Vaaz Kategorileri
Ýman Konularý
Ýbadet Konularý
Sosyal Konular
Ramazan Vaazlarý
Dini Günler ve Geceler
DÝB Örnek Vaazlarý
Kur'an'dan Öðütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazlarý
Ana Menü
Çocuklar Ýçin
Kur'an Öðreniyorm
Dinimi Öðreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlýca Sözlük
Ýslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatý Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde Ýslam
Kýssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
Ýslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gýybet Hastalýðý
Adým Adým Kurtuluþ
Mesneviden Öyküler
Reddül Muhtar,Ýbn-i Abidin
ÝZAH

ÞÝRKET: ORTAKLIK BAHSÝ 2

ÞÝRKET-Ý AKÝD. 6

ÞÝRKET-Ý MUFAVAZA. 7

ÞÝRKET-Ý ÝNÂN. 10

ÞÝRKET-Ý TEKABBÜL 19

ÞÝRKET-Ý VÜCÛH. 20

FASÝD ÞÝRKET BEYANINDA FASIL 21


ÞÝRKET: ORTAKLIK BAHSÝ

 

METÝN

Þirketin (ortaklýðýn) mefkûdla münasebeti emânet cihetindendir. Bazen þirket, mefkûdün malýnda da gerçekleþir. Nitekim mefkûd hayatta iken ona miras býrakan kimse ölüp malýnýn ortak bulunduðu surette böyledir.

Þirket lafzý, meþhur olan kavle göre þýn'ýn esresi ve râ'nýn sükûnü iledir. Lügatta, karýþtýrmak mânasýnadýr. Þirket akdine, þirket adý verilmiþtir. Çünkü akid mallarýn karýþtýrýlmasýna sebeb olur.

Þeriatta, þirket en az iki kiþinin sermayede ve kârda ortak olmak üzere aralarýnda yaptýklarý akidden ibarettir.

Þirket-i ayn'nýn rüknü iki malýn birbirine karýþmasýdýr. Þirket-i akdin düknü ise þirketi ifade eden lâfýzdýr. Þirketin câiz olmasýnýn þartý üzerine akid yapýlan malýn þirketi kabul eder olmasýdýr.

Þirket iki kýsýmdýr: Biri þirket-i mülktür, iki veya daha çok kimselerin bir ayna veya onu hýfza veya alacaða, mirâs veya satýn alma gibi mülk sebeblerinden biri ile cebrî veya ihtiyarî hangi sebeble olursa olsun mâlik olmalarýdýr. Ýsterse arka arkaya mâlik olsunlar: Nitekim bir kimsenin bir þey satýn alýp sonra onda baþka bir þahsý ortak kýlmasý böyledir.

Hýfza mâlik olmaya misâl: Ýki kimsenin hânesine rüzgâr bir elbiseyi atsa, hýfzýnda ortak olurlar. Alacaða mâlik olmaya misâl, iki kimsenin ortak olduklarý bir elbiseyi bir þahsa parasýný sonra almak üzere satmalarýdýr. Artýk o elbisenin parasýný o þahýstan ortak olarak almaya mâlik olurlar. Bunlardan hangisine o þahýs elbisenin parasýný verirse, diðer ortaðýn alýnan paranýn yarýsýný ondan alma hakký vardýr. Bu mesele sulh bahsinde gelecektir. Böyle ortak olanlardan birisi hissesi kadar alacaðýný alýp alýp bu almýþ olduðu meblaðýn yarýsýný diðer ortaðýnýn alamamasýnýn çaresi: Borçlunun bu ortaða hissesi kadar alacaðýný hibe etmesidir. Alacaklýnýn da hissesi kadar alacaðý borçluya baðýþlamasý ve zimmetini borçtan beri kýlmasýdýr.

Þirket-i mülkde, ortaklardan her biri diðerinin hissesinde zarar veren tasarrufdan sakýnmakda yabancý gibidir. Çünkü þirket-i mülk, vekâleti tezammun etmemektedir. Buna göre ortaklardan biri hissesini ortaðýndan baþkasýna ortaðýnýn izni olmadan satsa sahih olur. Ancak buðday ve arpa gibi mallarýný kendileri karýþtýrdýklarý surette hissesini ortak olan bina, aðaç, ekilmiþ ekin gibi þeylerdeki hissesini ortaðýnýn izni olmadan baþkasýna satmasý sahih deðildir. Kuhistâni. Bu bahsin tamamý Ýmâdiyye'nin otuzuncu faslýndadýr. Fetâvâ-i Ýbn-i Nüceym'de de böyle yazýlýdýr.

Yine Fetavâ-ý Ýbn-i Nüceym'in alýþ veriþ bahsinde iki yaprak sonra yazýlmýþtýr ki, ekili olan kavun, karpuzdaki hissesini ortaðýndan izinsiz satmasý caiz deðildir. Fakat bu fetâvâda yine iki yaprak sonra "Arazi-i muhterekede (kiralayanlar tarafýndan üzerine bina yapýlmak veya aðaç dikilmek üzere her sene bir meblað karþýlýðýnda kiraya verilmiþ arazidir ki, kiralayanlar takdir edilmiþ arazinin kirasýný her sene arazi sahibine vererek o araziyi ellerinde bulundururlar.) ortak yapýlmýþ binadaki veya ortak dikilmiþ aðaçlardaki hissesini ortaðýndan baþkasýna olsa bile satmasý câizdir." diye zikredilmiþtir. Dikkat et karýþtýrýlmýþ ve karýþmýþ olan ortak mallarda ortaklardan birinin kendi hissesini satmasý ancak diðer ortaðýnýn izniyle câiz otur.

ÝZAH

"Þirket ilh..." Þirketin meþru olmasý kitab, sünnet, icmâ-ý ümmet ve akýlla sâbittir. Fukahâ, þirketi ifade eden delilde ihtilâf etmiþlerdir. Fakat Fetih'de: "þübhe yok ki; þirketin meþru' olmasý, sâbit olma cihetinden pek açýktýr. Çünkü Peygamber Efendimiz (S.A.V.) zamanýndan bugüne kadar hiç kesilmeden þirket kurulmasý devam edegelmiþtir. Bundan dolayý þirketi muayyen bir hâdîs-i þerifle isbat etmeye ihtiyaç yoktur." diye yazýlýdýr.

"Emânet cihetindendir ilh..." Mefkûdun malý hazýr olan kimsenin elinde emanet olduðu gibi iki ortaktan birinin malý da diðerinin elinde emânettir. Bahýr.

"Bazen þirket mefkûdun malýnda da gerçekleþir ilh.. " Mefkudun babasý ölüp geride kendisiyle deðer bir kardeþini býraksa mefkud hayatta olduðu takdirde tereke kardeþiyle ortak olur.

"Þirket lügatta, karýþtýrmak mânâsýnadýr ilh..." Fetih'de zikredilmiþtir ki; þirket lugatta: Ýki hissenin birbirinden ayrýlmayacak surette karýþtýrýlmasý veya karýþmasý mânasýnadýr.

"Þirket akdine, þirket adý verilmiþtir ilh..." Þirketin akidde kullanýlmasý mecazdýr. Çünkü akid, þirketin sebebidir.

"Þeriatta ilh..." Fukahânýn kelâmýndan anlaþýlmýþtýr ki; þirketin lügavi manâsý ile þer'î mânâsý birdir. Çünkü þeriatta þirket, karýþtýrmak mânasýnda hakikat, akid manâsýnda mecâzdýr. Þirket þirket-i akid ve þirket-i mülk kýsýmlarýna ayrýlýr. Þirket-i mülk mallarýn karýþtýrýlmasý veya karýþmasýyla meydana gelir.

Þirket-i akid de, þirket-i mufavaza, ve þirket-i inân kýsýmlarýna ayrýlýr

"Þirketi ifade eden lâfýzdýr ilh..." Yani þirket-i akdin rüknü icab ile kabuldür.

"Üzerine akid yapýlan malýn þirketi kabul eder olmasýdýr ilh..."

Bu ifade ile nikâh ve vakýfdan ihtiraz edilmiþtir

"Alacaða ilh..."

= Sahih olun kavle göre alacaða mâlik olunmasý =

Birden fazla kimselerin bir veya müteaddit þahýs üzerinde olan ve birbirine müsavi veya farklý mikdarda alacaklarý hakikaten veya hükmen bir sebebden meydana gelmiþ olursa, bu alacak o kimselerin arasýnda þirket-i mülk ile ortak bir alacak olur.

Bazý fukahâ: "Alacak þer'î bir vasýf olup mâlik olunmaz .." demiþlerdir. Bazý fukahâ ise: "Alacaða þeran mâlik olunur. Bundan dolayý alacak sahibinin alacaðýný borçlusuna hibe etmesi câizdir." demiþlerdir. Fakat buna "Hibe etmek borçlunun zimmetindeki borcu düþürmekten mecâzdýr. Bundan dolayý olacaðýn borçludan baþkasýna hibe edilmesi câiz deðildir." diye cevap verilmiþtir. Ama sahih olan olacaða mâlik olunmasýdýr. Bundan dolayý ortaklardan biri hissesinin yerine meselâ, elbise gibi bir þey üzerine sulh olsa o elbise iki ortak arasýnda müþterek olur.

"Mülk sebeplerinden biri ile ilh..." Yani mülk sebeplerinden biri ile meydana gelen þirket-i mülk cebrî ve ihtiyarî olmak üzere iki kýsma ayrýlýr. Mirâs gibi veya mallarýn birbirinden kolaylýkla ayrýlmayacak surette karýþmasý gibi bir sebeple meydana gelip ortaklarýn fiilleri ile sâbit olmayan þirket, þirket-i cebriyyedir. Hibe edilme, satýn alma kâfirin malýný istilâ etme gibi ortaklarýn fiilleri ile sâbit olan þirket, þirket-i ihtiyariyyedir.

"Diðerinin hissesinde zarar veren tasarruftan ilh..." Ortaklardan biri kaybolduðu zaman diðer ortak, ortak olduklarý evden, hizmetçiden veya araziden faydalanabilir. Bunlardan faydalanmada ortaðýn hissesine zarar verme yoktur.

"Kendileri karýþtýrdýklarý surette ilh..." Arpa, buðday gibi mallarýný kendileri karýþtýrdýklarý surette hissesini ortaðýnýn izni olmadan baþkasýna satmasý sahih deðildir.

Fark þöyledir: Ýki kimse buðday satýn alsalar veya buðday kendilerine mirâs kalsa, buðdayýn her bir tanesi aralarýnda ortak olur. Bu takdirde ortaklardan her birinin hissesini yaygýn olarak ortaðýna veya baþkasýna satmasý câiz olur. Ama iki kimse buðdaylarýný karýþtýrmak veya buðdaylarýn karýþmasýyla ortak olduklarý takdirde buðdayýn her bir tanesi bütün cüzüyle birinin mülkü olur, diðeri onda ortak olmaz. Bu takdirde ortaklardan biri hissesini baþkasýna satarsa, teslime ancak ortaðýnýn hissesi ile karýþmýþ olarak kâdir olacaðýndan, ortaðýn iznine baðlý olur. Ortaðýna sattýðý takdirde teslim ve tesellüm vardýr.

Ben derim ki: Ortak olan binadakî veya aðaçtaki hisseyi yahut ortak olan hâneden bir odanýn satýlmasý gibi ortaða yahut satana yahut satýn olana zarar veren satýþ da sonradan karýþtýrýlmýþ arpa ve buðdayda olduðu gibi ortak olan kimseden baþkasýna câiz deðildir.

"Ortak olan bina, aðaç, ekilmiþ ekin gibi þeylerdeki hissesini ilh..." Yani ortak olan bina, aðaç, ekilmiþ ekin gibi þeylerdeki hissenin ortaktan baþkasýna satýldýðý takdirde satýþ durdurulur. Eðer ortaðý satýþa izin verirse satýþ sahih olur, izin vermezse sahih olmaz. Çünkü binanýn yýkýlmasý, aðacýn sökülmesi ortaða zarar verir.

"Fetâvâ-i Ýbn-i Nüceym Ýlh..."

= Binadaki ve dikili olan aðaçlardaki yaygýn hissenin satýlmasý hakkýnda =

Ýbn-i Nüceym fetâvâsýnýn alýþ - veriþ bahsinde: "Ýki ortaktan birisi binadaki hissesini ortaðýndan baþkasýna satsa caiz olmaz, ortaðýna satarsa caiz olur. Ekilmiþ ekindeki hissesini ortaðýnýn rýzasý olmaksýzýn baþkasýna satsa caiz olmaz." diye fetva verilmiþtir.

Fetava-i Hayriyye'de zikredilmiþtir ki; fukaha: "Binadaki ve aðaçlardaki hissenin ortaktan baþkasýna satýlmasý caiz deðildir." diye açýklamýþlardýr.

"Ekili olan kayýn, karpuzdaki hissesini ilh..." Fetâvâ'yý Ýbn-i Nüceym'de bildirildiðine göre, Ýbn-i Nuceym'e: "Ortak olarak kavun, karpuz eken iki kimseden birisi, hissesini ortaðýnýn rýzasý olmadan muayyen para karþýlýðýnda baþkasýna satsa, bu satýþ caiz olur mu olmaz mý?" diye sorulmuþ, o da: "Bu satýþ caiz olmaz" diye cevap vermiþtir. Bu satýþ kavun, karpuz olgunlaþmadan önce olduðu takdirdedir. Zira bu surette kavun, karpuzun toplanmasýyla ortaðý zarar görür.

Camiu'l-Fusuleyn'de zikredilmiþtir ki; ortaklardan birisi kavun, karpuzdaki hissesini ortaðýnýn rýzasýyla baþkasýna satsa, bakýlýr: Kavun, karpuzun toplanmasý ortaðýnýn hissesine zarar verirse, bu satýþ caiz olmaz. Ortaðý satýþa izin verdikten sonra caiz olmayabilir. Çünkü kavun, karpuzun toplanmasýnda kendisine zarar vardýr. Ýnsan zararý yüklenmeye cebrolunmaz. Eðer kavun, karpuzun toplanmasý ortaðýnýn hissesine zarar vermezse bu satýþ caiz olur.

"Fakat bu fetavada yine iki yaprak sonra ilh..." Fetava-yý Hayriyye sahibi Fetava-yý Nüceyýn'e dayanarak onun gibi fetva vermiþ ve sebebini þöyle açýklamýþtýr: Bana "Ortaklardan biri araziyi muhtekerede dikili olan aðaçlardaki hissesini baþkasýna satýp, arazideki hissesini satýn alana bildirse, bu satýlan aðaçlarýn sökülmesini isteyen bulunmadýðý için diðer ortaklar zarar görmeyeceðinden bu satýþ caiz olur mu, olmaz mý? diye soruldu, ben de: "Satýlan aðaçlarýn sökülmesi, istenmediði için ortaklar zarar görmeyeceðinden bu satýþ caizdir" diye cevap verdim.

Fetava-yý Þeyh Zeyn bin Naceym'de zikredilmiþtir ki; Zeyn bin Nüceyme "Ýki ortaktan birisi araziyi muhtekerede dikili olan aðaçlardaki veya binadaki hissesini ortaðýndan baþkasýna satsa, bu satýþ caiz olur mu, olmaz mý?" diye sorulmuþ, o da "caiz olur" diye cevap vermiþtir. Keza hissesini ortaðýna satmasý da caizdir. Bu satýþýn caiz olmasýnýn sebebi araziyi muhtekerede aðaçlarýn sökülmesini isteyen bulunmadýðý içindir.

Ýbn-i Müceym'in iki sözü arasýnda muhalefet yoktur. Çünkü ortaklardan birinin hissesini baþkasýna satmasýnýn caiz olup olmamasý, zarar verip vermemesine baðlýdýr. Bundan dolayý Tarsûsi, bu nakillerden anlaþýlmýþtýr ki; "Ekilmiþ ekinde meyvede, kavun, karpuzdaki hissenin baþkasýna veya ortaklardan birine satýlmasý câiz deðildir. Eðer ortak satýþa razý olursa bazý fukahâya göre; bu satýþ câiz deðildir. Bazý fukahâya göre ise câizdir." demiþtir.

Bana öyle geliyor ki, "satýþ caiz deðildir" diyen fukahânýn sözü, satýn alan kimsenin ortaðý aðaçlarý sökmeye cebretmesi üzerine hamledilir. "Satýþ câizdir" diyen fukahânýn sözü ise satýn alan kimsenin, ortaðý aðaçlarý sökmeye cebretmemesi üzerine hamledilir ve bu suretle "satýþ câiz deðildir" diyen fukahâ ile "satýþ câizdir" diyen fukahânýn kavillerinin arasý bulunmuþ olur. Nitekim fukahâ: "Bir kimse ekili ve olmamýþ ekininin yarýsýný bir þahsa satsa câiz olmaz. Çünkü satýn alan þahýs ekinin biçilmesini isteyeceðinden satan kimse satmamýþ olduðu diðer yarýsýnda zarar görür. Eðer satýn olan þahýs ekini biçmek isterse satanýn hakkýný korumak için biçmesine müsaade edilmez. Satýn alan veya satan bu satýþý bozmak isterse satýþ bozulur. Çünkü satýþ zâten fâsiddir. Eðer satýn olan ekinin biçilme zamanýna kadar beklerse, ortaðýna zarar verme kalmadýðý için satýþ câiz olmuþ olur." demiþlerdir.

Ýki kimsenin ortak bir tarlalarý bulunup oraya ekin ekseler, henüz ekin olmadan ortaklardan biri tarlayý deðil elindeki hissesini ortaðýna satsa bir rivâyete göre, câizdir, diðer rivâyete göre câiz deðildir. Fukahânýn çoðu câiz olmayan rivâyeti tercih etmiþlerdir. Fakat câiz olmayan rivâyet, olanýn satýn aldýðý sehmi hemen biçmeðe zorlanýp zarar görmesi üzerine hamledilmiþtir. Nitekim arazi sahibi arazisini ortak ekene olmamýþ ekin veya meyvedeki hissesini satsa câiz olmaz. Çünkü arazi sahibi ortaðýndan olmamýþ ekin veya meyvenin biçilmesi veya toplanmasýný hemen isteyebilir de ortaðý zarar eder. Ama ortaðý arazi sahibine olmamýþ ekin veya meyvedeki sehmini satsa ittifakla câizdir. Aðaç fidanlarýnýn hükmü de ekilmiþ ekin gibidir.

Bu zikrolunan ihtilâflarýn hepsi henüz ermemiþ ekin ve meyvelerin satýlmasý hakkýndadýr. Ermiþ olan ekin ve meyvelerin satýlmasýnýn câiz olmasýnda ihtilaf yoktur. Kesilecek hale gelmiþ aðaçlarýn satýlmasý caizdir, kesilecek hale gelmemiþ aðaçlarýn satýlmasý câiz deðildir.

Velhâsýl: Ortaklardan biri kesilme haline gelmiþ aðaçlardaki hissesini ortaðýna yahut ortaðýnýn izni olmasa bile baþkasýna satmasý sahihdir. Çünkü bu aðaçlarýn kesilmesiyle ortaðý her hangi bir zarar görmez. Kesilme haline gelmemiþ aðaçlardaki hissesini ortaðýnýn izni olmadan baþkasýna satmasý caiz deðildir. Ortaðýnýn izni ile satarsa bakýlýr: Eðer satýn alanýn muradý ortaðý aðaçlarý kesmeye icbar etmek olursa satýþ caiz olmaz. Satýn olanýn böyle bir muradý olmayýp aðaçlarýn kesilme zamanýna kadar beklerse bu satýþ câiz olur. Arâziyi muhterekede olan aðaçlar da böyledir. Çünkü bu aðaçlar kesilmek için deðil bâki kalmasý için dikilmiþ olduðundan ortaklardan biri zarar görmez. Hatta ortaklardan biri aðaçlarý kesilme zamaný gelmeden önce kesmek istese, müsaade edilmez.

Ortak olan binaya gelince: Bu binanýn arsasý ya her iki ortaðýn mülkü olur veya baþkasýnýn mülkü veyahut ortaklardan birinin mülkü olur. Arsa iki ortaðýn mülkü olduðu takdirde, ortaklardan birinin yalnýz binadaki hissesini diðer ortaðýnýn izniyle olsa bile yabancýya satmasý caiz deðildir. Çünkü satan kimse satýn alan kimseden binayý yýkmasýný isteyebilir. Eðer hissesini ortaðýna satarsa, bir rivâyete göre câizdir diðer rivâyete göre câiz deðildir. Ebulleys caiz olmayan rivâyeti seçmiþtir. Çünkü satan ortak, binayý satýn alan ortaðýndan arsadaki hissesinin boþaltýlmasýný isteyebilir. Arsa baþkasýnýn mülkü olduðu takdirde ortaklardan birinin arsadaki hissesini ortaðýndan baþkasýna satmasý câiz deðildir. Çünkü binadaki satýlan hissenin teslim edilmesi ancak binanýn yýkýlmasýyla mümkün olur ki, bu da ortaðýna zarar verir. Binadaki hissesini ortaðýna satarsa câiz olur; Fakat câiz olmasý, satýn alan zarar görmediði takdirdedir. Þöyle ki: iki kimse bir arsayý muayyen bir müddet bina yapmak için iâre (ödünç) alsalar ve müddet tamam olduktan sonra ortaklardan biri, binadaki hissesini diðerine satsa bu satýþ câizdir. Çünkü satan ortaðýn arsada hakký kalmadýðýndan satýn alan ortaðýndan binanýn yýkýlmasýný taleb etmesi mümkün deðildir. Fakat kiraladýklarý bir arsaya yapmýþ olduklarý binadaki hissesini ortaðýna satarsa, bu satýþ caiz deðildir. Ancak arsadaki hissesini binadaki hissesini satmadan önce ortaðýna kiraya verirse, bu satýþ câiz olur.

Kezâ; gasbetmiþ olduklarý arsaya bina yapmýþ olan iki kiþiden biri hissesini ortaðýna, hatta ortaðýndan baþkasýna satsa bile bu satýþ câiz olur. Çünkü gasbedilmiþ arsadaki bina yýkýlmýþ hükmündedir. Ýhtikâr da bunun gibidir. Yani þer'î bir ücret olmaksýzýn her sene muayyen bir meblað karþýlýðýnda elde bulundurulan arsa da gasbedilmiþ arsa hükmündedir. Böyle bir arsaya bina yapmýþ olan iki kiþiden biri hissesini ortaðýna veya baþkasýna satsa câiz olur. Zira bu arsadaki bina da yýkýlmýþ hükmündedir.

Arsa ortaklardan birinin mülkû olduðu takdirde ortaklardan biri -gerek arsa sahibi gerekse diðeri olsun- binadaki hissesini ortaðýndan baþkasýna satarsa câiz olmaz; ortaðýna satarsa câiz olur. Çünkü bu arsadaki bina ibaha yoluyla olduðundan yýkýlmaya müstehiktir. Fakat iki ortaktan birinin mülkü olan araziye ortak olarak ekilen ekin böyle deðildir. Çünkü bu ekin müzaraa yoluyla ekilmiþ olduðundan lazým olan bir akiddir. Artýk ekin biçilme zamanýna kadar kalmaya müstehiktir. Bundan dolayý arazi sahibi olmamýþ ekindeki hissesini ortaðýna satsa câiz olmaz.''Çünkü arazi sahibi olmamýþ ekinin biçilmesini hemen isteyebilir de ortaðý zarar eder. Fakat ortaðý olmamýþ ekindeki hissesini arazi sahibine satsa câiz olur. Çünkü satan ortak, olmamýþ ekinin biçilmesini hemen isteyemeyeceðinden arazi sahibi zarar etmez. Enfeu'l-Vesâil

Ben derim ki: Þimdi imâretlerin her sene muayyen bir meblað karþýlýðýnda uzun bir müddet için kiralanmýþ olan vakýf arazilerine bina kurulmasý örf ve âdet olmuþtur. Bu, bir yerin uzun bir zaman kiralanmasýný câiz gören mezhebe göre yapýlmaktadýr.

Bir yer üzerinde bina yapmak ve aðaç dikmek üzere her sene muayyen bir meblað karþýlýðýnda devamlý elde bulundurmak üzere kiralama muamelesine "ihtikar" veya "istihkâr" denir. Bu þekilde kiralanan araziye de "arazi-i muhterekede" denir. Arazi-i muhterekede ortak yapýlmýþbinadaki hissesini ortaðýndan baþkasýna satabilmesi için bu arazideki hissesinin kira bedelini veya araziyi sultaniyedeki tasarruf hakkýný satacaðý kimseye selahiyetli bir kimsenin izniyle devretmesi lâzýmdýr. Bu surette taraflardan hiç birisi zarar görmez. Çünkü binanýn satýlan hissesi arazi ile beraber teslim edilmiþ olur da satýn olan kimse satan kimsenin yerine geçmiþ olur. Bu meselelerin tamamý kitabýmýz Ukûdu'd-dürriyye Tenkihu'l-fetâvâ't-Hâmîdiyye'dedir.

METÝN

Bir hânede ortak olan iki kimseden birisi, o haneden muayyen bir odayý veya muayyen bir odadaki hissesini satsa, diðer ortak için o satýcý iptal hakký vardýr. Çünkü satýlan hissenin taksimde ortaðýnýn hissesine düþme ihtimali bulunduðundan satmýþ olduðu hissesi belli deðildir.

Vâkýât'ta zikredilmiþtir ki; iki kiþi aralarýnda ortak olan arsada ortak bir bina yapýp, ortaklardan birisi yalnýz binadaki hissesini ortaðýndan baþkasýna satsa, câiz olmaz. Çünkü bu satýþ iki þýktan hâli deðildir

1 - Binadaki hisse, arsa üzerinde býrakýlmak þartýyla satýlýr. Bu ise câiz deðildir, Bunda satýn alan için satýþtan baþka menfaat vardýr. Sanki satýþta arsanýn kiralanmasý da þart koþulmuþ gibi olur. Bunda ise bir akdi, diðer bir akde sokma bulunduðundan câiz deðildir.

2 - Binadaki hisse, yýkýlmak þartýyla satýlýr. Bunda da hissesini satmayan ortaða zarar vardýr. Zarar ise þer'an yasaklanmýþtýr.

Fetâvâ'da zikredilmiþtir ki; bir kaç kimse arasýnda ortak bir koru bulunup bunlardan birisi ayrýlmamýþ hissesini satsa, aðaçlarýn da kesilme zamaný gelip kesilmesinde aðaçlara bir zarar olmazsa, satýlmasý câiz olur. Taksim edildikten sonra satýn alanýn aðaçlarý kesmesi câizdir. Çünkü taksim edilmesinde bir zarar yoktur.

Nevâzil'de zikredilmiþtir ki; bir kimse arazideki hissesini deðil aðaçlardaki hissesini ortaðýnýn izni olmaksýzýn baþkasýna satsa bakýlýr: Eðer aðaçlarýn kesilme zamaný gelmiþse satýþ câiz olur. Çünkü taksim edilmekle satýn alan zarar görür.

Yine Nevazil'de zikredilmiþtir ki; bir þahýs arsasýný deðil binanýn arsa üzerinde býrakýlmasý þartýyla satsa, bu satýþ da fâsiddir. Bu meselelerin tamamý Ýmâdiyye'nin üçüncü faslýnda zikredilmiþtir.

Mal sahiblerinin sun'u ve tesiri olmaksýzýn meselâ; iki kese parçalanýp içlerindeki paralarýn birbirine karýþmýþ olmasý gibi suretlerde mal sahiblerinden birinin izni olmadan diðerinin satmasý câiz olmaz. Çünkü böyle karýþma suretlerinde karýþmýþ olan þeylerin cüzlerinde her birinde ortaklýk yaygýn deðildir. Fakat hamam, deðirmen köle ve hayvan gibi þeylerin karýþmalarý suretinde ortaklardan biri bunlardaki hissesini ortaðýnýn izni olmadan baþkasýna satsa ittifakla sahih olur. Nitekim musannýf bunu fetâvâsýnda beyan etmiþtir.

Musannýfýn "Ortaklardan biri hissesini ortaðýndan baþkasýna ortaðýnýn izni olmadan satsa, sahih olur." ifadesindeki "satma" ile mülkden çýkarýlma murad edilmiþtir. Ýsterse bu mülkden çýkarýlma hibe veya vasiyet yoluyla olsun. Bu bahsin tamamý "Errisâletü'l-mübareke fil eþyal'i-müþtereke" adlý eserdedir. Bu risâle fetva vermeye mübtelâ olan zevata fâidelidir. Dürer üzerine hâþiye yazan Vânî, þuf'ayý da ziyade etmiþtir, ona müracaat et!

