HAYIRLI İNSANLARI ZİYARET ETMEK
HAYIRLI İNSANLARI ZİYARET
ETMEK
قال الله تعالى :
{ وَاِذْ قال مُوسَى لِفَتَاهُ لاَ اَبْرَحُ حَتَّى اَبْلُغَ مَجْمَعَ
الْبَحْرَيْنِ اَوْ اَمْضِىَ حُقُبًا
[اِلَى
قَوْلِهِ تَعَالَى: {قال لَهُ مُوسَى هَلْ اَتَّبِعُكَ عَلَى أن تُعَلِّمَنِ مِمَّا
عُلِّمْتَ رُشْدًا.
[
“Bir vakit Musa genç
arkadaşına demişti ki “Durup dinlenmiyeceğim ta ki iki denizin birleştiği yere
kadar yola devam edeceğim yahut da yıllarca bu uğurda uğraşacağım.”İki denizin
kavuştuğu yere vardıkları zaman balıklarını unutmuşlardı. Balık denize atlamış
dalıp bir yol tutmuş gitmişti. Orayı geçtiklerinde, Musa genç arkadaşına “Kuşluk
yemeğimizi getir” dedi. Gerçekten de şu yolculuk yordu bizi. Arkadaşı gördün mü?
dedi. Kayanın yanında oturduğumuz zaman balığı unutmuştum, onu bana unutturan ve
sana söylememe engel olan da ancak şeytandır. tuhaf şey nasıl da yol bulup suya
ulaştı. Musa: “Buydu aradığımız işte ya!” dedi ve izleri üzerinde hemen geri
döndüler ve orada kullarımızdan bir kul buldular ki biz katımızdan ona rahmet
verip özel bilgiyle donatmıştık onu. Musa o’na sana öğretilen hakiki ilimden
bana öğretmek üzere senin peşinden gelebilir miyim, dedi.” (18 Kehf 60-66)
قال الله تعالى :
{ وَاصْبِرْ نَفْسَكَ مَعَ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ بِالْغَدَاةِ
وَالْعَشِىِّ يُرِيدُونَ وَجْهَهُ.
[
“Ve Rabbinin hoşnutluğunu
umarak sabah akşam O’na yalvarıp yakaranlarla birlikte sen de sabret...” (18
Kehf 28)
361- عَنْ
أنسرَضِيَ اللَّه قال : قال أَبُو بَكْرٍ رَضِيَ اللَّه بَعْدَ وَفَاةِ رَسُولِ
اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم لِعُمَرَ : انطلق بِنَا إِلَى أُمِّ
أَيْمَنَ نَزُورُهَا كَمَا كان رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
يَزُورُهَا, فَلَمَّا أنتهَيْنَا إِلَيْهَا بَكَتْ, فَقالاَ لَهَا : مَا يُبْكِيكِ
؟اَمَا تَعْلَمِينَ أن مَا عِنْدَ اللَّهِ خَيْرٌ لِرَسُولِهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم . فَقالت : إنى لاَ اَبْكِى أني لا أََعْلَمُ أن مَا عِنْدَ اللَّهِ
خَيْرٌ لِرَسُولِهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم وَلَكِنْ أَبْكِي أن الْوَحْيَ
قَدِ انقَطَعَ مِنَ السَّمَاءِ, فَهَيَّجَتْهُمَا عَلَى الْبُكَاءِ, فَجَعَلاَ
يَبْكِيَان مَعَهَا.
