ÞÝRKET:
ORTAKLIK BAHSÝ 2
ÞÝRKET-Ý
AKÝD. 6
ÞÝRKET-Ý
MUFAVAZA. 7
ÞÝRKET-Ý
ÝNÂN. 10
ÞÝRKET-Ý
TEKABBÜL 19
ÞÝRKET-Ý
VÜCÛH. 20
FASÝD
ÞÝRKET BEYANINDA FASIL 21
METÝN
Þirketin (ortaklýðýn) mefkûdla münasebeti
emânet cihetindendir. Bazen þirket, mefkûdün malýnda da gerçekleþir. Nitekim
mefkûd hayatta iken ona miras býrakan kimse ölüp malýnýn ortak bulunduðu
surette böyledir.
Þirket lafzý, meþhur olan kavle göre þýn'ýn
esresi ve râ'nýn sükûnü iledir. Lügatta, karýþtýrmak mânasýnadýr. Þirket
akdine, þirket adý verilmiþtir. Çünkü akid mallarýn karýþtýrýlmasýna sebeb
olur.
Þeriatta, þirket en az iki kiþinin
sermayede ve kârda ortak olmak üzere aralarýnda yaptýklarý akidden ibarettir.
Þirket-i ayn'nýn rüknü iki malýn birbirine
karýþmasýdýr. Þirket-i akdin düknü ise þirketi ifade eden lâfýzdýr. Þirketin
câiz olmasýnýn þartý üzerine akid yapýlan malýn þirketi kabul eder olmasýdýr.
Þirket iki kýsýmdýr: Biri þirket-i mülktür,
iki veya daha çok kimselerin bir ayna veya onu hýfza veya alacaða, mirâs veya
satýn alma gibi mülk sebeblerinden biri ile cebrî veya ihtiyarî hangi sebeble
olursa olsun mâlik olmalarýdýr. Ýsterse arka arkaya mâlik olsunlar: Nitekim bir
kimsenin bir þey satýn alýp sonra onda baþka bir þahsý ortak kýlmasý böyledir.
Hýfza mâlik olmaya misâl: Ýki kimsenin
hânesine rüzgâr bir elbiseyi atsa, hýfzýnda ortak olurlar. Alacaða mâlik olmaya
misâl, iki kimsenin ortak olduklarý bir elbiseyi bir þahsa parasýný sonra almak
üzere satmalarýdýr. Artýk o elbisenin parasýný o þahýstan ortak olarak almaya
mâlik olurlar. Bunlardan hangisine o þahýs elbisenin parasýný verirse, diðer
ortaðýn alýnan paranýn yarýsýný ondan alma hakký vardýr. Bu mesele sulh
bahsinde gelecektir. Böyle ortak olanlardan birisi hissesi kadar alacaðýný alýp
alýp bu almýþ olduðu meblaðýn yarýsýný diðer ortaðýnýn alamamasýnýn çaresi: Borçlunun
bu ortaða hissesi kadar alacaðýný hibe etmesidir. Alacaklýnýn da hissesi kadar
alacaðý borçluya baðýþlamasý ve zimmetini borçtan beri kýlmasýdýr.
Þirket-i mülkde, ortaklardan her biri
diðerinin hissesinde zarar veren tasarrufdan sakýnmakda yabancý gibidir. Çünkü
þirket-i mülk, vekâleti tezammun etmemektedir. Buna göre ortaklardan biri
hissesini ortaðýndan baþkasýna ortaðýnýn izni olmadan satsa sahih olur. Ancak
buðday ve arpa gibi mallarýný kendileri karýþtýrdýklarý surette hissesini ortak
olan bina, aðaç, ekilmiþ ekin gibi þeylerdeki hissesini ortaðýnýn izni olmadan
baþkasýna satmasý sahih deðildir. Kuhistâni. Bu bahsin tamamý Ýmâdiyye'nin
otuzuncu faslýndadýr. Fetâvâ-i Ýbn-i Nüceym'de de böyle yazýlýdýr.
Yine Fetavâ-ý Ýbn-i Nüceym'in alýþ veriþ
bahsinde iki yaprak sonra yazýlmýþtýr ki, ekili olan kavun, karpuzdaki
hissesini ortaðýndan izinsiz satmasý caiz deðildir. Fakat bu fetâvâda yine iki
yaprak sonra "Arazi-i muhterekede (kiralayanlar tarafýndan üzerine bina
yapýlmak veya aðaç dikilmek üzere her sene bir meblað karþýlýðýnda kiraya
verilmiþ arazidir ki, kiralayanlar takdir edilmiþ arazinin kirasýný her sene
arazi sahibine vererek o araziyi ellerinde bulundururlar.) ortak yapýlmýþ
binadaki veya ortak dikilmiþ aðaçlardaki hissesini ortaðýndan baþkasýna olsa
bile satmasý câizdir." diye zikredilmiþtir. Dikkat et karýþtýrýlmýþ ve
karýþmýþ olan ortak mallarda ortaklardan birinin kendi hissesini satmasý ancak
diðer ortaðýnýn izniyle câiz otur.
ÝZAH
"Þirket ilh..." Þirketin meþru
olmasý kitab, sünnet, icmâ-ý ümmet ve akýlla sâbittir. Fukahâ, þirketi ifade
eden delilde ihtilâf etmiþlerdir. Fakat Fetih'de: "þübhe yok ki; þirketin
meþru' olmasý, sâbit olma cihetinden pek açýktýr. Çünkü Peygamber Efendimiz
(S.A.V.) zamanýndan bugüne kadar hiç kesilmeden þirket kurulmasý devam
edegelmiþtir. Bundan dolayý þirketi muayyen bir hâdîs-i þerifle isbat etmeye
ihtiyaç yoktur." diye yazýlýdýr.
"Emânet cihetindendir ilh..."
Mefkûdun malý hazýr olan kimsenin elinde emanet olduðu gibi iki ortaktan
birinin malý da diðerinin elinde emânettir. Bahýr.
"Bazen þirket mefkûdun malýnda da
gerçekleþir ilh.. " Mefkudun babasý ölüp geride kendisiyle deðer bir
kardeþini býraksa mefkud hayatta olduðu takdirde tereke kardeþiyle ortak olur.
"Þirket lügatta, karýþtýrmak
mânâsýnadýr ilh..." Fetih'de zikredilmiþtir ki; þirket lugatta: Ýki
hissenin birbirinden ayrýlmayacak surette karýþtýrýlmasý veya karýþmasý
mânasýnadýr.
"Þirket akdine, þirket adý verilmiþtir
ilh..." Þirketin akidde kullanýlmasý mecazdýr. Çünkü akid, þirketin
sebebidir.
"Þeriatta ilh..." Fukahânýn
kelâmýndan anlaþýlmýþtýr ki; þirketin lügavi manâsý ile þer'î mânâsý birdir.
Çünkü þeriatta þirket, karýþtýrmak mânasýnda hakikat, akid manâsýnda mecâzdýr.
Þirket þirket-i akid ve þirket-i mülk kýsýmlarýna ayrýlýr. Þirket-i mülk mallarýn
karýþtýrýlmasý veya karýþmasýyla meydana gelir.
Þirket-i akid de, þirket-i mufavaza, ve
þirket-i inân kýsýmlarýna ayrýlýr
"Þirketi ifade eden lâfýzdýr
ilh..." Yani þirket-i akdin rüknü icab ile kabuldür.
"Üzerine akid yapýlan malýn þirketi
kabul eder olmasýdýr ilh..."
Bu ifade ile nikâh ve vakýfdan ihtiraz
edilmiþtir
"Alacaða ilh..."
= Sahih olun kavle göre alacaða mâlik
olunmasý =
Birden fazla kimselerin bir veya müteaddit
þahýs üzerinde olan ve birbirine müsavi veya farklý mikdarda alacaklarý
hakikaten veya hükmen bir sebebden meydana gelmiþ olursa, bu alacak o
kimselerin arasýnda þirket-i mülk ile ortak bir alacak olur.
Bazý fukahâ: "Alacak þer'î bir vasýf
olup mâlik olunmaz .." demiþlerdir. Bazý fukahâ ise: "Alacaða þeran
mâlik olunur. Bundan dolayý alacak sahibinin alacaðýný borçlusuna hibe etmesi
câizdir." demiþlerdir. Fakat buna "Hibe etmek borçlunun zimmetindeki
borcu düþürmekten mecâzdýr. Bundan dolayý olacaðýn borçludan baþkasýna hibe
edilmesi câiz deðildir." diye cevap verilmiþtir. Ama sahih olan olacaða
mâlik olunmasýdýr. Bundan dolayý ortaklardan biri hissesinin yerine meselâ,
elbise gibi bir þey üzerine sulh olsa o elbise iki ortak arasýnda müþterek
olur.
"Mülk sebeplerinden biri ile
ilh..." Yani mülk sebeplerinden biri ile meydana gelen þirket-i mülk cebrî
ve ihtiyarî olmak üzere iki kýsma ayrýlýr. Mirâs gibi veya mallarýn birbirinden
kolaylýkla ayrýlmayacak surette karýþmasý gibi bir sebeple meydana gelip
ortaklarýn fiilleri ile sâbit olmayan þirket, þirket-i cebriyyedir. Hibe
edilme, satýn alma kâfirin malýný istilâ etme gibi ortaklarýn fiilleri ile
sâbit olan þirket, þirket-i ihtiyariyyedir.
"Diðerinin hissesinde zarar veren
tasarruftan ilh..." Ortaklardan biri kaybolduðu zaman diðer ortak, ortak
olduklarý evden, hizmetçiden veya araziden faydalanabilir. Bunlardan
faydalanmada ortaðýn hissesine zarar verme yoktur.
"Kendileri karýþtýrdýklarý surette
ilh..." Arpa, buðday gibi mallarýný kendileri karýþtýrdýklarý surette
hissesini ortaðýnýn izni olmadan baþkasýna satmasý sahih deðildir.
Fark þöyledir: Ýki kimse buðday satýn
alsalar veya buðday kendilerine mirâs kalsa, buðdayýn her bir tanesi aralarýnda
ortak olur. Bu takdirde ortaklardan her birinin hissesini yaygýn olarak
ortaðýna veya baþkasýna satmasý câiz olur. Ama iki kimse buðdaylarýný karýþtýrmak
veya buðdaylarýn karýþmasýyla ortak olduklarý takdirde buðdayýn her bir tanesi
bütün cüzüyle birinin mülkü olur, diðeri onda ortak olmaz. Bu takdirde
ortaklardan biri hissesini baþkasýna satarsa, teslime ancak ortaðýnýn hissesi
ile karýþmýþ olarak kâdir olacaðýndan, ortaðýn iznine baðlý olur. Ortaðýna
sattýðý takdirde teslim ve tesellüm vardýr.
Ben derim ki: Ortak olan binadakî veya
aðaçtaki hisseyi yahut ortak olan hâneden bir odanýn satýlmasý gibi ortaða
yahut satana yahut satýn olana zarar veren satýþ da sonradan karýþtýrýlmýþ arpa
ve buðdayda olduðu gibi ortak olan kimseden baþkasýna câiz deðildir.
"Ortak olan bina, aðaç, ekilmiþ ekin
gibi þeylerdeki hissesini ilh..." Yani ortak olan bina, aðaç, ekilmiþ ekin
gibi þeylerdeki hissenin ortaktan baþkasýna satýldýðý takdirde satýþ
durdurulur. Eðer ortaðý satýþa izin verirse satýþ sahih olur, izin vermezse
sahih olmaz. Çünkü binanýn yýkýlmasý, aðacýn sökülmesi ortaða zarar verir.
"Fetâvâ-i Ýbn-i Nüceym Ýlh..."
= Binadaki ve dikili olan aðaçlardaki yaygýn
hissenin satýlmasý hakkýnda =
Ýbn-i Nüceym fetâvâsýnýn alýþ - veriþ
bahsinde: "Ýki ortaktan birisi binadaki hissesini ortaðýndan baþkasýna
satsa caiz olmaz, ortaðýna satarsa caiz olur. Ekilmiþ ekindeki hissesini
ortaðýnýn rýzasý olmaksýzýn baþkasýna satsa caiz olmaz." diye fetva
verilmiþtir.
Fetava-i Hayriyye'de zikredilmiþtir ki;
fukaha: "Binadaki ve aðaçlardaki hissenin ortaktan baþkasýna satýlmasý
caiz deðildir." diye açýklamýþlardýr.
"Ekili olan kayýn, karpuzdaki
hissesini ilh..." Fetâvâ'yý Ýbn-i Nüceym'de bildirildiðine göre, Ýbn-i
Nuceym'e: "Ortak olarak kavun, karpuz eken iki kimseden birisi, hissesini
ortaðýnýn rýzasý olmadan muayyen para karþýlýðýnda baþkasýna satsa, bu satýþ
caiz olur mu olmaz mý?" diye sorulmuþ, o da: "Bu satýþ caiz
olmaz" diye cevap vermiþtir. Bu satýþ kavun, karpuz olgunlaþmadan önce
olduðu takdirdedir. Zira bu surette kavun, karpuzun toplanmasýyla ortaðý zarar
görür.
Camiu'l-Fusuleyn'de zikredilmiþtir ki;
ortaklardan birisi kavun, karpuzdaki hissesini ortaðýnýn rýzasýyla baþkasýna
satsa, bakýlýr: Kavun, karpuzun toplanmasý ortaðýnýn hissesine zarar verirse,
bu satýþ caiz olmaz. Ortaðý satýþa izin verdikten sonra caiz olmayabilir. Çünkü
kavun, karpuzun toplanmasýnda kendisine zarar vardýr. Ýnsan zararý yüklenmeye
cebrolunmaz. Eðer kavun, karpuzun toplanmasý ortaðýnýn hissesine zarar vermezse
bu satýþ caiz olur.
"Fakat bu fetavada yine iki yaprak
sonra ilh..." Fetava-yý Hayriyye sahibi Fetava-yý Nüceyýn'e dayanarak onun
gibi fetva vermiþ ve sebebini þöyle açýklamýþtýr: Bana "Ortaklardan biri
araziyi muhtekerede dikili olan aðaçlardaki hissesini baþkasýna satýp,
arazideki hissesini satýn alana bildirse, bu satýlan aðaçlarýn sökülmesini
isteyen bulunmadýðý için diðer ortaklar zarar görmeyeceðinden bu satýþ caiz
olur mu, olmaz mý? diye soruldu, ben de: "Satýlan aðaçlarýn sökülmesi,
istenmediði için ortaklar zarar görmeyeceðinden bu satýþ caizdir" diye
cevap verdim.
Fetava-yý Þeyh Zeyn bin Naceym'de
zikredilmiþtir ki; Zeyn bin Nüceyme "Ýki ortaktan birisi araziyi
muhtekerede dikili olan aðaçlardaki veya binadaki hissesini ortaðýndan
baþkasýna satsa, bu satýþ caiz olur mu, olmaz mý?" diye sorulmuþ, o da
"caiz olur" diye cevap vermiþtir. Keza hissesini ortaðýna satmasý da
caizdir. Bu satýþýn caiz olmasýnýn sebebi araziyi muhtekerede aðaçlarýn
sökülmesini isteyen bulunmadýðý içindir.
Ýbn-i Müceym'in iki sözü arasýnda muhalefet
yoktur. Çünkü ortaklardan birinin hissesini baþkasýna satmasýnýn caiz olup
olmamasý, zarar verip vermemesine baðlýdýr. Bundan dolayý Tarsûsi, bu
nakillerden anlaþýlmýþtýr ki; "Ekilmiþ ekinde meyvede, kavun, karpuzdaki
hissenin baþkasýna veya ortaklardan birine satýlmasý câiz deðildir. Eðer ortak
satýþa razý olursa bazý fukahâya göre; bu satýþ câiz deðildir. Bazý fukahâya
göre ise câizdir." demiþtir.
Bana öyle geliyor ki, "satýþ caiz
deðildir" diyen fukahânýn sözü, satýn alan kimsenin ortaðý aðaçlarý
sökmeye cebretmesi üzerine hamledilir. "Satýþ câizdir" diyen
fukahânýn sözü ise satýn alan kimsenin, ortaðý aðaçlarý sökmeye cebretmemesi
üzerine hamledilir ve bu suretle "satýþ câiz deðildir" diyen fukahâ
ile "satýþ câizdir" diyen fukahânýn kavillerinin arasý bulunmuþ olur.
Nitekim fukahâ: "Bir kimse ekili ve olmamýþ ekininin yarýsýný bir þahsa
satsa câiz olmaz. Çünkü satýn alan þahýs ekinin biçilmesini isteyeceðinden
satan kimse satmamýþ olduðu diðer yarýsýnda zarar görür. Eðer satýn olan þahýs
ekini biçmek isterse satanýn hakkýný korumak için biçmesine müsaade edilmez.
Satýn alan veya satan bu satýþý bozmak isterse satýþ bozulur. Çünkü satýþ zâten
fâsiddir. Eðer satýn olan ekinin biçilme zamanýna kadar beklerse, ortaðýna
zarar verme kalmadýðý için satýþ câiz olmuþ olur." demiþlerdir.
Ýki kimsenin ortak bir tarlalarý bulunup
oraya ekin ekseler, henüz ekin olmadan ortaklardan biri tarlayý deðil elindeki
hissesini ortaðýna satsa bir rivâyete göre, câizdir, diðer rivâyete göre câiz
deðildir. Fukahânýn çoðu câiz olmayan rivâyeti tercih etmiþlerdir. Fakat câiz
olmayan rivâyet, olanýn satýn aldýðý sehmi hemen biçmeðe zorlanýp zarar görmesi
üzerine hamledilmiþtir. Nitekim arazi sahibi arazisini ortak ekene olmamýþ ekin
veya meyvedeki hissesini satsa câiz olmaz. Çünkü arazi sahibi ortaðýndan
olmamýþ ekin veya meyvenin biçilmesi veya toplanmasýný hemen isteyebilir de
ortaðý zarar eder. Ama ortaðý arazi sahibine olmamýþ ekin veya meyvedeki
sehmini satsa ittifakla câizdir. Aðaç fidanlarýnýn hükmü de ekilmiþ ekin
gibidir.
Bu zikrolunan ihtilâflarýn hepsi henüz
ermemiþ ekin ve meyvelerin satýlmasý hakkýndadýr. Ermiþ olan ekin ve meyvelerin
satýlmasýnýn câiz olmasýnda ihtilaf yoktur. Kesilecek hale gelmiþ aðaçlarýn
satýlmasý caizdir, kesilecek hale gelmemiþ aðaçlarýn satýlmasý câiz deðildir.
Velhâsýl: Ortaklardan biri kesilme haline
gelmiþ aðaçlardaki hissesini ortaðýna yahut ortaðýnýn izni olmasa bile
baþkasýna satmasý sahihdir. Çünkü bu aðaçlarýn kesilmesiyle ortaðý her hangi
bir zarar görmez. Kesilme haline gelmemiþ aðaçlardaki hissesini ortaðýnýn izni
olmadan baþkasýna satmasý caiz deðildir. Ortaðýnýn izni ile satarsa bakýlýr:
Eðer satýn alanýn muradý ortaðý aðaçlarý kesmeye icbar etmek olursa satýþ caiz
olmaz. Satýn olanýn böyle bir muradý olmayýp aðaçlarýn kesilme zamanýna kadar
beklerse bu satýþ câiz olur. Arâziyi muhterekede olan aðaçlar da böyledir.
Çünkü bu aðaçlar kesilmek için deðil bâki kalmasý için dikilmiþ olduðundan
ortaklardan biri zarar görmez. Hatta ortaklardan biri aðaçlarý kesilme zamaný
gelmeden önce kesmek istese, müsaade edilmez.
Ortak olan binaya gelince: Bu binanýn
arsasý ya her iki ortaðýn mülkü olur veya baþkasýnýn mülkü veyahut ortaklardan
birinin mülkü olur. Arsa iki ortaðýn mülkü olduðu takdirde, ortaklardan birinin
yalnýz binadaki hissesini diðer ortaðýnýn izniyle olsa bile yabancýya satmasý
caiz deðildir. Çünkü satan kimse satýn alan kimseden binayý yýkmasýný
isteyebilir. Eðer hissesini ortaðýna satarsa, bir rivâyete göre câizdir diðer
rivâyete göre câiz deðildir. Ebulleys caiz olmayan rivâyeti seçmiþtir. Çünkü
satan ortak, binayý satýn alan ortaðýndan arsadaki hissesinin boþaltýlmasýný
isteyebilir. Arsa baþkasýnýn mülkü olduðu takdirde ortaklardan birinin arsadaki
hissesini ortaðýndan baþkasýna satmasý câiz deðildir. Çünkü binadaki satýlan
hissenin teslim edilmesi ancak binanýn yýkýlmasýyla mümkün olur ki, bu da
ortaðýna zarar verir. Binadaki hissesini ortaðýna satarsa câiz olur; Fakat câiz
olmasý, satýn alan zarar görmediði takdirdedir. Þöyle ki: iki kimse bir arsayý
muayyen bir müddet bina yapmak için iâre (ödünç) alsalar ve müddet tamam
olduktan sonra ortaklardan biri, binadaki hissesini diðerine satsa bu satýþ
câizdir. Çünkü satan ortaðýn arsada hakký kalmadýðýndan satýn alan ortaðýndan
binanýn yýkýlmasýný taleb etmesi mümkün deðildir. Fakat kiraladýklarý bir
arsaya yapmýþ olduklarý binadaki hissesini ortaðýna satarsa, bu satýþ caiz
deðildir. Ancak arsadaki hissesini binadaki hissesini satmadan önce ortaðýna
kiraya verirse, bu satýþ câiz olur.
Kezâ; gasbetmiþ olduklarý arsaya bina
yapmýþ olan iki kiþiden biri hissesini ortaðýna, hatta ortaðýndan baþkasýna
satsa bile bu satýþ câiz olur. Çünkü gasbedilmiþ arsadaki bina yýkýlmýþ
hükmündedir. Ýhtikâr da bunun gibidir. Yani þer'î bir ücret olmaksýzýn her sene
muayyen bir meblað karþýlýðýnda elde bulundurulan arsa da gasbedilmiþ arsa
hükmündedir. Böyle bir arsaya bina yapmýþ olan iki kiþiden biri hissesini
ortaðýna veya baþkasýna satsa câiz olur. Zira bu arsadaki bina da yýkýlmýþ
hükmündedir.
Arsa ortaklardan birinin mülkû olduðu
takdirde ortaklardan biri -gerek arsa sahibi gerekse diðeri olsun- binadaki
hissesini ortaðýndan baþkasýna satarsa câiz olmaz; ortaðýna satarsa câiz olur.
Çünkü bu arsadaki bina ibaha yoluyla olduðundan yýkýlmaya müstehiktir. Fakat
iki ortaktan birinin mülkü olan araziye ortak olarak ekilen ekin böyle
deðildir. Çünkü bu ekin müzaraa yoluyla ekilmiþ olduðundan lazým olan bir
akiddir. Artýk ekin biçilme zamanýna kadar kalmaya müstehiktir. Bundan dolayý
arazi sahibi olmamýþ ekindeki hissesini ortaðýna satsa câiz olmaz.''Çünkü arazi
sahibi olmamýþ ekinin biçilmesini hemen isteyebilir de ortaðý zarar eder. Fakat
ortaðý olmamýþ ekindeki hissesini arazi sahibine satsa câiz olur. Çünkü satan
ortak, olmamýþ ekinin biçilmesini hemen isteyemeyeceðinden arazi sahibi zarar
etmez. Enfeu'l-Vesâil
Ben derim ki: Þimdi imâretlerin her sene
muayyen bir meblað karþýlýðýnda uzun bir müddet için kiralanmýþ olan vakýf
arazilerine bina kurulmasý örf ve âdet olmuþtur. Bu, bir yerin uzun bir zaman
kiralanmasýný câiz gören mezhebe göre yapýlmaktadýr.
Bir yer üzerinde bina yapmak ve aðaç dikmek
üzere her sene muayyen bir meblað karþýlýðýnda devamlý elde bulundurmak üzere
kiralama muamelesine "ihtikar" veya "istihkâr" denir. Bu þekilde
kiralanan araziye de "arazi-i muhterekede" denir. Arazi-i muhterekede
ortak yapýlmýþbinadaki hissesini ortaðýndan baþkasýna satabilmesi için bu
arazideki hissesinin kira bedelini veya araziyi sultaniyedeki tasarruf hakkýný
satacaðý kimseye selahiyetli bir kimsenin izniyle devretmesi lâzýmdýr. Bu
surette taraflardan hiç birisi zarar görmez. Çünkü binanýn satýlan hissesi
arazi ile beraber teslim edilmiþ olur da satýn olan kimse satan kimsenin yerine
geçmiþ olur. Bu meselelerin tamamý kitabýmýz Ukûdu'd-dürriyye
Tenkihu'l-fetâvâ't-Hâmîdiyye'dedir.
METÝN
Bir hânede ortak olan iki kimseden birisi,
o haneden muayyen bir odayý veya muayyen bir odadaki hissesini satsa, diðer
ortak için o satýcý iptal hakký vardýr. Çünkü satýlan hissenin taksimde
ortaðýnýn hissesine düþme ihtimali bulunduðundan satmýþ olduðu hissesi belli
deðildir.
Vâkýât'ta zikredilmiþtir ki; iki kiþi
aralarýnda ortak olan arsada ortak bir bina yapýp, ortaklardan birisi yalnýz
binadaki hissesini ortaðýndan baþkasýna satsa, câiz olmaz. Çünkü bu satýþ iki
þýktan hâli deðildir
1 - Binadaki hisse, arsa üzerinde
býrakýlmak þartýyla satýlýr. Bu ise câiz deðildir, Bunda satýn alan için
satýþtan baþka menfaat vardýr. Sanki satýþta arsanýn kiralanmasý da þart
koþulmuþ gibi olur. Bunda ise bir akdi, diðer bir akde sokma bulunduðundan câiz
deðildir.
2 - Binadaki hisse, yýkýlmak þartýyla
satýlýr. Bunda da hissesini satmayan ortaða zarar vardýr. Zarar ise þer'an
yasaklanmýþtýr.
Fetâvâ'da zikredilmiþtir ki; bir kaç kimse
arasýnda ortak bir koru bulunup bunlardan birisi ayrýlmamýþ hissesini satsa,
aðaçlarýn da kesilme zamaný gelip kesilmesinde aðaçlara bir zarar olmazsa,
satýlmasý câiz olur. Taksim edildikten sonra satýn alanýn aðaçlarý kesmesi
câizdir. Çünkü taksim edilmesinde bir zarar yoktur.
Nevâzil'de zikredilmiþtir ki; bir kimse
arazideki hissesini deðil aðaçlardaki hissesini ortaðýnýn izni olmaksýzýn
baþkasýna satsa bakýlýr: Eðer aðaçlarýn kesilme zamaný gelmiþse satýþ câiz
olur. Çünkü taksim edilmekle satýn alan zarar görür.
Yine Nevazil'de zikredilmiþtir ki; bir
þahýs arsasýný deðil binanýn arsa üzerinde býrakýlmasý þartýyla satsa, bu satýþ
da fâsiddir. Bu meselelerin tamamý Ýmâdiyye'nin üçüncü faslýnda zikredilmiþtir.
Mal sahiblerinin sun'u ve tesiri olmaksýzýn
meselâ; iki kese parçalanýp içlerindeki paralarýn birbirine karýþmýþ olmasý
gibi suretlerde mal sahiblerinden birinin izni olmadan diðerinin satmasý câiz
olmaz. Çünkü böyle karýþma suretlerinde karýþmýþ olan þeylerin cüzlerinde her
birinde ortaklýk yaygýn deðildir. Fakat hamam, deðirmen köle ve hayvan gibi
þeylerin karýþmalarý suretinde ortaklardan biri bunlardaki hissesini ortaðýnýn
izni olmadan baþkasýna satsa ittifakla sahih olur. Nitekim musannýf bunu
fetâvâsýnda beyan etmiþtir.
Musannýfýn "Ortaklardan biri hissesini
ortaðýndan baþkasýna ortaðýnýn izni olmadan satsa, sahih olur."
ifadesindeki "satma" ile mülkden çýkarýlma murad edilmiþtir. Ýsterse
bu mülkden çýkarýlma hibe veya vasiyet yoluyla olsun. Bu bahsin tamamý
"Errisâletü'l-mübareke fil eþyal'i-müþtereke" adlý eserdedir. Bu
risâle fetva vermeye mübtelâ olan zevata fâidelidir. Dürer üzerine hâþiye yazan
Vânî, þuf'ayý da ziyade etmiþtir, ona müracaat et!