Þirket-i mülk ile müþterek maldan ortaðýnýn gâib olmasý halinde diðer ortaðýnýn faydalanmasý câiz midir? Eðer ortak olan ev veya hizmetçi olursa bunlardan faydalanmasý câizdir. Ortak olan arazi olursa bakýlýr: Eðer arazinin ekilmesi arazi için faydalý olursa bundan faydalanmasý da caiz olur. Arazinin ekilmesi arazi için faydalý olmazsa bundan faydalanmasý caiz olmaz. Ortak olan mal hayvan olursa bundan faydalanmasý caiz olmaz. Bu bahsin tamamý Fusuleyn'in otuz üçüncü faslýndadýr.

ÝZAH

"Diðer ortak için o satýþý iptal hakký vardýr ilh..." Ortaða bu iptal hakkýnýn tanýnmasýna hâne taksim edilirken ortaðýn zarar görmesi sebeb gösterilmiþtir.

"Yalnýz binadaki hissesini ilh..." Eðer arsadaki hissesiyle binadaki hissesini beraber satarsa câiz olur. H.

"Nevâzil'de zikredilmiþtir ki ilh..." Nevâzil'de zikredilen bu mesele fetâvâda zikredilen meselenin aynýdýr. Fakat Nevâzil'de zikredilen suret daha açýk olduðu için þârih onu tekrar zikretmiþtir. Bundan anlaþýlmýþtýr ki ortaklardan biri korudaki toprak ve aðaç hissesini ortaklarýndan baþkasýna satsa, her ne kadar aðaçlarýn kesilme zamaný gelmemiþ olsa bile satýþ câiz olur. Çünkü ortaklardan biri, diðerinden aðaçlarýn kesilmesini isteyemez. Zira toprak kendi mülküdür. Bundan dolayý birinin kendi hissesindeki aðaçlarý kesmesiyle diðerleri zarar görmez.

"Nitekim musannýf bunu fetâvâsýnda beyan etmiþtir ilh..." Musannýfýn fetâvâsýnda beyan edilen ile bizim yukarýda aralarýndaki farký zikrettiðimiz karýþmak ve karýþtýrmak suretiyle ortak olan mal ile mirâs ve satýn alma suretiyle ortak olan mal meseleleri murad edilmiþtir. Çünkü satýþýn sahih olmasý için satýlan þeyin teslim edilirken ayrýlmasý þart deðildir. Zira fukahâ hamam, deðirmen, köle ve hayvan gibi ayrýlmasý mümkün olmayan ortak þeylerdeki hissenin satýlmasýnýn sahih olduðuna ittifak etmiþlerdir.

"Vâni ilh..." Yani Dürer haþiyesi sahibi Vani, mallarýn karýþtýrýlma ve karýþmasý suretlerinin üzerine þuf'ayý da ziyade edip demiþtir ki: Lâyýk olan þuf'a suretinin de istisnâsýna iþaret etmekti. Çünkü iki kimse, mirâs yoluyla bir araziye mâlik olanlar, bunlardan birisi arazideki hissesini ortaðýndan izinsiz satamaz. Bu suret karýþma suretinden hariç deðildir. Bilakis cebri sebeble þirket kabilindendir. Artýk arazi kendilerine mirâs yoluyla intikal edince, her biri hissesinde - her ne kadar ortaðýnýn þuf'a hakký olsa bile - tasarruf eder.

Ben derim ki: Ortaklardan birisi, ortak olan maldaki hissesini ortaðýndan baþkasýna ortaðýnýn izni olmadan satsa, sahih olur." ifadesinden karýþmýþve karýþtýrýlmýþ ortak mallarýn istisna edilmesi bunu teyid eder.

Velhâsýl, satýþýn sahih olmasý ortaðýn iznine baðlýdýr. Bu, þuf'ada hâsýl olmaz. Çünkü hânedeki hissenin satýlmasý - her ne kadar ortaðýn hâneyi þuf'a ile alma hakký olsa bile - sahihtir. Zira ortak þuf'a hakkýný dâvâ ederse, onu satýn almaya mâlik olur. Þuf'a hakkýný davâ etmeyip susarsa ortak satýþa izin versin vermesin satýlan sehim satýn alanýn mülkü olarak baki kalýr.

"Ortak olan ev veya hizmetçi ilh..." Câmiu'l-Fûsuleyn'de zikredilmiþtir ki; ortak bahçe sahiplerinden birisi gaib olduðunda diðeri bahçeye bakar, meyveleri olduðunda onlarý satar, kendi hissesini alýr, ortaðýnýn hissesini saklar. Ortaðý geldiðinde ya satýþa izin verir, parasýný alýr veya meyvelerinin kýymetini ödettirir. Hazýr olan ortak meyvelerin haracýný verirse gaib olan ortaðý adýna vermiþ olduðu haraç teberru olmuþ olur.

Ortak arazi sahiplerinden birisi gaib olduðunda, hazýr olan ortak arazinin hepsini ekse arazi aralarýnda taksim edilir. Bu ekini eken ortaðýn hissesinde kalan kýsým hâli üzere býrakýlýr. Ekini eken ortaða gaib ortaðýn hissesinde kalan mikdarýn ekinlerini sökmesi emredilir. Sökmekle araziye noksanlýk gelmiþse, bu noksanlýk kendisine ödettirilir. Bu, ekin olgunlaþmadýðý takdirdedir. Eðer ekin olgunlaþmýþ veya olgunluða yaklaþmýþ ise, gaib olan bu ekinden hisse alamaz. Ancak ekmekle araziye noksanlýk gelmiþ olursa, hissesine düþen noksaný ekin eken ortaðýna ödettirir. Çünkü ekin eken kimse, ortaðýnýn hissesini gasbetmiþ demektir.

Ben derim ki: Camiu'l-Fûsuleyn'de zikredilen bu mesele ortaklarýn ikisi de hazýr olup biri diðerinin izni olmaksýzýn kendi tohumlarýyla ektiði takdirdedir. Çünkü ortak arazi, gaib olan ortak ile hazýr olan ortak arasýnda taksim edilemez. Ayný zamanda ortaðýnýn gaib olmasý halinde hâzýr olan ortak araziyi gasbetmiþ sayýlmaz. Gasbetmiþ sayýlsa, ekmiþ olduðu ekin kendisinin olmaz. Evet, ekin ekmek tarlaya noksanlýk veriyorsa gasbetmiþ sayýlýr. Çünkü Câmiu'l-Fûsuleyn'de: "Ekin ekmek tarlaya faydalý olup noksanlýk vermeyeceði bilinirse, hâzýr olan ortak arazinin tamamýný ekebilir. Çünkü bu þekilde ekmede gaib ortaðýn delâleten izni vardýr. O halde, gaib olan ortak gelince o da arazinin tamamýndan hâzýr olan ortaðýn faydalandýðý müddet kadar faydalanýr. Eðer ekmenin araziye noksanlýk vereceði veya ekmemenin faydalý olup araziyi kuvvetlendireceði bilinirse, hazýr olan ortak arazinin hiç bir kýsmýný ekemez. Çünkü bu takdirde gaib ortaðýn delâleten izni yoktur. Kezâ ortaklardan biri ölürse, diðer ortak araziyi ekebilir." diye fetva verilmiþtir.

Ben derim ki: Kýnye'de: "Hazýr olan ortaðýn ekmiþ olduðu, ortak mülke ücret vermesi lâzým gelmez. Gâib olan ortaðýn ortak olan mülkü hazýr olan ortaðýn kullandýðý müddet kadar kullanmasý da lâzým gelmez. Çünkü muhaye (ortak bir malý sýra ile kullanma) husumetten sonra mu'teberdir. Bu, bâbýn sonunda Manzûme'den naklen zikredilecek söze muvafýktýr. Fakat Câmiu'l-Fûsuleyn'de geçene muhâliftir.

Hâniyye'den naklen Tenvîru'l-Besâir'de zikredilmiþtir ki; hâne de arazi gibidir. Gaib ortak dönünce hâzýr olan ortaðýn hânede oturduðu kadar oturur. Fukahâ bunu güzel görmüþlerdir. Ýmam Muhammed'den de böyle rivâyet edilmiþtir. Fetva da bunun üzerinedir. Bu faslýn tamamý Gasb bahsinde gelecektir,

"Bunlardan faydalanmasý câizdir ilh..." Hâniyye'de zikredilmiþtir ki; hâzýr olan ortak hânenin hepsinde hissesi mikdarý oturabilir. Diðer bir rivâyete göre, hâneden hissesi kadar yerde oturabilir. Eðer binanýn harab olmasýndan korkarsa, binanýn hepsinde oturabilir. Ýki rivâyet arasýndaki fark:

Meþhur olan rivâyete göre; hânenin yarýsý hâzýr olan ortaðýn olursa, binanýn hepsinde hissesi kadar müddet mesela: Altý ay oturur, Ýkinci rivâyete göre; hânenin yalnýz yarýsýnda oturabilir. Bu, binanýn hepsinde oturulmadýðý takdirde bina harab olmayacaðýna göredir. Eðer binanýn harab olmasýndan korkarsa, binanýn hepsinde devamlý oturur.

Câmiu'l-Fûsuleyn'de: "Hazýr olan ortak, ortak köledeki hissesine göre köleyi hizmetinde kullanýr." diye yazýlýdýr.

"Ortak olan mal hayvan olursa bundan faydalanmasý câiz olmaz ilh..." Çünkü hayvana binmede insanlar farklýdýr. Ortak evde oturma ve ortak köleyi hizmete kullanmada insanlar farklý deðildir. Ortak evde oturan bir kiþi olursa bu doðrudur. Eðer aile kalabalýk olursa, þübhe yok ki evde oturmak hayvana binmekten daha çok farklýdýr. Kezâ ortak köleyi hizmette kullanmak da iþin azlýðý ve çokluðuyla deðiþir.

Vehbâniyye þerhinde: "Hazýr olan ortak, yalnýz ortak hayvana binmekten men edilmiþtir. Fakat köle, ev, bað, bahçe gibi ortak olan þeyleri kullanmaktan men edilmemiþtir." diye zikredilmiþtir.

 

 

ÞÝRKET-Ý AKÝD

 

METÝN

Ortaklýðýn bir nevi de þirket-i akiddir. Yani akid sebebiyle vâki olan ve vekâleti kabul eden ortaklýktýr.

Þirket-i akdin rüknü icabla kabuldür. Ýsterse bu icabla kabul mânen olsun, Mesela: Bu kimse, bir þahsa bin lira verip "sen de bin lira koy ve mal satýn al! Hâsýl olan kâr aramýzda ortak olsun!" deyip o þahýs da bir þey söylemeden bin lirayý kabul ederek onun dediði gibi yapsa, mânen kabul de bulunmuþ olur ve þirket-i akid yapýlmýþ olur.

Þirket-i akdin þartý, üzerine akid yapýlan malýn vekâleti kabul eder olmasý ve kârdan muayyen bir mikdar parayý ortaklardan birine vermeyi þart koþma gibi ortaklýðý kesecek bir anlaþma bulunmamasýdýr. Çünkü bazen ortaða verilmesi tayin edilen mikdardan baþka bir þey kâr edilemez. O da þart koþulan ortaða verilir. Halbuki þirket-i akdin hükmü, ortaklarýn kârda ortak olmalarýdýr.

=Kârýn ortaklar arasýnda farklý olarak þart kýlýnmasý sahihtir. Fakat zararýn þart kýlýnmasý sahih deðildir =

Odun toplama gibi mubah olan þeylerde ortaklýk sahih olmaz.

Þirket-i akid dört kýsma ayrýlýr:

1 - Þirket-i mufavaza

2 - Þirket-i inân

3 - Þirket-i tekabbül

4 - Þirket-i vücûh

Þirket-i tekabbül ile þirket-i vücûhdan her biri þirket-i mufavaza veya þirket-i inân da olurlar. Nitekim gelecektir.

 

 

ÞÝRKET-Ý MUFAVAZA

 

Ortaklar arasýnda sermayede, karda, alým satýmda, dinde eþitlik bulunmak üzere yapýlan bir ortaklýktýr. Bu ortaklýkta ortaklardan her biri diðerinin vekil ve kefili olur. Çünkü bilinmeyen bir þeye kasden vekil ve kefil olmak caiz deðildir. Fakat bilinmeyen bir þeye baþka bir þey zýmnýnda vekil ve kefil olmak sahihtir.

Alým - satýmda eþit olmak dinde eþit olmayý da gerektirir. Ýmam Ebû Yusuf'a göre; dinleri ayrý olanlarýn þirket-i mufavaza kurmalarý kerâhetle câizdir. Kitabete kesilmiþ veya ticarete izin verilmiþ olsa bile köle ile hür, çocuk ile bâlið ve Müslüman ile kâfir orasýnda þirket-i inân sahih olursa da þirket-i mufavaza sahih olmaz. Çünkü aralarýnda eþitlik yoktur.

Kefâlete ehil olmadýklarý için iki çocuk arasýnda ve kýymetleri farklý olduðu için iki köle arasýnda þirket-i mufavaza câiz olmaz. Mufavaza lâfzý her þeyde eþit olmak mânâsýna olan tefvizden alýnmýþtýr.

Þirket-i mufavazadaki þartlar: þirket-i inânda þart olmadýðýndan þirket-i mufavazanýn sahih olmadýðý yerde, þartý bulunduðu için þirket-i inân sahih olur. Nitekim ileride gelecektir.

Þirket-i mufavaza, Hanefîler ile Þâfiîler arasýnda - her ne kadar besmele çekilmemiþ hayvanda tasarruflarý farklý ise de- sahih olur. Çünkü dinleri birdir ve hüccet ile ilzam velayeti sâbittir.

ÝZAH

"Þirket-i akdin rüknü icabla kabuldür ilh..." Yani þirket-i akdin rüknü lâfzan ve mânen icab ve kabuldür. Mesela: Bir kimse bir þahsa "seni þu ticaret nevinde ortakçý kýldým" deyip o þahýs da "kabul ettim" dese lâfzan icab ve kabul ile þirket-i akid yapýlmýþ olur. Mânen þirket-i akdin nasýl yapýldýðý metinde geçmiþtir.

"Þirket-i akdin þartý ilh..." Þirket akidlerinin bütün suretlerinde, ortaklardan her birinin kazandýklarý kârýn aralarýnda ortak olmasý için her biri diðerinin vekili olur. Yani kendi sehminde asil ortaðýnýn sehminde vekil olarak kâr etmiþ olur. Eðer her biri kendi sehminde asil, ortaðýnýn sehminde vekil olmamýþ olsa kazandýklarý kâr aralarýnda ortak olmayýp satýn alýnan mal olana mahsus olur. Fetih.

"Odun toplama gibi ilh..." Yani odun toplama, av avlama, ot biçme gibi mubah olan þeylerde vekil tâyini olmadýðýndan þirket-i akid sahih olmaz. Çünkü bunlar kazananýn mülkü olur.

"Þirket-i akdin hükmü, ortaklarýn kârda ortak olmalarýdýr ilh..." Bundan dolayý ortaklardan birine kârdan þu kadar mikdar verilmek üzere antlaþma yapýlsa ortaklýk fâsid olur. Çünkü o tâyin edilen mikdardan ziyade kâr etmemek ihtimali vardýr. Buna göre diðer ortaklar kârdan mahrum kalarak ortaklýk kesilmiþ olur.

T E N B Ý H : Þirket-i akid kuran kimselerin þirket kurduklarýna dair þâhid tutarak sened yapmalarý mendubdur.

Ýmam Muhammed'e göre; þirket-i akid senedi þöyle yazýlýr: "Fülan ile fülan Allah'dan ittika ve emâneti yerine getirmek üzere ortak olmuþlardýr." denildikten sonra her birinin sermayeleri beyan edilir. Ellerinde bulunan sermaye ile her ikisi birden veya ayrý ayrý olarak peþin ve veresiye alýpsatabilirler. Her ne kadar þirket-i akid ile ortaklardan her biri bu muameleleri yapabilirler ise de, bazý âlimlere göre bunlarýn açýklanmasý lâzýmdýr. Aralarýndaki kârýn sermayelerine göre olacaðý da açýklanýr.

Biz Hanefilere göre; kârýn aralarýnda farklý olacaðýný þart koþarlarsa, bunun da yazýlmasý lâzýmdýr. Birinin bu tarihten önce kendisi için almýþ olduðu malda diðerinin hak iddia etmemesi için ortak olduklarý günün tarihinin yazýlmasý da lâzýmdýr. Fetih.

"Þirket-i tekabbül ile þirket-i vücûhtan her biri þirket-i mufavaza veya þirket-i inân da olurlar ilh..." Bu takdirde þirket-i akid altý kýsým olmuþ olur. Buna göre musannýf "Þirket-i akid: Þirket-i emvâl, þirket-i amûl, þirket-i vücûh kýsýmlarýna ayrýlýr. Bunlardan her biri de þirket-i mufavaza veya þirket-i inân nev'ilerine ayrýlýr." demeliydi. Nitekim Tahâvî. Kerhî ve Zeylaî de böyle zikretmiþlerdir.

"Bu ortaklardan her biri diðerinin vekil ve kefili olur ilh..." Yani ortaklardan her biri diðer ortaðýnýn lehine olan hususta vekili, aleyhine olan hususta kefili olur. "Tarifte vekâletin zikredilmesinde bir fâide yoktur. çünkü vekâlet þirket-i mufavazaya mahsus olmayýp diðer þirket nev'ilerinde de vardýr." diye itiraz edilmiþ: buna Nehir sahibi: "Baþkasýnýn þartý olsa bile bir þeyin þartýnýn zikredilmesinde þaþýlacak bir þey yoktur. Tarifte vekâlet ile kefâletin beraber þart olduðu zikredilmiþtir. Bu ise þirket-i mufavazaya mahsustur." diye cevap vermiþtir.

"Alým - satýmda eþit olmak dinde eþit olmayý gerektirir ilh..." Çünkü kâfirin satýn aldýðý þarap veya domuzu Müslüman satamaz. Halbuki þirket-i mufavazanýn þartý ortaklardan her biri diðerinin satýn aldýðý þeyin hepsini satabilmektir. Zira ortaklar alým satýmda birbirlerinin vekilidirler. Müslüman þarap veya domuzu satýn da alamaz, Bu yüzden alým satýmdaki eþitlik þartý bulunmamýþ olur. Ýbn-i Kemâl.

"Müslüman'la kâfir arasýnda ilh..." Bu ifadeden Hýristiyan ve Mecusî gibi iki zimmî arasýnda þirket-i mufavazanýn sahih olacaðý anlaþýlmaktadýr.

"Aralarýnda eþitlik yoktur ilh..." Yani köle ile hür kimse arasýnda þirket-i mufavaza sahih olmaz. Çünkü köle alýþ - veriþe ve kefil olmaya ancak efendisinin izniyle mezun olur. Hür kimse ise kendisi mâlik olur. Çocuk ile bâlið kimse arasýnda da þirket-i mufavaza sahih olmaz. Zira çocuk kefil olmaya asla mâlik olamaz, alýþ veriþe velisinin izniyle mâlik olur; bâlið kimse ise bunlarýn ikisine de mâlik olur. Kâfir ile Müslüman arasýnda þirket-i mufavaza sahih olmaz. Çünkü kâfir þarabý alýp satabilir; Müslüman ise katiyen þarabý alýp satamaz. Dürer, Nehir.

"Þirketi mufavaza Hanefiler ile Þâfiiler arasýnda ilh..." Þirket-i mufavaza, Hanefî mezhebinden olan bir kimse ile Þâfiî mezhebinden olan bir kimse arasýnda sahih olur. Her ne kadar Þâfiî mezhebinden olan ortaðýn üzerine besmele çekilmemiþ bir hayvaný satýn almasý câiz olup, Hanefi mezhebinden olan ortaða göre, câiz deðilse de yine ortak olmalarý sahih olur. Çünkü dinleri ve inançlarý bir olduðu için aralarýnda eþitlik vardýr. Zira "Üzerine besmele çekilmeyen hayvanýn mal-ý mütekavvim (þer'an alýnýp satýlmasý ve faydalanýlmasý mubah olan mal) olmadýðýna delil bulunduðundan ve ortaklarýn dinleri de bir olduðundan Hanefî mezhebinden olan ortak Þâfiî mezhebinden olan ortaðýný delil ile ikna eder de Þâfiî mezhebinden olan ortak Hanefî mezhebinden olan ortaðý gibi üzerine besmele çekilmeyen hayvanda tasarrufda bulunmaz. Fakat kâfir böyle deðildir. Çünkü þarabýn ve domuzun alýnýp satýlmasýnýn yasak olduðuna dair delil mevcud ise de kâfir bizim dinimizi kabul etmemiþ olduðundan delille onu ikna edemeyiz. Bu yüzden kâfir ile Müslüman arasýnda þirket-i mufavaza caiz deðildir.

METÝN

Þirket-i mufavaza, ortak olanlar mânâsýný bilmeseler de mufavaza lâfzýyla yahut -mufavaza lâfzýný söylemezlerse, itibar manâya olup lâfza olmadýðýndan - mufavazanýn gerektirdiði þeylerin hepsini beyan etmekle sahih olur. Artýk þirket-i mufavaza sahih olarak kurulduðunda ortaklardan her birinin satýn aldýðý þey aralarýnda ortak olur. Ancak ehil ve ýyalinin yiyeceði giyeceði için satýn aldýðý þeyler istihsânen ortak olmaz. Çünkü nâlýn delaletiyle bilinen þeyler sözle þart koþulmuþ gibi olduðundan ortaklardan her birinin ehil ve ýyâlinin nafaka ihtiyaçlarý þirket-i mufavazadan istisna edilmiþ olur. Ortaklardan biri cinsi yakýnlýkta bulunmak için satýn aldýðý cariyeye bile diðer ortaðýnýn izin vermesiyle mâlik olur. Ýzin vermezse cariye ortak olur. Yenilecek ve giyilecek þeylerin parasýný satan kimse, ortaklarýn hangisinden isterse ondan alabilir. Eðer satýn alan bunlarýn parasýný ortak maldan vermiþ ise diðer ortak hissesi mikdarýný ondan alýr. Ortaklardan birisine ticaretle, ödünç olmakla, gasbetmekle, helâk etmekle, ortaðýnýn emriyle bir mala kefil olmakla lâzým gelen bütün borçlar -her ne kadar bu borçlar kendi ikrarýyla lâzým olsa bile- diðer ortaðýna da lâzým olur. Ancak ortaklardan birisi lehine þahidliði kabul edilmeyen kimseye -isterse bu kimse iddet bekleyen karýsý olsun - borcu bulunduðunu ikrar ederse bu borç yalnýz kendisine lâzým gelir. Mehir Hulu' bedeli, cinayet diyeti, kendisinde ortaklýk sahih olmayan her bir borç ortaklardan hangisine lâzým olursa yalnýz onun ödemesi icap eder.

Ýki ortaktan birisine lâzým olan borcun diðerine de lâzým olmasýnýn fâidesi: Bir kimse, ortaklardan birinin üzerinde alacaðý bulunduðunu iddia etse, diðerine bilgisi olmadýðýna yemin ettirebilir. Eðer gâib olan ortaðýn üzerinde alacaðý bulunduðunu iddia ederse, hâzýr olan ortaða bilgisi olmadýðýna dâir yemin ettirebilir. Sonra gaib olan ortak geldiðinde kendisine yemin ettirilir. Valvalciyye.

ÝZAH

"Mufavazanýn gerektirdiði þeylerin hepsini beyan etmekle sahih olur ilh..." Mesela: Hür, bâlið, Müslüman veya zimmî olan iki kimseden birisinin diðerine "Seni ticarette peþin veya veresiye muamelelerde müsâvî olarak mâlik olduðumuz nakid ve ortaklýða elveriþli her þeyde ortak kýldým. Alýþ - veriþlerimizde lâzým gelen her þeyde birimiz diðerine kefil olur." demesiyle þirket-i mufavaza sahih olur. Fetih.

= Çok defa çiftçiler arasýnda þirket-i mufavaza suretinde vâki olan ortaklýk beyanýnda =

T E N B Ý H : Çiftçilerden veya esnaftan birisi öldüðünde çocuklar terekeyi taksim etmeyip de onda beraber çalýþsalar veya büyük kardeþleri bütün iþleri üzerine alýp, diðerleri onun yanýnda onun emriyle çalýþsalar fakat bunlar mufavaza lâfzýný açýk olarak veya mufavazanýn gerektirdiði þeyleri de beyan etmeyip mutlak surette çalýþsalar, terekenin ekserisi veya hepsi urûz (nakidlerden ,hayvanlardan, ölçek ve tartý ile satýlanlardan baþka olan mallar) olduðundan bunda þirket-i akid sahih olmaz. Þübhe yok ki; bu þirket-i mufavaza da deðildir. Zamanýmýzda bilgisi olmayan kimseler bunun þirket-i mufavaza olacaðýna fetva vermiþlerdir. Halbuki bu, þirket-i mufavaza olmayýp þirket-i mülktür. Nitekim bunu Tenkîhu'l-Hamidiyye'de yazdýktan sonra Fetâvâ-i Hânûtî'de ayný minval üzere açýklanmýþ olduðunu gördüm. Bunlarýn çalýþmalarý bir arada olup her birinin elde ettiði ayrýlmayacak þekilde olursa, her ne kadar bunlar çalýþmada ve fikir vermede farklý olsalar bile, kazandýklarý aralarýnda eþit þekilde ortak olur. Bunlardan biri kendi nefsi için bir þey satýn alýrsa, kendisinin olur. Eðer satýn aldýðý þeyin parasýný ortak maldan vermiþse, ortaklarýnýn hissesini öder. Bunlardan biri borçlanýrsa, alacaklý yalnýz ondan ister.

Fetâvâ-i Hayriyye sahibine "Aileleri ve kazançlarý bir arada olan öz kardeþlerden her biri diðer kardeþine bütün malda tasarruf etme hakký verip, bunlardan biri satýn aldýðý bahçeyi kendisi için satýn almýþ olduðunu iddia etse, bunun hükmü nedir?" diye sorulmuþ, o da: "Diðer kardeþler bu ortaklýðýn þirket-i mufavaza olduðuna þâhid getirirlerse -her ne kadar bahçeyi satýn alan kendisi için aldýðýný alýþ senedinde yazdýrsa bile- þahidler kabul edilip bahçe ortak olur." diye cevap vermiþtir. Fetâvâ-ý Hayriyye.

"Ýstihsânen ortak olmaz ilh..." Kýyasa göre; satýn alýnan yenilecek ve giyilecek þeyler de aralarýnda ortak olur. Çünkü bunlar da ticaret akidlerinden olduklarýndan ortaklýk akdi bunlara da þâmil olmuþtur.

"Hâlin delâletiyle bilinen þeyler ilh..." Ortaklardan her biri mufavaza ortaklýðý ile kendi nafakasýnýn, ehl-ü ýyâlinin nafakasýnýn ortaðýnýn üzerine olmasýný kasdetmez. Nafaka da ancak satýn almakla temin edileceðinden mufavaza akdinden âdet ve delâlet yoluyla nafakanýn satýn alýnmasý istisna edilmiþtir. Zira hâlin delaletiyle bilinen istisna, þart koþulmuþ istisna gibidir.

"Nafaka ihtiyaçlarý ilh..." Nafaka; oturmak için satýn alýnan veya kiralanan eve, hacca gitmek gibi bir ihtiyaç için kiralanan bineðe, satýn alýnan katýða da þâmil olur. Bahýr.

"Ortaklardan biri cinsî yakýnlýkta bulunmak için satýn aldýðý cariyeye bile, diðer ortaðýnýn izin vermesiyle mâlik olur ilh..." Satýn alan ortak cariyenin parasýný ortak maldan vermiþ ise, diðer ortak ondan hiç bir þey isteyemez.

"Ortaklardan birisine ilh..." Alacaklý ortak olursa, bundan istisna edilir. Çünkü Zahiriyye'de zikredilmiþtir ki; ortaklardan biri diðerine gömlek diksin diye kumaþ satsa veya cinsî yakýnlýkta bulunsun diye cariye satsa veya ehline yedirsin diye yenilecek madde satsa, bu satýþ câiz olur. Ama ticaret için bir þey satsa, câiz deðildir, câiz olan surette para yalnýz satýn alan ortaða lâzým gelir, diðer ortaða lâzým gelmez. Bahýr'da da böyle ifade edilmiþtir.

