İYİ NİYET VE SAMİMİYET
قال الله تعالى :
{ وَمَا أمروا إلا لِيَعْبُدُوا اللَّهَ مُخْلِصِينُ له الدِّينَ حُنَفَاء
وَيُقِيمُوا الصَّلَاةَ وَيُؤْتُوا الزَّكَاةَ وَذَلِكَ دِينُ القيمة
[.
“Oysa kendilerine yalnızca
Allah’a ibadet etmeleri, bütün içtenlikleriyle yalnız O’na iman ederek batıl
olan her şeyden uzak durmaları, namazlarında dikkatli ve devamlı olmaları ve
zekat vermeleri (mallarının bencillik kirinden arındırılması için karşılıksız
harcamada bulunmaları emrolunmuştu. İşte dosdoğru din de budur.” (98 Beyyine 5)
قال الله تعالى
: { لَن يَنَالَ اللَّهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَاؤُهَا
َولَكِن
يَنَالُهُ التَّقْوَى مِنكُمْ كَذَلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا
اللَّهَ
عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَبَشِّرِ الْمُحْسِنِينَ
[.
“Fakat unutmayın ki, onların
ne etleri Allah’a ulaşır, ne de kanları. Fakat O’na ulaşan, yalnızca sizin iyi
niyet ve samimiyetinizdir. İşte bu amaçla onları sizin yararınıza sunuyoruz ki,
O’nun sizi doğru yola iletmesine karşılık, O’nun şanını yüceltip tekbir
getiresiniz için. (Ey Muhammed!) Öyleyse güzel davrananları müjdele” (22 Hacc
37)
قال الله
تعالى : { قُلْ إن تُخْفُواْ مَا فِي صُدُورِكُمْ أَوْ تُبْدُوهُ يَعْلَمْهُ
اللّهُ وَيَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأرض وَاللّهُ عَلَى كُلِّ
شَيْءٍ قَدِيرٌ
[
De ki: “Kalplerinizdekini
gizleseniz de, açığa vursanız da Allah onu bilir. Zira O göklerde ve yerde olan
her şeyi bilir. Allah’ın gücü her şeye yeter.” (3 Âli İmrân 29)
1- وعَنْ أمير
الْمُؤمِنِينَ أبى حَفْصٍ عمر بن الْخَطّاَب ِبن تفيل بن عبد العزى بن رياح بن عبد
الله بن قرط بن رزاح بن عدي بن كعب بن لؤي بن غالب القرشي العدوي,رَضِيَ اللَّه ,
سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَقُولُ : إنما الأعمال
بِالنِّيَّاتِ, وَإنما لِكُلِّ امرئ مَا نَوَى, فَمَنْ كانت هِجْرَتُهُ إِلَى الله
ورسوله, فهجرته إلى الله ورسوله, وَمَنْ كانت هِجْرَتُهُ لدُنْيَا يُصِيبُهَا, أَوْ
امرأة يَنْكِحُهَا فَهِجْرَتُهُ إِلَى مَا هاجر إِلَيْهِ .
1: Mü’minlerin devlet reisi
Ömer ibn Hattab (Allah Ondan razı olsun) Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’i
şöyle buyururken işittim dedi: “Yapılan her türlü işler kişilerin niyetlerine
göre değer bulur. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre bulur. Kimin
niyeti Allah ve Rasûlü’nün rızasını kazanmak için İslâm’ı yaşayamadığı yerden
yaşayabileceği yere göç etmekse onun hicreti Allah ve Rasûlü nün rızasını
kazanmak için olduğun dan değerlendirmesi ona göre yapılıp sevabını ona göre
alacaktır. Kim de elde edeceği bir dünyalık veya evleneceği bir kadına ulaşmak
için hicret etmişse hicretinin karşılığı hicret ettiği şeye göre
değerlendirilir.” (Buhârî, Bedü’l Vahy 1; Müslim,İmârât 155)
2- وعَنْ أم
المؤمنين أم عبد الله عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا قالتْ : قال رَسُولُ
اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : يَغْزُو جَيْشٌ الْكَعْبَةَ فَإذا كانوا
بِبَيْدَاءَ مِنَ الأرض يُخْسَفُ بِأَوَّلِهِمْ وَآخِرِهِمْ. قالتْ : قُلْتُ : يَا
رَسُولَ اللَّه,ِ كَيْفَ يُخْسَفُ بِأَوَّلِهِمْ وَآخِرِهِمْ, وَفِيهِمْ
أَسْوَاقُهُمْ وَمَنْ لَيْسَ مِنْهُمْ؟ قال
:
يُخْسَفُ بِأَوَّلِهِمْ وَآخِرِهِمْ ثُمَّ يُبْعَثُونَ عَلَى نِيَّاتِهِمْ.
