Vaaz Kategorileri
İman Konuları
İbadet Konuları
Sosyal Konular
Ramazan Vaazları
Dini Günler ve Geceler
DİB Örnek Vaazları
Kur'an'dan Öğütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazları
Ana Menü
Çocuklar İçin
Kur'an Öğreniyorm
Dinimi Öğreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlıca Sözlük
İslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatı Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde İslam
Kıssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
İslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gıybet Hastalığı
Adım Adım Kurtuluş
Mesneviden Öyküler
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Allah Kulunu Günahlardan Kıskanır

Vaaz Resimleri: w.jpg

Günah, ilâhî emir ve yasaklara muhâlif inanç, söz, fiil ve davranışlar, dinen suç sayılan işlerdir. Rasûlullah (s.a.v) günahı hadis-i şeriflerinde şöyle tarif eder:

وَالإِثْمُ مَا حَاكَ فِي نَفْسِكَ وَكَرِهْتَ أَنْ يَطَّلِعَ عَلَيْهِ النَّاسُ

“(Günah) kalbini tırmalayıp duran ve insanların bilmesini istemediğin şeydir.” (Müslim, Birr, 14, 15. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd, 52)

Dünyaya imtihan maksadıyla gönderilen insan, hem hayra hem de şerre istidatlı olarak yaratılmıştır. Onun yapısında bulunan kötülük meylinin kaynağı nefistir. Çünkü nefis, “devamlı kötülüğü emreden (nefs-i emmâre)” Rabbimiz

وَمَٓا اُبَرِّئُ نَفْس۪يۚ اِنَّ النَّفْسَ لَاَمَّارَةٌ بِالسُّٓوءِ اِلَّا مَا رَحِمَ رَبّ۪يۜ اِنَّ رَبّ۪ي غَفُورٌ رَح۪يمٌ

“Yine de ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis, rabbimin acıyıp koruması dışında, daima kötülüğü emreder; şüphesiz rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir.” [Yûsuf 12/53.] buyururken, kişiyi günaha sevk etmesi ve  fısıltılar hâlinde devamlı telkinlerde bulunması konusunda da

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِه۪ نَفْسُهُۚ وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَر۪يدِ

“Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız” [Kâf 50/16]

اِنْ هِيَ اِلَّٓا اَسْمَٓاءٌ سَمَّيْتُمُوهَٓا اَنْتُمْ وَاٰبَٓاؤُ۬كُمْ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْاَنْفُسُۚ وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مِنْ رَبِّهِمُ الْهُدٰىۜ

“Bunlar sizin ve atalarınızın putlara taktığı boş isimlerden ibarettir. Allah onlara öyle bir yetki ve güç vermemiştir. Onlar (putperestler) sadece kuruntularına ve kişisel arzularına uyuyorlar. Oysa şimdi onlara rablerinden bir yol gösterici gelmiş bulunmaktadır.” [Necm 53/23.] beyan olduğu gibi nefis dâhilî bir düşmandır.

Muhterem Kardeşlerim

İnsanı günahlara sevkeden bir başka sâik de, onun ölümsüz bir dünya hayatını arzu etmesi ve âhireti pek düşünmemesidir.

وَلَنْ يَتَمَنَّوْهُ اَبَداً بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يهِمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالظَّالِم۪ينَ

“Kendi elleriyle yapıp ettikleri işler sebebiyle hiçbir zaman ölümü temenni etmeyeceklerdir. Allah zalimleri iyi bilir.” [Bakara 2/95]

وَلَتَجِدَنَّهُمْ اَحْرَصَ النَّاسِ عَلٰى حَيٰوةٍۚ وَمِنَ الَّذ۪ينَ اَشْرَكُوا يَوَدُّ اَحَدُهُمْ لَوْ يُعَمَّرُ اَلْفَ سَنَةٍۚ وَمَا هُوَ بِمُزَحْزِحِه۪ مِنَ الْعَذَابِ اَنْ يُعَمَّرَۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ۟

“Yemin olsun ki, onları insanların yaşamaya en düşkünü olarak bulursun; müşriklerden de çok; her biri ister ki bin sene yaşasın. Oysa çok yaşatılması hiç kimseyi azaptan kurtaramaz. Allah onların yapmakta olduklarını eksiksiz görür.” [Bakara 2/96.] Kendini bu zehirli duygulara kaptıran insan, âhireti unutarak pervasızca hareket eder ve hayvanî isteklerini tatmin edebilmek hırsıyla günahlara kolayca düşüverir.