Þirket-i mülk ile müþterek maldan ortaðýnýn
gâib olmasý halinde diðer ortaðýnýn faydalanmasý câiz midir? Eðer ortak olan ev
veya hizmetçi olursa bunlardan faydalanmasý câizdir. Ortak olan arazi olursa
bakýlýr: Eðer arazinin ekilmesi arazi için faydalý olursa bundan faydalanmasý
da caiz olur. Arazinin ekilmesi arazi için faydalý olmazsa bundan faydalanmasý
caiz olmaz. Ortak olan mal hayvan olursa bundan faydalanmasý caiz olmaz. Bu
bahsin tamamý Fusuleyn'in otuz üçüncü faslýndadýr.
ÝZAH
"Diðer ortak için o satýþý iptal hakký
vardýr ilh..." Ortaða bu iptal hakkýnýn tanýnmasýna hâne taksim edilirken
ortaðýn zarar görmesi sebeb gösterilmiþtir.
"Yalnýz binadaki hissesini
ilh..." Eðer arsadaki hissesiyle binadaki hissesini beraber satarsa câiz
olur. H.
"Nevâzil'de zikredilmiþtir ki
ilh..." Nevâzil'de zikredilen bu mesele fetâvâda zikredilen meselenin
aynýdýr. Fakat Nevâzil'de zikredilen suret daha açýk olduðu için þârih onu
tekrar zikretmiþtir. Bundan anlaþýlmýþtýr ki ortaklardan biri korudaki toprak
ve aðaç hissesini ortaklarýndan baþkasýna satsa, her ne kadar aðaçlarýn kesilme
zamaný gelmemiþ olsa bile satýþ câiz olur. Çünkü ortaklardan biri, diðerinden
aðaçlarýn kesilmesini isteyemez. Zira toprak kendi mülküdür. Bundan dolayý
birinin kendi hissesindeki aðaçlarý kesmesiyle diðerleri zarar görmez.
"Nitekim musannýf bunu fetâvâsýnda
beyan etmiþtir ilh..." Musannýfýn fetâvâsýnda beyan edilen ile bizim yukarýda
aralarýndaki farký zikrettiðimiz karýþmak ve karýþtýrmak suretiyle ortak olan
mal ile mirâs ve satýn alma suretiyle ortak olan mal meseleleri murad
edilmiþtir. Çünkü satýþýn sahih olmasý için satýlan þeyin teslim edilirken
ayrýlmasý þart deðildir. Zira fukahâ hamam, deðirmen, köle ve hayvan gibi
ayrýlmasý mümkün olmayan ortak þeylerdeki hissenin satýlmasýnýn sahih olduðuna
ittifak etmiþlerdir.
"Vâni ilh..." Yani Dürer haþiyesi
sahibi Vani, mallarýn karýþtýrýlma ve karýþmasý suretlerinin üzerine þuf'ayý da
ziyade edip demiþtir ki: Lâyýk olan þuf'a suretinin de istisnâsýna iþaret
etmekti. Çünkü iki kimse, mirâs yoluyla bir araziye mâlik olanlar, bunlardan
birisi arazideki hissesini ortaðýndan izinsiz satamaz. Bu suret karýþma
suretinden hariç deðildir. Bilakis cebri sebeble þirket kabilindendir. Artýk
arazi kendilerine mirâs yoluyla intikal edince, her biri hissesinde - her ne
kadar ortaðýnýn þuf'a hakký olsa bile - tasarruf eder.
Ben derim ki: Ortaklardan birisi, ortak
olan maldaki hissesini ortaðýndan baþkasýna ortaðýnýn izni olmadan satsa, sahih
olur." ifadesinden karýþmýþve karýþtýrýlmýþ ortak mallarýn istisna
edilmesi bunu teyid eder.
Velhâsýl, satýþýn sahih olmasý ortaðýn
iznine baðlýdýr. Bu, þuf'ada hâsýl olmaz. Çünkü hânedeki hissenin satýlmasý -
her ne kadar ortaðýn hâneyi þuf'a ile alma hakký olsa bile - sahihtir. Zira
ortak þuf'a hakkýný dâvâ ederse, onu satýn almaya mâlik olur. Þuf'a hakkýný
davâ etmeyip susarsa ortak satýþa izin versin vermesin satýlan sehim satýn
alanýn mülkü olarak baki kalýr.
"Ortak olan ev veya hizmetçi
ilh..." Câmiu'l-Fûsuleyn'de zikredilmiþtir ki; ortak bahçe sahiplerinden
birisi gaib olduðunda diðeri bahçeye bakar, meyveleri olduðunda onlarý satar,
kendi hissesini alýr, ortaðýnýn hissesini saklar. Ortaðý geldiðinde ya satýþa
izin verir, parasýný alýr veya meyvelerinin kýymetini ödettirir. Hazýr olan
ortak meyvelerin haracýný verirse gaib olan ortaðý adýna vermiþ olduðu haraç
teberru olmuþ olur.
Ortak arazi sahiplerinden birisi gaib
olduðunda, hazýr olan ortak arazinin hepsini ekse arazi aralarýnda taksim
edilir. Bu ekini eken ortaðýn hissesinde kalan kýsým hâli üzere býrakýlýr.
Ekini eken ortaða gaib ortaðýn hissesinde kalan mikdarýn ekinlerini sökmesi
emredilir. Sökmekle araziye noksanlýk gelmiþse, bu noksanlýk kendisine ödettirilir.
Bu, ekin olgunlaþmadýðý takdirdedir. Eðer ekin olgunlaþmýþ veya olgunluða
yaklaþmýþ ise, gaib olan bu ekinden hisse alamaz. Ancak ekmekle araziye
noksanlýk gelmiþ olursa, hissesine düþen noksaný ekin eken ortaðýna ödettirir.
Çünkü ekin eken kimse, ortaðýnýn hissesini gasbetmiþ demektir.
Ben derim ki: Camiu'l-Fûsuleyn'de
zikredilen bu mesele ortaklarýn ikisi de hazýr olup biri diðerinin izni
olmaksýzýn kendi tohumlarýyla ektiði takdirdedir. Çünkü ortak arazi, gaib olan
ortak ile hazýr olan ortak arasýnda taksim edilemez. Ayný zamanda ortaðýnýn
gaib olmasý halinde hâzýr olan ortak araziyi gasbetmiþ sayýlmaz. Gasbetmiþ
sayýlsa, ekmiþ olduðu ekin kendisinin olmaz. Evet, ekin ekmek tarlaya noksanlýk
veriyorsa gasbetmiþ sayýlýr. Çünkü Câmiu'l-Fûsuleyn'de: "Ekin ekmek
tarlaya faydalý olup noksanlýk vermeyeceði bilinirse, hâzýr olan ortak arazinin
tamamýný ekebilir. Çünkü bu þekilde ekmede gaib ortaðýn delâleten izni vardýr.
O halde, gaib olan ortak gelince o da arazinin tamamýndan hâzýr olan ortaðýn
faydalandýðý müddet kadar faydalanýr. Eðer ekmenin araziye noksanlýk vereceði
veya ekmemenin faydalý olup araziyi kuvvetlendireceði bilinirse, hazýr olan
ortak arazinin hiç bir kýsmýný ekemez. Çünkü bu takdirde gaib ortaðýn delâleten
izni yoktur. Kezâ ortaklardan biri ölürse, diðer ortak araziyi ekebilir."
diye fetva verilmiþtir.
Ben derim ki: Kýnye'de: "Hazýr olan
ortaðýn ekmiþ olduðu, ortak mülke ücret vermesi lâzým gelmez. Gâib olan ortaðýn
ortak olan mülkü hazýr olan ortaðýn kullandýðý müddet kadar kullanmasý da lâzým
gelmez. Çünkü muhaye (ortak bir malý sýra ile kullanma) husumetten sonra
mu'teberdir. Bu, bâbýn sonunda Manzûme'den naklen zikredilecek söze muvafýktýr.
Fakat Câmiu'l-Fûsuleyn'de geçene muhâliftir.
Hâniyye'den naklen Tenvîru'l-Besâir'de
zikredilmiþtir ki; hâne de arazi gibidir. Gaib ortak dönünce hâzýr olan ortaðýn
hânede oturduðu kadar oturur. Fukahâ bunu güzel görmüþlerdir. Ýmam Muhammed'den
de böyle rivâyet edilmiþtir. Fetva da bunun üzerinedir. Bu faslýn tamamý Gasb
bahsinde gelecektir,
"Bunlardan faydalanmasý câizdir
ilh..." Hâniyye'de zikredilmiþtir ki; hâzýr olan ortak hânenin hepsinde
hissesi mikdarý oturabilir. Diðer bir rivâyete göre, hâneden hissesi kadar
yerde oturabilir. Eðer binanýn harab olmasýndan korkarsa, binanýn hepsinde oturabilir.
Ýki rivâyet arasýndaki fark:
Meþhur olan rivâyete göre; hânenin yarýsý
hâzýr olan ortaðýn olursa, binanýn hepsinde hissesi kadar müddet mesela: Altý
ay oturur, Ýkinci rivâyete göre; hânenin yalnýz yarýsýnda oturabilir. Bu,
binanýn hepsinde oturulmadýðý takdirde bina harab olmayacaðýna göredir. Eðer
binanýn harab olmasýndan korkarsa, binanýn hepsinde devamlý oturur.
Câmiu'l-Fûsuleyn'de: "Hazýr olan
ortak, ortak köledeki hissesine göre köleyi hizmetinde kullanýr." diye
yazýlýdýr.
"Ortak olan mal hayvan olursa bundan
faydalanmasý câiz olmaz ilh..." Çünkü hayvana binmede insanlar farklýdýr.
Ortak evde oturma ve ortak köleyi hizmete kullanmada insanlar farklý deðildir.
Ortak evde oturan bir kiþi olursa bu doðrudur. Eðer aile kalabalýk olursa,
þübhe yok ki evde oturmak hayvana binmekten daha çok farklýdýr. Kezâ ortak
köleyi hizmette kullanmak da iþin azlýðý ve çokluðuyla deðiþir.
Vehbâniyye þerhinde: "Hazýr olan
ortak, yalnýz ortak hayvana binmekten men edilmiþtir. Fakat köle, ev, bað,
bahçe gibi ortak olan þeyleri kullanmaktan men edilmemiþtir." diye
zikredilmiþtir.
METÝN
Ortaklýðýn bir nevi de þirket-i akiddir.
Yani akid sebebiyle vâki olan ve vekâleti kabul eden ortaklýktýr.
Þirket-i akdin rüknü icabla kabuldür.
Ýsterse bu icabla kabul mânen olsun, Mesela: Bu kimse, bir þahsa bin lira verip
"sen de bin lira koy ve mal satýn al! Hâsýl olan kâr aramýzda ortak
olsun!" deyip o þahýs da bir þey söylemeden bin lirayý kabul ederek onun
dediði gibi yapsa, mânen kabul de bulunmuþ olur ve þirket-i akid yapýlmýþ olur.
Þirket-i akdin þartý, üzerine akid yapýlan
malýn vekâleti kabul eder olmasý ve kârdan muayyen bir mikdar parayý
ortaklardan birine vermeyi þart koþma gibi ortaklýðý kesecek bir anlaþma
bulunmamasýdýr. Çünkü bazen ortaða verilmesi tayin edilen mikdardan baþka bir
þey kâr edilemez. O da þart koþulan ortaða verilir. Halbuki þirket-i akdin
hükmü, ortaklarýn kârda ortak olmalarýdýr.
=Kârýn ortaklar arasýnda farklý olarak þart
kýlýnmasý sahihtir. Fakat zararýn þart kýlýnmasý sahih deðildir =
Odun toplama gibi mubah olan þeylerde
ortaklýk sahih olmaz.
Þirket-i akid dört kýsma ayrýlýr:
1 - Þirket-i mufavaza
2 - Þirket-i inân
3 - Þirket-i tekabbül
4 - Þirket-i vücûh
Þirket-i tekabbül ile þirket-i vücûhdan her
biri þirket-i mufavaza veya þirket-i inân da olurlar. Nitekim gelecektir.
Ortaklar arasýnda sermayede, karda, alým
satýmda, dinde eþitlik bulunmak üzere yapýlan bir ortaklýktýr. Bu ortaklýkta
ortaklardan her biri diðerinin vekil ve kefili olur. Çünkü bilinmeyen bir þeye
kasden vekil ve kefil olmak caiz deðildir. Fakat bilinmeyen bir þeye baþka bir
þey zýmnýnda vekil ve kefil olmak sahihtir.
Alým - satýmda eþit olmak dinde eþit olmayý
da gerektirir. Ýmam Ebû Yusuf'a göre; dinleri ayrý olanlarýn þirket-i mufavaza
kurmalarý kerâhetle câizdir. Kitabete kesilmiþ veya ticarete izin verilmiþ olsa
bile köle ile hür, çocuk ile bâlið ve Müslüman ile kâfir orasýnda þirket-i inân
sahih olursa da þirket-i mufavaza sahih olmaz. Çünkü aralarýnda eþitlik yoktur.
Kefâlete ehil olmadýklarý için iki çocuk
arasýnda ve kýymetleri farklý olduðu için iki köle arasýnda þirket-i mufavaza
câiz olmaz. Mufavaza lâfzý her þeyde eþit olmak mânâsýna olan tefvizden
alýnmýþtýr.
Þirket-i mufavazadaki þartlar: þirket-i
inânda þart olmadýðýndan þirket-i mufavazanýn sahih olmadýðý yerde, þartý
bulunduðu için þirket-i inân sahih olur. Nitekim ileride gelecektir.
Þirket-i mufavaza, Hanefîler ile Þâfiîler
arasýnda - her ne kadar besmele çekilmemiþ hayvanda tasarruflarý farklý ise de-
sahih olur. Çünkü dinleri birdir ve hüccet ile ilzam velayeti sâbittir.
ÝZAH
"Þirket-i akdin rüknü icabla kabuldür
ilh..." Yani þirket-i akdin rüknü lâfzan ve mânen icab ve kabuldür.
Mesela: Bir kimse bir þahsa "seni þu ticaret nevinde ortakçý kýldým"
deyip o þahýs da "kabul ettim" dese lâfzan icab ve kabul ile þirket-i
akid yapýlmýþ olur. Mânen þirket-i akdin nasýl yapýldýðý metinde geçmiþtir.
"Þirket-i akdin þartý ilh..."
Þirket akidlerinin bütün suretlerinde, ortaklardan her birinin kazandýklarý
kârýn aralarýnda ortak olmasý için her biri diðerinin vekili olur. Yani kendi
sehminde asil ortaðýnýn sehminde vekil olarak kâr etmiþ olur. Eðer her biri
kendi sehminde asil, ortaðýnýn sehminde vekil olmamýþ olsa kazandýklarý kâr
aralarýnda ortak olmayýp satýn alýnan mal olana mahsus olur. Fetih.
"Odun toplama gibi ilh..." Yani
odun toplama, av avlama, ot biçme gibi mubah olan þeylerde vekil tâyini
olmadýðýndan þirket-i akid sahih olmaz. Çünkü bunlar kazananýn mülkü olur.
"Þirket-i akdin hükmü, ortaklarýn
kârda ortak olmalarýdýr ilh..." Bundan dolayý ortaklardan birine kârdan þu
kadar mikdar verilmek üzere antlaþma yapýlsa ortaklýk fâsid olur. Çünkü o tâyin
edilen mikdardan ziyade kâr etmemek ihtimali vardýr. Buna göre diðer ortaklar
kârdan mahrum kalarak ortaklýk kesilmiþ olur.
T E N B Ý H : Þirket-i akid kuran
kimselerin þirket kurduklarýna dair þâhid tutarak sened yapmalarý mendubdur.
Ýmam Muhammed'e göre; þirket-i akid senedi
þöyle yazýlýr: "Fülan ile fülan Allah'dan ittika ve emâneti yerine
getirmek üzere ortak olmuþlardýr." denildikten sonra her birinin
sermayeleri beyan edilir. Ellerinde bulunan sermaye ile her ikisi birden veya
ayrý ayrý olarak peþin ve veresiye alýpsatabilirler. Her ne kadar þirket-i akid
ile ortaklardan her biri bu muameleleri yapabilirler ise de, bazý âlimlere göre
bunlarýn açýklanmasý lâzýmdýr. Aralarýndaki kârýn sermayelerine göre olacaðý da
açýklanýr.
Biz Hanefilere göre; kârýn aralarýnda
farklý olacaðýný þart koþarlarsa, bunun da yazýlmasý lâzýmdýr. Birinin bu
tarihten önce kendisi için almýþ olduðu malda diðerinin hak iddia etmemesi için
ortak olduklarý günün tarihinin yazýlmasý da lâzýmdýr. Fetih.
"Þirket-i tekabbül ile þirket-i
vücûhtan her biri þirket-i mufavaza veya þirket-i inân da olurlar ilh..."
Bu takdirde þirket-i akid altý kýsým olmuþ olur. Buna göre musannýf "Þirket-i
akid: Þirket-i emvâl, þirket-i amûl, þirket-i vücûh kýsýmlarýna ayrýlýr.
Bunlardan her biri de þirket-i mufavaza veya þirket-i inân nev'ilerine
ayrýlýr." demeliydi. Nitekim Tahâvî. Kerhî ve Zeylaî de böyle
zikretmiþlerdir.
"Bu ortaklardan her biri diðerinin
vekil ve kefili olur ilh..." Yani ortaklardan her biri diðer ortaðýnýn
lehine olan hususta vekili, aleyhine olan hususta kefili olur. "Tarifte
vekâletin zikredilmesinde bir fâide yoktur. çünkü vekâlet þirket-i mufavazaya
mahsus olmayýp diðer þirket nev'ilerinde de vardýr." diye itiraz edilmiþ:
buna Nehir sahibi: "Baþkasýnýn þartý olsa bile bir þeyin þartýnýn
zikredilmesinde þaþýlacak bir þey yoktur. Tarifte vekâlet ile kefâletin beraber
þart olduðu zikredilmiþtir. Bu ise þirket-i mufavazaya mahsustur." diye
cevap vermiþtir.
"Alým - satýmda eþit olmak dinde eþit
olmayý gerektirir ilh..." Çünkü kâfirin satýn aldýðý þarap veya domuzu
Müslüman satamaz. Halbuki þirket-i mufavazanýn þartý ortaklardan her biri
diðerinin satýn aldýðý þeyin hepsini satabilmektir. Zira ortaklar alým satýmda
birbirlerinin vekilidirler. Müslüman þarap veya domuzu satýn da alamaz, Bu
yüzden alým satýmdaki eþitlik þartý bulunmamýþ olur. Ýbn-i Kemâl.
"Müslüman'la kâfir arasýnda
ilh..." Bu ifadeden Hýristiyan ve Mecusî gibi iki zimmî arasýnda þirket-i
mufavazanýn sahih olacaðý anlaþýlmaktadýr.
"Aralarýnda eþitlik yoktur
ilh..." Yani köle ile hür kimse arasýnda þirket-i mufavaza sahih olmaz.
Çünkü köle alýþ - veriþe ve kefil olmaya ancak efendisinin izniyle mezun olur.
Hür kimse ise kendisi mâlik olur. Çocuk ile bâlið kimse arasýnda da þirket-i
mufavaza sahih olmaz. Zira çocuk kefil olmaya asla mâlik olamaz, alýþ veriþe
velisinin izniyle mâlik olur; bâlið kimse ise bunlarýn ikisine de mâlik olur.
Kâfir ile Müslüman arasýnda þirket-i mufavaza sahih olmaz. Çünkü kâfir þarabý
alýp satabilir; Müslüman ise katiyen þarabý alýp satamaz. Dürer, Nehir.
"Þirketi mufavaza Hanefiler ile
Þâfiiler arasýnda ilh..." Þirket-i mufavaza, Hanefî mezhebinden olan bir
kimse ile Þâfiî mezhebinden olan bir kimse arasýnda sahih olur. Her ne kadar
Þâfiî mezhebinden olan ortaðýn üzerine besmele çekilmemiþ bir hayvaný satýn
almasý câiz olup, Hanefi mezhebinden olan ortaða göre, câiz deðilse de yine
ortak olmalarý sahih olur. Çünkü dinleri ve inançlarý bir olduðu için
aralarýnda eþitlik vardýr. Zira "Üzerine besmele çekilmeyen hayvanýn mal-ý
mütekavvim (þer'an alýnýp satýlmasý ve faydalanýlmasý mubah olan mal)
olmadýðýna delil bulunduðundan ve ortaklarýn dinleri de bir olduðundan Hanefî
mezhebinden olan ortak Þâfiî mezhebinden olan ortaðýný delil ile ikna eder de
Þâfiî mezhebinden olan ortak Hanefî mezhebinden olan ortaðý gibi üzerine
besmele çekilmeyen hayvanda tasarrufda bulunmaz. Fakat kâfir böyle deðildir.
Çünkü þarabýn ve domuzun alýnýp satýlmasýnýn yasak olduðuna dair delil mevcud
ise de kâfir bizim dinimizi kabul etmemiþ olduðundan delille onu ikna edemeyiz.
Bu yüzden kâfir ile Müslüman arasýnda þirket-i mufavaza caiz deðildir.
METÝN
Þirket-i mufavaza, ortak olanlar mânâsýný
bilmeseler de mufavaza lâfzýyla yahut -mufavaza lâfzýný söylemezlerse, itibar
manâya olup lâfza olmadýðýndan - mufavazanýn gerektirdiði þeylerin hepsini
beyan etmekle sahih olur. Artýk þirket-i mufavaza sahih olarak kurulduðunda
ortaklardan her birinin satýn aldýðý þey aralarýnda ortak olur. Ancak ehil ve
ýyalinin yiyeceði giyeceði için satýn aldýðý þeyler istihsânen ortak olmaz.
Çünkü nâlýn delaletiyle bilinen þeyler sözle þart koþulmuþ gibi olduðundan
ortaklardan her birinin ehil ve ýyâlinin nafaka ihtiyaçlarý þirket-i
mufavazadan istisna edilmiþ olur. Ortaklardan biri cinsi yakýnlýkta bulunmak
için satýn aldýðý cariyeye bile diðer ortaðýnýn izin vermesiyle mâlik olur.
Ýzin vermezse cariye ortak olur. Yenilecek ve giyilecek þeylerin parasýný satan
kimse, ortaklarýn hangisinden isterse ondan alabilir. Eðer satýn alan bunlarýn
parasýný ortak maldan vermiþ ise diðer ortak hissesi mikdarýný ondan alýr.
Ortaklardan birisine ticaretle, ödünç olmakla, gasbetmekle, helâk etmekle,
ortaðýnýn emriyle bir mala kefil olmakla lâzým gelen bütün borçlar -her ne
kadar bu borçlar kendi ikrarýyla lâzým olsa bile- diðer ortaðýna da lâzým olur.
Ancak ortaklardan birisi lehine þahidliði kabul edilmeyen kimseye -isterse bu
kimse iddet bekleyen karýsý olsun - borcu bulunduðunu ikrar ederse bu borç
yalnýz kendisine lâzým gelir. Mehir Hulu' bedeli, cinayet diyeti, kendisinde
ortaklýk sahih olmayan her bir borç ortaklardan hangisine lâzým olursa yalnýz
onun ödemesi icap eder.
Ýki ortaktan birisine lâzým olan borcun
diðerine de lâzým olmasýnýn fâidesi: Bir kimse, ortaklardan birinin üzerinde
alacaðý bulunduðunu iddia etse, diðerine bilgisi olmadýðýna yemin ettirebilir.
Eðer gâib olan ortaðýn üzerinde alacaðý bulunduðunu iddia ederse, hâzýr olan
ortaða bilgisi olmadýðýna dâir yemin ettirebilir. Sonra gaib olan ortak geldiðinde
kendisine yemin ettirilir. Valvalciyye.
ÝZAH
"Mufavazanýn gerektirdiði þeylerin
hepsini beyan etmekle sahih olur ilh..." Mesela: Hür, bâlið, Müslüman veya
zimmî olan iki kimseden birisinin diðerine "Seni ticarette peþin veya
veresiye muamelelerde müsâvî olarak mâlik olduðumuz nakid ve ortaklýða
elveriþli her þeyde ortak kýldým. Alýþ - veriþlerimizde lâzým gelen her þeyde
birimiz diðerine kefil olur." demesiyle þirket-i mufavaza sahih olur.
Fetih.
= Çok defa çiftçiler arasýnda þirket-i
mufavaza suretinde vâki olan ortaklýk beyanýnda =
T E N B Ý H : Çiftçilerden veya esnaftan
birisi öldüðünde çocuklar terekeyi taksim etmeyip de onda beraber çalýþsalar
veya büyük kardeþleri bütün iþleri üzerine alýp, diðerleri onun yanýnda onun
emriyle çalýþsalar fakat bunlar mufavaza lâfzýný açýk olarak veya mufavazanýn
gerektirdiði þeyleri de beyan etmeyip mutlak surette çalýþsalar, terekenin
ekserisi veya hepsi urûz (nakidlerden ,hayvanlardan, ölçek ve tartý ile
satýlanlardan baþka olan mallar) olduðundan bunda þirket-i akid sahih olmaz.
Þübhe yok ki; bu þirket-i mufavaza da deðildir. Zamanýmýzda bilgisi olmayan
kimseler bunun þirket-i mufavaza olacaðýna fetva vermiþlerdir. Halbuki bu,
þirket-i mufavaza olmayýp þirket-i mülktür. Nitekim bunu Tenkîhu'l-Hamidiyye'de
yazdýktan sonra Fetâvâ-i Hânûtî'de ayný minval üzere açýklanmýþ olduðunu
gördüm. Bunlarýn çalýþmalarý bir arada olup her birinin elde ettiði
ayrýlmayacak þekilde olursa, her ne kadar bunlar çalýþmada ve fikir vermede
farklý olsalar bile, kazandýklarý aralarýnda eþit þekilde ortak olur. Bunlardan
biri kendi nefsi için bir þey satýn alýrsa, kendisinin olur. Eðer satýn aldýðý
þeyin parasýný ortak maldan vermiþse, ortaklarýnýn hissesini öder. Bunlardan
biri borçlanýrsa, alacaklý yalnýz ondan ister.
Fetâvâ-i Hayriyye sahibine "Aileleri
ve kazançlarý bir arada olan öz kardeþlerden her biri diðer kardeþine bütün
malda tasarruf etme hakký verip, bunlardan biri satýn aldýðý bahçeyi kendisi
için satýn almýþ olduðunu iddia etse, bunun hükmü nedir?" diye sorulmuþ, o
da: "Diðer kardeþler bu ortaklýðýn þirket-i mufavaza olduðuna þâhid
getirirlerse -her ne kadar bahçeyi satýn alan kendisi için aldýðýný alýþ
senedinde yazdýrsa bile- þahidler kabul edilip bahçe ortak olur." diye
cevap vermiþtir. Fetâvâ-ý Hayriyye.
"Ýstihsânen ortak olmaz ilh..."
Kýyasa göre; satýn alýnan yenilecek ve giyilecek þeyler de aralarýnda ortak
olur. Çünkü bunlar da ticaret akidlerinden olduklarýndan ortaklýk akdi bunlara
da þâmil olmuþtur.
"Hâlin delâletiyle bilinen þeyler
ilh..." Ortaklardan her biri mufavaza ortaklýðý ile kendi nafakasýnýn,
ehl-ü ýyâlinin nafakasýnýn ortaðýnýn üzerine olmasýný kasdetmez. Nafaka da
ancak satýn almakla temin edileceðinden mufavaza akdinden âdet ve delâlet
yoluyla nafakanýn satýn alýnmasý istisna edilmiþtir. Zira hâlin delaletiyle
bilinen istisna, þart koþulmuþ istisna gibidir.
"Nafaka ihtiyaçlarý ilh..."
Nafaka; oturmak için satýn alýnan veya kiralanan eve, hacca gitmek gibi bir
ihtiyaç için kiralanan bineðe, satýn alýnan katýða da þâmil olur. Bahýr.
"Ortaklardan biri cinsî yakýnlýkta
bulunmak için satýn aldýðý cariyeye bile, diðer ortaðýnýn izin vermesiyle mâlik
olur ilh..." Satýn alan ortak cariyenin parasýný ortak maldan vermiþ ise,
diðer ortak ondan hiç bir þey isteyemez.
"Ortaklardan birisine ilh..."
Alacaklý ortak olursa, bundan istisna edilir. Çünkü Zahiriyye'de zikredilmiþtir
ki; ortaklardan biri diðerine gömlek diksin diye kumaþ satsa veya cinsî
yakýnlýkta bulunsun diye cariye satsa veya ehline yedirsin diye yenilecek madde
satsa, bu satýþ câiz olur. Ama ticaret için bir þey satsa, câiz deðildir, câiz
olan surette para yalnýz satýn alan ortaða lâzým gelir, diðer ortaða lâzým
gelmez. Bahýr'da da böyle ifade edilmiþtir.