2: Mü’minlerin annesi Ümmü
Abdullah diye künyelenen Aişe (Allah Ondan razı olsun) dan rivayete göre
Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuşlardır: “Kıyamete doğru
bir ordu Kabe’ye saldırmak üzere yola çıkacak, çıplak çöl gibi bir yere
geldiklerinde hepsi birden yerin dibine batırılacaklardır.” Aişe (Allah Ondan
razı olsun); Ya Rasûlallah onların arasında kütü niyetli olmayanlar veya tıcaret
yapmak için gelenler varken hepsi birden nasıl yerin dibine batar? diye sordum.
Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): “Evet hepsi birden yerin dibine
geçecektir. Ahirette de diriltilip niyetlerine göre hesaba çekileceklerdir.”
(Buhârî, Büyu’ 49; Müslim, Fiten 4-8)
3- وعَنْ
عاَئِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا قالتْ : قال لنبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم: لاَ هِجْرَةَ بَعْدَ الفَتْحِ, ,َ وَلَكِنْ جِهَادٌ وَنِيَّة,ٌ فَإذا
اسْتُنْفِرْتُمْ فَانفِرُوا.
3: Aişe (Allah Ondan razı
olsun)’dan rivayet edildiğine göre peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem)
şöyle buyurdu: “Mekke fethinden sonra artık hicret etmek yoktur. Yalnız cihad
etmek ve cihad niyetinde olmak vardır. O halde Allah yolunda savaşa
çağrıldığınızda hemen katılın.” (Buhârî, Menâkibü’l Ensâr 45; Müslim, Hacc 445)
4- وعَنْ أبي عبد
الله جَابِرٍ بن عبد الله الأنصاري رضي الله عنهما قال : كُنَّا مَعَ النَّبِيِّ
صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم فِي غَزَاةٍ فَقال : إن بِالْمَدِينَةِ لَرِجَالا مَا
سِرْتُمْ مَسِيرًا, وَلاَ قَطَعْتُمْ وَادِيًا إلا كانوا مَعَكُمْ حَبَسَهُمُ
الْمَرَضُ, وفي رواية : إلا شركوكم في الأجر. وعَنْ أنس رَضِيَ اللَّه قال :
رَجَعْنَا مِنْ غَزْوَةِ تَبُوكَ مَعَ النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم فَقال
:إن أقواما خَلْفَنَا بِالْمَدِينَةِ مَا سَلَكْنَا شِعْبًا وَلاَ وَادِيًا إلا
وَهُمْ مَعَنَا, حَبَسَهُمُ العذر.