Ayrıca insanın zayıf yaratılması,

يُر۪يدُ اللّٰهُ اَنْ يُخَفِّفَ عَنْكُمْۚ وَخُلِقَ الْاِنْسَانُ ضَع۪يفاً

“Allah yükünüzü hafifletmek ister; çünkü insan zayıf yaratılmıştır.” [Nisâ 4/28.] mal, mülk ve evlat sevgisiyle dolu olması da onu günahlara sürüklemektedir.

فَبِمَا نَقْضِهِمْ م۪يثَاقَهُمْ وَكُفْرِهِمْ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَقَتْلِهِمُ الْاَنْبِيَٓاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَقَوْلِهِمْ قُلُوبُنَا غُلْفٌۜ بَلْ طَبَعَ اللّٰهُ عَلَيْهَا بِكُفْرِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُونَ اِلَّا قَل۪يلاًۖ

“Sözlerinden dönmeleri, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ve “Kalplerimiz kılıflanmıştır” demeleri sebebiyle... Dahası inkârları sebebiyle Allah o kalpler üzerine mühür vurmuştur. Pek azı müstesna artık iman etmezler.” [Bakara 2/155]

زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَٓاءِ وَالْبَن۪ينَ وَالْقَنَاط۪يرِ الْمُقَنْطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالْاَنْعَامِ وَالْحَرْثِۜ ذٰلِكَ مَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَاللّٰهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الْمَاٰبِ

“Nefsânî arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, soylu atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere düşkünlük insanlara çekici kılınmıştır. İşte bunlar dünya hayatının geçici menfaatleridir. Hâlbuki varılacak güzel yer, Allah’ın katındadır.” [Âl-i İmrân 3/14.]

Değerli Kardeşlerim

Günahın hâricî sebepleri de vardır.  Bunlar

1-Dünya hayatının cazibesi,

كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِۜ وَاِنَّمَا تُوَفَّوْنَ اُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ فَمَنْ زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَاُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَۜ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ

“Herkes ölümü tadacaktır; yaptıklarınızın karşılığı size eksiksiz olarak ancak kıyamet gününde verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılır da cennete konursa artık kurtulmuştur. Dünya hayatı zaten aldatıcı şeylerden ibarettir.” [Âl-i İmrân 3/185]

فَلَمَّٓا اَنْجٰيهُمْ اِذَا هُمْ يَبْغُونَ فِي الْاَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّۜ يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّمَا بَغْيُكُمْ عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْۙ مَتَاعَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا ثُمَّ اِلَيْنَا مَرْجِعُكُمْ فَنُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

“(Allah) onları kurtardığında bir de görürsün ki bulundukları yerde hak hukuk tanımazlar! Ey İnsanlar! Taşkınlığınız ancak sizin zararınızadır. Dünya hayatının geçici menfaati ...Sonra gelişiniz bizedir, geldiğinizde size yaptıklarınızın ne olduğunu bildireceğiz.” [Yûnus 10/23]

اَللّٰهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُۜ وَفَرِحُوا بِالْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۜ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا فِي الْاٰخِرَةِ اِلَّا مَتَاعٌ۟

“Allah dilediği kimselere rızkı bollaştırır da daraltır da. Onlar dünya hayatıyla sevinip mutlu oluyorlar, oysa âhiretin yanında dünya hayatı, geçici bir faydadan başka bir şey değildir.” [Ra’d 13/26]  