Ben derim ki: Kafi'de Hâkîm'in zikrettiði
gibi paranýn yarýsý satýn alan ortaðýn yarýsý da diðer ortaðýn olur. Satýþ da
câizdir. Çünkü satýn alan bu malý kendisi için almýþ olduðundan aralarýnda
ortak olmaz. Fakat ticaret için satýn almýþsa, bu satýþ sahih olmaz. Çünkü
satýþýn sahih olmasýnda bir fâide yoktur. Zira satýþ sahih olsa, satýn alýnan
mal eskiden olduðu gibi aralarýnda ortak olur. Bundan dolayý Kâfî'de: iki
ortaktan birisine mirâs bir köle kalsa da onu ticaret için diðer ortaðýna
satsa, satýþ câiz olur. köle aralarýnda ortak olur." diye zikredilmiþtir.
Bunun sebebi: Burada satýn almâ bir fâide ifade eder. Çünkü köle satýn
alýnmadan önce ortak deðildi. Benim anladýðým budur.
"Ticaretle ilh..." Meselâ:
Ortaklardan birisine câiz olan satýþla satýn aldýðý malýn parasý veya fâsid
olan satýþla satýn aldýðý malýn kýymeti -bu satýn alýnan mal gerek aralarýnda
ortak olsun gerekse satýn alana mahsus olsun - yahut kendisi için veya ticaret
için kiraladýðý þeyin ücreti gibi lâzým olan bir borç diðer ortaðýna da lazým
olur. Bahýr.
"Ödünç olmakla ilh..." Yani
ortaklardan birisine lâzým olan borç diðer ortaðýna da lazým olur. Fakat
ortaklardan birisi ortak olan bir malý ödünç veremez. Bahýr.
"Ortaðýnýn emriyle bir mala kefil
olmakla ilh..." Yani ortaklardan biri diðer ortaðýnýn emriyle kefil olup
borçlansa, bu borç diðer ortaðýna da lâzým olur. Bu, Ýmam Azam'a göredir.
Ýmameyn'e göre, kefil olarak borçlanma teberru olduðu için ortaðýna bir þey
lâzým gelmez.
Ýmam-ý Azam'ýn delili: Kefil olarak
borçlanma baþlangýç itibariyle teberru, sonuç itibariyle muavazadýr. Zira
kefil, kefil olduðu þahýstan -eðer onun emriyle kefil olmuþsa- ödediði parayý
alýr. Nefse kefil olma böyle deðildir. Çünkü nefse kefil olma hem baþlangýç
itibariyle, hem de sonuç itibariyle teberrudur.
Ortaklardan biri diðer ortaðýnýn emri
olmaksýzýn bir mala kefil olarak borçlansa, sahih olan kavle göre, diðer
ortaðýna lâzým gelmez. Çünkü bunda muavaza mânâsý yoktur. Bu bahsin tamamý
Fetih'dedir.
"Ancak ortaklardan birisi lehine
þâhidliði kabul edilmeyen kimseye ilh..." Yani þirket-i mufavaza ile ortak
olan ortaklardan biri üzerine ticaret, gasb veya kefâlet gibi bir sebeble lâzým
gelen bir borç diðeri üzerine de lâzým gelir. Zira bunlar birbirinin
kefilidirler. Bundan dolayý birinin ikrarý kendihakkýnda nasýl geçerli ise,
ortaðý hakkýnda da ayný þekilde geçerlidir. Ortaklardan birisi borç ikrar
ettiðinde, alacaklý hangisinden dilerse isteyebilir. Satma, satýn olma,
kiralama gibi ortaklýk geçerli olan muamelelerden dolayý ortaklardan birine her
ne þekilde borç lâzým gelirse, diðerine de lâzým gelir. Fakat ortaklardan
birisi lehinde þâhidliði câiz olmayan bir kimse için meselâ: Usûlü (ne kadar
yukarý çýkarsa çýksýn babasý, babasýnýn babasý), fürû'u (ne kadar aþaðý inerse
insin çocuðu çocuðunun çocuðu) veya zevcesi lehine bir þey ikrar etse, bu ikrar
kendi hakkýnda geçerli olursa da, ortaðý hakkýnda geçerli olmaz. Bu Ýmam-ý
Azam'ýn kavlidir. Ýmameyn'e göre ise, bu ikrar ortaðý hakkýnda da geçerli olur.
Ancak kölesiyle mükâtebi hakkýnda geçerli olmaz.
"Ýsterse bu kimse iddet bekleyen
karýsý olsun ilh..." Yani ortaklardan birisi, boþanmýþ ve iddet bekleyen
karýsýnýn lehine bir þey ikrar etse, bu ikrar yalnýz kendi hakkýnda geçerli
olur. Fakat âzâd etmiþ olduðu ümmüveledi iddet içinde olsa bile lehine bir þey
ikrar etse, diðer ortaðýna da lâzým gelir. Çünkü efendinin ümmüveledin lehine
þehâdeti câizdir. Ama iddet içindeki karýsýnýn lehine þehâdeti câiz deðildir.
"Hulu bedeli ilh..." Yani bir
kadýn bir kimseyle þirket-i mufavaza kurduktan sonra kocasýndan mal
karþýlýðýnda boþansa veya mal karþýlýðýnda boþanýp bu yüzden borçlu bulunduðunu
ikrar etse, bu borç ortaðýna lâzým gelmez. Fetih.
"Cinâyet diyeti ilh..." Yani
ortaklardan biri bir adama karþý iþlemiþ olduðu cinâyetten dolayý kendisine
cinâyet diyeti lâzým gelse, bu diyet diðer ortaðýna lâzým gelmez. Ama bir
hayvana karþý iþlemiþ olduðu cinayetten veya yýrtmýþ olduðu elbiseden dolayý
kendisine ödenmesi lazým gelen bedel, Ýmam-ý Azam ile Ýmam Muhammed'e göre,
diðer ortaðýna da lâzým gelir. Çünkü bedeli ödenen hayvan veya elbise ortaðýnýn
mülkü olur. Nehir.
"Her bir borç ilh..." Mesela:
Ortaklardan bîri kasden adam öldürmeden dolayý sulh olup kendisine diyet lâzým
gelse veya nafakadan dolayý sulh olup borçlansa bunlar diðer ortaðýna lâzým
gelmez. Bahýr.
"Ýki ortaktan birisine lâzým olan
borcun diðerine de lâzým olmasýnýn fâidesi ilh..." Bu ortaklardan birinin
bizzat yapmasýyla diðer ortaðýna lâzým gelen borç ve lazým gelmeyen borç
arasýndaki farký beyandýr.
"Bir kimse, ortaklardan birinin
üzerinde alacaðý bulunduðunu iddia etse ilh..." Yani bir kimse ortaklardan
birinin üzerinde alýþ - veriþ veya baþka bir yol ile alacaðý bulunduðunu dâva
etse, diðer ortaða bir ilgisi olmadýðýna dair yemin ettirebilir. Çünkü
ortaklardan birinin üzerine açýlan dâva diðeri üzerine de açýlmýþ demektir.
Bahýr'da zikredilmiþtir ki; bir kimse
mufavaza ortaklarýndan her ikisi üzerinde alacaðý bulunduðunu iddia edip onlar
da inkâr etse, her birinden yemin isteyebilir. Çünkü ortaklarýn her birinden
kendi fiil üzerine yemin etmesi istenir. Herhangi birisi yemin etmekten
çekinirse borç her ikisine de lâzým gelir. Zira birinin ikrarý her ikisinin de ikrârý
gibidir.
"Sonra gâib olan ortak geldiðinde
kendisine yemin ettirilir ilh..." Bahýr'da zikredilmiþtir ki; bir kimse,
ortaklardan biri üzerinde hata en yaralama diyeti bulunduðunu dâvâ etse, o da
inkâr etse, yemin ettirir. Diðer ortaðýna yemin ettiremez. Kezâ ortaklardan
birinin üzerinde mehir veya hulu bedeli veyahut kasden adam öldürmeden dolayý
sulh olup diyet bulunduðu iddia edilse, bunlar ortaklýða dahil olmadýðýndan
birisine lâzým gelen diðerine lâzým gelmez.
METÝN
Mufavaza ortakçýlarýndan birisine altýn,
gümüþ gibi kendisinde ortaklýk sahih olan bir þey hibe edilse yahut miras kalsa
yahut sadaka verilse yahut vasiyet edilse o da bunlarý alsa ortaklar arasýndaki
eþitlik kalmayacaðý için þirket-i mufavaza þirket-i inâna çevrilmiþ olur. Çünkü
þirket-i mufavazada eþitlik, kurulurken þart olduðu gibi ortaklýk devam ettiði
müddetçe de þarttýr. Eðer mufavaza ortakçýlarýndan birinin eline kendisinde
ortaklýk sahih olmayacak urûz akar gibi bir þey geçse, ortaklýk bozulmaz.
Kendisinde mal zikrolunan mufavaza ve inân
ortaklýðý altýn, gümüþ ile yahut revaçta geçerli diðer paralarý yahut
insanlarýn alýþ-veriþ yaptýklarý altýn, gümüþ külçesi veya erimiþ altýn, gümüþ
parçasýyla sahih olur. Ýnsanlarýn alýþ - veriþ yapmadýklarý altýn, gümüþ
külçesi veya erimiþ altýn, gümüþ parçasý urûz gibidir. Eðer ortaklýkta sermaye
zikrolunmazsa, bu ortaklýk þirket-i tekabbül ve þirket-i vücûh olur. Þirket-i
mufavaza ile þirket-i inân þu þartla, urûz ile de sahih olur; iki kiþiden her
biri kendi urûzunun yarýsýný diðerinin urûzunun yarýsý karþýlýðýnda sattýktan
sonra mufavaza veya inân ortaklýðý kurarlarsa sahih olur. Ýþte bu urûz ile
þirket-i mufavazanýn sahih olmasýnýn çaresidir. Bu iki kiþiden her birinin
kendi urûzunun yarýsýný diðerinin urûzunun yarýsý karþýlýðýnda satmasý her
birinin urûzunun kýymeti müsavî olduðuna göredir. Eðer urûzlarýnýn kýymetleri
farklý olursa, urûzu az olan kimse, kendisiyle ortaklýk sâbit olacak mikdarý
satar. Ýbn-i Kemâl.
Musannýfýn: "Ýki kiþiden her biri
kendi ticaret malýnýn yarýsýný diðerinin ticaret malýnýn yarýsý karþýlýðý
satar." sözü ittifâkîdir, ihtirâzî deðildir. Urûz, para cinsinden olmayan
mallardýr.
= Gaib olan mal ile ortaklýk sahih olmaz =
Mufavaza veya inân ortaklýðý gâib olan mal
veya olacak ile sahih olmaz. Çünkü ortaklýðýn gereði üzerine hareket etmek
mümkün deðildir.
Þirket-i inânda ortaklar birbirinin vekili
olur, kefili olmaz. Bu þirket-i inânýn þartýný beyandýr. O halde alýþ - veriþe
aklý eren, ticarete izin yerilmiþ çocuk, bunak, kadýn, erkek, bâlið, Müslüman,
kâfir, mükâteb gibi kimselerin hepsinden -her ne kadar kefil olmaya ehil
olmasalar bile- þirket-i inân sahih olur. Çünkü þirket-i inân kefil olmayý
deðil, vekil olmayý gerektirir. Bundan dolayý þirket-i Ýnân umum ticaret
üzerine yapýlabileceði gibi hâssaten bir nev'i ticaret üzerine de yapýlabilir.
Mutlak yani bir vakit ile sýnýrlý olmayarak yapýlabileceði gibi bir vakit ile
sýnýrlý olarak da yapýlabilir. Ortaklardan birinin sermayesi ziyade olduðu
halde kârýndan ziyade hisse almaksýzýn yapýlabileceði gibi sermayeleri eþit
olduðu halde kârdan ortaklardan birisine ziyade hisse verilmek üzere de
yapýlabilir.
Þirket-i inânda ortaklar mallarýnýn bir
kýsmýyla ortaklýk yapýp bir kýsmýyla yapmayabilirler.
Þirket-i inân ile ortak olanlarýn
sermayelerinin cinsleri ayrý olup meselâ: Birininki altýn diðerininki gümüþ
olsa veya sermayelerinin vasýflarý ayrý olup meselâ: Birininki beyaz,
diðerininki siyah olsa -her ne kadar sermayeleri kýymetçe farklý olsa bile-
yine þirket-i inân sahih olur.
Sahih olan þirkette kâr, ortaklar arasýnda
anlaþtýklarý þarta göre taksim edilir.
Þirket-i inân ortak olan mallarý birbirine
katmaksýzýn da olur. Çünkü kârdaki ortaklýk akde (anlaþmaya) dayanýp sermayeye
dayanmadýðý için sermayelerin eþit olmasý ayný cinsten olmasý ve birbirine
karýþmýþ bulunmasý þart deðildir.
Þirket-i inânda kefâlet olmadýðý için
ortaklardan birisi, bir þey satýn aldýðýnda parasý yalnýz ondan istenir. Eðer
ortak para mevcud olduðu halde satýn aldýðý þeyin parasýný kendi malýndan
ödemiþse, yarýsýný diðer ortaðýndan alýr. Ortak mal mevcud deðilse ortaðýnýn
izni olmadan bir malý ortak olarak borç almamasý için atýn aldýðý þey yalnýz
kendisinin olur. Bahýr.
ÝZAH
"O da bunlarý alsa ilh..." Yani
bunlarý teslim almak þarttýr. Þürunbulâlî'de: "Bir mal mirâs kalmakla mülk
hâsýl olur ve mufavaza ortaklýðý bozulur." diye zikredilmiþtir. Bu, para
olarak kalan mirâsa hamledilmiþtir. Alacak olarak kalan mirâs böyle deðildir.
Çünkü Zeylaî: "Mufavaza ortakçýlarýndan birine mirâs yoluyla alacak olarak
altýn veya gümüþ kalsa, bunlarý teslim almadýkça ortaklýk bozulmaz. Çünkü
alacak ile ortaklýk sahih deðildir." demiþtir.
"Kendisinde mal zikrolunan
ilh..." Bu ifadenin zikredilmesine hâcet yoktur. Çünkü söz, þirket-i emvâl
hakkýndadýr. Yukarýda geçtiði üzere þirket-i mufavaza ile þirket-i inan,
þirket-i emvale mahsustur.
"Altýn, gümüþ ile ilh..." Yani
þirket-i mufavaza ile þirket-i inân, altýn ve gümüþ gibi yalnýz para cinsinden
olan þeylerle sahih olur. Ölçülen tartýlan ve adedleri birbirine yakýn olan
ticaret mallarý birbirine karýþtýrýlmadan önce mufavaza ortaklýðý veya inân
ortaklýðý meydana gelmez. Eðer bir cinsten olan mallar karýþtýrýlsalar meselâ:
Ýki kimsenin de ticaret mallarý buðday olup birbirine karýþtýrsalar, bundan
sonra ortak olsalar bu þekilde yapýlan ortaklýk Ýmam Ebû Yusufa göre, þirket-i
mülk olur, Ýmam Muhammed'e göre, þirket-i akid olur. Bu ihtilâfýn faydasý, þu
yerde meydana çýkar: Ýki ortakdan birisinin hissesi üzerine fazla kâr
verileceðini þart kýlsalar, Ebû Yusuf'a göre bu ziyade kýlýnan þart
geçersizdir. Ortaklardan her biri mülkü mikdarý kâr alýr. Ýmam Muhammed'e göre;
yapýlan þart geçerlidir. Buðday ve arpa gibi ayrý iki cins ticaret malýný
karýþtýrsalar, ittifakla ortaklýk olmaz.
"Ýki kiþiden her biri kendi urûzunun
yarýsýný diðerinin urûzunun yarýsý karþýlýðýnda sattýktan sonra mufavaza veya
inân ortaklýðý kurarlarsa sahih olur ilh..." Çünkü bu iki kiþiden her biri
kendi ürûzunun yarýsýný diðerinin urûzunun yarýsý karþýlýðýnda satmakla
aralarýnda þirket-i mülk kurulmuþ olur ve bu iki kimseden her biri diðerinin
hissesinde tasarruf edemez. Sonra akid yapmakla þirket-ý akid kurulmuþ olur da
her biri diðerinin hissesinde tasarruf edebilir.
"Mufavaza veya inân ortaklýðý gâib
olan mal ilh..." Ortaklýðýn sahih olabilmesi için sermayenin mevcud olmasý
þarttýr. Yani satýn alma akdi yapýlýrken sermayenin mevcud olmasý þarttýr.
Fakat ortaklýk akdi yapýlýrken sermayenin mevcud olmasý þart deðildir. Bundan
dolayý ortaklýk akdi yapýlýrken sermaye mevcud olmasa ortaklýk sahih olur.
Meselâ: Bir kimse bir þahsa bin lira verip bunun üzerine sen de bin lira koy ve
mal satýn al hâsýl olan kâr aramýzda yarýya ortak olsun deyip o þahýs da kabul
etse, halbuki o anda o þahsýn yanýnda bin lira mevcud olmasa fakat sonra o bin
lira üzerine bin lira koyup mal satýn alsa bu ortaklýk sahih olur.
Furû: Bir kimse bir þahsa bin lira verip
"sen bununla aramýzda yarý yarýya ortak olmak üzere mal satýn al, o malýn
kârý da zararý da aramýzda ortak olsun" deyip o þahýs da kabul etse, sonra
mal satýn almadan o para helâk olsa, o þahýs o paranýn yarýsýný ödemez. Fakat
mal satýn aldýkdan sonra satýn alýnan mal helâk olursa yarýsýný öder. Bahýr.
Ben derim ki: Satýn alýndýktan sonra helak
olan malýn yarýsýnýn ödenmesinin sebebi: O kimse o þahsa yarý yarýya ortak
olmak üzere mal satýn olmasýný emredince o þahýs satýn aldýðý malýn yarýsýný
vekil olarak emreden kimse için, diðer yarýsýný da asil olarak kendisi için
satýn almasýdýr. Parayý emreden kimsenin malýndan vermiþ olduðu için kendi
hissesine düþen mikdarý öder. Bundan anlaþýlmýþtýr ki; bu, þirket-i mülkdür, þirket-i
akid veya þirket-i müzarebe deðildir. Dikkat et! Bu þekilde ortaklýk çok vaki
olmaktadýr.
"Çünkü ortaklýðýn gereði üzerine
hareket etmek ilh..." Yani satmak, satýn almak veya kâr etmek mevcud olan
mal ile olur. Gaib olan malda ise bunlarýn hiç biri mümkün deðildir.
"Þirket-i inân ilh..." Ýnân açýk
olmak mânasýnadýr. Dizgin mânâsým da ifade eder. Bu ortaklýða inân denilmesi
bazý mallarda ortaklýðýn meydana gelmesinden veya ortaklýk sebebiyle ticaret
dizgininin elde edilmiþ olmasýndan dolayýdýr.
Þirket-i inân, ticaret gibi bir maksadla
iki veya daha çok kimse tarafýndan sermaye konularak akd edilen bir
ortaklýktýr. Bu ortaklýkta ortaklarýn arasýnda tam eþitlik bulunmasý þart
deðildir. Meselâ: Birinin sermayesi iki bin, diðerinin sermayesi beþ yüz lira
olabilir.
"Þirke-i inân kefil olmayý deðil vekil
olmayý gerektirir ilh..." Þirket-i mufavaza ise hem kefil olmayý, hem de
vekil olmayý gerektirir. Nitekim yukarýda geçmiþti. Mufavazanýnþartlarý bulunup
kefalet zikredilirse, þirket-i mufavaza kurulmuþ olur. Mufavazanýn þartlarý
bulunmazsa, þirket-i inân kurulmuþ olur.
Hâniyye'de zikredilmiþtir ki; þirket-i
inanda kefâlet zikredilmediðinde ortaklardan her biri diðerinin kefili olmaz.
Kefâleti zikrederlerse, biri diðerinin kefili olur.
"Bundan dolayý þirket-i inan
ilh..."
= Bir müddet tâyin edilerek kurulan
ortaklýk hakkýnda iki rivâyet vardýr =
Ortaklýk için bir müddet tâyin edildiðinde
ortaklýk o müddetle sýnýrlý olup o müddet geçtikten sonra ortaklýðýn sona erip
ermediði hususunda iki rivâyet vardýr. Bir rivayete göre; o müddetle sýnýrlý
olup müddet geçtikten sonra ortaklýk sona erer. Diðer rivâyete göre; o müddetle
sýnýrlý olmayýp müddet geçmekle ortaklýk sona ermez. Bahýr'da bu iki rivâyetten
hiç biri tercih edilmemiþtir.
Haniyye'de: "Þirket-i inân ile þirket-i
müzarebenin sahih olmasý için bir müddet tâyin etmek þart olmadýðý halde müddet
tâyin edilirse, meselâ: Bir kimse bir þahsa hitaben: "Bugün bir þey satýn
alýrsan satýn aldýðýn þey aramýzda ortak olsun" deyip o þahýs da kabul
ederse o gün bir þey satýn aldýðý takdirde aralarýnda ortak olur. O günden
sonra satýn alýrsa, aldýðý þey yalnýz kendisinin olur." diye
zikredilmiþtir
"Ortaklardan birinin sermayesi ziyade
olduðu halde kârýndan ziyade hisse almaksýzýn yapýlabileceði gibi ilh..."
= Kârdan fazla hisse alýnmasýnýn hükmünün
incelenmesi beyanýnda =
Sermayeler gerek eþit gerekse fazla olsun,
ortaklar kârý aralarýnda sermayelerin mîkdarýna göre taksim etmek üzere þart
koþsalar sahih olur. Ve kâr ile zarar aralarýnda þart koþtuklarý þekilde
sermayelerinin mikdarýna göre taksim olunur. Bu surette gerek ikisinin de
çalýþmasý þart kýlýnsýn ve gerek yalnýz birisinin çalýþmasý þart kýlýnsýn
eþittir. Þu kadar var ki, yalnýz birisinin çalýþmasý þart kýlýndýðý takdirde
onun elinde diðerinin sermayesi mal hükmünde olur. O sermayenin kâr ve zararý
sermaye sahibine aid bulunur.
Ortaklarýn sermayeleri eþit olduðu halde
birisine kârdan fazla hisse mesela; Kârýn üçte ikisi þart kýlýnsa bakýlýr: Eðer
ikisinin de eþit olarak çalýþmasý þart kýlýnmýþ ise ortaklýk, sahih ve þart
muteber olur. Çünkü onun çalýþmada mahareti daha fazla olabilir. Eðer yalnýz
birisinin çalýþmasý veya birisinin daha çok çalýþmasý þart kýlýnýp bu çalýþma,
kârdan hissesi fazla olan ortak üzerine þart kýlýnmýþ ise ortaklýk yine sahih
ve muteber olur. Bu surette bu ortak malýyla sermayenin kârýný çalýþmasýyla da
kârdan fazla hisseyi hak etmiþ olur. Þu kadar var ki, bu surette bunun elinde
ortaðýnýn sermayesi müzarebe malý hükmünde olarak müzarebeye benzer bir
þirket-i inân ve çalýþma meydana gelmiþ olur. Eðer çalýþma, kârdan hissesi az
olan ortak üzerine þart kýlýnmýþ olursa, bu þart câiz olmaz. Kâr ve zarar
aralarýnda sermayelerinin mikdarýna göre taksim olunur. Çünkü kâr þart
koþtuklarý þekilde taksim olunsa, çalýþmayan ortaðýn alacaðý fazlaya maldan, çalýþmadan
ve zamandan bir þey karþýlýk olmaz. Kârý hak etme ise, bu üç þeyden biriyle
olur.
Ortaklardan birinin sermayesi fazla meselâ:
Birisinin sermayesi bin, diðerinin sermayesi iki bin lira olduðu halde kârýn
taksimi aralarýnda eþit olmak üzere þart kýlýnsa sermayesi az olan ortaðýn
sermayesine nisbetle kârdan fazla hisse almasý þart koþulmuþ olacaðýndan
ortaklarýn sermayeleri eþit olduðu halde kârdan birisine fazla þart edilmiþ
gibi olur. Bundan dolayý bu akidde ikisinin yahut kârdan hissesi fazla yani
sermayesi az olan ortaðýn çalýþmasý þart kýlýnmýþ ise câiz ve þart muteber
olur. Zira bu ortak malýyla sermayenin kârýný çalýþmasýyla da fazla hisseyi hak
etmiþ olur. Eðer yalnýz kârdan hissesi az, yani sermayesi fazla olan ortaðýn
çalýþmasý þart kýlýnmýþ ise, bu þart câiz olmayýp kâr aralarýnda sermayeleri
mikdarýna göre taksim olunur. Çünkü bu takdirde bu fazla alýnacak kâra karþýlýk
bir mal, bir çalýþma veya bir zaman bulunmuþ olur. Zeylai þirket-i müzarebe
(bir taraftan sermaye, diðer taraftan çalýþmak üzere akdedilen bir nev'i
ortaklýktýr) bahsinde: "Mal sahibi, müzârib (çalýþan) tarafýndan parasýnýn
ödenmesini isterse paranýn çoðunu ona ödünç verir. Sonra ona az bir mikdar para
verip onunla þirket-i inân kurar. Yalnýz ödünç alan çalýþýr; hasýl olan kâr
aralarýnda anlaþtýklarý þarta göre taksim edilir. Sermaye helak ve zâyi olursa
çalýþan borcunu öder." diye zikretmiþtir. Burada çalýþma ortaklardan hiç
birisi üzerine þart koþulmamýþtýr. Fakat ödünç alan teberru olarak çalýþmýþtýr.
Mal sahibi -her ne kadar çalýþmasa bile- anlaþtýklarý þarta göre kârýn
yarýsýný, yarýsýndan fazlasýný veya yarýsýndan azýný alabilir. Teberru þart
kabilinden deðildir. Buna delil, Zahire'nin alýþ - veriþ bahsinde: "Bir
kimse bir köyde odun satýn alýp satýn almada þart koþulmadýðý halde
"odunlarý evime kadar götüreceksin" ifadesini ilave etse, alýþ -
veriþ bozulmaz. Çünkü bu alýþ - veriþte þart koþulmayýp bilâkis alýþ - veriþ
tamam olduktan sonra yeni bir söz olduðundan alýþ - veriþi bozmaz." diye
zikredilendir. Çok vâki olan meselelerden biri de þudur: Bir kimse, bir þahsa
"bin lira verip yarýsýný sana ödünç veriyorum ve seni ortakçý kýlýyorum,
elde edilecek kârýn üçte ikisi benim, üçte biri de senin olacaktýr" deyip
o da, kabul etse, burada sermayeler eþit olup kârdan hisse almafarklý
olduðundan ödünç verenin kârýn yarýsýndan fazlasýný almasý sahih olmaz. Ancak
kendisi çalýþýrsa, sahih olur. Eðer ödünç alan çalýþýrsa -nitekim âdet
böyledir- malýnýn mikdarýna göre kârýn yarýsýný alabilir. Fakat bu çalýþma þart
kýlýndýðý takdirdedir. Eðer çalýþma þart kýlýnmazsa, kârdan fazla hisse almasý
da sahih olur.
Yine çok vâki olan meselelerden biri de
þudur: Ýki ortaktan biri bin, diðeri iki bin lira sermaye koyup kârý aralarýnda
sermayelerine göre ikili birli olmak üzere taksim etmek üzere bir ortaklýk
kursalar, bu ortaklýk þirket-i inan olur.
T E N B Ý H : Ortaklardan her birinin
çalýþmasý þart kýlýnsa, ikisinin birden çalýþmasý lâzým gelmez. Bundan dolayý
Bezzâziye'de: "Ortak olan iki kimsenin ikisi de çalýþmak üzere þart
koþulmuþ olduðu halde yalnýz birisi çalýþýp da diðeri - gaib olmasý veya hasta
olmasý gibi bir özürle veyahut özürsüz yere kasden - çalýþmasa bile ortaklar
birbirinin vekili olduðundan ortaðýnýn çalýþmasýyla kendisi de çalýþmýþ gibi
sayýlarak kâr aralarýnda anlaþtýklarý þarta göre taksim olunur." diye
zikredilmiþtir.
"Kâr, ortaklar arasýnda anlaþtýklarý
þarta göre taksim edilir ilh..." Çünkü Peygamber Efendimiz (S.A.V.):
"Kâr, yapýlan þarta göredir. Helâk ve
zarar ise, iki sermayenin mikdarýna göredir." buyurmuþlardýr. Bundan
dolayý ortak olan bir malda tecavüz bulunmaksýzýn meydana gelen zarar
sermayelerin mikdarýna göre taksim edilir. Baþka þekilde þart edilse bile, ona
itibar edilmez.
