Vaaz Kategorileri
İman Konuları
İbadet Konuları
Sosyal Konular
Ramazan Vaazları
Dini Günler ve Geceler
DİB Örnek Vaazları
Kur'an'dan Öğütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazları
Ana Menü
Çocuklar İçin
Kur'an Öğreniyorm
Dinimi Öğreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlıca Sözlük
İslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatı Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde İslam
Kıssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
İslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gıybet Hastalığı
Adım Adım Kurtuluş
Mesneviden Öyküler
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
İmanı Hayat Kılabilmek, İnancımızı Davranışlarımıza Ve Ahlakımıza Yansıtabilmek

    Vaaz Resimleri: w.jpg               

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَقُولُوا قَوْلاً سَدِيداً.يُصْلِحْ لَكُمْ أَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَن يُطِعْ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزاً عَظِيماً

Allah'a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin ki, Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve Rasûlüne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır" (Ahzab 70-71) buyurulmaktadır.

Yüce dinimiz İslam, insan hayatının her alanını kuşatan, onu dünya ve ahiret saadetine ulaştıran mükemmel bir ahlak sistemi getirmiştir. Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamber’in (s.a.s) sünneti tarafından belirlenen bu sistemin iki temel şartı vardır. Bunlardan ilki, tevhid inancına dayalı sağlam bir iman; ikincisi ise istikamet üzere yaşamaktır.

Sözlükte iman; “Bir kişiyi söylediği sözde tasdik etmek, doğrulamak, söylediğini kabullenmek, karşısındakine güven vermek, güvenlikte olmak, şüpheye yer vermeyecek biçimde içten ve yürekten inanmak’’ anlamına gelmektedir.

Istılahta iman; Allah'ın varlığını ve birliğini, Hz. Muhammed'in (s.a.s.) peygamberliğine ve Kur'ân’ın hak kitap olduğuna ve Kur'ân-ı Kerim’de ve mütevatir sünnette haber verilen hususların doğru olduğuna kesin olarak inanmak ve bunları tasdik etmek demektir.

İstikamet; samimi ve sağlam bir imana sahip olup dinî ve ahlâki hükümlere uygun olarak hareket etmektir. Başka bir ifadeyle; hak ve hayır yolunda istikrarlı olmak, dengeli bir hayat sürdürmek, her türlü aşırılıktan sakınmak ve Allah’a itaat edip Hz. Peygamber’in sünnetine uymaktır

Sevgili Peygamberimiz, “emin” vasfıyla bilinip, doğruluğun müşahhas bir örneğidir. Dinimiz İslam da doğruluğu benimsememizi emretmiştir. İslâm dininde, Allah’a ve Peygamberine inanarak özü sözü bir olanlar anlamında “sadıklar” için çeşitli mükâfatlar hazırlanmıştır. Zira imanla doğruluk arasındaki sıkı bağ vardır.

İnsan önce Rabbine karşı sadık olmalı niyet ve eylemleriyle tutarlı bir yol izlemelidir. Bu şekilde sırât-ı müstakîme yani dosdoğru yola ulaşılabilir. Bu nedenle söz ve davranışlarında dosdoğru olup yalandan kaçınmak, Hz. Peygamber’in en önemli özelliklerinden biri olup müminlerin de en belirleyici vasfı olmuştur.

İnsanın inanç, söz ve davranışlarındaki samimiyetin en bariz bir göstergesi ve ölçüsü doğruluktur.

Sahabeden Ebu Amr Süfyan b. Abdullah es-Sekafi (r.a.) bir gün iki cihan güneşi Hz. Peygamber efendimize sorar:

وَعَنْ أبي عمرو ، سُفْيانَ بنِ عبد اللَّه رضي اللَّه عنه قال: قُلْتُ : يا رسول اللَّهِ قُلْ لِي في الإِسلامِ قَولاً لا أَسْأَلُ عنْه أَحداً غيْركَ . قال: « قُلْ : آمَنْت باللَّهِ: ثُمَّ اسْتَقِمْ .

  Ebû Amr Süfyân İbni Abdullah radıyallahu anh şöyle dedi: Yâ Resûlallah! Bana İslâmı öylesine tanıt ki, onu bir daha senden başkasına sormaya ihtiyaç hissetmeyeyim, dedim. Resûlullah (s.a.s): “Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol!” buyurdu. (Müslim, İman 62; Nesai, es-Sünenü’l-kebir, VI, 458)

İslamı son derece özlü bir şekilde tarif eden bu rivayet, tevhid ve istikameti (doğruluk) İslam’ın iki temel unsuru olarak ifade etmiştir. Bir insan iman ettiğinde, onun hedefi sıdk ve doğruluktur. Doğruluğunu kaybeden kişi, Rabbinin rızasını, dostlarını ve kişiliğini kaybeder. Geçici bazı şeyler elde etse de ebedi hayatında zarar eder. Ahiret hayatında zarar etmemek için imanımıza sahip çıkmalı, imanımız doğrultusunda yaşamalı ve ahlakımızı, imanımıza uygun hale getirmeliyiz. Doğruluk hakkın yolu iken, yalancılık, sahtekarlık, hile ve aldatma şeytanın yoludur. Mümin, yürüdüğü yolun farkında olan kişidir.