Ben derim ki: Kafi'de Hâkîm'in zikrettiði gibi paranýn yarýsý satýn alan ortaðýn yarýsý da diðer ortaðýn olur. Satýþ da câizdir. Çünkü satýn alan bu malý kendisi için almýþ olduðundan aralarýnda ortak olmaz. Fakat ticaret için satýn almýþsa, bu satýþ sahih olmaz. Çünkü satýþýn sahih olmasýnda bir fâide yoktur. Zira satýþ sahih olsa, satýn alýnan mal eskiden olduðu gibi aralarýnda ortak olur. Bundan dolayý Kâfî'de: iki ortaktan birisine mirâs bir köle kalsa da onu ticaret için diðer ortaðýna satsa, satýþ câiz olur. köle aralarýnda ortak olur." diye zikredilmiþtir. Bunun sebebi: Burada satýn almâ bir fâide ifade eder. Çünkü köle satýn alýnmadan önce ortak deðildi. Benim anladýðým budur.

"Ticaretle ilh..." Meselâ: Ortaklardan birisine câiz olan satýþla satýn aldýðý malýn parasý veya fâsid olan satýþla satýn aldýðý malýn kýymeti -bu satýn alýnan mal gerek aralarýnda ortak olsun gerekse satýn alana mahsus olsun - yahut kendisi için veya ticaret için kiraladýðý þeyin ücreti gibi lâzým olan bir borç diðer ortaðýna da lazým olur. Bahýr.

"Ödünç olmakla ilh..." Yani ortaklardan birisine lâzým olan borç diðer ortaðýna da lazým olur. Fakat ortaklardan birisi ortak olan bir malý ödünç veremez. Bahýr.

"Ortaðýnýn emriyle bir mala kefil olmakla ilh..." Yani ortaklardan biri diðer ortaðýnýn emriyle kefil olup borçlansa, bu borç diðer ortaðýna da lâzým olur. Bu, Ýmam Azam'a göredir. Ýmameyn'e göre, kefil olarak borçlanma teberru olduðu için ortaðýna bir þey lâzým gelmez.

Ýmam-ý Azam'ýn delili: Kefil olarak borçlanma baþlangýç itibariyle teberru, sonuç itibariyle muavazadýr. Zira kefil, kefil olduðu þahýstan -eðer onun emriyle kefil olmuþsa- ödediði parayý alýr. Nefse kefil olma böyle deðildir. Çünkü nefse kefil olma hem baþlangýç itibariyle, hem de sonuç itibariyle teberrudur.

Ortaklardan biri diðer ortaðýnýn emri olmaksýzýn bir mala kefil olarak borçlansa, sahih olan kavle göre, diðer ortaðýna lâzým gelmez. Çünkü bunda muavaza mânâsý yoktur. Bu bahsin tamamý Fetih'dedir.

"Ancak ortaklardan birisi lehine þâhidliði kabul edilmeyen kimseye ilh..." Yani þirket-i mufavaza ile ortak olan ortaklardan biri üzerine ticaret, gasb veya kefâlet gibi bir sebeble lâzým gelen bir borç diðeri üzerine de lâzým gelir. Zira bunlar birbirinin kefilidirler. Bundan dolayý birinin ikrarý kendihakkýnda nasýl geçerli ise, ortaðý hakkýnda da ayný þekilde geçerlidir. Ortaklardan birisi borç ikrar ettiðinde, alacaklý hangisinden dilerse isteyebilir. Satma, satýn olma, kiralama gibi ortaklýk geçerli olan muamelelerden dolayý ortaklardan birine her ne þekilde borç lâzým gelirse, diðerine de lâzým gelir. Fakat ortaklardan birisi lehinde þâhidliði câiz olmayan bir kimse için meselâ: Usûlü (ne kadar yukarý çýkarsa çýksýn babasý, babasýnýn babasý), fürû'u (ne kadar aþaðý inerse insin çocuðu çocuðunun çocuðu) veya zevcesi lehine bir þey ikrar etse, bu ikrar kendi hakkýnda geçerli olursa da, ortaðý hakkýnda geçerli olmaz. Bu Ýmam-ý Azam'ýn kavlidir. Ýmameyn'e göre ise, bu ikrar ortaðý hakkýnda da geçerli olur. Ancak kölesiyle mükâtebi hakkýnda geçerli olmaz.

"Ýsterse bu kimse iddet bekleyen karýsý olsun ilh..." Yani ortaklardan birisi, boþanmýþ ve iddet bekleyen karýsýnýn lehine bir þey ikrar etse, bu ikrar yalnýz kendi hakkýnda geçerli olur. Fakat âzâd etmiþ olduðu ümmüveledi iddet içinde olsa bile lehine bir þey ikrar etse, diðer ortaðýna da lâzým gelir. Çünkü efendinin ümmüveledin lehine þehâdeti câizdir. Ama iddet içindeki karýsýnýn lehine þehâdeti câiz deðildir.

"Hulu bedeli ilh..." Yani bir kadýn bir kimseyle þirket-i mufavaza kurduktan sonra kocasýndan mal karþýlýðýnda boþansa veya mal karþýlýðýnda boþanýp bu yüzden borçlu bulunduðunu ikrar etse, bu borç ortaðýna lâzým gelmez. Fetih.

"Cinâyet diyeti ilh..." Yani ortaklardan biri bir adama karþý iþlemiþ olduðu cinâyetten dolayý kendisine cinâyet diyeti lâzým gelse, bu diyet diðer ortaðýna lâzým gelmez. Ama bir hayvana karþý iþlemiþ olduðu cinayetten veya yýrtmýþ olduðu elbiseden dolayý kendisine ödenmesi lazým gelen bedel, Ýmam-ý Azam ile Ýmam Muhammed'e göre, diðer ortaðýna da lâzým gelir. Çünkü bedeli ödenen hayvan veya elbise ortaðýnýn mülkü olur. Nehir.

"Her bir borç ilh..." Mesela: Ortaklardan bîri kasden adam öldürmeden dolayý sulh olup kendisine diyet lâzým gelse veya nafakadan dolayý sulh olup borçlansa bunlar diðer ortaðýna lâzým gelmez. Bahýr.

"Ýki ortaktan birisine lâzým olan borcun diðerine de lâzým olmasýnýn fâidesi ilh..." Bu ortaklardan birinin bizzat yapmasýyla diðer ortaðýna lâzým gelen borç ve lazým gelmeyen borç arasýndaki farký beyandýr.

"Bir kimse, ortaklardan birinin üzerinde alacaðý bulunduðunu iddia etse ilh..." Yani bir kimse ortaklardan birinin üzerinde alýþ - veriþ veya baþka bir yol ile alacaðý bulunduðunu dâva etse, diðer ortaða bir ilgisi olmadýðýna dair yemin ettirebilir. Çünkü ortaklardan birinin üzerine açýlan dâva diðeri üzerine de açýlmýþ demektir.

Bahýr'da zikredilmiþtir ki; bir kimse mufavaza ortaklarýndan her ikisi üzerinde alacaðý bulunduðunu iddia edip onlar da inkâr etse, her birinden yemin isteyebilir. Çünkü ortaklarýn her birinden kendi fiil üzerine yemin etmesi istenir. Herhangi birisi yemin etmekten çekinirse borç her ikisine de lâzým gelir. Zira birinin ikrarý her ikisinin de ikrârý gibidir.

"Sonra gâib olan ortak geldiðinde kendisine yemin ettirilir ilh..." Bahýr'da zikredilmiþtir ki; bir kimse, ortaklardan biri üzerinde hata en yaralama diyeti bulunduðunu dâvâ etse, o da inkâr etse, yemin ettirir. Diðer ortaðýna yemin ettiremez. Kezâ ortaklardan birinin üzerinde mehir veya hulu bedeli veyahut kasden adam öldürmeden dolayý sulh olup diyet bulunduðu iddia edilse, bunlar ortaklýða dahil olmadýðýndan birisine lâzým gelen diðerine lâzým gelmez.

METÝN

Mufavaza ortakçýlarýndan birisine altýn, gümüþ gibi kendisinde ortaklýk sahih olan bir þey hibe edilse yahut miras kalsa yahut sadaka verilse yahut vasiyet edilse o da bunlarý alsa ortaklar arasýndaki eþitlik kalmayacaðý için þirket-i mufavaza þirket-i inâna çevrilmiþ olur. Çünkü þirket-i mufavazada eþitlik, kurulurken þart olduðu gibi ortaklýk devam ettiði müddetçe de þarttýr. Eðer mufavaza ortakçýlarýndan birinin eline kendisinde ortaklýk sahih olmayacak urûz akar gibi bir þey geçse, ortaklýk bozulmaz.

Kendisinde mal zikrolunan mufavaza ve inân ortaklýðý altýn, gümüþ ile yahut revaçta geçerli diðer paralarý yahut insanlarýn alýþ-veriþ yaptýklarý altýn, gümüþ külçesi veya erimiþ altýn, gümüþ parçasýyla sahih olur. Ýnsanlarýn alýþ - veriþ yapmadýklarý altýn, gümüþ külçesi veya erimiþ altýn, gümüþ parçasý urûz gibidir. Eðer ortaklýkta sermaye zikrolunmazsa, bu ortaklýk þirket-i tekabbül ve þirket-i vücûh olur. Þirket-i mufavaza ile þirket-i inân þu þartla, urûz ile de sahih olur; iki kiþiden her biri kendi urûzunun yarýsýný diðerinin urûzunun yarýsý karþýlýðýnda sattýktan sonra mufavaza veya inân ortaklýðý kurarlarsa sahih olur. Ýþte bu urûz ile þirket-i mufavazanýn sahih olmasýnýn çaresidir. Bu iki kiþiden her birinin kendi urûzunun yarýsýný diðerinin urûzunun yarýsý karþýlýðýnda satmasý her birinin urûzunun kýymeti müsavî olduðuna göredir. Eðer urûzlarýnýn kýymetleri farklý olursa, urûzu az olan kimse, kendisiyle ortaklýk sâbit olacak mikdarý satar. Ýbn-i Kemâl.

Musannýfýn: "Ýki kiþiden her biri kendi ticaret malýnýn yarýsýný diðerinin ticaret malýnýn yarýsý karþýlýðý satar." sözü ittifâkîdir, ihtirâzî deðildir. Urûz, para cinsinden olmayan mallardýr.

= Gaib olan mal ile ortaklýk sahih olmaz =

Mufavaza veya inân ortaklýðý gâib olan mal veya olacak ile sahih olmaz. Çünkü ortaklýðýn gereði üzerine hareket etmek mümkün deðildir.

 

ÞÝRKET-Ý ÝNÂN

 

Þirket-i inânda ortaklar birbirinin vekili olur, kefili olmaz. Bu þirket-i inânýn þartýný beyandýr. O halde alýþ - veriþe aklý eren, ticarete izin yerilmiþ çocuk, bunak, kadýn, erkek, bâlið, Müslüman, kâfir, mükâteb gibi kimselerin hepsinden -her ne kadar kefil olmaya ehil olmasalar bile- þirket-i inân sahih olur. Çünkü þirket-i inân kefil olmayý deðil, vekil olmayý gerektirir. Bundan dolayý þirket-i Ýnân umum ticaret üzerine yapýlabileceði gibi hâssaten bir nev'i ticaret üzerine de yapýlabilir. Mutlak yani bir vakit ile sýnýrlý olmayarak yapýlabileceði gibi bir vakit ile sýnýrlý olarak da yapýlabilir. Ortaklardan birinin sermayesi ziyade olduðu halde kârýndan ziyade hisse almaksýzýn yapýlabileceði gibi sermayeleri eþit olduðu halde kârdan ortaklardan birisine ziyade hisse verilmek üzere de yapýlabilir.

Þirket-i inânda ortaklar mallarýnýn bir kýsmýyla ortaklýk yapýp bir kýsmýyla yapmayabilirler.

Þirket-i inân ile ortak olanlarýn sermayelerinin cinsleri ayrý olup meselâ: Birininki altýn diðerininki gümüþ olsa veya sermayelerinin vasýflarý ayrý olup meselâ: Birininki beyaz, diðerininki siyah olsa -her ne kadar sermayeleri kýymetçe farklý olsa bile- yine þirket-i inân sahih olur.

Sahih olan þirkette kâr, ortaklar arasýnda anlaþtýklarý þarta göre taksim edilir.

Þirket-i inân ortak olan mallarý birbirine katmaksýzýn da olur. Çünkü kârdaki ortaklýk akde (anlaþmaya) dayanýp sermayeye dayanmadýðý için sermayelerin eþit olmasý ayný cinsten olmasý ve birbirine karýþmýþ bulunmasý þart deðildir.

Þirket-i inânda kefâlet olmadýðý için ortaklardan birisi, bir þey satýn aldýðýnda parasý yalnýz ondan istenir. Eðer ortak para mevcud olduðu halde satýn aldýðý þeyin parasýný kendi malýndan ödemiþse, yarýsýný diðer ortaðýndan alýr. Ortak mal mevcud deðilse ortaðýnýn izni olmadan bir malý ortak olarak borç almamasý için atýn aldýðý þey yalnýz kendisinin olur. Bahýr.

ÝZAH

"O da bunlarý alsa ilh..." Yani bunlarý teslim almak þarttýr. Þürunbulâlî'de: "Bir mal mirâs kalmakla mülk hâsýl olur ve mufavaza ortaklýðý bozulur." diye zikredilmiþtir. Bu, para olarak kalan mirâsa hamledilmiþtir. Alacak olarak kalan mirâs böyle deðildir. Çünkü Zeylaî: "Mufavaza ortakçýlarýndan birine mirâs yoluyla alacak olarak altýn veya gümüþ kalsa, bunlarý teslim almadýkça ortaklýk bozulmaz. Çünkü alacak ile ortaklýk sahih deðildir." demiþtir.

"Kendisinde mal zikrolunan ilh..." Bu ifadenin zikredilmesine hâcet yoktur. Çünkü söz, þirket-i emvâl hakkýndadýr. Yukarýda geçtiði üzere þirket-i mufavaza ile þirket-i inan, þirket-i emvale mahsustur.

"Altýn, gümüþ ile ilh..." Yani þirket-i mufavaza ile þirket-i inân, altýn ve gümüþ gibi yalnýz para cinsinden olan þeylerle sahih olur. Ölçülen tartýlan ve adedleri birbirine yakýn olan ticaret mallarý birbirine karýþtýrýlmadan önce mufavaza ortaklýðý veya inân ortaklýðý meydana gelmez. Eðer bir cinsten olan mallar karýþtýrýlsalar meselâ: Ýki kimsenin de ticaret mallarý buðday olup birbirine karýþtýrsalar, bundan sonra ortak olsalar bu þekilde yapýlan ortaklýk Ýmam Ebû Yusufa göre, þirket-i mülk olur, Ýmam Muhammed'e göre, þirket-i akid olur. Bu ihtilâfýn faydasý, þu yerde meydana çýkar: Ýki ortakdan birisinin hissesi üzerine fazla kâr verileceðini þart kýlsalar, Ebû Yusuf'a göre bu ziyade kýlýnan þart geçersizdir. Ortaklardan her biri mülkü mikdarý kâr alýr. Ýmam Muhammed'e göre; yapýlan þart geçerlidir. Buðday ve arpa gibi ayrý iki cins ticaret malýný karýþtýrsalar, ittifakla ortaklýk olmaz.

"Ýki kiþiden her biri kendi urûzunun yarýsýný diðerinin urûzunun yarýsý karþýlýðýnda sattýktan sonra mufavaza veya inân ortaklýðý kurarlarsa sahih olur ilh..." Çünkü bu iki kiþiden her biri kendi ürûzunun yarýsýný diðerinin urûzunun yarýsý karþýlýðýnda satmakla aralarýnda þirket-i mülk kurulmuþ olur ve bu iki kimseden her biri diðerinin hissesinde tasarruf edemez. Sonra akid yapmakla þirket-ý akid kurulmuþ olur da her biri diðerinin hissesinde tasarruf edebilir.

"Mufavaza veya inân ortaklýðý gâib olan mal ilh..." Ortaklýðýn sahih olabilmesi için sermayenin mevcud olmasý þarttýr. Yani satýn alma akdi yapýlýrken sermayenin mevcud olmasý þarttýr. Fakat ortaklýk akdi yapýlýrken sermayenin mevcud olmasý þart deðildir. Bundan dolayý ortaklýk akdi yapýlýrken sermaye mevcud olmasa ortaklýk sahih olur. Meselâ: Bir kimse bir þahsa bin lira verip bunun üzerine sen de bin lira koy ve mal satýn al hâsýl olan kâr aramýzda yarýya ortak olsun deyip o þahýs da kabul etse, halbuki o anda o þahsýn yanýnda bin lira mevcud olmasa fakat sonra o bin lira üzerine bin lira koyup mal satýn alsa bu ortaklýk sahih olur.

Furû: Bir kimse bir þahsa bin lira verip "sen bununla aramýzda yarý yarýya ortak olmak üzere mal satýn al, o malýn kârý da zararý da aramýzda ortak olsun" deyip o þahýs da kabul etse, sonra mal satýn almadan o para helâk olsa, o þahýs o paranýn yarýsýný ödemez. Fakat mal satýn aldýkdan sonra satýn alýnan mal helâk olursa yarýsýný öder. Bahýr.

Ben derim ki: Satýn alýndýktan sonra helak olan malýn yarýsýnýn ödenmesinin sebebi: O kimse o þahsa yarý yarýya ortak olmak üzere mal satýn olmasýný emredince o þahýs satýn aldýðý malýn yarýsýný vekil olarak emreden kimse için, diðer yarýsýný da asil olarak kendisi için satýn almasýdýr. Parayý emreden kimsenin malýndan vermiþ olduðu için kendi hissesine düþen mikdarý öder. Bundan anlaþýlmýþtýr ki; bu, þirket-i mülkdür, þirket-i akid veya þirket-i müzarebe deðildir. Dikkat et! Bu þekilde ortaklýk çok vaki olmaktadýr.

"Çünkü ortaklýðýn gereði üzerine hareket etmek ilh..." Yani satmak, satýn almak veya kâr etmek mevcud olan mal ile olur. Gaib olan malda ise bunlarýn hiç biri mümkün deðildir.

"Þirket-i inân ilh..." Ýnân açýk olmak mânasýnadýr. Dizgin mânâsým da ifade eder. Bu ortaklýða inân denilmesi bazý mallarda ortaklýðýn meydana gelmesinden veya ortaklýk sebebiyle ticaret dizgininin elde edilmiþ olmasýndan dolayýdýr.

Þirket-i inân, ticaret gibi bir maksadla iki veya daha çok kimse tarafýndan sermaye konularak akd edilen bir ortaklýktýr. Bu ortaklýkta ortaklarýn arasýnda tam eþitlik bulunmasý þart deðildir. Meselâ: Birinin sermayesi iki bin, diðerinin sermayesi beþ yüz lira olabilir.

"Þirke-i inân kefil olmayý deðil vekil olmayý gerektirir ilh..." Þirket-i mufavaza ise hem kefil olmayý, hem de vekil olmayý gerektirir. Nitekim yukarýda geçmiþti. Mufavazanýnþartlarý bulunup kefalet zikredilirse, þirket-i mufavaza kurulmuþ olur. Mufavazanýn þartlarý bulunmazsa, þirket-i inân kurulmuþ olur.

Hâniyye'de zikredilmiþtir ki; þirket-i inanda kefâlet zikredilmediðinde ortaklardan her biri diðerinin kefili olmaz. Kefâleti zikrederlerse, biri diðerinin kefili olur.

"Bundan dolayý þirket-i inan ilh..."

= Bir müddet tâyin edilerek kurulan ortaklýk hakkýnda iki rivâyet vardýr =

Ortaklýk için bir müddet tâyin edildiðinde ortaklýk o müddetle sýnýrlý olup o müddet geçtikten sonra ortaklýðýn sona erip ermediði hususunda iki rivâyet vardýr. Bir rivayete göre; o müddetle sýnýrlý olup müddet geçtikten sonra ortaklýk sona erer. Diðer rivâyete göre; o müddetle sýnýrlý olmayýp müddet geçmekle ortaklýk sona ermez. Bahýr'da bu iki rivâyetten hiç biri tercih edilmemiþtir.

Haniyye'de: "Þirket-i inân ile þirket-i müzarebenin sahih olmasý için bir müddet tâyin etmek þart olmadýðý halde müddet tâyin edilirse, meselâ: Bir kimse bir þahsa hitaben: "Bugün bir þey satýn alýrsan satýn aldýðýn þey aramýzda ortak olsun" deyip o þahýs da kabul ederse o gün bir þey satýn aldýðý takdirde aralarýnda ortak olur. O günden sonra satýn alýrsa, aldýðý þey yalnýz kendisinin olur." diye zikredilmiþtir

"Ortaklardan birinin sermayesi ziyade olduðu halde kârýndan ziyade hisse almaksýzýn yapýlabileceði gibi ilh..."

= Kârdan fazla hisse alýnmasýnýn hükmünün incelenmesi beyanýnda =

Sermayeler gerek eþit gerekse fazla olsun, ortaklar kârý aralarýnda sermayelerin mîkdarýna göre taksim etmek üzere þart koþsalar sahih olur. Ve kâr ile zarar aralarýnda þart koþtuklarý þekilde sermayelerinin mikdarýna göre taksim olunur. Bu surette gerek ikisinin de çalýþmasý þart kýlýnsýn ve gerek yalnýz birisinin çalýþmasý þart kýlýnsýn eþittir. Þu kadar var ki, yalnýz birisinin çalýþmasý þart kýlýndýðý takdirde onun elinde diðerinin sermayesi mal hükmünde olur. O sermayenin kâr ve zararý sermaye sahibine aid bulunur.

Ortaklarýn sermayeleri eþit olduðu halde birisine kârdan fazla hisse mesela; Kârýn üçte ikisi þart kýlýnsa bakýlýr: Eðer ikisinin de eþit olarak çalýþmasý þart kýlýnmýþ ise ortaklýk, sahih ve þart muteber olur. Çünkü onun çalýþmada mahareti daha fazla olabilir. Eðer yalnýz birisinin çalýþmasý veya birisinin daha çok çalýþmasý þart kýlýnýp bu çalýþma, kârdan hissesi fazla olan ortak üzerine þart kýlýnmýþ ise ortaklýk yine sahih ve muteber olur. Bu surette bu ortak malýyla sermayenin kârýný çalýþmasýyla da kârdan fazla hisseyi hak etmiþ olur. Þu kadar var ki, bu surette bunun elinde ortaðýnýn sermayesi müzarebe malý hükmünde olarak müzarebeye benzer bir þirket-i inân ve çalýþma meydana gelmiþ olur. Eðer çalýþma, kârdan hissesi az olan ortak üzerine þart kýlýnmýþ olursa, bu þart câiz olmaz. Kâr ve zarar aralarýnda sermayelerinin mikdarýna göre taksim olunur. Çünkü kâr þart koþtuklarý þekilde taksim olunsa, çalýþmayan ortaðýn alacaðý fazlaya maldan, çalýþmadan ve zamandan bir þey karþýlýk olmaz. Kârý hak etme ise, bu üç þeyden biriyle olur.

Ortaklardan birinin sermayesi fazla meselâ: Birisinin sermayesi bin, diðerinin sermayesi iki bin lira olduðu halde kârýn taksimi aralarýnda eþit olmak üzere þart kýlýnsa sermayesi az olan ortaðýn sermayesine nisbetle kârdan fazla hisse almasý þart koþulmuþ olacaðýndan ortaklarýn sermayeleri eþit olduðu halde kârdan birisine fazla þart edilmiþ gibi olur. Bundan dolayý bu akidde ikisinin yahut kârdan hissesi fazla yani sermayesi az olan ortaðýn çalýþmasý þart kýlýnmýþ ise câiz ve þart muteber olur. Zira bu ortak malýyla sermayenin kârýný çalýþmasýyla da fazla hisseyi hak etmiþ olur. Eðer yalnýz kârdan hissesi az, yani sermayesi fazla olan ortaðýn çalýþmasý þart kýlýnmýþ ise, bu þart câiz olmayýp kâr aralarýnda sermayeleri mikdarýna göre taksim olunur. Çünkü bu takdirde bu fazla alýnacak kâra karþýlýk bir mal, bir çalýþma veya bir zaman bulunmuþ olur. Zeylai þirket-i müzarebe (bir taraftan sermaye, diðer taraftan çalýþmak üzere akdedilen bir nev'i ortaklýktýr) bahsinde: "Mal sahibi, müzârib (çalýþan) tarafýndan parasýnýn ödenmesini isterse paranýn çoðunu ona ödünç verir. Sonra ona az bir mikdar para verip onunla þirket-i inân kurar. Yalnýz ödünç alan çalýþýr; hasýl olan kâr aralarýnda anlaþtýklarý þarta göre taksim edilir. Sermaye helak ve zâyi olursa çalýþan borcunu öder." diye zikretmiþtir. Burada çalýþma ortaklardan hiç birisi üzerine þart koþulmamýþtýr. Fakat ödünç alan teberru olarak çalýþmýþtýr. Mal sahibi -her ne kadar çalýþmasa bile- anlaþtýklarý þarta göre kârýn yarýsýný, yarýsýndan fazlasýný veya yarýsýndan azýný alabilir. Teberru þart kabilinden deðildir. Buna delil, Zahire'nin alýþ - veriþ bahsinde: "Bir kimse bir köyde odun satýn alýp satýn almada þart koþulmadýðý halde "odunlarý evime kadar götüreceksin" ifadesini ilave etse, alýþ - veriþ bozulmaz. Çünkü bu alýþ - veriþte þart koþulmayýp bilâkis alýþ - veriþ tamam olduktan sonra yeni bir söz olduðundan alýþ - veriþi bozmaz." diye zikredilendir. Çok vâki olan meselelerden biri de þudur: Bir kimse, bir þahsa "bin lira verip yarýsýný sana ödünç veriyorum ve seni ortakçý kýlýyorum, elde edilecek kârýn üçte ikisi benim, üçte biri de senin olacaktýr" deyip o da, kabul etse, burada sermayeler eþit olup kârdan hisse almafarklý olduðundan ödünç verenin kârýn yarýsýndan fazlasýný almasý sahih olmaz. Ancak kendisi çalýþýrsa, sahih olur. Eðer ödünç alan çalýþýrsa -nitekim âdet böyledir- malýnýn mikdarýna göre kârýn yarýsýný alabilir. Fakat bu çalýþma þart kýlýndýðý takdirdedir. Eðer çalýþma þart kýlýnmazsa, kârdan fazla hisse almasý da sahih olur.

Yine çok vâki olan meselelerden biri de þudur: Ýki ortaktan biri bin, diðeri iki bin lira sermaye koyup kârý aralarýnda sermayelerine göre ikili birli olmak üzere taksim etmek üzere bir ortaklýk kursalar, bu ortaklýk þirket-i inan olur.

T E N B Ý H : Ortaklardan her birinin çalýþmasý þart kýlýnsa, ikisinin birden çalýþmasý lâzým gelmez. Bundan dolayý Bezzâziye'de: "Ortak olan iki kimsenin ikisi de çalýþmak üzere þart koþulmuþ olduðu halde yalnýz birisi çalýþýp da diðeri - gaib olmasý veya hasta olmasý gibi bir özürle veyahut özürsüz yere kasden - çalýþmasa bile ortaklar birbirinin vekili olduðundan ortaðýnýn çalýþmasýyla kendisi de çalýþmýþ gibi sayýlarak kâr aralarýnda anlaþtýklarý þarta göre taksim olunur." diye zikredilmiþtir.

"Kâr, ortaklar arasýnda anlaþtýklarý þarta göre taksim edilir ilh..." Çünkü Peygamber Efendimiz (S.A.V.):

"Kâr, yapýlan þarta göredir. Helâk ve zarar ise, iki sermayenin mikdarýna göredir." buyurmuþlardýr. Bundan dolayý ortak olan bir malda tecavüz bulunmaksýzýn meydana gelen zarar sermayelerin mikdarýna göre taksim edilir. Baþka þekilde þart edilse bile, ona itibar edilmez.

"Çünkü kârdaki ortaklýk, akde dayanýp sermayeye dayanmadýðý için ilh..." Zira ortaklýk akdi (anlaþmasý) ne, ortaklýk adý verilmiþtir. Bundan dolayý ortak olan mallarýn birbirine karýþtýrýlmasý þart deðildir. Ýki ortaktan birinin yüz dirhem gümüþü, diðerinin yüz dirhem altýný olup bunlarla bir þey satýn alsalar, o þey aralarýnda sermayelerinin mikdarýna göre ortak olur. Kezâ gümüþ dirhemlerle ticaret malý satýn alsalar, sonra altýnlarla baþka ticaret malý satýn alsalar, bu ticaret mallarýnýn birinin kâr, diðerinden zarar etseler, kâr ile zarar sermayelerinin mikdarýna göredir.

