GİYECEKLERİN UZUNLUĞU VE KISALIĞI
GİYECEKLERİN UZUNLUĞU VE
KISALIĞI
790- عن أسماءَ
بنتِ يزيدَ الأنصارية رضي اللهُ عَنْهَا قالت : كان كُمُّ قمِيصِ رسولِ الله صَلّى
اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم إلى الرُّسُغِ
790: Esma binti Yezid el Ensariyye (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir:
Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in gömleğinin kolu bileğine kadardı.
(Ebu Davud, Libas 3, Tirmizi, Libas 27)
791- وعن ابن عمر
رضي اللهُ عَنْهُما أن النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : مَنْ جَرَّ
ثَوْبَهُ خُيَلاءَ لَمْ يَنْظُرِ الله إليه يَوْمَ القِيَامَةِ. فقال أبو بكر: يا
رسولَ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم أن إزاري يَسْتَرْخِي إلا أن
أَتَعَاهَدَهُ، فقال له رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : إنكَ لَسْتَ
مِمَّنْ يَفْعَلُهُ خُيَلاءَ .
791: İbni Ömer (Allah Onlardan razı olsun)'den rivayet edildiğine göre
Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Allah kibirlenip
büyüklük taslayarak elbisesinin eteğini (veya paçalarını) yerde sürüyen kimsenin
kıyamet gününde yüzüne bakmaz.” Bunun üzerine Ebubekir: Ya Rasûlallah dikkat
etmediğim takdirde benimde eteklerim yerde sürünüyor, dedi. Rasûlullah (sallallahu
aleyhi vesellem) “Şüphesiz sen bunu büyüklük taslamak için yapmıyorsun”,
buyurdular. (Buhari, Libas 2, Müslim, Libas 43)
792- وعن أبي
هريرة رَضِيَ اللَّه أن رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : لا
يَنْظُرُ الله يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِلى مَنْ جَرَّ إِزَارَهُ بَطَراً .
792: Ebu Hüreyre (Allah Ondan razı olsun)'den rivayet edildiğine göre Rasûlullah
(sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Kibrinden dolayı elbisesini
sürüyerek yürüyen kimsenin yüzüne kıyamet günü Allah rahmet bakışıyla bakmaz.” (Buhari,
Libas 1, Müslim, Libas 42)
793- وعنه عن
النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : مَا أَسْفَلَ مِنَ الْكَعْبَيْن مِنَ
الإزارِ ففِي النَّارِ .
793: Ebu Hüreyre (Allah Ondan razı olsun)'den rivayet edildiğine göre Rasûlullah
(sallallahu aleyhi vesellem)şöyle buyurdu: “Elbisenin iki topuktan aşağı uzanan
kısmı(topuklardan aşağısı ayyaklar) ateştedir.” (Buhari, Libas 4)
794- وعن أبي
ذرٍّرَضِيَ اللَّه عن النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : ثلاثةٌ لا
يُكَلِّمُهُمُ الله يَوْمَ القِيامةِ، ولا يَنْظُرُ إِلَيْهم، وَلا يُزَكِّيهِمْ،
وَلهُم عَذَابٌ أَلِيمٌ. قال : فَقَرأها رسولُ الله ثلاث مِرَارٍ. قال أبو ذرٍّ:
خابوا وخَسِرُوا مَنْ هُمْ يَا رَسول الله ؟ قال : المُسْبِلُ، والمنَّان،
وَالمُنَفِّقُ سِلْعَتَهُ بِالحَلفِ الكاذِبِ . وفي روايةِ له: (المُسْبِلُ
إزَارَه)
794: Ebu Zer (Allah Ondan razı olsun)'den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu
aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Üç sınıf insan vardır ki Allah kıyamet gününde
onlarla konuşmaz, onların yüzüne bakmaz ve kendilerini temize çıkarmaz. Onlar
için acıklı bir azap vardır.
