Vaaz Kategorileri
İman Konuları
İbadet Konuları
Sosyal Konular
Ramazan Vaazları
Dini Günler ve Geceler
DİB Örnek Vaazları
Kur'an'dan Öğütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazları
Ana Menü
Çocuklar İçin
Kur'an Öğreniyorm
Dinimi Öğreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlıca Sözlük
İslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatı Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde İslam
Kıssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
İslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gıybet Hastalığı
Adım Adım Kurtuluş
Mesneviden Öyküler
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Tevbe ve İstiğfar Günahlardan Arınmanın Tek Yoludur

                                                                              Vaaz Resimleri: w.jpg

Son yıllarda deprem, yangın, sel baskını, kasırga gibi tabi âfetlerin, virüs ve çok çeşitli hastalıkların arttığını görmekteyiz. Bunların sebebi nedir diye hiç durup düşündük mü acaba?

Konuya yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerîm açısından bakıp meseleyi değerlendirecek olursak, Yüce Allah, Şûrâ sûresi 30. âyette şöyle buyurmaktadır:

وَمَا أَصَابَكُمْ مِنْ مُصِيبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ أَيْدِيكُمْ وَيَعْفُو عَنْ كَثِيرٍ“

“Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.”

Yine Rum sûresi 41. âyette ise;

ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ أَيْدِي النَّاسِ لِيُذِيقَهُمْ بَعْضَ الَّذِي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ

“İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler.” buyurmak suretiyle yeryüzündeki insanların başına gelen belâ ve musibetlerin insanların su-i istimalleri sebebiyle olduğu ifade edilmekte ve insanların bunlardan ibret alıp kendilerini düzeltmeleri tavsiye edilmektedir. Yine bu âyetlerin devamında ve birçok âyette insanlara, yeryüzünde gezip dolaşmaları ve kendilerinden önceki milletlerin inkârları ve işledikleri günahlar sebebiyle başlarına ne tür felaketlerin geldiğini görmeleri ve onlardan ibret almaları ve kendilerini düzeltmeleri tavsiye edilmektedir.

قُلْ سٖيرُوا فِي الْاَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذٖينَ مِنْ قَبْلُؕ كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُشْرِكٖينَ

“De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın da öncekilerin âkıbeti nice oldu bir bakın. Onların çoğu şirke sapmış kimselerdi.”[1]

قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِكُمْ سُنَنٌۙ فَسٖيرُوا فِي الْاَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبٖينَ

“Sizden önce nice uygulamalar geçmiştir. Yeryüzünde gezin de yalanlayanların sonunun ne olduğuna bir bakın.”[2]

وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِنْ قَبْلِكَ فَحَاقَ بِالَّذٖينَ سَخِرُوا مِنْهُمْ مَا كَانُوا بِهٖ يَسْتَهْزِؤُ۫نَࣖ

“Senden önceki peygamberlerle de alay edilmiş, sonunda onlarla alay edenleri, alaya aldıkları şey (azap) kuşatıvermişti.”[3] 

قُلْ سٖيرُوا فِي الْاَرْضِ ثُمَّ انْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبٖينَ

“De ki: Yeryüzünde dolaşın, sonra (hakikati) yalan sayanların sonunun nasıl olduğuna bakın!”[4]  

وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ اِلَّا رِجَالاً نُوحٖٓي اِلَيْهِمْ مِنْ اَهْلِ الْقُرٰىؕ اَفَلَمْ يَسٖيرُوا فِي الْاَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِهِمْؕ وَلَدَارُ الْاٰخِرَةِ خَيْرٌ لِلَّذٖينَ اتَّقَوْاؕ اَفَلَا تَعْقِلُونَ

“Senden önce de şehir halkı içinden seçip kendilerine vahyettiğimiz kişilerden başkasını peygamber göndermedik. İnkârcılar yeryüzünde dolaşıp da kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görmediler mi? Günahtan sakınanlar için âhiret yurdu elbette daha iyidir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?” [5]