"Yarýsýný diðer ortaðýndan alýr ilh..."

= Ortaðýn satýn aldýðý malýn parasýný kendi malýndan ödediðini dâvâ etmesi beyanýnda =

Ortak para mevcud olduðu halde ortak, satýn aldýðý þeyin parasýný kendi malýndan ödemiþse, diðer ortaðýnýn vekili olduðundan yarýsýný ondan alýr. Ortaðýn satýn almasý ancak kendi sözüyle bilinirse, diðer ortaðý satýn almayý inkâr ettiði halde onun zimmetinde alacaðý bulunduðunu iddia etmiþ olduðundan bunu isbat etmesi lâzýmdýr. Ýnkâr edenin sözü, yeminiyle kabul edilir. Diðer ortak, ortaðýnýn satýn aldýðý malý ortaklýk için aldýðýný tasdik edip parasýný kendi malýndan ödediðini yalanlasa, satýn alan ortaðýn sözü kabul edilir. Çünkü diðer ortaðý, ortaðýnýn satýn aldýðýný tasdik edince satýn alýnan malýn ortaklýk için satýn alýnmýþ olduðu sâbit olur da verilen paranýn yarýsý kendi zimmetinde sâbit olmuþ olur. Diðer ortak satýn alýnan malýn parasýnýn ortak maldan verilmiþ olduðunu davâ etmesi, satýn alýnan malýn parasýnýn verilmiþ olduðunu dâvâ etmiþ olduðundan bu dâvâsý þâhidsiz kabul edilmez. Bundan dolayý fukahâ: "Ortaðýn satýn almasý ancak kendi sözüyle bilinirse, diðer ortaðý satýn almayý inkâr ettiði halde onun zimmetinde alacaðý bulunduðunu iddia etmiþ olduðundan bunu isbat etmesi lâzýmdýr. Burada ise diðer ortak satýn olmayý inkâr etmeyip bilâkis zimmetinde parayý gerektiren satýn almayý ikrar etmektedir. Bu ortak, satýn alan ortaðýna satýn aldýðý malýn parasýný ortak maldan vermediðine dair yemin ettirebilir." demiþlerdir.

Ortaklardan biri diðer ortaðýnýn satýn almýþ olduðu malýn ortaklýk için satýn almýþ olduðunu inkâr ederse bakýlýr: Eðer satýn alýnan mal helâk olmuþsa satýn alan ortaklýk için satýn aldýðýný isbat eder ve zarar sermayelerinin mikdarýna göre taksim edilir. Eðer satýn alýnan mal mevcud ise bu mal satýn alan kimseye aid olur.

Ortaklardan biri "ben bu malý satýn aldým" dediðinde diðer ortaðý "hayýr, sen bu malý satýn almadýn, bu mal bizim ortak mallarýmýzdandýr" dese, bu mal "satýn aldým" diye iddia eden ortaðýn elinde ise onun sözü kabul edilir. -Fürû' bahsinde geleceði üzere- elinde sermaye bulunan ortak "bin lira ödünç aldým" dese sözü kabul edilir.

=Ortaklardan biri satýn almýþ olduðu malý kendisi için satýn aldýðýný iddia etse=

Hâniyye'de zikredilmiþtir ki: ortaklardan biri satýn almýþ olduðu malý kendisi için satýn aldýðýný söylediðinde diðer ortaðý "bu mal ortak mallarýmýzdandýr" dese satýn alan "bu mal bana mahsustur, ben bu malý kendi paramla ortaklýk kurulmadan önce kendim için satýn aldým" dese, kendisine "vallâhi bu mal ortak mallarýmýzdan deðildir" diye yemin ettirilir ve yeminiyle beraber sözü kabul edilir. Çünkü bu kimse hür olduðundan kendisi için mal satýn olabilir. "Ortaklýk kurulmadan önce kendim için satýn aldým" ifadesi ortaklýk kurulduktan sonra satýn alýnan maldan ihtirazdýr. Ortaklýk kurulduktan sonra satýn alýnan malda tafsilât vardýr. Þöyle ki: Ortaklardan biri, ticaretleri cinsinden olan bir þeyi satýn alsa - her ne kadar kendisi için satýn almýþ olduðuna þâhid tutsa bile - bu mal ortak olur. Çünkü bu malýn yarýsýný satýn almasý hususunda ortaðý adýna vekil yerinde bulunmuþtur. Onun bu mala kýsmen, hakký teallûk etmiþtir. Eðer ticaretleri cinsinden olmayan bir þeyi satýn alsa, o þey kendisinin olur. Zira bunu almaya vekâleti yoktur.

Ben derim ki: Fetâvâ-yý Kâariü'l- Hidâye'de zikredilen buna muhâliftir. Þöyle ki: Ortaklardan biri bir þey satýn alýrken kendisi için satýn aldýðýna þâhid tutsa o þey kendisinin olur. Þâhid tutmayýp parasýný ortak maldan verirse, o þey ortak olur.

Buna iki türlü cevap verilmiþtir:

a) Bu yukarýda geçen meseleye muâraza edemez. Çünkü nakle dayanmamaktadýr.

b) Satýn alýnan þey ticaretleri cinsinden olmayan þeye hamledilerek yukarýda geçen meselenin aynýdýr.

Ortaklardan biri diðer ortaðýndan kendisi için bir þey satýn alsa bir kýsmýna mâlik olduðu þeyi satýn aldýðý için bu satýn alma sahih olur mu olmaz mý? diye çok sorulan meselelerdendir. Bence, her ne kadar satýn alma sûreten satýn alýnan malýn hepsi üzerine vâki olmakta ise de gerçekte ortaðýnýn hissesini muayyen para ile satýn almýþ olduðundan bu satýn alma sahih olur.

"Ortak mal mevcud deðilse ilh..." Ortaklardan biri, elinde ortak sermaye kalmamýþ olunca ortaklýk için mal satýn alamaz. Satýn alýrsa o mal kendisinin olur. Çünkü o mal ortaklýk adýna alýnmýþ olsa o malýn parasýnýn bir kýsmýný diðer ortaðýn vermesi lâzým gelecektir. Halbuki o ortak bunu kabul etmemiþtir. Þayet bu alýnan mala ortak olmak isterse, o zaman aralarýnda ortak olur. Bahýr.

METÝN

= Ortaklýðýn bozulmasý beyanýnda =

Ýki sermayeden ikisi veya birisi kendileriyle bir þey satýn alýnmadan önce telef olursa ortaklýk bozulmuþ olur. Ortak mallar, birbirine karýþtýrýlmadan önce birisi telef olsa, zarar yalnýz mâlîkine aid olmuþ olur; karýþtýrýldýktan sonra telef olursa ikisine aid olur.

Þirket-i inân ortakçýlardan birisi kendi sermayesiyle bir þey satýn aldýktan sonra diðer ortaðýnýn sermayesi bir þey satýn alýnmadan önce telef olsa, satýn alýnan þey aralarýnda ortak olur. Kârdan anlaþtýklarý þarta göre, þirket-i akid olur. Mal satýn alýnýrken þirket-i akid kurulmuþ olduðundan satýn alýnan malýn parasýnýn yarýsýný diðer ortaðýndan alýr.

Ortaklardan birinin malý telef olup sonra diðer ortak kendi malýyla bir þey satýn alýrsa, bakýlýr: Eðer ortaklýk akdinde (sözleþmesinde) vekil olma açýklanýp her biri "bu mallarýmýzla satýn aldýðýmýz þey aramýzda ortak olsun" derse, artýk asýl malda þart ettikleri üzere satýn alýnan mal aralarýnda ortak olur. Çünkü ortaklýk akdinde açýklanan vekil olma bâkidir. Fakat kâr, anlaþtýklarý þarta göre ortak olmaz. Zira þirket-i akid, þirket-i mülk olmuþtur. Bundan dolayý satýn alan ortak parasýnýn yarýsýný diðer ortaðýndan alýr.

Eðer ortaklýk akdinde vekil olma açýklanmayýp yalnýz ortak olmalarý zikredilirse ve vekil olmanýn zikredilmiþ olduðunda da anlaþamazlarsa, artýk satýn alýnan mal satýn alan ortaða aid olur. Çünkü ortaklýk bozulmuþ olunca onun zýmnýnda olan vekâlet de bozulmuþ olur.

Ortaklardan birisine kârdan muayyen bir mikdar verilmesi þart koþulursa -yukarýda geçtiði üzere ortaklýðý keseceðinden- ortaklýk fâsid olur. Ortaklýðýn fâsid olmasý, þarttan dolayý deðildir. Çünkü ortaklýðýn þartlarla fâsid olmamasýnýn zâhiri, þartýn bâtýl olup ortaklýðýn olmamasýdýr. Þârih: "Sadru'þ-þeria, Ýbn-i Kemâl, bu surette ortaklýðýn fâsid olacaðýný açýklamýþlardýr." demiþtir. Buna göre kâr, sermayelerinin mikdarýna göre taksim edilir.

Þirket-i mufavaza veya þirket-i inân ortaklarýndan her biri, ortaklýk adýna ticaret yapmasý veya ortak mallarý korumasý için bir kimseyi ücretle tutabilir, ortak malý ibza edebilir. Yani kâr, mal sahiblerine aid olmak þartýyla sermayeyi çalýþtýrmasý için baþkasýna verebilir. Ortak malý emanet veya iare yahud müzarebeye verebilir. Çünkü müzarebe, ortaklýktan aþaðý olduðu için ortaklýk kendisini tezammun etmiþtir. Satma ve satýn alma hususunda baþkasýný vekil tâyin edebilir. Ortaklardan birinin tayin ettiði vekili diðer ortak azledebilir. Ortaklardan her biri ortak malý peþin veya veresiye az veya çok paha ile satabilir. Sahih olan kavle göre, ortaklardan her biri naklinde masraf bulunsun veya bulunmasýn ortak malý sefer götürebilir.

Eþbâh sahibi: "Ortak malýn taþýnmasýnda masraf bulunursa, götüren ortak öder." demiþtir. Zahiriyye. Seferdeki masraf ve kira bedeli kâr edilmese bile sermayeden alýnýr. Hulâsa.

ÝZAH

"Ýki sermayeden ikisi veya birisi kendileriyle bir þey satýn alýnmadan önce telef olursa, ortaklýk bozulmuþ olur ilh..." Çünkü burada üzerine akid yapýlan maldýr. Mal helâk olunca akid bozulmuþ olur. Nitekim satýþta da bozulur. Musannýf ortaklýðý bozanlarýn tamamýný gelecek fasýlda beyan edecektir.

"Ortak mallar birbirine karýþtýrýlmadan önce birisi telef olsa, zarar yalnýz mâlikine aid olur ilh..." Ortaklýk bâtýl olduðu için diðer ortaðýndan telef olan malýnýn yarýsýný alamaz. Hatta ortaðýnýn elinde telef olsa bile yine alamaz. Çünkü mal ortaðýnýn elinde emânettir. Birbirine karýþtýrýldýktan sonra telef olursa bakýlýr: Eðer birbirinden ayrýlmayacak þekilde karýþmýþ ise telef olan iki ortaða aid olmuþ olur. Eðer altýn ile gümüþün karýþmasý gibi birbirinden ayrýlacak þekilde olursa karýþmamýþ hükmünde olur.

Hâkim'in Kâfî'sinde zikredilmiþtir ki; iki ortak gümüþ sermayelerini karýþtýrdýktan sonra bir kýsmý telef olursa, telef olan ikisine aid olur, geri kalan aralarýnda ortak olur. Ancak ortaklardan yalnýz birinin sermayesinden ne kadar telef olduðu ve ne kadar geriye kaldýðý bilinirse, telef olan mâlikine aid olur. Telef olandan geri kalan ile telef olmayan sermaye aralarýnda karýþtýrdýklarý mikdara göre ortak olur.

"Satýn alýnan þey aralarýnda ortak olur ilh..." Çünkü satýn alýnýrken ortaklýk mevcud olduðundan bundan sonra diðer ortaðýn malýnýn, helâk olmasýyla hüküm deðiþmez. Bahýr.

"Kârdan anlaþtýklarý þarta göre þirket-i akid olur ilh..." Yani ortaklardan hangisi ortak malý satarsa câiz olur. Bu Ýmam Muhammed'e göredir. Hasan b. Ziyad'a göre, bu þirket-i mülk olur. Bundan dolayý iki ortaktan her birinin tasarrufu ancak kendi hissesinde sahih olur. Ekseri fukahâ, Ýmam Muhammed'in kavlini tercih etmiþlerdir. Nehir.

"Parasýnýn yarýsýný diðer ortaðýndan alýr ilh..." Çünkü ortaðýnýn hissesini satýn almada onun vekilidir. Satýn aldýðý þeyin parasýný kendi malýndan verdiði için verdiði paranýn yarýsýný ortaðýndan alýr.

Muhit'te zikredilmiþtir ki: bin beþ yüz dirhem gümüþ kýymetinde yüz altýný olan kimse ile bin dirhem gümüþü olan kimse kâr ve zarar sermayelerinin mikdarýna göre olmak þartýyla ortaklýk kurup gümüþ sahibi kendi parasýyla bir cariye satýn aldýktan sonra altýnlar helâk olsa, cariye aralarýnda ortak olur. Cariyenin kârý beþe taksim edilip beþte üçü altýn sahibinin, beþte ikisi de gümüþ sahibinin otur. Çünkü kâr cariyeyi satýn aldýklarý gündeki mallarýn mikdarýna göre taksim edilir. Gümüþ sahibi altýn sahibinden bin dirhemin beþte üçünü alýr. Çünkü gümüþ sahibi cariyenin beþte üçünü satýn almada altýn sahibinin vekili olup parasýný kendi malýndan vermiþtir.

Bu meselenin aksi; yani cariyeyi altýn sahibi aldýktan sonra gümüþ sahibînin sermayesi telef olsaydý altýn sahibi gümüþ sahibinden paranýn beþte ikisi olan kýrk altýný alýrdý.

Eðer bu ortaklardan her biri kendi malýyla birer köle satýn alýp teslim aldýktan sonra köleler telef olsa, mallarýndan telef olmuþ olur. Çünkü her biri köleyi satýn alýrken ortaklýk aralarýnda mevcuddur. Bahýr.

"Bu mallarýmýzla satýn aldýðýmýz þey ortak olsun ilh..."

= Ýki kiþi "ticaret adýna satýn aldýðýmýz þeyler aramýzda ortak olsun" deseler ortaklýk kurulmuþ olur =

Valvalciyye'de zikredilmiþtir ki: bir kimse bir þahsa "satýn aldýðým þey aramýzda ortak olsun" veya "ticaret namýna satýn aldýðýmýz þey aramýzda ortak olsun" deyip o þahýs da bunu kabul etse, ortaklýk kurulmuþ olur. Burada satýn alýnacak malýn sýfatýnýn, mikdarýnýn ve vaktinin açýklanmasý lazým deðildir. Çünkü bu ortaklardan her biri satýn almýþ olduðu þeyin yarýsýnda diðer ortaðýnýn vekilidir. Böyle ortaklýk kurmaktan maksad çok kar etmektir. Çok kar ise ancak ticaret yapýlan her malý satýn almakla elde edilir.

Ben derim ki: Zamanýmýzda bu ortaklýk çok vâki olmaktadýr. Þöyle ki: Ýki ortaktan birisi bir þehirde diðeri de baþka bir þehirde olup her biri bulunduðu þehirden mal satýn alýp diðer ortaðýna satsýn ve satýn alsýn diye gönderir. Fakat bu ortaklýk þirket-i mülktür. Çok defa bu iki ortak sermayeleri gerek müsavi gerek farklý olsun aralarýnda þirket-i akid kurup karýn sermayelerinin mikdarýna göre taksim edilmesini þart kýlarlar ve karý sermayelerin mikdarýna göre taksim ederler. Bu þirket-i akidde sahihtir. Þirket-i mülkde sahih deðildir. Çünkü þirket-i mülkde kar mülkün mikdarýna göre taksim edilir. Satýn aldýklarý mallarý yarý yarýya satýn almayý þart koþarlarsa, kar da ona göre taksim edilir. Þu kadar var ki þirket-i akiddeki sermayelerinin mikdarýna göre mal satýn alýnacaðýný þart koþarlarsa kar, sermayelerin mikdarýna göre taksim edilir. Bu ortaklýða dikkat et! Zira çok vâki olmaktadýr ve insanlar bundan gâfildirler.

"Fakat kâr anlaþtýklarý þarta göre ortak olmaz ilh..." Çünkü kâr sermayelerinin mikdarýna göre taksim edilir.

"Yukarýda geçtiði üzere iIh..." Ortaklardan birisine kârdan muayyen bir mikdar meselâ: On dirhem verilmesi þart koþulursa, on dirhemden fazla kâr edilmediði takdirde kârýn hepsinin sadece bu ortaða verilmesi þart koþulmuþ olur. Halbuki ortaklýk kârda ortak olmayý gerektirir. Kârýn sadece ortaklardan birine verilmesi ise, ortaklýðý kesip ödünç vermeye çevirir. Fetih.

"Kâr sermayelerinin mikdarýna göre taksim edilir ilh..." Yani her ne kadar ortaklardan birine kârdan fazla verilmesi þart kýlýnmýþ olsa bile kar ortaklar arasýnda sermayelerinin mikdarýna göre taksim edilir. Çünkü ortaklýk fâsid olunca, sermayeler þirket-i mülk ile ortak olmuþ olur. Þirket-i mülkte kâr ise sermayelerin mikdarýna taksim edilir. Gelecek fasýlda zikredilecektir ki, ortaklýk fâsid olunca sermayenin hepsi ortaklardan birisinin olduðu takdirde diðer ortaða ecr-i misil verilir.

"Þirket-i mufavaza veya þirket-i inân ortaklarýndan her biri ilh..." Yani ortaklardan her birinin ortak mal için ücretle adam tutmasý, ortak malý bizaa yahut emanet yahut iâre yahut muzarebe olarak vermesi, ortak malý satmak veya satýn almak için vekil tâyin etmesi yahut pahalý veya ucuz, peþin veya veresiye satmasý, ortak mal ile sefere gitmesi, diðer ortak onu bu iþlerden menetmediði takdirdedir.

Fetih'te zikredilmiþtir ki; iki ortaktan birisinin yapmasý lâzým gelen her hangi bir iþten diðer ortaðý onu men ederse, o iþi yapamaz. Bundan dolayý ortaklardan biri, diðer ortaðýna "Dimyat'a git: fakat ordan ileri geçme" dediði halde diðer ortak orayý geçse ve mal telef olsa ortaðýnýn hissesini öder. Çünkü onun hissesini oradan ileriye izinsiz olarak götürmüþtür.

Kezâ ortaklardan birinin diðer ortaðýný, ortak malý veresiye satmasý için izin verdikten sonra bundan menetmesi sahihtir.

Ben derim ki: Müzârebe bahsinde geleceði üzere mal urûz olursa mal sahibinin müzaribi veresiye satmaktan menetmesi sahih olmaz. Çünkü mal sahibi bu halde müzaribi azletmeye mâlik deðildir. Bundan anlaþýlmýþtýr ki ortaklýk böyle deðildir. Zira ortak mutlak surette ortaklýðý feshetmeye mâliktir. Nitekim ilerde gelecektir.

"Ýâre ilh..." Ortaklardan biri, ortak hayvaný iâre verip hayvan iâre alanýn elinde ölse, kýyasa göre iâre veren ortak diðer ortaðýnýn hissesini öder. Fakat istihsânen ödemez. Bu, üç imamýmýzýn kavlidir.

Kezâlik, iâre olarak verilen ortak elbise, ev veya hizmetçi de ayný hükümdedir. Bahýr.

"Müzarebeye verebilir ilh..." Esah olan kavle göre, ortaklardan biri ortak malý müzarebeye verebilir.

Ortaklardan biri, baþka bir kimseden müzârebe olarak mal alsa bakýlýr: Eðer kendi ticaretleri cinsinden olmayan þeyde ticaret yapmak için almýþsa, kâr yalnýz kendisinin olur.

Kezâ ortaðýnýn yanýnda kendi ticaretleri cinsinden olan þeyde ticaret yapmak için almýþsa, yine kâr yalnýz kendisinin olur. Eðer ortaðý gaib iken veya mutlak ticaret yapmak için almýþsa, elde edilen kârýn yarýsý ortaðýnýn, diðer yarýsý da kendisi ile müzârebe için mal verenin olur. Muhit.

"Çünkü müzârebe, ortaklýktan aþaðý olduðu için ilh..." Yani müzarebe ortaklýktan aþaðýdýr. Zira müzarebede zarar sermaye sahibine lâzým gelip müzaribe lâzým gelmediðinden ortaklýk müzarebeyi tezammun etmiþ olur. Fetih.

"Satma ve satýn alma hususunda baþkasýný vekil tâyin edebilir ilh..." Çünkü bu hususta vekil tâyin etmek ticaret iþlerindendir. Ortaklýk ise ticaret için kurulmuþtur.

"Ortaklardan birinin tâyin ettiði vekili diðer ortak azledebilir ilh..." Yani ortaklardan biri ortak olan mallarý satmak veya satýn almak için baþka bir kimseyi vekil tâyin etse, diðer ortaðý onu vekillikten çýkarabilir. Fakat ortaklardan biri satmýþ olduðu ortak malýn parasýný olmak için bir kimseyi vekil tâyin etse diðer ortaðý onu vekillikten çýkaramaz. Çünkü ortaklardan birinin sattýðý malýn parasýný diðer ortaðý alamaz ve bu hususta mahkemeye müracaatla husûmette bulunamaz.

"Az veya çok paha ile satabilir ilh..." Þârih az veya çok paha ile satmayý kayýdlamýþtýr, Çünkü satýn alma ancak belli fiyatla olur.

Bezzâziye'den naklen Bahýr'da zikredilmiþtir ki; ortaklardan birinin satmýþ olduðu mal kendisine - mahkemenin hükmü olmaksýzýn - geri verilip o da kabul etse câiz olur. Kezâ ortaklardan biri satmýþ olduðu malýn kusurundan dolayý fiyatýnda indirim yapsa veya fiyatýný tecil etse câiz olur. Eðer satmýþ olduðu malýn kusuru olmadýðý halde fiyatýnda indirim yapar veya tecil ederse, kendi hissesinde câiz olur. Kezâ ortaklardan biri satmýþ olduðu malý hibe etse kendi hissesini hibe etmiþ olur.

Ýki ortaktan biri satmýþ olduðu malýn kusurunu ikrar ederse bu ikrar iki ortak hakkýnda da muteber olur.

"Peþin veya veresiye olarak ilh..." Ortaklardan biri, elinde ortak para kalmadýðý halde para ile mal satýn alsa o mal kendisinin olur. Çünkü o mal ortak olarak alýnmýþ olsa, diðer ortaðýnýn sermayelerinin artmasýna razý olmadýðý halde kendisine fazla mal vermesi vâcib kýlýnmýþ olur. Eðer alýnan mala diðer ortaðý razý olursa bu takdirde o mal aralarýnda ortak olur.

= Ortaklardan biri diðer ortaðýnýn izniyle borçlanabilir =

"Seferdeki masraf ilh..." Yani ortaklardan biri ortak mal ile sefere gittiðinden kendi nafakasýný, yol parasýný, ortak malýn kirasýný kâr ederse kârdan, kar etmezse sermayeden alýr.

METÝN

Þirket-i inân ile ortak olan kimse ortaðýndan izinsiz baþka bir þahýsta ortaklýk kurmaya malik olamaz. Rehin vermeye de rehin almaya da ancak ortaðýnýn izniyle mâlik olur yahut rehin veren ortak borcu gerektiren alýþ - veriþi kendisi yapmýþ olursa o zaman rehin verebilir. Artýk rehin veren, alýþ - veriþ yapan ortaðýn kendisi olduðuna göre, rehin verdiðini ve rehin aldýðýný ikrarý da sahih olur. Köleyi kitâbete kesmeye köleye ticaret için izin vermeye, cariyeyi evlendirmeye mâlik olamaz. Bu hükümlerin hepsi ortaklýk inân þirketi olduðuna göredir. Ortaklýk mufavaza olursa, ortaklardan her birinin bunlarý yapmasý câizdir. Mufavaza ortaklarýndan biri baþka bir kimseyle mufavaza ortaklýðýný ancak ortaðýnýn izniyle kurabilir. Ortaðýndan izinsiz kurarsa þirket-i inân olur.

Þirket-i inan ile þirket-i mufavazada ortaklardan her birinin ortak köleyi evlendirmesi, mal karþýlýðýnda olsa bile âzâd etmesi, elbise gibi bir þeyi hibe etmesi, ödünç vermesi ancak acýk olarak ortaðýnýn izniyle câiz olur. Ortaðýndan izinsiz hibe ederse ortaðýnýn hissesinde caiz olmaz. Et, ekmek, meyve gibi þeyleri ortaðýndan izinsiz hibe edebilir.

Sirâc'da zikredilmiþtir ki; ortaklardan birisi diðer ortaðýna "kendi reyinle amel et" dese, bu ortaðýn her türlü ticaret yapmasý câizdir. Ancak ödünç vermesi hibe etmesi malý telef edecek bir þey yapmasý, karþýlýksýz olarak bir malý baþkasýna mülk olarak vermesi câiz deðildir. Çünkü ortaklýk kör etmek için kurulmuþtur. Buna göre kâr olmayan þeyde ortaklýk kurulmaz.

Þirket-i mufavazada ortaklardan biri, oðlu ve babasý gibi lehinde þehâdeti câiz olmayan bir kimseye satýþ yapsa, sahih olur. Fakat lehinde þehâdeti caiz olmayan bir kimseye borçlu olduðunu ikrar etse, Ýmam-ý Azam'a göre, bu ikrarý sahih olmaz. Bezzâziye.

Hulasa'da zikredilmiþtir ki: Ýnân ortaklarýndan birisi "bu cariye fülanýn cariyesidir" diye ikrar etse diðer ortaðýnýn hissesi hakkýnda ikrarý câiz olmaz. Ortaklardan biri ortak maldan bir þey satsa, diðer ortaðý onun parasýný satýn olan adamdan alamaz.

Ortaklardan birinin satmýþ olduðu mal veya vermiþ olduðu borç hususunda diðer ortaðý mahkemeye müracaatla husûmette bulunamaz.

= Ortaðý veya müvekkili öldükten sonra olsa bile "malý vermiþtim" diye iddia eden kimsenin sözünün kabul edilmesi beyanýnda =

Mufavaza veya inân ortaklarýndan her biri, ortak mal hakkýnda emindir. Bundan dolayý kârýn, zararýn mikdarýnda, sermayenin hepsinin veya bir kýsmýnýn telef olmasýnda, sermayeyi veya kârý diðer ortaðýna vermiþ olduðunu iddia ettiðinde -hatta diðer ortaðý öldükten sonra ona sermayeyi veya kârý vermiþ olduðunu iddia etse bile- yeminiyle beraber sözü kabul olunur. Nitekim Bahýr sahibi Valvalciyye'nin vekâlet bahsinde zikredilen ile istidlalederek demiþtir ki: Bir kimse istinâfýna (yeniden baþlamaya) mâlik olmadýðý bir þeyi naklederse bakýlýr: Eðer bundan maksadý baþkasý üzerine bir þey ödemeyi vâcib kýlmak olursa bu sözünde tasdik edilmez. Eðer kendisinden bir þeyin ödenmesini kaldýrmak olursa bu sözünde tasdik edilir. Bu kaide ezberlenip zaptedilmelidir.

Ortaklardan biri kendi teaddî ve taksiriyle sermayeyi telef ederse diðer ortaðýnýn hissesini öder. Ortak mal elinde emânettir. Taksîr olmadan telef olursa ödemez, taksîriyle telef olursa öder.

Hâniyye'de zikredilmiþtir ki; ortaklýðý mekânla kayýdlamak sahihtir. Bundan dolayý ortaklardan biri diðer ortaðýna "Hârzem'i geçme" deyip o da geçmekle ortak mal telef olsa, ortaðýnýn hissesini öder.