2-Kötü örneklerin bol miktarda mevcudiyeti

وَاِنْ تُطِـعْ اَكْثَرَ مَنْ فِي الْاَرْضِ يُضِلُّوكَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَاِنْ هُمْ اِلَّا يَخْرُصُونَ

“Yeryüzünde bulunanların çoğu, kendilerine uyarsan, seni Allah yolundan saptırırlar. Çünkü onlar zandan başka bir şeye tâbi olmuyorlar ve temelsiz bir tahminden başka bir şeye de dayanmıyorlar.” [En’âm 6/116]

وَيَوْمَ يَعَضُّ الظَّالِمُ عَلٰى يَدَيْهِ يَقُولُ يَا لَيْتَنِي اتَّخَذْتُ مَعَ الرَّسُولِ سَب۪يلاً

“ O gün, (dünyada iken) haktan sapmış kişi ellerini ısırarak şöyle diyecek: “Keşke peygamberle birlikte aynı yolda olsaydım!” [Furkân 25/27.]

يَا وَيْلَتٰى لَيْتَن۪ي لَمْ اَتَّخِذْ فُلَاناً خَل۪يلاً

“Eyvah! Keşke falancayı kendime dost edinmeseydim!” [Furkân 25/28.]

لَقَدْ اَضَلَّن۪ي عَنِ الذِّكْرِ بَعْدَ اِذْ جَٓاءَن۪يۜ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِلْاِنْسَانِ خَذُولاً

“Meğer bana uyarıcı mesaj geldikten sonra, o dost bildiğim kişi bu mesajdan beni saptırmış!” İşte şeytan insanı (böyle) çaresizlik içinde yapayalnız bırakır.” [Furkân 25/29.]

3-Sırat-ı Müstakîm üzerine oturup insanları Hak yolundan saptırmaya ahdetmiş olan şeytanın aldatması

قَالَ اَنْظِرْن۪ٓي اِلٰى يَوْمِ يُبْعَثُونَ . قَالَ اِنَّكَ مِنَ الْمُنْظَر۪ينَ . قَالَ فَبِمَٓا اَغْوَيْتَن۪ي لَاَقْعُدَنَّ لَهُمْ صِرَاطَكَ الْمُسْتَق۪يمَۙ . ثُمَّ لَاٰتِيَنَّهُمْ مِنْ بَيْنِ اَيْد۪يهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ وَعَنْ اَيْمَانِهِمْ وَعَنْ شَمَٓائِلِهِمْۜ وَلَا تَجِدُ اَ كْثَرَهُمْ شَاكِر۪ينَ

“İblîs, “Bana insanların yeniden diriltilecekleri güne kadar mühlet ver” dedi. Allah, “Haydi, sen mühlet verilenlerdensin” buyurdu. İblîs dedi ki: “Bundan böyle benim sapmama izin vermene karşılık, ant içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım. Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın.” [A’râf 7/14-18] bunlardandır.

İnsan bütün bunlarla mücâdele edebilmek için nefsini tezkiye ve kalbini tasfiye ameliyesi ile meşgul olmalıdır. Bu sâyede, Allah’tan gâfil olmadan zikir üzere bir hayat yaşamayı öğrenmelidir. Zira bütün günahlar, insan Allah’ı unuttuğu zaman devreye girmeye başlar.

Günahları terk ederek onlardan uzaklaşmak, ilâhî emirleri yapmaktan daha önce gelir. Kalp evvelâ günahlardan temizlenmeli, daha sonra farzları yaparak nûrla doldurulup tezyîn edilmelidir. Çünkü günahlar ve haramlar, dinî duyguları helâk eden zehirler mesâbesindedir. Fakat zâhiren bal gibi görünüp insanlara tatlı gelir. Onlara aldanan insanlar da nihâyetinde mânevî hayatlarını perişân ederler.

Şunu unutmamalıdır ki, her nimet bir külfeti gerekli kılar. Cennet ve Cemâlullah’ı isteyen mü’minler de, nefse tatlı gelen günahlara düşmemek için birtakım külfet ve meşakkatlere katlanmak mecbûriyetindedir. Bu hâl, ilâhî imtihanın bir sırrıdır.

