KANAAT, TOK GÖZLÜLÜK
KANAAT, TOK GÖZLÜLÜK
قال الله تعالى
: { وَمَا مِن دَآبَّةٍ فِي الأرض إلا عَلَى اللّهِ رِزْقُهَا...
[
“Yer yüzünde yaşayan hiçbir
canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın.” (11 Hud 6)
قال الله تعالى
: { لِلْفُقَرَاء الَّذِينَ أُحصِرُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ
لاَ
يَسْتَطِيعُونَ ضَرْبًا فِي الأرض يَحْسَبُهُمُ
الْجَاهِلُ أَغْنِيَاء مِنَ التَّعَفُّفِ تَعْرِفُهُم بِسِيمَاهُمْ
لاَ
يَسْأَلُونَ النَّاسَ إِلْحَافًا وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ خَيْرٍ
فَإن
اللّهَ
بِهِ
عَلِيمٌ
[
“Sadakalarınızı şu fakirlere
verin ki, Allah yolunda savaş için bedenî ve fikrî çabalarıyla kapanıp
kalmışlardır. Yer yüzünde rızık aramak için çıkıp dolaşamazlar. Onlar yüz suyu
dökmediklerinden; durumlarını bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları görünce
yüzlerinden tanırsın. Çünkü onlar yüzsüzlük ederek, ısrarla insanlardan
istemezler. Onlara ne iyilik yaparsanız, doğrusu Allah hepsini bilir.” (2 Bakara
273)
قال الله تعالى
: { وَالَّذِينَ إذا أنفقوا
لَمْ
يُسْرِفُوا وَلَمْ يَقْتُرُوا وَكان بَيْنَ ذَلِكَ قَوَامًا.
[
“Ve onlar ki, harcadıkları
zaman, ne saçıp savururlar, ne de cimrilik yaparlar bu ikisi arasında dengeli
bir yol tutarlar.” (25 Furkan 67)
قال الله تعالى :
{ وَمَا
خَلَقْتُ
الْجِنَّ والإَنس إلا لِيَعْبُدُونِ مَا أُرِيدُ مِنْهُم مِّن رِّزْقٍ
وَمَا
أُرِيدُ أن يُطْعِمُونِ.
[
“ Ve iyi bilin ki, ben
insanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. Ve ben onlardan
ne rızık istiyorum, ne de beni doyurmalarını.” (51 Zariyat 56-57)
522- عن أبي
هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّه عن النبيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : لَيسَ
الغِنَى عَن كَثرَةِ العَرَضِ، وَلكِنَّ الغنَى غِنَى النَفْسِ .
522: Ebu Hüreyre (Allah Ondan
razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)
şöyle buyurdu: “Gerçek zenginlik malın fazla olması değil, kalb zenginliği gönül
tokluğudur.” (Buhari, Rikak 15, Müslim, Zekat 130)
523- وعن عبد
الله بن عمروٍ أن رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : قَدْ أَفْلَحَ
مَنْ أسلم، وَرُزِقَ كَفَافا وَقَنَّعَهُ الله بما آتاهُ .
523: Abdullah ibni Amr (Allah
Onlardan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi
vesellem) şöyle buyurdu: “Müslüman olup yetecek kadar malı da olan ve verilene
kanaat etmesini bilen gerçekten kurtulmuştur.” (Müslim, Zekat 125)
524- وعن حَكيم
بن حِزَام رَضِيَ اللَّه قال : سَأَلْتُ رسولَ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
فَأَعطَإني، ثمَ سَأَلْتُهُ فَأَعطَإني، ثمَّ سَأَلْتُهُ فَأَعْطَإني، ثمَّ قال :
يا حَكِيمُ، أن هذَا المَالَ خَضِرٌ حُلوٌ، فَمن أخذهُ بِسَخَاوَةِ نَفسٍ بُورِكَ
لَهُ فِيه، وَمَن أخذهُ بإشرَافِ نَفْسٍ لَمْ يُبَارَكْ لَهُ فيهِ، وَكان
كَالَّذِيَ يَأكُلُ وَلا يَشْبَعُ، واليَدُ العليَا خَيْرٌ مِنَ اليَدِ السُّفلَى.
قالحَكِيمٌ : فقلتُ: يا رسولَ الله، والَّذي بَعَثَكَ بالحَق لا أَرزَأُ أَحَداً
بَعدَكَ شَيئاً حَتَى أفارِقَ الدُنيَا. فَكان أَبُو بكرٍ يَدْعُو حَكِيماً
لِيُعطيَهُ العَطَاءَ، فَيَأْبَى أن يَقبَلَ مِنهُ شَيْئاً. ثُمَّ عُمَرَ رَضِيَ
اللَّه دَعَاهُ لِيُعطيَهُ، فَأَبى أن يَقْبَلَهُ. فقال : يا مَعْشَرَ
المُسْلِمينَ، أُشْهِدكم عَلى حَكيمٍ إني أَعْرِضُ عَلَيه حَقَّهُ الَّذي قَسَمَهُ
الله لَهُ في هذا الفيءِ فيأْبى أن يأخذهُ. فَلَمْ يَرْزَأْ حَكِيم أَحَداً مِنَ
النَّاسِ بَعْدَ النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم حَتَّى تُوُفِّيَ.
