İNSANLARIN ARASINI DÜZELTMEK
İNSANLARIN ARASINI
DÜZELTMEK
قال الله تعالى :
{ لاَ خَيْرَ فِى كَثِيرٍ مِنْ نَجْوَاهُمْ إلا مَنْ أمر بِصَدَقَةٍ اَوْ مَعْرُوفٍ
اَوْ إصْلاَحٍ بَيْنَ النَّاسِ.
[
“Yardımlaşmayı iyi ve yararlı
davranışları ve insanların arasını düzeltmeyi öngören bunları gerçekleştirmeye
çalışan kimselerin yaptığı toplantılar dışında gizli toplanmaların pek çoğunda
hayır yoktur.” (4 Nisa 114)
قال الله تعالى :
{ وَالصُّلْحُ خَيْرٌ.
[
“Karşılıklı anlaşma en iyi
yoldur....” (4 Nisa 128)
قال الله تعالى :
{ فَاتَّقُوا اللهَ وأَصْلِحُوا ذَاتَ بَيْنِكُمْ
[
“... öyleyse Allahtan
korkunuz ve aranızı düzeltin (aranızda ki kardeşlik bağlarını canlı tutun)...”
(8 Enfal 1)
قال الله تعالى :
{ إنما الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ فأَصْلِحُوا بَيْنَ اَخَوَيْكُمْ.
[
“Bütün mü’minler kardeştir. O
halde her ne zaman araları açılırsa kardeşlerinizin arasını düzeltin...” (49
Hucurat 10)
250- عَنْ أَبِى
هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّه قال : قال رسولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
: كُلُّ سُلاَمَى مِنَ النَّاسِ عَلَيْهِ صَدَقَةٌ , كُلَّ يَوْمٍ تَطْلُعُ فِيهِ
الشَّمْسُ : تَعْدِلُ بَيْنَ الاثْنَيْن صَدَقَةٌ , وَتُعِينُ الرَّجُلَ فِي
دَابَّتِهِ فَتَحْمِلُهُ عَلَيْهَا أَوْ تَرْفَعُ لَهُ عَلَيْهَا مَتَاعَهُ
صَدَقَةٌ , وَالْكَلِمَةُ الطَّيِّبَةُ صَدَقَة, ٌ وَكُلُّ خُطْوَةٍ تَمْشِيهَا
إِلَى الصَّلاَةِ صَدَقَةٌ , وَتُمِيطُ الأذَى عَنِ الطَّرِيقِ صَدَقَةٌ .
250: Ebu Hüreyre (Allah Ondan
razı olsun)’den rivayete göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle
buyurdu: “İnsanın her bir eklemi güneşin her çıkış gününde bir sadaka gerekir.
İki kişi arasında adâletle İki kişinin arasını bulmak bir sadakadır. Bir
kimsenin bineğine binmesine yardımcı olmak veya yükünün binitine yüklenmesine
yardımcı olmak da bir sadakadır. Güzel söz söylemek de bir sadakadır. Namaza
giderken attığın her adım da bir sadakadır. Gelip geçenleri rahatsız eden
şeyleri yoldan alıp atmakta bir sadakadır.” (Buhari, Sulh 11, Müslim, Zekat 56)
251- عَنْ أُمَّ
كُلْثُومٍ بِنْتَ عُقْبَةَ رضي اللهُ عَنْهَا قالتْ : سَمِعت رَسُولَ اللَّهِ صَلّى
اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : يَقُولُ لَيْسَ الْكَذَّابُ الَّذِي يُصْلِحُ بَيْنَ
النَّاسِ فَيَنْمِي خَيْرًا أَوْ يَقُولُ خَيْرًا .
وَفِى رِوَايَةِ
مُسْلِمٍ زِيَادَةٌ قالتْ : وَلَمْ أَسْمَعْهُ يُرَخَّصُ فِي شَيْءٍ مِمَّا
يَقُولُهُ النَّاسُ إلا فِي ثَلاَثٍ : تَعْنِى الْحَرْبُ ، وَألاصْلاَحُ بَيْنَ
النَّاسِ ، وَحَدِيثُ الرَّجُلِ أمرأَتَهُ ، وَحَدِيثُ الْمَرْأَةِ زَوْجَهَا .