361: Enes (Allah Ondan razı
olsun) şöyle demiştir: Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in vefatından
sonra Ebu Bekir, Ömer (Allah Ondan razı olsun)’ya : Ümmü Eymen (Allah Ondan razı
olsun)’ya gidelim, Rasulullah’ın ziyaret ettiği gibi bizde onu ziyaret edelim,
dedi. İkisi beraber oraya geldiklerinde Ümmü Eymen ağladı. Onlar da:
-Niçin ağlıyorsun, Allah
katındaki nimetin Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) için çok daha hayırlı
olduğunu bilmiyor musun? dediler. Ümmü Eymen’de:
-Ben Rasulullah vefat etti
diye ağlamıyorum. Allah katındaki nimetlerin Peygamber (sallallahu aleyhi
vesellem) hakkında daha hayırlı olduğunu biliyorum. Fakat ben vahyin kesilmiş
olmasından dolayı ağlıyorum, deyince Ebu Bekir ve Ömer (Allah Ondan razı
olsun)’de duygulandılar ve hep birlikte ağlamaya başladılar. (Müslim, Fezailüs
Sahabe 3)
362- عَنْ أبي
هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّه عَنِ النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم أن
رَجُلاً زَارَ أخا لَهُ فِي قَرْيَةٍ أخرى, فَأَرْصَدَ اللَّهُ لَهُ عَلَى
مَدْرَجَتِهِ مَلَكًا, فَلَمَّا أَتَى عَلَيْهِ قال : أَيْنَ تُرِيدُ؟ قال :
أُرِيدُ أخا لِي فِي هَذِهِ الْقَرْيَةِ قال : هَلْ لَكَ عَلَيْهِ مِنْ نِعْمَةٍ
تَرُبُّهَا عَلَيْهِ؟ قال : لاَ غَيْرَ إني أحببْتُهُ فِي اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ.
قال : فَإني رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكَ بِأن اللَّهَ قَدْ أحبكَ كَمَا أحببْتَهُ
فِيهِ.
362: Ebu Hüreyre (Allah Ondan
razı olsun)'dan Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurduğu
nakledilmiştir: Adamın biri başka bir beldedeki bir din kardeşini ziyarete
giderken Allah bu kimseyi gözetlemek için bir meleği görevlendirmişti. O kimse
meleğin yanına varınca melek nereye gidiyorsun, diye sorar. Adam da: Şu köyde
bir din kardeşim var, onu ziyarete gidiyorum, cevabını verir. Melek: O kimseden
bir menfaatin var da onu devam ettirmeye mi gidiyorsun? der. Adam da: Yok hayır,
ben onu sadece Allah rızası için severim, onun için de ziyarete gidiyorum,
deyince Melek:
-Sen onu nasıl seviyorsan
Allah ta seni öylece seviyor. Ben bu müjdeyi vermek için Allah’ın sana
gönderdiği elçisiyim, dedi. (Müslim, Birr 64)
363- عَنْهُ قال
: قال رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : مَنْ عَادَ مَرِيضًا, اَوْ زَارَ
أخا لَهُ فِى اللهِ نَادَاهُ مُنَادٍ : بِأن طِبْتَ, وَطَابَ مَمْشَاكَ،
وَتَبَوَّأْتَ مِنَ الْجَنَّةِ مَنْزِلاً.
363: Yine Ebu Hüreyre (Allah
Ondan razı olsun)'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi
vesellem) şöyle buyurdu: “Bir kimse bir hastayı veya Allah rızası için din
kardeşini ziyaret edip halini hatırını sorarsa ona bir melek şöyle seslenir. Ne
mutlu sana ne güzel yolculuk cennette kendine bir yer hazırladın.” (Tirmizi ,
Birr 64)
364- عَنْ أبي
مُوسَى رَضِيَ اللَّه عَنِ النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : إنما
مَثَلُ الْجَلِيسِ الصَّالِحِ وَجَلِيسِ السَّوْءِ, كَحَامِلِ الْمِسْكِ, وَنَافِخِ
الْكِيرِ, فَحَامِلُ الْمِسْكِ, إِمَّا أن يُحْذِيَكَ, وَإِمَّا أن تَبْتَاعَ
مِنْهُ, وَإِمَّا أن تَجِدَ مِنْهُ رِيحًا طَيِّبَةً, وَنَافِخُ الْكِيرِ, إِمَّا
أن يُحْرِقَ ثِيَابَكَ, وَإِمَّا أن تَجِدَ رِيحًا خَبِيثَةً .