Tarih boyunca toplumun huzur, güven ve birlikte yaşama ortamını sağlayan bazı ortak değerler vardır. Bunlar iman, ibadet, istikamet (doğruluk), ilim ve adalet gibi hususlardır. Toplum hayatının sevk ve idaresinde istikamet duygusunun yeri, vücuttaki kan dolaşımı kadar önemlidir. Bu itibarla istikamet ve sıdk; öncelikle peygamberlerin taşıdığı bir sıfat olmuştur. İstikamet kavramına yüklenen anlam; iman esaslarıyla ilişkilendirilerek insanın davranışları disipline edilmeye çalışılmıştır. Bu husus, Yüce Rabbimiz tarafından şöyle açıklanmıştır:

إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُون  

Şüphesiz “Rabbimiz Allah’tır” deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: “Korkmayın, üzülmeyin, size dünyada iken va’dedilmekte olan cennetle sevinin!” (Fussilet, 30.)

Bu ayette, yalnız Allah’ı Rab bilip dosdoğru hareket eden müminlerin, melekler tarafından desteklenecekleri belirtilmektedir.

İman; kalbin, istikamet ise amelin tezahürüdür. Bu iki husus Müslümanı dünya ve ahiret saadetine ulaştırır. Allah’ın rızasını kazanmanın en önemli yolu istikamet üzere yaşamaktır. Müslümanların istikamet üzere olmaları son derece önemlidir.

Yüce Rabbimiz, insanın kâmil bir mümin, dürüst bir insan olmasından memnun olur. Doğruluk insanların kendi arzularına veya kendi çıkarlarına göre olmaz. Doğruluk Allah'ın koyduğu ölçülere göre yaşamakla olur. O bakımdan Peygamberimize ve onun şahsında tüm inananlara Yüce Allah, şöyle buyurmaktadır;

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ وَمَن تَابَ مَعَكَ وَلاَ تَطْغَوْاْ إِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ

Öyleyse emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Seninle beraber tövbe eden Müslümanlar da senin gibi istikamet üzere olsun. (Hud, 11/112)

İbn-i Abbas (r.a.) demiştir ki: “Bütün Kur’an içinde Allah Resulüne bu ayetten daha ağır ve daha çetin bir ayet inmemiştir. Bu nedenle Peygamberimiz    ” شَيَّبَتْنِي هُود وَأَخَوَاتهَا “ “Hûd sûresi ve benzerleri beni ihtiyarlattı” buyurmuştur. ( Tirmizi, Tefsiru’l-Kur’an, 57, V, 402)

Resulullah’a “Beni ihtiyarlattı.” dedirtecek kadar zor gelen, istikametin kendisiyle ilgisi olan kısmından ziyade ümmetiyle ilgili olan kısmıdır.

İstikamet, eğriliğin zıddı demek olup inançta, amelde, sözde ve davranışlarda bulunması gerekli bir özelliktir. Diğer bir deyişle Müslümanın kalbiyle, sözüyle ve fiiliyle istikamet üzere olmasıdır. İstikametin temeli iman ve takvadır; takvanın yeri ise kalptir. Bu itibarla istikamet kalpteki iman duygusuyla organlardaki davranışların uygunluğudur.

Kalbin istikameti; Rabbini tanıması, yüceltmesi, sevmesi demektir. Rabbinin iradesine bütün benliğiyle yönelmesidir.

İnançta istikamet, ihlas ve içtenlikle İslam’ın inanç ve esaslarının tümüne inanmak ve asla şüpheye düşmemektir.

Amelde istikamet; dürüst bir yaşam sürmek, sünnet-i seniyyeye göre yaşamaktır. Bu aynı zamanda davranışlardaki istikameti, dosdoğru ve dürüst olmayı ifade eder.

Sözde istikamet; yalan söylememek, iftira atmamak, yalan yere şahitlik yapmamak, su-i zanda bulunmamak ve doğru sözlü olmak demektir.

Nitekim Peygamber Efendimize (s.a.s.) “Hakkımızda en çok endişe ettiğiniz şey nedir?” diye sorulduğunda, Peygamber dilini tutarak “Bu!” buyurmuştur. (Tirmizi, Zühd 61; İbn Mace, Fiten,12.) Böylece istikamet yolunda en çok dikkat edilmesi gereken organın dil olduğunu işaret etmiştir.

Yalan konuşmak münafıklık alametlerindendir

Verilen sözü yerine getirmek ve dürüst olmak Allah’ın emri, Müslümanlığın alameti, insanlığın gerekçesidir. Vaadinden cayan ve sözleri yalan olan kimse Allah’a asi olur, Müslümanlığına gölge düşürür, insanlığına ihanet etmiş olur ve münafıklar grubuna girer. Ahirette münafıklarla birlikte azap görür.

