Cuma namazı,
kendisinde (aşağıda belirtilecek) yedi şaı ılunduğu kimseler için farz-ı ayındır,
Cumanın Vücûbunun (Farz Oluşunun) Şartları
(1) Erkek olmak,
(2)
hür olmak,
(3) şehirde veya (ayrılın )culuk hükümlerinin başladığı) şehrin uzantılarında -ki e
ığrusu da budur- oturuyor olmak,
(4) sağlıklı olmak,
(5) (herhan bir) zâlimin
zulmünden emin bulunmak,
(6) gözlerinin ve
(7 raklarmın sağlam olması.
Cuma namazının doğru
olabilmesi için altı şart vardır ki anlardır:
(1) Şehir veya şehrin uzantılarında oturuyor olmak,
(2) cumayı) hükümdar veya vekilinin1 kıldırması),
(3) Öğle vakti(nin inmesi); bu
vakitten evvel kılınamayacağı gibi vaktin çıkmasıylala
bozulur.
(4) Cuma vaktinde ve namazdan evvel cuma için hutbe
okumak, namaz
kılacak olanlar arasından cuma hutbesini dinlenek
üzere en az bir kişinin hazır bulunması, ki doğrusu da budur.
5) (Namaz kılınacak yerin herkese açık bulunması ve)
herkesin girmesine izin verilmiş olması,
(6) köle, yolcu, yahut hastalardanla
olsa cemaat olarak imamdan başka üç kişinin bulunması;
Dunların secde
edinceye kadar imama uymuş bulunmaları şarttır,
Dunlar secde ettikten
sonra namazlarını bozsalar dahi imam namazını cuma olarak tamamlar, ama
secdeden evvel namazlarını bozar (veya namazdan ayrılır)larsa
cuma namazı bozulmuş olur.
Cemaat olarak, iki
erkeğin yanında bir kadının yahut bir çocuğun bulunması, cuma namazının doğru
olabilmesi için yeterli değildir.
(Öte yandan) kölenin
veya hastanın imam olup cuma namazı kıldırması caizdir.
İçerisinde müftü,
(idarî yetkiye sahip) emir, (şer'î ve kanunî) hükümleri uygulayan ve cezaî
müeyyideleri tatbik eden kâdî bulunduğu ve
binalarının sayısı Mina (köyü)'nm
rinaları) kadar olan yerlere şehir denir ki bu, rivayet olunan açık re kuvvetli
deliller)e göre de böyledir. (Bir yerdeki) kâdî veya
mîrîn aynı zamanda müftülük görevini de üstleniyor olması (yani kişinin işini
bir kişinin üstlenmiş olması) orayı şehir olmaktan çıkarmaz.
Hac mevsiminde cuma
namazının Mina'da halife adına aldırılması yahut
cumayı orada Hicaz emîrinin
kıldırması âizdir.
Hutbeyi, bir teşbih
okumak veya "el-hamdülillah" dexn| ;ûretiyle kısa tutmak caiz
ise de mekruhtur.
Hutbenin sünnetleri on
sekiz olup şunlardır:
(1) Temizlik,
(2) avret yerlerini kapatmak,
(3) hutbeye başlamadan evvel minbere oturmak,
(4) (hatibin) önünde kamet gibi ezan okumak;
(5) daha sonra, güç, kuvvet ve zor kullanılarak
fethedilmiş bulunan şehirlerde hatibin, sol tarafında bulundurduğu kılıca
dayanarak ve sulh yoluyla alınmış şehirlerdeyse kılıçsız olarak kalkması,
(6) yüzünü
insanlara çevirmesi,
(7) hutbeye, Allah Teâlâ'ya hamdederek ve O'nun azametine lâyık övgüyle başlamak,
(8) iki şahadet kelimesini söylemek,
(9) Peygamber (Aleyhissalâtü
vesselâm)fa. salât ü selâm okumak,
(10) (günahlardan ve Allah'ın gazabından sakındırma
hususlarında) vaaz etmek,
(11) (insanlara kurtuluş yolunu) hatırlatmak,
(12)
Kur'ân-ı Kerîm'den bir âyet ile
(13) iki hutbe okumak ve
(14)
bu iki hutbe
rasında oturmak,
(15) ikinci hutbeye başlarken yeniden hamd
ü ena ve Peygamber Efendimiz (Sallallahu
teâlâ aleyhi ve seüem)'e alevât okumak,
(16) mü'min erkek ve kadınların günahlarının lağışlanması
için dua etmek,
(17)
insanların hutbeyi dinlemelerini ağlamak,
(18) her iki
hutbeyi de, Mufassal sûrelerin uzunla-ından bir sûre
kadar kısa
tutmak.
Hutbeyi uzatmak ve
hutbenin herhangi bir sünnetini terket-nek mekruhtur.
Cuma günü ilk ezanın okunmasıyla
birlikte alış verişi Dirakıp cuma namazına koşmak
farz olup (diğer görüşler arasında) 3n doğrusu da budur.
İmam (hutbe okumak
üzere odasından) çıkınca, (artık cuma) namazını bitirinceye kadar (başka bir)
namaz kılınmaz ve konuşulmaz.
(Cuma) hutbesini
dinlemek üzere hazır bulunanların yemesi, içmesi, (ibâdet hâricindeymiş gibi
üstleriyle başlarıyla) oynamaları, sağa sola dönmeleri mekruhtur. Hutbeyi
dinlemekte olanlar (kendilerine verilen) selâmı almazlar, aksıranlara (yerhamukallah diye) karşılık vermezler; imam da minberde
(hutbe okumak üzere) kalkınca halkı selâmlamaz.
