Vaaz Kategorileri
İman Konuları
İbadet Konuları
Sosyal Konular
Ramazan Vaazları
Dini Günler ve Geceler
DİB Örnek Vaazları
Kur'an'dan Öğütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazları
Ana Menü
Çocuklar İçin
Kur'an Öğreniyorm
Dinimi Öğreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlıca Sözlük
İslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatı Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde İslam
Kıssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
İslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gıybet Hastalığı
Adım Adım Kurtuluş
Mesneviden Öyküler
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Allah’ın Yardımını Bekleyenler

Allah’ın Yardımını Bekleyenler, Allah’ın Dinine Yardım Etmelidir!           Vaaz Resimleri: w.jpg

Allah’a iman edince, yaratılışımızın gayesinin Allah’a kulluk olduğunu öğrendik.

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ

“Ben cinleri ve insanları, başka değil, sırf bana kulluk etsinler diye yarattım.” ( Zariyat 56)Yine Kitabımızdan  İman iddiamızda ne kadar samimi olduğumuzun ispat gerektiğini,

وَلَقَدْ فَتَنَّا الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَلَيَعْلَمَنَّ اللّٰهُ الَّذٖينَ صَدَقُوا وَلَيَعْلَمَنَّ الْكَاذِبٖينَ

“Andolsun ki biz, onlardan öncekileri de sınamıştık. Allah, elbette doğru olanları ortaya çıkaracaktır; kezâ O, yalancıları da mutlaka ortaya çıkaracaktır.” ( Ankebut 3) öğrendik. Ve yine  Bizden öncekilerin sınandıkları gibi sınanmadan bırakılmayacağımızı, onların başına gelen musibetlere benzer musibetler ile karşılaşıp sabır ile Allah’a tevekkül edip O’na sığınmadan cennete giremeyeceğimizi

اَمْ حَسِبْتُمْ اَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُمْ مَثَلُ الَّذٖينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِكُمْؕ مَسَّتْهُمُ الْبَأْسَٓاءُ وَالضَّرَّٓاءُ وَزُلْزِلُوا حَتّٰى يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا مَعَهُ مَتٰى نَصْرُ اللّٰهِؕ اَلَٓا اِنَّ نَصْرَ اللّٰهِ قَرٖيبٌ

“Yoksa sizden öncekilerin çektikleriyle karşılaşmadan cennete girebileceğinizi mi sandınız? Onlar öylesine yoksulluk ve sıkıntı çekmişler, öyle sarsılmışlardı ki peygamber ve yanındakiler, “Allah’ın yardımı ne zaman gelecek?” demeye başladılar. Bilesiniz ki Allah’ın yardımı yakındır.” (Bakara 214) öğrendik.

Sınayan, bütün eksikliklerden münezzeh, her şeye kadir olan Rabbimiz; sınanan biz aciz, sınırlı kullarız. Aciz olan biz insanlar her zaman için yardıma muhtacız. Bizler aramızda imkânlarımız ölçüsünde yardımlaşmak ile mükellef olmakla birlikte hepimiz Müstean olan Allah’ın yardımına muhtacız. O yardım etmezse bize yardım edecek kimse olamaz. Çünkü O’nun yardımı mutlaktır. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır;

إِن يَنصُرْكُمُ اللّهُ فَلاَ غَالِبَ لَكُمْ وَإِن يَخْذُلْكُمْ فَمَن ذَا الَّذِي يَنصُرُكُم مِّن بَعْدِهِ وَعَلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكِّلِ الْمُؤْمِنُونَ

“Allah size yardım ederse, artık size üstün gelecek hiç kimse yoktur. Eğer sizi bırakıverirse, ondan sonra size kim yardım eder? Müminler ancak Allah'a güvenip dayanmalıdırlar.”( Âli İmran 160)