Söz ve davranışlarıyla ümmeti için “en güzel örnek” olan Sevgili Peygamberimiz, kendisi yalandan uzak durduğu gibi, müminlere de yalan söylemeyi yasaklamış, yanında birisi yalan söylese o kişinin hemen tövbe edip günahından arınmasını istemiştir. Çünkü Hz. Peygamber, yalan söyleyen kişinin münafıklığın üç alâmetinden birini taşıdığını haber vermektedir: 

عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « آيَةُ الْمُنَافِقِ ثَلاَثٌ إِذَا حَدَّثَ كَذَبَ ، وَإِذَا وَعَدَ أَخْلَفَ ، وَإِذَا اؤْتُمِنَ خَانَ 

“Münafığın alâmeti üçtür: Söz söylediği zaman yalan söyler, vaad ettiği vakit

Sözünde durmaz, kendisine bir şey emanet edildiği zaman hıyanet eder.” (Buhârî, Edeb, 69.)

O halde bir Müslümanda, saydığımız bu üç özellik bulunmamalıdır. Şayet bunlardan biri veya ikisi varsa derhal bu kötü alışkanlıkları terletmeli.

Kur’an-ı Kerim’de yalanla nifak birlikte zikredilir. Münafıklığın en büyük sermayesi yalandır. Dillerindeki yalanın içlerindeki insaniyet özünü çürüttüğüne dikkat çekilir. Bu yönüyle yalan, şuur ve idrak melekesini körelten bir zehirdir.

Doğruluk kişiyi cennete götürür

Rasûlüllah (sav) doğruluk üzerine olan kimseler için ise doğruluğun iyi bir kul olmaya, iyi kulluğun da kişiyi cennete götüreceğinden hareketle müminleri şu sözlerle doğruluğa teşvik etmiştir:

عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) : “عَلَيْكُمْ بِالصِّدْقِ، فَإِنَّ الصِّدْقَ يَهْدِى إِلَى الْبِرِّ، وَإِنَّ الْبِرَّ يَهْدِى إِلَى الْجَنَّةِ، وَمَا يَزَالُ الرَّجُلُ يَصْدُقُ وَيَتَحَرَّى الصِّدْقَ حَتَّى يُكْتَبَ عِنْدَ اللَّهِ صِدِّيقًا، وَإِيَّاكُمْ وَالْكَذِبَ، فَإِنَّ الْكَذِبَ يَهْدِى إِلَى الْفُجُورِ، وَإِنَّ الْفُجُورَ يَهْدِى إِلَى النَّارِ، وَمَا يَزَالُ

الرَّجُلُ يَكْذِبُ وَيَتَحَرَّى الْكَذِبَ حَتَّى يُكْتَبَ عِنْدَ اللَّهِ كَذَّابًا.”

Abdullah (b. Mesûd) tarafından nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

Doğruluktan ayrılmayın. Çünkü doğruluk (insanı) iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi devamlı doğru söyler ve doğruluktan ayrılmazsa Allah katında "doğru/sıddîk" olarak tescillenir. Yalandan sakının! Çünkü yalan (insanı) kötülüğe, kötülük de cehenneme götürür. Kişi devamlı yalan söyler, yalan peşinde koşarsa Allah katında "yalancı/kezzâb" olarak tescillenir.” ( Buhari, Edeb, 69)

İstikamet Müslümanın en belirgin özelliği, değişmez vasfı olmalıdır

Yaptığımız ibadetler yaşantımıza etki etmeli

İçinde bulunduğumuz Ramazan ayı, bizlere birçok ahlaki güzellikleri kazandırmalıdır. Bu ilkelerin başında doğruluk gelmelidir. Yalan söylemek ise yapılan ibadetlerin şuuruna tam olarak varılamadığını gösterir. Bu şekilde günlük hayatında yalan söyleyenler, yaptıkları ibadetleri de âdeta tehlikeye atmaktadır. Oruç tutmaktayız. Oruç imsak demektir, yani tutmak demektir. Nasıl ki, yemeği içmeyi terk ediyorsak, , Müslümana yakışmayan kötü davranışları da terk etmeliyiz. Oruç ile yalan asla bir araya gelmemelidir. Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır.

عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « مَنْ لَمْ يَدَعْ قَوْلَ الزُّورِ وَالْعَمَلَ بِهِ فَلَيْسَ لِلَّهِ حَاجَةٌ فِى أَنْ يَدَعَ طَعَامَهُ وَشَرَابَهُ 

“Kim yalan konuşmayı ve yalan-dolanla iş yapmayı terk etmezse, Allah o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına ihtiyacı yoktur. (Buhârî, Savm, 8. İbn-i Mace, Sıyam 29.) buyurarak ahlaka dönüşmeyen, hayata değer katmayan, kişiyi kötülüklerden alıkoymayan ibadetlerin sahibine faydası olmayacağını belirtmektedir.

Oysa başta namaz ve oruç gibi ibadetlerimiz, bizleri daha iyi bir kul olmaya sevk etmelidir. Şayet bu ibadetleri yaptığımız halde halen kötü alışkanlıklarımızı terk edemiyorsak, demek ki ibadetlerimizi şuurlu bir şekilde yapamıyoruz. Bize düşen ibadetlerimizi hayatımıza yansıtmaktır.