Eþbâh'da zikredilmiþtir ki; iki ortaktan birisi diðer ortaðýný "filan þehirden çýkma ve veresiye mal satma" diye yasaklasa câiz olur. Eðer bu hususda ortaðýný dinlemeyip inal telef olursa, ortaðýnýn hissesini öder. Nitekim inân veya mufavaza ortaklarýndan biri diðer ortaðýnýn hissesini ne yaptýðýný, nereye býraktýðýný ve ne olduðunu kimseye bildirmeden ölse mezhebin muhtar olan kavline göre ortaðýnýn hissesi terekesinden alýnýr. Bu kavle muhâlif olan kavil galattýr. Nitekim Haniyye'nin vakýf bahsinde zikredilmiþtir. Bu bahis emânet faslýnda gelecektir. Eþbâh sahibi emânet bahsinde galat olan kavli zikretmiþtir.

Furü: Muhit sahibi: "Bana "Ýki ortaktan birisi diðer ortaðýný veresiye satmaktan men edip o da muhalefet ederek veresiye satsa, bunun hükmü nedir?" diye soruldu. Ben de: "Kendi hissesinde satýþ geçerli diðer ortaðýnýn hissesinde satýþ durdurulur. Eðer diðer ortaðý satýþa izin verirse kâr aralarýnda ortak olur, izin vermezse onun hissesi hakkýndaki satýþ bâtýl olur." diye cevap verdim." demiþtir.

Yine Mühit sahibi: "Bana "iki ortaktan birisi diðer ortaðýný "filan þehirden ortak malýmýzý çýkartma" diye menetse, o da dinlemeyip çýkarýr ve kâr ederse bu kârýn hükmü nedir?" diye soruldu. Ben de: "Bu dinlemeyen ortak diðer ortaðýnýn hissesini izinsiz çýkartmakla gasbetmiþ olacaðýndan lâyýk ve münasip olan kârýn aralarýnda anlaþtýklarý þarta göre taksým edilmemesidir, diye cevap verdim." demiþtir. Bu cevab ortaklýðýn bozulduðunu ifade eder. Nehir.

Yine Mühit'te zikredilmiþtir ki; ortak mal ortaklardan her birinin elinde emânettir. Bundan dolayý Kâariu'l-Hidâye'ye: "Ýki ortaktan biri diðer ortaðýndan hesap sorsa bunun hükmü nedir?" diye sorulmuþ; o da: "Tafsilâtlý olarak hesap vermesi için zorlanamaz." diye cevab vermiþtir.

Müzârib, vasi, mutevelli de ortak gibidirler. Bunlardan da tafsilatlý olarak hesap sorulmaz. Nehir.

Zamanýmýzdaki kadýlarýn hesab sormaktan maksadý harama ulaþmaktýr.

ÝZAH

"Baþka bir þahýsla ortaklýk kurmaya mâlik olamaz ilh..." Hâniyye'de zikredilmiþtir ki; iki ortaktan birisi baþka bir þahýsla þirket-i inân kurup bu üçüncü ortak satýn aldýðý maldan kâr elde ederse, bu kârýn yarýsý kendisinin, yarýsý da diðer iki ortaðýn olur. Ortaklýk kurmayan ortak satýn aldýðý maldan kâr elde ederse, bu kâr kendisiyle ortaðýnýn olur. Üçüncü ortaða bir þey verilmez.

"Rehin vermeye de, rehin olmaya da ancak ortaðýnýn izniyle mâlik olur ilh..." Fetih'te zikredilmiþtir ki; ortaklardan biri diðer ortaðýndan izinsiz ortak malý, üzerlerinde olan borca karþýlýk rehin verse câiz olmaz. Eðer rehin verdiði mal helâk olursa öder. Alacaklarýna karþýlýk rehin alsa, yine ortaðý hakkýnda caiz olmaz. Rehin aldýðý þey telef olup rehinin kýymeti ile alacaklarý müsavî olursa, rehin olanýn hissesi gitmiþ olur. Diðer ortak muhayyer olup dilerse alacaktaki hissesini borçlu kimseden alýr. Borçlu kimse de rehin verdiði malýnýn kýymetinin yarýsýný rehin alan ortaktan alýr. Dilerse rehin olan ortaðýna alacaktaki hissesini ödettirir. Çünkü rehin olan ortaðý alacaklarýna karþýlýk rehin almakla alacaklarýný almýþ gibidir.

"Artýk rehin veren alýþ veriþ yapan ortaðýn kendisi olduðuna göre ilh..." Alýþ - veriþ yapmayan ortak rehin verdiðini veya rehin aldýðýný ikrar etse yahut iki ortak beraber alýþ-veriþ yaptýðý halde birisi rehin verdiðini veya rehin aldýðýný ikrar etse, diðer ortaðýnýn hissesinde ikrarý câiz olmaz. Kendi hissesinde câiz olup olmamasýndan ihtilaf vardýr. Ortaklýk bozulduktan sonra ortaklardan birisi, rehin verdiðini veya rehin aldýðýný ikrar edip diðer ortaðý onu yalanlasa, ikrarý sahih olmaz. Tatarhâniyye.

"Köleyi kitâbete kesmeye ilh..." Yani ortaklardan biri diðer ortaðýndan izinsiz ortak köleyi kitâbete kesemez. Çünkü köleyi kitâbete kesmek tüccarlarýn âdetinden deðildir. Bahýr.

"Bunlarý yapmasý ilh..." Yani ortaklýk mufavaza olursa, ortaklardan her biri diðer ortaðýndan izinsiz baþkasýyla ortaklýk kurabilir. Rehin verip rehin alabilir. köleyi kitâbete kesebilir, köleye ticaret yapmasý için izin verebilir.

"Elbise gibi þeyi hibe etmesi ilh..." Yani ortaklardan biri ortak olan maldan elbise gibi bir þeyi hibe edemez. Bundan satmýþ olduðu malýn parasýný hibe etmesi istisna edilmiþtir

Zahiriyye'den naklen Bahýr'da zikredilmiþtir ki mufavaza ortaklarýndan birisi ortak olan bir malý sattýktan sonra parasýný satýn alana hibe etse veya satýn olaný parasýndan ibra else câiz olur. Ýmam Ebû Yusuf'a göre caiz olmaz. Satýþ yapmayan ortak hibe etse ittifakla kendi hissesinde câiz olur.

Ben derim ki: Satýþ yapan ortak sattýðý malýn parasýný satýn alana hibe ederse, diðer ortaðýnýn hissesini öder. Nitekim satýþa vekil olan kimse sattýðý malýn parasýný satýn alana hibe ettiðinde mal sahibine parasýný öder.

Velhâsýl: Ortaklardan birisi, elbise gibi yenilecek cinsten olmayan ortak bir malý hibe edemez; eðer hibe ettiði ortak malda bölünmesi ve hibe edilen kimseye teslim edilmesi gibi hibenin þartý bulunursa, kendi hissesinde câiz olur. Hibe ettiði þey et, ekmek ve meyve gibi yenilecek cinsten olursa ortaðýnýn sehminde de câiz olur.

"Ödünç vermesi ilh..." Yani ortaklardan birisi diðer ortaðýnýn açýk olarak izni olmadýkça ortak malý ödünç veremez. Hatta ortaklardan biri diðerine "reyinle amel et" dese, bu ifade açýk izin sayýlmaz.

"Sýrâc'da zikredilmiþtir ki ilh..." Sirâc'da zikredildiði gibi Bezzaziye'den naklen Bahýr'da da zikredilmiþtir ki; ortaklardan her biri diðerine "kendi reyinle amel et, dilediðini yap" dese, ortaklardan her biri ticarette yapýlmasý lâzým olan þeyleri yapabilir. Þöyle ki: Ortak malý, ortak olan borca karþýlýk rehin verebilir. Ortak alacaða karþýlýk rehin olabilir. Ortak mal ile sefere gidebilir. Ortak malý kendi malýyla karýþtýrabilir ve baþka bir kimseyle ortaklýk kurabilir. Fakat diðer ortaðýnýn açýk olarak izni olmadýkça ortaða ait olan bir malý hibe etmesi, ödünç vermesi, telef edecek bir þey yapmasý, karþýlýksýz olarak baþkasýna mülk vermesi câiz olmaz.

"Fakat lehinde þehadeti caiz olmayan bir kimseye borçlu olduðunu ikrar etse, Ýmam-ý Azam'a göre bu ikrarý sahih olmaz ilh..." Eðer lehinde þehâdeti caiz olan bir kimseye borçlu olduðunu ikrar ederse, bu ikrarý sahih olur. Nitekim yukarýda geçmiþtir.

Hâniyye'de zikredilmiþtir ki; þirket-i inân ortaklarýndan birisi kendi ticaretlerinde olan bir borcu ikrar edip diðer ortaðý inkâr ederse bakýlýr: Eðer alýþ - veriþi kendisinin yaptýðýný ikrar edip meselâ: "Ben fülan kimseden þu kadar meblaða bir köle salýn aldým" derse, borcun hepsi kendisine lazým gelir. Eðer "ikimiz satýn aldýk" derse kendisine borcun yarýsý lâzým gelir. "Diðer ortaðým satýn aldý" dese, kendisine hiç bir þey lâzým gelmez. Þirket-i mufavaza böyle deðildir. Bunda ortaklardan birine lazým gelen borç diðer ortaðýna da lâzým gelir. Fetih'de de böyle zikredilmiþtir.

Velhâsýl: Ýnân ortaklarýndan biri ticaretlerinde olan borcu ikrar edip diðeri inkâr etse yukarýda tafsilâtlý olarak anlatýldýðý üzere borç kendisine lâzým gelir; diðer ortaðýna lâzým gelmez. Ama mufavaza ortaklarýndan birisi ticaretlerinde olan bir borcu ikrâr edip diðeri inkar etse, borç ikisine de lâzým gelir. Nitekim fürû bahsinde gelecektir ki; iki ortaktan birisi "þu bin lirayý borç aldým" dese, sözü kabul edilir. Çünkü bin lira elindedir.

"Diðer ortaðý onun parasýný satýn alan adamdan alamaz ilh." Bundan anlaþýlmýþtýr ki; satýn alan kimse, satýn aldýðý malýn parasýný diðer ortaða vermeyebilir. Eðer verirse, onun hissesinden beri olur, malý satanýn hissesinden beri olmuþ olmaz.

Kezâ malý satmayan ortak satýlan malýn parasýný tecil edemez. Ýki ortak birlikte ortak bir malý satsalar, Ýmam-ý Azam'a göre, bunlardan hiç birisinin satýlan malýn parasýný tecil etmesi câiz olmaz. Ýmameyn'e göre, tecil eden kendi hissesinde tecil etmiþ olur.

Ýki ortaktan birisi satýþ yapýp satýlan malýn parasýný tecil etse, Ýmam-ý Azam ile Ýmam Muhammed'e göre, bu tecil ikisinin hissesinde de câiz olur. Ýmam Ebû Yusuf'a göre, yalnýz kendisinin hissesinde câiz olur.

"Kârýn, zararýn mikdarýnda ilh..."

= Ortaklardan birinin, kârýn mikdarýný ikrâr ettikten sonra hata ettiðini iddia etmesi =

Ortaklardan biri kârýn mikdarýný ikrar ettikten sonra bunda hata ettiðini iddia etse, sözü kabul edilmez. Ebussûud Efendi, Eþbâh'ýn ikrar bahsinden böyle nakletmiþtir. T.

Ben derim ki: Zahidi'nin Hâvi'sinde zikredilmiþtir ki; ortaklardan biri "on dirhem kar ettim" dedikten sonra "hayýr üç dirhem kâr ettim" dese, kendisine on dirhem kâr etmediðine dâir yemin ettirilir. Bundan anlaþýlmýþtýr ki; ortaklardan biri "þu kadar kör ettim" dese sözü yeminiyle kabul edilir. Fakat Eþbâh'da zikredilen daha doðrudur. Çünkü ortak kârýn mikdarý hususunda ilk söylemiþ olduðu sözünden dönmekle çeliþkiye düþmüþ olacaðýndan ikinci sözü kabul edilmez. Eþbâh'da zikredilen Hâkim'in Kafi'sine nisbet edilmiþtir. Mezhebin muhtar olan kavli budur. Buna Hâvî'de zikredilen muarýza edemez.

"Valvalciyyenin vekalet bahsinde ilh..." Valvalciyye'nin ibaresi þöyledir: Bir kimse emanet malýný almasý için bir þahsý vekil tâyin ettikten sonra ölse, vekil "onun hayatýnda emanet malý aldým fakat mal telef oldu" yahut "malý kendisine vermiþtim" deyip ölen kimsenin vârisleri inkâr etse, vekilin sözü tasdik edilir. Bir kimse borçlusundan alacaðýný almasý için bir þahsý vekil tâyin ettikten sonra ölse vekil "onun hayatýnda alacaðý aldým fakat alacak telef oldu" yahut "alacaðý alýp kendisine verdim" deyip ölen kimsenin varisleri inkâr etse, vekilin sözü tasdik edilmez. Çünkü vekil iki yerde de istinâfýna (yeniden baþlamaya) mâlik olmadýðý bir þeyi nakletmiþtir. Fakat bir kimse istinâfýna mâlîk olmadýðý bir þeyi naklederse bakýlýr: Eðer bundan maksadý baþkasý üzerine bir þey ödemeyi vâcib kýlmak olursa bu sözünde tasdîk edilmez. Eðer kendisinden bir þeyin ödenmesini kaldýrmak olursa, bu sözünde tasdik edilir. Emâneti almaya vekil olan þahýs kendisinden bir þeyin ödenmesini kaldýrmayý naklettiði için tasdik edilir. Bir alacaðý almaya vekil olan þahýs ise ölen kimse üzerine bir þey ödemenin yani alýnanýn mislinin ödenmesinin vacib olduðunu naklettiði için tasdik edilmez.

Ben derim ki: Alacaðý almaya vekil olan þahýs "borçludan alacaðý aldým, fakat benim yanýmda telef oldu" yahut "alacaðý alýp ölmeden önce müvekkilime vermiþtim" dese borçlunun borçtan kurtulmasýna nispetle vekilin bu sözü tasdik edilmez. Çünkü bunda ölü üzerine ödemeyi ilzam vardýr. Zira borçlar misliyle ödenir. Bundan dolayý borçlu için alacaklýnýn zimmetinde, alacaklýnýn borçlunun zimmetinde sâbit olanýn misli sâbit olur da olacaklý ile verecekli ödeþmiþ olur. Ama vekilin kendisine nispetle sözü tasdik edilir. Çünkü vekil emniyetlidir. Müvekkilinin ölmesiyle her ne kadarvekâleti bâtýl olmuþ ise de emniyetli olmasý kalkmamýþtýr. Bundan dolayý alýp yanýnda telef olan malý ödemez, borçlu da ona rucu edemez.

"Bir kimse istinafýna (yeniden baþlamaya) mâlik olmadýðý bir þeyi naklederse ilh..." Vekil burada müvekkilin hayatýnda emânet malý veya alacaðý almýþ olduðunu nakletmiþtir. Bunlarý müvekkilinin hayatýnda olmayýp müvekkil öldükten sonra almak istese alamaz. Çünkü müvekkilinin ölmesiyle vekâletten azlolunmuþtur.

"Kimseye bildirmeden ölse ilh..." Zâhidi'nin Hâvi'sinde zikredilmiþtir ki; ortaklardan biri elinde bulunan ortak mallardan ayný veya insanlar üzerindeki alacaðý açýklamadan ölse, diðer ortaðýnýn hissesi terekesinden alýnýr. Diðer emanet mallar da böyledir. Ölenin vârisi, ortak malýn nerede olduðunu bilirse, diðer ortaðýn hissesi terekeden alýnmaz. Vâris bildiðini iddia edip diðer ortak inkâr ederse bakýlýr: Eðer varis "ortak mal þu kadar idi telef oldu" diye açýklarsa tasdik edilir. Nitekim inþaallah emânet bahsinde gelecektir.

"Bu kavle muhâlif olan kavil galattýr ilh..."Yani terekesinden alýnmaz diyen kavil galattýr, doðru deðildir.

"Bu bahis emânet bahsinde gelecektir ilh..." Emânet bahsinde zikredilecektir ki; yirmiye yakýn yerde emânetçi yanýnda bulunan emânet malý ne yaptýðýný, nereye býraktýðýný ve ne olduðunu kimseye bildirmeden ölse terekesinden alýnýr.

"Diðer ortaðýnýn hissesini izinsiz çýkartmakla gasbetmiþ olacaðýndan ilh..." Bu ifade söz götürür.

Cevhere'nin müzarebe bahsinde zikredilmiþtir ki; mal sahibi muzaribinin alýþ veriþ yapmasý için muayyen bir þehir veya muayyen mallar tahsis etse, müzaribin o þehirden çýkmasý veya o mallardan baþka mallarla alýþ - veriþ yapmasý caiz olmaz. Eðer o þehirden baþka þehire gider veya malý o þehirden çýkaran birisine verirse o mal ile o þehrin veya malý o þehirden çýkaran birisine verirse, o mal ile o þehrin haricinde bir þey satýn almadýkça mücerred o malý o þehirden çýkartmakla ödemesi lâzým gelmez. Bundan dolayý o malý o þehirden çýkarýp alýþ - veriþ yapmadan önce mal telef olursa ödemesi lâzým gelmez.

Kezâ o malý ayný þehire geri getirse, müzârebe eski þarta göre devam eder. Eðer ayný þehire dönmeden önce o mal ile bir þey satýn alýrsa, mal sahibine muhalefet ettiði için o malý öder; satýn aldýðý þey de kendisinin olur. Çünkü müzârib mal sahibinin izni olmaksýzýn tasarrufta bulunmuþtur. Bundan dolayý kârý da zararý da kendisine aid olur. Ýmam-ý Azam'la Ýmam Muhammed'e göre; bu kar temiz olmaz. Ýmam Ebû Yusuf'a göre, temiz olur. O malýn bir kýsmýyla bir þey satýn alýp diðer kýsmýný ayný þehire geri getirse, kendisiyle mal satýn aldýðý mikdarý öder, geri getirdiði mikdarý ödemez.

"Bu cevap ortaklýðýn bozulduðunu ifade eder ilh..." Yani iki ortaktan birisi diðer ortaðýný "fülan þehirden ortak malýmýzý çýkarma" dediði halde diðer ortaðý dinlemeyip ortak malý o þehirden çýkarýr ve kâr ederse, diðerinin hissesini gasbetmiþ olacaðýndan kâr aralarýnda onlaþtýklarý þarta göre taksim edilmeyip kendisinin olur. O þehirden ortak malý çýkarýp alýþ - veriþte bulunursa diðer ortaðýnýn hissesini gasbetmiþ olur. Alýþ - veriþte bulunmayýp ayný þehire geri dönerse, ortaklýk asil hali üzere devam eder. Nitekim yukarýda geçmiþtir.

"Diye cevap vermiþtir ilh..." Kaariu'l-Hidâye. "Kârýn veya zararýn mikdarýný beyan etmede ortaðýn veya müzaribin sözü yeminiyle kabul edilir. Bunlarý tafsilâtlý olarak beyan etmesi lâzým gelmez. Ortaklardan biri, sermayenin hepsini veya bir kýsmýnýn telef olduðunu yahut sermayeyi veya kârý diðer ortaðýna verdiðini iddia etse sözü yeminiyle kabul edilir." demiþtir.

= Ortaklardan biri kapalý olarak diðer ortaðýnýn hýyanetlikte bulunduðunu iddia etse =

Ben derim ki: Ortaklardan biri kapalý olarak diðer ortaðýnýn hýyanetlikte bulunduðunu iddia etse yani hýyanetliðin mikdarýný beyan etmese, Eþbâh'ýn kaza bahsinde: "Hýyanetlikle ittiham edilen ortaða yemin ettirilmez." diye zikredilmiþtir. Hamevi Kaariu'l-Hidâye'den: "Her ne kadar hýyanetliðin mikdarý beyan edilmese bile hýyanetlikle ittiham edilen ortaða yemin ettirilir. Eðer yemin etmekten çekinirse kendisine yemin etmekten çekindiði mikdarý beyan etmesi lâzým gelir." diye naklettikten sonra þöyle devam etmiþtir: Bilindiði gibi Kaariü'l-Hidâye'nin fetvasý nakle istinad etmediðinden Hâniyye'den naklen Eþbâh'da zikredilene muaraza edemez.

"Müzarib, vasi, mütevelli de ortak gibidirler ilh..." Þârih Kýnye'den naklen Vakýf Bahsinde zikredecektir ki; mütevellinin her sene hesab vermesi lâzým gelmez. Mütevelli emniyetli bir kimse olarak bilinirse, kadý ona kýsa olarak hesab sorar. Müttehem olursa, kadý onu irâdý birer birer beyan etmeye cebreder. Onu hapsetmez, fakat tehdit eder, icabýnda yemin ettirir. Bundan anlaþýlmýþtýr ki; ortak, müzarib ve vasî hakkýnda da ayný hüküm câridir.

"Harama ulaþmaktýr ilh..." Hakimin yalnýz hesaba bakmasý için ücret almasý câiz deðildir. Çünkü bu onun üzerine vâcibdir. Fakat yazý yazmasý veya taksim yapmasý için ecr-i misil alýrsa câiz olur. Nitekim Bahýr'ýn vakýf bahsinde böyle zikredilmiþtir.

ÝZAH

"Þirket-i amâl ve þirket-i ebdan da denilir ilh..."Çünkü bu ortaklarýn iþleri çok defa bedenleriyle olur.

"Ýki sanatkârýn baþkalarýndan iþ kabul etmek ilh..." Musannýf bu ifadeyle "iki kimsenin iþi kabul etmeden önce þirket kurmalarýnýn þart olduðuna" iþaret etmek istemiþtir. Çünkü fürû' bahsinden önce gelecektir ki; üç kiþi þirket kurmadan bir iþ kabul edip bunlardan birisi o iþi yapsa kendisine ücretin üçte biri verilir, diðer ikisine bir þey verilmez, þirket-i akidden maksat iþ kabul edip bu iþi yapmak üzere kurulan ortaklýktýr.

Kýnye'den naklen Bahýr'da zikredilmiþtir ki; üç hammal, biri çuvalý doldurmak, ikincisi çuvalýn aðzýný tutmak, üçüncüsü çuvalý sahibinin evine kadar taþýmak ve ücret aralarýnda müsavî olmak üzere þirket kursalar, bu þirket fâsiddir. Bunun fâsid olmasý bu þartlardan dolayýdýr. Çünkü hammallarhem iþi kabul etmek ve hem de iþi yapmak üzere þirket kursalar sahih olur. Burada ise iþi kabul etmek zikredilmeyip yalnýz her birinin yapacaðý iþ zikredilmiþtir. Ýþi hepsinin beraber kabul etmesi þart deðildir.

Ýki kiþiden birisi iþi kabul edip diðeri iþi yapmak ve elde edilen kazanç aralarýnda yarý yarýya ortak olmak üzere þirket kursalar yahut iki terziden birisi kumaþý kabul ile kesip biçmek, diðeri de dikmek ve elde edilen kazanç oralarýnda yarý yarýya taksim olunmak üzere þirket kursalar, câiz olur. Yalnýz "iþ yapmasý þart kýlýnan ortak da iþ kabul edebilir. Eðer iþ yapmasý þart kýlýnan ortaðýn iþ kabul etmemesi þart kýlýnsa, bu ortaklýk câiz olmaz.

Ben derim ki: Ýki ortaktan birinin iþi kabul etmemesi þart kýlýnmamalýdýr. Fakat her birinin iþi kabul etmesinin veya her ikisinin iþi yapmasýnýn açýk olarak söylenmesi þart deðildir. Çünkü birinin iþi kabul etmemesi þart kýlýnmaksýzýn birisi iþi kabul etmek, diðeri de iþi yapmak üzere þirket kursalar, her birinin hem iþi kabul etmesi hem de, Ýþi yapmasý caiz olur. Zira bu ortaklardan her biri iþi kabul etmede diðer ortaðýnýn vekili olur. Eðer iþ yapmasý þart kýlýnan ortaðýn iþ kabul etmemesi þart kýlýnýrsa bu ortaklýk câiz olmaz. Çünkü iþ kabul etmemesi þart kýlýnan ortaktan vekâlet nefyedilmiþ olur.

Dükkân birinin, âlet ve edevât da diðerinin olarak iki kimse iþ kabul etmek üzere ortaklýk kursalar sahih olur. Fakat birîsinin yalnýz dükkaný yahut âlet ve edevatý bulunup iþ diðeri tarafýndan yapýlmak üzere þirket kursalar, fâsid olur. O halde kazanç yalnýz çalýþana aid olup diðeri dükkânýnýn yahut alet ve edevâtýnýn ecr-i mislini alýr.

"Fakat ücrete müstehik olabilmeleri için kabul ettikleri iþlerin helâl olmasý þarttýr ilh..." Haram olan bir iþi kabul etmek üzere ortaklýk kursalar sahih olmaz. Bilindiði üzere haram olan bir iþi yapmakla ücrete müstehik olunmaz. Bezzaziye.

"Müftabih olan kavle göre ilh..." Bu, müteahhirin âlimlerinin kavlidir. Bunlara göre Kur'an öðretmek, ezan okumak ve imamlýk yapmak için ücret almak caizdir.

"Ama tellâllarýn ilh..." Ýþ kabul etmede ve iþi yapmada ortak olmak üzere hamamcýlarýn þirket kurmalarý sahihtir. Meselâ: iki hammal bir yükün taþýnmasýný kabul edip bunu yüklenerek sýrtlarýnda götürseler aldýklarý ücreti aralarýnda yarý yarýya taksim ederler. Fakat yalnýz iþ yapmada ortak olmak üzere hammallarýn þirket kurmalarý fâsiddir. Çünkü þirket-i amâlde, asýl olan iþi kabul etmektir. Bunda ise iþi kabul etmek bulunmamýþtýr.

Bir kimse vakit tâyin etmeksizin alýþ veriþinde tellâllýk yapsýn diye bir þahsý kiralasa fâsid olur. Çünkü çalýþma müddeti beyan edilmemiþtir.

"Þarkýcýlarýn ilh..." Þarkýcýlarýn þirket kurmalarý caiz deðildir. Çünkü þarký söylemek haramdýr. H.

"Hüküm þâhidlerinin ilh..." Hüküm þahidlerin þirket kurmalarý câiz deðildir. Çünkü þahidlik yapmak için ücret almak sahih deðildir.

"Hâfýzlarýn ilh..." Meclislerde ve ölüler için yapýlan mâtemlerde yüksek ses ve teganni ile Kur'ân okuyan hâfýzlarýn þirket kurmalarý caiz deðildir. Çünkü bunda Kur'an-ý Kerim'i okumak için ücret almak vardýr. Bu ise câiz deðildir. Müteahhirin âlimleri yalnýz Kur'ân-ý Kerim'i öðretmek için ücret alýnmasý câiz görmüþlerdir. Nitekim inþaallah icâre bahsinde gelecektir.

"Vâizlerin ilh..." Vaazlarý sebebiyle kendileri için hasýl olan þeyde vâizlerin þirket kurmalarý sahih deðildir. Çünkü vaaz etmek onlarýn üzerine lazým deðildir.

 

 

ÞÝRKET-Ý TEKABBÜL

 

METÝN

Þirket-i tekabbül: Ýki terzi yahut bir terziyle bir boyacý gibi iki sanatkârýn baþkalarýndan iþ kabul etmek ve elde ettikleri kazancý aralarýnda taksim etmek üzere yaptýklarý ortaklýktýr. Buna "þirket-i sanâyli", "þirket-i a'mâl" ve "þirket-i ebdan" da denilir.

Þirket-i tekabbülde sanatýn ve mekânýn bir olmasý þart deðildir. Fakat ücrete müstehik olabilmeleri için kabul ettikleri iþlerin helal olmasý þarttýr. Müftâbih olan kavle göre Kur'ân-ý Kerîm, fýkýh ve yazý öðretmek için ücret almak caizdir. Ama tellâllarýn, þarkýcýlarýn, hüküm þâhidlerinin ölüler için yapýlan mâtemlerde yüksek ses ve tegannî ile Kur'ân okuyan hâfýzlarýn, vaizlerin ve dilencilerin þirketleri sahih deðildir. Çünkü istemek için vekil tâyin etmek sahih deðildir.

Sahih olan kavle göre, þirket-i tekabbülde ortaklar elde ettikleri kazancý anlaþtýklarý þarta göre aralarýnda taksim ederler. Zira bu kazanç kâr olmayýp yaptýklarý iþin bedeli olduðundan takvimi (az iþe karþýlýk kazancýn çoðunun verilmesi) sahihtir.