Ancak Rabbimizin bize yardımı şarta bağlıdır. Çünkü Rabbimiz başka bir ayette şöyle buyurmaktadır:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ

“Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı kaydırmaz/sizi sabit kılar.” (Muhammed 7)

Allah’a yardım, Allah’ın dininin yerleşmesine, güçlenmesine yardım demektir. Allah’ın dinini dava olarak bilip taşımaktır. Ki yeryüzünde fitne kalmayıp kulluk sadece Allah’a oluncaya; yeryüzünün tamamında İslam’ın hakimiyeti sağlanıncaya kadar çalışmaktır. Allah’a yardım etmek, Allah’ın emirlerini yerine getirmek, yeryüzünü adalet ile doldurmaktır. Böylesi bir uğraş içinde olana, Allah yardım edeceğini bildirmektedir. Allah’ın yardımı, bilinen sıkıntıların giderilmesi şeklinde olabileceği gibi kişinin ayaklarını hidayet üzerinde sabit kılmasıdır. Allah’ın yardımının kesin olacağına dair şu ayette daha net bir şekilde ifade edilmiştir.

... وَلَيَنصُرَنَّ اللَّهُ مَن يَنصُرُهُ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ

“…Allah, kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir.” ( Hac 40)

Muhakkak güçlü ve galip olan Allah mutlak anlamda yardım edebilir. Ancak O’nun yardımı ile üstün gelinebilir. Allah’a yardım etmek, Allah’ın iman edenlerden kesin talebidir. Çünkü Rabbimiz şöyle buyurmaktadır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا كُونوا أَنصَارَ اللَّهِ كَمَا قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ لِلْحَوَارِيِّينَ مَنْ أَنصَارِي إِلَى اللَّهِ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنصَارُ اللَّهِ فَآَمَنَت طَّائِفَةٌ مِّن بَنِي إِسْرَائِيلَ وَكَفَرَت طَّائِفَةٌ فَأَيَّدْنَا الَّذِينَ آَمَنُوا عَلَى عَدُوِّهِمْ فَأَصْبَحُوا ظَاهِرِينَ

“Ey iman edenler; siz Allah'ın yardımcıları olun. Nitekim Meryem oğlu İsa, havarilere: Allah'a giden yolda benim yardımcılarım kimlerdir? deyince, havariler demişlerdi ki: Biziz, Allah'ın yardımcıları. İsrailoğullarının bir takımı böylece inanmış, bir takımı da küfretmişti. Nihayet Biz, o iman edenleri düşmanlarına karşı destekledik de böylece üstün geldiler.” ( Saff 14)

Bu ayetlerden açıkça görülmektedir ki yardım olunmak istiyorsak yardım etmek zorundayız. Üstün olmak istiyorsak “أنصار الله” "Allah'ın Yardımcıları") olmak yani Allah’ın dinine yardım etmek, Allah’ın dinini dava edinip taşımak, İslam ümmetinin kurtuluşu için çalışmak zorundayız. Hidayet üzere bir hayat sürmek ve hidayet üzere ölmek istiyorsak أنصار الله olmak zorundayız. İmtihanımızı alnımızın akı ile geçmek istiyorsak, düşmanlarımıza galip gelmek istiyorsak, أنصار الله olmak zorundayız. Rabbimizin bize güç ve takat vermesini, sabrımızı artırmasını ve böylece insanlara şahitlik yapmak istiyorsak أنصار الله olmalıyız.

Tek tek, fert fert değil; birlikte, kitle olarak, “ben” değil “biz” Ümmet olmalıyız. Hangi zaman diliminde ve hangi konumda olursak olalım, şartlarımız ne olursa olsun; “Biziz Muhammet ümmeti” diyebilmeliyiz. Çağın ve hayatın gürültüsü içinde, “kim ensar olacak?” çağrısını duyabilmeli ve duyurabilmeliyiz.