364: Ebu Musa el Eş’arî
(Allah Ondan razı olsun)'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Beraber olduğun iyi arkadaşla kötü arkadaşın
benzeri güzel koku satanla körük çeken demirci gibidir. Güzel koku satan sana
güzel kokusundan verir veya sen ondan satın alırsın veya onunla beraber olduğun
sürece güzel kokudan istifade etmiş olursun. Körük çeken demirci ise ya elbiseni
yakar ya da kötü koku ve dumandan rahatsız olursun. (Buhari, Rekaik 31, Müslim;
Birr 146)
365- عَنْ أبي
هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّه عَنِ النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قالت
:تنْكَحُ الْمَرْأَةُ لاَِرْبَعٍ : لِمَالِهَا, وَلِحَسَبِهَا, وَجَمَالِهَا,
وَلِدِينِهَا, فَاظْفَرْ بِذَاتِ الدِّينِ تَرِبَتْ يَدَاكَ
365: Ebu Hüreyre (Allah Ondan
razı olsun)'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)
şöyle buyurdu: “Kadın dört sebepten dolayı nikahlanır. Malı, soyu, güzelliği ve
dindarlığı için. (Ey mümin sen bunlardan) dindâr olaný ele geçirmeye
çalış(diğerlerinden geç, şayet dediğimi gibi yapmazsan) yoksulluğa düşersin.”(Buhari,Nikah
15,Müslim,Rada 53)
366- عَنِ ابْنِ
عَبَّاسٍ رضي اللهُ عَنْهُمَا قال : قال النَّبِىُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
لِجِبْرِيلَ : مَا يَمْنَعُكَ أن تَزُورَنَا اَكْثَرَ مِمَّا تَزُورُنَا؟
فَنَزَلَتْ : (وَمَا نَتَنَزَّلُ إلا بِأمر رَبِّكَ لَهُ مَا بَيْنَ اَيْدِينَا
وَمَا خَلْفَنَا وَمَا بَيْنَ ذلِكَ).
366: Abdullah ibni Abbas
(Allah Onlardan
razı olsun)'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)
Cebrail’e: Bizi daha sık ziyaret etmeni engelleyen nedir, diye sordu. Bunun
üzerine Cibril: “Biz (elçiler) ancak Rabbinin emri ile ineriz. Önümüzdeki,
arkamızdaki ve bunların arasındaki her şey O’nundur. Rabbin unutkan değildir.
(Buhari, tefsiru sure-i Meryem 2)
367- عَنْ اَبِى
سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ رَضِيَ اللَّه عَنِ النَّبِىِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
قال : لاَ تُصَاحب إلا مُؤْمِنًا, وَلاَ يَأْكُلْ طَعَامَكَ إلا تَقِىٌّ.
367: Ebu Said el Hudri (Allah
Ondan razı olsun)’den Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’in şöyle buyurduğu
nakledilmiştir: “Mü’minden başkasıyla düşüp kalkma, yemeğini de Allah korkusunu
taşıyan kimseler yesin.” (Ebu Davud, Edeb 16, tirmizi, Zühd 56)
368- عَنْ اَبِى
هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّه أن النَّبِىَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال :
اَلرَّجُلُ عَلَى دِينِ خَلِيلِهِ، فَلْيَنْظُرْ اَحَدُكُمْ مَنْ يُخَالِلُ.
368: Ebu Hüreyre (Allah Ondan
razı olsun)'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)
şöyle buyurdu: “Kişi dostunun dini yani hayat tarzı ve yaşantısı üzeredir. O
halde kişi dost edineceği kimseye dikkat etsin.” (Ebu Davud, Edeb 16, tirmizi,
Zühd 45)
369- عَنْ اَبِى
مُوسَى ألاشْعَرِىِّ رَضِيَ اللَّه أن النَّبِىَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
قال : اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أحب.
وَفِى رِوَايَةٍ قال : قِيلَ لِلنَّبِىِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم :
اَلرَّجُلُ يُحِبُّ الْقَوْمَ وَلَمَّا يَلْحَقْ بِهِمْ؟ قال : اَلْمَرْءُ مَعَ
مَنْ أحب.
369: Ebu Musa el Eş’arî
(Allah Ondan razı olsun)'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Kişi sevdiğiyle beraberdir.” (Buhari, Edeb 96,
Müslim, Birr 165)
Bir başka rivayette
Rasulullah’a bir kişi bir toplumu sever fakat her yönüyle onların seviyesine
erişemezse böyle biri hakkında ne buyuruyorsunuz diye soruldu da Peygamber (sallallahu
aleyhi vesellem) : “Kişi sevdiğiyle beraberdir”, cevabını verdi.