4: Ebû Abdullah Cabir İbn
Abdullah el Ensarî (Allah Onlardan razı olsun)şöyle demiştir: Peygamberimiz
(sallallahu aleyhi vesellem)’le birlikte bir savaşta beraberdik buyurdular ki:
“Hasta olmaları yüzünden Medine’de kalıp savaşa katılamayan öyle kimseler var
ki; siz bir yolda yürüdüğünüz ve bir vadiyi geçtiğinizde onlar niyetlerinden
dolayı sizinle beraber gibidirler.” Başka bir rivayette ise: “Sevap kazanmakta
onlar size ortak oldular.” şeklindedir. (Müslim, İmâra 159)
Yine Enes (Allah Ondan razı
olsun)’den rivayet edildiğine göre şöyle buyurmuştur: Peygamber (sallallahu
aleyhi vesellem) ile Tebük savaşından döndüğümüzde şöyle buyurdular: “Medine’de
bizim arkamızda kalan öyle kimseler var ki; her hangi bir dağ yolunu veya bir
vadiyi geçsek onlar da bizimle beraber sevap kazanırlar, onları özürleri
alıkoymuştur.” (Buhârî, Meğâzî 81)
5- وَعَنْ أبى
يَزيِدَ مَعْنِ بْنِ يزيد بن الأخْنَسِ, رَضِيَ اللَّه , وَهُوَ وأبوه وَجَدُّهُ
صَحابيونَ, قال : كان أبي يَزِيدُ أخْرَجَ دنانير يَتَصَدَّقُ بِهَا فَوَضَعَهَا
عِنْدَ رَجُلٍ فِي الْمَسْجِدِ فَجِئْتُ فَأخذتُهَا فَأَتَيْتُهُ بِهَا فَقال :
وَاللَّهِ مَا إِيَّاكَ أَرَدْتُ فَخَاصَمْتُهُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ
فَقال :
لَكَ مَا نَوَيْتَ يَا يَزِيدُ, وَلَكَ مَا أخذتَ يَا مَعْنُ .
5: Ebû Yezîd Ma’n ibn Yezîd
İbn Ahnes (Allah Ondan razı olsun)’den rivayete göre –ki bu kimse babası ve
dedesi hepsi sahabîdirler– şöyle demiştir: Babam Yezîd sadaka vermek üzere
birkaç dînar çıkarmış ve mescidde oturan birinin yanına koymuştu. Ben de gelip
onları alarak babama gelmiştim. Babam: Yemin olsun ki o paraları sen alasın diye
bırakmadım deyince Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in yanına giderek
durumu O’na arzettim. Bunun üzerine O meseleyi hallederek şöyle buyurdular:
“Yezîd sen niyetlendiğin sadaka sevabını kazandın. Ey Ma’n aldığın para da
senindir.” (Buhârî, Zekat 15.)
6- وعَنْ أبى
إسحاق سَعْدِ بْنِ أبي وَقَّاصٍ ماَلِكِ بْنِ أهيب اِبْنِ عَبْدِ مَناَفِ بْنِ
زُهْرَةَ ابْنِ كِلاَبِ بْنِ مُرَّةَ بْنِ كَعْبِ بْنِ لُؤَيِّ الْقُرَشِيِّ
الزُّهْرِي ِّرَضِيَ اللَّه , اَحَدَ الْعَشَرَةَ الْمَشْهُودُ لَهُمْ بِالْجَنَّة,
قال : جاَءَ نِي رَسُولُ اللَّه ِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَعُودُنِي عَامَ
حَجَّةِ الْوَدَاعِ مِنْ وَجَعٍ اِشْتَدَّ بِي فَقُلْتُ : ياَ رَسوُلَ اللهِ إني
قَدْ بَلَغَ بِي مِنَ الْوَجَعِ ماَ تَرَي, وَأنا ذُو مَالٍ وَلاَ يَرِثُنِي إلا
ابْنَةٌ ليِ, أفأتصدق بِثُلُثَيْ مَالِي؟ قال : لاَ, فَقُلْتُ : فاَلشَّطْرُ ياَ
رَسوُلَ اللهِ؟ فَقال : لاَ, قُلْتُ : فاَلثُّلُثُ ياَ رَسوُلَ اللهِ؟ قال :
الثُّلُثُ وَالثُّلُثُ كَثِيرٌ -أو كَبِيرٌ
–
إنكَ أن تَذَرَ وَرَثَتَكَ أَغْنِيَاءَ خَيْرٌ مِنْ أن تَذَرَهُمْ عَالَةً
يَتَكَفَّفُونَ النَّاسَ, وَإنكَ لَنْ تُنْفِقَ نَفَقَةً تَبْتَغِي بِهَا وَجْهَ
اللَّهِ إلا أجرتَ عَلَيْهاَ حَتَّى مَا تَجْعَلُ فِي فِي امرأتك قال : فَقُلْتُ :
يَا رَسُولَ اللَّهِ أُخَلَّفُ بَعْدَ أصحابي ؟ قال : إنكَ لَنْ تُخَلَّفَ
فَتَعْمَلَ عَمَلاً تَبْتَغِي بِهِ وَجْهَ اللهِ إلا اِزْدَدْتَ بِهِ دَرَجَةً
وَرِفْعَةً, ولَعَلَّكَ أن تُخَلَّفَ حَتَّى يَنْتَفِعَ بِكَ أَقْوَامٌ وَيُضَرَّ
بِكَ آخَرُونَ. اللَّهُمَّ أَمْضِ لأصحابي هِجْرَتَهُمْ, وَلاَ تَرُدَّهُمْ
عَلَى أَعْقَابِهِمْ ,لَكِنِ الْبَائِسُ سَعْدُ بْنُ خَوْلَةَ. يَرْثِي لَهُ
رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم أن مَاتَ بِمَكَّةَ .