Ravi diyor ki: Rasûlullah bu sözü üç defa tekrarladı. Bunun üzerine Ebu Zer
(Allah Ondan razı olsun): Ziyan edenler kimlerdir ya Rasulallah? diye sorunca
Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Elbisesinin eteğini veya
paçalarını yerde sürükleyen kimse, yaptığı iyiliği başa kakan(minnet eden) kimse
ve ticaret malını yalan yere yeminle satmaya çalışan kimsedir.” (Müslim, İman
170)
* Müslim’in diğer bir rivayetinde: “Kaftanını, her türlü elbisesini sürükleyen”
şeklindedir. (Müslim, İman 171)
795- وعن ابن
عمر رضي اللهُ عَنْهُما عن النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : الإسْبَالُ
في الإزارِ، وَالقَمِيصِ، وَالعِمَامَةِ، مَنْ جَرَّ شيئا خُيَلاءَ لَم يَنظُر الله
إِليهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ .
795: İbni Ömer (Allah Onlardan razı olsun)'den rivayet edildiğine göre
Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Giyilen şeylerde
uzatılmaya müsait olanlar çoğunlukla: Don (veya pantolon), gömlek (veya entari
cübbe) ve sarıktır. Kim bunlardan birini büyüklük taslayıp çalım satmak için
uzatırsa Allah kıyamet gününde onun yüzüne bakmaz.” (Ebu Davud, Libas 27, Nesai,
Zinet 104)
796- وعن أبي
جُرَي جَابِرِ بنِ سُلَيم رَضِيَ اللَّه قال : رَأَيتُ رَجلاً يصْدُرُ النَّاسُ
عَنْ رَأْيِهِ لا يَقُولُ شَيئاً إلا صَدَرُوا عنه ؟ قلتُ : من هذا؟ قالوا : رسول
الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم . قلتُ : عَليكَ السَّلامُ يا رسولَ الله -
مَرَّتَيْنِ -قال : لا تَقُل عَليكَ السَّلامُ، عَلَيْكَ السَّلامُ تحِيَّةُ
المَوْتَى - قُل : السَّلامُ عَلَيْكَ قال : قلتُ : أنت رسول الله ؟ قال : أنا رسول
الله الذي إذا أصابكَ ضُرّ فَدَعَوْتَهُ كَشَفَهُ عَنْكَ، وَإذا أصابكَ عَامُ سَنَة
فَدَعَوْتَهُ أنبَتَها لكَ، وإذا كُنتَ بِأَرْضٍ قَفْرٍ أَوْ فَلاةٍ، فَضَلَّت
رَاحِلَتُكَ، فَدَعَوْتَه رَدَهَا عَلَيْكَ قال : قلتُ : اعْهَدْ إليَّ. قال : لا
تَسُبَّ أَحَداً قال : فَمَا سَبَبْتُ بَعْدَهُ حُرّا وَلاَ عَبدا وَلاَ بَعِيرا
وَلا شَاةً. وَلاَ تَحقِرَنَّ مِنَ المَعرُوفِ شَيْئا وإن تكلِّم أخاكَ وأنت
مُنْبَسِطٌ إِليهِ وجهُكَ ؟أن ذلكَ مِنَ المَعرُوفِ وارفَع إزَارَكَ إلى نِصْفِ
السَّاقِ، فَإن أبيتَ فَإلى الكَعبَين، وإيَّاكَ وإسْبَالَ الإزَارِ فَإنها مِن
المَخِيلةِ وإن الله لا يحِبُّ المَخِيلَةَ، وإن امرؤٌ شَتَمَكَ وَعَيَّرَكَ بِمَا
يَعْلَمُ فيكَ فَلا تُعَيِّرَهُ بما تَعلَم فيهِ, فإنما وَبَالُ ذلكَ عَليهِ .
