِّمُونِ

            “Aşağılık içinde kal orada, artık benimle konuşma” diye (Mü'minûn, 23/108). ‘Aman Allah'ım ses kesildi, Allah bana bir şans daha vermiyor. Mahvoldum, ben!...’ diye hayıflanır. Çok geçmez,

وَاِذَآ اُلْقُوا مِنْهَا مَكَانًا ضَيِّقًا مُقَرَّنِينَ دَعَوْا هُنَالِكَ ثُبُورًا

“görevliler ellerini boynuna bağlarlar, tepesi üstü cehennemin daracık bir yerine atıverirler, onu. Ümitleri tamamen tükenmiştir, artık. Yok olmak ister, unutulmak, hiç olmamış olmak.” (Furkân, 25/13) Bir ses kulaklarında yankılanır, uzaklardan, o an:

لاَ تَدْعُوا الْيَوْمَ ثُبُورًا وَاحِدًا وَادْعُوا ثُبُورًا كَثِيرًا

“Bugün bir kere yok olmayı isteme, birçok kere yok olmayı iste!” diye (Furkân, 25/14)

Orada onu yeni bir hayat beklemektedir, hiç kolay olmayan bir hayat. Öyleyse öte dünyada benzer durumlara düşmemek için, hazır elimizde fırsat varken, inancımızın gereğini yapalım, dinimizi yaşayalım.

 

Doç. Dr. Soner GÜNDÜZÖZ

YAZAR: Kadir Hatipoglu - Şubat 13 2021 09:12:22 · Adobe Reader Belgesi · Microsoft Word Belgesi · Yazdır
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Online Bağış
Hediyen Dünyanın En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanın Hutbesi
16.02.2024 Dünyayı Barış Ve İtidale Çağırıyoruz
09.02.2024 Hayatı Değerli Kılan Ölçü: İman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnız Ve Yardımsız Bırakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kılan, Birlik Ve Beraberliğimizdir
12.01.2024 Allah’ın Rahmet Ve İnayetine Sığınmanın Adı: Eûzü-Besmele
Kur'an-ı Kerim Dinle
DİB Kur'an Portalı
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoğlu
Bünyamin T.oğlu Aşirler
İlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
İshak Daniş Hatim
5 Hafız OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
İsmail Biçer Ok Takipli
İsmail Biçer Aşr-ı Şerifler
114 Sure 114 Hafız
S.Hafızlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalı Tefsiri
Elmalı Meali
Fizilali Kur'an
DİB Kuran Meali
Kur'an-ı Nasıl Anlayalım
Fıkıh
K.İslam Fıkhı
R. Muhtar-İbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Şafi Fıkhı
Detaylarıyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabı
40 Hadis ve izahı
Uydurma Hadisler
Üye Adı
Parola

Şifremi unuttum -
Sayfa oluşturulma süresi: 0.02 saniye 14,855,847 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazılar kaynak göstermek şartı önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dışında Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakıftır copyright © 2002 - 2024