Muhterem Kardeşlerim

Cenâb-ı Hak kullarını çok sevdiği için dâimâ onların hayrını istemekte ve her zaman onlara rahmetiyle muâmele etmektedir. Dolayısıyla Allah, kullarının günah işleyerek imtihanı kaybetmesini ve Yüce Zâtından uzaklaşmasını asla istemez/bundan hoşnut olmaz.

Nitekim Hadisi şerifte de beyan edildiği üzere

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُ عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّهُ قَالَ: إِنَّ اللّٰهَ يَغَارُ وَغَيْرَةُ اللّٰهِ أَنْ يَأْتِىَ الْمُؤْمِنُ مَا حَرَّمَ اللّٰهُ.

Ebû Hüreyre (r.a)’den rivâyet edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Allah Teâlâ kıskanır. Allah’ın kıskanması, mü’min kulunun O’nun haram kıldığı şeyi işlemesi sebebiyledir.” (Buhârî, Nikâh, 107; Müslim, Tevbe, 36. Ayrıca bkz. Tirmizî, Radâ, 14/1168; Ahmed, II, 519, 536, 539)

Kullarını günahtan kıskanır. O yüce kudret, onların nefse, şeytana ve neticede günahlara kapılarak sırat-ı müstakîmden ayrılmasını ve cennetin yolunu şaşırmasını hiç istemez. Kullarının devamlı kendisine doğru gelerek mânen yükselmesini ve cennetinden istifâde etmesini arzu eder. Onlara, Yüce Zâtını hiçbir zaman unutmayıp dâimî berâberlik şuuruna ermelerini tavsiye eder. Çünkü insanların bütün kazancı buradadır.

Hadis-i şerifte geçen ve “kıskançlık” diye tercüme ettiğimiz غَيْرَةُ “gayret” kelimesi, Allah’a nisbet edilince, kulunun haram ve gayr-i meşrû söz ve fiiller yapmasına, dalâlet ve şekâvete düşmesine rızâ göstermemesi, ona merhamet ederek doğruluk, hidayet ve saadet üzere olmasını ve Yüce Zâtına yaklaşmasını arzu etmesi mânâlarına gelir. Yoksa, insanlarda olduğu gibi âni ve ölçüsüz tepkilerle kendisini gösteren bir gayret ve kıskançlık Allah hakkında düşünülemez.

Cenâb-ı Hak kulunun kötü duruma düşmesine rızâ göstermeyeceğini şöyle beyan buyurur:

اِنْ تَكْفُرُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ عَنْكُمْ وَلَا يَرْضٰى لِعِبَادِهِ الْكُفْرَۚ وَاِنْ تَشْكُرُوا يَرْضَهُ۬ لَكُمْۜ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۜ ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ مَرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۜ اِنَّهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

“Eğer inkâr ederseniz bilesiniz ki Allah’ın size ihtiyacı yoktur; ama O, kullarının nankörlüğüne razı olmaz, şükrederseniz bu tutumunuzdan hoşnut olur. Hiç kimse başkasının günah yükünü yüklenmez; sonunda dönüşünüz rabbinize olacak, ardından O, neler yapıp ettiğinizi size bildirecektir. O, kalplerin derinliklerini bilmektedir.” (Zümer 39/7)

Aslında kıskançlık, karı-kocanın muhabbet ve koruma hisleriyle birbirlerini başkalarından sakınmalarını, kızgınlık gösterip sitemde bulunmalarını ifade eder. Cenâb-ı Hak da, kullarını korumak ister ve onların kendisinden uzaklaşmalarından hoşlanmaz. Bu sebeple günahları yasaklar ve günaha kapılan kullarını, bu musibetten kurtarıp temizlemek için, bazı belâ ve musibetlerle tedip eder. İşte böyle durumlarda “Gayretullah’a veya gayret-i ilâhiyeye dokundu” denir.