6: Cennetle müjdelenen on
sahabiden biri olan Ebû İshâk Sa’d ibn Ebû Vakkâs (Allah Ondan razı olsun) şöyle
dedi: Veda haccı yılında çektiğim şiddetli bir hastalık dolayısıyle Rasûlullah (sallallahu
aleyhi vesellem) ziyaretime geldi. Ben: Ya Rasûlallah hastalığımın ne kadar
arttığını görüyorsun. Ben zengin bir kimseyim, bir kızımdan başka mirasçım da
yok. Malımın üçte ikisini dağıtayım mı? dedim. Rasûlullah (sallallahu aleyhi
vesellem): “Hayır, öyle yapma” dedi. Yarısını dağıtayım mı? dedim. Yine “Hayır”
dedi. Ya üçte birine ne dersin? deyince. “Üçte birini dağıtabilirsin, hatta o
bile çok dedi. Mirasçılarını zengin bırakman onları muhtaç bırakıp ta insanlara
el avuç açacak bir halde bırakmaktan hayırlıdır. Allah rızasını düşünerek
yaptığın harcamalara; hatta eşinin ağzına koyduğun lokmaya kadar yaptığın tüm
harcamalardan mutlaka sevap kazanırsın” buyurdular. Bunun üzerine ben: Ya
Rasûlallah siz ve arkadaşlarım Mekke’den Medine’ye hicret ederlerken ben burada
kalıp ölecek miyim? diye sordum, cevaben : “Hayır sen burada kalmayacaksın.
Allah rızası için güzel işler yaparak dereceni yükselteceksin. Allah’tan öyle
umarım ki daha çok yaşayacak, mü’minlere fayda, kafirlere de zarar vereceksin.
Ya Rabbî ashabımın hicretini tamamla ve onları gerisin geriye çevirme. Acınacak
durumda olan Sa’d ibn Havle’dir” buyurdu. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)
Sa’d ibn Havle’nin Mekke’de ölmesine üzülüyordu. (Buhârî, Cenâiz 36; Müslim
Vesâyâ )
7- وعَنْ أبي
هُرَيْرَةَ عَبْدِالرًحََمَن بِنْ صَخْرٍ
رَضِيَ
اللَّه قال: قال رَسُولُ اللَّهِ
صَلّى
اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: إن اللَّهَ لاَ يَنْظُرُ إِلَى أَجْسَامِكُمْ, وَلاَ إِلَى
صُوَرِكُمْ, وَلَكِنْ يَنْظُرُ إِلَى قُلُوبِكُمْ وأعمالكم.
7: Ebû Hureyre (Allah Ondan
razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)
şöyle buyurdu: “Allah sizin bedenlerinize ve yüzlerinize değil kalplerinize
bakar. (Müslim, Birr 33; İbn i Mâce, Zühd 9.)
8- وعَنْ أبي
مُوسَى عَبْدِ اللهِ بْنِ قَيْسٍ الأشعري رَضِيَ اللَّه قال : سُئِلَ رَسوُلُ
اللهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم عَنِ الرَّجُلِ يُقَاتِلُ شَجَاعَة,ً وَ
يُقَاتِلُ حَمِيَّة,ً وَيُقَاتِلُ رِيَاء,ً أَيُّ ذَلِكَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ؟
فَقال رَسوُلُ اللهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : مَنْ قَاتَلَ لِتَكُونَ
كَلِمَةُ اللَّهِ هِيَ الْعُلْيَا فَهُوَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ .
8: Ebû Mûsâ Abdullah ibn Kays
el Eşarî (Allah Ondan razı olsun) şöyle dedi: Rasûlullah (sallallahu aleyhi
vesellem)’e biri cesaretini göstermek diğeri milletini korumak öteki ise
kendisine yiğit adam dedirtmek için savaşan kimselerden hangisi Allah
yolundadır? diye soruldu da Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şu cevabı
verdi. “Kim İslâmiyet (tevhid kelimesi) daha yüce olsun diye savaşıyorsa, o
Allah yolundadır. (Yani şehid ona denir).” (Buhârî, İlim 45; Müslim, İmâra 150.)
9- وعَنْ أبي
بَكْرَةَ نُفَيْعِ بْنِ الْحاَرثِ الثَّقَفِيِّ رَضِيَ اللَّه أن النبي صَلّى
اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : إذا الْتَقَى المسلمان بِسَيْفَيْهِمَا فَالْقَاتِلُ
وَالْمَقْتُولُ فِي النَّارِ , قُلْتُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ, هَذَا الْقَاتِلُ
فَمَا بَالُ الْمَقْتُولِ؟ قال : إنهُ كان حَرِيصًا عَلَى قَتْلِ صاحبه .
9: Ebû Bekre Nüfey’ ibn Hâris
es Sakafî (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre peygamberimiz (sallallahu
aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “İki müslüman birbirine kılıç çektiğinde öldüren
de ölen de cehennemdedir.” Bunun üzerine ben: Ey Allah’ın Rasûl’ü öldürenin
durumu belli ama ölen niçin cehennemdedir? diye sordum. Peygamber (sallallahu
aleyhi vesellem) efendimiz buyurdular ki: “Çünkü o da arkadaşını öldürmek
istiyordu.” (Buhârî, İman 22; Müslim, Kasâme 33.)
10- وعَنْ أبي
هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّه قال: قال رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
: صَلاَةُ الرَّجُلِ جَمَاعَةً تَزِيدُ عَلَى صَلاَتِهِ فِي سُوقِهِ وَبَيْتِهِ
بِضْعًا وَعِشْرِينَ دَرَجَةً وَذَلِكَ أن أَحَدَهُمْ إذا تَوَضَّأَ فَأَحْسَنَ
الْوُضُوءَ, ثُمَّ أَتَى الْمَسْجِدَ لاَ يُرِيدُ إلا الصَّلاَةَ ,لاَ يَنْهَزُهُ
إلا الصَّلاَةُ, لَمْ يَخْطُ خَطْوَةً إلا رُفِعَ له بِهَا دَرَجَةٌ, وَحُطَّ
عَنْهُ بِهَا خَطِيئَةٌ حتى يَدْخُلُ الْمَسْجِدَ, فَإذا دَخَلَ الْمَسْجِدَ كان
فِي الصَّلاَةِ ماَ كانت الصَّلاَةَ هِيَ تَحْبِسُهُ, وَالْمَلاَئِكَةُ يُصَلُّونَ
عَلَى أَحَدِكُمْ مَا دَامَ فِي مَجْلِسِهِ الَّذِي صَلِّي فِيهِ يَقوُلوُنَ :
اللَّهُمَّ ارْحَمْه,ُ اَللَّهُمَّ اغفر له, اَللَّهُمَّ تُبْ عَلَيْهِ, مَا لَمْ
يُؤْذِ فِيهِ, مَا لَمْ يُحْدِثْ فِيهِ .
10: Ebû Hüreyre (Allah Ondan
razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)
şöyle buyurdu: “Kişinin, cemaatle kıldığı namaz çarşıda, işyerinde ve evinde
kıldığı namazdan yirmi bu kadar derece üstündür. Şöyle ki; bir kimse güzelce
abdest alır, sadece namaz kılmak niyetiyle camiye gelirse, camiye girinceye
kadar attığı her adımla o kimsenin derecesi yükselir ve bir günahı bağışlanır.