796: Ebu Cürey Cabir ibni Süleym (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Bir
kimse gördüm ki insanlar onun görüşü ile hareket ediyorlar, ne söylerse onu
yerine getiriyorlardı. “Bu adam kimdir?” diye sordum. Peygamberdir, dediler. Ben
de iki defa “Aleyke’s Selam Ya Rasulallah” dedim. Rasûlullah (sallallahu aleyhi
vesellem): “Aleyke’s Selam deme, Aleyke’s Selam ölülere verilen selam şeklidir,
es-Selamü aleyke = Selam sana olsun, de.” buyurdu. Ben de: Sen Allah’ın Rasulü
müsün? diye sordum.
- Evet ben Allah’ın Rasulüyüm ki o Allah, başına bir bela gelip kendisine dua
ettiğinde senden bela ve musibeti giderir. Sana kıtlık isabet ederse dua
ettiğinde senin için mahsuller bitirir. Çölde ve boş arazilerde deveni kaybetsen
kendine dua edince deveni sana geri getirir, buyurdu. Bunun üzerine ben: Bana
tavsiyede bulunsanız, dedim.
- Hiç kimseye sövme, buyurdu. Ben de ondan sonra ne hür ne de köle hiç kimseye,
ne deve ne koyun hiçbir hayvana sövmedim. Sonra tavsiyesine şöyle devam etti:
“Hiçbir iyiliği küçümseme, müslüman kardeşinle güler yüzle konuş, çünkü bu da
bir iyiliktir (Allah’ın istediği şeylerdendir), elbisenin eteklerini ve
paçalarını baldırlarına doğru kaldır. Eğer bundan hoşlanmazsan topuklarına kadar
indir. Sakın etek ve paçalarını yerde sürüme, çünkü bu hal kibirden ve kendini
beğenmişlikten ileri gelir. Allah da kibirlenip kendini beğenenleri sevmez. Eğer
bir kimse sana söver ve sen de bulunduğunu bildiği bir şey sebebiyle seni
ayıplarsa sen o kişi hakkında bildiğin şey sebebiyle onu ayıplama, onun bu
davranışının günahı kendine aittir.” (Ebu Davud, Libas 24, Tirmizi, İsti’zan 27)
797- وعن أبي هريرة رَضِيَ اللَّه قال : بينما رجُل يُصَلِّي مُسْبِلٌ إزَارَهُ،
قال لَه رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : اذهَب فَتَوضَّأْ. فَذَهَبَ
فَتَوَضَّأ ثمّ جاءَ، فقال : اذْهَبْ فَتَوَضَّأ. فقال له رجُلٌ : يا رسول الله،
مالكَ امرتَهُ أن يَتَوَضَّأ ثم سَكَتَّ عنه ؟ قال : إنه كان يُصَلِّي وهو مُسِبلٌ
إزَارَهُ، وإن الله لا يَقْبَلُ صَلاةَ رَجُلٍ مُسبِلٍ .
797: Ebu Hüreyre (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Bir adam elbisesinin
etekleri(elbisesinin ucu) yerde sürüklendiği halde namaz kılıyordu. Rasûlullah
(sallallahu aleyhi vesellem) ona “Git abdest al” dedi. O da gidip abdest alıp
geldi. peygamber ona tekrar: “git abdest al” buyurdu. Bunun üzerine orada
bulunanlardan bir kişi: Ya Rasulallah niçin o kimseye abdest almasını emrettiniz
de sonra sustunuz? diye sordu. Rasûlullah ta: “O elbisesini yerde sürüyerek