"Çünkü kârdaki ortaklýk, akde dayanýp
sermayeye dayanmadýðý için ilh..." Zira ortaklýk akdi (anlaþmasý) ne,
ortaklýk adý verilmiþtir. Bundan dolayý ortak olan mallarýn birbirine
karýþtýrýlmasý þart deðildir. Ýki ortaktan birinin yüz dirhem gümüþü, diðerinin
yüz dirhem altýný olup bunlarla bir þey satýn alsalar, o þey aralarýnda
sermayelerinin mikdarýna göre ortak olur. Kezâ gümüþ dirhemlerle ticaret malý
satýn alsalar, sonra altýnlarla baþka ticaret malý satýn alsalar, bu ticaret
mallarýnýn birinin kâr, diðerinden zarar etseler, kâr ile zarar sermayelerinin
mikdarýna göredir.
"Yarýsýný diðer ortaðýndan alýr
ilh..."
= Ortaðýn satýn aldýðý malýn parasýný kendi
malýndan ödediðini dâvâ etmesi beyanýnda =
Ortak para mevcud olduðu halde ortak, satýn
aldýðý þeyin parasýný kendi malýndan ödemiþse, diðer ortaðýnýn vekili
olduðundan yarýsýný ondan alýr. Ortaðýn satýn almasý ancak kendi sözüyle
bilinirse, diðer ortaðý satýn almayý inkâr ettiði halde onun zimmetinde alacaðý
bulunduðunu iddia etmiþ olduðundan bunu isbat etmesi lâzýmdýr. Ýnkâr edenin
sözü, yeminiyle kabul edilir. Diðer ortak, ortaðýnýn satýn aldýðý malý ortaklýk
için aldýðýný tasdik edip parasýný kendi malýndan ödediðini yalanlasa, satýn
alan ortaðýn sözü kabul edilir. Çünkü diðer ortaðý, ortaðýnýn satýn aldýðýný
tasdik edince satýn alýnan malýn ortaklýk için satýn alýnmýþ olduðu sâbit olur da
verilen paranýn yarýsý kendi zimmetinde sâbit olmuþ olur. Diðer ortak satýn
alýnan malýn parasýnýn ortak maldan verilmiþ olduðunu davâ etmesi, satýn alýnan
malýn parasýnýn verilmiþ olduðunu dâvâ etmiþ olduðundan bu dâvâsý þâhidsiz
kabul edilmez. Bundan dolayý fukahâ: "Ortaðýn satýn almasý ancak kendi
sözüyle bilinirse, diðer ortaðý satýn almayý inkâr ettiði halde onun zimmetinde
alacaðý bulunduðunu iddia etmiþ olduðundan bunu isbat etmesi lâzýmdýr. Burada
ise diðer ortak satýn olmayý inkâr etmeyip bilâkis zimmetinde parayý gerektiren
satýn almayý ikrar etmektedir. Bu ortak, satýn alan ortaðýna satýn aldýðý malýn
parasýný ortak maldan vermediðine dair yemin ettirebilir." demiþlerdir.
Ortaklardan biri diðer ortaðýnýn satýn
almýþ olduðu malýn ortaklýk için satýn almýþ olduðunu inkâr ederse bakýlýr:
Eðer satýn alýnan mal helâk olmuþsa satýn alan ortaklýk için satýn aldýðýný
isbat eder ve zarar sermayelerinin mikdarýna göre taksim edilir. Eðer satýn
alýnan mal mevcud ise bu mal satýn alan kimseye aid olur.
Ortaklardan biri "ben bu malý satýn
aldým" dediðinde diðer ortaðý "hayýr, sen bu malý satýn almadýn, bu
mal bizim ortak mallarýmýzdandýr" dese, bu mal "satýn aldým"
diye iddia eden ortaðýn elinde ise onun sözü kabul edilir. -Fürû' bahsinde
geleceði üzere- elinde sermaye bulunan ortak "bin lira ödünç aldým"
dese sözü kabul edilir.
=Ortaklardan biri satýn almýþ olduðu malý
kendisi için satýn aldýðýný iddia etse=
Hâniyye'de zikredilmiþtir ki: ortaklardan
biri satýn almýþ olduðu malý kendisi için satýn aldýðýný söylediðinde diðer
ortaðý "bu mal ortak mallarýmýzdandýr" dese satýn alan "bu mal
bana mahsustur, ben bu malý kendi paramla ortaklýk kurulmadan önce kendim için
satýn aldým" dese, kendisine "vallâhi bu mal ortak mallarýmýzdan
deðildir" diye yemin ettirilir ve yeminiyle beraber sözü kabul edilir.
Çünkü bu kimse hür olduðundan kendisi için mal satýn olabilir. "Ortaklýk
kurulmadan önce kendim için satýn aldým" ifadesi ortaklýk kurulduktan
sonra satýn alýnan maldan ihtirazdýr. Ortaklýk kurulduktan sonra satýn alýnan
malda tafsilât vardýr. Þöyle ki: Ortaklardan biri, ticaretleri cinsinden olan
bir þeyi satýn alsa - her ne kadar kendisi için satýn almýþ olduðuna þâhid
tutsa bile - bu mal ortak olur. Çünkü bu malýn yarýsýný satýn almasý hususunda
ortaðý adýna vekil yerinde bulunmuþtur. Onun bu mala kýsmen, hakký teallûk
etmiþtir. Eðer ticaretleri cinsinden olmayan bir þeyi satýn alsa, o þey
kendisinin olur. Zira bunu almaya vekâleti yoktur.
Ben derim ki: Fetâvâ-yý Kâariü'l- Hidâye'de
zikredilen buna muhâliftir. Þöyle ki: Ortaklardan biri bir þey satýn alýrken
kendisi için satýn aldýðýna þâhid tutsa o þey kendisinin olur. Þâhid tutmayýp
parasýný ortak maldan verirse, o þey ortak olur.
Buna iki türlü cevap verilmiþtir:
a) Bu yukarýda geçen meseleye muâraza
edemez. Çünkü nakle dayanmamaktadýr.
b) Satýn alýnan þey ticaretleri cinsinden
olmayan þeye hamledilerek yukarýda geçen meselenin aynýdýr.
Ortaklardan biri diðer ortaðýndan kendisi
için bir þey satýn alsa bir kýsmýna mâlik olduðu þeyi satýn aldýðý için bu
satýn alma sahih olur mu olmaz mý? diye çok sorulan meselelerdendir. Bence, her
ne kadar satýn alma sûreten satýn alýnan malýn hepsi üzerine vâki olmakta ise
de gerçekte ortaðýnýn hissesini muayyen para ile satýn almýþ olduðundan bu
satýn alma sahih olur.
"Ortak mal mevcud deðilse ilh..."
Ortaklardan biri, elinde ortak sermaye kalmamýþ olunca ortaklýk için mal satýn
alamaz. Satýn alýrsa o mal kendisinin olur. Çünkü o mal ortaklýk adýna alýnmýþ
olsa o malýn parasýnýn bir kýsmýný diðer ortaðýn vermesi lâzým gelecektir.
Halbuki o ortak bunu kabul etmemiþtir. Þayet bu alýnan mala ortak olmak
isterse, o zaman aralarýnda ortak olur. Bahýr.
METÝN
= Ortaklýðýn bozulmasý beyanýnda =
Ýki sermayeden ikisi veya birisi
kendileriyle bir þey satýn alýnmadan önce telef olursa ortaklýk bozulmuþ olur.
Ortak mallar, birbirine karýþtýrýlmadan önce birisi telef olsa, zarar yalnýz
mâlîkine aid olmuþ olur; karýþtýrýldýktan sonra telef olursa ikisine aid olur.
Þirket-i inân ortakçýlardan birisi kendi
sermayesiyle bir þey satýn aldýktan sonra diðer ortaðýnýn sermayesi bir þey
satýn alýnmadan önce telef olsa, satýn alýnan þey aralarýnda ortak olur. Kârdan
anlaþtýklarý þarta göre, þirket-i akid olur. Mal satýn alýnýrken þirket-i akid
kurulmuþ olduðundan satýn alýnan malýn parasýnýn yarýsýný diðer ortaðýndan
alýr.
Ortaklardan birinin malý telef olup sonra
diðer ortak kendi malýyla bir þey satýn alýrsa, bakýlýr: Eðer ortaklýk akdinde
(sözleþmesinde) vekil olma açýklanýp her biri "bu mallarýmýzla satýn
aldýðýmýz þey aramýzda ortak olsun" derse, artýk asýl malda þart ettikleri
üzere satýn alýnan mal aralarýnda ortak olur. Çünkü ortaklýk akdinde açýklanan
vekil olma bâkidir. Fakat kâr, anlaþtýklarý þarta göre ortak olmaz. Zira
þirket-i akid, þirket-i mülk olmuþtur. Bundan dolayý satýn alan ortak parasýnýn
yarýsýný diðer ortaðýndan alýr.
Eðer ortaklýk akdinde vekil olma
açýklanmayýp yalnýz ortak olmalarý zikredilirse ve vekil olmanýn zikredilmiþ
olduðunda da anlaþamazlarsa, artýk satýn alýnan mal satýn alan ortaða aid olur.
Çünkü ortaklýk bozulmuþ olunca onun zýmnýnda olan vekâlet de bozulmuþ olur.
Ortaklardan birisine kârdan muayyen bir
mikdar verilmesi þart koþulursa -yukarýda geçtiði üzere ortaklýðý keseceðinden-
ortaklýk fâsid olur. Ortaklýðýn fâsid olmasý, þarttan dolayý deðildir. Çünkü
ortaklýðýn þartlarla fâsid olmamasýnýn zâhiri, þartýn bâtýl olup ortaklýðýn
olmamasýdýr. Þârih: "Sadru'þ-þeria, Ýbn-i Kemâl, bu surette ortaklýðýn
fâsid olacaðýný açýklamýþlardýr." demiþtir. Buna göre kâr, sermayelerinin
mikdarýna göre taksim edilir.
Þirket-i mufavaza veya þirket-i inân
ortaklarýndan her biri, ortaklýk adýna ticaret yapmasý veya ortak mallarý
korumasý için bir kimseyi ücretle tutabilir, ortak malý ibza edebilir. Yani
kâr, mal sahiblerine aid olmak þartýyla sermayeyi çalýþtýrmasý için baþkasýna
verebilir. Ortak malý emanet veya iare yahud müzarebeye verebilir. Çünkü
müzarebe, ortaklýktan aþaðý olduðu için ortaklýk kendisini tezammun etmiþtir.
Satma ve satýn alma hususunda baþkasýný vekil tâyin edebilir. Ortaklardan
birinin tayin ettiði vekili diðer ortak azledebilir. Ortaklardan her biri ortak
malý peþin veya veresiye az veya çok paha ile satabilir. Sahih olan kavle göre,
ortaklardan her biri naklinde masraf bulunsun veya bulunmasýn ortak malý sefer
götürebilir.
Eþbâh sahibi: "Ortak malýn
taþýnmasýnda masraf bulunursa, götüren ortak öder." demiþtir. Zahiriyye.
Seferdeki masraf ve kira bedeli kâr edilmese bile sermayeden alýnýr. Hulâsa.
ÝZAH
"Ýki sermayeden ikisi veya birisi
kendileriyle bir þey satýn alýnmadan önce telef olursa, ortaklýk bozulmuþ olur
ilh..." Çünkü burada üzerine akid yapýlan maldýr. Mal helâk olunca akid
bozulmuþ olur. Nitekim satýþta da bozulur. Musannýf ortaklýðý bozanlarýn
tamamýný gelecek fasýlda beyan edecektir.
"Ortak mallar birbirine
karýþtýrýlmadan önce birisi telef olsa, zarar yalnýz mâlikine aid olur
ilh..." Ortaklýk bâtýl olduðu için diðer ortaðýndan telef olan malýnýn
yarýsýný alamaz. Hatta ortaðýnýn elinde telef olsa bile yine alamaz. Çünkü mal
ortaðýnýn elinde emânettir. Birbirine karýþtýrýldýktan sonra telef olursa
bakýlýr: Eðer birbirinden ayrýlmayacak þekilde karýþmýþ ise telef olan iki
ortaða aid olmuþ olur. Eðer altýn ile gümüþün karýþmasý gibi birbirinden
ayrýlacak þekilde olursa karýþmamýþ hükmünde olur.
Hâkim'in Kâfî'sinde zikredilmiþtir ki; iki
ortak gümüþ sermayelerini karýþtýrdýktan sonra bir kýsmý telef olursa, telef
olan ikisine aid olur, geri kalan aralarýnda ortak olur. Ancak ortaklardan
yalnýz birinin sermayesinden ne kadar telef olduðu ve ne kadar geriye kaldýðý
bilinirse, telef olan mâlikine aid olur. Telef olandan geri kalan ile telef
olmayan sermaye aralarýnda karýþtýrdýklarý mikdara göre ortak olur.
"Satýn alýnan þey aralarýnda ortak
olur ilh..." Çünkü satýn alýnýrken ortaklýk mevcud olduðundan bundan sonra
diðer ortaðýn malýnýn, helâk olmasýyla hüküm deðiþmez. Bahýr.
"Kârdan anlaþtýklarý þarta göre
þirket-i akid olur ilh..." Yani ortaklardan hangisi ortak malý satarsa
câiz olur. Bu Ýmam Muhammed'e göredir. Hasan b. Ziyad'a göre, bu þirket-i mülk
olur. Bundan dolayý iki ortaktan her birinin tasarrufu ancak kendi hissesinde
sahih olur. Ekseri fukahâ, Ýmam Muhammed'in kavlini tercih etmiþlerdir. Nehir.
"Parasýnýn yarýsýný diðer ortaðýndan
alýr ilh..." Çünkü ortaðýnýn hissesini satýn almada onun vekilidir. Satýn
aldýðý þeyin parasýný kendi malýndan verdiði için verdiði paranýn yarýsýný
ortaðýndan alýr.
Muhit'te zikredilmiþtir ki: bin beþ yüz
dirhem gümüþ kýymetinde yüz altýný olan kimse ile bin dirhem gümüþü olan kimse
kâr ve zarar sermayelerinin mikdarýna göre olmak þartýyla ortaklýk kurup gümüþ
sahibi kendi parasýyla bir cariye satýn aldýktan sonra altýnlar helâk olsa,
cariye aralarýnda ortak olur. Cariyenin kârý beþe taksim edilip beþte üçü altýn
sahibinin, beþte ikisi de gümüþ sahibinin otur. Çünkü kâr cariyeyi satýn
aldýklarý gündeki mallarýn mikdarýna göre taksim edilir. Gümüþ sahibi altýn
sahibinden bin dirhemin beþte üçünü alýr. Çünkü gümüþ sahibi cariyenin beþte
üçünü satýn almada altýn sahibinin vekili olup parasýný kendi malýndan
vermiþtir.
Bu meselenin aksi; yani cariyeyi altýn
sahibi aldýktan sonra gümüþ sahibînin sermayesi telef olsaydý altýn sahibi
gümüþ sahibinden paranýn beþte ikisi olan kýrk altýný alýrdý.
Eðer bu ortaklardan her biri kendi malýyla
birer köle satýn alýp teslim aldýktan sonra köleler telef olsa, mallarýndan
telef olmuþ olur. Çünkü her biri köleyi satýn alýrken ortaklýk aralarýnda
mevcuddur. Bahýr.
"Bu mallarýmýzla satýn aldýðýmýz þey
ortak olsun ilh..."
= Ýki kiþi "ticaret adýna satýn
aldýðýmýz þeyler aramýzda ortak olsun" deseler ortaklýk kurulmuþ olur =
Valvalciyye'de zikredilmiþtir ki: bir kimse
bir þahsa "satýn aldýðým þey aramýzda ortak olsun" veya "ticaret
namýna satýn aldýðýmýz þey aramýzda ortak olsun" deyip o þahýs da bunu
kabul etse, ortaklýk kurulmuþ olur. Burada satýn alýnacak malýn sýfatýnýn,
mikdarýnýn ve vaktinin açýklanmasý lazým deðildir. Çünkü bu ortaklardan her
biri satýn almýþ olduðu þeyin yarýsýnda diðer ortaðýnýn vekilidir. Böyle
ortaklýk kurmaktan maksad çok kar etmektir. Çok kar ise ancak ticaret yapýlan
her malý satýn almakla elde edilir.
Ben derim ki: Zamanýmýzda bu ortaklýk çok
vâki olmaktadýr. Þöyle ki: Ýki ortaktan birisi bir þehirde diðeri de baþka bir
þehirde olup her biri bulunduðu þehirden mal satýn alýp diðer ortaðýna satsýn
ve satýn alsýn diye gönderir. Fakat bu ortaklýk þirket-i mülktür. Çok defa bu
iki ortak sermayeleri gerek müsavi gerek farklý olsun aralarýnda þirket-i akid
kurup karýn sermayelerinin mikdarýna göre taksim edilmesini þart kýlarlar ve
karý sermayelerin mikdarýna göre taksim ederler. Bu þirket-i akidde sahihtir.
Þirket-i mülkde sahih deðildir. Çünkü þirket-i mülkde kar mülkün mikdarýna göre
taksim edilir. Satýn aldýklarý mallarý yarý yarýya satýn almayý þart
koþarlarsa, kar da ona göre taksim edilir. Þu kadar var ki þirket-i akiddeki
sermayelerinin mikdarýna göre mal satýn alýnacaðýný þart koþarlarsa kar,
sermayelerin mikdarýna göre taksim edilir. Bu ortaklýða dikkat et! Zira çok
vâki olmaktadýr ve insanlar bundan gâfildirler.
"Fakat kâr anlaþtýklarý þarta göre
ortak olmaz ilh..." Çünkü kâr sermayelerinin mikdarýna göre taksim edilir.
"Yukarýda geçtiði üzere iIh..."
Ortaklardan birisine kârdan muayyen bir mikdar meselâ: On dirhem verilmesi þart
koþulursa, on dirhemden fazla kâr edilmediði takdirde kârýn hepsinin sadece bu
ortaða verilmesi þart koþulmuþ olur. Halbuki ortaklýk kârda ortak olmayý gerektirir.
Kârýn sadece ortaklardan birine verilmesi ise, ortaklýðý kesip ödünç vermeye
çevirir. Fetih.
"Kâr sermayelerinin mikdarýna göre
taksim edilir ilh..." Yani her ne kadar ortaklardan birine kârdan fazla
verilmesi þart kýlýnmýþ olsa bile kar ortaklar arasýnda sermayelerinin
mikdarýna göre taksim edilir. Çünkü ortaklýk fâsid olunca, sermayeler þirket-i
mülk ile ortak olmuþ olur. Þirket-i mülkte kâr ise sermayelerin mikdarýna
taksim edilir. Gelecek fasýlda zikredilecektir ki, ortaklýk fâsid olunca sermayenin
hepsi ortaklardan birisinin olduðu takdirde diðer ortaða ecr-i misil verilir.
"Þirket-i mufavaza veya þirket-i inân
ortaklarýndan her biri ilh..." Yani ortaklardan her birinin ortak mal için
ücretle adam tutmasý, ortak malý bizaa yahut emanet yahut iâre yahut muzarebe
olarak vermesi, ortak malý satmak veya satýn almak için vekil tâyin etmesi
yahut pahalý veya ucuz, peþin veya veresiye satmasý, ortak mal ile sefere
gitmesi, diðer ortak onu bu iþlerden menetmediði takdirdedir.
Fetih'te zikredilmiþtir ki; iki ortaktan
birisinin yapmasý lâzým gelen her hangi bir iþten diðer ortaðý onu men ederse,
o iþi yapamaz. Bundan dolayý ortaklardan biri, diðer ortaðýna "Dimyat'a
git: fakat ordan ileri geçme" dediði halde diðer ortak orayý geçse ve mal
telef olsa ortaðýnýn hissesini öder. Çünkü onun hissesini oradan ileriye
izinsiz olarak götürmüþtür.
Kezâ ortaklardan birinin diðer ortaðýný,
ortak malý veresiye satmasý için izin verdikten sonra bundan menetmesi
sahihtir.
Ben derim ki: Müzârebe bahsinde geleceði
üzere mal urûz olursa mal sahibinin müzaribi veresiye satmaktan menetmesi sahih
olmaz. Çünkü mal sahibi bu halde müzaribi azletmeye mâlik deðildir. Bundan
anlaþýlmýþtýr ki ortaklýk böyle deðildir. Zira ortak mutlak surette ortaklýðý
feshetmeye mâliktir. Nitekim ilerde gelecektir.
"Ýâre ilh..." Ortaklardan biri,
ortak hayvaný iâre verip hayvan iâre alanýn elinde ölse, kýyasa göre iâre veren
ortak diðer ortaðýnýn hissesini öder. Fakat istihsânen ödemez. Bu, üç
imamýmýzýn kavlidir.
Kezâlik, iâre olarak verilen ortak elbise,
ev veya hizmetçi de ayný hükümdedir. Bahýr.
"Müzarebeye verebilir ilh..."
Esah olan kavle göre, ortaklardan biri ortak malý müzarebeye verebilir.
Ortaklardan biri, baþka bir kimseden
müzârebe olarak mal alsa bakýlýr: Eðer kendi ticaretleri cinsinden olmayan
þeyde ticaret yapmak için almýþsa, kâr yalnýz kendisinin olur.
Kezâ ortaðýnýn yanýnda kendi ticaretleri
cinsinden olan þeyde ticaret yapmak için almýþsa, yine kâr yalnýz kendisinin
olur. Eðer ortaðý gaib iken veya mutlak ticaret yapmak için almýþsa, elde
edilen kârýn yarýsý ortaðýnýn, diðer yarýsý da kendisi ile müzârebe için mal
verenin olur. Muhit.
"Çünkü müzârebe, ortaklýktan aþaðý
olduðu için ilh..." Yani müzarebe ortaklýktan aþaðýdýr. Zira müzarebede
zarar sermaye sahibine lâzým gelip müzaribe lâzým gelmediðinden ortaklýk
müzarebeyi tezammun etmiþ olur. Fetih.
"Satma ve satýn alma hususunda
baþkasýný vekil tâyin edebilir ilh..." Çünkü bu hususta vekil tâyin etmek
ticaret iþlerindendir. Ortaklýk ise ticaret için kurulmuþtur.
"Ortaklardan birinin tâyin ettiði
vekili diðer ortak azledebilir ilh..." Yani ortaklardan biri ortak olan
mallarý satmak veya satýn almak için baþka bir kimseyi vekil tâyin etse, diðer
ortaðý onu vekillikten çýkarabilir. Fakat ortaklardan biri satmýþ olduðu ortak
malýn parasýný olmak için bir kimseyi vekil tâyin etse diðer ortaðý onu
vekillikten çýkaramaz. Çünkü ortaklardan birinin sattýðý malýn parasýný diðer
ortaðý alamaz ve bu hususta mahkemeye müracaatla husûmette bulunamaz.
"Az veya çok paha ile satabilir
ilh..." Þârih az veya çok paha ile satmayý kayýdlamýþtýr, Çünkü satýn alma
ancak belli fiyatla olur.
Bezzâziye'den naklen Bahýr'da
zikredilmiþtir ki; ortaklardan birinin satmýþ olduðu mal kendisine - mahkemenin
hükmü olmaksýzýn - geri verilip o da kabul etse câiz olur. Kezâ ortaklardan
biri satmýþ olduðu malýn kusurundan dolayý fiyatýnda indirim yapsa veya
fiyatýný tecil etse câiz olur. Eðer satmýþ olduðu malýn kusuru olmadýðý halde
fiyatýnda indirim yapar veya tecil ederse, kendi hissesinde câiz olur. Kezâ
ortaklardan biri satmýþ olduðu malý hibe etse kendi hissesini hibe etmiþ olur.
Ýki ortaktan biri satmýþ olduðu malýn
kusurunu ikrar ederse bu ikrar iki ortak hakkýnda da muteber olur.
"Peþin veya veresiye olarak
ilh..." Ortaklardan biri, elinde ortak para kalmadýðý halde para ile mal
satýn alsa o mal kendisinin olur. Çünkü o mal ortak olarak alýnmýþ olsa, diðer
ortaðýnýn sermayelerinin artmasýna razý olmadýðý halde kendisine fazla mal
vermesi vâcib kýlýnmýþ olur. Eðer alýnan mala diðer ortaðý razý olursa bu
takdirde o mal aralarýnda ortak olur.
= Ortaklardan biri diðer ortaðýnýn izniyle
borçlanabilir =
"Seferdeki masraf ilh..." Yani
ortaklardan biri ortak mal ile sefere gittiðinden kendi nafakasýný, yol
parasýný, ortak malýn kirasýný kâr ederse kârdan, kar etmezse sermayeden alýr.
METÝN
Þirket-i inân ile ortak olan kimse
ortaðýndan izinsiz baþka bir þahýsta ortaklýk kurmaya malik olamaz. Rehin
vermeye de rehin almaya da ancak ortaðýnýn izniyle mâlik olur yahut rehin veren
ortak borcu gerektiren alýþ - veriþi kendisi yapmýþ olursa o zaman rehin
verebilir. Artýk rehin veren, alýþ - veriþ yapan ortaðýn kendisi olduðuna göre,
rehin verdiðini ve rehin aldýðýný ikrarý da sahih olur. Köleyi kitâbete kesmeye
köleye ticaret için izin vermeye, cariyeyi evlendirmeye mâlik olamaz. Bu hükümlerin
hepsi ortaklýk inân þirketi olduðuna göredir. Ortaklýk mufavaza olursa,
ortaklardan her birinin bunlarý yapmasý câizdir. Mufavaza ortaklarýndan biri
baþka bir kimseyle mufavaza ortaklýðýný ancak ortaðýnýn izniyle kurabilir.
Ortaðýndan izinsiz kurarsa þirket-i inân olur.
Þirket-i inan ile þirket-i mufavazada
ortaklardan her birinin ortak köleyi evlendirmesi, mal karþýlýðýnda olsa bile
âzâd etmesi, elbise gibi bir þeyi hibe etmesi, ödünç vermesi ancak acýk olarak
ortaðýnýn izniyle câiz olur. Ortaðýndan izinsiz hibe ederse ortaðýnýn
hissesinde caiz olmaz. Et, ekmek, meyve gibi þeyleri ortaðýndan izinsiz hibe
edebilir.
Sirâc'da zikredilmiþtir ki; ortaklardan
birisi diðer ortaðýna "kendi reyinle amel et" dese, bu ortaðýn her
türlü ticaret yapmasý câizdir. Ancak ödünç vermesi hibe etmesi malý telef
edecek bir þey yapmasý, karþýlýksýz olarak bir malý baþkasýna mülk olarak
vermesi câiz deðildir. Çünkü ortaklýk kör etmek için kurulmuþtur. Buna göre kâr
olmayan þeyde ortaklýk kurulmaz.
Þirket-i mufavazada ortaklardan biri, oðlu
ve babasý gibi lehinde þehâdeti câiz olmayan bir kimseye satýþ yapsa, sahih
olur. Fakat lehinde þehâdeti caiz olmayan bir kimseye borçlu olduðunu ikrar
etse, Ýmam-ý Azam'a göre, bu ikrarý sahih olmaz. Bezzâziye.
Hulasa'da zikredilmiþtir ki: Ýnân
ortaklarýndan birisi "bu cariye fülanýn cariyesidir" diye ikrar etse
diðer ortaðýnýn hissesi hakkýnda ikrarý câiz olmaz. Ortaklardan biri ortak
maldan bir þey satsa, diðer ortaðý onun parasýný satýn olan adamdan alamaz.
Ortaklardan birinin satmýþ olduðu mal veya
vermiþ olduðu borç hususunda diðer ortaðý mahkemeye müracaatla husûmette
bulunamaz.
= Ortaðý veya müvekkili öldükten sonra olsa
bile "malý vermiþtim" diye iddia eden kimsenin sözünün kabul edilmesi
beyanýnda =
Mufavaza veya inân ortaklarýndan her biri,
ortak mal hakkýnda emindir. Bundan dolayý kârýn, zararýn mikdarýnda, sermayenin
hepsinin veya bir kýsmýnýn telef olmasýnda, sermayeyi veya kârý diðer ortaðýna
vermiþ olduðunu iddia ettiðinde -hatta diðer ortaðý öldükten sonra ona
sermayeyi veya kârý vermiþ olduðunu iddia etse bile- yeminiyle beraber sözü
kabul olunur. Nitekim Bahýr sahibi Valvalciyye'nin vekâlet bahsinde zikredilen
ile istidlalederek demiþtir ki: Bir kimse istinâfýna (yeniden baþlamaya) mâlik
olmadýðý bir þeyi naklederse bakýlýr: Eðer bundan maksadý baþkasý üzerine bir
þey ödemeyi vâcib kýlmak olursa bu sözünde tasdik edilmez. Eðer kendisinden bir
þeyin ödenmesini kaldýrmak olursa bu sözünde tasdik edilir. Bu kaide ezberlenip
zaptedilmelidir.
Ortaklardan biri kendi teaddî ve taksiriyle
sermayeyi telef ederse diðer ortaðýnýn hissesini öder. Ortak mal elinde
emânettir. Taksîr olmadan telef olursa ödemez, taksîriyle telef olursa öder.