Camiye girince de namaz için kaldığı sürece namaz kılıyormuş gibi sevap kazanır.
Namaz kıldığı yerde kaldıkça kimseye (sözlü ve fiilli) eziyet etmediği ve
abdestini bozmadığı ve dünyevî sözler konuşmadığı sürece melekler ona şöyle dua
ederler: Allah’ım sen ona rahmet et acı Allah’ım sen onu bağışla affet Allah’ım
sen onu tevbesini kabul et.” (Buhârî, Salât 87; Müslim, Taharât, 12.)
-11عنْ
أبي الْعَبّاَسِ عَبْدِ للهِْ ِ بن عَبَّاسِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ رَضِيَ
اللَّه عَنْهمَا عَنْ رَسوُلِ اللهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
فِيمَا
يَرْوِي عَنْ رَبِّهِ تَباَرَكَ وَتَعاَليَ قال : إن اللَّهَ كَتَبَ الْحَسَنَاتِ
وَالسَّيِّئَاتِ, ثُمَّ بَيَّنَ ذَلِكَ : فَمَنْ هَمَّ بِحَسَنَةٍ فَلَمْ
يَعْمَلْهَا كَتَبَهَا اللَّهُ تَياَرَكَ وَتَعاَليَ عِنْدَهُ حَسَنَةً كَامِلَةً,
وَإن هَمَّ بِهَا فَعَمِلَهَا كَتَبَهَا اللَّهُ عَشْرَ حَسَنَاتٍ إِلَى سَبْعِ
مِائَةِ ضِعْفٍ إِلَى أَضْعَافٍ كَثِيرَةٍ, وإن هَمَّ بِسَيِّئَةٍ فَلَمْ
يَعْمَلْهَا كَتَبَهَا اللَّهُ تعالي عِنْدَهُ حَسَنَةً كَامِلَةً, وَإن هَمَّ
بِهَا فَعَمِلَهَا كَتَبَهَا اللَّهُ سَيِّئَةً وَاحِدَةً .
11: Ebul Abbâs Abdullah ibn
Abbas ibn Abdülmuttalib (Allah Onlardan
razı olsun)’den nakle edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)
Allah’tan rivayet ettiği bir hadiste şöyle buyurdu: “Allah iyilik ve kötülükleri
takdir edip yazdıktan sonra bunların durumunu şöyle açıkladı; bir kimse iyilik
yapmaya niyetlenir de yapmazsa, Allah buna yapılmış tam bir iyilik olarak sevap
yazar, eğer o kimse hem niyetlenir hem de o iyiliği yaparsa ona on iyilik sevabı
yazar ve bu sevabı yedi yüze ve daha fazlasına kadar çıkarır, kim bir kötülük
yapmaya niyetlenir de sonra vazgeçerse Allah onun için tam bir iyilik sevabı
yazar, eğer kötü işe niyetlenir ve onu yaparsa Allah o kimse için bir günah
yazar.” (Buhârî, Rikâk 31; Müslim, İman 257.)