Yüce Rabbimiz, insanların mânevî olarak alçalıp, âhirette perişan olmasına rıza göstermez. Günahlar ise melekî hisleri hayvani arzulara teslim ederek, ruhun mükemmele doğru gelişimine mânî olur ve onu en aşağı seviyeye (esfel-i sâfilîne) doğru sürükler. Netîcede kalbin kararıp sâfiyetini kaybetmesine sebep olur. Bu da en güzel kıvamda ve mükerrem olarak yaratılan insanın tükenişini ifade eder. Dolayısıyla kalbin sâfiyet ve berraklığını muhâfaza için, günah ve mâsiyetlerin menfî telkinlerinden son derece sakınmak îcâb eder.

Bir başka Hadiste

لَا أَحَدٌ أَغْيَرَ مِنَ اللّٰهِ وَلِذٰلِكَ حَرَّمَ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ.

“(Kulunu) Allah’tan daha çok kıskanan bir varlık yoktur. Bu sebeple O, çirkinliklerin açığını da gizlisini de haram kılmıştır…” (Müslim, Tevbe, 33, 32-35. Ayrıca bkz. Buhârî, Tefsîr, 6/7; Tevhîd, 15)

Allah’tan daha çok kıskanan kimse bulunmadığı, bu sebeple de Allah’ın çirkinliklerin açığını da gizlisini de yasakladığı ifade edilmektedir.

Bu durum, kullarına Allah’tan daha çok şefkât ve merhamet gösteren kimse bulunmadığını gösterir. Her şeyi en iyi bilen Rabbimiz, günahların kulları için ne kadar zararlı olduğunu da en iyi şekilde bildiğinden, açık gizli bütün günahları yasaklamıştır. Günahların işlenmesine Cenâb-ı Hak kadar kızan ve bunu O’nun kadar çok yasaklayan kimse olamaz. O hâlde, Allah’ın günahkâr kuluna vereceği ağır cezayı yadırgamamak îcâb eder. Yüce Rabbimiz bu cezalarla kullarını korkutup, onları günahların zararından muhâfaza etmeyi murâd etmektedir.

Muhterem Müminler

Allah Teâlâ, kullarını günah ve çirkinliklerden muhâfaza etmek için peygamberler ve kitaplar göndermiş, emir ve yasaklarını önceden bildirmiştir. Koyduğu sınırlara riâyet edilmemesi hâlinde gazaplanacağını da daha önceden haber vermiştir. Bütün bunlar onun kullarını günahlardan korumayı murâd etmesinden kaynaklanmaktadır.

Cenâb-ı Hak, günahlar karşısında kulunu her varlıktan daha çok kıskanmakla birlikte, buna karşı muâmelesini dâimâ hikmetle, adâletle ve en güzel şekilde yapar. Zulme ve haksızlığa asla meydan vermez. Bu hadisimizle alâkalı şu rivâyet, konuya biraz daha açıklık getirmektedir: İslam, her konuda olduğu gibi Zina Konusunda da “iftira”ların kapısını kapatmayı önemli görmüş ve bu sebeple dört şahidi şart koşmuştur.bunun alakalı olarak Nisâ Suresi – 15. Ayeti

وَالّٰت۪ي يَأْت۪ينَ الْفَاحِشَةَ مِنْ نِسَٓائِكُمْ فَاسْتَشْهِدُوا عَلَيْهِنَّ اَرْبَعَةً مِنْكُمْۚ

“Kadınlarınızdan çirkin fiilde bulunanlara karşı aranızdan dört şahit getirin.”Nazil olunca

Sa’d bin Ubâde (r.a)  Peygamber Efendimiz’in huzurunda:

والَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ إنْ كُنْتُ ‘عَجِّلُهُ بِالسَّيْفِ قَبْلَ ذلِكَ

 “–Eğer hanımımın yanında yabancı bir erkek görecek olursam, onu kılıcımın keskin tarafıyla vurup öldürürüm” demişti.