Hâniyye'de zikredilmiþtir ki; ortaklýðý
mekânla kayýdlamak sahihtir. Bundan dolayý ortaklardan biri diðer ortaðýna
"Hârzem'i geçme" deyip o da geçmekle ortak mal telef olsa, ortaðýnýn
hissesini öder.
Eþbâh'da zikredilmiþtir ki; iki ortaktan
birisi diðer ortaðýný "filan þehirden çýkma ve veresiye mal satma"
diye yasaklasa câiz olur. Eðer bu hususda ortaðýný dinlemeyip inal telef
olursa, ortaðýnýn hissesini öder. Nitekim inân veya mufavaza ortaklarýndan biri
diðer ortaðýnýn hissesini ne yaptýðýný, nereye býraktýðýný ve ne olduðunu kimseye
bildirmeden ölse mezhebin muhtar olan kavline göre ortaðýnýn hissesi
terekesinden alýnýr. Bu kavle muhâlif olan kavil galattýr. Nitekim Haniyye'nin
vakýf bahsinde zikredilmiþtir. Bu bahis emânet faslýnda gelecektir. Eþbâh
sahibi emânet bahsinde galat olan kavli zikretmiþtir.
Furü: Muhit sahibi: "Bana "Ýki
ortaktan birisi diðer ortaðýný veresiye satmaktan men edip o da muhalefet
ederek veresiye satsa, bunun hükmü nedir?" diye soruldu. Ben de:
"Kendi hissesinde satýþ geçerli diðer ortaðýnýn hissesinde satýþ durdurulur.
Eðer diðer ortaðý satýþa izin verirse kâr aralarýnda ortak olur, izin vermezse
onun hissesi hakkýndaki satýþ bâtýl olur." diye cevap verdim."
demiþtir.
Yine Mühit sahibi: "Bana "iki
ortaktan birisi diðer ortaðýný "filan þehirden ortak malýmýzý çýkartma"
diye menetse, o da dinlemeyip çýkarýr ve kâr ederse bu kârýn hükmü nedir?"
diye soruldu. Ben de: "Bu dinlemeyen ortak diðer ortaðýnýn hissesini
izinsiz çýkartmakla gasbetmiþ olacaðýndan lâyýk ve münasip olan kârýn
aralarýnda anlaþtýklarý þarta göre taksým edilmemesidir, diye cevap
verdim." demiþtir. Bu cevab ortaklýðýn bozulduðunu ifade eder. Nehir.
Yine Mühit'te zikredilmiþtir ki; ortak mal
ortaklardan her birinin elinde emânettir. Bundan dolayý Kâariu'l-Hidâye'ye:
"Ýki ortaktan biri diðer ortaðýndan hesap sorsa bunun hükmü nedir?"
diye sorulmuþ; o da: "Tafsilâtlý olarak hesap vermesi için
zorlanamaz." diye cevab vermiþtir.
Müzârib, vasi, mutevelli de ortak
gibidirler. Bunlardan da tafsilatlý olarak hesap sorulmaz. Nehir.
Zamanýmýzdaki kadýlarýn hesab sormaktan
maksadý harama ulaþmaktýr.
ÝZAH
"Baþka bir þahýsla ortaklýk kurmaya
mâlik olamaz ilh..." Hâniyye'de zikredilmiþtir ki; iki ortaktan birisi
baþka bir þahýsla þirket-i inân kurup bu üçüncü ortak satýn aldýðý maldan kâr
elde ederse, bu kârýn yarýsý kendisinin, yarýsý da diðer iki ortaðýn olur.
Ortaklýk kurmayan ortak satýn aldýðý maldan kâr elde ederse, bu kâr kendisiyle
ortaðýnýn olur. Üçüncü ortaða bir þey verilmez.
"Rehin vermeye de, rehin olmaya da
ancak ortaðýnýn izniyle mâlik olur ilh..." Fetih'te zikredilmiþtir ki;
ortaklardan biri diðer ortaðýndan izinsiz ortak malý, üzerlerinde olan borca
karþýlýk rehin verse câiz olmaz. Eðer rehin verdiði mal helâk olursa öder.
Alacaklarýna karþýlýk rehin alsa, yine ortaðý hakkýnda caiz olmaz. Rehin aldýðý
þey telef olup rehinin kýymeti ile alacaklarý müsavî olursa, rehin olanýn
hissesi gitmiþ olur. Diðer ortak muhayyer olup dilerse alacaktaki hissesini
borçlu kimseden alýr. Borçlu kimse de rehin verdiði malýnýn kýymetinin yarýsýný
rehin alan ortaktan alýr. Dilerse rehin olan ortaðýna alacaktaki hissesini
ödettirir. Çünkü rehin olan ortaðý alacaklarýna karþýlýk rehin almakla
alacaklarýný almýþ gibidir.
"Artýk rehin veren alýþ veriþ yapan
ortaðýn kendisi olduðuna göre ilh..." Alýþ - veriþ yapmayan ortak rehin
verdiðini veya rehin aldýðýný ikrar etse yahut iki ortak beraber alýþ-veriþ
yaptýðý halde birisi rehin verdiðini veya rehin aldýðýný ikrar etse, diðer
ortaðýnýn hissesinde ikrarý câiz olmaz. Kendi hissesinde câiz olup olmamasýndan
ihtilaf vardýr. Ortaklýk bozulduktan sonra ortaklardan birisi, rehin verdiðini
veya rehin aldýðýný ikrar edip diðer ortaðý onu yalanlasa, ikrarý sahih olmaz.
Tatarhâniyye.
"Köleyi kitâbete kesmeye ilh..."
Yani ortaklardan biri diðer ortaðýndan izinsiz ortak köleyi kitâbete kesemez.
Çünkü köleyi kitâbete kesmek tüccarlarýn âdetinden deðildir. Bahýr.
"Bunlarý yapmasý ilh..." Yani
ortaklýk mufavaza olursa, ortaklardan her biri diðer ortaðýndan izinsiz
baþkasýyla ortaklýk kurabilir. Rehin verip rehin alabilir. köleyi kitâbete
kesebilir, köleye ticaret yapmasý için izin verebilir.
"Elbise gibi þeyi hibe etmesi
ilh..." Yani ortaklardan biri ortak olan maldan elbise gibi bir þeyi hibe
edemez. Bundan satmýþ olduðu malýn parasýný hibe etmesi istisna edilmiþtir
Zahiriyye'den naklen Bahýr'da
zikredilmiþtir ki mufavaza ortaklarýndan birisi ortak olan bir malý sattýktan
sonra parasýný satýn alana hibe etse veya satýn olaný parasýndan ibra else câiz
olur. Ýmam Ebû Yusuf'a göre caiz olmaz. Satýþ yapmayan ortak hibe etse
ittifakla kendi hissesinde câiz olur.
Ben derim ki: Satýþ yapan ortak sattýðý
malýn parasýný satýn alana hibe ederse, diðer ortaðýnýn hissesini öder. Nitekim
satýþa vekil olan kimse sattýðý malýn parasýný satýn alana hibe ettiðinde mal
sahibine parasýný öder.
Velhâsýl: Ortaklardan birisi, elbise gibi
yenilecek cinsten olmayan ortak bir malý hibe edemez; eðer hibe ettiði ortak
malda bölünmesi ve hibe edilen kimseye teslim edilmesi gibi hibenin þartý
bulunursa, kendi hissesinde câiz olur. Hibe ettiði þey et, ekmek ve meyve gibi
yenilecek cinsten olursa ortaðýnýn sehminde de câiz olur.
"Ödünç vermesi ilh..." Yani
ortaklardan birisi diðer ortaðýnýn açýk olarak izni olmadýkça ortak malý ödünç
veremez. Hatta ortaklardan biri diðerine "reyinle amel et" dese, bu
ifade açýk izin sayýlmaz.
"Sýrâc'da zikredilmiþtir ki
ilh..." Sirâc'da zikredildiði gibi Bezzaziye'den naklen Bahýr'da da
zikredilmiþtir ki; ortaklardan her biri diðerine "kendi reyinle amel et,
dilediðini yap" dese, ortaklardan her biri ticarette yapýlmasý lâzým olan
þeyleri yapabilir. Þöyle ki: Ortak malý, ortak olan borca karþýlýk rehin
verebilir. Ortak alacaða karþýlýk rehin olabilir. Ortak mal ile sefere
gidebilir. Ortak malý kendi malýyla karýþtýrabilir ve baþka bir kimseyle
ortaklýk kurabilir. Fakat diðer ortaðýnýn açýk olarak izni olmadýkça ortaða ait
olan bir malý hibe etmesi, ödünç vermesi, telef edecek bir þey yapmasý,
karþýlýksýz olarak baþkasýna mülk vermesi câiz olmaz.
"Fakat lehinde þehadeti caiz olmayan
bir kimseye borçlu olduðunu ikrar etse, Ýmam-ý Azam'a göre bu ikrarý sahih
olmaz ilh..." Eðer lehinde þehâdeti caiz olan bir kimseye borçlu olduðunu
ikrar ederse, bu ikrarý sahih olur. Nitekim yukarýda geçmiþtir.
Hâniyye'de zikredilmiþtir ki; þirket-i inân
ortaklarýndan birisi kendi ticaretlerinde olan bir borcu ikrar edip diðer
ortaðý inkâr ederse bakýlýr: Eðer alýþ - veriþi kendisinin yaptýðýný ikrar edip
meselâ: "Ben fülan kimseden þu kadar meblaða bir köle salýn aldým"
derse, borcun hepsi kendisine lazým gelir. Eðer "ikimiz satýn aldýk"
derse kendisine borcun yarýsý lâzým gelir. "Diðer ortaðým satýn aldý"
dese, kendisine hiç bir þey lâzým gelmez. Þirket-i mufavaza böyle deðildir.
Bunda ortaklardan birine lazým gelen borç diðer ortaðýna da lâzým gelir.
Fetih'de de böyle zikredilmiþtir.
Velhâsýl: Ýnân ortaklarýndan biri ticaretlerinde
olan borcu ikrar edip diðeri inkâr etse yukarýda tafsilâtlý olarak anlatýldýðý
üzere borç kendisine lâzým gelir; diðer ortaðýna lâzým gelmez. Ama mufavaza
ortaklarýndan birisi ticaretlerinde olan bir borcu ikrâr edip diðeri inkar
etse, borç ikisine de lâzým gelir. Nitekim fürû bahsinde gelecektir ki; iki
ortaktan birisi "þu bin lirayý borç aldým" dese, sözü kabul edilir.
Çünkü bin lira elindedir.
"Diðer ortaðý onun parasýný satýn alan
adamdan alamaz ilh." Bundan anlaþýlmýþtýr ki; satýn alan kimse, satýn
aldýðý malýn parasýný diðer ortaða vermeyebilir. Eðer verirse, onun hissesinden
beri olur, malý satanýn hissesinden beri olmuþ olmaz.
Kezâ malý satmayan ortak satýlan malýn
parasýný tecil edemez. Ýki ortak birlikte ortak bir malý satsalar, Ýmam-ý
Azam'a göre, bunlardan hiç birisinin satýlan malýn parasýný tecil etmesi câiz
olmaz. Ýmameyn'e göre, tecil eden kendi hissesinde tecil etmiþ olur.
Ýki ortaktan birisi satýþ yapýp satýlan
malýn parasýný tecil etse, Ýmam-ý Azam ile Ýmam Muhammed'e göre, bu tecil
ikisinin hissesinde de câiz olur. Ýmam Ebû Yusuf'a göre, yalnýz kendisinin
hissesinde câiz olur.
"Kârýn, zararýn mikdarýnda
ilh..."
= Ortaklardan birinin, kârýn mikdarýný
ikrâr ettikten sonra hata ettiðini iddia etmesi =
Ortaklardan biri kârýn mikdarýný ikrar
ettikten sonra bunda hata ettiðini iddia etse, sözü kabul edilmez. Ebussûud
Efendi, Eþbâh'ýn ikrar bahsinden böyle nakletmiþtir. T.
Ben derim ki: Zahidi'nin Hâvi'sinde
zikredilmiþtir ki; ortaklardan biri "on dirhem kar ettim" dedikten
sonra "hayýr üç dirhem kâr ettim" dese, kendisine on dirhem kâr
etmediðine dâir yemin ettirilir. Bundan anlaþýlmýþtýr ki; ortaklardan biri
"þu kadar kör ettim" dese sözü yeminiyle kabul edilir. Fakat Eþbâh'da
zikredilen daha doðrudur. Çünkü ortak kârýn mikdarý hususunda ilk söylemiþ
olduðu sözünden dönmekle çeliþkiye düþmüþ olacaðýndan ikinci sözü kabul
edilmez. Eþbâh'da zikredilen Hâkim'in Kafi'sine nisbet edilmiþtir. Mezhebin
muhtar olan kavli budur. Buna Hâvî'de zikredilen muarýza edemez.
"Valvalciyyenin vekalet bahsinde
ilh..." Valvalciyye'nin ibaresi þöyledir: Bir kimse emanet malýný almasý
için bir þahsý vekil tâyin ettikten sonra ölse, vekil "onun hayatýnda
emanet malý aldým fakat mal telef oldu" yahut "malý kendisine
vermiþtim" deyip ölen kimsenin vârisleri inkâr etse, vekilin sözü tasdik
edilir. Bir kimse borçlusundan alacaðýný almasý için bir þahsý vekil tâyin
ettikten sonra ölse vekil "onun hayatýnda alacaðý aldým fakat alacak telef
oldu" yahut "alacaðý alýp kendisine verdim" deyip ölen kimsenin
varisleri inkâr etse, vekilin sözü tasdik edilmez. Çünkü vekil iki yerde de
istinâfýna (yeniden baþlamaya) mâlik olmadýðý bir þeyi nakletmiþtir. Fakat bir
kimse istinâfýna mâlîk olmadýðý bir þeyi naklederse bakýlýr: Eðer bundan
maksadý baþkasý üzerine bir þey ödemeyi vâcib kýlmak olursa bu sözünde tasdîk
edilmez. Eðer kendisinden bir þeyin ödenmesini kaldýrmak olursa, bu sözünde
tasdik edilir. Emâneti almaya vekil olan þahýs kendisinden bir þeyin ödenmesini
kaldýrmayý naklettiði için tasdik edilir. Bir alacaðý almaya vekil olan þahýs
ise ölen kimse üzerine bir þey ödemenin yani alýnanýn mislinin ödenmesinin
vacib olduðunu naklettiði için tasdik edilmez.
Ben derim ki: Alacaðý almaya vekil olan
þahýs "borçludan alacaðý aldým, fakat benim yanýmda telef oldu" yahut
"alacaðý alýp ölmeden önce müvekkilime vermiþtim" dese borçlunun
borçtan kurtulmasýna nispetle vekilin bu sözü tasdik edilmez. Çünkü bunda ölü
üzerine ödemeyi ilzam vardýr. Zira borçlar misliyle ödenir. Bundan dolayý
borçlu için alacaklýnýn zimmetinde, alacaklýnýn borçlunun zimmetinde sâbit
olanýn misli sâbit olur da olacaklý ile verecekli ödeþmiþ olur. Ama vekilin
kendisine nispetle sözü tasdik edilir. Çünkü vekil emniyetlidir. Müvekkilinin
ölmesiyle her ne kadarvekâleti bâtýl olmuþ ise de emniyetli olmasý kalkmamýþtýr.
Bundan dolayý alýp yanýnda telef olan malý ödemez, borçlu da ona rucu edemez.
"Bir kimse istinafýna (yeniden
baþlamaya) mâlik olmadýðý bir þeyi naklederse ilh..." Vekil burada
müvekkilin hayatýnda emânet malý veya alacaðý almýþ olduðunu nakletmiþtir.
Bunlarý müvekkilinin hayatýnda olmayýp müvekkil öldükten sonra almak istese
alamaz. Çünkü müvekkilinin ölmesiyle vekâletten azlolunmuþtur.
"Kimseye bildirmeden ölse ilh..."
Zâhidi'nin Hâvi'sinde zikredilmiþtir ki; ortaklardan biri elinde bulunan ortak
mallardan ayný veya insanlar üzerindeki alacaðý açýklamadan ölse, diðer
ortaðýnýn hissesi terekesinden alýnýr. Diðer emanet mallar da böyledir. Ölenin
vârisi, ortak malýn nerede olduðunu bilirse, diðer ortaðýn hissesi terekeden
alýnmaz. Vâris bildiðini iddia edip diðer ortak inkâr ederse bakýlýr: Eðer
varis "ortak mal þu kadar idi telef oldu" diye açýklarsa tasdik
edilir. Nitekim inþaallah emânet bahsinde gelecektir.
"Bu kavle muhâlif olan kavil galattýr
ilh..."Yani terekesinden alýnmaz diyen kavil galattýr, doðru deðildir.
"Bu bahis emânet bahsinde gelecektir
ilh..." Emânet bahsinde zikredilecektir ki; yirmiye yakýn yerde emânetçi
yanýnda bulunan emânet malý ne yaptýðýný, nereye býraktýðýný ve ne olduðunu
kimseye bildirmeden ölse terekesinden alýnýr.
"Diðer ortaðýnýn hissesini izinsiz
çýkartmakla gasbetmiþ olacaðýndan ilh..." Bu ifade söz götürür.
Cevhere'nin müzarebe bahsinde
zikredilmiþtir ki; mal sahibi muzaribinin alýþ veriþ yapmasý için muayyen bir
þehir veya muayyen mallar tahsis etse, müzaribin o þehirden çýkmasý veya o
mallardan baþka mallarla alýþ - veriþ yapmasý caiz olmaz. Eðer o þehirden baþka
þehire gider veya malý o þehirden çýkaran birisine verirse o mal ile o þehrin
veya malý o þehirden çýkaran birisine verirse, o mal ile o þehrin haricinde bir
þey satýn almadýkça mücerred o malý o þehirden çýkartmakla ödemesi lâzým
gelmez. Bundan dolayý o malý o þehirden çýkarýp alýþ - veriþ yapmadan önce mal
telef olursa ödemesi lâzým gelmez.
Kezâ o malý ayný þehire geri getirse,
müzârebe eski þarta göre devam eder. Eðer ayný þehire dönmeden önce o mal ile
bir þey satýn alýrsa, mal sahibine muhalefet ettiði için o malý öder; satýn
aldýðý þey de kendisinin olur. Çünkü müzârib mal sahibinin izni olmaksýzýn
tasarrufta bulunmuþtur. Bundan dolayý kârý da zararý da kendisine aid olur.
Ýmam-ý Azam'la Ýmam Muhammed'e göre; bu kar temiz olmaz. Ýmam Ebû Yusuf'a göre,
temiz olur. O malýn bir kýsmýyla bir þey satýn alýp diðer kýsmýný ayný þehire
geri getirse, kendisiyle mal satýn aldýðý mikdarý öder, geri getirdiði mikdarý ödemez.
"Bu cevap ortaklýðýn bozulduðunu ifade
eder ilh..." Yani iki ortaktan birisi diðer ortaðýný "fülan þehirden
ortak malýmýzý çýkarma" dediði halde diðer ortaðý dinlemeyip ortak malý o
þehirden çýkarýr ve kâr ederse, diðerinin hissesini gasbetmiþ olacaðýndan kâr
aralarýnda onlaþtýklarý þarta göre taksim edilmeyip kendisinin olur. O þehirden
ortak malý çýkarýp alýþ - veriþte bulunursa diðer ortaðýnýn hissesini gasbetmiþ
olur. Alýþ - veriþte bulunmayýp ayný þehire geri dönerse, ortaklýk asil hali
üzere devam eder. Nitekim yukarýda geçmiþtir.
"Diye cevap vermiþtir ilh..."
Kaariu'l-Hidâye. "Kârýn veya zararýn mikdarýný beyan etmede ortaðýn veya
müzaribin sözü yeminiyle kabul edilir. Bunlarý tafsilâtlý olarak beyan etmesi
lâzým gelmez. Ortaklardan biri, sermayenin hepsini veya bir kýsmýnýn telef
olduðunu yahut sermayeyi veya kârý diðer ortaðýna verdiðini iddia etse sözü
yeminiyle kabul edilir." demiþtir.
= Ortaklardan biri kapalý olarak diðer
ortaðýnýn hýyanetlikte bulunduðunu iddia etse =
Ben derim ki: Ortaklardan biri kapalý
olarak diðer ortaðýnýn hýyanetlikte bulunduðunu iddia etse yani hýyanetliðin
mikdarýný beyan etmese, Eþbâh'ýn kaza bahsinde: "Hýyanetlikle ittiham
edilen ortaða yemin ettirilmez." diye zikredilmiþtir. Hamevi
Kaariu'l-Hidâye'den: "Her ne kadar hýyanetliðin mikdarý beyan edilmese
bile hýyanetlikle ittiham edilen ortaða yemin ettirilir. Eðer yemin etmekten
çekinirse kendisine yemin etmekten çekindiði mikdarý beyan etmesi lâzým
gelir." diye naklettikten sonra þöyle devam etmiþtir: Bilindiði gibi
Kaariü'l-Hidâye'nin fetvasý nakle istinad etmediðinden Hâniyye'den naklen
Eþbâh'da zikredilene muaraza edemez.
"Müzarib, vasi, mütevelli de ortak
gibidirler ilh..." Þârih Kýnye'den naklen Vakýf Bahsinde zikredecektir ki;
mütevellinin her sene hesab vermesi lâzým gelmez. Mütevelli emniyetli bir kimse
olarak bilinirse, kadý ona kýsa olarak hesab sorar. Müttehem olursa, kadý onu
irâdý birer birer beyan etmeye cebreder. Onu hapsetmez, fakat tehdit eder,
icabýnda yemin ettirir. Bundan anlaþýlmýþtýr ki; ortak, müzarib ve vasî
hakkýnda da ayný hüküm câridir.
"Harama ulaþmaktýr ilh..."
Hakimin yalnýz hesaba bakmasý için ücret almasý câiz deðildir. Çünkü bu onun
üzerine vâcibdir. Fakat yazý yazmasý veya taksim yapmasý için ecr-i misil
alýrsa câiz olur. Nitekim Bahýr'ýn vakýf bahsinde böyle zikredilmiþtir.
ÝZAH
"Þirket-i amâl ve þirket-i ebdan da
denilir ilh..."Çünkü bu ortaklarýn iþleri çok defa bedenleriyle olur.
"Ýki sanatkârýn baþkalarýndan iþ kabul
etmek ilh..." Musannýf bu ifadeyle "iki kimsenin iþi kabul etmeden
önce þirket kurmalarýnýn þart olduðuna" iþaret etmek istemiþtir. Çünkü
fürû' bahsinden önce gelecektir ki; üç kiþi þirket kurmadan bir iþ kabul edip
bunlardan birisi o iþi yapsa kendisine ücretin üçte biri verilir, diðer ikisine
bir þey verilmez, þirket-i akidden maksat iþ kabul edip bu iþi yapmak üzere
kurulan ortaklýktýr.
Kýnye'den naklen Bahýr'da zikredilmiþtir
ki; üç hammal, biri çuvalý doldurmak, ikincisi çuvalýn aðzýný tutmak, üçüncüsü
çuvalý sahibinin evine kadar taþýmak ve ücret aralarýnda müsavî olmak üzere
þirket kursalar, bu þirket fâsiddir. Bunun fâsid olmasý bu þartlardan
dolayýdýr. Çünkü hammallarhem iþi kabul etmek ve hem de iþi yapmak üzere þirket
kursalar sahih olur. Burada ise iþi kabul etmek zikredilmeyip yalnýz her
birinin yapacaðý iþ zikredilmiþtir. Ýþi hepsinin beraber kabul etmesi þart
deðildir.
Ýki kiþiden birisi iþi kabul edip diðeri
iþi yapmak ve elde edilen kazanç aralarýnda yarý yarýya ortak olmak üzere
þirket kursalar yahut iki terziden birisi kumaþý kabul ile kesip biçmek, diðeri
de dikmek ve elde edilen kazanç oralarýnda yarý yarýya taksim olunmak üzere
þirket kursalar, câiz olur. Yalnýz "iþ yapmasý þart kýlýnan ortak da iþ
kabul edebilir. Eðer iþ yapmasý þart kýlýnan ortaðýn iþ kabul etmemesi þart
kýlýnsa, bu ortaklýk câiz olmaz.
Ben derim ki: Ýki ortaktan birinin iþi
kabul etmemesi þart kýlýnmamalýdýr. Fakat her birinin iþi kabul etmesinin veya
her ikisinin iþi yapmasýnýn açýk olarak söylenmesi þart deðildir. Çünkü birinin
iþi kabul etmemesi þart kýlýnmaksýzýn birisi iþi kabul etmek, diðeri de iþi
yapmak üzere þirket kursalar, her birinin hem iþi kabul etmesi hem de, Ýþi
yapmasý caiz olur. Zira bu ortaklardan her biri iþi kabul etmede diðer
ortaðýnýn vekili olur. Eðer iþ yapmasý þart kýlýnan ortaðýn iþ kabul etmemesi
þart kýlýnýrsa bu ortaklýk câiz olmaz. Çünkü iþ kabul etmemesi þart kýlýnan
ortaktan vekâlet nefyedilmiþ olur.
Dükkân birinin, âlet ve edevât da diðerinin
olarak iki kimse iþ kabul etmek üzere ortaklýk kursalar sahih olur. Fakat
birîsinin yalnýz dükkaný yahut âlet ve edevatý bulunup iþ diðeri tarafýndan
yapýlmak üzere þirket kursalar, fâsid olur. O halde kazanç yalnýz çalýþana aid
olup diðeri dükkânýnýn yahut alet ve edevâtýnýn ecr-i mislini alýr.
"Fakat ücrete müstehik olabilmeleri
için kabul ettikleri iþlerin helâl olmasý þarttýr ilh..." Haram olan bir
iþi kabul etmek üzere ortaklýk kursalar sahih olmaz. Bilindiði üzere haram olan
bir iþi yapmakla ücrete müstehik olunmaz. Bezzaziye.
"Müftabih olan kavle göre ilh..."
Bu, müteahhirin âlimlerinin kavlidir. Bunlara göre Kur'an öðretmek, ezan okumak
ve imamlýk yapmak için ücret almak caizdir.
"Ama tellâllarýn ilh..." Ýþ kabul
etmede ve iþi yapmada ortak olmak üzere hamamcýlarýn þirket kurmalarý sahihtir.
Meselâ: iki hammal bir yükün taþýnmasýný kabul edip bunu yüklenerek sýrtlarýnda
götürseler aldýklarý ücreti aralarýnda yarý yarýya taksim ederler. Fakat yalnýz
iþ yapmada ortak olmak üzere hammallarýn þirket kurmalarý fâsiddir. Çünkü
þirket-i amâlde, asýl olan iþi kabul etmektir. Bunda ise iþi kabul etmek
bulunmamýþtýr.
Bir kimse vakit tâyin etmeksizin alýþ
veriþinde tellâllýk yapsýn diye bir þahsý kiralasa fâsid olur. Çünkü çalýþma
müddeti beyan edilmemiþtir.
"Þarkýcýlarýn ilh..."
Þarkýcýlarýn þirket kurmalarý caiz deðildir. Çünkü þarký söylemek haramdýr. H.
"Hüküm þâhidlerinin ilh..." Hüküm
þahidlerin þirket kurmalarý câiz deðildir. Çünkü þahidlik yapmak için ücret
almak sahih deðildir.
"Hâfýzlarýn ilh..." Meclislerde
ve ölüler için yapýlan mâtemlerde yüksek ses ve teganni ile Kur'ân okuyan
hâfýzlarýn þirket kurmalarý caiz deðildir. Çünkü bunda Kur'an-ý Kerim'i okumak
için ücret almak vardýr. Bu ise câiz deðildir. Müteahhirin âlimleri yalnýz
Kur'ân-ý Kerim'i öðretmek için ücret alýnmasý câiz görmüþlerdir. Nitekim
inþaallah icâre bahsinde gelecektir.
"Vâizlerin ilh..." Vaazlarý
sebebiyle kendileri için hasýl olan þeyde vâizlerin þirket kurmalarý sahih
deðildir. Çünkü vaaz etmek onlarýn üzerine lazým deðildir.
METÝN
Þirket-i tekabbül: Ýki terzi yahut bir
terziyle bir boyacý gibi iki sanatkârýn baþkalarýndan iþ kabul etmek ve elde
ettikleri kazancý aralarýnda taksim etmek üzere yaptýklarý ortaklýktýr. Buna
"þirket-i sanâyli", "þirket-i a'mâl" ve "þirket-i
ebdan" da denilir.