370- عَنْ أنس
رَضِيَ اللَّه أن اَعْرَابيا قال لِرَسُولِ اللهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم :
مَتَى السَّاعَةُ؟ قال رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : مَا أَعْدَدْتَ
لَهَا ؟ قال : حبَّ اللَّهِ وَرَسُولِهِ. قال : أنت مَعَ مَنْ أحببْتَ
وَفِى رِوَايَةٍ لَهُمَا: مَا أَعْدَدْتُ لَهَا مِنْ كَثِيرِ صَوْمٍ , وَلاَ
صَلاَةٍ , وَلاَ صَدَقَةٍ , وَلَكِنِّي أحب اللَّهَ وَرَسُولَهُ
370: Enes (Allah Ondan razı
olsun)’dan rivayet edildiğine göre bir bedevi Rasulullah (sallallahu aleyhi
vesellem)’e: Kıyamet ne zaman kopacak? diye sordu. Peygamber (sallallahu aleyhi
vesellem):
-Kıyamet için ne hazırladın?
Buyurdu. Bedevi de:
-Allah ve Rasulünün
sevgisini, dedi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) :
-O halde sen sevdiğinle
berabersin, buyurdu. (Buhari, Edeb 96, Müslim, Birr 163)
* Diğer bir rivayette
Bedevînin cevabı: “Ahiret için çok oruç, namaz ve sadaka hazırlayabilmiş
değilim, ancak ben Allah’ı ve Peygamberi çok severim”, şeklindedir. (Buhari,
Edeb 95, Müslim, Birr 164)
371- عَنِ ابْنُ
مَسْعُودٍ رَضِيَ اللَّه قال : جَاءَ رَجُلٌ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم فَقال : يَا رَسُولَ اللَّهِ كَيْفَ تَقُولُ فِي رَجُلٍ أحب
قَوْمًا, وَلَمْ يَلْحَقْ بِهِمْ؟ فَقال رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم : الْمَرْءُ مَعَ مَنْ أحب
371: Abdullah ibni Mes’ud
(Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’e
bir adam geldi ve: Ey Allah’ın Rasulü bir topluluğu seven fakat onların işlediği
amellerle onlara ulaşamayan kişi hakkında ne dersin? dedi. Peygamber (sallallahu
aleyhi vesellem)’de: “Kişi sevdiğiyle beraberdir”, cevabını verdi.
372- عَنْ اَبِى
هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّه عَنِ النَّبِىِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال :
اَلنَّاسُ مَعَادِنُ كَمَعَادِنِ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ، خِيَارُهُمْ فِى
الْجَاهِلِيَّةِ خِيَارُهُمْ فِى الإسلام إذا فَقهُوا, وَالأرْوَاحُ جُنُودٌ
مُجَنَّدَةٌ، فَمَا تَعَارَفَ مِنْهَا ائْتَلَفَ، وَمَا تَنَاكَرَ مِنْهَا
اخْتَلَفَ.