Muhterem Kardeşlerim

Rivayet edildiğine göre bir kişi, tâbiûn âlimlerinden, Allah dostu Hz. Hasan-ı Basrî’ye gelir ve kuraklıktan şikâyet eder. Hasan-ı Basrî hazretleri ona; “Allah’tan mağfiret dilemesini” tavsiye eder. Bir başka insan da gelir, fakirlikten şikâyet eder. Hasan-ı Basrî hazretleri ona da “Allah’tan mağfiret dile” diye tavsiyede bulunur. Bir başka kişi gelir o da Hasan-ı Basrî hazretlerinden bir erkek evladı olması için Allah’a dua etmesini rica eder. Hasan-ı Basrî hazretleri ona da “Allah’tan mağfiret dilemesini” tavsiye eder. Bir başkası da bahçesindeki kuraklıktan şikâyet ettiği zaman ona da “Allah’tan mağfiret dilemesini” tavsiye eder. Hasan-ı Basrî hazretlerine niçin herkese Allah’tan mağfiret dilemesini tavsiye ettiği sorulduğu zaman şöyle cevap verir: Ben kendiliğimden bir şey söylemiyorum. Çünkü Hz. Nuh (a.s) kavmine, başlarına gelen belâ ve musibetlerden kurtulmaları için “Allah’a istiğfar etmelerini” tavsiye ediyor ve şöyle diyordu:

فَقُلْتُ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ إِنَّهُ كَانَ غَفَّارًا , يُرْسِلِ السَّمَاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَارًا , وَيُمْدِدْكُمْ بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَيَجْعَلْ لَكُمْ جَنَّاتٍ وَيَجْعَلْ لَكُمْ أَنْهَارًا ,

“Rabbinizden mağfiret dileyin. Çünkü O, çok bağışlayıcıdır. (Mağfiret dileyin ki,) Böylece O, üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin. Mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsın, size bağlar, bahçeler ihsan etsin, sizin için nehirler akıtsın.” diye buyurmaktadır.[6]

Demek ki, insanoğlunun Allah’a bol bol istiğfarda bulunması gerekir. Nitekim günah işlemekten masum olan Hz. Peygamber, bir hadis-i şeriflerinde;

يَا أَيُّهَا النَّاسُ تُوبُوا إِلَى اللَّهِ فَإِنِّي أَتُوبُ فِي الْيَوْمِ إِلَيْهِ مِائَةَ مَرَّةٍ

«Ey insanlar, Allah'a tevbe edin! Çünkü ben ona günde yüz defa tevbe ederim.»[7] buyurmuştur.

مَنْ تَابَ قَبْلَ أَنْ تَطْلُعَ الشَّمْسُ مِنْ مَغْرِبِهَا تَابَ اللَّهُ عَلَيْهِ

«Her kim güneş battığı yerden doğmazdan önce tevbe ederse, onun tevbesini kabul eder.»[8]

O halde istiğfarın nasıl ve ne şekilde yapılması gerekir?

İstiğfar, günahlardan vazgeçmek suretiyle ihlas ve samimiyetle yapılmalıdır.

Nitekim Rabbimiz

يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا تُوبُٓوا اِلَى اللّٰهِ تَوْبَةً نَصُوحاًؕ عَسٰى رَبُّكُمْ اَنْ يُكَفِّرَ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرٖي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۙ

“Ey iman edenler! İçtenlikle ve kararlılık içinde Allah’a tövbe edin. Umulur ki Rabbiniz kötülüklerinizi örter ve sizi içinden ırmaklar akan cennetlerine koyar...”[9]

وَتُوبُٓوا اِلَى اللّٰهِ جَم۪يعاً اَيُّهَ الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

“Ey müminler, hep birlikte Allah’a tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!”[10]

Değerli Kardeşlerim

Ne var ki insan, zaafları ile ve çevresel etkilerle, bilerek veya bilmeyerek zaman zaman günaha sürüklenir. Yüce Allah"ın kullarına lütfettiği “tevbe-istiğfar”, bu durumdan kurtulmak için bir “rahmet kapısı”dır.