Þirket-i tekabbülde sanatýn ve mekânýn bir
olmasý þart deðildir. Fakat ücrete müstehik olabilmeleri için kabul ettikleri
iþlerin helal olmasý þarttýr. Müftâbih olan kavle göre Kur'ân-ý Kerîm, fýkýh ve
yazý öðretmek için ücret almak caizdir. Ama tellâllarýn, þarkýcýlarýn, hüküm
þâhidlerinin ölüler için yapýlan mâtemlerde yüksek ses ve tegannî ile Kur'ân
okuyan hâfýzlarýn, vaizlerin ve dilencilerin þirketleri sahih deðildir. Çünkü
istemek için vekil tâyin etmek sahih deðildir.
Sahih olan kavle göre, þirket-i tekabbülde
ortaklar elde ettikleri kazancý anlaþtýklarý þarta göre aralarýnda taksim
ederler. Zira bu kazanç kâr olmayýp yaptýklarý iþin bedeli olduðundan takvimi
(az iþe karþýlýk kazancýn çoðunun verilmesi) sahihtir.
Ortaklardan biri iþ kabul etse, diðer
ortaðýna da o iþi yapmak lazým gelir ve ortaklarýn her birinden o iþin
yapýlmasý istenir. Ortaklardan her biri yapmýþ olduklarý iþin ücretini
isteyebilir iþ yaptýran kimse, ücreti ortaklardan birisine verse, borcundan
kurtulmuþ olur.
Buna göre, ortaklardan birinin iþinden elde
edilen kazanç anlaþtýklarý þarta göre -diðer ortak hasta olsa veya sefere gitse
veya özürsüz olarak kasten çalýþmasa bile- aralarýnda taksim edilir. Çünkü
þirket-i tekabbülde þart, alýnan iþin mutlak surette yapýlmasýdýr, yoksa iþi
kabul edenin yapmasý deðildir. Bilindiði üzere kassar baþkasýndan yardým talep
etse veya baþkasýný kiralasa ücrete müstehik olur.
"Ýstemek için vekil tâyin etmek sahih
deðildir ilh..." Vekâletin sahih olmadýðý yerde þirket kurmak da sahih
deðildir.
"Sahih olan kavle göre; þirket-i
tekabbülde ortaklar elde ettikleri kazancý ilh..." Yani ortaklar elde
ettikleri kazancý aralarýnda anlaþtýklarý þarta göretaksim ederler. Meselâ:
Müsavî olarak taksim etmek üzere þart kýlmýþlarsa müsavî olarak taksim ederler.
Ýkili birli olarak taksim etmek üzere þart kýlmýþlarsa ikili birli olarak
taksim ederler.
"Ortaklarýn her birinden o iþin
yapýlmasý istenir ilh..." Yani ortaklardan birinin kabul ettiði iþin
yapýlmasý ortaklardan her ikisine de lâzým gelir. Birisi "bu iþi ortaðým
kabul etmiþ, ben karýþmam" diyemez. Ancak ortaklardan birinin bizzat o iþi
yapmasý þart kýlýnýrsa, onu yapmasý lâzým gelir.
"Buna göre, ortaklardan birinin
iþinden elde edilen kazanç ilh..." Yani gerek ortaklarýn her ikisi
çalýþsýn gerek biri hasta olmak veya sefere gitmek gibi bir özürden dolayý
yahut hiç bir özürü olmadýðý halde çalýþmayýp da yalnýz diðer ortaðý çalýþsýn
fark yoktur. Elde edilen kazanç anlaþtýklarý þarta göre aralarýnda taksim
edilir. Çünkü çalýþan ortak iþ kabul eden ortaðýnýn yardýmcýsýdýr. Þirket-i
tekabbülde þart, alýnan iþin yapýlmasýdýr.
METÝN
Þirket-i akdin dördüncüsü þirket-i
vücûhdur. Þirket-i vücûh: iki kimsenin sermayeleri olmadýðý halde kendi
itibarlarýyla veresiye mal satýn almak, bu mallarý satýp borçlarýný ödemek ve
elde edilecek kârý aralarýnda taksim etmek üzere kurduklarý bir ortaklýktýr.
Þirket-i vücûh; bir nevi ticaret yapmak
üzere kurulabileceði gibi her nevi ticaret yapmak üzere de kurulabilir.
Birincisine "þirket-i vücühu hassa", ikincisine de "þirket-i
vücûhu amme" denilir.
Þirket-i tekabbül ile þirket-i vücûhtan her
biri, þirket-i inân ve þirket-i mufavaza da olur. Eðer ortaklarýn kefâlete ehil
olmasý satýn alýnan þey ile elde edilen kârýn yarý yarýya olmasý, mufavaza
lâfzýnýn söylenmesi veya mufavazayý gerektiren þeylerin beyân edilmesi gibi
mufavazanýn þartlarý bulunursa, þirket-i mufavaza olur. Eðer þirket akdi mutlak
olarak zikredilirse, þirket-i inân olur.
Þirket-i tekabbül ile þirket-i vücûhtan her
biri vekâleti tezammun eder. Çünkü þirketin her nev'inde vekâlet muteberdir.
Þartlarý bulunan þirket-i mufavaza olursa, kefâleti de tezammun eder.
Þirket-i mufavaza kabîlinden olan bir
þirket-i vücûhta kâr ortaklar arasýnda yarý yarýya taksim edilir. Þirket-i inân
kabilinden olan bir þirket-i vücûhta ise kâr, satýn alýnan þeyde ortaklarýn
yarý yarýya veya ikili birli hissedar olmak üzere yaptýklarý þarta göre taksim
edilir. Çünkü ortaklardan her biri ödemeyeceði þeyin kârýný almamasý için kâr
hissesi mikdarý kadar olmalýdýr.
Dürer'de zikredilmiþtir ki; ortaklardan her
biri kâra üç þeyin biriyle müstehik olur: Ya mal ile yahut iþ yapmakla veyahut
iþi kabul etmekle.
ÝZAH
"Þirket-i vücûh ilh .." Buna
"þirket-i mefâlis" de denilir. Bu þirket þeref ve itibar sahibleri
tarafýndan kurulacaðý cihetle "þirket-i vücûh", sermayeleri
bulunmadýðý cihetle de "þirket-i mefalis" adýný almýþtýr. Kuhistani.
"Þirket-i tekabbül ile þirket-i
vücûhtan her biri, þirket-i inân ve þirket-i mufavaza da olur ilh..."
Þirket-i mufavaza kabîlinden olan þirket-i tekabbülün þartlarý: Ortak olan iki
sanatkârýn birlikte iþ kabul etmeleri, kabul ettikleri iþi birlikte eþit olarak
yapmalarý, kâr ile zararýn aralarýnda eþit olmasý, ortaklýk sebebiyle her biri
diðerinin kefili olmasýdýr.
Þirket-i mufavaza kabilinden olan þirket-i
vücûhun þartlarý: Ortaklarýn kefâlet ehlinden olmalarý, veresiye satýn
aldýklarý malýn parasýnýn aralarýnda yarý yarýya olmasý, mufavaza lâfzýnýn
söylenmesi veya mufavazayý gerektiren þeylerin beyan edilmesi elde edilen kârýn
aralarýnda eþit olmasýdýr. Eðer bu þartlardan biri bulunmazsa þirket-i inân
olur. Muhit. Nihâye.
"Þirket-i vücûhta ilh..." Yani
þirket-i vücûhta ortaklarýn kâra müstehik olmalarý, satýn aldýklarý mallarýn
kendilerine yönelecek ödemelerine baðlýdýr. Bu mallarýn parasýný ortaklarýn
ödemeleri bu mallardaki hisselerine göre olur. Bundan dolayý her ortak bu
mallarýn ne kadarýný ödeyecek ise kârýna da o nisbette müstehik olur. Meselâ:
iki kimse satýn aldýklarý bir malýn üçte biri birisinin, üçte ikisi de
diðerinin olmak, parasýný da o þekilde ödemek üzere þirket kursalar, kârýn da
üçte biri birisinin üçte ikisi de diðerinin olur. Eðer birine satýn alýnan
maldaki hissesinden fazla kâr kýlýnsa þirket sahih, fakat þart geçersiz olur.
Bundan dolayý kâr, o maldaki hisselerine göre taksim olunur. Þöyle ki;
aldýklarý malýn aralarýnda yarý yarýya olmasýný þart kýlarsa, kâr da yarý
yarýya olur. Eðer aldýklarý malýn aralarýnda ikili birli olmasýný þart
kýlarlarsa kâr da ikili birli olur. Fakat aldýklarý malýn aralarýnda yarý
yarýya olmasýný þart kýldýklarý halde kârýn ikili birli olarak taksim
edilmesini þart kýlsalar bu þarta itibar edilmeyip kâr aralarýnda yarý yarýya
taksim edilir. Zarar ziyanda ortaklarýn satýn aldýklarý maldaki hisselerine
göre taksim olunur. Baþka türlü þart kýlarlarsa geçersiz olur. Meselâ: Satýn
aldýklarý mal aralarýnda yarý yarýya olmak üzere þirket kurup zarar etseler, bu
zararý yarý yarýya öderler. Eðer satýn aldýklarý malda ikili birli nispetinde
hissedâr olmak þartýyla þirket kurup zarar etseler, bu zarar da aralarýnda
ikili birli olarak taksim edilir. Bu zararýn baþka türlü taksim edilmesini þart
kýlsalar, ona itibar edilmez.
METÝN
Odun veya ot toplamak mubah olan çamurdan
kiremit yapmak, maden ve define aramak, av avlamak, sakalýk yapmak, daðlardan
meyva toplamak gibi mubah olan þeylerde þirket (ortaklýk) sahih deðildir. Çünkü
þirket vekâleti tazammum eder. Mubah olan þeyleri almaya baþkasýný vekil tâyin
etmek ise, sahih deðildir.
Bu gibi þeylerde iki ortaktan birisinin,
diðerinin yardýmý olmaksýzýn elde ettiði þey kendisinin olur. Çünkü ortaklýk
fasiddir. Ýkisinin birden elde ettikleri þey - eðer her birinin elde ettiði
þeyin mikdarý bilinmezse- yarý yarýya ikisinin olur.
Bu ortaklardan birinin, diðerinin
yardýmýyla elde ettiði þey yalnýz kendisinin olur. Yardým eden için Ýmam
Muhammed'e göre, ne kadar olursa olsun ecr-i misil vardýr. Ýmam Ebû Yusuf'a
göre, elde edilen þeyin parasýnýn yarýsýndan fazlasý verilmez. Fukahanýn Ýmam
Muhammed'in kavlini takdim etmeleri onu ihtiyar ettiklerini bildirir. Nehir.
Ýnâye.
Fasid olan þirkette kâr, malýn mikdarýna
göre taksim edilir. Birisine sermayesinin kârýndan fazla kâr verilmesi þart
koþulsa, bu þarta itibar edilmez. Malýn hepsi iki ortaktan yalnýz birisinin
olsa kârýn hepsi onun olur. Diðeri için ecr-i misil lâzým gelir. Nitekim bir
kimse kendi hayvanýný bir þahsa aldýklarý ücretin aralarýnda ortak olmasý
þartýyla kiraya vermesi için teslim etse, þirket fasid olup ücret hayvan
sahibinin olur; Diðer þahsa da ecr-i misil lazým gelir. Gemi ile ev de hayvan
gibidir. Hayvanýn üzerine buðday yüklenip satýlmasý için þirket kursalar, kâr
buðday sahibine aid olur, Hayvan sahibine de hayvanýnýn ecr-i misil lâzým
gelir. Ýki kimseden birinin katýn diðerinin devesi olup bu hayvanlarý kiraya
vermek, aldýklarý ücret oralarýnda ortak olmak þartýyla þirket kursalar, alýnan
ücret aralarýnda katýrýn ve devenin ecr-i misilleri üzerinedir. Nehir.
ÝZAH
"Fasid þirket beyanýnda ilh..."
Bu fasýlda þirket bahsinin daðýnýk meseleleri mevcuddur. Bundan dolayý "Bu
fasýl þirket bahsinin daðýnýk meseleleri beyanýndadýr." diye isim
verilseydi daha münasip olurdu.
"Av avlamak ilh..." Av avlamak
caizdir. Bu, mubah bir kazanç yoludur. Fakat diðer kazanç yollarý bundan
efdaldir. Keyf ve eðlence için av avlamak ise doðru deðildir. Kalbi karartýr;
mahlûkâta karþý þefkat duygularýný azaltýr. Bu meselenin tamamý kendi bahsinde
gelecektir.
"Maden ve define aramak ilh..."
Maden, yeraltýnda yaratýlmýþ kýymetli þeylerdir. Define, insanlarýn yeraltýna
gömdüðü altýn, gümüþ gibi þeylerdir. Rikâz ise ikisine de þamildir. Þârih
"maden ve cahiliyyet definesi aramak" deseydi daha münasib olurdu.
Çünkü Ýslami define lükata (buluntu) hükmündedir.
Cahiliyyet definesi, üzerinde cahiliyyet
alameti bulunan yani üzerinde put resmi veya Müslümanlara aid bir nakýþ bulunan
defnedilmiþ altýn veya gümüþtür.
Ýslâm'i define: Üzerinde Ýslam alâmeti
bulunan yani üzerinde kelime-i þahadet yazýlý veya Müslümanlara aid bir nakýþ
bulunan defnedilmiþ altýn veya gümüþtür.
"Mübah olan çamurdan kiremit yapmak
ilh..." Tuðla yapýlacak yer yahut kireç taþý çýkarýlan yer yahut cam
yapýlacak kumluk yer bir þahsýn mülkü olup iki kimse, bunlardan birini satýn
alarak tuðla yahut kireç yahut cam yapmak ve satmak üzere þirket kursalar câiz
olur. Bu þirketi vücûh gibidir. Fetih'te; "Bu þirket-i sanayiidir."
diye zikredilmiþtir.
"Ýkisinin birden elde ettikleri þey
ilh..." Yani iki ortak beraber elde ettikleri þeyi birbirine karýþtýrýp
satsalar, bakýlýr: Eðer her birinin elde ettiði þey, ölçek veya tartý ile
satýlan cinsten olup mikdarlarý bilinirse, aldýklarý para buna göre aralarýnda
taksim edilir.
Eðer elde ettikleri þey, ölçek veya tartý
ile satýlan cinsten olmaz, fakat her birine aid olan malýn mikdarý bilinirse,
aldýklarý para aralarýnda mallarýnýn kýymetine göre taksim edilir.
Eðer her birine aid olan malýn mikdarý
bilinmezse, her biri malýn yarýsýna kadar olan dâvasýnda tasdik olunur. Fakat
yarýsýndan ziyade dâvasýnda tasdik olunmaz. Þâhidle ispat etmesi lâzým gelir.
TENBÝH:
= Bir kimsenin üvey oðluyla beraber bir
evde oturup kazançlarýnýn arasýndaki farkýn bilinmemesi beyanýnda =
Fetâvây-ý Hayriyye'de zikredilmiþtir ki;
bir kimse üvey oðluyla beraber bir evde oturup her biri ayrý ayrý çalýþarak
kazançlarýný birbirinden ayrýlmayacak þekilde birleþtirseler ve kazançlarýnýn
farklý veya müsavi olduðu bilinmese, bu toplanan kazanç aralarýnda müsavi
olarak taksim olunur.
Kezâlik: Babalarý ölen kardeþler,
babalarýndan kendilerine kalan terekeyi sermaye edinip bazýlarý fikren,
bazýlarý da bedenen çalýþýr; ve sermayelerini arttýrýrlarsa, bu mal aralarýnda
müsavî olarak taksim edilir.
Kýnye'de zikredilmiþtir ki; bir baba ile öz
oðlu birlikte bir sanatta çalýþanlar - oðlu babasý ile beraber yiyip içiyorsa -
kazancýn hepsi babasýna aid olur. Oðlu babasýna yardým etmiþ sayýlýr. Hatta
oðlu aðaç dikmiþ olsa, bu aðaç babasýna aid olmuþ olur.
Bir kadýn kocasýyla çalýþýp mal kazansalar
bazý fukahaya göre, bu mal kocaya aid olup, kadýn kocasýna yardým etmiþ olur.
Ancak kadýnýn kazancýayrý olursa, bu kazanç kadýna aid olmuþ olur. Bazý
fukahaya göre, karý ile kocanýn çalýþarak elde ettikleri kazanç aralarýnda yarý
yarýya taksim edilir.
Haniyye'de zikredilmiþtir ki; bir kimse beþ
erkek çocuðunu evlendirip bir hanede otursalar ve birlikte yiyip içseler, ayrý
ayrý çalýþsalar bile kazancýn hepsi babasýna aid olur, çocuklar ancak
üzerlerindeki elbiseye mâlik olurlar, Babalarý öldükten sonra çocuklarý veya
karýsý biz bu malý babamýz öldükten sonra kazandýk deseler, sözleri kabul
edilir. Babamýz öldüðü zaman bu mal mevcud idi diye ikrar etseler, bu mal
babalarýndan kendilerine mirâs kalmýþ olur.
"Diðerinin yardýmýyla ilh..." Bu
yardým ya iþle olur mesela, ot toplamada biçmede, baðlamada, yüklemede yardým
eder veya aletle olur. Ortaðýna su taþýmasý için katýr veya deve vermesi yahut
balýk avlamasý için að vermesi gibi. Kuhistâni. Hamevî.
"Elde edilen þeyin parasýnýn
yarýsýndan fazlasý verilmez ilh..." Ecr-i misil, elde edilen þeyin
parasýnýn yarýsý kadar veya daha az olursa ecr-i misil verilir; daha fazla
olursa elde edilen þeyin parasýnýn yarasýndan fazla verilmez. Çünkü yardým eden
ortak elde edilen þeyin parasýnýn yarýsýna razý olmuþtur.
Nikâye'de zikredilmiþtir ki; ecr-i misil,
elde edilen þeyin kýymetinin yarýsý üzerine ziyade edilemez. Çünkü yardým eden
þahýs iþ tamam olunca ecr-i misili ister. Çok defa iþ tamam olunca elde edilen
þeyin satýlmasý mümkün olmaz ki, parasýnýn yarýsý istenebilsin.
Kuhistani'de zikredilmiþtir ki; elde edilen
mubah þeyin elde edildiði kýymeti olursa, yardým edene kýymetinin yarýsýndan
fazlasý verilmez. Kýymeti olmazsa bunda hüküm tahmine göre verilmelidir.
"Fukaha'nýn Ýmam Muhammed'in kavlini
takdim etmeleri onu ihtiyar ettiklerini bildirir ilh..." Ýnâye'de
zikredilmiþtir ki; Mebsût'da Ýmam Ebû Yusuf'un delilini Ýmam Muhammed'in
delilinden önce getirmek fukahanýn Ýmam Muhammed'in kavlini ihtiyar etmiþ
olduklarýnýn delilidir. Çünkü sonra getirilen delil önce getirilen delilin
cevabýný tazammun eder. Bu, Hidâye sahibinin adetidir. Hidâye sahibi, muhtar
olan kavlin delilini sonra getirir. Hâkim'in Kâfisi'nin ibâresi de Ýmam
Muhammed'in kavlinin ihtiyar edilmiþ olduðunu bildirir.
Þöyle ki: Ýmam Ebû Yusuf'a göre, yardým
edene ecr-i misil verilir. Fakat bu ecr-i mislin elde edilen þeyin parasýnýn
yarýsýndan fazlasýný geçmemesi lâzýmdýr. Ýmam Muhammed'e göre, kaç olursa olsun
ecr-i misil verilir. Hatta ortaðý ona yardým etse de hiç bir þey elde
edemeseler yine yardým edene ecr-i misil verilir.
Miftâh'dan naklen Hamevi'de zikredilmiþtir
ki; fetva için muhtar olan Ýmam Muhammed'in kavlidir. Gâyetü'l-Beyân'da
"Ýmam Ebû Yusuf'un kavli istihsândýr." denilmiþtir.
= Kýyas tercih edilir =
Ben derim ki: Buna göre, bu mesele, kýyasýn
istihsân üzerine tercih edildiði meselelerdendir.
"Fasid þirkette kâr, mallarýn
mikdarýna göre taksim edilir ilh..." Hasýlý: Fasid þirketi kuran iki
kimsenin ya her ikisinin de sermayeleri olmaz veya her ikisinin de sermayeleri
olur veyahut birisinin sermayesi olup, diðerinin olmaz.
Her ikisinin sermayesi olmazsa, elde edilen
kâr yalnýz çalýþana aid olur.
Her ikisinin de sermayeleri olursa, elde
edilen kâr mallarýnýn mikdarýna göre taksim edilir. Bu ortaklardan birisi için
ecr-i misli verilmez.
Birisinin sermayesi olup diðerinin sermayesi
olmazsa, elde edilen kâr sermaye sahibine aid olup diðerine ecr-i misil
verilir. Fetih.
"Bu þirket fasid olup ilh..."
Yani metinde geçen ifadenin mânasý: Hayvan sahibinin "benim hayvanýmýn
menfaatýný sat, alýnan ücret oramýzda ortak olsun" demesidir. Buna göre
alýnan ücretin hepsi hayvan sahibine aid olur. Çünkü hayvaný kiraya veren þahýs
sahibinin emriyle kiraya vermiþtir. Kiraya veren þahýs meccanen iþ yapmaya razý
olmayacaðýndan kendisine yapmýþ olduðu iþin ecr-i misli verilir.
"Gemi ile evde hayvan gibidir
ilh..." Kýnye'den naklen Bahýr'da zikredilmiþtir ki; gemisi bulunan bir
kimse dört kiþiyle birlikte gemiyle çalýþmak ve elde edilen kârýn beþte biri
gemi sahibine aid olmak, geri kalan kâr aralarýnda taksim edilmek üzere þirket
kursalar bu þirket fasid olup elde edilen kârýn hepsi gemi sahibine aid olur,
diðerlerine ecr-î misil verilmesi lâzým gelir.
"Ýki kimseden birinin katýrý,
diðerinin devesi olup ilh..." Yani iki kimseden birinin katýrý, diðerinin
devesi olup, her biri bu hayvanlarý kiraya vermek, alýnan ücret aralarýnda
taksim edilmek üzere þirket kursalar, bu þirket batýl olur. Çünkü bunun mânâsý:
Her biri diðerine "senin hayvanýn ile benim hayvanýmýn menfaatlarýný sat,
alýnan ücret aramýzda ortak olsun" demiþ olur. Sonra bu hayvanlarý muayyen
bir ücretle bilinen bir iþte kullanýlmak üzere kiraya verseler, alýnan ücret
katýrýn ve devenin ecr-i misillerine göre taksim edilir. Meselâ: Devenîn
kirasý, katýrýn kirasýnýn iki katý olursa, alýnan ücret aralarýnda ikili birli
taksim edilir. Eðer hayvanlar ayrý ayrý kiraya verilmiþ olurlarsa mal sahibinin
her biri kendî hayvanýn ücretini alýr.
Bu iki kimse hayvanlarýný kiraya vermeyip,
bilinen yükleri muayyen ücret karþýlýðýnda kabul etmek üzere þirket kusalar
sahih olur. Çünkü bu þirket-i tekabbuldür. Alýnan ücret aralarýnda yarý yarýya
taksim edilir. Devenin katýrdan fazla yük taþýmasýna itibar edilmez. Nitekim
iki boyacýdan birisinin boyama aletleri, diðerinin dükkâný olup, birlikte
þirket-i tekabbul kursalar, birisi diðerinden çok çalýþtýðý takdirde çok
çalýþanýn çalýþmasýna bakýlmayýp alýnan ücret aralarýnda yarý yarýya taksim
edilir.
Bu hayvan sahiblerinden her biri
hayvanlarýný kiraya verip, her ikisi veya birisi hayvaný sürmek, yüklemek gibi
hayvanla birlikte çalýþmayý þartkýlsalar, alýnan ücret aralarýnda hayvanlarýnýn
ecr-i misli mikdarýna ve kendilerinin çalýþma ücreti mikdarýna göre taksim
edilir.
F Ü R Û: Bir kimse ipekböceði tohumlarýný
muhafaza edip dut yapraklarýyla beslese hasýl olacak ipek kozalarý aralarýnda
ortak olmak üzere bir þahsa verdiði takdirde, hasýl olan ipek kozalarý tohum
sahibine aid olur. Çünkü onun tohumlarýndan hasýl olmuþtur. Tohumlarý muhafaza
edip besleyen þahsa da yedirdiði yapraklarýn kýymeti ile çalýþtýðý günlerin
ecr-i misli verilmesi lâzým gelir.
Bir kimse ineðini besleyip hâsýlatý
aralarýnda ortak olmak üzere bu þahsa verse, bu þirket fasid olur. Hasýlat,
inek sahibine aid olup, besleyen þahsa yedirdiðinin bedeli ile ecr-i misil
verilmesi lâzým gelir Tatarhânîyye.
METÝN
Ýki ortaktan biri ölse, diðer ortaðý onun öldüðünü
bilsin veya bilmesin þirket-i akid bozulur. Çünkü þirket de ortakçýlardan biri
diðerinin vekilidir. Birisinin ölmesiyle vekalet bozulmuþ olur
Ortaklardan birisi, mürted olduðu halde
dar-ý harbe kaçar ve kaçtýðýna hükmedilirse, yine þirket bozulur. Çünkü
mürteddin dar-ý harbe kaçtýðýna hükmedilmesi ölmesi gibidir.
Ortaklardan birinin þirketi inkâr etmesiyle
veya diðer ortaðýna "ben seninle beraber çalýþmam" demesiyle de
ortaklýk bozulur. Sermayeler eþya olsa bile ortaklardan birisinin bozmasýyla
yine þirket bozulur. Ama müzarebede sermaye eþya olursa þirket bozulmaz. Muhtar
olan kavil budur. Zeylaî buna muhalefet etmiþtir.
Ortaklardan birinin þirketi bozmasýyla
ortaklýðýn bozulmasý diðer ortaðýn bilmesine baðlýdýr. Çünkü ortaklardan
birinin þirketi bozmasý diðer ortaðýný kasden vekâletten azletmektir.
Ortaklardan biri cünun'i mutbik ile deli
olsa, yine þirket bozulur. Ortaklardan biri böyle mecnun olduktan sonra diðer
ortaðýnýn elde ettiði kâr kendisinin olur. Fakat mecnunun malýndan elde edilen
kârý tasadduk eder. Fetih. Tatarhaniyye.
Ortaklardan birisi diðerinden izinsiz onun
malýnýn zekâtýný veremez. Ortaklardan her biri arkadaþýna kendi zekâtýný
vermesi için izin verip, her biri ayný zamanda hem kendisinin hem de ortaðýnýn
zekâtýný verse yahut hangisinin önce verdiði bilinmese, her biri ortaðýnýn
zekât hissesini öder, eðer þirketleri mufavaza veya sermayeleri müsavi olan
inan olursa ödeþirler. Sermayeleri müsavi olmayan inan olursa, sermayesi ziyade
olan ortak zekât olarak verilen ziyadeyi diðer ortaðýndan alýr.
Her biri arka arkaya hem kendisinin hem de
ortaðýnýn zekatýný verse, sonra veren ortak -diðerinin zekâtlarý vermiþ
olduðunu bilsin veya bilmesin - onun zekât hissesini öder. Bu, Ýmam-ý Azam'a
göredir. Ýmameyn'e göre, zekâtlarý sonra veren ortak, diðer ortaðýnýn daha önce
zekâtlarý vermiþ olduðunu bilmiyorsa ödemez. Nitekim bir zekâtý veya bir
keffareti vermekle emredilmiþ bir þahýs, onu emreden kimse ödedikten sonra bir
fakire verse, emreden kimsenin vermiþ olduðunu bilsin veya bilmesin öder. Çünkü
emreden kimsenin kendisinin zekatýný vermesiyle emrolunan þahýs hükmen
azlolunmuþtur. Emrolunan þahsýn sonradan vermiþ olduðu zekâtý ödemesi için
emredenin önce vermiþ olduðunu bilmesi Ýmam-ý Azam'a göre þart deðildir.
Ýmameyn'e göre þarttýr.
Mufaveza ortaklarýndan birisi diðer
ortaðýnýn açýk izniyle- bunun için ortaðýndan izin istediðinde sukût etse
kifayet etmez.- cinsi yakýnlýkta bulunmak için bir cariye satýn olsa, artýk
cinsi yakýnlýk için satýn alýnmaya verilen izin, hibeyi tazammun ettiðinden ortaðýnýn
hissesini borçlanmaksýzýn cariye satýn alanýn olur, ortak olmaz. Çünkü ortak
olan cariyeye cinsi yakýnlýkta bulunmak haram olduðundan bunun helal olmasýnýn
yolu iki ortaktan birisinin kendi hissesini diðer ortaðýna hibe etmesidir.
Bölünmeyi kabul etmeyen, ortak bir þeyin hibe edilmesi caizdir. Ýmameyn'e göre
satýn alan ortaðýn cariyenin parasýnýn yarýsýný diðer ortaðýna vermesi lazým
gelir.
Cariyeyi satan ve cariyede hakký olan kimse
iki ortakdan hangisini bulursa cariyenin parasýný ve ukrunu ondan alýr. Çünkü
þirket-i mufaveza kefaleti tazammun etmektedir.