372: Ebu Hüreyre (Allah Ondan
razı olsun)'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)
şöyle buyurdu: “İnsanlar altın ve gümüş madenleri gibidir. İslam öncesi
cahiliyyet dönemde hayırlı olanlar islam döneminde de islamı kavradıkları
takdirde hayırlıdırlar. Ruhlar askeri birlikler gibi çeşitlidir. Ruhlar aleminde
birbiriyle tanışanlar anlaşıp kaynaşırlar, tanışmayanlar da anlaşıp kaynaşamaz
ve ayrı ayrı olurlar.” (Müslim, Birr 159)
373- عَنْ
أُسَيْرِ بْنِ عَمْروٍ قال : كان عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ رَضِيَ اللَّه إذا أَتَى
عَلَيْهِ أَمْدَادُ أَهْلِ الْيَمَنِ سَأَلَهُمْ : أَفِيكُمْ أُوَيْسُ بْنُ عَامر؟
حَتَّى أَتَى عَلَى أُوَيْسٍ رَضِيَ اللَّه , فَقال له: أنت أُوَيْسُ بْنُ عَامر؟
قال : نَعَمْ, قال : مِنْ مُرَادٍ ثُمَّ مِنْ قَرَنٍ؟ قال : نَعَمْ, قال : فَكان
بِكَ بَرَصٌ, فَبَرَأْتَ مِنْهُ إلا مَوْضِعَ دِرْهَمٍ؟ قال : نَعَمْ قال : لَكَ
وَالِدَةٌ؟ قال : نَعَمْ , قال: سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم يَقُولُ : يَأْتِي عَلَيْكُمْ أُوَيْسُ بْنُ عَامر مَعَ أَمْدَادِ أَهْلِ
الْيَمَنِ مِنْ مُرَاد, ٍ ثُمَّ مِنْ قَرَنٍ كان بِهِ بَرَصٌ, فَبَرَأَ مِنْهُ إلا
مَوْضِعَ دِرْهَمٍ, لَهُ وَالِدَةٌ هُوَ بِهَا بَرٌّ لَوْ أَقْسَمَ عَلَى اللَّهِ
لاََبَرَّه, فَإن اسْتَطَعْتَ أن يَسْتَغْفِرَ لَكَ فَافْعَلْ. فَاسْتَغْفِرْ لِي
فَاسْتَغْفَرَ لَهُ, فَقال لَهُ عُمَرُ : أَيْنَ تُرِيدُ؟ قال : الْكُوفَة,َ قال :
ألا أَكْتُبُ لَكَ إِلَى عَامِلِهَا؟ قال : أكون فِي غَبْرَاءِ النَّاسِ أحب
إِلَيَّ, قال : فَلَمَّا كان مِنَ الْعَامِ الْمُقْبِلِ حَجَّ رَجُلٌ مِنْ
أَشْرَافِهِمْ, فَوَافَى عُمَرَ, فَسَأَلَهُ عَنْ أُوَيْسٍ, فقالت : ترَكْتُهُ
رَثَّ الْبَيْتِ, قَلِيلَ الْمَتَاعِ, قال : سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم يَقُولُ : يَأْتِي عَلَيْكُمْ أُوَيْسُ بْنُ عَامر مَعَ
أَمْدَادِ أَهْلِ الْيَمَنِ مِنْ مُرَادٍ, ثُمَّ مِنْ قَرَنٍ , كان بِهِ بَرَصٌ
فَبَرَأَ مِنْهُ إلا مَوْضِعَ دِرْهَمٍ, لَهُ وَالِدَةٌ هُوَ بِهَا بَرٌّ, لَوْ
أَقْسَمَ عَلَى اللَّهِ لاََبَرَّهُ, فَإن اسْتَطَعْتَ أن يَسْتَغْفِرَ لَكَ,
فَافْعَلْ فَأَتَى أُوَيْسًا, فَقال : اسْتَغْفِرْ لِي قال : أنت أَحْدَثُ عَهْدًا
بِسَفَرٍ صَالِحٍ, فَاسْتَغْفِرْ لِي. قال: لَقِيتَ عُمَرَ؟ قال : نَعَمْ,
فَاسْتَغْفَرَ لَهُ, فَفَطِنَ لَهُ النَّاسُ , فانطلق عَلَى وَجْهِهِ.
وفي رواية
لمسلم أيضا عَنْ أُسَيْرِ بْنِ جَابِر ٍ
رَضِيَ
اللَّه أَنَّ أَهْلَ الْكُوفَةِ وَفَدُوا إِلَى عُمَرَ رَضِيَ اللَّه وَفِيهِمْ
رَجُلٌ مِمَّنْ كَانَ يَسْخَرُ بِأُوَيْسٍ, فَقَالَ عُمَرُ : هَلْ هَا هُنَا أَحَدٌ
مِنَ الْقَرَنِيِّينَ؟ فَجَاءَ ذَلِكَ الرَّجُلُ, فَقَالَ عُمَرُ : إِنَّ رَسُولَ
اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قَدْ قَالَ: « إِنَّ رَجُلاً يَأْتِيكُمْ
مِنَ الْيَمَنِ يُقَالُ لَهُ أُوَيْسٌ لاَ يَدَعُ بِالْيَمَنِ غَيْرَ أُمٍّ لَهُ
قَدْ كَانَ بِهِ بَيَاضٌ فَدَعَا اللَّهَ, فَأَذْهَبَهُ عَنْهُ إِلاَّ مَوْضِعَ
الدِّينَارِ أَوِ الدِّرْهَمِ, فَمَنْ لَقِيَهُ مِنْكُمْ, فَلْيَسْتَغْفِرْ لَكُمْ
».