251: Ümmü Gülsüm binti Ukbe
İbni Ebu Muayt (Allah Ondan razı olsun), Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’i
şöyle buyururken dinledim, dedi: “İnsanların arasını bulmak için hayırlı haber
götüren veya hayırlı söz söyleyen kimse yalancı sayılmaz.” (Buhari, Sulh 2,
Müslim, Birr 101)
* Müslim’in rivayetinde şöyle
bir fazlalık vardır. Ümmü Gülsüm dedi ki: peygamber (sallallahu aleyhi
vesellem)’in halkın söyleyip durduğu yalanlardan sadece üçüne izin verdiğini
işittim:
1-
Savaşta düşmanı aldatmak için.
2-
İki kişi arasını bulmak için.
Kocanın karısına, karının da
kocasına aile düzenini korumak maksadıyla söylediği yalandır. (Müslim, Birr 25)
252- عَنْ عَائِشَةَ رَضِي الله عَنْهَا قالتْ : سَمِعَ رَسُولُ اللَّهِ صَلّى
اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم صَوْتَ خُصُومٍ بِالْبَابِ عَالِيَةٍ أَصْوَاتُهُمَا
، وإذا أَحَدُهُمَا يَسْتَوْضِعُ الآخَرَ
، وَيَسْتَرْفِقُهُ فِي شَيْءٍ وَهُوَ
يَقُولُ : وَاللَّهِ لاَ أَفْعَلُ. فَخَرَجَ عَلَيْهِمَا رَسُولُ اللَّهِ
صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم فَقال : أَيْنَ الْمُتَأَلِّي عَلَى اللَّهِ لاَ
يَفْعَلُ الْمَعْرُوفَ؟ فَقال : أنا يَا رَسُولَ اللَّهِ وَلَهُ أَيُّ ذَلِكَ أحب .
252: Aişe (Allah Ondan razı
olsun) şöyle demiştir: Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) bir gün kapısının
önünde birbiriyle kavga eden iki kişinin bağırdıklarını duydu. Borçlu kimse
alacaklısından alacağının bir kısmını bağışlamasını ve kendisine uygun
davranmasını istiyordu. Alacaklı ise: “Vallahi yapmam” diyordu. Onların yanına
çıkan Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem): “Nerede o dinin iyilik kabul
ettiği bir şeyi yapmayacağım diye yemin eden”, diye sordu. Alacaklı da:
Buradayım Ey Allah’ın Rasulu, o nasıl istiyorsa öyle olsun, dedi. (Buhari, Sulh
10, Müslim, Müsakat 19)
253- عَنْ اَبِى
الْعَبَّاسِ سَهْلِ بْنِ سَعْدٍ السَّاعِدِيِّ رَضِيَ اللَّه أن رَسُولَ اللَّهِ
صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم بَلَغَهُ أن بَنِي عَمْرِو بْنِ عَوْفٍ كان
بَيْنَهُمْ شَرٌّ ، فَخَرَجَ رَسُولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يُصْلِحُ
بَيْنَهُمْ فِى إناسٍ مَعَهُ ، فَحُبِسَ رَسُولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
وَحَانةِ الصَّلاَةِ، فَجَاءَ بِلاَلٌ اِلَى اَبِى بَكْرٍ رضي اللهُ عَنْهُمَا
فَقال : يَا اَبَا بَكْرٍ، إن رَسُولَ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قَدْ
حُبِسَ، وَحَانت الصَّلاَةُ، فَهَلْ لَكَ أن تَؤُمَّ النَّاسُ؟ قال : نَعَمْ إن
شِئْتَ. فَاَقَامَ بِلاَلٌ اَلصَّلاَةَ، وَتَقَدَّمَ اَبُو بَكْرٍ فَكَبَّرَ
وَكَبَّرَ النَّاسُ، وَجَاءَ رَسُولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَمْشِى
فِى الصُّفُوفِ حَتَّى قَامَ فِى الصَّفِّ، فَأخذ النَّاسُ فِى التَّصْفِيقِ، وَكان