Tevbenin özünde pişmanlık vardır. Hakiki bir tevbe için nefsin kendisi ile hesaplaşması, mücadele etmesi gerekir. Zaten Allah Resûlü"nün ifadesi ile “günah, insanın içini tırmalayan ve başkalarının haberdar olmasını istemediği şeydir”[11]. Yani her an pişmanlık duyabileceği bir iştir. Pişmanlık ise tevbenin ilk şartıdır. Resûlullah (sav) bir hadisinde,

النَّدَمُ تَوْبَةٌ

“(Günahtan) pişmanlık duymak, tevbedir.”[12]  derken, bu gerçeği ifade eder. Bir diğer hadisinde ise,

التَّوْبَةُ مِنْ الذَّنْبِ أَنْ يَتُوبَ مِنْهُ ثُمَّ لَا يَعُودَ فِيهِ

“Günahtan tevbe etmek, günahı terk edip bir daha ona dönmemektir.”[13]  buyurmuştur. Bu iki ifadeyi birleştirdiğimizde, “işlenen günahtan pişmanlık duyarak bir daha o günaha dönmemek” şeklinde bir tevbe tanımı ortaya çıkmaktadır. Ardından istiğfar etmek, yani, Allah"tan, affetmesini istemek gelmelidir ki, tevbe tamamlanmış olsun. O hâlde bu tanıma istiğfarı da ekleyip, “tevbe-istiğfar, kulun, işlediği günahtan pişmanlık duyarak bir daha o günaha dönmemesi ve Allah"tan kendisini affetmesini istemesidir.”diyebiliriz.Zaten tevbe, genellikle istiğfar ile birlikte telaffuz edilerek âdeta onunla özdeşleşmiştir.

Muhterem Müslümanlar

Hata işleyen bir insanın tevbe etmek amacıyla aracısız olarak doğrudan doğruya Rabbine yönelmesinde herhangi bir engel veya ön şart bulunmamaktadır. Bununla beraber her şeyin kendine göre bir usul, âdâb ve şekli vardır. Bir işten, ancak doğru yollarla yapıldığı takdirde sonuç alınabilir. Yegâne rehberimiz olan Peygamberimiz

مَا مِنْ عَبْدٍ يُذْنِبُ ذَنْبًا فَيُحْسِنُ الطُّهُورَ ثُمَّ يَقُومُ فَيُصَلِّى رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ يَسْتَغْفِرُ اللَّهَ إِلاَّ غَفَرَ اللَّهُ لَهُ

“Bir kimse bir günah işler de ardından güzelce abdest alır sonra kalkıp iki rekât namaz kılar ve Allah"tan bağışlanma dilerse, Allah onu mutlaka bağışlar.”[14] Sonra da, söylediğini teyit maksadıyla şu âyeti okumuştur:

وَالَّذ۪ينَ اِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً اَوْ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ ذَكَرُوا اللّٰهَ فَاسْتَغْفَرُوا لِذُنُوبِهِمْۖ وَمَنْ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ اِلَّا اللّٰهُۖ وَلَمْ يُصِرُّوا عَلٰى مَا فَعَلُوا وَهُمْ يَعْلَمُونَ

“Ve onlar ki çirkin bir iş yaptıklarında ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah"ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen bağışlanma dilerler. Zaten günahları Allah"tan başka kim bağışlayabilir ki!”[15]

İşte İnsan, bilerek veya bilmeyerek bir günah işleyince, Hadiste belirtildiği gibi bir abdest alıp iki rekât namaz kılmalı ve Hz. Peygamber’den nakledilmiş istiğfar dualarıyla Allah’a yönelmeli, tövbe ve istiğfar etmelidir. Nitekim Şeddad b.Evs’ten (r.a) rivayet edilen bir hadis-i şerifte “seyyidü’l-istiğfar” olarak zikredilen istiğfar duası şöyledir:

اَللَّهُمَّ أَنْتَ رَبِّي لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ خَلَقْتَنِي وَأَنَا عَبْدُكَ وَأَنَا عَلَى عَهْدِكَ وَوَعْدِكَ مَااسْتَطَعْتُ أَعُوذُ بِكَ مِنْ  شَرِّ مَا صَنَعْتُ أَبُوءُ لَكَ بِنِعْمَتِكَ عَلَيَّ وَأَبُوءُ بِذَنْبِي فَاغْفِرْ لِي ذُنُوبِي فَإِنَّهُ لاَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ أَنْتَ

Seyyidü’l-İstiğfarın manası şöyledir:

“Allah’ım, Sen benim Rabbimsin. Senden başka ilâh yoktur. Beni Sen yarattın ve ben Senin kulunum. Ve gücüm yettiğince Sana verdiğim ahd ve va’d üzerinde sabitim. Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım. Üzerimdeki nimetlerini itiraf eder; günahlarımı da ikrar ve itiraf ederim. Ey Rabbim, beni bağışla. Zira günahları bağışlayan ancak Sensin.”[16]

Veya şu istiğfar duası da yapılabilir:

أَسْتَغْفِرُ اللهَ، أَسْتَغْفِرُ اللهَ، أَسْتَغْفِرُ اللهَ الْعَظِيمَ الْكَرِيمَ الرَّحِيمَ الَّذِي لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ وَأَتُوبُ إِلَيْهِ تَوْبَةَ عَبْدٍ ظَالِمٍ لِنَفْسِهِ لاَ يَمْلِكُ لِنَفْسِهِ مَوْتاً وَلاَ حَيَاةً وَلاَ نُشُوراً وَأَسْأَلُهُ التَّوْبَةَ وَالْمَغْفِرَةَ لَنَا إِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ

İlle de Arapça dua ve istiğfar yapmak şart değildir. Şöyle bir Türkçe tövbe ve istiğfar da yapılabilir:

“Ya Rabbi, ya Rabbi, ya Rabbi, küçüklüğümden bu çağa gelinceye dek, benim elimden, dilimden, diğer uzuvlarımdan küfür, şirk, hata, isyan, gıybet, koğuculuk, iftira, hâsılı büyük ve küçük her ne türlü günah çıkmış ise ben onların hepsinden can-ü gönülden tövbe ettim, tövbe ettim, tövbe ettim, bir daha işlememeye azmeyledim. Yaptıklarımı bağışla, bir daha günaha dönmemek için bana güç ve irade ihsan eyle. Senin rahmetin bu âciz kulunun günahından çok büyüktür. Yüzümü rahmet aynana tutuyorum, orada bu yüzü siyah eyleme. Bazı yüzlerin ağarıp bazı yüzlerin kararacağı kıyamet gününde yüzümü kara eyleme, beni nefsime bırakma, benim isyanıma bakma, beni cehennemde yakma ya Rabbi. Peygamberlerin ilki Hz. Âdem (a.s), sonuncusu Hz. Muhammed (s.a.s)’dir. Bunlara ve bunlar arasında gelmiş geçmiş bütün peygamberlere inandım, hepsi haktır. Senin tarafından getirip haber verdikleri şeylerin cümlesi doğrudur. Dilimle ikrar, kalbimle tasdik eyledim.”[17]

Kul böylece tövbe ve istiğfar ettikten sonra şu şekilde imanını tazeler:

آمَنْتُ بِاللهِ وَبِمَا جَاءَ مِنْ عِنْدِ اللهِ عَلَى مُرَادِ اللهِ مُجْمَلاً وَمُفَصَّلاً آمَنْتُ بِرُسُلِ اللهِ وَبِمَا جَاءَ مِنْ عِنْدِ رُسُلِ اللهِ عَلَى مُرَادِ رُسُلِ اللهِ مُجْمَلاً وَمُفَصَّلاً آمَنْتُ بِاللهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَبِالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ مِنَ اللهِ تَعَالىَ وَالْبَعْثُ بَعْدَ الْمَوْتِ حَقٌّ أَشْهَدُ أَنَّ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّداً عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ.