وفي رواية له عن
عُمَرَ رَضِيَ اللَّه قَالَ: إِنِّى سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّه ِصَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم يَقُولُ « إِنَّ خَيْرَ التَّابِعِينَ رَجُلٌ يُقَالُ لَهُ :
أُوَيْسٌ وَلَهُ وَالِدَةٌ, وَكَانَ بِهِ بَيَاضٌ, فَمُرُوهُ, فَلْيَسْتَغْفِرْ
لَكُمْ ».
373: İbni Cabir diye bilinen
Üseyr ibni Amr şöyle demiştir: Yemenden yardımcı askerler cihad için geldikçe
Hz. Ömer:
Üveys ibni Amir aranızda var
mı? diye sorardı. Nihayet Üveyse gelince onun yanına gitti ve:
-Üveys ibni Amir sen misin?
diye sordu. O da evet dedi.
-Murad kabilesi karen
kolundan mısın?
-Evet.
-Sende alaca hastalığı vardı,
şimdi iyileştin, ondan bir dirhem büyüklüğünde yer kaldı öylemi?
-Evet öyledir.
-Annen var mı?
-Evet.
-Ben Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem)’den bizzat işittim: “Yemen’den destek birlikleri içinde Murad
kabilesinin Karen kolundan Üveys ibni Âmir isimli biri gelecektir. Alaca
hastalığına tutulmuşsa da iyileşmiştir. Vücudunda iz olarak sadece bir dirhem
miktarı yer kalmıştır. Onun bir annesi var, ona çok iyi bakardı. Eğer o bir şey
hususunda yemin etse Allah onun yeminini doğru çıkarır. Eğer becerebilirsen
bağışlanman için yalvarıp dua etmesini iste ve yaptır”, buyururken işittim.
Bundan dolayı benim bağışlanmam için dua ediver, dedi.
Üveys de Hz. Ömer için
bağışlanma talebinde bulunup dua etti. Daha sonra Ömer: Nereye gitmek istiyorsun
diye sordu. Üveys: Kufe’ye, dedi. Ömer:
-Senin için Kufe valisine bir
mektup yazayım mı? dedi. O da:
-Fakir halk arasında
bulunmayı daha çok severim, diye cevap verdi.
Aradan bir yıl geçtikten
sonra Kufe ileri gelenlerinden bir kimse hacca gelmişti. Ömer’le karşılaştı.
Ömer kendisine Üves’i sordu. O da:
-Ben buraya gelirken o
tamtakır denecek yıkık dökük bir evde barınmakta idi, dedi. Ömer (Allah Ondan
razı olsun)’da: Ben Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’i:
“Üveys ibni Amir size Yemen
destek birlikleri içinde gelecektir. Kendisi Murad kabilesi Karen kolundandır.
Alaca hastalığına tutulmuşsa da iyileşmiştir. Sadece bir dirhem miktarı kadar
bir yerde hastalığın izi kalmıştır. Onun bir annesi var, ona çok iyi bakardı.
Eğer o bir şey hakkında yemin etse Allah onun yeminini yerine getirir, duasını
kabul eder. Kendin için dua ve istiğfar ettirebilirsen bunu yap, fırsatı
kaçırma”, diye buyururken işittim, dedi.
O Kufeli adam da Kufe’ye
dönünce Üveys’e varıp:
-Benim için mağfiret dile!
diye ricada bulundu. Üveys:
-Sen mübarek ve güzel bir
yolculuktan yeni geldin. Benim için sen dua et, dedi. Adam dua isteğinde ısrar
edince:
-Sen Ömer’le mi karşılaştın?
dedi. Adam:
-Evet, dedi.