Ezan okunduktan sonra,
(cuma) namazını kılmadan şehirden ayrılmak mekruhtur. Kendisine cuma namazı
farz olmayan kimseler cumayı kıldıkları takdirde, (kıldıkları bu namaz) o
vaktin öğle namazı yerine geçer. Özürsüz olarak cuma namazından önce öğleyi
kılmak haramdır. (Öğle namazını kıldıktan sonra) imam hutbede iken (cuma namazı
kılmak üzere camiye) koşan kimsenin (Önce kıldığı) öğle namazı, cuma namazına
yetişemese dahi, ersiz olur. (Hasta ve yolcu gibi cuma namazını kılmamakta) lzut olanlarla (ceza evinde) tutuklu bulunanların cuma günü
e namazlarını şehirde cemaatla kılmaları mekruhtur,
Cuma! mazına, teşehhüdde veya sehiv secdesinde
yetişenler, namazla-g a cuma olarak tamamlarlar. (Yine de) en doğrusunu Allah
bilir.
Cuma kelimesi, Arapçada toplanma manasına gelen içtima kelimesinden
alınmış olup, bu günde cuma namazı
için mutlaka
toplanılması gerekir. Cuma namazının farz oluşu Kuran, hadis ve müslümanlarm icmâ'ı ile sabittir.
hemen
AUah'ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın»
buyuruyor. Bu âyet-i celîle, cuma namazının farz
olduğuna
Kur'an'da
Allah sübhânehû ve teâlâ:
«Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (eza* okunduğu) zaman,
iki yönden delâlet
etmektedir:
Birincisi,
Hak sübhânehû ve teâlâ,
"Allah'ın zikrine koşmak" emrini, namaza çağırmaya bağlamıştır.
"Allah'ın
edilirse
edilsin, bu ifâde, Cuma namazının farz olduğunu göstermektedir.
"Zikir" ile namaz kasdolunuyorsa eğer,
zikri"
ifadesiyle ya namaz, yahut da namazdan önce okunan
hutbe kasdolunmaktadır. Bunların hangisi kasd-
durum
açık; ama bu kelimeyle hutbe kasdolunuyorsa, buradan,
"namazın bir şartı olan hutbeye koşmak farz
olunca, bizzat namaza
koşmak haydi haydi farzdır, çünkü asıl hedeflenen
namazdır" sonucuna varılabilir.
veriş,
aslında mubahtır. Mubah olan birşey, ancak yapılması
farz olan birşey ile haram olabilir, hikmet bunu ge-1
İkincisi
ise, Allah sübhânehû ve teâlâ
(namaza) çağırıldığı zaman alış ı veriş yapılmasını haram etmiştir. Alış
rektirir çünkü. Allah Teâlâ'nın
verdiği hükümler yüksek bir hikmet (ve maslahat) gereğidir.
Cuma
namazının, sünnetle isbatına gelince, bu hususta
birçok hadis-i şerif vardır. Ezcümle, rivayet olunan sahih
bir
hadis-i şerifte Efendimiz (Aleyhissalâtü vesselam):
«İnsanlar ya Cuma namazını terketmeye
bir son | verirler,
ya da Allah
Teâlâ onların kalplerini mutlaka mühürler de onlar\
büsbütün gafillerden olup çıkarlar» buyurmuştur.
Abdullah
b. ömerl (Radıyaüahu anhüma)'den naklolunan bir başka hadis-i şerifte Efendimii| (Aleyhissalâtü
vesselam)
şöyle buyurmuştur: "Cuma namazı,
geceler^ (dönüp dolaşıp) ailesinin yanına sığınan (herkes)e
farzdır."
Farz'i Ayın: Cumanın vücûbunun şartlarını taşıyan her mükellefin yaj gereken bir farz olup inkar eden kâfir olur.
Hükümdar, idarî yönden en üst noktada bulunan yetkili.
îbn Münzir: "Cumayı
hükümdar veya onun müsâade ettiği kimsenin kıldırması sünnet gereğidir, aksi
halde, (cumayı değil) öğleyi kılınız" demiştir.
Hutbeyi,
mutlaka cuma hutbesi niyetiyle okumalıdır. Böyle bir niyetle okunmayan hutbe
yeterli olmaz. Meselâ bir kimsenin aksırma yüzünden el-: hamdülillah
demesi hutbe yerine geçmez.
Hac mevsimi ile, hac zamanı kasdolunuyor.
Hac mevsimi dışında Mina'da cuma kılınmaz; çünkü hac
mevsimi sonra erince, Mina şehir olma özelliğini |
yitirir.
Hicaz Emîri
demek Mekke Emîri demektir. Burada, yalnızca hac işlerini! tedvîr etmekle
görevli bulunan Hac Emîrî'nin halife tarafından izinli| bulunmadıkça cuma
kıldırmasının uygun olmayacağına işaret edilmek isteniyor.
Bu kelimeyle üst baş temizliğinin yanı sıra cünüp ve abdestsiz olmama) kasdolunuyor.
Uzun
mufassallar, Hucurât sûresinin evvelinden Bürûc sûresine kadarki sûrelere denir. Bu sûrelerle ilgili
olarak daha önce de bilgi verilmişti.
ilk ezan, müezzinlerin minare ve şâir yerlerde
okudukları mûtad ezandır.
öğle namazının cemaatla kılınması
mekruh olduğu gibi, diğerleri cuma namazını kılmadan evvel tek başına öğle
namazının kılınması da aynı şekilde mekruhtur. Cuma namazı kılmamakta mazur
bulunanların, 1) öğle namazlarını cuma namazından sonra kılmaları, 2) ve öğle
namazlarını tek başına kumaları müstehaptır.