namaz kılıyordu. Şüphesiz ki Allah elbisesinin eteğini ve paçasını yerde
sürüyerek namaz kılan kimsenin namazını kabul etmez”, buyurdular. (Ebu Davud,
Libas 25)
798- وعن قَيسِ
بن بشرٍ التّغْلِبيِّ قال : أَخْبَرني أبي – وكان جَلِيساً لأبي الدَّرْدَاء – قال
: كان بِدمِشقَ رَجُلٌ من أَصحَابِ النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يقال : له
سهل بن الحَنْظَلِيَّة، وكان رجُلاً مُتَوَحِّداً قَلَّمَا يُجَالسُ النَّاسَ، إنما
هُو صَلاةٌ، فَإذا فَرَغَ فَإنما هو تَسبيحٌ وتكبيرٌ حتى يَأْتي أَهْلَهُ، فَمَرَّ
بِنَا ونحنُ عِند أبي الدَّردَاءِ، فقال له أبو الدَّردَاءِ : كَلِمةً تَنْفَعُنَا
ولا تَّضُرُّكَ. قال : بَعَثَ رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم سَريَّةً
فَقَدِمَتْ، فَجَاءَ رَجُلٌ مِنهُم فَجَلَسَ في المَجْلِسِ الذي يَجلِسُ فِيهِ رسول
الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، فقال لِرَجُلٍ إلى جَنْبِه : لَوْ رَأَيتَنَا
حِينَ التَقَيْنَا نَحنُ وَالعَدُو، فَحَمَلَ فُلان وَطَعَنَ، فَقال : خُذْهَا
مِنِّي، وَإنا الغُلامُ الغِفَارِيُّ، كَيْفَ تَرى في قوْلِهِ هذَا ؟ قال : مَا
أرَاهُ إلا قَدْ بَطَلَ أجرهُ. فَسَمعَ بِذلك آخَرُ فَقال : مَا أَرَى بِذلكَ
بَأْسا, فَتَنَازَعَا حَتى سَمعَ رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم فقال :
سُبْحَان الله! لا بَأْسَ أن يُؤْجَرَ ويُحْمَد.َ فَرَأيْتُ أَبَا الدَّرْدَاءِ
سُرَّ بِذلكَ، وَجَعَلَ يَرْفَعُ رَأْسَه إِليْهِ وَيَقُولُ : أنت سَمِعْتَ ذلكَ
مِنْ رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ؟ فيقول : نَعَمْ، فما زَالَ يعِيدُ
عَلَيْهِ حَتَّى إني لأقولُ لَيَبرُكَنَّ عَلى ركبَتَيْهِ. قال : فَمَرَّ بِنَا
يَوْماَ آخَرَ، فقال له أبُو الدَّرْدَاءِ : كَلِمَةً تَنْفَعُنَا وَلا تَضُرُّكَ،
قال : قال لنا رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : المُنْفِقُ عَلى الخَيْلِ
كالبَاسِطِ يَده بالصَّدَقة لا يَقْبِضُها. ثم مَرَّ بِنَا يَوماَ آخَرَ، فقال له
أبُو الدَّرْدَاءِ : كَلِمَةً تَنْفَعُنَا وَلاَ تَضُرُّكَ، قال : قال رسول الله
صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : نِعْمَ الرَّجُلُ خَرَيْمٌ الأسَدِيُّ! لَولا
طُولُ جُمَّتِهِ وَإِسْبَالُ إزَارِهِ !. فَبَلَغَ خُرَيما, فَعَجَّلَ، فَأخذ
شَفرَةً فَقَطَعَ بها جُمَتَهُ إِلى أُذَنيْهِ، وَرَفَعَ إزَارَهُ إلى إنصَافِ
سَاقَيْهِ. ثُمَّ مَرَّ بِنَا يَوْماً آخَرَ فَقال لَهُ أَبُو الدَّرْدَاءِ :
كَلِمَةً تَنْفَعُنَا وَلاَ تَضُرُّكَ، قال : سَمِعْتُ رَسُولَ الله صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم يَقُولُ: إنكُمْ قَادِمُونَ عَلَى إِخْوَانكُمْ، فَأَصْلِحُوا
رِحَالَكُمْ، وَأَصْلِحُوا لِبَاسَكُمْ حتَّى تكُونُوا كأنكُمْ شَامَةٌ فِي
النَّاسِ , فَإن الله لاَ يُحِبُّ الفُحْشَ وَلاَ التَّفَحُّشَ .