Bunun üzerine Allah Rasûlü (s.a.v), çevresindekilere:

اسْمَعُوا إلى مَا يَقُولُ سَيِّدُكُمْ. إنَّهُ لَغَيُورٌ، وَأنَا أغْيَرُ مِنْهُ، واللّهُ تَعالى أغَيْرُ مِنِّى

“–Siz, Sa’d’ın bu gayret ve hamiyetine şaşıyor musunuz?! Ben Sa’d’dan daha kıskancım. Allah Teâlâ da benden daha kıskançtır” buyurdu. (Buhârî, Nikâh, 36, 107)

Bir yasağın çiğnenmesine karşı Hz. Peygamber ve Allah Teâlâ’nın hoşnutsuzluğu, elbette eşlerin birbirlerini kıskanmasından çok daha fazladır. Buna rağmen Cenâb-ı Hak, aceleyle karar verilmesini ve fevrî davranışlar sergilenmesini yasaklamıştır. Günahlar karşısında takınılacak tavrı sağlam kâide ve esaslara bağlamıştır. Dolayısıyla herkesin kendi kendine karar verip günahkârları cezalandırmaya kalkması doğru değildir. Allah’ın emir ve hükümlerinde pek çok hikmetler bulunduğunu bilerek bu emirlere tâbî olmak îcâb etmektedir.

Okuduğumuz hadiste geçen الْفَوَاحِشَ “Fevâhiş” kelimesi, gerek söz ve gerekse fiille icra edilen her çeşit çirkin iştir. Allah’ın haram kıldığı bütün çirkinlikler bu kelimenin sınırlarına dâhildir.

Hadis-i şerifteki, حَرَّمَ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ “Kötülüklerin açığını da gizlisini de haram kılmıştır” ifadesi şu âyet-i kerimelere telmihte bulunmaktadır:

قُلْ تَعَالَوْا اَتْلُ مَا حَرَّمَ رَبُّكُمْ عَلَيْكُمْ اَلَّا تُشْرِكُوا بِه۪ شَيْـٔاًۜ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَاناًۚ وَلَا تَقْتُلُٓوا اَوْلَادَكُمْ مِنْ اِمْلَاقٍۜ نَحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَاِيَّاهُمْۚ وَلَا تَقْرَبُوا الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَۚ وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّت۪ي حَرَّمَ اللّٰهُ اِلَّا بِالْحَقِّۜ ذٰلِكُمْ وَصّٰيكُمْ بِه۪ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ

“De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin! Sizin de onların da rızkını biz veririz. Kötü

YAZAR: Kadir Hatipoglu - Haziran 17 2021 07:13:52 · Adobe Reader Belgesi · Microsoft Word Belgesi · Yazdır
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Online Bağış
Hediyen Dünyanın En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanın Hutbesi
16.02.2024 Dünyayı Barış Ve İtidale Çağırıyoruz
09.02.2024 Hayatı Değerli Kılan Ölçü: İman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnız Ve Yardımsız Bırakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kılan, Birlik Ve Beraberliğimizdir
12.01.2024 Allah’ın Rahmet Ve İnayetine Sığınmanın Adı: Eûzü-Besmele
Kur'an-ı Kerim Dinle
DİB Kur'an Portalı
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoğlu
Bünyamin T.oğlu Aşirler
İlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
İshak Daniş Hatim
5 Hafız OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
İsmail Biçer Ok Takipli
İsmail Biçer Aşr-ı Şerifler
114 Sure 114 Hafız
S.Hafızlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalı Tefsiri
Elmalı Meali
Fizilali Kur'an
DİB Kuran Meali
Kur'an-ı Nasıl Anlayalım
Fıkıh
K.İslam Fıkhı
R. Muhtar-İbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Şafi Fıkhı
Detaylarıyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabı
40 Hadis ve izahı
Uydurma Hadisler
Üye Adı
Parola

Şifremi unuttum -
Sayfa oluşturulma süresi: 0.01 saniye 14,845,732 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazılar kaynak göstermek şartı önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dışında Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakıftır copyright © 2002 - 2024