12- عَنْ أبي
عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ بْنِ الْخَطّاَبِ رضي الله عنهما
قال: سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَقُولُ : انطلق
ثَلاَثَةُ رَهْطٍ مِمَّنْ كان قَبْلَكُمْ حَتَّى أَواَهُمُ الْمَبِيتُ إِلَى غَارٍ
فَدَخَلُوهُ, فَانحَدَرَتْ صَخْرَةٌ مِنَ الْجَبَلِ, فَسَدَّتْ عَلَيْهِمُ الْغَارَ
فَقال: والله إنهُ لاَ يُنْجِيكُمْ مِنْ هَذِهِ الصَّخْرَةِ إلا أن تَدْعُوا
اللَّهَ تَعاَليَ بِصَالِحِ أَعْمَالِكُمْ قال رَجُلٌ مِنْهُمُ: اللَّهُمَّ كان
لِي أَبَوَان شَيْخَان كَبِيرَان, وَكُنْتُ لاَ أَغْبُقُ قَبْلَهُمَا أَهْلاً وَلاَ
مَالا. فَنَأَى بِي طَلَبُ الشَّجَرِ يَوْمًا فَلَمْ أُرِحْ عَلَيْهِمَا حَتَّى
نَامَا, فَحَلَبْتُ لَهُمَا غَبُوقَهُمَا فَوَجَدْتُهُمَا نَائِمِينَ, وَكَرِهْت أن
أوُقِظَهُماَ وَإن أَغْبُقَ قَبْلَهُمَا أَهْلاً أَوْ مالا فَلَبِثْتُ
-
وَالْقَدَحُ عَلَى يَدِي
-
أنتظِرُ اسْتِيقَاظَهُمَا حَتَّى بَرِقَ الْفَجْرُ وَالصِّبْيَةُ يَتَضاَغَوْنَ
عِنْدَ قَدَمِي - فَاسْتَيْقَظَا فَشَرِبَا غَبُوقَهُمَا. اَللَّهُمَّ إن كُنْتُ
فَعَلْتُ ذَلِكَ ابْتِغَاءَ وَجْهِكَ فَفَرِّجْ عَنَّا مَا نَحْنُ فِيهِ مِنْ
هَذِهِ الصَّخْرَةِ, فَانفَرَجَتْ شَيْئًا لاَ يَسْتَطِيعُونَ الْخُرُوجَ مِنْهُ.
قال الآخَر : اَللَّهُمَّ كانت لِي ابنة عَمٍّ كانت أحب النَّاسِ إِلَيَّ . وَفيِ
رِوَايَةٍ : كُنْتَ أحبهاَ كَأَشَدِّ ماَ يُحِبُّ الرِّجاَلِ النِّساَءَ
فَأَرَدْتُهَا عَلَي نَفْسِهَا فَامْتَنَعَتْ مِنِّي حَتَّى أَلَمَّتْ بِهَا سَنَةٌ
مِنَ السِّنِينَ فَجَاءَ تْنِي فَأَعْطَيْتُهَا عِشْرِينَ وَمِائَةَ دِينَارٍ
عَلَىأن تُخَلِّيَ بَيْنِي وَبَيْنَ نَفْسِهَا فَفَعَلَتْ حَتَّى إذا قَدَرْتُ
عَلَيْهَا. وَفيِ رِوَايَةٍ : فَلَمّاَ قَعَدْتُ بَيْنَ رِجْلَيْهاَ قال : اتق
اللهَ وَلاَ تَفُضَّ الْخاَتَمَ إلا بِحَقِّهِ, فَانصَرَفْتُ عَنْهَا وَهِيَ أحب
النَّاسِ إِلَيَّ, وَتَرَكْتُ الذَّهَبَ الَّذِي أَعْطَيْتُهَا, اَللَّهُمَّ إن
كُنْتُ فَعَلْتُ ذَلِكَ ابْتِغَاءَ وَجْهِكَ, فَافْرُجْ عَنَّا مَا نَحْنُ فِيهِ
فَانفَرَجَتِ الصَّخْرَةُ غَيْرَ إنهُمْ لاَ يَسْتَطِيعُونَ الْخُرُوجَ مِنْهَا.
وَقال الثَّالِثُ: اَللَّهُمَّ إني اسْتَأجرتُ أجراءَ وَأَعْطَيْتُهُمْ أجرهُمْ
غَيْرَ رَجُلٍ وَاحِدٍ تَرَكَ الَّذِي لَهُ وَذَهَبَ, فَثَمَّرْتُ أجرهُ حَتَّى
كَثُرَتْ مِنْهُ الأموال, فَجَاءَ نِي بَعْدَ حِينٍ فَقال : يَا عَبْدَ اللَّهِ
أَدِّ إِلَيَّ أجري, فَقُلْتُ : كُلُّ مَا تَرَى مِنْ أجركَ : مِنَ الإبل
وَالْبَقَرِ وَالْغَنَمِ وَالرَّقِيقِ. فَقال : يَا عَبْدَ اللَّهِ لاَ
تَسْتَهْزِئْ بِي! فَقُلْتُ : لاَ أَسْتَهْزِئُ بِكَ فَأخذهُ كُلَّهُ فَاسْتَاقَهُ
فَلَمْ يَتْرُكْ مِنْهُ شَيْئًا, اَللَّهُمَّ إن كُنْتُ فَعَلْتُ ذَلِكَ ابْتِغَاءَ
وَجْهِك,َ فَافْرُجْ عَنَّا مَا نَحْنُ فِيهِ فَانفَرَجَتِ الصَّخْرَةُ فَخَرَجُوا
يَمْشُونَ .