798: Kays ibni Bişr et-Tağlibi (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Bana
Ebu’d Derda’nın yakın dostu olan babam şöyle şöyle anlattı:
“Dımışkta Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’in ashabından ibn-ül Hanzaliyye
denilen bir kimse vardı. Bu adam yalnız başına yaşar ve insanlar arasına pek
çıkmazdı. Hep namaz kılar, namazdan ayrılıp çoluk çocuğunun yanına giderken de
tekbir ve tesbihlerle meşgul olurdu. Biz Ebu’d Derda’nın yanında otururken bu
adam yanımıza uğradı. Ebu’d Derda ona:
- Bize fayda sağlayacak sana zararı dokunmayacak bir söz söyle, dedi. İbn-ül
Hanzaliyye şunları söyledi:
- Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) bir seriyye göndermiş, bu seriyye
vazifesini yaparak geri dönmüştü. Onlardan bir asker gelip Rasûlullah
(sallallahu aleyhi vesellem)’in oturduğu yere oturdu ve yanındaki adama şöyle
dedi:
- Düşmanla karşılaştığımız zaman bizi bir görseydiniz. Falan kimse düşmana
saldırıp mızrağını sapladı ve “Al sana ben Gıfarlı bir delikanlıyım” dedi.
Delikanlının bu sözünü nasıl buluyorsun, diye sordu. Öbür adam: “Bana kalırsa o
kimsenin bütün sevabı yok oldu” cevabını verdi. Bu sözü işiten bir başkası: “Bu
sözde bir sakınca görmüyorum” dedi. Bunun üzerine ikisi münakaşa ettiler.
Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) bunu duydu ve: “Sübhanallah bu kişinin
sevap kazanmasında ve övülmesinde bir sakınca yoktur” buyurdu.
Ben Ebu’d Derda’nın buna sevindiğini ve başını kaldırıp adama: - Sen bunu
Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’den bizzat kendin işittin mi? diye
sorduğunu gördüm.
Adam: Evet bizzat işittim, dedi. Ebu’d Derda adama aynı soruyu tekrar edip
duruyordu. Hatta ben kendi kendime: Adam dizleri üzerine çöküp kalacak diyordum.
Babam sözlerine şöyle devam etti. İbn-ül Hanzaliyye başka bir gün yine yanımıza
uğramıştı. Ebu’d Derda bu defa ona:
- Bize fayda sağlayacak, sana zararı dokunmayacak bir söz söyle, dedi. O da şunu
söyledi: Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) bize şöyle buyurdu:
“Cihad için hazır tuttuğu atı yedirip içiren ve ona güzelce bakan kimse durmadan
sadaka veren ve elini hiç kapatmayan kimse gibidir.”
Bu zat başka bir gün bize yine uğramıştı. Ebu’d Derda yine ona:
- Bize fayda sağlayacak, sana zararı dokunmayacak bir söz söyle, dedi. Bunun
üzerine İbn-ül Hanzaliyye şunları söyledi:
Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Hüreym el Üseydi ne iyi
adamdır. Keşke zülüfleri (favorileri) ile elbisesinin eteklerini uzatmasaydı.”
Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in bu sözü Hüreym’e ulaşınca hemen eline
bir ustura alıp zülüflerini kulak memesi hizasına kadar kesti, elbisesinin
eteğini de baldırlarını örtecek kadar kısalttı.
İbn-ül Hanzaliyye bir gün yine bize uğramıştı. Ebu’d Derda’da kendisine: - Bize
fayda sağlayacak, sana da zararı olmayacak biraz bir şeyler söyleyin, dedi. O da
şu cevabı verdi: Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’i şöyle buyururken
işittim:
“Sizler müslüman olmayan kardeşlerinizin yanına gidiyorsunuz. Binit
hayvanlarınızı düzene koyun, elbiselerinize de çeki düzen veriniz ki insanlar
arasında yüzdeki güzellik timsali ben gibi parmakla gösterilen kimseler olunuz
ki farkedilesiniz. Çünkü Allah çirkin görüntüyü ve kötü sözü sevmez.” (Ebu Davud,
Libas 25)
799- وعن أبي
سعيد الخدْرِيِّ رَضِيَ اللَّه قال : قال رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
: إزْرَةُ المُسْلِمِ إلى نِصْفِ السَّاقِ، وَلاَ حَرَجَ –أَوْ لا جُنَاحَ – فيما
بَيْنَهُ وَبَيْنَ الكَعْبَيْنِ، فَما كان أَسْفَلَ مِنَ الكَعْبَينِ فَهُوَ في
النَّارِ، ومَنْ جَرَّ إزارَهُ بَطَراً لَمْ يَنْظُرِ الله إلَيْهِ .