ÝZAH
"Þirket-i akid bozulur ilh "
Fakat þirket-i mülk bozulmaz.
Ben derim ki: Ortaklardan birinin ölmesiyle
þirket-i mülk bozulmayýp eskiden olduðu gibi sermayeler hayatta kalan ortak ile
ölen ortaðýn varisleri arasýnda ortak olarak kalýr.
"Ýki ortaktan biri ölse ilh..."
Yani iki ortaktan biri ölürse þirket bozulur. Eðer ortaklar üç kiþi olup birisi
ölse onun hakkýnda ortaklýk bozulup diðerleri arasýnda yine devam eder. Bahýr.
"Mürted olduðu halde dar-ý harbe kaçar
ve kaçtýðýna hükmedilirse yine þirket bozulur ilh..." Hatta Müslüman
olarak Ýslâm memleketine geri dönse, bozulmuþ olan ortaklýk düzelmiþ olmaz.
Dar-ý harbe kaçtýðýna hükmedilmezse, ortaklýk ittifakla durdurulur. Eðer
kaçtýðýna hükmedilmeden önce Müslüman olarak geri dönerse, ortaklýk devam eder.
Ölür veya öldürürse dar-ý harbe kaçmýþ olmasa bile ortaklýk bozulur.
Þirket-i mufavaza durdurulsa þirket-i inan
olur mu? Ýmam-ý Azam'a göre olmaz. Ýmameyn'e göre olur. Bahýr.
"Ortaklardan birinin þirketi inkar
etmesiyle ilh..." Yani ortaklardan biri þirketi inkâr etse ortaklýk
bozulur, diðer ortaðýnýn hissesini öder. Çünkü itimadlýbir kimsenin inkar
etmesi gasb sayýlýr. Bahýr.
"Diðer ortaðýna: Ben seninle çalýþmam
demesi ilh..." Bezzaziye'den naklen Bahýr'da zikredilmiþtir ki; iki Kimse
ortaklýk kurup mal satýn alsalar sonra ortaklardan biri diðerine: "Ben
seninle ortaklýk yapmam" deyip gaib olsa, orada olan ortak mallarý
satarsa, elde edilen kar satan ortaðýn olur, gaib olan ortaðýn mallarýnýn kýymetini
verir. Çünkü gaib olan ortaðýn "ben seninle ortaklýk yapmam"
demesiyle ortaklýk bozulmuþ olur. iki ortaktan her biri - sermayeler eþya olsa
bile - ortaklýðý bozmaya maliktir. Fakat müdarebede sermaye eþya olursa þirket
bozulmaz. Muhtar olan kavil budur.
"Ama mudarebede sermaye eþya olursa
þirket bozulmaz ilh..." Þirket-i akid ile þirket-i müdarebe arasýndaki
fark: Þirket-i akidde sermaye iki ortaðýn birlikte elinde olup, tasarruf
velayeti de her ikisine aiddir. Buna göre, sermaye para olsun veya eþya olsun
ortaklardan her biri kendi hissesinde arkadaþýný tasarruftan men edebilir.
Þirket-i müdarebede sermaye urûz (eþya) olursa bunda müdarib (sermayeyi
çalýþtýran kimse) in hakký sâbit olur. Çünkü müdaribin kârda hakký vardýr.
Müdarib tek olarak tasarrufda bulunduðundan sermaye sahibi onu tasarruf dan men
edemez. Fetih.
"Zeylai muhalefet etmiþtir
ilh..." Zeylai, "Ýki ortaktan birisinin þirketi bozabilmesi için
sermayenin para olmasý þarttýr. Sermaye urüz olursa bozamaz. Nitekim þirket-i
müdarebede sermaye urüz olursa, þirketi iki ortaktan birinin bozamadýðý
sabittir." demiþtir. Bu, tahtavi'nin kavlidir.
Hulasa'da zikredilmiþtir ki, iki ortaktan
birisi þirketi ancak diðer ortaðýnýn rýzasýyla bozabilir. Fetih sahibi:
"Hulasada zikredilen galattýr." demiþtir. Fakat Hulâsa sahibi:
"Sahih olan kavle göre, sermaye urûz olsa bile iki ortaktan birisi tek
baþýna þirketi bozabilir." demiþtir
"Diðer ortaðýný kasden vekaleten
azletmesidir ilh. " Yani þirketi bozan ortak kendi hissesinde tasarrufta
bulunmaktan diðer ortaðýný menetmiþtir. Bundan dolayý ondan zararý defetmek
için þirketi bozulduðunu bilmesi þart kýlýnmýþtýr. Fetih.
"Ortaklardan biri cünûn-i mutbik ile
deli olsa yine þirket bozulur ilh..."
Cünûn-i mutbik: Kesilmeksizin devam eden
akýl hastalýðý, Yani ortaklardan birisi devamlý akýl hastalýðýna yakalanýrsa
þirket bozulur Bundan sonra diðer ortaðý çalýþýrsa kâr ve zarar ona aid olur.
Çalýþan ortak akýl hastalýðýna yakalanmýþ olan ortaðýnýn hissesini gasbetmiþ
gibi olur. Bundan dolayý kendi hissesinin kârý helâl hoþ olursa da akýl
hastalýðýna yakalanmýþ olan ortaðýnýn hissesinden elde etmiþ olduðu kârý
tesadduk eder.
Cünûn-i mutbik, bir ay veya altý ay ile
takdir edilmiþtir. Yani akýl hastalýðý bu kadar müddet devam edince þirket
bozulmuþ olur.
"Ortaklardan birisi, diðerinden
izinsiz onun malýnýn zekâtýný veremez ilh..." Çünkü aralarýndaki izin
ancak ticarete aiddir. Zekat ise ticaret kabîlinden deðildir. Zekâtýn
verilmesinde niyet þarttýr. Ýzinsiz verildiði surette niyetsiz verilmiþ
olduðundan zekât yerine geçmez T.
"Her biri ayný zamanda hem kendisinin
hem de ortaðýnýn zekâtýný verse ilh..." Yani ortaklardan her biri
arkadaþýnýn bulunmadýðý bir sýrada hem kendisinin hem de ortaðýnýn zekâtýný
vermiþ olsa ve ikisinin vermesi ayný zamana tesadüf etmiþ olsa her biri
diðerinin zekât hissesini öder.
"Mufavaza ortaklarýndan birisi
ilh..." "Cariyeyi satan kimsenin iki ortaktan hangisini bulursa
cariyenin parasýný ondan alýr." ifadesi þirket-i inana þamil olmaz. Zira
þirket-i inan kefaleti tazammun etmez. Bundan dolayý inan ortaklarýndan birisi
ticaretleri cinsinden olmayan bir þey satýn alýrsa kendisinin olur ve parasý
kendisinden istenir.
Kezâ; ortaklardan birisi sermayeleri urûz
olduktan sonra ticaretleri cinsinden bir þey satýn alýrsa, aldýðý þey yine
kendisinin olur.
"Diðer ortaðýnýn açýk izniyle
ilh..." Musannýf "diðer ortaðýnýn açýk izniyle" diye
kayýdlamýþtýr. Eðer ortaklardan birisi, diðer ortaðýnýn açýk izni olmaksýzýn
cinsî yakýnlýkta bulunmak için bir cariye satýn alýrsa, cariye ortak olmuþ
olur.
"Ýmameyn'e göre, satýn alan ortaðýn
cariyenin parasýnýn yarýsýný diðer ortaðýna vermesi lâzým gelir ilh..."
Çünkü satýn alan ortak cariyenin parasýný sermayeden borç olarak alýp ödemiþ
olduðundan diðer ortaðýnýn hissesini verir. Fakat metinler Ýmam-ý Azam'ýn kavline
göredir.
"Cariyenin parasýný ve ukrunu
ilh..." Ukr: Mutlak surette mehir mânâsýna gelirse de mehr-i mislide
kullanýlmasý daha çoktur. Hür bir kadýnýn mehr-i misline ukr denildiði gibi bir
cariyenin güzelliði ve mevlâsý itibariyle benzerleri olan cariyelere göre hak
edeceði mehre de ukr denilir. Yani bu cariyelerin nikâhlarýna ne mikdar mal ile
raðbet edilmekte ise o mikdar mal bu cariyenin ukru olmuþ olur.
Bazý fukahaya göre cariyelerin ukrlarý:
Bakire iseler kýymetlerinin onda biri, dul iseler yirmide bir nisbetindedir.
METÝN
Bir kimse bir köle satýn aldýðýnda bir
þahýs "beni bu köleye ortak et" deyip o da "ortak ettim"
dese bakýlýr: Eðer köleyi teslim almadan önce ortak etmiþse sahih olmaz. Teslim
aldýktan sonra ortak etmiþse sahîh olur, kölenin parasýný biliyorsa yarýsýný
vermesi lâzým gelir. Kölenin parasýný bilmiyorsa bildiði zaman muhayyer olup
dilerse köleye ortak olur dilerse ortak olmaz.
Bir kimse bir köle satýn aldýðýnda bir
þahýs "beni bu köleye ortak et" deyip o da "seni ortak
ettim" dedikten sonra kendisine rast gelen baþka bir þahýs da "beni
bu köleye ortak et" deyip ona da "seni ortak ettim" dese
bakýlýr: Eðer ikinci þahýs birinci þahsýn köleye ortak olduðunu biliyorsa
kölenin dörtte birine mâlik olur. bilmiyorsa kölenin yarýsýna malik olur. Çünkü
kölenin tamamýna ortak olmayý istemiþtir. Bunu göre bu köle, satýn alan
kimsenin mülkünden çýkmýþ olur.
Bir kimse bir þahsa "bugün ticaret
nevinden satýn aldýðým þeyler aramýzda ortak olsun" deyip o da "kabul
ettim dese, aralarýnda þirket-i akid kurulmuþ olur. Eþbah.
Yine Eþbâh'da zikredilmiþtir ki; üç kimse
þirket-i akid kurmaksýzýn bir iþi yapmak üzere kabul edip içlerinden birisi o
iþi yapsa, kendisine iþin ücretinin üçte birisi verilir, diðerlerine bir þey
verilmez.
FÜRÛ: Þirketi inkâr eden kimsenin sözü
kabul edilir.
Ölen bir kimsenin vârisleri "bizim
murisimiz fülan þahýsla þirket-i mufavaza kurmuþlardý" diye delil
getirseler kabul edilmez. Vârislerin: "Murisimiz hayatta iken fülan þahýs
ile þirket-i mufavaza kurmuþlardý. O þahsýn elinde olan mal, aralarýnda
ortaktýr." diye isbat etmeleri lazýmdýr.
Bir kimse öldükten sonra vârisleri
ellerinde bulunan mala "bu mal bizim mûrisimizindir" diye dâvâ edip
delil getirseler, bir þahýs da "bu mal þirket-i mufavazaya aiddir"
diye dâvâ edip delil getirse, bu þahsa ölen kimse ile birlikte mufavaza þirketi
kurmuþ olduðunu, bu yüzden malýn onlarýn elinde bulunduðunu dâvâ etmiþ
olduðundan onun delili tercih edilip kendisine malýn yarýsý hükmedilir.
= Ortaklardan birisi bin dirhem ödünç aldým
der ve mal elinde ise sözü kabul edilir =
Ýki ortaktan birisi þehirde, diðeri seferde
tasarrufda bulunsalar, taksim etmek istediklerinde birisi "bin dirhem
ödünç aldým" dese, eðer mal elinde ise sözü kabul edilir.
ÝZAH
"Bir kimse bir köle satýn aldýðýnda
ilh..." Fetih'de zikredilmiþtir ki; iki kimse bir köle satýn alýp baþka
bir þahsý da bu köleye ortak etseler, kýyasa göre ortak ettikleri þahýs kölenin
yarýsýna, satýn alan iki kimseden her biri dörtte birine malik olur. Çünkü
satýn alan iki kimseden her biri köleden mâlik olduðu hissesinin yarýsýný
satmýþtýr. Ýstihsana göre, o þahýs kölenin üçte birine mâlik olur. Çünkü satýn
olan iki kimse, onu ortak ettikleri zaman kendilerine eþit olarak ortak
etmiþlerdir. Sanki köleyi satýn alýrken üçü beraber satýn almýþtýr.
"Teslim almadan önce ortak etmiþse
sahih olmaz ilh..." Fetih'de zikredilmiþtir ki; bir kimse bir köle satýn
alýp henüz onu teslim almadan ona baþka bir þahsý ortak etse sahih olmaz. Çünkü
satýn alýnan bir malýn teslim alýnmadan önce geri satýlmasý câiz deðildir.
Köleyi teslim aldýktan sonra o þahsý ortak etse sahih olur. Satýn alan kimse
köleyi o þahsa teslim etmeden köle ölürse o þahsýn kölenin parasýnýn yarýsýný
vermesi lâzým gelmez. Çünkü "beni bu köleye ortak et" diyen þahsa,
köleyi satýn alan kimsenin "seni bu köleye ortak ettim" demesi
kölenin yarýsýný satmak için "icâb" sayýlacaðýndan ortak olan þahsýn
köleyi kabul etmesi þarttýr.
Ben derim ki: Zahîrede: "Bir kimse bir
þey satýn aldýktan sonra baþka bir þahsý o þeye ortak etse o þeyin yarýsýný,
vermiþ olduðu paranýn yarýsýna satmýþ olur." diye zikredilmiþtir. Bundan
anlaþýlmýþtýr ki; Hýyar-ý ayýb, hýyar-ý rüyet gibi alým - satýmda sabit olan
hükümler ortaklýkla da sabit olur.
"Kölenin parasýný biliyorsa yarýsýný
vermesi lâzým gelir ilh..." Çünkü mutlak sûrette ortaklýk eþit olmayý
gerektirir. Nitekim bir âyet-i kerîmede:
"Onlar terikenin üçte birinde
ortakdýrlar. (Nisâ Suresi, âyet : 12) buyrulmuþtur. Ancak ortaklar ortak
olduklarý þeyde eþit olarak ortak olmayacaklarýný beyan ederlerse bu takdirde
eþit olarak ortak olmazlar. Fetih.
"Kendisine rastgelen baþka bir þahýs
da ilh..." Eðer satýn alan kimse bir pazarlýkta iki þahsý köleye ortak
ederse köle aralarýnda eþit olarak ortak olur. Fetih.
"Kölenin dörtte birine mâlik olur
ilh..." Eðer ikinci þahýs, birinci þahsýn köleye ortak olduðunu bilirse,
satýn alan kimseden köledeki hissesinde kendisini ortak etmesini istemiþ olur.
Onun hissesi kölenin yarýsý olduðundan kendisine yarýsýnýn yarýsý verilir. Bu
da kölenin dörtte biri olur. Eðer ikinci þahýs, birinci þahsýn köleye ortak
olduðunu bilmezse satýn alan kimseden kölenin tamamýnda kendisini ortak
etmesini istemiþ olduðundan kendisine kölenin yarýsý verilir. Buna göre bu köle
satýn alan kimsenin mülkünden çýkmýþ olur.
T E N B Ý H : Bu þirket, þirket-i mülkdür.
Ýnan ortaklarýndan birisi elinde bulunan sermaye ile urûz satýn aldýktan sonra
baþka bir þahsa "seni satýn aldýðým urûzdaki hisseme ortak ettim"
deyip o da "kabul ettim" dese, aralarýnda þirket-i mülk kurulmuþ
olur.
"Bugün ticaret nevinde satýn aldýðým
ilh..." "Bugün" kelimesinin zikredilmesi þart deðildir. Hatta
iki kimse sermayeleri olmadýðý halde kendi itibarlarýyla köle satýn almak üzere
þirket kursalar câiz olur. Yine iki kimse, bir ay müddetle muayyen cins mallarý
satýn almak üzere kursalar câiz olur. Bu ortaklardan birisi mal satýn alýp
telef olduðunu iddia etse, diðerinden parasýnýn yarýsýný istediðinde bakýlýr:
Eðer satýn alýp teslim aldýktan sonra malýn telef olduðunu isbat ederse
yeminiyle tasdik edilir. Ýspat edemezse tasdik edilmez. Kârýn aralarýnda ikili
birli taksim edilmesinin þart kýlsalar, buna itibar edilmeyip, kâr aralarýnda
yarý yarýya taksim edilir. Bu iki ortaktan birisi þirketten ancak diðer
ortaðýnýn huzurunda ayrýlabilir. Bunlardan birisi satýn aldýklarý þeydeki
diðerinin hissesini ondan izinsiz satamaz. Çünkü bunlar satmak için deðil satýn
almak için þirket kurmuþlardýr. Bu, þirket-i mülkdür, þirket-i akid deðildir.
Ýki kimse ticaret namýna satýn aldýklarý
þeylerin aralarýnda ortak olmasý þartýyla þirket kursalar câiz olur. Satýn
alýnacak þeylerin sýfat ve mikdarlarýnýn beyan edilmesi lâzým deðildir. Çünkü
bunlardan her birisi, satýn aldýðý þeyin yarýsýnda diðerinin vekilidir.
Bunlarýn böyle bir þirket kurmaktan maksatlarý çok kazanmaktýr. Çok kazanmak
ise ancak her nev'i ticarette bulunmakla mümkün olur.
Bir kimse bir þahsa "þu on bin dirhemi
ortak olarak al, aramýzda ortak olmak üzere mal satýn al deyip o da kabul
ederse þirket kurulmuþ olur, kâr ile zarar ikisine aid olur. Hindiyye, Kâfi,
Bahýr, Valvalciyye.
"Diðerlerine bir þey verilmez
ilh..." Üç kiþi ortak olmayýnca, her birinin aldýklarý iþin üçte birini
yapmasý lâzýmdýr. Çünkü her biri aldýklarý iþin ücretinin üçte birine
müstahýkdýr. Ýçlerinden birisi iþin hepsini yapsa, kendisine iþin ücretinin
üçte birisi verilir. Ýþin üçte ikisini teberruan yapmýþ olur da ücrete müstahik
olmaz. Fakat bu, kazâendir. Diyanete gelince: Kendisine iþin ücretinin hepsi
verilmesi lâzým gelir. Çünkü iþi yapan kimse, ücretinin hepsi kendisine
verileceði zannýyla iþin hepsini yapmýþtýr. Onun zannýný boþa çýkarmak lâyýk
deðildir.
"Þirketi inkâr edenin sözü kabul
edilir ilh..." Yani bir kimse bir þahýs aleyhine "bu þahýs benimle
þirket-i mufavaza kurmuþtur, elinde mevcud olan mal aramýzda ortaktýr"
diye dâva edip o þahýs da þirketi inkâr etse, yeminiyle inkâr edenin sözü kabul
edilir, dava edenin isbat etmesi lâzým gelir.
"Ölen bir kimsenin vârisleri
ilh..." Mufavaza ortaklarýndan birisi ölüp mallar hayatta kalanýn elinde
bulunsa, ölenin vârisleri "bizim mûrisimiz fülân þahýs ile mufavaza
ortaklýðý kurmuþlardý" diye þâhid getirseler, o þahsýn elinde bulunan
mallardan hiç bir þey vârisler için hükmedilmez. Çünkü vârisler ölümle ortadan
kalkmýþ olduðu bilinen bir ortaklýða þahid getirmiþlerdir. Böyle þâhidlikle o
þahsýn elinde bulunan malýn ortak olduðuna hükmedilemez. Zira geçmiþ zamandaki
þirket, þimdi o þahsýn elinde bulunan mallarýn ortak mallardan olduðunu
gerektirmez. Ancak vârisler, ölen mûrisimiz hayatta iken bu mallar o þahsýn
elinde bulunuyordu veya o þahsýn elinde bulunan mallar ortak mallardandýr, diye
isbat ederlerse, bu takdirde o þahsýn elinde bulunan mallarýn yarýsýnýn ölen
mûrislerinin olduðuna þâhid getirmiþ olurlar, Kendileri ölenin vârisleri
olduklarýndan malýn yarýsý onlara verilir. Fetih.
"Mal elinde ise sözü kabul edilir
ilh..." Yani ortaklardan birisi "bin lira ödünç aldým" dese
bakýlýr: Eðer mal elinde mevcud ise sözü tasdik edilir. Mal elinde mevcud
deðilse, üzerinde borç bulunmuþ olduðunu iddia ettiðinden sözü tasdik edilmez.
Ortaklardan birisi elinde bulunan malda baþkasýnýn hakký olduðunu iddia ettiðinde
sözü kabul edildiði gibi, elinde bulunan malda kendisinin hakký bulunduðunu
iddia etse yine kabul edilir.
Fetâvây-ý Hayriyye'de zikredilmiþtir ki;
elinde mal bulunan ortak "ben fülan þahýsdan þirket nâmýna ödünç aldým ve
borcumu ödedim" dese yeminiyle sözü tasdik edilir.
Muhît'den naklen Hâmidiyye'de
zikredilmiþtir ki; Ýnan ortaklarýndan birisi ödünç mal alsa, bu malý ödemek her
ikisine de lâzým gelir. Çünkü ödünç almak manen ticaret ve mübadele olduðundan
ortaklardan her birisi ödünç alabilir.
Hâniyye'de zikredilmiþtir ki; Ýnan
ortaklarýndan birisi "ben fülan þahýsdan ticaret için bin dirhem ödünç
aldým" dese, bunu ödemek yalnýz kendisine lâzým gelip diðer ortaðýna lâzým
gelmez. Zira onun sözü diðer ortaðý üzerine borcu ilzam için hüccet olamaz. Ýki
ortaktan birisi arkadaþýna borç almasý için emretse, bu emir sahih
olmayacaðýndan onun namýna borç alamaz. Þayet borç olacak olursa borcu veren
kimse alacaðýný ondan alýr, diðer ortaktan alamaz. Çünkü borç almaya vekil
tâyin etmek, ödünç almaya vekil tâyin etmek demektir. Ödünç almaya vekil tayin
etmek ise, istemeye vekil tâyin etmek olduðundan bâtýldýr. Þu kadar var ki;
vekil ödünç verene "fülan kimse senden bin dirhem ödünç istiyor"
derse, bu takdirde vekil elçi olup müvekkil ödünç almýþ olur.
Valvalciyye'de zikredilmiþtir ki; iki
ortaktan her biri diðerine, benim namýma borç al diye izin verip onlardan
birisi borç alsa, kendisi için almýþ olur. Ödünç veren alacaðýný ondan alýr.
Sahih olan kavle göre, bu ortak ödemiþ olduðu bu paranýn yarýsýný diðer ortaðýndan
alamaz. Çünkü ödünç almaya vekil tâyin etmek bâtýl olduðundan ödünç almak için
izin verilmesi ile verilmemesi müsavidir.
Ben derim ki: Bu izahdan anlaþýlmýþtýr ki
bu meselede iki kavil vardýr. Muhît'den nakledilen kavle göre, inan
ortaklarýndan her birinin ödünç almasý câizdir. Çünkü ödünç almak manen ticaret
ve mübadeledir. Valvalciyye'de zikredilen kavle göre, inan ortaklarýndan her
biri diðerine ödünç almasý için çok açýk olarak izin verse bile caiz olmaz.
Sahih olan kavil de budur. Çünkü bu kavil fukahanýn "ödünç almaya vekil
tâyin etmek, istemeye vekil tâyin etmek olduðundan batýldýr." kavillerine
muvafýktýr. Buna göre, ortaklardan birisi ödünç alýp ödünç alýnan mal telef
olsa birinci kavle göre, bu zarar her iki ortaða aid olur. Ýkinci kavle göre, bu
zarar yalnýz ödünç alana aiddir.
Ortaklardan birisi ödünç alýrsa o mala
mâlik olur. Bundan dolayý ortaklardan birisi ödünç alýp ortak mala katsa, eðer
mal elinde ise sözü tasdik edilip ödünç aldýðý mikdarý ortak maldan alýr.
Yukarýda musannýfýn beyan ettiði üzere mal hususunda ortak itimadlý olup sözü
yeminiyle kabul edilir.
METÝN
Bir kaç kimse bir bað satýn alýp meyvesini
satar; parasýný muhafaza etmesi için iþlerinden birisine verirlerse, o da onu
yere gömüp bulamadýðý takdirde, kendisine yalnýz yemin ettirilir.
= Bir kimsenin bir þahsa yarýsý ödünç,
yarýsý da müdarebe veya þirket için olmak üzere bin dirhem vermesi beyanýnda =
Bir kimse bir þahsa bir mikdar mâl verir ve
o malýn yarýsýný ödünç sayarsa, malýn hepsiyle þirket kurduklarý takdirde o mal
ile metâ satýn alýndýktan sonra mal sahibi ödünç vermiþ olduðu mikdarý isteyip
metâ paraya çevrilinceye kadar beklemezse metayý istediði vakitteki kýymetiyle
alýr.
Ýki kimse arasýnda ortak olan mal, bir
hayvan üzerindeyken yolda hayvan sakatlanýp malýn telef veya noksan olmasýndan
korktuðu için ortaklardan birisi diðerinin gýyabýnda bir hayvan kiralarsa,
ondan kira hissesini alýr. Kýnye.
Hazýr olan bir kimseyle gâib olan þahýs
arasýnda ortak olan bir hayvan hastalanýp baytar "bu hayvanýn daðlanmasý
lâzýmdýr" derse, hazýr olan ortak onu daðladýðýnda hayvan ölse onu ödemez.
Ýki kimse arasýnda ortak olan bir hanede
ortaklardan birisi oturup hane harab olsa, oturmasýndan dolayý harab olmuþsa
öder.
= Ortaklardan birinin ortak olan bir þeyin
tamirinden veya nafakasýný vermekten imtina etmesi beyanýnda =
Ortak olan bir deðirmen tamire muhtaç olup
ortaklarýndan biri diðerine "ben deðirmeni tamir edeyim" der; diðeri
de "deðirmenin bu hali bana kifayet eder; senin tamirine razý
deðilim" derse, buna raðmen tamir etmek isteyen ortak onu tamir ettiði
takdirde diðer ortaðýndan tamir masrafýndan hissesini isteyemez.
Siraciyye'de zikredilmiþtir ki; ortak olan
deðirmen sahiblerinden birisi onun tamirine bir mikdar para sarf etse, tamir
hissesini ortaðýndan alýr. Fakat ortak olan kölenin nafakasýný veya ortak olan
baðýn haracýný verse teberru etmiþ olur. Bu meselelerin hepsi musannýfýn
"Minâh" isimli eserinden nakledilmiþtir.
Þarih der ki; ortaklardan birisinin yapmýþ
olduðu masrafý diðer ortaðýndan olmasý hakkýndaki kaide þudur: Ortaklardan her
biri diðeriyle birlikte yapmaða mecbur olduklarý ortak bir þeyi, birisi
diðerinden izinsiz yaparsa, teberruan yapmýþ olur. Birlikte yapmaða mecbur
olmadýklarý bir þeyi birisi diðerinden izinsiz yaparsa, ondan hissesine düþen
masrafý alýr.
ÝZAH
"O da onu topraða gömüþ ilh..."
Yani o da parayý etrafý duvarlarla çevrili, kapýsý kilitli olan baðýn içine
gömüp bulamasa kendisine yalnýz yemin ettirilir ve ödemez. Parayý kendi mülkü
olan tarlaya gömüp bulamasa bakýlýr: Eðer alâmet koymuþ ise parayý yine ödemez,
alamet koymamýþ ise ovaya gömmüþ gibi olacaðýndan öder.
Bað ile tarla arasýndaki fark :
Bað : Etrafý duvarlarla çevrili olup meyva
yetiþtirilen yerdir. Tarla: Etrafý duvarlarla çevrili olmayan yerdir.
Câmiu'l-Fûsuleyn.
"Fakat o malýn yarýsýný o þahsa ödünç
verip ilh..." Bu ödünç verdiði mikdarý ayýrdýktan sonra da ayýrmadan önce
de verebilir. Çünkü müþâ'nýn (hisselere ayrýlmamýþ bir þeyin) ödünç verilmesi
ittifakla câizdir. Câmiu'l-Fûsuleyn.
Tatarhâniyye'nin müdarebe bahsinde
zikredilmiþtir ki; bir kimse bir þahsa "þu bin dirhemi al yarýsýný sana
ödünç veriyorum, diðer yarýsýný da kârý bana aid olmak üzere
çalýþtýracaksýn" deyip o da kabul etse caiz olur ve mekrûh olmaz, o þahýs
bin dirhem ile alýþ - veriþ edip kâr ederse aralarýnda eþit olarak taksim
edilir. Zarar ederse her ikisine aid olur. Çünkü binin yarýsý ödünç yoluyla
müdaribin mülkü olmuþtur. Diðer yarýsý ise elinde sermayedir. Eðer "bu bin
dirhemin yarýsý sona olsun, diðer yarýsýný da müdarebe olarak çalýþtýr, kâr
aramýzda yarý yarýya ortak olsun" deyip o þahýs da kabul ederse müdarebe
câiz olur ve mekrûh olmaz.