Peki, nasıl ensar olunur? Herkes inkâr ederken İsa Aleyhi’s-Selam’ın nidasına karşılık vererek

نَحْنُ اَنْصَارُ اللّٰهِۚ اٰمَنَّا بِاللّٰهِۚ وَاشْهَدْ بِاَنَّا مُسْلِمُونَ

 “Biz Allah için yardımcılarız; Allah’a inandık, şahit ol ki bizler Müslümanlarız.” diye haykıran havariler gibi ensar olunur.( Âl-i İmrân Suresi  52 )

Ulaşması gereken yere varması için vahyin nuru, yüklendiği ağır yükün altında kalınca dost, Ebu Bekir gibi sadık ve ensar olunur. Altında kalınması gerekiyorsa taşların, Bilal gibi ensar olunur. Elleri boynuna bağlanması gerekiyorsa Talha gibi, hapis olunması gerekiyorsa Ammar gibi, Saad bin Ebi Vakkas gibi ensar olunur. Susayınca kana kara topraklar Sümeyye gibi ensar olunur. Taşınması gerekiyorsa davanın Yesrib’e, Musab bin Ümeyr gibi ensar olunur.

Kavminin çoğunluğu kendisini inkâr ederken, kutlu elçi Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem ile gecenin karanlığında akabede sözleşen yiğitler gibi ensar olunur. Yeryüzünün kandilleri, karanlık ile kavgalı, aydınlık müjdecileri, zulmün ve zulmetin düşmanı, direniş ve diriliş erleri, bir avuç Evs ve Hazreçli yiğit gibi Ensar olunur. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’den gelen en ağır şartları, tevekkülle karşılayan “... Bütün bunları dillerimizle, gönüllerimizle, güçlerimizle, getirdiğine iman ederek, kalplerimize yerleşen bilgiyi tasdik ederek 'evet' dedik. Hepsi için sana biat ediyoruz. Rabbimiz ve sana biat ediyoruz. Allah'ın kudreti hepimizin kudretinin üzerindedir. Kanlarımız senin kanını, vücudumuz senin vücudunu koruma yolunda feda olsun. Öz canlarımızı, çocuklarımızı ve kadınlarımızı koruduğumuzdan daha fazla seni koruyacağız. Bunları ancak Allah için yapacağız. Ey Allah'ın Rasulü, sözümüz sözdür...” diyen Yesrib'lileri temsilen Esad bin Zürare gibi ensar olunur. Bu öyle bir ensarlıktı ki yeryüzü böyle bir “أنصار الله” örneğine belki de ilk defa şahitlik edecekti.

Karşılığı cennet olan alış-verişte ahde vefa bozulmadı. Biatin bedelini ödemekten kaçınılmadı. Bedir Savaşı öncesi değerlendirmede Ensar’ın görüşü şu ifadelerle tarihe geçiyordu:

يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّا لاَ نَقُولُ لَكَ كَمَا قَالَتْ بَنُو إِسْرَائِيلَ لِمُوسَى ‏{‏فَاذْهَبْ أَنْتَ وَرَبُّكَ فَقَاتِلاَ إِنَّا هَا هُنَا قَاعِدُونَ‏}‏ وَلَكِنِ امْضِ وَنَحْنُ مَعَكَ‏.‏

 “Yâ Rasûlallah! Biz Sana, İsrâîl oğulları'nın Mûsâ Peygamber'e ''Artık sen Rabbinle beraber git. Bu suretle ikiniz harbedin. Biz muhakkak burada oturucularız" dedikleri gibi demeyiz. Fakat biz Sana: " (Düşman üzerine) yürü, biz de Sen'inle beraberiz" deriz, dedi.” .( Buhari Kitâbu’t – Tefsîr 5-4. Bâb) Allah’a teslimiyetin zirvesinde, O’na ensar olmanın ifadeleri idi bu sözler

Muhacir olan ile evini ve işini paylaşmaktı ensar olmak. Dünyevi tutkuların aşıldığı, paylaşmanın, kardeşlik duygusunun yuvalandığı temiz gönüllere sahip olmaktı ensar olmak. İşte İslâm Devleti böylesi bir أنصار الله olmanın temeli üzerinde kuruldu. Güzide İslam toplumu böylesi bir ensar olma anlayışının üzerine inşa edildi.