Ortaklardan biri iþ kabul etse, diðer ortaðýna da o iþi yapmak lazým gelir ve ortaklarýn her birinden o iþin yapýlmasý istenir. Ortaklardan her biri yapmýþ olduklarý iþin ücretini isteyebilir iþ yaptýran kimse, ücreti ortaklardan birisine verse, borcundan kurtulmuþ olur.

Buna göre, ortaklardan birinin iþinden elde edilen kazanç anlaþtýklarý þarta göre -diðer ortak hasta olsa veya sefere gitse veya özürsüz olarak kasten çalýþmasa bile- aralarýnda taksim edilir. Çünkü þirket-i tekabbülde þart, alýnan iþin mutlak surette yapýlmasýdýr, yoksa iþi kabul edenin yapmasý deðildir. Bilindiði üzere kassar baþkasýndan yardým talep etse veya baþkasýný kiralasa ücrete müstehik olur.

"Ýstemek için vekil tâyin etmek sahih deðildir ilh..." Vekâletin sahih olmadýðý yerde þirket kurmak da sahih deðildir.

"Sahih olan kavle göre; þirket-i tekabbülde ortaklar elde ettikleri kazancý ilh..." Yani ortaklar elde ettikleri kazancý aralarýnda anlaþtýklarý þarta göretaksim ederler. Meselâ: Müsavî olarak taksim etmek üzere þart kýlmýþlarsa müsavî olarak taksim ederler. Ýkili birli olarak taksim etmek üzere þart kýlmýþlarsa ikili birli olarak taksim ederler.

"Ortaklarýn her birinden o iþin yapýlmasý istenir ilh..." Yani ortaklardan birinin kabul ettiði iþin yapýlmasý ortaklardan her ikisine de lâzým gelir. Birisi "bu iþi ortaðým kabul etmiþ, ben karýþmam" diyemez. Ancak ortaklardan birinin bizzat o iþi yapmasý þart kýlýnýrsa, onu yapmasý lâzým gelir.

"Buna göre, ortaklardan birinin iþinden elde edilen kazanç ilh..." Yani gerek ortaklarýn her ikisi çalýþsýn gerek biri hasta olmak veya sefere gitmek gibi bir özürden dolayý yahut hiç bir özürü olmadýðý halde çalýþmayýp da yalnýz diðer ortaðý çalýþsýn fark yoktur. Elde edilen kazanç anlaþtýklarý þarta göre aralarýnda taksim edilir. Çünkü çalýþan ortak iþ kabul eden ortaðýnýn yardýmcýsýdýr. Þirket-i tekabbülde þart, alýnan iþin yapýlmasýdýr.

 

 

ÞÝRKET-Ý VÜCÛH

 

METÝN

Þirket-i akdin dördüncüsü þirket-i vücûhdur. Þirket-i vücûh: iki kimsenin sermayeleri olmadýðý halde kendi itibarlarýyla veresiye mal satýn almak, bu mallarý satýp borçlarýný ödemek ve elde edilecek kârý aralarýnda taksim etmek üzere kurduklarý bir ortaklýktýr.

Þirket-i vücûh; bir nevi ticaret yapmak üzere kurulabileceði gibi her nevi ticaret yapmak üzere de kurulabilir. Birincisine "þirket-i vücühu hassa", ikincisine de "þirket-i vücûhu amme" denilir.

Þirket-i tekabbül ile þirket-i vücûhtan her biri, þirket-i inân ve þirket-i mufavaza da olur. Eðer ortaklarýn kefâlete ehil olmasý satýn alýnan þey ile elde edilen kârýn yarý yarýya olmasý, mufavaza lâfzýnýn söylenmesi veya mufavazayý gerektiren þeylerin beyân edilmesi gibi mufavazanýn þartlarý bulunursa, þirket-i mufavaza olur. Eðer þirket akdi mutlak olarak zikredilirse, þirket-i inân olur.

Þirket-i tekabbül ile þirket-i vücûhtan her biri vekâleti tezammun eder. Çünkü þirketin her nev'inde vekâlet muteberdir. Þartlarý bulunan þirket-i mufavaza olursa, kefâleti de tezammun eder.

Þirket-i mufavaza kabîlinden olan bir þirket-i vücûhta kâr ortaklar arasýnda yarý yarýya taksim edilir. Þirket-i inân kabilinden olan bir þirket-i vücûhta ise kâr, satýn alýnan þeyde ortaklarýn yarý yarýya veya ikili birli hissedar olmak üzere yaptýklarý þarta göre taksim edilir. Çünkü ortaklardan her biri ödemeyeceði þeyin kârýný almamasý için kâr hissesi mikdarý kadar olmalýdýr.

Dürer'de zikredilmiþtir ki; ortaklardan her biri kâra üç þeyin biriyle müstehik olur: Ya mal ile yahut iþ yapmakla veyahut iþi kabul etmekle.

ÝZAH

"Þirket-i vücûh ilh .." Buna "þirket-i mefâlis" de denilir. Bu þirket þeref ve itibar sahibleri tarafýndan kurulacaðý cihetle "þirket-i vücûh", sermayeleri bulunmadýðý cihetle de "þirket-i mefalis" adýný almýþtýr. Kuhistani.

"Þirket-i tekabbül ile þirket-i vücûhtan her biri, þirket-i inân ve þirket-i mufavaza da olur ilh..." Þirket-i mufavaza kabîlinden olan þirket-i tekabbülün þartlarý: Ortak olan iki sanatkârýn birlikte iþ kabul etmeleri, kabul ettikleri iþi birlikte eþit olarak yapmalarý, kâr ile zararýn aralarýnda eþit olmasý, ortaklýk sebebiyle her biri diðerinin kefili olmasýdýr.

Þirket-i mufavaza kabilinden olan þirket-i vücûhun þartlarý: Ortaklarýn kefâlet ehlinden olmalarý, veresiye satýn aldýklarý malýn parasýnýn aralarýnda yarý yarýya olmasý, mufavaza lâfzýnýn söylenmesi veya mufavazayý gerektiren þeylerin beyan edilmesi elde edilen kârýn aralarýnda eþit olmasýdýr. Eðer bu þartlardan biri bulunmazsa þirket-i inân olur. Muhit. Nihâye.

"Þirket-i vücûhta ilh..." Yani þirket-i vücûhta ortaklarýn kâra müstehik olmalarý, satýn aldýklarý mallarýn kendilerine yönelecek ödemelerine baðlýdýr. Bu mallarýn parasýný ortaklarýn ödemeleri bu mallardaki hisselerine göre olur. Bundan dolayý her ortak bu mallarýn ne kadarýný ödeyecek ise kârýna da o nisbette müstehik olur. Meselâ: iki kimse satýn aldýklarý bir malýn üçte biri birisinin, üçte ikisi de diðerinin olmak, parasýný da o þekilde ödemek üzere þirket kursalar, kârýn da üçte biri birisinin üçte ikisi de diðerinin olur. Eðer birine satýn alýnan maldaki hissesinden fazla kâr kýlýnsa þirket sahih, fakat þart geçersiz olur. Bundan dolayý kâr, o maldaki hisselerine göre taksim olunur. Þöyle ki; aldýklarý malýn aralarýnda yarý yarýya olmasýný þart kýlarsa, kâr da yarý yarýya olur. Eðer aldýklarý malýn aralarýnda ikili birli olmasýný þart kýlarlarsa kâr da ikili birli olur. Fakat aldýklarý malýn aralarýnda yarý yarýya olmasýný þart kýldýklarý halde kârýn ikili birli olarak taksim edilmesini þart kýlsalar bu þarta itibar edilmeyip kâr aralarýnda yarý yarýya taksim edilir. Zarar ziyanda ortaklarýn satýn aldýklarý maldaki hisselerine göre taksim olunur. Baþka türlü þart kýlarlarsa geçersiz olur. Meselâ: Satýn aldýklarý mal aralarýnda yarý yarýya olmak üzere þirket kurup zarar etseler, bu zararý yarý yarýya öderler. Eðer satýn aldýklarý malda ikili birli nispetinde hissedâr olmak þartýyla þirket kurup zarar etseler, bu zarar da aralarýnda ikili birli olarak taksim edilir. Bu zararýn baþka türlü taksim edilmesini þart kýlsalar, ona itibar edilmez.

 

 

FASÝD ÞÝRKET BEYANINDA FASIL

 

METÝN

Odun veya ot toplamak mubah olan çamurdan kiremit yapmak, maden ve define aramak, av avlamak, sakalýk yapmak, daðlardan meyva toplamak gibi mubah olan þeylerde þirket (ortaklýk) sahih deðildir. Çünkü þirket vekâleti tazammum eder. Mubah olan þeyleri almaya baþkasýný vekil tâyin etmek ise, sahih deðildir.

Bu gibi þeylerde iki ortaktan birisinin, diðerinin yardýmý olmaksýzýn elde ettiði þey kendisinin olur. Çünkü ortaklýk fasiddir. Ýkisinin birden elde ettikleri þey - eðer her birinin elde ettiði þeyin mikdarý bilinmezse- yarý yarýya ikisinin olur.

Bu ortaklardan birinin, diðerinin yardýmýyla elde ettiði þey yalnýz kendisinin olur. Yardým eden için Ýmam Muhammed'e göre, ne kadar olursa olsun ecr-i misil vardýr. Ýmam Ebû Yusuf'a göre, elde edilen þeyin parasýnýn yarýsýndan fazlasý verilmez. Fukahanýn Ýmam Muhammed'in kavlini takdim etmeleri onu ihtiyar ettiklerini bildirir. Nehir. Ýnâye.

Fasid olan þirkette kâr, malýn mikdarýna göre taksim edilir. Birisine sermayesinin kârýndan fazla kâr verilmesi þart koþulsa, bu þarta itibar edilmez. Malýn hepsi iki ortaktan yalnýz birisinin olsa kârýn hepsi onun olur. Diðeri için ecr-i misil lâzým gelir. Nitekim bir kimse kendi hayvanýný bir þahsa aldýklarý ücretin aralarýnda ortak olmasý þartýyla kiraya vermesi için teslim etse, þirket fasid olup ücret hayvan sahibinin olur; Diðer þahsa da ecr-i misil lazým gelir. Gemi ile ev de hayvan gibidir. Hayvanýn üzerine buðday yüklenip satýlmasý için þirket kursalar, kâr buðday sahibine aid olur, Hayvan sahibine de hayvanýnýn ecr-i misil lâzým gelir. Ýki kimseden birinin katýn diðerinin devesi olup bu hayvanlarý kiraya vermek, aldýklarý ücret oralarýnda ortak olmak þartýyla þirket kursalar, alýnan ücret aralarýnda katýrýn ve devenin ecr-i misilleri üzerinedir. Nehir.

ÝZAH

"Fasid þirket beyanýnda ilh..." Bu fasýlda þirket bahsinin daðýnýk meseleleri mevcuddur. Bundan dolayý "Bu fasýl þirket bahsinin daðýnýk meseleleri beyanýndadýr." diye isim verilseydi daha münasip olurdu.

"Av avlamak ilh..." Av avlamak caizdir. Bu, mubah bir kazanç yoludur. Fakat diðer kazanç yollarý bundan efdaldir. Keyf ve eðlence için av avlamak ise doðru deðildir. Kalbi karartýr; mahlûkâta karþý þefkat duygularýný azaltýr. Bu meselenin tamamý kendi bahsinde gelecektir.

"Maden ve define aramak ilh..." Maden, yeraltýnda yaratýlmýþ kýymetli þeylerdir. Define, insanlarýn yeraltýna gömdüðü altýn, gümüþ gibi þeylerdir. Rikâz ise ikisine de þamildir. Þârih "maden ve cahiliyyet definesi aramak" deseydi daha münasib olurdu. Çünkü Ýslami define lükata (buluntu) hükmündedir.

Cahiliyyet definesi, üzerinde cahiliyyet alameti bulunan yani üzerinde put resmi veya Müslümanlara aid bir nakýþ bulunan defnedilmiþ altýn veya gümüþtür.

Ýslâm'i define: Üzerinde Ýslam alâmeti bulunan yani üzerinde kelime-i þahadet yazýlý veya Müslümanlara aid bir nakýþ bulunan defnedilmiþ altýn veya gümüþtür.

"Mübah olan çamurdan kiremit yapmak ilh..." Tuðla yapýlacak yer yahut kireç taþý çýkarýlan yer yahut cam yapýlacak kumluk yer bir þahsýn mülkü olup iki kimse, bunlardan birini satýn alarak tuðla yahut kireç yahut cam yapmak ve satmak üzere þirket kursalar câiz olur. Bu þirketi vücûh gibidir. Fetih'te; "Bu þirket-i sanayiidir." diye zikredilmiþtir.

"Ýkisinin birden elde ettikleri þey ilh..." Yani iki ortak beraber elde ettikleri þeyi birbirine karýþtýrýp satsalar, bakýlýr: Eðer her birinin elde ettiði þey, ölçek veya tartý ile satýlan cinsten olup mikdarlarý bilinirse, aldýklarý para buna göre aralarýnda taksim edilir.

Eðer elde ettikleri þey, ölçek veya tartý ile satýlan cinsten olmaz, fakat her birine aid olan malýn mikdarý bilinirse, aldýklarý para aralarýnda mallarýnýn kýymetine göre taksim edilir.

Eðer her birine aid olan malýn mikdarý bilinmezse, her biri malýn yarýsýna kadar olan dâvasýnda tasdik olunur. Fakat yarýsýndan ziyade dâvasýnda tasdik olunmaz. Þâhidle ispat etmesi lâzým gelir.

TENBÝH:

= Bir kimsenin üvey oðluyla beraber bir evde oturup kazançlarýnýn arasýndaki farkýn bilinmemesi beyanýnda =

Fetâvây-ý Hayriyye'de zikredilmiþtir ki; bir kimse üvey oðluyla beraber bir evde oturup her biri ayrý ayrý çalýþarak kazançlarýný birbirinden ayrýlmayacak þekilde birleþtirseler ve kazançlarýnýn farklý veya müsavi olduðu bilinmese, bu toplanan kazanç aralarýnda müsavi olarak taksim olunur.

Kezâlik: Babalarý ölen kardeþler, babalarýndan kendilerine kalan terekeyi sermaye edinip bazýlarý fikren, bazýlarý da bedenen çalýþýr; ve sermayelerini arttýrýrlarsa, bu mal aralarýnda müsavî olarak taksim edilir.

Kýnye'de zikredilmiþtir ki; bir baba ile öz oðlu birlikte bir sanatta çalýþanlar - oðlu babasý ile beraber yiyip içiyorsa - kazancýn hepsi babasýna aid olur. Oðlu babasýna yardým etmiþ sayýlýr. Hatta oðlu aðaç dikmiþ olsa, bu aðaç babasýna aid olmuþ olur.

Bir kadýn kocasýyla çalýþýp mal kazansalar bazý fukahaya göre, bu mal kocaya aid olup, kadýn kocasýna yardým etmiþ olur. Ancak kadýnýn kazancýayrý olursa, bu kazanç kadýna aid olmuþ olur. Bazý fukahaya göre, karý ile kocanýn çalýþarak elde ettikleri kazanç aralarýnda yarý yarýya taksim edilir.

Haniyye'de zikredilmiþtir ki; bir kimse beþ erkek çocuðunu evlendirip bir hanede otursalar ve birlikte yiyip içseler, ayrý ayrý çalýþsalar bile kazancýn hepsi babasýna aid olur, çocuklar ancak üzerlerindeki elbiseye mâlik olurlar, Babalarý öldükten sonra çocuklarý veya karýsý biz bu malý babamýz öldükten sonra kazandýk deseler, sözleri kabul edilir. Babamýz öldüðü zaman bu mal mevcud idi diye ikrar etseler, bu mal babalarýndan kendilerine mirâs kalmýþ olur.

"Diðerinin yardýmýyla ilh..." Bu yardým ya iþle olur mesela, ot toplamada biçmede, baðlamada, yüklemede yardým eder veya aletle olur. Ortaðýna su taþýmasý için katýr veya deve vermesi yahut balýk avlamasý için að vermesi gibi. Kuhistâni. Hamevî.

"Elde edilen þeyin parasýnýn yarýsýndan fazlasý verilmez ilh..." Ecr-i misil, elde edilen þeyin parasýnýn yarýsý kadar veya daha az olursa ecr-i misil verilir; daha fazla olursa elde edilen þeyin parasýnýn yarasýndan fazla verilmez. Çünkü yardým eden ortak elde edilen þeyin parasýnýn yarýsýna razý olmuþtur.

Nikâye'de zikredilmiþtir ki; ecr-i misil, elde edilen þeyin kýymetinin yarýsý üzerine ziyade edilemez. Çünkü yardým eden þahýs iþ tamam olunca ecr-i misili ister. Çok defa iþ tamam olunca elde edilen þeyin satýlmasý mümkün olmaz ki, parasýnýn yarýsý istenebilsin.

Kuhistani'de zikredilmiþtir ki; elde edilen mubah þeyin elde edildiði kýymeti olursa, yardým edene kýymetinin yarýsýndan fazlasý verilmez. Kýymeti olmazsa bunda hüküm tahmine göre verilmelidir.

"Fukaha'nýn Ýmam Muhammed'in kavlini takdim etmeleri onu ihtiyar ettiklerini bildirir ilh..." Ýnâye'de zikredilmiþtir ki; Mebsût'da Ýmam Ebû Yusuf'un delilini Ýmam Muhammed'in delilinden önce getirmek fukahanýn Ýmam Muhammed'in kavlini ihtiyar etmiþ olduklarýnýn delilidir. Çünkü sonra getirilen delil önce getirilen delilin cevabýný tazammun eder. Bu, Hidâye sahibinin adetidir. Hidâye sahibi, muhtar olan kavlin delilini sonra getirir. Hâkim'in Kâfisi'nin ibâresi de Ýmam Muhammed'in kavlinin ihtiyar edilmiþ olduðunu bildirir.

Þöyle ki: Ýmam Ebû Yusuf'a göre, yardým edene ecr-i misil verilir. Fakat bu ecr-i mislin elde edilen þeyin parasýnýn yarýsýndan fazlasýný geçmemesi lâzýmdýr. Ýmam Muhammed'e göre, kaç olursa olsun ecr-i misil verilir. Hatta ortaðý ona yardým etse de hiç bir þey elde edemeseler yine yardým edene ecr-i misil verilir.

Miftâh'dan naklen Hamevi'de zikredilmiþtir ki; fetva için muhtar olan Ýmam Muhammed'in kavlidir. Gâyetü'l-Beyân'da "Ýmam Ebû Yusuf'un kavli istihsândýr." denilmiþtir.

= Kýyas tercih edilir =

Ben derim ki: Buna göre, bu mesele, kýyasýn istihsân üzerine tercih edildiði meselelerdendir.

"Fasid þirkette kâr, mallarýn mikdarýna göre taksim edilir ilh..." Hasýlý: Fasid þirketi kuran iki kimsenin ya her ikisinin de sermayeleri olmaz veya her ikisinin de sermayeleri olur veyahut birisinin sermayesi olup, diðerinin olmaz.

Her ikisinin sermayesi olmazsa, elde edilen kâr yalnýz çalýþana aid olur.

Her ikisinin de sermayeleri olursa, elde edilen kâr mallarýnýn mikdarýna göre taksim edilir. Bu ortaklardan birisi için ecr-i misli verilmez.

Birisinin sermayesi olup diðerinin sermayesi olmazsa, elde edilen kâr sermaye sahibine aid olup diðerine ecr-i misil verilir. Fetih.

"Bu þirket fasid olup ilh..." Yani metinde geçen ifadenin mânasý: Hayvan sahibinin "benim hayvanýmýn menfaatýný sat, alýnan ücret oramýzda ortak olsun" demesidir. Buna göre alýnan ücretin hepsi hayvan sahibine aid olur. Çünkü hayvaný kiraya veren þahýs sahibinin emriyle kiraya vermiþtir. Kiraya veren þahýs meccanen iþ yapmaya razý olmayacaðýndan kendisine yapmýþ olduðu iþin ecr-i misli verilir.

"Gemi ile evde hayvan gibidir ilh..." Kýnye'den naklen Bahýr'da zikredilmiþtir ki; gemisi bulunan bir kimse dört kiþiyle birlikte gemiyle çalýþmak ve elde edilen kârýn beþte biri gemi sahibine aid olmak, geri kalan kâr aralarýnda taksim edilmek üzere þirket kursalar bu þirket fasid olup elde edilen kârýn hepsi gemi sahibine aid olur, diðerlerine ecr-î misil verilmesi lâzým gelir.

"Ýki kimseden birinin katýrý, diðerinin devesi olup ilh..." Yani iki kimseden birinin katýrý, diðerinin devesi olup, her biri bu hayvanlarý kiraya vermek, alýnan ücret aralarýnda taksim edilmek üzere þirket kursalar, bu þirket batýl olur. Çünkü bunun mânâsý: Her biri diðerine "senin hayvanýn ile benim hayvanýmýn menfaatlarýný sat, alýnan ücret aramýzda ortak olsun" demiþ olur. Sonra bu hayvanlarý muayyen bir ücretle bilinen bir iþte kullanýlmak üzere kiraya verseler, alýnan ücret katýrýn ve devenin ecr-i misillerine göre taksim edilir. Meselâ: Devenîn kirasý, katýrýn kirasýnýn iki katý olursa, alýnan ücret aralarýnda ikili birli taksim edilir. Eðer hayvanlar ayrý ayrý kiraya verilmiþ olurlarsa mal sahibinin her biri kendî hayvanýn ücretini alýr.

Bu iki kimse hayvanlarýný kiraya vermeyip, bilinen yükleri muayyen ücret karþýlýðýnda kabul etmek üzere þirket kusalar sahih olur. Çünkü bu þirket-i tekabbuldür. Alýnan ücret aralarýnda yarý yarýya taksim edilir. Devenin katýrdan fazla yük taþýmasýna itibar edilmez. Nitekim iki boyacýdan birisinin boyama aletleri, diðerinin dükkâný olup, birlikte þirket-i tekabbul kursalar, birisi diðerinden çok çalýþtýðý takdirde çok çalýþanýn çalýþmasýna bakýlmayýp alýnan ücret aralarýnda yarý yarýya taksim edilir.

Bu hayvan sahiblerinden her biri hayvanlarýný kiraya verip, her ikisi veya birisi hayvaný sürmek, yüklemek gibi hayvanla birlikte çalýþmayý þartkýlsalar, alýnan ücret aralarýnda hayvanlarýnýn ecr-i misli mikdarýna ve kendilerinin çalýþma ücreti mikdarýna göre taksim edilir.

F Ü R Û: Bir kimse ipekböceði tohumlarýný muhafaza edip dut yapraklarýyla beslese hasýl olacak ipek kozalarý aralarýnda ortak olmak üzere bir þahsa verdiði takdirde, hasýl olan ipek kozalarý tohum sahibine aid olur. Çünkü onun tohumlarýndan hasýl olmuþtur. Tohumlarý muhafaza edip besleyen þahsa da yedirdiði yapraklarýn kýymeti ile çalýþtýðý günlerin ecr-i misli verilmesi lâzým gelir.

Bir kimse ineðini besleyip hâsýlatý aralarýnda ortak olmak üzere bu þahsa verse, bu þirket fasid olur. Hasýlat, inek sahibine aid olup, besleyen þahsa yedirdiðinin bedeli ile ecr-i misil verilmesi lâzým gelir Tatarhânîyye.

METÝN

Ýki ortaktan biri ölse, diðer ortaðý onun öldüðünü bilsin veya bilmesin þirket-i akid bozulur. Çünkü þirket de ortakçýlardan biri diðerinin vekilidir. Birisinin ölmesiyle vekalet bozulmuþ olur

Ortaklardan birisi, mürted olduðu halde dar-ý harbe kaçar ve kaçtýðýna hükmedilirse, yine þirket bozulur. Çünkü mürteddin dar-ý harbe kaçtýðýna hükmedilmesi ölmesi gibidir.

Ortaklardan birinin þirketi inkâr etmesiyle veya diðer ortaðýna "ben seninle beraber çalýþmam" demesiyle de ortaklýk bozulur. Sermayeler eþya olsa bile ortaklardan birisinin bozmasýyla yine þirket bozulur. Ama müzarebede sermaye eþya olursa þirket bozulmaz. Muhtar olan kavil budur. Zeylaî buna muhalefet etmiþtir.

Ortaklardan birinin þirketi bozmasýyla ortaklýðýn bozulmasý diðer ortaðýn bilmesine baðlýdýr. Çünkü ortaklardan birinin þirketi bozmasý diðer ortaðýný kasden vekâletten azletmektir.

Ortaklardan biri cünun'i mutbik ile deli olsa, yine þirket bozulur. Ortaklardan biri böyle mecnun olduktan sonra diðer ortaðýnýn elde ettiði kâr kendisinin olur. Fakat mecnunun malýndan elde edilen kârý tasadduk eder. Fetih. Tatarhaniyye.

Ortaklardan birisi diðerinden izinsiz onun malýnýn zekâtýný veremez. Ortaklardan her biri arkadaþýna kendi zekâtýný vermesi için izin verip, her biri ayný zamanda hem kendisinin hem de ortaðýnýn zekâtýný verse yahut hangisinin önce verdiði bilinmese, her biri ortaðýnýn zekât hissesini öder, eðer þirketleri mufavaza veya sermayeleri müsavi olan inan olursa ödeþirler. Sermayeleri müsavi olmayan inan olursa, sermayesi ziyade olan ortak zekât olarak verilen ziyadeyi diðer ortaðýndan alýr.

Her biri arka arkaya hem kendisinin hem de ortaðýnýn zekatýný verse, sonra veren ortak -diðerinin zekâtlarý vermiþ olduðunu bilsin veya bilmesin - onun zekât hissesini öder. Bu, Ýmam-ý Azam'a göredir. Ýmameyn'e göre, zekâtlarý sonra veren ortak, diðer ortaðýnýn daha önce zekâtlarý vermiþ olduðunu bilmiyorsa ödemez. Nitekim bir zekâtý veya bir keffareti vermekle emredilmiþ bir þahýs, onu emreden kimse ödedikten sonra bir fakire verse, emreden kimsenin vermiþ olduðunu bilsin veya bilmesin öder. Çünkü emreden kimsenin kendisinin zekatýný vermesiyle emrolunan þahýs hükmen azlolunmuþtur. Emrolunan þahsýn sonradan vermiþ olduðu zekâtý ödemesi için emredenin önce vermiþ olduðunu bilmesi Ýmam-ý Azam'a göre þart deðildir. Ýmameyn'e göre þarttýr.

Mufaveza ortaklarýndan birisi diðer ortaðýnýn açýk izniyle- bunun için ortaðýndan izin istediðinde sukût etse kifayet etmez.- cinsi yakýnlýkta bulunmak için bir cariye satýn olsa, artýk cinsi yakýnlýk için satýn alýnmaya verilen izin, hibeyi tazammun ettiðinden ortaðýnýn hissesini borçlanmaksýzýn cariye satýn alanýn olur, ortak olmaz. Çünkü ortak olan cariyeye cinsi yakýnlýkta bulunmak haram olduðundan bunun helal olmasýnýn yolu iki ortaktan birisinin kendi hissesini diðer ortaðýna hibe etmesidir. Bölünmeyi kabul etmeyen, ortak bir þeyin hibe edilmesi caizdir. Ýmameyn'e göre satýn alan ortaðýn cariyenin parasýnýn yarýsýný diðer ortaðýna vermesi lazým gelir.

Cariyeyi satan ve cariyede hakký olan kimse iki ortakdan hangisini bulursa cariyenin parasýný ve ukrunu ondan alýr. Çünkü þirket-i mufaveza kefaleti tazammun etmektedir.

ÝZAH

"Þirket-i akid bozulur ilh " Fakat þirket-i mülk bozulmaz.

Ben derim ki: Ortaklardan birinin ölmesiyle þirket-i mülk bozulmayýp eskiden olduðu gibi sermayeler hayatta kalan ortak ile ölen ortaðýn varisleri arasýnda ortak olarak kalýr.

"Ýki ortaktan biri ölse ilh..." Yani iki ortaktan biri ölürse þirket bozulur. Eðer ortaklar üç kiþi olup birisi ölse onun hakkýnda ortaklýk bozulup diðerleri arasýnda yine devam eder. Bahýr.