Doğruluk; sözün öze uygunluğunu ifade eder. Doğruluk; kişinin karakterinin dışa vurumu, dindarlığının hayata yansımasıdır. Çünkü İslam dininin temeli doğruluk üzere bina edilmiştir. Kalpte doğruluk, sözde doğruluk, iş hayatında doğruluk ve ticari hayatta doğruluk Müslümanın olmazsa olmazlarındandır.

İmam Caferi Sadık şöyle buyurmaktadır: "Kişinin namaz kılıp oruç tuttuğuna aldanmayın. Çünkü namaz ve oruç onun için bir alışkanlık haline gelmiş olabilir. İnsanları doğru söylemeleri ve emaneti eda etmeleriyle tanıyın."

Ahlaki ilkeler ibadetlerin tamamlayıcısıdır. İmanın kemale ermesine vesilesidir. Ahlaken olgunluğa ulaşmanın yolu ise İslam Dininin koymuş olduğu ilkelere uymaktır. Ahlaki ilkelerden olan ve kişiye nimetlerin en güzelini kazandıran doğruluk ise hiçbir zaman terk etmeyeceğimiz bir davranış şeklidir.

Çocuklarımıza asla yalan konuşmamalıyız

Allah Resulü, (sav) insanları yalandan ve ona götürebilecek her türlü davranıştan sakındırmıştır. Şaka yoluyla olsa dahi yalan söylenmesine müsaade etmemiştir. Nitekim bir defasında Resûlullah (sav), bir annenin çocuğunu çağırıp, “Gel sana bir şey vereceğim.” dediğini işitince kadına, “Ona ne vereceksin?” diye sormuş, “Kuru hurma.” cevabını alınca da şöyle buyurmuştur: “Dikkatli ol, ona bir şey vermemiş olsaydın, bu senin için bir yalan olarak yazılacaktı.” (Ebu Davut, 80.) buyurmuştur.

Peygamber Efendimiz bu konuda başka bir hadisinde şöyle buyurmaktadır;

“Dikkat edin! Yalancılıktan kaçının. Çünkü ister ciddi olsun, isterse şaka yollu olsun yalan söylemek Müslüman’a yakışmaz. Sakın kimse yerine getirmeyeceği bir şeyi küçük yaştaki çocuğuna (bile) vaat etmesin (bu davranış da yalancılığa girer).” (İbn Mâce, Sünnet, 7.)

Özellikle çocuklarımızın yanında doğru davranışlar sergilemeliyiz, doğru sözler söylemememiz telafisi mümkün olmayan hataları beraberinde getirecektir.

Mesela evde beraber otururken telefon geldiğinde baba, telefona bakan çocuğuna “babam evde yok de” diye sözlerde bulunursa ya da kapıdan görüşmek istemediği bir kimse olup da evde yok dedirtirse işte o zaman çocuklarımıza kötü örnek olmuş oluruz. Çocuklarımızı kendimiz yalan söylemeye alıştırmış oluruz. Çocuklarımız da yalan söylemenin normal bir şey olduğunu düşünerek yalan konuşmaya alışırlar. Bu yalana başvurmalarının altında yatan temel sebep ailelerinden almış oldukları yanlış eğitimdir. Çocuklar tertemiz birer varlıklardır. Bizler onları şekillendirmekteyiz. Bu sebeple onların yanında doğru davranışlar ve doğru sözler sergilemeliyiz.

Şaka da olsa yalan konuşmamalıyız

Peygamber Efendimiz (s.a.s) müslümanların her daim doğruluk üzere olmalarını tavsiye etmiş,

Şaka dahi olsa yalan söylemekten sakındırmıştır. Bu konuda bir hadisi şerifte şöyle buyurmaktadır;

وعن أبي أُمَامَة الباهِليِّ رضي اللَّه عنه قال : قال رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « أَنا زَعِيمٌ ببَيتٍ في وَسَطِ الجنَّةِ لِمَنْ تَرَكَ الكَذِبَ ، وإِن كَانَ مازِحاً ، 

Şakadan bile olsa yalan söylemeyi terk eden kimseye cennetin ortasında bir köşk verileceğine kefilim.” (Ebu Davud, Edeb, 7.) buyurarak yalnız yalandan değil, yalana götürecek her türlü davranıştan uzak durmamızı istemekte ve yalan söylemeyenlere cennetin mükafat olarak verileceğini bildirmektedir.

Peygamber Efendimiz doğru sözlülük konusunda o kadar titizdir ki, “İnsanları güldürmek için yalan söyleyen kimselere yazıklar olsun.”(Ebu Davud,80.) buyurarak yalan söylemekten sakındırmış, ayrıca;

“şaka yaparak da olsa bir insanın yalanı terk etmediği sürece tam anlamıyla mümin olamayacağını” (İbn Hanbel, II, 353.) haber vermiştir. 

Müminin kalbi imanın ve doğruluğun merkezi olmalı

Bir mümin hoşlanılmayan bazı özelliklere sahip olabilir, olaylar karşısında korkak tavırlar sergileyebilir ama yalancı olması asla kabul edilemez. Çünkü müminin kalbi, imanın ve doğruluğun merkezi olmalıdır. Nasıl ki küfrün yuvalandığı bir kalpte iman, hıyanetin kök saldığı bir kalpte emanet bulunmazsa, yalanın kararttığı bir kalpte de doğruluk barınamaz.