Ben derim ki: Ýkinci suretin mekrûh
olmamasý açýktýr. Bir kimse bir þahsa bin dirhem verip "bu bin dirhemin
yarýsý sana ödünç olsun; bu bin dirhemi aramýzda ortak olarak çalýþtýralým"
deyip o þahýs da kabul ederse þirket câiz olur, kâr aralarýnda sermayelerin
mikdarýna göre taksim edilir. Bu ödünç vermede menfaat bulunmadýðý için þirket
mekrûh da olmaz.
"Mal sahibi ödünç vermiþ olduðu
mikdarý isteyip ilh..." Yani ödünç veren satýn alýnan mal paraya
çevrilinceye kadar beklerse alacaðýný paradan alýr. Mal paraya çevrilinceye
kadar beklemezse, istediði vakitteki kýymetiyle malý alýr. Fakat mal olmak için
ortaðýnýn razý olmasý lâzýmdýr. Ortaðý razý olmazsa bakýlýr: Eðer ortaðýnýn baþka
malý bulunursa, almýþ olduðu ödüncü ondan verir. Baþka malý bulunmazsa hâkim
ona elinde bulunan metâ'ý satýp borcunu vermesini emreder.
"Ýki kimse arasýnda ortak olan mal
ilh..." Ýki kimse arasýnda bir deve ortak olup, birisi diðerinin izni ile
ona yük yüklese ve giderken yolda hayvan sakatlanýp onu kesse bakýlýr: Hayvaný
yaþama ümidi varken kesmiþ ise öder; yaþama ümidi yok iken kesmiþse ödemez.
Ortakdan baþkasý keserse, hayvanýn yaþama ümidi bulunsun veya bulunmasýn öder.
Kezâ; çoban da yaþama ümidi olmayan koyunu
veya sýðýrý keserse ödemez, bunlarý yaþama ümidi var iken keserse öder.
Çobandan baþkasý keserse hayvanlarýn yaþama ümidi bulunsun veya bulunmasýn
öder. T.
"Hayvan ölürse onu ödemez ilh..."
Çünkü hayvaný bilirkiþinin sözüne itimad ederek daðlamýþtýr. Bundan
anlaþýlmýþtýr ki; ortak, hayvaný kendiliðinden daðlayýp hayvan ölürse öder. T.
"Ortak olan bir deðirmen ilh..."
Bununla taksimi kabil olmayan ortak þeyler murad edilmiþtir.
"Teberru etmiþ olur ilh..." Çünkü
kölenin nafakasýný vermeyen ortak, kölenin nafakasýný vermeye; baðýn haracýný
vermeyen ortak da haracý vermeye cebrolunur. T.
Câmiu'l-Fûsuleyn'de zikredilmiþtir ki; iki
kimse arasýnda bir hayvan ortak olup bunlardan birisi hayvaný beslemekten
imtina eder; diðeri hakime müracaatta bulunursa, hâkim imtina eden ortaða
"ya hisseni sat veya ortak olarak hayvaný besle" diye emreder. Aksi
takdirde müracaat eden ortak zarar görecektir. Hâkim bu müracaat eden ortaða
hayvaný besleyip, hissesini sonra almak üzere izin de verebilir. Fakat bu
ortak, hâkime müracaat etmeden kendiliðinden beslerse, teberruan beslemiþ olur.
Üstü birinin, altý da diðerinin mülkü olan
ortak bir bina yýkýlmýþ veya yanmýþ olsa, her biri eskisi gibi binasýný yapar,
biri diðerine mâni olamaz. Üstkatýn sahibi alt katýn sahibine "sen binaný
yap ki, üstüne ben de binamý yapayým" deyip o da imtina ederse, hapis veya
dövmek ila cebrolunamaz. Eðer üst katýn sahibi hâkimden izin alarak binanýn alt
ve üst katýný yaparsa, alt katýn sahibini, masrafdan hissesini verinceye kadar
alt katta oturmaktan men eder. Buna göre, alt kat, üst kat sahibinin elinde
rehin gibi olur.
Eðer alt kat sahibi katýný yýkarsa yapmaya
cebrolunur. Fakat üst kat sahibi kendi katýný yýkarsa, yapmaya cebrolunamaz.
Çünkü üst katýn varlýðý alt katýn varlýðýna baðlýdýr, alt katýn varlýðý ise üst
katýn varlýðýna baðlý deðildir.
"Kaide þudur ilh..." Bu kaide
Ýmam Hulvani'den Bahýr'ýn Kaza Bahsinin daðýnýk meselelerinde nakledilmiþtir.
Ben derim ki: "Ortak bir mülkü tamir
etmek isteyen ortak, diðer ortaðýnýn da kendisiyle birlikte tamir etmesine
muztar bulunmalýdýr." diye kayýtlamak lazýmdýr. Bundan dolayý ortaklardan
biri, diðer ortaðýnýn da kendisiyle birlikte tamir etmesine muztar bulunduðu
tamire muhtaç ortak bir mülkü ondan izinsiz tamir ederse bakýlýr: Eðer bu ortak
mülk iki ortaðýn birlikte tamir etmeleri mecburi olan ortak mülklerden ise
müteberi sayýlýr, masrafýný kýsmen ortaðýndan alamaz. Çünkü hâkime müracaat
ederek ortaðýný tamire cebredebilirdi. Eðer bu mülk iki ortaðýn birlikte
etmeleri mecburi olmayan mülklerden ise müteberi sayýlmaz.
Ortak bir mülkü tamir etmek isteyen ortak
diðer ortaðýnýn da kendisiyle birlikte tamir etmesine muztar bulunmaz ve
cebredilmezse, meselâ; taksim edilmesi mümkün olan ortak bir hane tamire muhtaç
olup sahiblerinden birisi tamir etmek istediði halde, diðer ortaðý imtina etse
tamire cebredilmez. Tamir etmek isteyen ortak diðer ortaðýndan izinsiz onu
tamir ederse müteberri sayýlýr. Çünkü bu ortak hâkime müracaat ederek hanenin
taksimini talep edebilir. Taksimden sonra kendi hissesini tamir etmesi mümkün
olduðundan hanenin hepsini tamir etmeye muztar deðildir. Bundan anlaþýlmýþtýr
ki; "Ortaklardan birinin tamire muhtaç olan ortak mülke harcadýðý
masrafdan diðer ortaðýnýn hissesine düþen mikdarý alabilmesi için tamir ettiði
mülk, taksimi kabil olmayan cinsden bulunmalýdýr." diye kayýdlamak lâzým
olduðu gibi "Tamire muhtaç olan mülkü ortalardan birinin tamiri, diðer
ortaðýnýn tamirine muztar bulunmalýdýr." diye de kayýdlamak lâzýmdýr. Eðer
böyle kayýdlanmazsa tamire muhtaç olan ortak bir mülk taksim edilir cinsden
olduðu hal-de ortaklardan birisi tamir ederse, müteberrî sayýlmamasý lâzým
gelirdi.
Þürunbulâli'nin Vehbâniyye þerhinde
zikredilmiþtir ki; iki kimse arasýnda taksimi kabil olmayan hamam veya dolap
gibi ortak olan bir mülk tamire muhtaç olup ortaklardan birisi tamirden imtina
etse, bazý fukahaya göre hâkim onu kiraya verir; almýþ olduðu kira bedeliyle
tamir ettirir veya ortaklardan birine onu kiraya vermesini, aldýðý kira
bedeliyle tamir etmesini emreder; diðer ortaðý hîssesine düþen masrafý
verinceye kadar onunla faydalanmaktan men eder.
Câmiu'l-Fûsuleyn'de zikredilmiþtir ki; iki
kimse arasýnda ortak olan bir duvarýn yýkýlmasýndan korkulup, birisi
yýkýlmasýný istediði halde diðeri istemese, beraber yýkmalarý için
cebrolunurlar.
Ýki kimse aralarýnda ortak olan duvarý
beraber yýkýp birisi yeniden yapmaktan imtina etse, birlikte yapmalarý için
cebrolunurlar. Duvar kendiliðinden yýkýlmýþ olup birisi yapmak istediði halde
diðeri yapmaktan imtina etse, birlikte yapmalarý için, cebrolunmaz. Fakat
yapmak isteyen ortak hakimin emriyle duvarý yaparsa diðer ortaðý masrafýnýn
yarýsýný verinceye kadar o duvar üzerine herhangi bir þey koymaktan men eder.
Fetavây-ý Hayriyye sahibine "Deðirmen
ve hamam gibi taksimi kabul etmeyen ortak bir mülk tamire muhtaç olup
ortaklardan birisi kendi malýyla onu tamir etse bunun hükmü nedir?" diye
sorulmuþ, o da "Tamir eden ortak müteberri sayýlmayýp diðer ortaðýna
yapmýþ olduðu masraftan hissesine düþen mikdarý ister." diye cevap
vermiþtir. Camiu'l-Fûsuleyn'de de böyle yazýlýdýr. Valvalciyye'de de bu kavil
ile fetva verilmiþtir.
Câmiu'l-Fûsuleyn'de Fetâvây-ý Fazlî'ye
nisbet edilerek: "iki kimse arasýnda ortak olan deðirmen tamire muhtaç
olup birisi, diðerinden izinsiz tamir etse, müteberri olmayýp diðer ortaðýna
yapmýþ olduðu masrafdan hissesine düþen mikdarý ister. Çünkü tamir eden ortak
deðirmendeki kendi hissesinden istifade edebilmesi için diðer ortaðýnýn
hissesini de tamir etmesi lazýmdýr." diye zikredilmiþtir.
Kitablara müracaat et! Bu meselede fukaha
arasýnda ihtilâf vardýr.
Ben derim ki: Câmiu'l-Fûsuleyn sahibi:
"Fazlî'de mevcud olan ibâreyi naklettikten sonra bu meselede tafsilât
vardýr." demiþtir. Tafsilat ile tamir eden ortaðýn yapmýþ olduðu masrafdan
diðer ortaðýna hissesine düþen mikdarý isteyebilip isteyememesi ortaðýnýn
tamire iþtirak etmeye cebredilip edilmemesine baðlýdýr. Hâsýlý Fûsuleyn sahibi
Fetâvây-ý Fazli'de zikredilen kavle razý olmamýþtýr. Çünkü deðirmen taksimi
kabil olmayan mülk olduðundan ortaklar birlikte tamire cebrolunur. Bundan
dolayý ortaklardan biri deðirmeni diðer ortaðýndan izinsiz ve hâkimin emri
olmaksýzýn tamir ederse, diðer ortaðýna yapmýþ olduðu masrafdan hissesine düþen
mikdarý isteyemez.
Fazli'nin kelâmý "ortaklardan biri
hâkimin emriyle deðirmeni tamir etmeye" hamledilerek te'vil edilebilir.
Valvalciyye'de zikredilen kavil ise; üstü birinin, altý da diðerinin mülkü olan
ortak bir binadaki alt kat hakkýndadýr. Alt kat sahibi binasýný yapmaða
cebrolunamaz. Üst kat sahibi, binayý alt kat sahibinden izinsiz tamir etse, alt
kal sahibine masrafdan hissesine düþen mikdarý isteyebilir. Nitekim yukarýda
geçmiþtir. Deðirmen meselesi buna kýyas edilemez.
Velhasýl: Tamire muhtaç olan ortak bir mülk
taksimi kabil olup ortaklardan her birinin diðeriyle birlikte tamire muztar
olmadýðý halde bunlardan birisi diðerinden izinsiz onu tamir ederse, ortaðýndan
masraftan hissesine düþen mikdarý isteyemez. Ortaklardan her biri diðeriyle
birlikte tamire muztarve mecbur olduðu halde bunlardan birisi diðer ortaðýnýn
izniyle veya hâkimin emriyle onu tamir ederse, ortaðýna masraftan hissesine
düþen mikdarý ödetir. Eðer onu ortaðýnýn izni veya hâkimin emri olmaksýzýn
tamir ederse, ortaðýndan masraftan hissesine düþen mikdarý isteyemez.
Ortaklardan biri tamire muztar olup diðer
ortaðý onunla birlikte tamire mecbur olmazsa bakýlýr: Eðer tamire muztar olan
ortak diðer ortaðýnýn izniyle veya hakimin emriyle onu tamir ederse, ortaðýna
masraftan hissesine düþen mikdarý ödetir. Eðer onu ortaðýnýn izni veya hâkimin
emri olmaksýzýn tamir ederse diðer ortaðýndan kýymetini alýr. Mesela; o mülk
tamirden önce on bin lira, tamirden sonra da on iki bin lira kýymetinde
bulunsa, oradaki iki bin lira tamirden kýymeti olur. Tamir eden ortak diðer
ortaðýna bundan hissesine düþen mikdarý ödetir. Bunu ganimet bil! Bunlar ince
meselelerdir.
METÝN
Ortak bir þey tamire veya ýslaha muhtaç
olup sahiblerinden birisi imtina etse, tamire cebredilemez. Ancak ýrmak, kanal,
kuyu, su dolabý, gemi ve duvar gibi taksimi kabil olmayan ortak þeyler
hafriyata (kazýlmaya), ayýklanmaya, ýslaha, tamire muhtaç olduklarýnda vasîler,
mütevelliler ve sahibleri cebrolunurlar.
Yýkýlan duvarýn arsasý enli olursa
ortaklardan her biri kendi hissesine duvar yapar; diðeri cebrolunamaz, enli
olmazsa cebrolunur.
Hamam, han, deðirmen gibi taksim edilemeyen
ortak bir mülk tamire muhtaç olup sahiblerinden birisi imtina etse, tamire
cebredilmez. Bu meselenin tamamý Bahýr'ýn, Aynî'nin ve Eþbâh'ýn kaza
bahislerinin daðýnýk meselelerindedir.
Müctebâ'nýn Gasb Bahsinde zikredilmiþtir
ki; bir kimse ortaðýndan izinsiz yarý yarýya ortak olan bir tarlayý kendi
tohumuyla ektikten sonra ortaðý, çýkacak mahsûlün aralarýnda ortak olmasý için
ona tohumun yarýsýný verse bakýlýr: Eðer henüz tohum bitmemiþ ise bu ortaklýk
câiz olmaz. Tohum bitmiþse ortaklýk câiz olur. Eðer tarlayý ekmeyen ortak
ekilen ekini sökmek isterse tarlayý taksim edip, kendi hissesini söker. Tarlayý
eken ortak sökerse, sökmesiyle tarlaya ârýz olan noksaný öder. Eþbah'ýn taksim
bahsinde zikredilmiþtir ki; ortak olan bir mülk yýkýlýp, sahiblerinden birisi
yapmaktan imtina etse bakýlýr: Eðer taksimi kabil olursa cebredilmeyip taksim
edilir. Taksimi kabil olmazsa diðeri hâkimin izniyle onu yapar, masrafdan
yapmak istemeyen ortaðýnýn hissesine düþen mikdarý almak için onu kiraya verir.
Bu bahsin tamamý Manzûme-i Muhibiyye'nin Þirket Bahsindedir.
Yine Manzûme-i Muhibiyye'de zikredilmiþtir
ki; bir kimse karýþtýrmak veya karýþmak ile olan þirket suretlerinin maadasýnda
þirket-i mülk ile ortak olduðu þeyden kendi hissesini baþkasýna satsa -her ne
kadar hazýr olan ortaðýndan izin almadan satmýþ olsa bile- bu satýþ câizdir.
Bir at, bir kaç kimse arasýnda ortak olup,
birisi hissesini diðer ortaklarýnýn izni olmaksýzýn baþka bir þahsa satýp atý
ona teslim ettikten sonra at ölse diðer ortaklar muhayyer olur; dilerlerse
kendi ortaklarýna, dilerlerse satýn alan þahsa hisselerini ödettirirler.
Bir hamam iki kimse arasýnda ortak olup,
hisselerini bir þahsa kiraya verseler, bunlardan birisi hamamýn tamirine ve
gereken masrafýn yapýlmasýna izin verirse kiralayan þahýs, hamama sarf ettiði
meblaðý, tamirine izin vermeyen ortaðýndan alamaz.
Bir hane iki kimse arasýnda ortak olup,
birisi onda bir müddet otursa, diðeri ondan oturduðu müddetin kirasýný veya
onun oturduðu müddet kadar oturmayý talep edemez. Fakat bu ortak gelecekte
muhaye'e isterse kabul edilir. Meseleleri iyi anla! Þübheye düþme! Ýþin
hakikatýný Hak Teâlâ Hazretleri bilir.
ÝZAH
"Vasiler, mütevelliler ilh..."
Hâniyye'nin Vesâyâ Bahsinde zikredilmiþtir ki; iki çocuðun haneleri arasýnda
üzerinde her iki tarafýn kiriþ uçlarý bulunan ortak bir duvar olup da bu
duvarýn yýkýlmasýndan korkulsa, bu çocuklardan her birinin vasîsi bulunur ve
vasilerden birisi duvarý tamir etmek istediði halde diðerinin vasîsi imtina
ederse, hakim tarafýndan emin bir kimse gönderilerek bakýlýr: Eðer duvar hali
üzere býrakýlýp tamir edilmediði takdirde çocuklar hakkýnda zarar vâki olacaðý
bilinirse, imtina eden vasî diðer vasî ile birlikte çocuklarýn malýndan o
duvarý tamir etmek üzere cebrolunur. Ama mülk sahiblerinin birinin tamirden
imtina etmesi bunun gibi deðildir. Çünkü tamir etmekten imtina eden mülk sahibi
zararýn kendi nefsine vâki olmasýna razý olduðundan cebrolunmaz. Fakat vasî,
yetime zarar vermek istediðinden diðer yetimin vasîsi ile birlikte o duvarý
yapmaða cebredilir.
Ben derim ki: Vakýf da yetim malý gibidir.
Ýki vakýf arasýndaki ortak bir hane tamire muhtaç olup mütevellilerden birisi
tamir etmek istediði halde diðeri imtina ederse, vakfýn malýndan tamir etmek
üzere hakim tarafýndan kendisine cebredilir. Balið kimse ile yetim arasýndaki
ortak bir duvar tamire muhtaç olup tamirsiz býrakýldýðý takdirde zararý balið
kimseye dokunursa, yetimin vasisi o duvarý tamir etmek üzere cebredilmez. Aksi
olursa yani, zararý yetime olursa, vasiye balið kimse ile birlikte o duvarý
tamir etmek üzere cebredilir. Duvar iki yetim arasýnda ortak olup üzerinde
birisinin kiriþi bulunmakla zarar birisine ait olursa, onun vasisi imtina
ettiði takdirde tamir etmek üzere kendisine cebredilir.
Bir hane mülk ile vakýf arasýnda ortak olup
tamirsiz býrakýlmasý mülke zararlý, vakfa zararsýz olursa, mütevelli tamire
cebredilmez. Aksi olursa yani, vakfa zararlý olursa mütevelli imtina edince
cebredilir. O anda vakfýn parasý bulunmazsa, mütevelli hakimin izniyle vakýf
için borç alýp tamire sarf eder.
"Yýkýlan duvarýn arsasý enli olursa ilh..."
= Ortak bir duvar harap olduðunda
ortaklardan birinin taksimini veya tamirini istemesi =
Diðerinin imtina etmesi meselesinde
tafsilat vardýr: Duvarýn üzerinde ya kiriþ uçlarý bulunmaz veya bulunur.
Üzerinde kiriþ uçlarý bulunmazsa, birisi taksimini istediði halde diðeri razý
olmazsa, bazý fukahaya göre, duvarýn arsasý gerek taksimini kabul etsin gerek
etmesin imtina eden ortaða taksim etmek üzere cebredilmez. Bazý fukahaya göre,
duvarýn arsasý enli olup taksim edildiðinde her ortak kendi hissesine sütre
yapabilirse imtina eden ortaða taksim etmek üzere cebredilir. Fetva, bu kavil
üzeredir.
Ortaklardan birisi taksimini istemeyip
duvarýn yapýlmasýný istediði halde diðeri imtina etse, eðer duvarýn arsasý
taksim edilecek kadar enli olursa imtina eden ortak o duvarý yapmak üzere
cebredilemez. Enli olmazsa yine bazý fukahaya göre cebredilemez, bazýlarýna
göre cebredilir. Esah olan kavil budur. Eðer yapmak isteyen ortak, duvarý
yaparsa, duvarýn arsasý taksimi kabul etsin veya etmesini imtina eden ortaðýndan
masrafýn yarýsýný alamaz. Bazý fukahaya göre, duvarýn arsasý enli olursa,
ortaðýn hissesini de yapmaya muztar olmadýðýndan masrafýn yarýsýný ondan
alamaz.
Eðer duvarýn üzerinde kiriþ uçlarý
bulunursa, bunlar ya her ikisinin yahut birisinindir. Her ikisinin kiriþ uçlarý
bulunup birisi duvarýn arsasýnýn taksimini istediði halde diðeri imtina ederse,
arsasý enli olsa bile imtina eden ortaða taksim etmek üzere cebredilemez. Çünkü
her birinin arsanýn tamamýnda hakký vardýr ki bu da kiriþlerinin uçlarýný
duvarýn hepsinin üzerine koymalarýdýr. Eðer birisi duvarýn yapýlmasýný istediði
halde diðeri imtina ederse, duvarýn arsasý enli olsa bile imtina eden ortaða
duvarý yapmak üzere cebredilemez. Bazý fukahaya göre duvarýn arsasý enIi olsun
veya olmasýn imtina eden ortaða duvarý yapmak üzere cebredilemez. Bazýlarýna
göre ise duvarýn arsasý enli olsun veya olmasýn imtina eden ortaða duvarý
yapmak üzere cebrolunur; bu kavle fetva verilmiþtir. Çünkü duvarý yapmak üzere
cebredilmediði takdirde diðer ortaðýnýn hakkýný zâyi vardýr ki kiriþlerinin
uçlarýný duvarýn hepsinin üzerine koyamamasýdýr. Yapmak isteyen ortak diðer
ortaðýndan izinsiz duvarý yaparsa bazý fukahaya göre duvarýn arasý enli olduðu
takdirde diðer ortaðýndan masrafýn yarýsýný alamaz. Bazý fukahaya göre ise masrafýn
yarýsýný ortaðýndan alýr. Sahih olan kavil budur. Çünkü duvarý yapmaya
muztardýr. Nitekim duvarýn arsasý enli olmadýðýnda dahi duvarý yapmaya
muztardýr. Fakat yukarýda geçmiþti ki fetva imtina eden ortaðýn duvarý yapmaya
cebredilmesi üzerinedir. Ortaklardan her birinin duvarý yapmaya cebredildiði
yerde iztirar yoktur. Nitekim yukarýda geçtiði üzere ortaklardan her biri
diðeriyle birlikte ortak bir mülkü tamire veya yapmaya mecbur olduðu halde
birisi diðerinin izni veya hâkimin emri olmaksýzýn tamir veya bina yaparsa
müteberri sayýlýr, masrafýný kýsmen ortaðýndan alamaz. Fetva bunun üzerinedir.
Eðer duvar üzerinde birisinin kiriþ uçlarý bulunup kiriþ sahibi taksimini
ister; diðeri imtina ederse, duvarýn arsasý enli ise imtina eden ortaða taksim
etmek üzere cebrolunur. Sahih olan kavil budur ve bununla fetva verilir. Kiriþ
sahibi duvarý yapmak isteyip diðeri imtina etse, sahih olan kavle göre imtina
eden ortak duvarý yapmak üzere cebrolunur. Eðer kiriþ sahibi duvarý yaparsa,
sahih olan kavle göre duvarý yapmaya muztar olduðundan diðer ortaðýna yapmýþ
olduðu masraftan hissesine düþen mikdarý enli olduðu halde üzerinde kiriþ
uçlarý bulunmayan ortak duvarý yaparsa müteberri sayýlýr.
Ortak bir mülkü tamir eden veya yapan bir
ortaðýn müteberri sayýlmadýðý yerde imtina eden ortaðý masraftan hissesine
düþen mikdarý veya binanýn kýymetini verinceye kadar ondan istifade etmekten
men edilir. Eðer imtina eden ortak "ben o mülkden istifade
etmeyeceðim" derse, bazý fukahaya göre hissesine düþen mikdar kendisinden
alýnmaz, bazýlarýna göre alýnýr.
"Hamam ilh..." Hamamýn taksim
edilememesi tamire muhtaç olup hamam olarak bulunduðu müddetçedir. Eðer hamam
yýkýlýp arsa olursa taksim edilebilir.
"Tarlayý taksim edip kendi hissesini
söker ilh..." Bir arsa iki kimse arasýnda ortak olup birisi orada bina
yapar; diðeri binanýn yýkýlmasýný isterse, arsayý taksim eder, binanýn kendi
hissesine düþen kýsmýnýn yýkýlmasýný emreder.
"Sökmesiyle tarlaya arýz olan noksaný
öder ilh. ." Yani tarlanýn yarýsýnýn noksanýný diðer ortaðýna öder. Çünkü
ortaðýnýn hissesini gasbetmiþtir.
"Eðer taksimi kabil olmazsa diðeri
hâkimin izniyle onu yapar, masrafdan yapmak istemeyen ortaðýnýn hissesine düþen
mikdarý almak için onu kiraya verir ilh..." Bu, iki kavilden biridir.
Diðer kavle göre yapmak isteyen ortaða hâkim izin verir; yapmak istemeyen
ortaðý yapýlan masraftan hissesine düþen mikdarý verinceye kadar ondan istifade
etmekten men eder. Fetva bu kavil üzerinedir.
"Atý ona teslim ettikten sonra at ölse
ilh..." Eðer teslim etmeden önce at ölürse, ortaklarý atý ödettiremezler.
Çünkü yalnýz satýþ satýlan bir mal teslim edilmeden ödetmeyi gerektirmez.
Satýlan bir mal teslim edilmedikçe yalnýz satýþla gasb gerçekleþmiþ olmaz.
Nitekim gasb bahsinde zikredilmiþtir.
Bezzâziye'de zikredilmiþtir ki; emânetçi
"ben emânet malý satýp parasýný aldým" deyip "malý, sattýðým
kimseye teslim ettim" demezse, mal kendisine ödettirilmez.
"Diðer ortaklar muhayyer olup
ilh..." Fetâvây-ý Karil'l-Hidâye ile Minah'dan naklen Hamidiyye'de
zikredilmiþtir ki: Ýki kimse arasýnda ortak bir hayvan bulunup birisi
diðerinden izinsiz hayvandaki hissesini satýp hayvaný satýn alana teslim
ettikten sonra hayvan ölürse, ortaðý muhayyer olup dilerse satan ortaðýna
dilerse satýn olana ödettirir. Satan ortak öderse satýþ câiz olup paranýn
yarýsý kendisinin olur, satýn alan öderse paranýn yarýsýný satan ortaktan alýr.
"Hamama sarf ettiði meblaðý tamirine
izin vermeyen ortaðýndan olamaz ilh..." Bundan anlaþýlmýþtýr ki kiralayan
þahýs hamamýn tamirine sarf ettiði meblaðý tamirine izin veren ortaðýndan alýr.
Fakat tamir için yapmýþ olduðu masrafýn hepsini mi, yoksa onun hissesine düþen
miktarý mý alýr? Bunda iki kavil vardýr. Birinci kavle göre, masrafýn hepsini
tamir için izin veren ortaktan alýr; o da diðer ortaðýna masraftan hissesine
düþen mikdarý ödetir. Ýkinci kavle göre tamire izin veren ortaktan hissesine
düþen mikdarý alýr. Diðer ortaðýn hissesine düþen mikdarý teberru etmiþ olur.
"Diðeri ondan oturduðu müddetin
kirasýný ilh..." Her ne kadar hane gelir getirmesi için hazýrlanmýþ olsa
bile yine oturmayan ortak hanede oturandan oturduðu müddetin kirasýný taleb
edemez. Çünkü oturan ortak "bu hane benim mülkümdür ve oturma hakkým
vardýr" diye tevil edebilir. Evet, hane vakýf veya yetim malý olursa
müteahhir âlimlerin ihtiyarýna göre, diðer ortaðýnýn kira bedelini vermesi
lâzým gelir. Mutemed olan kavil de budur. Ýnþaallah Gasb Bahsinde gelecektir.
"Fakat bu ortak gelecekte muhâye'e
isterse ilh..." Muhâye'e istemek vakýf olmayan ortak mülklerdedir. Çünkü
vakýflarda taksim ve muhaye'e geçerli deðildir. Nitekim gelecektir.
Muhaye'e: Menfaatlarý taksimden ibarettir.
Meselâ: ortak bir hanede bir ay bir ortak, bir ay da diðer ortak oturur. Ortak
bir tarlayý bir sene bir ortak, bir sene de diðer ortak eker. Muhâye'e ileride
gelecektir. Ýþin hakikatýný Hak Teâlâ Hazretleri bilir.