"Mürted olduðu halde dar-ý harbe kaçar ve kaçtýðýna hükmedilirse yine þirket bozulur ilh..." Hatta Müslüman olarak Ýslâm memleketine geri dönse, bozulmuþ olan ortaklýk düzelmiþ olmaz. Dar-ý harbe kaçtýðýna hükmedilmezse, ortaklýk ittifakla durdurulur. Eðer kaçtýðýna hükmedilmeden önce Müslüman olarak geri dönerse, ortaklýk devam eder. Ölür veya öldürürse dar-ý harbe kaçmýþ olmasa bile ortaklýk bozulur.

Þirket-i mufavaza durdurulsa þirket-i inan olur mu? Ýmam-ý Azam'a göre olmaz. Ýmameyn'e göre olur. Bahýr.

"Ortaklardan birinin þirketi inkar etmesiyle ilh..." Yani ortaklardan biri þirketi inkâr etse ortaklýk bozulur, diðer ortaðýnýn hissesini öder. Çünkü itimadlýbir kimsenin inkar etmesi gasb sayýlýr. Bahýr.

"Diðer ortaðýna: Ben seninle çalýþmam demesi ilh..." Bezzaziye'den naklen Bahýr'da zikredilmiþtir ki; iki Kimse ortaklýk kurup mal satýn alsalar sonra ortaklardan biri diðerine: "Ben seninle ortaklýk yapmam" deyip gaib olsa, orada olan ortak mallarý satarsa, elde edilen kar satan ortaðýn olur, gaib olan ortaðýn mallarýnýn kýymetini verir. Çünkü gaib olan ortaðýn "ben seninle ortaklýk yapmam" demesiyle ortaklýk bozulmuþ olur. iki ortaktan her biri - sermayeler eþya olsa bile - ortaklýðý bozmaya maliktir. Fakat müdarebede sermaye eþya olursa þirket bozulmaz. Muhtar olan kavil budur.

"Ama mudarebede sermaye eþya olursa þirket bozulmaz ilh..." Þirket-i akid ile þirket-i müdarebe arasýndaki fark: Þirket-i akidde sermaye iki ortaðýn birlikte elinde olup, tasarruf velayeti de her ikisine aiddir. Buna göre, sermaye para olsun veya eþya olsun ortaklardan her biri kendi hissesinde arkadaþýný tasarruftan men edebilir. Þirket-i müdarebede sermaye urûz (eþya) olursa bunda müdarib (sermayeyi çalýþtýran kimse) in hakký sâbit olur. Çünkü müdaribin kârda hakký vardýr. Müdarib tek olarak tasarrufda bulunduðundan sermaye sahibi onu tasarruf dan men edemez. Fetih.

"Zeylai muhalefet etmiþtir ilh..." Zeylai, "Ýki ortaktan birisinin þirketi bozabilmesi için sermayenin para olmasý þarttýr. Sermaye urüz olursa bozamaz. Nitekim þirket-i müdarebede sermaye urüz olursa, þirketi iki ortaktan birinin bozamadýðý sabittir." demiþtir. Bu, tahtavi'nin kavlidir.

Hulasa'da zikredilmiþtir ki, iki ortaktan birisi þirketi ancak diðer ortaðýnýn rýzasýyla bozabilir. Fetih sahibi: "Hulasada zikredilen galattýr." demiþtir. Fakat Hulâsa sahibi: "Sahih olan kavle göre, sermaye urûz olsa bile iki ortaktan birisi tek baþýna þirketi bozabilir." demiþtir

"Diðer ortaðýný kasden vekaleten azletmesidir ilh. " Yani þirketi bozan ortak kendi hissesinde tasarrufta bulunmaktan diðer ortaðýný menetmiþtir. Bundan dolayý ondan zararý defetmek için þirketi bozulduðunu bilmesi þart kýlýnmýþtýr. Fetih.

"Ortaklardan biri cünûn-i mutbik ile deli olsa yine þirket bozulur ilh..."

Cünûn-i mutbik: Kesilmeksizin devam eden akýl hastalýðý, Yani ortaklardan birisi devamlý akýl hastalýðýna yakalanýrsa þirket bozulur Bundan sonra diðer ortaðý çalýþýrsa kâr ve zarar ona aid olur. Çalýþan ortak akýl hastalýðýna yakalanmýþ olan ortaðýnýn hissesini gasbetmiþ gibi olur. Bundan dolayý kendi hissesinin kârý helâl hoþ olursa da akýl hastalýðýna yakalanmýþ olan ortaðýnýn hissesinden elde etmiþ olduðu kârý tesadduk eder.

Cünûn-i mutbik, bir ay veya altý ay ile takdir edilmiþtir. Yani akýl hastalýðý bu kadar müddet devam edince þirket bozulmuþ olur.

"Ortaklardan birisi, diðerinden izinsiz onun malýnýn zekâtýný veremez ilh..." Çünkü aralarýndaki izin ancak ticarete aiddir. Zekat ise ticaret kabîlinden deðildir. Zekâtýn verilmesinde niyet þarttýr. Ýzinsiz verildiði surette niyetsiz verilmiþ olduðundan zekât yerine geçmez T.

"Her biri ayný zamanda hem kendisinin hem de ortaðýnýn zekâtýný verse ilh..." Yani ortaklardan her biri arkadaþýnýn bulunmadýðý bir sýrada hem kendisinin hem de ortaðýnýn zekâtýný vermiþ olsa ve ikisinin vermesi ayný zamana tesadüf etmiþ olsa her biri diðerinin zekât hissesini öder.

"Mufavaza ortaklarýndan birisi ilh..." "Cariyeyi satan kimsenin iki ortaktan hangisini bulursa cariyenin parasýný ondan alýr." ifadesi þirket-i inana þamil olmaz. Zira þirket-i inan kefaleti tazammun etmez. Bundan dolayý inan ortaklarýndan birisi ticaretleri cinsinden olmayan bir þey satýn alýrsa kendisinin olur ve parasý kendisinden istenir.

Kezâ; ortaklardan birisi sermayeleri urûz olduktan sonra ticaretleri cinsinden bir þey satýn alýrsa, aldýðý þey yine kendisinin olur.

"Diðer ortaðýnýn açýk izniyle ilh..." Musannýf "diðer ortaðýnýn açýk izniyle" diye kayýdlamýþtýr. Eðer ortaklardan birisi, diðer ortaðýnýn açýk izni olmaksýzýn cinsî yakýnlýkta bulunmak için bir cariye satýn alýrsa, cariye ortak olmuþ olur.

"Ýmameyn'e göre, satýn alan ortaðýn cariyenin parasýnýn yarýsýný diðer ortaðýna vermesi lâzým gelir ilh..." Çünkü satýn alan ortak cariyenin parasýný sermayeden borç olarak alýp ödemiþ olduðundan diðer ortaðýnýn hissesini verir. Fakat metinler Ýmam-ý Azam'ýn kavline göredir.

"Cariyenin parasýný ve ukrunu ilh..." Ukr: Mutlak surette mehir mânâsýna gelirse de mehr-i mislide kullanýlmasý daha çoktur. Hür bir kadýnýn mehr-i misline ukr denildiði gibi bir cariyenin güzelliði ve mevlâsý itibariyle benzerleri olan cariyelere göre hak edeceði mehre de ukr denilir. Yani bu cariyelerin nikâhlarýna ne mikdar mal ile raðbet edilmekte ise o mikdar mal bu cariyenin ukru olmuþ olur.

Bazý fukahaya göre cariyelerin ukrlarý: Bakire iseler kýymetlerinin onda biri, dul iseler yirmide bir nisbetindedir.

METÝN

Bir kimse bir köle satýn aldýðýnda bir þahýs "beni bu köleye ortak et" deyip o da "ortak ettim" dese bakýlýr: Eðer köleyi teslim almadan önce ortak etmiþse sahih olmaz. Teslim aldýktan sonra ortak etmiþse sahîh olur, kölenin parasýný biliyorsa yarýsýný vermesi lâzým gelir. Kölenin parasýný bilmiyorsa bildiði zaman muhayyer olup dilerse köleye ortak olur dilerse ortak olmaz.

Bir kimse bir köle satýn aldýðýnda bir þahýs "beni bu köleye ortak et" deyip o da "seni ortak ettim" dedikten sonra kendisine rast gelen baþka bir þahýs da "beni bu köleye ortak et" deyip ona da "seni ortak ettim" dese bakýlýr: Eðer ikinci þahýs birinci þahsýn köleye ortak olduðunu biliyorsa kölenin dörtte birine mâlik olur. bilmiyorsa kölenin yarýsýna malik olur. Çünkü kölenin tamamýna ortak olmayý istemiþtir. Bunu göre bu köle, satýn alan kimsenin mülkünden çýkmýþ olur.

Bir kimse bir þahsa "bugün ticaret nevinden satýn aldýðým þeyler aramýzda ortak olsun" deyip o da "kabul ettim dese, aralarýnda þirket-i akid kurulmuþ olur. Eþbah.

Yine Eþbâh'da zikredilmiþtir ki; üç kimse þirket-i akid kurmaksýzýn bir iþi yapmak üzere kabul edip içlerinden birisi o iþi yapsa, kendisine iþin ücretinin üçte birisi verilir, diðerlerine bir þey verilmez.

FÜRÛ: Þirketi inkâr eden kimsenin sözü kabul edilir.

Ölen bir kimsenin vârisleri "bizim murisimiz fülan þahýsla þirket-i mufavaza kurmuþlardý" diye delil getirseler kabul edilmez. Vârislerin: "Murisimiz hayatta iken fülan þahýs ile þirket-i mufavaza kurmuþlardý. O þahsýn elinde olan mal, aralarýnda ortaktýr." diye isbat etmeleri lazýmdýr.

Bir kimse öldükten sonra vârisleri ellerinde bulunan mala "bu mal bizim mûrisimizindir" diye dâvâ edip delil getirseler, bir þahýs da "bu mal þirket-i mufavazaya aiddir" diye dâvâ edip delil getirse, bu þahsa ölen kimse ile birlikte mufavaza þirketi kurmuþ olduðunu, bu yüzden malýn onlarýn elinde bulunduðunu dâvâ etmiþ olduðundan onun delili tercih edilip kendisine malýn yarýsý hükmedilir.

= Ortaklardan birisi bin dirhem ödünç aldým der ve mal elinde ise sözü kabul edilir =

Ýki ortaktan birisi þehirde, diðeri seferde tasarrufda bulunsalar, taksim etmek istediklerinde birisi "bin dirhem ödünç aldým" dese, eðer mal elinde ise sözü kabul edilir.

ÝZAH

"Bir kimse bir köle satýn aldýðýnda ilh..." Fetih'de zikredilmiþtir ki; iki kimse bir köle satýn alýp baþka bir þahsý da bu köleye ortak etseler, kýyasa göre ortak ettikleri þahýs kölenin yarýsýna, satýn alan iki kimseden her biri dörtte birine malik olur. Çünkü satýn alan iki kimseden her biri köleden mâlik olduðu hissesinin yarýsýný satmýþtýr. Ýstihsana göre, o þahýs kölenin üçte birine mâlik olur. Çünkü satýn olan iki kimse, onu ortak ettikleri zaman kendilerine eþit olarak ortak etmiþlerdir. Sanki köleyi satýn alýrken üçü beraber satýn almýþtýr.

"Teslim almadan önce ortak etmiþse sahih olmaz ilh..." Fetih'de zikredilmiþtir ki; bir kimse bir köle satýn alýp henüz onu teslim almadan ona baþka bir þahsý ortak etse sahih olmaz. Çünkü satýn alýnan bir malýn teslim alýnmadan önce geri satýlmasý câiz deðildir. Köleyi teslim aldýktan sonra o þahsý ortak etse sahih olur. Satýn alan kimse köleyi o þahsa teslim etmeden köle ölürse o þahsýn kölenin parasýnýn yarýsýný vermesi lâzým gelmez. Çünkü "beni bu köleye ortak et" diyen þahsa, köleyi satýn alan kimsenin "seni bu köleye ortak ettim" demesi kölenin yarýsýný satmak için "icâb" sayýlacaðýndan ortak olan þahsýn köleyi kabul etmesi þarttýr.

Ben derim ki: Zahîrede: "Bir kimse bir þey satýn aldýktan sonra baþka bir þahsý o þeye ortak etse o þeyin yarýsýný, vermiþ olduðu paranýn yarýsýna satmýþ olur." diye zikredilmiþtir. Bundan anlaþýlmýþtýr ki; Hýyar-ý ayýb, hýyar-ý rüyet gibi alým - satýmda sabit olan hükümler ortaklýkla da sabit olur.

"Kölenin parasýný biliyorsa yarýsýný vermesi lâzým gelir ilh..." Çünkü mutlak sûrette ortaklýk eþit olmayý gerektirir. Nitekim bir âyet-i kerîmede:

"Onlar terikenin üçte birinde ortakdýrlar. (Nisâ Suresi, âyet : 12) buyrulmuþtur. Ancak ortaklar ortak olduklarý þeyde eþit olarak ortak olmayacaklarýný beyan ederlerse bu takdirde eþit olarak ortak olmazlar. Fetih.

"Kendisine rastgelen baþka bir þahýs da ilh..." Eðer satýn alan kimse bir pazarlýkta iki þahsý köleye ortak ederse köle aralarýnda eþit olarak ortak olur. Fetih.

"Kölenin dörtte birine mâlik olur ilh..." Eðer ikinci þahýs, birinci þahsýn köleye ortak olduðunu bilirse, satýn alan kimseden köledeki hissesinde kendisini ortak etmesini istemiþ olur. Onun hissesi kölenin yarýsý olduðundan kendisine yarýsýnýn yarýsý verilir. Bu da kölenin dörtte biri olur. Eðer ikinci þahýs, birinci þahsýn köleye ortak olduðunu bilmezse satýn alan kimseden kölenin tamamýnda kendisini ortak etmesini istemiþ olduðundan kendisine kölenin yarýsý verilir. Buna göre bu köle satýn alan kimsenin mülkünden çýkmýþ olur.

T E N B Ý H : Bu þirket, þirket-i mülkdür. Ýnan ortaklarýndan birisi elinde bulunan sermaye ile urûz satýn aldýktan sonra baþka bir þahsa "seni satýn aldýðým urûzdaki hisseme ortak ettim" deyip o da "kabul ettim" dese, aralarýnda þirket-i mülk kurulmuþ olur.

"Bugün ticaret nevinde satýn aldýðým ilh..." "Bugün" kelimesinin zikredilmesi þart deðildir. Hatta iki kimse sermayeleri olmadýðý halde kendi itibarlarýyla köle satýn almak üzere þirket kursalar câiz olur. Yine iki kimse, bir ay müddetle muayyen cins mallarý satýn almak üzere kursalar câiz olur. Bu ortaklardan birisi mal satýn alýp telef olduðunu iddia etse, diðerinden parasýnýn yarýsýný istediðinde bakýlýr: Eðer satýn alýp teslim aldýktan sonra malýn telef olduðunu isbat ederse yeminiyle tasdik edilir. Ýspat edemezse tasdik edilmez. Kârýn aralarýnda ikili birli taksim edilmesinin þart kýlsalar, buna itibar edilmeyip, kâr aralarýnda yarý yarýya taksim edilir. Bu iki ortaktan birisi þirketten ancak diðer ortaðýnýn huzurunda ayrýlabilir. Bunlardan birisi satýn aldýklarý þeydeki diðerinin hissesini ondan izinsiz satamaz. Çünkü bunlar satmak için deðil satýn almak için þirket kurmuþlardýr. Bu, þirket-i mülkdür, þirket-i akid deðildir.

Ýki kimse ticaret namýna satýn aldýklarý þeylerin aralarýnda ortak olmasý þartýyla þirket kursalar câiz olur. Satýn alýnacak þeylerin sýfat ve mikdarlarýnýn beyan edilmesi lâzým deðildir. Çünkü bunlardan her birisi, satýn aldýðý þeyin yarýsýnda diðerinin vekilidir. Bunlarýn böyle bir þirket kurmaktan maksatlarý çok kazanmaktýr. Çok kazanmak ise ancak her nev'i ticarette bulunmakla mümkün olur.

Bir kimse bir þahsa "þu on bin dirhemi ortak olarak al, aramýzda ortak olmak üzere mal satýn al deyip o da kabul ederse þirket kurulmuþ olur, kâr ile zarar ikisine aid olur. Hindiyye, Kâfi, Bahýr, Valvalciyye.

"Diðerlerine bir þey verilmez ilh..." Üç kiþi ortak olmayýnca, her birinin aldýklarý iþin üçte birini yapmasý lâzýmdýr. Çünkü her biri aldýklarý iþin ücretinin üçte birine müstahýkdýr. Ýçlerinden birisi iþin hepsini yapsa, kendisine iþin ücretinin üçte birisi verilir. Ýþin üçte ikisini teberruan yapmýþ olur da ücrete müstahik olmaz. Fakat bu, kazâendir. Diyanete gelince: Kendisine iþin ücretinin hepsi verilmesi lâzým gelir. Çünkü iþi yapan kimse, ücretinin hepsi kendisine verileceði zannýyla iþin hepsini yapmýþtýr. Onun zannýný boþa çýkarmak lâyýk deðildir.

"Þirketi inkâr edenin sözü kabul edilir ilh..." Yani bir kimse bir þahýs aleyhine "bu þahýs benimle þirket-i mufavaza kurmuþtur, elinde mevcud olan mal aramýzda ortaktýr" diye dâva edip o þahýs da þirketi inkâr etse, yeminiyle inkâr edenin sözü kabul edilir, dava edenin isbat etmesi lâzým gelir.

"Ölen bir kimsenin vârisleri ilh..." Mufavaza ortaklarýndan birisi ölüp mallar hayatta kalanýn elinde bulunsa, ölenin vârisleri "bizim mûrisimiz fülân þahýs ile mufavaza ortaklýðý kurmuþlardý" diye þâhid getirseler, o þahsýn elinde bulunan mallardan hiç bir þey vârisler için hükmedilmez. Çünkü vârisler ölümle ortadan kalkmýþ olduðu bilinen bir ortaklýða þahid getirmiþlerdir. Böyle þâhidlikle o þahsýn elinde bulunan malýn ortak olduðuna hükmedilemez. Zira geçmiþ zamandaki þirket, þimdi o þahsýn elinde bulunan mallarýn ortak mallardan olduðunu gerektirmez. Ancak vârisler, ölen mûrisimiz hayatta iken bu mallar o þahsýn elinde bulunuyordu veya o þahsýn elinde bulunan mallar ortak mallardandýr, diye isbat ederlerse, bu takdirde o þahsýn elinde bulunan mallarýn yarýsýnýn ölen mûrislerinin olduðuna þâhid getirmiþ olurlar, Kendileri ölenin vârisleri olduklarýndan malýn yarýsý onlara verilir. Fetih.

"Mal elinde ise sözü kabul edilir ilh..." Yani ortaklardan birisi "bin lira ödünç aldým" dese bakýlýr: Eðer mal elinde mevcud ise sözü tasdik edilir. Mal elinde mevcud deðilse, üzerinde borç bulunmuþ olduðunu iddia ettiðinden sözü tasdik edilmez. Ortaklardan birisi elinde bulunan malda baþkasýnýn hakký olduðunu iddia ettiðinde sözü kabul edildiði gibi, elinde bulunan malda kendisinin hakký bulunduðunu iddia etse yine kabul edilir.

Fetâvây-ý Hayriyye'de zikredilmiþtir ki; elinde mal bulunan ortak "ben fülan þahýsdan þirket nâmýna ödünç aldým ve borcumu ödedim" dese yeminiyle sözü tasdik edilir.

Muhît'den naklen Hâmidiyye'de zikredilmiþtir ki; Ýnan ortaklarýndan birisi ödünç mal alsa, bu malý ödemek her ikisine de lâzým gelir. Çünkü ödünç almak manen ticaret ve mübadele olduðundan ortaklardan her birisi ödünç alabilir.

Hâniyye'de zikredilmiþtir ki; Ýnan ortaklarýndan birisi "ben fülan þahýsdan ticaret için bin dirhem ödünç aldým" dese, bunu ödemek yalnýz kendisine lâzým gelip diðer ortaðýna lâzým gelmez. Zira onun sözü diðer ortaðý üzerine borcu ilzam için hüccet olamaz. Ýki ortaktan birisi arkadaþýna borç almasý için emretse, bu emir sahih olmayacaðýndan onun namýna borç alamaz. Þayet borç olacak olursa borcu veren kimse alacaðýný ondan alýr, diðer ortaktan alamaz. Çünkü borç almaya vekil tâyin etmek, ödünç almaya vekil tâyin etmek demektir. Ödünç almaya vekil tayin etmek ise, istemeye vekil tâyin etmek olduðundan bâtýldýr. Þu kadar var ki; vekil ödünç verene "fülan kimse senden bin dirhem ödünç istiyor" derse, bu takdirde vekil elçi olup müvekkil ödünç almýþ olur.

Valvalciyye'de zikredilmiþtir ki; iki ortaktan her biri diðerine, benim namýma borç al diye izin verip onlardan birisi borç alsa, kendisi için almýþ olur. Ödünç veren alacaðýný ondan alýr. Sahih olan kavle göre, bu ortak ödemiþ olduðu bu paranýn yarýsýný diðer ortaðýndan alamaz. Çünkü ödünç almaya vekil tâyin etmek bâtýl olduðundan ödünç almak için izin verilmesi ile verilmemesi müsavidir.

Ben derim ki: Bu izahdan anlaþýlmýþtýr ki bu meselede iki kavil vardýr. Muhît'den nakledilen kavle göre, inan ortaklarýndan her birinin ödünç almasý câizdir. Çünkü ödünç almak manen ticaret ve mübadeledir. Valvalciyye'de zikredilen kavle göre, inan ortaklarýndan her biri diðerine ödünç almasý için çok açýk olarak izin verse bile caiz olmaz. Sahih olan kavil de budur. Çünkü bu kavil fukahanýn "ödünç almaya vekil tâyin etmek, istemeye vekil tâyin etmek olduðundan batýldýr." kavillerine muvafýktýr. Buna göre, ortaklardan birisi ödünç alýp ödünç alýnan mal telef olsa birinci kavle göre, bu zarar her iki ortaða aid olur. Ýkinci kavle göre, bu zarar yalnýz ödünç alana aiddir.

Ortaklardan birisi ödünç alýrsa o mala mâlik olur. Bundan dolayý ortaklardan birisi ödünç alýp ortak mala katsa, eðer mal elinde ise sözü tasdik edilip ödünç aldýðý mikdarý ortak maldan alýr. Yukarýda musannýfýn beyan ettiði üzere mal hususunda ortak itimadlý olup sözü yeminiyle kabul edilir.

METÝN

Bir kaç kimse bir bað satýn alýp meyvesini satar; parasýný muhafaza etmesi için iþlerinden birisine verirlerse, o da onu yere gömüp bulamadýðý takdirde, kendisine yalnýz yemin ettirilir.

= Bir kimsenin bir þahsa yarýsý ödünç, yarýsý da müdarebe veya þirket için olmak üzere bin dirhem vermesi beyanýnda =

Bir kimse bir þahsa bir mikdar mâl verir ve o malýn yarýsýný ödünç sayarsa, malýn hepsiyle þirket kurduklarý takdirde o mal ile metâ satýn alýndýktan sonra mal sahibi ödünç vermiþ olduðu mikdarý isteyip metâ paraya çevrilinceye kadar beklemezse metayý istediði vakitteki kýymetiyle alýr.

Ýki kimse arasýnda ortak olan mal, bir hayvan üzerindeyken yolda hayvan sakatlanýp malýn telef veya noksan olmasýndan korktuðu için ortaklardan birisi diðerinin gýyabýnda bir hayvan kiralarsa, ondan kira hissesini alýr. Kýnye.

Hazýr olan bir kimseyle gâib olan þahýs arasýnda ortak olan bir hayvan hastalanýp baytar "bu hayvanýn daðlanmasý lâzýmdýr" derse, hazýr olan ortak onu daðladýðýnda hayvan ölse onu ödemez.

Ýki kimse arasýnda ortak olan bir hanede ortaklardan birisi oturup hane harab olsa, oturmasýndan dolayý harab olmuþsa öder.

= Ortaklardan birinin ortak olan bir þeyin tamirinden veya nafakasýný vermekten imtina etmesi beyanýnda =

Ortak olan bir deðirmen tamire muhtaç olup ortaklarýndan biri diðerine "ben deðirmeni tamir edeyim" der; diðeri de "deðirmenin bu hali bana kifayet eder; senin tamirine razý deðilim" derse, buna raðmen tamir etmek isteyen ortak onu tamir ettiði takdirde diðer ortaðýndan tamir masrafýndan hissesini isteyemez.

Siraciyye'de zikredilmiþtir ki; ortak olan deðirmen sahiblerinden birisi onun tamirine bir mikdar para sarf etse, tamir hissesini ortaðýndan alýr. Fakat ortak olan kölenin nafakasýný veya ortak olan baðýn haracýný verse teberru etmiþ olur. Bu meselelerin hepsi musannýfýn "Minâh" isimli eserinden nakledilmiþtir.

Þarih der ki; ortaklardan birisinin yapmýþ olduðu masrafý diðer ortaðýndan olmasý hakkýndaki kaide þudur: Ortaklardan her biri diðeriyle birlikte yapmaða mecbur olduklarý ortak bir þeyi, birisi diðerinden izinsiz yaparsa, teberruan yapmýþ olur. Birlikte yapmaða mecbur olmadýklarý bir þeyi birisi diðerinden izinsiz yaparsa, ondan hissesine düþen masrafý alýr.

 

ÝZAH

"O da onu topraða gömüþ ilh..." Yani o da parayý etrafý duvarlarla çevrili, kapýsý kilitli olan baðýn içine gömüp bulamasa kendisine yalnýz yemin ettirilir ve ödemez. Parayý kendi mülkü olan tarlaya gömüp bulamasa bakýlýr: Eðer alâmet koymuþ ise parayý yine ödemez, alamet koymamýþ ise ovaya gömmüþ gibi olacaðýndan öder.

Bað ile tarla arasýndaki fark :

Bað : Etrafý duvarlarla çevrili olup meyva yetiþtirilen yerdir. Tarla: Etrafý duvarlarla çevrili olmayan yerdir. Câmiu'l-Fûsuleyn.

"Fakat o malýn yarýsýný o þahsa ödünç verip ilh..." Bu ödünç verdiði mikdarý ayýrdýktan sonra da ayýrmadan önce de verebilir. Çünkü müþâ'nýn (hisselere ayrýlmamýþ bir þeyin) ödünç verilmesi ittifakla câizdir. Câmiu'l-Fûsuleyn.

Tatarhâniyye'nin müdarebe bahsinde zikredilmiþtir ki; bir kimse bir þahsa "þu bin dirhemi al yarýsýný sana ödünç veriyorum, diðer yarýsýný da kârý bana aid olmak üzere çalýþtýracaksýn" deyip o da kabul etse caiz olur ve mekrûh olmaz, o þahýs bin dirhem ile alýþ - veriþ edip kâr ederse aralarýnda eþit olarak taksim edilir. Zarar ederse her ikisine aid olur. Çünkü binin yarýsý ödünç yoluyla müdaribin mülkü olmuþtur. Diðer yarýsý ise elinde sermayedir. Eðer "bu bin dirhemin yarýsý sona olsun, diðer yarýsýný da müdarebe olarak çalýþtýr, kâr aramýzda yarý yarýya ortak olsun" deyip o þahýs da kabul ederse müdarebe câiz olur ve mekrûh olmaz.

Ben derim ki: Ýkinci suretin mekrûh olmamasý açýktýr. Bir kimse bir þahsa bin dirhem verip "bu bin dirhemin yarýsý sana ödünç olsun; bu bin dirhemi aramýzda ortak olarak çalýþtýralým" deyip o þahýs da kabul ederse þirket câiz olur, kâr aralarýnda sermayelerin mikdarýna göre taksim edilir. Bu ödünç vermede menfaat bulunmadýðý için þirket mekrûh da olmaz.

"Mal sahibi ödünç vermiþ olduðu mikdarý isteyip ilh..." Yani ödünç veren satýn alýnan mal paraya çevrilinceye kadar beklerse alacaðýný paradan alýr. Mal paraya çevrilinceye kadar beklemezse, istediði vakitteki kýymetiyle malý alýr. Fakat mal olmak için ortaðýnýn razý olmasý lâzýmdýr. Ortaðý razý olmazsa bakýlýr: Eðer ortaðýnýn baþka malý bulunursa, almýþ olduðu ödüncü ondan verir. Baþka malý bulunmazsa hâkim ona elinde bulunan metâ'ý satýp borcunu vermesini emreder.