Zira Hz. Peygamber efendimiz bu konuda şöyle buyurmuştur;

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أنَّ رَسُولَ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) قَالَ:

“لاَ يَجْتَمِعُ الْإِيمَانُ وَالْكُفْرُ فِي قَلْبِ امْرِئٍ، وَلَا يَجْتَمِعُ الصِّدْقُ وَالْكَذِبُ جَمِيعًا، وَلَا تَجْتَمِعُ الْخِيَانَةُ وَالْأَمَانَةُ جَمِيعًا.”

Ebû Hüreyre’den nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Bir kişinin kalbinde aynı anda iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz. ( İbn Hanbel, II, 349) buyurmuştur.

Her duyduğumuzu başkasına aktarmamalıyız

İnsanın söz ve davranışlarında doğruluğu esas alıp yalandan kaçınması hem dinî/ahlâkî hem de dünyevî açıdan gereklidir. Fert ve toplumun sağlıklı bir hayata sahip olması için insani ilişkiler dürüstlük üzere bina edilmelidir. Zira bir toplumda yalan, dedikoduya, dedikodu da insanların birbirine karşı nefret beslemesine, nihayetinde düşmanlığa yol açar. Yalan, insan fıtratına aykırıdır ki mümin yalan söylerse kalben rahatsız olur. insan konuştuğu zaman dikkatli davranmalı, her düşündüğünü ve duyduğunu dile getirmede acele etmemelidir. Aksi hâlde buna yalanın karışma ihtimali çok yüksektir. Allah Resulü (sav) insanları bu duruma düşmekten şu sözleri ile uyarmaktadır: 

عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ النَّبِيَّ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) قَالَ:

“كَفَى بِالْمَرْءِ إِثْمًا أَنْ يُحَدِّثَ بِكُلِّ مَا سَمِعَ.”

“Her duyduğunu söylemesi kişiye yalan olarak yeter!” ( Ebû Dâvûd, Edeb, 80).

Yalan konuşmak büyük günahlardandır

Yüce Rabbimiz yalan konuşmayı, putlarla birlikte zikrederek yalan konuşmanın ne denli bir büyük günah olduğuna dikkat çekmiştir. Ayette Yüce Rabbimiz;

فَاجْتَنِبُوا الرِّجْسَ مِنَ الْأَوْثَانِ وَاجْتَنِبُوا قَوْلَ الزُّورِ

“Artık putlara tapma pisliğinden kaçının, yalan sözden kaçının”. (Hac,22/30) buyurmaktadır.

Sevgili Peygamberimiz de büyük günahların en ağırını sayarken Kur’an’ın da putlarla birlikte zikrederek menettiği yalan söylemeyi, Allah’a şirk koşmaya denk tutarak, yalan söylemeyi yasaklamıştır;

عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِى بَكْرَةَ عَنْ أَبِيهِ - رضى الله عنه - قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « أَلاَ أُنَبِّئُكُمْ بِأَكْبَرِ الْكَبَائِرِ » . قُلْنَا بَلَى يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ « الإِشْرَاكُ بِاللَّهِ ، وَعُقُوقُ الْوَالِدَيْنِ » . وَكَانَ مُتَّكِئًا فَجَلَسَ فَقَالَ « أَلاَ وَقَوْلُ الزُّورِ وَشَهَادَةُ الزُّورِ ، أَلاَ وَقَوْلُ الزُّورِ وَشَهَادَةُ الزُّورِ » . فَمَا زَالَ يَقُولُهَا حَتَّى قُلْتُ لاَ يَسْكُتُ .

Büyük günahların en büyüğünü size haber vereyim mi?” bu sözünü üç defa tekrar etti. Dinleyenler: ‘Evet, bildir, ey Allah'ın Rasûlü’, demeleri üzerine, Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:

Allah'a ortak koşmak, anne ve babaya karşı gelmek’, buyurdu. Sonra da yatmakta olduğu yerden doğrulup oturdu ve: ‘İyi dinleyin, bir de yalan söylemek ve yalan yere şahitlik yapmak” . Bu sözü durmadan tekrar ediyordu. Orada bulunanlar: -‘Keşke sükut buyursalar’, dediler” (buhariEdeb,6)

Günümüzde toplum olarak hayatımıza baktığımızda yalan konuşmak, insanlar arasında çok rahat bir şekilde konuşulmaktadır. Hâlbuki Allah’a iman eden bir Müslüman, Iman’ının gereği olarak günlük hayatında asla yalan konuşmamalıdır. Şayet yalan konuşuyorsa bu durum Iman’ının zayıflığından meydana gelmektedir.