12: Ebû Abdurrahmân Abdullah
ibn Ömer ibni’l Hattâb (Allah Onlardan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre
Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyururken işittim demiştir:
“Sizden önceki yaşayanlardan üç kişi bir yolculuğa çıktılar, geceyi geçirmek
için bir mağaraya sığındılar, dağdan kopan bir kaya mağaranın ağzını kapattı,
bunun üzerine birbirlerine şöyle dediler: “İyi amellerinizle dua etmekten başka
sizi bu kaya parçasından hiçbirşey kurtaramaz.”
İçlerinden birisi
:Allah’ım
benim çok yaşlı annem ve babam vardı; onlardan önce ne çocuklarıma ne de
hizmetçilerime akşam sütünü içirmezdim. Birgün uzak bir yere odun toplamaya
gitmiştim, onlar uyuyuncaya kadar dönemedim, akşam sütlerini sağıp yanlarına
gelince onları uyur halde buldum, onları uyandırmayı ve onlardan önce ev
halkının birşey yeyip içmesini uygun görmedim, süt kabı elimde olduğu halde
onların uyanmalarını bekledim, nihayet şafak söktü, çocuklar açlıktan
sızlanıyorlardı, derken annem babam da uyandılar ve akşam sütlerini içtiler.
Allah’ım eğer bu işi senin rızanı kazanmak için yapmışsam bu kaya sıkıntısını
bizden uzaklaştır, diye yalvardı kaya biraz aralandı, fakat çıkılacak gibi
değildi.
İkinci kimse şöyle dedi:
Allah’ım amcamın bir kızı vardı, onu herkesten çok seviyordum (başka bir
rivayete göre
: bir erkek bir kadını
ne kadar severse ben de onu o kadar seviyordum.) Ona sahip olmak istedim, o
kabul etmedi, bir kıtlık yılı amcamın kızı çıkıp geldi, kendisini bana teslim
etmek şartıyla ona yüzyirmi altın verdim, kabul etti ona sahip olacacağım zaman
(diğer bir rivayete göre cinsi muameleye başlamak üzereyken) dedi ki: “Allah’tan
kork, haksız olarak bekarlık mührümü bozma” ben de Allah’tan korkarak bu çok
sevdiğim kadından uzaklaştım. Verdiğim altınları da ona bıraktım. Allah’ım eğer
ben bu işi senin rızanı kazanmak için yapmışsam, bu belayı üzerimizden gider
diye yalvardı. Kaya biraz daha açıldı fakat çıkılacak gibi değildi.
Üçüncüleri de
:Allah’ım
vaktiyle birçok işci tuttum, ücretini almadan giden biri dışında hepsinin
ücretini verdim, ücretini almadan giden işcinin ücretini çalıştırdım, bu
ücretten pekçok mal çoğaldı, birgün bu adam çıkageldi ve bana “Ey Allah’ın kulu
ücretimi ver” dedi. Ben de ona: “Şu gördüğün develer, koyunlar ve köleler senin
ücretinden meydana gelmiştir” dedim. “Ey Allah’ın kulu benimle alay etme”
deyince, “Seninle alay etmiyorum diye cevap verdim. Bunun üzerine o; malların
hepsini sürüp götürdü, hiç birşey bırakmadı. “Rabbim eğer bu işi sırf senin
rızanı kazanmak için yapmışsam, içinde bulunduğumuz sıkıntıdan bizi kurtar” diye
yalvardı mağaranın ağzını kapatan kaya iyice açıldı onlar da çıkıp gittiler. (Buhârî,
Büyu’ 98; Müslim, Zikir 100.)
|