"Ýki kimse arasýnda ortak olan mal ilh..." Ýki kimse arasýnda bir deve ortak olup, birisi diðerinin izni ile ona yük yüklese ve giderken yolda hayvan sakatlanýp onu kesse bakýlýr: Hayvaný yaþama ümidi varken kesmiþ ise öder; yaþama ümidi yok iken kesmiþse ödemez. Ortakdan baþkasý keserse, hayvanýn yaþama ümidi bulunsun veya bulunmasýn öder.

Kezâ; çoban da yaþama ümidi olmayan koyunu veya sýðýrý keserse ödemez, bunlarý yaþama ümidi var iken keserse öder. Çobandan baþkasý keserse hayvanlarýn yaþama ümidi bulunsun veya bulunmasýn öder. T.

"Hayvan ölürse onu ödemez ilh..." Çünkü hayvaný bilirkiþinin sözüne itimad ederek daðlamýþtýr. Bundan anlaþýlmýþtýr ki; ortak, hayvaný kendiliðinden daðlayýp hayvan ölürse öder. T.

"Ortak olan bir deðirmen ilh..." Bununla taksimi kabil olmayan ortak þeyler murad edilmiþtir.

"Teberru etmiþ olur ilh..." Çünkü kölenin nafakasýný vermeyen ortak, kölenin nafakasýný vermeye; baðýn haracýný vermeyen ortak da haracý vermeye cebrolunur. T.

Câmiu'l-Fûsuleyn'de zikredilmiþtir ki; iki kimse arasýnda bir hayvan ortak olup bunlardan birisi hayvaný beslemekten imtina eder; diðeri hakime müracaatta bulunursa, hâkim imtina eden ortaða "ya hisseni sat veya ortak olarak hayvaný besle" diye emreder. Aksi takdirde müracaat eden ortak zarar görecektir. Hâkim bu müracaat eden ortaða hayvaný besleyip, hissesini sonra almak üzere izin de verebilir. Fakat bu ortak, hâkime müracaat etmeden kendiliðinden beslerse, teberruan beslemiþ olur.

Üstü birinin, altý da diðerinin mülkü olan ortak bir bina yýkýlmýþ veya yanmýþ olsa, her biri eskisi gibi binasýný yapar, biri diðerine mâni olamaz. Üstkatýn sahibi alt katýn sahibine "sen binaný yap ki, üstüne ben de binamý yapayým" deyip o da imtina ederse, hapis veya dövmek ila cebrolunamaz. Eðer üst katýn sahibi hâkimden izin alarak binanýn alt ve üst katýný yaparsa, alt katýn sahibini, masrafdan hissesini verinceye kadar alt katta oturmaktan men eder. Buna göre, alt kat, üst kat sahibinin elinde rehin gibi olur.

Eðer alt kat sahibi katýný yýkarsa yapmaya cebrolunur. Fakat üst kat sahibi kendi katýný yýkarsa, yapmaya cebrolunamaz. Çünkü üst katýn varlýðý alt katýn varlýðýna baðlýdýr, alt katýn varlýðý ise üst katýn varlýðýna baðlý deðildir.

"Kaide þudur ilh..." Bu kaide Ýmam Hulvani'den Bahýr'ýn Kaza Bahsinin daðýnýk meselelerinde nakledilmiþtir.

Ben derim ki: "Ortak bir mülkü tamir etmek isteyen ortak, diðer ortaðýnýn da kendisiyle birlikte tamir etmesine muztar bulunmalýdýr." diye kayýtlamak lazýmdýr. Bundan dolayý ortaklardan biri, diðer ortaðýnýn da kendisiyle birlikte tamir etmesine muztar bulunduðu tamire muhtaç ortak bir mülkü ondan izinsiz tamir ederse bakýlýr: Eðer bu ortak mülk iki ortaðýn birlikte tamir etmeleri mecburi olan ortak mülklerden ise müteberi sayýlýr, masrafýný kýsmen ortaðýndan alamaz. Çünkü hâkime müracaat ederek ortaðýný tamire cebredebilirdi. Eðer bu mülk iki ortaðýn birlikte etmeleri mecburi olmayan mülklerden ise müteberi sayýlmaz.

Ortak bir mülkü tamir etmek isteyen ortak diðer ortaðýnýn da kendisiyle birlikte tamir etmesine muztar bulunmaz ve cebredilmezse, meselâ; taksim edilmesi mümkün olan ortak bir hane tamire muhtaç olup sahiblerinden birisi tamir etmek istediði halde, diðer ortaðý imtina etse tamire cebredilmez. Tamir etmek isteyen ortak diðer ortaðýndan izinsiz onu tamir ederse müteberri sayýlýr. Çünkü bu ortak hâkime müracaat ederek hanenin taksimini talep edebilir. Taksimden sonra kendi hissesini tamir etmesi mümkün olduðundan hanenin hepsini tamir etmeye muztar deðildir. Bundan anlaþýlmýþtýr ki; "Ortaklardan birinin tamire muhtaç olan ortak mülke harcadýðý masrafdan diðer ortaðýnýn hissesine düþen mikdarý alabilmesi için tamir ettiði mülk, taksimi kabil olmayan cinsden bulunmalýdýr." diye kayýdlamak lâzým olduðu gibi "Tamire muhtaç olan mülkü ortalardan birinin tamiri, diðer ortaðýnýn tamirine muztar bulunmalýdýr." diye de kayýdlamak lâzýmdýr. Eðer böyle kayýdlanmazsa tamire muhtaç olan ortak bir mülk taksim edilir cinsden olduðu hal-de ortaklardan birisi tamir ederse, müteberrî sayýlmamasý lâzým gelirdi.

Þürunbulâli'nin Vehbâniyye þerhinde zikredilmiþtir ki; iki kimse arasýnda taksimi kabil olmayan hamam veya dolap gibi ortak olan bir mülk tamire muhtaç olup ortaklardan birisi tamirden imtina etse, bazý fukahaya göre hâkim onu kiraya verir; almýþ olduðu kira bedeliyle tamir ettirir veya ortaklardan birine onu kiraya vermesini, aldýðý kira bedeliyle tamir etmesini emreder; diðer ortaðý hîssesine düþen masrafý verinceye kadar onunla faydalanmaktan men eder.

Câmiu'l-Fûsuleyn'de zikredilmiþtir ki; iki kimse arasýnda ortak olan bir duvarýn yýkýlmasýndan korkulup, birisi yýkýlmasýný istediði halde diðeri istemese, beraber yýkmalarý için cebrolunurlar.

Ýki kimse aralarýnda ortak olan duvarý beraber yýkýp birisi yeniden yapmaktan imtina etse, birlikte yapmalarý için cebrolunurlar. Duvar kendiliðinden yýkýlmýþ olup birisi yapmak istediði halde diðeri yapmaktan imtina etse, birlikte yapmalarý için, cebrolunmaz. Fakat yapmak isteyen ortak hakimin emriyle duvarý yaparsa diðer ortaðý masrafýnýn yarýsýný verinceye kadar o duvar üzerine herhangi bir þey koymaktan men eder.

Fetavây-ý Hayriyye sahibine "Deðirmen ve hamam gibi taksimi kabul etmeyen ortak bir mülk tamire muhtaç olup ortaklardan birisi kendi malýyla onu tamir etse bunun hükmü nedir?" diye sorulmuþ, o da "Tamir eden ortak müteberri sayýlmayýp diðer ortaðýna yapmýþ olduðu masraftan hissesine düþen mikdarý ister." diye cevap vermiþtir. Camiu'l-Fûsuleyn'de de böyle yazýlýdýr. Valvalciyye'de de bu kavil ile fetva verilmiþtir.

Câmiu'l-Fûsuleyn'de Fetâvây-ý Fazlî'ye nisbet edilerek: "iki kimse arasýnda ortak olan deðirmen tamire muhtaç olup birisi, diðerinden izinsiz tamir etse, müteberri olmayýp diðer ortaðýna yapmýþ olduðu masrafdan hissesine düþen mikdarý ister. Çünkü tamir eden ortak deðirmendeki kendi hissesinden istifade edebilmesi için diðer ortaðýnýn hissesini de tamir etmesi lazýmdýr." diye zikredilmiþtir.

Kitablara müracaat et! Bu meselede fukaha arasýnda ihtilâf vardýr.

Ben derim ki: Câmiu'l-Fûsuleyn sahibi: "Fazlî'de mevcud olan ibâreyi naklettikten sonra bu meselede tafsilât vardýr." demiþtir. Tafsilat ile tamir eden ortaðýn yapmýþ olduðu masrafdan diðer ortaðýna hissesine düþen mikdarý isteyebilip isteyememesi ortaðýnýn tamire iþtirak etmeye cebredilip edilmemesine baðlýdýr. Hâsýlý Fûsuleyn sahibi Fetâvây-ý Fazli'de zikredilen kavle razý olmamýþtýr. Çünkü deðirmen taksimi kabil olmayan mülk olduðundan ortaklar birlikte tamire cebrolunur. Bundan dolayý ortaklardan biri deðirmeni diðer ortaðýndan izinsiz ve hâkimin emri olmaksýzýn tamir ederse, diðer ortaðýna yapmýþ olduðu masrafdan hissesine düþen mikdarý isteyemez.

Fazli'nin kelâmý "ortaklardan biri hâkimin emriyle deðirmeni tamir etmeye" hamledilerek te'vil edilebilir. Valvalciyye'de zikredilen kavil ise; üstü birinin, altý da diðerinin mülkü olan ortak bir binadaki alt kat hakkýndadýr. Alt kat sahibi binasýný yapmaða cebrolunamaz. Üst kat sahibi, binayý alt kat sahibinden izinsiz tamir etse, alt kal sahibine masrafdan hissesine düþen mikdarý isteyebilir. Nitekim yukarýda geçmiþtir. Deðirmen meselesi buna kýyas edilemez.

Velhasýl: Tamire muhtaç olan ortak bir mülk taksimi kabil olup ortaklardan her birinin diðeriyle birlikte tamire muztar olmadýðý halde bunlardan birisi diðerinden izinsiz onu tamir ederse, ortaðýndan masraftan hissesine düþen mikdarý isteyemez. Ortaklardan her biri diðeriyle birlikte tamire muztarve mecbur olduðu halde bunlardan birisi diðer ortaðýnýn izniyle veya hâkimin emriyle onu tamir ederse, ortaðýna masraftan hissesine düþen mikdarý ödetir. Eðer onu ortaðýnýn izni veya hâkimin emri olmaksýzýn tamir ederse, ortaðýndan masraftan hissesine düþen mikdarý isteyemez.

Ortaklardan biri tamire muztar olup diðer ortaðý onunla birlikte tamire mecbur olmazsa bakýlýr: Eðer tamire muztar olan ortak diðer ortaðýnýn izniyle veya hakimin emriyle onu tamir ederse, ortaðýna masraftan hissesine düþen mikdarý ödetir. Eðer onu ortaðýnýn izni veya hâkimin emri olmaksýzýn tamir ederse diðer ortaðýndan kýymetini alýr. Mesela; o mülk tamirden önce on bin lira, tamirden sonra da on iki bin lira kýymetinde bulunsa, oradaki iki bin lira tamirden kýymeti olur. Tamir eden ortak diðer ortaðýna bundan hissesine düþen mikdarý ödetir. Bunu ganimet bil! Bunlar ince meselelerdir.

METÝN

Ortak bir þey tamire veya ýslaha muhtaç olup sahiblerinden birisi imtina etse, tamire cebredilemez. Ancak ýrmak, kanal, kuyu, su dolabý, gemi ve duvar gibi taksimi kabil olmayan ortak þeyler hafriyata (kazýlmaya), ayýklanmaya, ýslaha, tamire muhtaç olduklarýnda vasîler, mütevelliler ve sahibleri cebrolunurlar.

Yýkýlan duvarýn arsasý enli olursa ortaklardan her biri kendi hissesine duvar yapar; diðeri cebrolunamaz, enli olmazsa cebrolunur.

Hamam, han, deðirmen gibi taksim edilemeyen ortak bir mülk tamire muhtaç olup sahiblerinden birisi imtina etse, tamire cebredilmez. Bu meselenin tamamý Bahýr'ýn, Aynî'nin ve Eþbâh'ýn kaza bahislerinin daðýnýk meselelerindedir.

Müctebâ'nýn Gasb Bahsinde zikredilmiþtir ki; bir kimse ortaðýndan izinsiz yarý yarýya ortak olan bir tarlayý kendi tohumuyla ektikten sonra ortaðý, çýkacak mahsûlün aralarýnda ortak olmasý için ona tohumun yarýsýný verse bakýlýr: Eðer henüz tohum bitmemiþ ise bu ortaklýk câiz olmaz. Tohum bitmiþse ortaklýk câiz olur. Eðer tarlayý ekmeyen ortak ekilen ekini sökmek isterse tarlayý taksim edip, kendi hissesini söker. Tarlayý eken ortak sökerse, sökmesiyle tarlaya ârýz olan noksaný öder. Eþbah'ýn taksim bahsinde zikredilmiþtir ki; ortak olan bir mülk yýkýlýp, sahiblerinden birisi yapmaktan imtina etse bakýlýr: Eðer taksimi kabil olursa cebredilmeyip taksim edilir. Taksimi kabil olmazsa diðeri hâkimin izniyle onu yapar, masrafdan yapmak istemeyen ortaðýnýn hissesine düþen mikdarý almak için onu kiraya verir. Bu bahsin tamamý Manzûme-i Muhibiyye'nin Þirket Bahsindedir.

Yine Manzûme-i Muhibiyye'de zikredilmiþtir ki; bir kimse karýþtýrmak veya karýþmak ile olan þirket suretlerinin maadasýnda þirket-i mülk ile ortak olduðu þeyden kendi hissesini baþkasýna satsa -her ne kadar hazýr olan ortaðýndan izin almadan satmýþ olsa bile- bu satýþ câizdir.

Bir at, bir kaç kimse arasýnda ortak olup, birisi hissesini diðer ortaklarýnýn izni olmaksýzýn baþka bir þahsa satýp atý ona teslim ettikten sonra at ölse diðer ortaklar muhayyer olur; dilerlerse kendi ortaklarýna, dilerlerse satýn alan þahsa hisselerini ödettirirler.

Bir hamam iki kimse arasýnda ortak olup, hisselerini bir þahsa kiraya verseler, bunlardan birisi hamamýn tamirine ve gereken masrafýn yapýlmasýna izin verirse kiralayan þahýs, hamama sarf ettiði meblaðý, tamirine izin vermeyen ortaðýndan alamaz.

Bir hane iki kimse arasýnda ortak olup, birisi onda bir müddet otursa, diðeri ondan oturduðu müddetin kirasýný veya onun oturduðu müddet kadar oturmayý talep edemez. Fakat bu ortak gelecekte muhaye'e isterse kabul edilir. Meseleleri iyi anla! Þübheye düþme! Ýþin hakikatýný Hak Teâlâ Hazretleri bilir.

ÝZAH

"Vasiler, mütevelliler ilh..." Hâniyye'nin Vesâyâ Bahsinde zikredilmiþtir ki; iki çocuðun haneleri arasýnda üzerinde her iki tarafýn kiriþ uçlarý bulunan ortak bir duvar olup da bu duvarýn yýkýlmasýndan korkulsa, bu çocuklardan her birinin vasîsi bulunur ve vasilerden birisi duvarý tamir etmek istediði halde diðerinin vasîsi imtina ederse, hakim tarafýndan emin bir kimse gönderilerek bakýlýr: Eðer duvar hali üzere býrakýlýp tamir edilmediði takdirde çocuklar hakkýnda zarar vâki olacaðý bilinirse, imtina eden vasî diðer vasî ile birlikte çocuklarýn malýndan o duvarý tamir etmek üzere cebrolunur. Ama mülk sahiblerinin birinin tamirden imtina etmesi bunun gibi deðildir. Çünkü tamir etmekten imtina eden mülk sahibi zararýn kendi nefsine vâki olmasýna razý olduðundan cebrolunmaz. Fakat vasî, yetime zarar vermek istediðinden diðer yetimin vasîsi ile birlikte o duvarý yapmaða cebredilir.

Ben derim ki: Vakýf da yetim malý gibidir. Ýki vakýf arasýndaki ortak bir hane tamire muhtaç olup mütevellilerden birisi tamir etmek istediði halde diðeri imtina ederse, vakfýn malýndan tamir etmek üzere hakim tarafýndan kendisine cebredilir. Balið kimse ile yetim arasýndaki ortak bir duvar tamire muhtaç olup tamirsiz býrakýldýðý takdirde zararý balið kimseye dokunursa, yetimin vasisi o duvarý tamir etmek üzere cebredilmez. Aksi olursa yani, zararý yetime olursa, vasiye balið kimse ile birlikte o duvarý tamir etmek üzere cebredilir. Duvar iki yetim arasýnda ortak olup üzerinde birisinin kiriþi bulunmakla zarar birisine ait olursa, onun vasisi imtina ettiði takdirde tamir etmek üzere kendisine cebredilir.

Bir hane mülk ile vakýf arasýnda ortak olup tamirsiz býrakýlmasý mülke zararlý, vakfa zararsýz olursa, mütevelli tamire cebredilmez. Aksi olursa yani, vakfa zararlý olursa mütevelli imtina edince cebredilir. O anda vakfýn parasý bulunmazsa, mütevelli hakimin izniyle vakýf için borç alýp tamire sarf eder.

"Yýkýlan duvarýn arsasý enli olursa ilh..."

= Ortak bir duvar harap olduðunda ortaklardan birinin taksimini veya tamirini istemesi =

Diðerinin imtina etmesi meselesinde tafsilat vardýr: Duvarýn üzerinde ya kiriþ uçlarý bulunmaz veya bulunur. Üzerinde kiriþ uçlarý bulunmazsa, birisi taksimini istediði halde diðeri razý olmazsa, bazý fukahaya göre, duvarýn arsasý gerek taksimini kabul etsin gerek etmesin imtina eden ortaða taksim etmek üzere cebredilmez. Bazý fukahaya göre, duvarýn arsasý enli olup taksim edildiðinde her ortak kendi hissesine sütre yapabilirse imtina eden ortaða taksim etmek üzere cebredilir. Fetva, bu kavil üzeredir.

Ortaklardan birisi taksimini istemeyip duvarýn yapýlmasýný istediði halde diðeri imtina etse, eðer duvarýn arsasý taksim edilecek kadar enli olursa imtina eden ortak o duvarý yapmak üzere cebredilemez. Enli olmazsa yine bazý fukahaya göre cebredilemez, bazýlarýna göre cebredilir. Esah olan kavil budur. Eðer yapmak isteyen ortak, duvarý yaparsa, duvarýn arsasý taksimi kabul etsin veya etmesini imtina eden ortaðýndan masrafýn yarýsýný alamaz. Bazý fukahaya göre, duvarýn arsasý enli olursa, ortaðýn hissesini de yapmaya muztar olmadýðýndan masrafýn yarýsýný ondan alamaz.

Eðer duvarýn üzerinde kiriþ uçlarý bulunursa, bunlar ya her ikisinin yahut birisinindir. Her ikisinin kiriþ uçlarý bulunup birisi duvarýn arsasýnýn taksimini istediði halde diðeri imtina ederse, arsasý enli olsa bile imtina eden ortaða taksim etmek üzere cebredilemez. Çünkü her birinin arsanýn tamamýnda hakký vardýr ki bu da kiriþlerinin uçlarýný duvarýn hepsinin üzerine koymalarýdýr. Eðer birisi duvarýn yapýlmasýný istediði halde diðeri imtina ederse, duvarýn arsasý enli olsa bile imtina eden ortaða duvarý yapmak üzere cebredilemez. Bazý fukahaya göre duvarýn arsasý enIi olsun veya olmasýn imtina eden ortaða duvarý yapmak üzere cebredilemez. Bazýlarýna göre ise duvarýn arsasý enli olsun veya olmasýn imtina eden ortaða duvarý yapmak üzere cebrolunur; bu kavle fetva verilmiþtir. Çünkü duvarý yapmak üzere cebredilmediði takdirde diðer ortaðýnýn hakkýný zâyi vardýr ki kiriþlerinin uçlarýný duvarýn hepsinin üzerine koyamamasýdýr. Yapmak isteyen ortak diðer ortaðýndan izinsiz duvarý yaparsa bazý fukahaya göre duvarýn arasý enli olduðu takdirde diðer ortaðýndan masrafýn yarýsýný alamaz. Bazý fukahaya göre ise masrafýn yarýsýný ortaðýndan alýr. Sahih olan kavil budur. Çünkü duvarý yapmaya muztardýr. Nitekim duvarýn arsasý enli olmadýðýnda dahi duvarý yapmaya muztardýr. Fakat yukarýda geçmiþti ki fetva imtina eden ortaðýn duvarý yapmaya cebredilmesi üzerinedir. Ortaklardan her birinin duvarý yapmaya cebredildiði yerde iztirar yoktur. Nitekim yukarýda geçtiði üzere ortaklardan her biri diðeriyle birlikte ortak bir mülkü tamire veya yapmaya mecbur olduðu halde birisi diðerinin izni veya hâkimin emri olmaksýzýn tamir veya bina yaparsa müteberri sayýlýr, masrafýný kýsmen ortaðýndan alamaz. Fetva bunun üzerinedir. Eðer duvar üzerinde birisinin kiriþ uçlarý bulunup kiriþ sahibi taksimini ister; diðeri imtina ederse, duvarýn arsasý enli ise imtina eden ortaða taksim etmek üzere cebrolunur. Sahih olan kavil budur ve bununla fetva verilir. Kiriþ sahibi duvarý yapmak isteyip diðeri imtina etse, sahih olan kavle göre imtina eden ortak duvarý yapmak üzere cebrolunur. Eðer kiriþ sahibi duvarý yaparsa, sahih olan kavle göre duvarý yapmaya muztar olduðundan diðer ortaðýna yapmýþ olduðu masraftan hissesine düþen mikdarý enli olduðu halde üzerinde kiriþ uçlarý bulunmayan ortak duvarý yaparsa müteberri sayýlýr.

Ortak bir mülkü tamir eden veya yapan bir ortaðýn müteberri sayýlmadýðý yerde imtina eden ortaðý masraftan hissesine düþen mikdarý veya binanýn kýymetini verinceye kadar ondan istifade etmekten men edilir. Eðer imtina eden ortak "ben o mülkden istifade etmeyeceðim" derse, bazý fukahaya göre hissesine düþen mikdar kendisinden alýnmaz, bazýlarýna göre alýnýr.

"Hamam ilh..." Hamamýn taksim edilememesi tamire muhtaç olup hamam olarak bulunduðu müddetçedir. Eðer hamam yýkýlýp arsa olursa taksim edilebilir.

"Tarlayý taksim edip kendi hissesini söker ilh..." Bir arsa iki kimse arasýnda ortak olup birisi orada bina yapar; diðeri binanýn yýkýlmasýný isterse, arsayý taksim eder, binanýn kendi hissesine düþen kýsmýnýn yýkýlmasýný emreder.

"Sökmesiyle tarlaya arýz olan noksaný öder ilh. ." Yani tarlanýn yarýsýnýn noksanýný diðer ortaðýna öder. Çünkü ortaðýnýn hissesini gasbetmiþtir.

"Eðer taksimi kabil olmazsa diðeri hâkimin izniyle onu yapar, masrafdan yapmak istemeyen ortaðýnýn hissesine düþen mikdarý almak için onu kiraya verir ilh..." Bu, iki kavilden biridir. Diðer kavle göre yapmak isteyen ortaða hâkim izin verir; yapmak istemeyen ortaðý yapýlan masraftan hissesine düþen mikdarý verinceye kadar ondan istifade etmekten men eder. Fetva bu kavil üzerinedir.

"Atý ona teslim ettikten sonra at ölse ilh..." Eðer teslim etmeden önce at ölürse, ortaklarý atý ödettiremezler. Çünkü yalnýz satýþ satýlan bir mal teslim edilmeden ödetmeyi gerektirmez. Satýlan bir mal teslim edilmedikçe yalnýz satýþla gasb gerçekleþmiþ olmaz. Nitekim gasb bahsinde zikredilmiþtir.

Bezzâziye'de zikredilmiþtir ki; emânetçi "ben emânet malý satýp parasýný aldým" deyip "malý, sattýðým kimseye teslim ettim" demezse, mal kendisine ödettirilmez.

"Diðer ortaklar muhayyer olup ilh..." Fetâvây-ý Karil'l-Hidâye ile Minah'dan naklen Hamidiyye'de zikredilmiþtir ki: Ýki kimse arasýnda ortak bir hayvan bulunup birisi diðerinden izinsiz hayvandaki hissesini satýp hayvaný satýn alana teslim ettikten sonra hayvan ölürse, ortaðý muhayyer olup dilerse satan ortaðýna dilerse satýn olana ödettirir. Satan ortak öderse satýþ câiz olup paranýn yarýsý kendisinin olur, satýn alan öderse paranýn yarýsýný satan ortaktan alýr.

"Hamama sarf ettiði meblaðý tamirine izin vermeyen ortaðýndan olamaz ilh..." Bundan anlaþýlmýþtýr ki kiralayan þahýs hamamýn tamirine sarf ettiði meblaðý tamirine izin veren ortaðýndan alýr. Fakat tamir için yapmýþ olduðu masrafýn hepsini mi, yoksa onun hissesine düþen miktarý mý alýr? Bunda iki kavil vardýr. Birinci kavle göre, masrafýn hepsini tamir için izin veren ortaktan alýr; o da diðer ortaðýna masraftan hissesine düþen mikdarý ödetir. Ýkinci kavle göre tamire izin veren ortaktan hissesine düþen mikdarý alýr. Diðer ortaðýn hissesine düþen mikdarý teberru etmiþ olur.

"Diðeri ondan oturduðu müddetin kirasýný ilh..." Her ne kadar hane gelir getirmesi için hazýrlanmýþ olsa bile yine oturmayan ortak hanede oturandan oturduðu müddetin kirasýný taleb edemez. Çünkü oturan ortak "bu hane benim mülkümdür ve oturma hakkým vardýr" diye tevil edebilir. Evet, hane vakýf veya yetim malý olursa müteahhir âlimlerin ihtiyarýna göre, diðer ortaðýnýn kira bedelini vermesi lâzým gelir. Mutemed olan kavil de budur. Ýnþaallah Gasb Bahsinde gelecektir.

"Fakat bu ortak gelecekte muhâye'e isterse ilh..." Muhâye'e istemek vakýf olmayan ortak mülklerdedir. Çünkü vakýflarda taksim ve muhaye'e geçerli deðildir. Nitekim gelecektir.

Muhaye'e: Menfaatlarý taksimden ibarettir. Meselâ: ortak bir hanede bir ay bir ortak, bir ay da diðer ortak oturur. Ortak bir tarlayý bir sene bir ortak, bir sene de diðer ortak eker. Muhâye'e ileride gelecektir. Ýþin hakikatýný Hak Teâlâ Hazretleri bilir.

 

 

Online Baðýþ
Hediyen Dünyanýn En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanýn Hutbesi
16.02.2024 Dünyayý Barýþ Ve Ýtidale Çaðýrýyoruz
09.02.2024 Hayatý Deðerli Kýlan Ölçü: Ýman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnýz Ve Yardýmsýz Býrakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kýlan, Birlik Ve Beraberliðimizdir
12.01.2024 Allah’ýn Rahmet Ve Ýnayetine Sýðýnmanýn Adý: Eûzü-Besmele
Kur'an-ý Kerim Dinle
DÝB Kur'an Portalý
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoðlu
Bünyamin T.oðlu Aþirler
Ýlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
Ýshak Daniþ Hatim
5 Hafýz OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
Ýsmail Biçer Ok Takipli
Ýsmail Biçer Aþr-ý Þerifler
114 Sure 114 Hafýz
S.Hafýzlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalý Tefsiri
Elmalý Meali
Fizilali Kur'an
DÝB Kuran Meali
Kur'an-ý Nasýl Anlayalým
Fýkýh
K.Ýslam Fýkhý
R. Muhtar-Ýbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Þafi Fýkhý
Detaylarýyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabý
40 Hadis ve izahý
Uydurma Hadisler
Üye Adý
Parola

Þifremi unuttum -
Sayfa oluþturulma süresi: 0.36 saniye 14,842,005 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazýlar kaynak göstermek þartý önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dýþýnda Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakýftýr copyright © 2002 - 2024