Bunun üzerine Üveys o kişi
için af ve bağışlanma talebinde bulundu. Bu olay üzerine insanlar Üveys’in nasıl
bir kimse olduğunu anladılar, o da orayı bırakıp gitti. (Müslim, Fezailüs Sahabe
225)
* Müslim’in yine Üseyr ibni
Cabir’den rivayetine göre aralarında Üveys ile alay eden bir kişinin de
bulunduğu Kufeli bir grup Ömer’e geldiler. Ömer: Burada Karenilerden kimse var
mı? diye sordu. Hemen o alaycı adam Ömer’in yanına geldi. Ömer (Allah Ondan razı
olsun) şöyle dedi: Şüphesiz ki Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) :
“Yemenden size Üveys adında
biri gelecek. Annesinden başka kimsesi olmayan bu adam anasına hizmet için
Yemenden ayrılmıyordu. O alaca hastalığına tutulmuştu. Allah’a dua etti de dinar
ve dirhem büyüklüğünde bir yer dışında Allah onu hastalığından kurtardı. Ona
hanginiz rastlarsa sizin için bağışlanma talebinde bulunsun.” (Müslim, Birr 223)
* Yine Müslim’in başka bir
rivayetinde Hz. Ömer’in şöyle dediği nakledilmiştir. Ben Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem)’in şöyle buyurduğunu işittim. “Hiç şüphesiz tabiilerin en
hayırlısı Üveys adındaki bir kimsedir. Onun bir anası vardır. Alaca hastalığı
geçirmiştir. Ona uğrayınız sizin için istiğfar etmesini isteyiniz.” (Müslim,
Birr 224)
374- عَنْ عُمَرَ
بْنِ الْخَطَّابِ رَضِيَ اللَّه قال : اسْتَأْذَنْتُ النَّبِىَّ صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم فِى الْعُمْرَةِ فَاَذِنَ لِى, وَقال : لاَ تَنْسَنَا يَا
اُخَىَّ مِنْ دُعَائِكَ. فَقال كَلِمَةً مَا يَسُرُّنِى أن لِى بِهَا الدُّنْيَا.
وَفِى رِوَايَةٍ
قال : اَشْرِكْنَا يَا اُخَىَّ فِى دُعَائِكَ.
374: Ömer ibn-ül Hattab
(Allah Ondan razı olsun)’den şöyle dediği rivayet olunmuştur. Peygamber (sallallahu
aleyhi vesellem)’den umre yapmak için izin istedim, izin verdi ve: “Kardeşciğim
bizi de duadan unutma”, buyurdu.
Onun bu sözüne karşılık bana
dünyayı verseler bu kadar sevinmezdim * Başka bir rivayette de: “Kardeşciğim
bizi de duana ortak et”, şeklindedir. (Ebu Davud, Vitir 23, tirmizi, Deavat 109)
375- عَنِ ابْنِ
عُمَرَ رضي اللهُ عَنْهُمَا قال : كان النَّبِىُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
يُزُورُ قُبَاءً رَاكِبًا وَمَاشِيًا, فَيُصَلِّى فِيهِ رَكْعَتَيْنِ.
وَفِى رِوَايَةٍ:
كان النَّبِىُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَأْتِى مَسْجِدَ قُبَاءٍ كُلَّ
سَبْتٍ رَاكِبًا وَمَاشِيًا. وَكان ابْنُ عُمَرَ يَفْعَلُهُ.
375: Abdullah İbni Ömer
(Allah Onlardan razı olsun) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahu aleyhi
vesellem) bazen binekle bazen de yaya olarak Kuba mescidini ziyaret eder ve
orada iki rekat namaz kılardı. (Buhari, es Salat fi Mescidi Mekke ve Medine 4)
* Başka bir rivayette
Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) “Her Cumartesi günü binekle veya yaya
olarak Kuba mescidine gelirdi.” İbni Ömer de böyle yapardı. (Buhari, es Salat fi
Mescidi Mekke ve Medine 4, Müslim, Hac 521)
|