أَللَّهُمَّ إِنِّي أُرِيدُ أَنْ أُجَدِّدَ إِيمَانِي وَنِكَاحِي تَجْدِيداً بِقَوْلِ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللهِ

Âlemlere rahmet ve bizlere en güzel örnek olarak gönderilen, masum olan geçmiş ve gelecek bütün hataları affedilmiş olan Hz. Peygamber günde 100 defa tövbe ve istiğfar ediyorsa, o halde ümmeti nasıl ve ne kadar tövbe ve istiğfar etmeli, onu sizlerin takdirine bırakıyorum.

Yüce Allah, hata ve günahlarımızı affeylesin. Başımıza gelen belâ ve musibetleri def eylesin. Bizleri kendisine layık kul eylesin. Âmin.



[1] Rum, 30/42

[2] Âl-i İmran, 3/137

[3] Enam, 6/10

[4] Enam, 6/11

[5] Yusuf, 12/109

[6] Kurtubî, Ebu Abdillah Muhammed b. Ahmed el-Ensârî, el-Câmiuliahkâmi’l-Kur’an, Dâruihyai’t-türasi’l-Arabî, Beyrut, 1985, 18: 302.

[7] Müslim, Zikir,41, 42.

[8] Müslim, Zikir, 7036

[9] Tahrîm, 66/8.

[10] Nûr, 24/31.

[11] Müslim, Birr, 15.

[12]  İbn Mâce, Zühd, 30

[13] İbn Hanbel, I, 446.

[14] Ebû Dâvûd, Vitr, 26

[15] Âl-i İmrân, 3/135

[16] Buhârî, Deavat, 1; Tirmizî, Deavat, 15; Nesâî, İstiaze, 57; Ahmed b.Henbel, el-Müsned, IV, 122.

[17] Soysaldı, Mehmet, Dînî Hitabet, 3. Baskı, Beka Yay., İstanbul, 2014, 330-331.

 

YAZAR: Kadir Hatipoglu - Ocak 06 2022 22:25:29 · Adobe Reader Belgesi · Microsoft Word Belgesi · Yazdır
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Online Bağış
Hediyen Dünyanın En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanın Hutbesi
16.02.2024 Dünyayı Barış Ve İtidale Çağırıyoruz
09.02.2024 Hayatı Değerli Kılan Ölçü: İman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnız Ve Yardımsız Bırakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kılan, Birlik Ve Beraberliğimizdir
12.01.2024 Allah’ın Rahmet Ve İnayetine Sığınmanın Adı: Eûzü-Besmele
Kur'an-ı Kerim Dinle
DİB Kur'an Portalı
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoğlu
Bünyamin T.oğlu Aşirler
İlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
İshak Daniş Hatim
5 Hafız OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
İsmail Biçer Ok Takipli
İsmail Biçer Aşr-ı Şerifler
114 Sure 114 Hafız
S.Hafızlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalı Tefsiri
Elmalı Meali
Fizilali Kur'an
DİB Kuran Meali
Kur'an-ı Nasıl Anlayalım
Fıkıh
K.İslam Fıkhı
R. Muhtar-İbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Şafi Fıkhı
Detaylarıyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabı
40 Hadis ve izahı
Uydurma Hadisler
Üye Adı
Parola

Şifremi unuttum -
Sayfa oluşturulma süresi: 0.60 saniye 14,844,653 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazılar kaynak göstermek şartı önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dışında Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakıftır copyright © 2002 - 2024