اَبُو بَكْرٍ رَضِيَ اللَّه لاَ يَلْتَفِتُ فِى صَّلاَته فَلَمَّا اَكْثَرَ
النَّاسُ التَّصْفِيقَ الْتَفَتَ، فَإذا رَسُولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
، فَاَشَارَ اِلَيْهِ رَسُولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، فَرَفَعَ
اَبُو بَكْرٍ رَضِيَ اللَّه يَدَهُ، فَحَمِدَ اللهَ وَرَجَعَ الْقَهْقَرَى
وَرَاءَهُ حَتَّى قَامَ فِى الصَّفِّ، فَتَقَدَّمَ رَسُولُ الله صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم فَصَلَّى لِلنَّاسِ، فَلَمَّا فَرَغَ اَقْبَلَ عَلَى النَّاسِ
فَقال : أيها النَّاسُ ، مَا لَكُمْ حِينَ نَابَكُمْ شَىْءٌ فِى الصَّلاَةِ أخذتُمْ
فِى التَّصْفِيقِ؟! إنما التَّصْفِيقُ لِلنِّسَاءِ. مَنْ نَابَهُ شَىْءٌ فِى
صَلاَتِهِ فَلْيَقُلْ : سُبْحَان اللهِ، فَإنهُ لاَ يَسْمَعُهُ اَحَدٌ حِينَ
يَقُولُ : سُبْحَان اللهِ إلا الْتَفَتَ. يَا اَبَا بَكْرٍ : مَا مَنَعَكَ أن
تُصَلِّىَ بِالنَّاسِ حِينَ اَشَرْتُ اِلَيْكَ؟ فَقال اَبُو بَكْرٍ : مَا كان
يَنْبَغِى لاِبْنِ أِى قُحَافَةَ أن يُصَلِّىَ بِالنَّاسِ بَيْنَ يَدَىْ رَسُولِ
الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم .
253: Ebul Abbas Sehl İbni
Sa’d es Saîdi (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem) Amr ibni Avf oğulları arasında bir kavga çıktığını duydu.
Aralarını bulmak için bir grup sahabiyle beraber oraya gitti. Onları
barıştırmakla meşgul iken ikindi namazı vakti gelmişti. Bu arada Bilal, Ebubekir
(Allah Onlardan razı olsun)’a gelerek: Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)
gelemedi, namaz vakti de girdi, imam olup namazı kıldırır mısın? Diye sordu. Hz.
Ebubekir’de: Peki, istersen kılalım, dedi. Bilal ezan okudu, Ebubekir de öne
geçip tekbir aldı. Müslümanlar da ona uydular. Derken Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem) çıkageldi, safların arasından öne geçti. Bunun üzerine cemaatte
el çırpmaya başladılar. Ebubekir namaz kılarken başını çevirip sağa sola
bakmazdı. El çırpma işi çoğalınca bir de baktı ki Rasulullahı yanında görüverdi.
Rasulullah, yerinde dur diye işaret etti. Ebubekir de ellerini kaldırarak
Allah’a hamdedip arka safa girinceye kadar geri gitti. Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem) öne geçerek namazı kıldırdı ve şöyle buyurdu:
“Ey insanlar size ne oldu ki
el çırpmaya başladınız. El çırpmak kadınlara mahsustur. Namazda bir durumla
karşılaşan kimse Subhanallah desin. Çünkü tesbihi işiten imam dikkat eder ve ona
göre durumu ayarlar.” Ebubekir’e dönerek.
“Ey Ebubekir, sana yerinde
kal diye işaret ettiğim halde niçin namazı kıldırmadın?”, diye sordu. Hz.
Ebubekir:
-Ebu Kuhafe’nin oğluna
Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in önüne geçip namaz kıldırmak
yakışmazdı, diye cevap verdi. (Buhari, Ezan 48, Müslim, Salat 102)
|