İşte أنصار الله olma karşılığında, “nasrullah”/Allah’ın yardımı ardı ardına geldi. Zafer üstüne zafer ile ufuklara doğru yollar alındı. O halde saadet asrından bu asra ensar olma bilincini taşımalıyız. Hayatımızı çepeçevre saran kara bulutlardan aydınlığa yol tutabilmek için yeniden “أنصار الله” bilincine sahip olmak zorundayız. Çünkü bizler "ensarsız" bir dünyanın garipliğini yaşıyoruz. Çileli ümmet ve çaresiz beşeriyet, ensarını hasretle bekliyor. Akidesinden aldığı güçle Akabe'sinde Medine'sini projelendirecek ensar. Sa'd bin Rebî'nin mantığını ve ufkunu yakalamaya namzet ensarını bekliyor dünya.

Öyle bir أنصار الله olalım ki ciğerleri su dolu cesetleri kıyılara vuran, ciğerleri toz dolu enkazların altında kalan ciğerparelerin olmayacağı aydınlık bir dünya oluşsun. Öyle bir ensar olalım ki yeniden Hamramevt ile San’a arasındaki yol emniyete kavuşsun. Ensarını bekliyor nasırlı eller, çadırlarda üşüyen bedenler, çamurlara bulanmış ıslak gözlü yurtsuzlar. Ensarını bekliyor yoksulluktan bitap düşmüş, faturasına bakakalan, bedenlerini yakan biçareler. Ensarını bekliyor vücudun yüksek ateşiyle kışın şiddetine direnen yakıtsız ve yardımsız nesiller. İki ateş arasında seslerini ancak Rablerine duyurabilen acılılar. Tehcir, tahkir, taciz, talan kapanında kalan kitleler أنصار الله ı bekliyor.

Ey zamanı ahır  döneminde gözünü dünyaya açan Müslümanlar! Öyle bir ensar olalım ki Allah’ın yardımı ile Dicle kenarındaki kuzuyu düşünen ömerler yetişsin..

YAZAR: Kadir Hatipoglu - Ağustos 24 2023 01:00:00 · Adobe Reader Belgesi · Microsoft Word Belgesi · Yazdır
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Online Bağış
Hediyen Dünyanın En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanın Hutbesi
16.02.2024 Dünyayı Barış Ve İtidale Çağırıyoruz
09.02.2024 Hayatı Değerli Kılan Ölçü: İman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnız Ve Yardımsız Bırakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kılan, Birlik Ve Beraberliğimizdir
12.01.2024 Allah’ın Rahmet Ve İnayetine Sığınmanın Adı: Eûzü-Besmele
Kur'an-ı Kerim Dinle
DİB Kur'an Portalı
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoğlu
Bünyamin T.oğlu Aşirler
İlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
İshak Daniş Hatim
5 Hafız OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
İsmail Biçer Ok Takipli
İsmail Biçer Aşr-ı Şerifler
114 Sure 114 Hafız
S.Hafızlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalı Tefsiri
Elmalı Meali
Fizilali Kur'an
DİB Kuran Meali
Kur'an-ı Nasıl Anlayalım
Fıkıh
K.İslam Fıkhı
R. Muhtar-İbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Şafi Fıkhı
Detaylarıyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabı
40 Hadis ve izahı
Uydurma Hadisler
Üye Adı
Parola

Şifremi unuttum -
Sayfa oluşturulma süresi: 0.02 saniye 14,846,934 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazılar kaynak göstermek şartı önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dışında Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakıftır copyright © 2002 - 2024