799: Ebu Said el Hudri (Allah Ondan razı olsun)'den rivayet edildiğine göre
Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Bir müslümanın en güzel
giyinmesi elbisesini inciğinin yarısına kadar uzatmasıdır. Topuklarına kadar
uzatmasında bir günah yoktur. Topukları aştığı zaman cehennemliktir. Allah
kibrinden dolayı elbisesini yerlerde sürüyen kimsenin yüzüne rahmetle bakmaz.”
(Ebu Davud, Libas 26)
800- وعن ابنِ
عمر رضي اللهُ عَنْهُما قال : مَرَرْتُ عَلَى رَسُولِ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم وفِي إزَاري اسْتِرْخَاءٌ، فَقال : يَا عَبْدَ الله، ارْفَعْ إزَارَكَ.
فَرَفَعْتُهُ ثُمَّ قال : زِدْ ، فَزِدْتُ، فَمَا زِلْتُ أَتَحَرَّاهَا بَعْد.
فَقال بَعْضُ القَوْمِ: إِلى أَيْنَ ؟ فَقال : إِلى إنصَافِ السَّاقَيْنِ .
800: İbni Ömer (Allah Onlardan razı olsun) şöyle demiştir: Elbisemin etekleri
topuklarımdan aşağı sarkmış bir vaziyette Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in
huzuruna varmıştım. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): “Abdullah elbisenin
eteklerini yukarı kaldır” buyurdular. Ben de hemen kaldırdım. Sonra: “Biraz daha
kaldır” buyurdu.” Ben biraz daha kaldırdım. Ondan sonra elbisemin uzunluğuna
dikkat etmeye başladım. Topluluktan biri nereye kadar kaldırmıştın diye sordu.
İbni Ömer: “İnciklerimin yarısına kadar kaldırmıştım” diye cevap verdi. (Müslim,
Libas 47)
801- وعنه قال :
قال رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : مَنْ جَرّىَ ثَوْبَهُ خيلاءَ لَمْ
يَنْظُرِ الله إِلَيْهِ يَوْمَ القِيَامَةِ فَقالت : أُمُّ سَلَمَةَ : فَكَيْفَ
تَصْنَعُ النِّسَاءُ بِذُيُولِهِنَّ، قال : يُرْخِينَ شِبْراً . قالتْ : إذا
تَنكَشِفُ أَقْدَامُهُنَّ. قال : فَيُرْخِينَهُ ذِرَاعاً لاَ يَزِدْنَ .
801: Yine İbni Ömer (Allah Onlardan razı olsun)'den rivayet edildiğine göre
Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Bir kimse kibirlenip
kendini beğenerek elbisesini yerlerde sürürse Allah kıyamet gününde onun yüzüne
bakmaz.” Bunun üzerine Ümmü Seleme (Allah Ondan razı olsun):
-
Ya Rasulallah kadınlar
eteklerini nasıl yapacaklar? diye sordu. Rasûlullah da: “Onlar bir karış daha
uzatırlar” buyurdu. Ümmü Seleme (Allah Ondan razı olsun) “O durumda ayakları
açılır” dedi. bunun üzerine Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem): “Öyleyse bir
arşın uzatırlar, daha fazla uzatmazlar” buyurdular. (Ebu Davud, Libas 36,
Tirmizi, Libas 9)
|