Ticari hayatta dürüst olmalıyız

Müslüman’ın en temel vasıflarından biri olan doğruluk, alışveriş, ticaret gibi durumlarda daha fazla önem kazanmaktadır. Dürüst davranmak ve doğruyu söylemek ticaret hayatının da en önemli ilkesidir. Bu yüzden Hz. Peygamber, müminlerin ticaret yaparken yalandan sakınmalarını şöyle öğütlemiştir: “Eğer bir satıcı, doğru söyler ve gerekli açıklamalarda bulunursa, alışverişi bereketlendirilir. Eğer yalan söyler ve kusurları gizlerse, alışverişinin bereketi yok olur.” (Nesai, Büyü, 4) Bu hadisten anlıyoruz ki, çok kazanmak kişinin malına bereket kazandırmaz. Önemli olan kimseye haksızlık yapmadan alnının teriyle kazanmaktır.

  Efendimiz (sav) bir gün Müslümanları ticaret yaparken görünce, “Ey tacirler!” diye seslenmiş, oradakiler kendisine dikkat kesilince de ”Allah’tan korkmayan ve doğruluktan ayrılan tacirlerin kıyamet gününde haddi aşan günahkârlar olarak diriltileceğini bildirmiştir.(Tirmizi, Büyü,4)

Bu gün, dünya milletlerinde doğru iş yapan, ürettiği malı kaliteli ve hatasız yapan fertler ve cemiyetlerin iktisadî yönden kalkındıkları, pazar bulmakta zorlanmadıkları, aranan marka ve firma oldukları açıktır. Etrafımızda bulunan sanatkârlara, firmalara baktığımızda bazılarının ne kadar yoğun olduklarını, bazılarının ise iş bulamadıklarını, ürettiği malı satamadıklarını görmekteyiz. İnsanları aldatan, kalitesiz, hatalı mal ve hizmet üreten kişi ve kuruluşların ancak bir defa satabileceklerini, bundan sonra insanları tekrar aldatamayacaklarını bilmeleri gerekir. İnsanları aldatıp haksız kazanç sağlayan kişi haram yediği gibi, ahirette de hak sahipleri kendisinden haklarını alacaklardır.

Geçici dünya menfeati için yalan yere yemin etmemeliyiz

  Resûlullah (sav), müminleri alışveriş esnasında yalan yere yemin etmekten de özellikle sakındırmıştır;

عَنْ أَبِى ذَرٍّ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « ثَلاَثَةٌ لاَ يُكَلِّمُهُمُ اللَّهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلاَ يَنْظُرُ إِلَيْهِمْ وَلاَ يُزَكِّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ الْمُسْبِلُ وَالْمَنَّانُ وَالْمُنَفِّقُ سِلْعَتَهُ بِالْحَلِفِ الْكَاذِبِ » .

Ebu zer (r.a.) rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur; kıyamet gününde Allah (c.c.) üç kişiyle konuşmayacak, onlara rahmet nazarıyla bakmayacak, onların günahını affetmede kendilerine yardımcı olmayacaktır. Onlar için elem verici bir azap vardır. Bunlar, kibir ve gururundan dolayı elbisesini yerde sürükleyenler, yaptıkları iyiliği başa kakanlar ve yalan yere yeminlerle malını satmaya çalışan kimselerdir. (Müslim, iman, 171) buyurmuştur.

Dünya malı dünyada kalır, bize ahirette faydası olmayacaktır. Bizler ebedi olan ahiret hayatımızı kazanmak için her daim dürüst olmalı, asla yalan yere yemin etmemeliyiz. Aksi takdirde kıyamet günü Rabbimiz bizi hesaba tabi tuttuğunda bize rahmet ve merhamet etmeyecektir.

Mü’min yalancı olamaz

Peygamber efendimiz bir Mümin’in yalancı olamayacağını bildirmektedir;

عن صفوان بن سلَيْمٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال قُلْنَا يَا رَسُولَ اللّهِ: أيَكُونُ الْمُؤْمِنُ جَباناً. قَالَ: نَعَمْ. قُلْنَا: أفَيَكُونُ بَخِيً؟  قَالَ: نَعَمْ. قُلْنَا: أفَيَكُونُ كَذّاباً؟ قَال:::لا
Safvan İbnu Süleym (Radıyallahu Anh) anlatıyor: "Ey Allah´ın Resulü! dedik, mü´min korkak olur mu?""Evet!" buyurdular. "Pekiyi cimri olur mu?" dedik, yine:
"Evet!" buyurdular. Biz yine:
"Pekiyi yalancı olur mu?" diye sorduk. Bu sefer: "Hayır! buyurdular."(Muvatta, Kelam, 19.)

Allah Resûlü (sav), yalan söylemeyi yasakladığı gibi, yalan söyleyenlerin acı akibetlerini de bildirmektedir. O, cehennemlikler arasında yalancıları da sayarak: “Yalandan sakının, çünkü yalanla günah yan yanadır ve ikisi de insanı cehenneme götürür” (Müsned, I, 3, 5, 7, 8; Müslim, “Birr”, 103-105;) buyurmuştur. Ayrıca;

عن أبي برزة قال : سمعت رسول الله صلى الله عليه و سلم يقول : ألا إن الكذب يسود الوجه والنميمة من عذاب القبر

Ebi berze(r.a.) Rasulüllahtan şöyle işittiğini söyler; yalancıların söyledikleri yalanları sebebiyle kıyamet günü yüzleri kapkara olacaktır. (İbn hibban, sahih,44)

