Birşey nezredildiği zaman
yerine getirilmesi gerekir. (Ancak)
şu üç şeyin bulunması da şarttır:
(1) Nezredilen şey (farz veya) vacip cinsinden olmak,
(2) (abdest gibi fer'î değil, namaz gibi) aslî bir ibâdet
olmalı,
(3) (nezredilen şey, nezredene zâten) vacip olmuş
bulunmamalı.
Binâenaleyh abdest
almaya nezredenin, (bu nezrini) yerine getirmesi gerekmeyeceği gibi, nezrettiği
tilâvet secdesini ve hasta ziyaretini de yerine getirmesi gerekmez. (Zâten)
vacip olan birşeyin nezredilmesi de (doğru değildir).
Köle âzâd etmeye,
i'tikâfa, farzların dışında namaz kılmaya, oruç tutmaya nezretmek doğrudur.
Bir kimse, (herhangi
bir şartla sınırlı olmayan) mutlak bir nezirde bulunur, yahut bir şarta bağlı
nezreder de bu şart gerçekleşirse yapılan bu nezrin yerine getirilmesi
gerekir.
İki bayram günlerinde
ve teşrik günlerinde tercih edilen görüşe göre oruç tutmaya nezredilebilir. (Ne
var ki bu günlerde oruç tutulmayıp) yenilir ve (başka bir gün) kaza edilir.
(Ama) haram olmasına rağmen bu günlerde oruç tutulursa, nezir yerine
getirilmiş olur.
(Pıkhî esasları
düzenleyen bizler, nezir hususunda) zaman, yer ve para tayinini, (bir) fakir
tesbitini hükümsüz kıldık. Binaenaleyh, şaban ayında tutulması nezredilen bir
orucu recep ayında tutmak, Mekke'de kılmayı nezrettiği iki rek'at namazı
Mısır'da (veya herhangi bir yerde) kılmak, tayin ederek vermeyi nezrettiği bir
paranın yerine (aynı miktardaki) başka bir parayı vermek, fakir olan Zeyd'e
vermeyi nezrettiğini (bir başka fakir olan) Amr'a vermek(le nezir yerini bulmuş
olur ve) yeterlidir.
Eğer nezir bir şarta
bağlanmışsa, bu şart meydana gelmeden önce nezri yerine getirmek olmaz.
Nitekim Allah
Teâlâ: "Adaklarını yerine getirsinler" (Hacc, 29) buyurmaktadır.
Efendimiz (Aleyhissalâtü vesselam) ise: "Allah'a itaat etmeyi nez-redenler
itaat etsinler, ama O'na isyan etmeyi nezredenler âsî olmasınlar"
buyuruyor. Hadisi, Buhârî nakletmiştir. Nezredilen birşeyin yerine getirileceği
hususunda, ayrıca ulema söz birliği de etmişlerdir. Hatta bunlardan bir kısmı
nezredilen şeyin farz olduğunu söylemişlerdir.
Vacip cinsinden olmalı demek; oruç, namaz, hac ve
camide (namaz vaktini) beklemek gibi aslen (farz veya) vacip cinsinden bir
ibâdet olmalı demektir, isterse bayram günü oruç tutmak gibi arızî bir sebeple
yapılması haram olmuş bulunsun.
Aslî bir ibâdet olmalı demek; bu ibâdetin, abdest gibi
başka bir İbâdetin yapılmasına yarayan cinsten bir ibâdet olmaması demektir;
çünkü abdest, namaz vb. gibi aslî bir ibâdeti yerine getirmek için yapılan
fer'î ve dolaylı bir ibâdettir.
Yani nezredilen şeyin, beş vakit namaz gibi, ramazan
orucu, tilâvet secdesi ve vitir namazı gibi, nezredene daha önce (farz veya)
vacip olmaması gerkir. Çünkü bunlar daha önce zâten (farz veya) vacip idi,
nezir sebebiyle değil.
Bir rivayete göre iki bayram günlerinde ve teşrik
günlerinde oruç tutmak caiz değildir. Bu görüş, mezhebimizin imamlarından biri
olan Züfer b. el-Hüzeyl'e aittir. Ancak bizim mezhebimize göre doğrusu,
müellifin de ifâde ettiği gity (bu günlerde oruç tutmaya) nezredilebüeceği ve
bunun yanında (oruç tutulmayıp) yenilmesi ve kaza edilmesi gerektiği
istikametindeki görüştür.