 Yine sevgili Peygamberiz, yalancıların cehennemde ağır işkencelerle cezalandırıldığını rüyasında görmüş ve söz konusu rüyasını ashâbına anlatarak onları bu gibi davranışlardan sakındırmıştır. (Buhari, cenaiz,93)

Doğru söylemenin mükafatı

Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır;

قَالَ اللّهُ هَذَا يَوْمُ يَنفَعُ الصَّادِقِينَ صِدْقُهُمْ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُخَالِدِينَ فِيهَا أَبَداً رَّضِيَ اللّهُ عَنْهُمْ وَرَضُواْ عَنْهُ ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ:

Allah şöyle buyuracak; ‘Bugün, doğrulara doğruluklarının  yarar  sağlayacağı  gündür’. Onlara içinden ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş ve kazanç budur.”    (Maide – 119. AYET)      

Peygamber Efendimizde;

 عَنْ عُبَادَةَ بْنِ الصَّامِتِ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ اضْمَنُوا لِي سِتًّا مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَضْمَنْ لَكُمْ الْجَنَّةَ اصْدُقُوا إِذَا حَدَّثْتُمْ وَأَوْفُوا إِذَا وَعَدْتُمْ وَأَدُّوا إِذَا اؤْتُمِنْتُمْ وَاحْفَظُوا فُرُوجَكُمْ وَغُضُّوا أَبْصَارَكُمْ

“Bana kendi adınıza altı şeyin güvencesini verin, ben de size cennetin güvencesini vereyim: Konuştuğunuzda doğru söyleyin, söz verdiğinizde sözünüzü tutun, size (bir şey) emanet edildiğinde ona riayet edin, iffetinizi koruyun, gözlerinizi (bakılması yasak olandan) sakının ve ellerinizi (haramdan) çekin.” (İbn Hanbel, V, 323)

Üç durumda yalan konuşmaya izin verilmiştir

İslâm dini, söz ve davranışlarda doğruluğu esas almakla birlikte, zarurî birtakım durumlarda yalan söylenmesine izin vermiştir. İnsanların arasını düzeltmek gibi, İslam’ın öngördüğü hayırlı bir amaca sadece yalanla ulaşılabilecekse bu gibi durumlarda yalan caiz sayılmaktadır.

 Allah Resûlü (s.a.v.) yalnızca üç durumda yalana izin vermiş, bunlar; kişinin yuvasının huzurunu düşünerek eşini memnun etmesi için, küs olan insanları barıştırmak için ve savaşta ordu menfaati için yalan söylenebileceğini haber vermiştir. (Tirmizi, Birr,58) Bu üç durum haricinde Müslüman bir kimsenin kesinlikle yalan söylemekten kaçınmalıdır.

Müslüman özü sözü, içi dışı bir olandır

Bir Müslümanın kalbi ve dili uyum içerisinde olmalı, kalbi başka dili başka olmamalıdır. Bu iki organ istikamet üzere olmadan iman da istikamet üzere olamayacağını Peygamber efendimiz hadislerinde bizlere bildirmektedir.

لَايَسْتَقِيمُ إِيمَانُ عَبْدٍ حَتَّى يَسْتَقِيمَ قَلْبُهُ وَلَا يَسْتَقِيمُ قَلْبُهُ حَتَّى يَسْتَقِمَ لِسَانُهُ

"Kişinin, kalbi doğru olmadıkça imanı doğru olmaz. Dili doğruları söylemedikçe Kalbi doğru olmaz. (Ahmed b. Hanbel, Müsned III, 198.) buyurmuştur.

Ahlaki nitelikleri ve huyları düzgün olmayan kişinin manevi dünyasında gelişmesi, davranışlarının güzelleşmesi mümkün değildir. Mü’min, kin, nefret, düşmanlık, haset, iftira, yalan yere şahitlik, yalan konuşmak vb. islam ahlakı ile bağdaşmayan davranışlardan sakınmalıdır. Kişinin imanının kuvvetli olup olmaması günlük hayatında yaptığı davranışlardan belli olur.

Mü’min inancında, ibadetlerinde, niyetlerinde, sözlerinde, dostluk ve arkadaşlık ilişkilerinde, sosyal hayatında, dürüstlüğü ilke edinip hayatına tatbik etmeli ve etrafındaki insanlara iyi bir örnek olmalıdır.

Mü’min doğru sözlü olandır

Yüce Rabbimiz iman edenlere hitaben şöyle buyurmaktadır;

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَقُولُوا قَوْلاً سَدِيداً.يُصْلِحْ لَكُمْ أَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَن يُطِعْ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزاً عَظِيماً:

Allah'a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin ki, Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve Rasûlüne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır" (Ahzab 70-71) buyurulmaktadır.

Bu ayet-i kerîme, açık bir şekilde Müslümana, doğru sözlü, özü sözü bir olmasını emretmektedir.. Rabbimiz doğru söyleyin ki, Allah sizin işlerinizi düzeltsin, yoluna koysun, işleriniz yolunda gitsin buyurmaktadır. İmanı kuvvetli olan bir mümin yalan konuşmaz, konuştuğu yalanların hesabını ahirette vereceğini bilir.

Kişinin bazı durumlarda doğruyu söylemesi çeşitli sorunlarla karşılaşmasına neden olabilir. Böyle zamanlarda doğruyu söylemek zor olmakla birlikte, nihayetinde yalana başvurmadan dürüst davranan kişi kazançlı çıkar. Mesela, Tebük Seferine hiçbir mazereti olmaksızın katılmayan, fakat münafıkların yaptığı gibi Resûlullaha (s.a.s) çeşitli yalan söyleyip bahane uydurmayan Kâ"b b. Mâlik, Mürâre b. Rabîa ve Hilâl b. Ümeyye adındaki üç seçkin sahâbî dürüslükleri ve pişkanlıklarının karşılında affa mazhar olmuşlardır. (Müslim, Tevbe, 53.) Bu üç sahabede güzel bir örneklik vardır.

Nitekim kültürümüzde doğruluk çok değer görmüş, kelam-ı kibar veya atasözlerinde yer almıştır. “Doğrunun yardımcısı Allah’tır. Doğru duvar yıkılmaz. Müstakim ol, Hz. Allah utandırmaz seni.”

Maalesef kültürümüzde insanları yalana sevk etmek için uydurulmuş yanlış bir söz dolaşmaktadır. Bu söz “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.” sözüdür.

Hâlbuki Peygamber efendimiz Mümin’in asla yalan konuşmaması gerektiğine vurgu yapmıştır.

قال أبو الدرداء : يا رسول الله هل يكذب المؤمن ؟ قال : لا يؤمن بالله ولا باليوم الآخر من إذا حدث كذب

Ebu derda (r.a.) Peygamber efendimize; “Mümin yalan söyler mi?” sorusuna ise şu cevabı vermiştir: “Konuştuğu zaman yalan söyleyen kimse, Allah"a ve âhiret gününe (tam mânâsıyla) inanmamıştır.”  ( Müttakî el-Hindî, Kenzü’l-ummâl, III, 874.)

Müslüman bilir ki dürüstlük ve doğru sözlü olmak, imani bir meseledir, ona yakışan her türlü yalan ve sahtecilik uzak durmaktır.

SONUÇ;

Doğruluk, sağlam bir inancın en önemli yansımasıdır, dünya ve hem de ahiret için vazgeçilmez iki ilkedir. Niyeti ve inancı bozuk insanın sözleri ve işleri de bozuk olur. Bu sebeple insan önce doğru bir inanca sahip olmalı, sonra bu inancını söz ve davranışlarına yansıtmalıdır.

Bu özellikleri bünyesinde barındıran bir Müslüman dünyada ve âhirette razı olunan bir kul hâline gelecek ve ebedî mutluluğu yakalayacaktır. Bununla birlikte, nasıl yalan bütün kötülüklerin temeliyse, doğruluk ve dürüstlük de insan vicdanını huzura kavuşturan, ruh dünyasını aydınlatan ve geliştiren her türlü iyilik ve güzelliklerin temelidir. Doğruluk muhafaza edildiği müddetçe insan Allah’ın rızasına, mükâfat olarak cennete kavuşur.

Yalan, ise insanları birbirine düşürür, toplumda güven duygusunu yok eder, dostlukları yıkar, düşmanlık tohumları eker. Yalan er geç ortaya çıkacağından, yalancılar, kendilerine güvenilemeyen, saygı duyulmayan ve sevilmeyen insanlar durumuna düşerler. Kısaca yalan, insanı dünyada da ahirette de felâkete sürükler.

YAZAR: Kadir Hatipoglu - Şubat 02 2023 15:52:25 · Adobe Reader Belgesi · Microsoft Word Belgesi · Yazdır
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Online Bağış
Hediyen Dünyanın En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanın Hutbesi
16.02.2024 Dünyayı Barış Ve İtidale Çağırıyoruz
09.02.2024 Hayatı Değerli Kılan Ölçü: İman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnız Ve Yardımsız Bırakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kılan, Birlik Ve Beraberliğimizdir
12.01.2024 Allah’ın Rahmet Ve İnayetine Sığınmanın Adı: Eûzü-Besmele
Kur'an-ı Kerim Dinle
DİB Kur'an Portalı
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoğlu
Bünyamin T.oğlu Aşirler
İlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
İshak Daniş Hatim
5 Hafız OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
İsmail Biçer Ok Takipli
İsmail Biçer Aşr-ı Şerifler
114 Sure 114 Hafız
S.Hafızlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalı Tefsiri
Elmalı Meali
Fizilali Kur'an
DİB Kuran Meali
Kur'an-ı Nasıl Anlayalım
Fıkıh
K.İslam Fıkhı
R. Muhtar-İbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Şafi Fıkhı
Detaylarıyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabı
40 Hadis ve izahı
Uydurma Hadisler
Üye Adı
Parola

Şifremi unuttum -
Sayfa oluşturulma süresi: 0.02 saniye 14,856,496 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazılar kaynak göstermek şartı önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dışında Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakıftır copyright © 2002 - 2024