524: Hakîm ibni Hizam (Allah
Ondan razı olsun) şöyle demiştir. Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’den
mal istedim verdi, bir daha istedim yine verdi, tekrar istedim yine verdi ve
sonra şöyle buyurdu: “Ey Hakîm şu dünya malı gerçekten çekici ve tatlıdır. Kim
onu hırslanmaksızın gönül hoşluğuyla tok gözlülükle alırsa onun hesabına
bereketli olur. Kim de ona göz dikerek aç gözlülükle alırsa o malın bereketi
olmaz. Böylesi kişi yediği halde doymayan kimse gibidir. Veren el alan elden
daha üstün ve hayırlıdır.” Hakîm diyor ki: Bunun üzerine ben:
-Ya Rasulallah, yaşadığım
sürece senden başka kimseden bir şey almıyacağım, dedim. Gün geçti Ebubekir
halife oldu. Hakîm’i kendisine ganimet malından hisse vermek için çağırdı. Fakat
Hakîm onu almadı. Sonra Hz. Ömer halifeliği döneminde kendisine bir şeyler
vermek istedi. Ondan da hiçbir şey almayınca Hz. Ömer:
-Ey müslümanlar, Hakîm
hakkında şahid olunuz bu ganimetten Allah’ın ona ayırdığı hissesini veriyorum da
o almak istemiyor, dedi.
İşte bu şekilde Hakîm
Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in vefatından sonra ölünceye kadar
kimseden bir şey kabul etmedi. (Buhari, Vesaya 9, Müslim, Zekat 96)
525- وعن أبي
بُرْدَةَ عن أبي موسى الأشعري رَضِيَ اللَّه قال : خَرَجْنا مَعَ رَسُولِ الله
صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم في غَزَاةٍ، ونحْن سِتَّةُ نَفَرٍ بَيْنَنا بَعِيرٌ
نَعْتَقِبُهُ، فَنَقِبَتْ أَقْدامنا ونَقَبَتْ قَدَمِي، وسقَطَتْ أَظْفاري،
فَكُنَّا نَلُفّ عَلى أَرْجُلِنا الخِرَقَ، فَسُمِّيَتْ غَزْوَةَ ذَاتِ الرِّقاع
لما كُنَّا نَعْصبُ على أَرْجُلِنَا مِنَ الخِرَقِ . قال : أَبُو بُردَةَ :
فَحَدَّثَ أبو مُوسَى بهذا الحديثِ، ثُمَّ كَرِهَ ذلك، وقال : ما كنتُ أَصْنَعُ بأن
أذكُرَهُ!، قال : كأنهُ كَرِهَ أن يكونَ شيئاً مِنْ عَمَلِهِ أَفشَاهُ.
525: Ebu Bürde (Allah Ondan
razı olsun)’den rivayete göre Ebu Musa el Eş’ari (Allah Ondan razı olsun) şöyle
anlatıyor. Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’le birlikte bir savaşa
çıkmıştık. Altı kişi biz nöbetleşe bir deveye biniyorduk. Ayaklarımız aşınıp
delinmişti. Benim de ayaklarım aşınıp tırnaklarım düşmüştü. Ayaklarımıza bez
parçaları sarıyorduk. Bundan dolayı bu gazveye Zat-ür Rika (çaput sarılıp
dolanan gazve) adı verildi.
Ebu Bürde şöyle devam etti:
Ebu Musa bunları söyledi sonra da yaptığından hoşlanmadı ve bunları söylemekle
hiç de iyi etmedim diye pişmanlığını dile getirdi.
Ebu Bürde Ebu Musa’nın bu
tavrını “Herhalde o yaptığı yiğitliğin ve iyiliğin açıklanmış olmasını hoş
görmedi” diye yorumladı. (Buhari Megazi 31 Müslim Cihad 149)
526- وعن عمرو بن تَغْلِبَ رَضِيَ اللَّه أن رَسُول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم أُتِيَ بمَالٍ أَوْ سَبيٍ فَقَسَّمَهُ، فَأَعْطَى رِجالا وتَرَكَ رِجالا,
فَبَلَغَهُ أن الَّذِينَ تَرَكَ عَتَبُوا. فَحَمِد الله، ثُمَّ أَثْنَى عَلَيْهِ،
ثُمَّ قال : أَمَّا بَعد؟ فَوَالله إني لأعطِي الرَّجُل، وَأَدَعُ الرَّجُل،
والَّذِي أَدَع أحب إليَّ مِنَ الَّذِي أعْطِي، وَلكِنِّي إنما أُعْطِي أَقْوَاماً
لِما أرى في قُلُوبِهِمْ مِنَ الجَزَع والهلع، وَأكِلُ أَقْواماً إلى ما جَعَلَ
الله في قُلُوبِهِمْ مِنَ الغِنَى والخَيْرِ، مِنهُمْ عَمْرُو بنُ تَغْلِبَ. قال
عَمرو بنُ تَغْلِبَ : فَوالله مَا أحب أن لِي بِكَلِمَةِ رَسُولِ الله صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم حُمرَ النَّعَمِ.
526: Amr İbni tağlib (Allah
Ondan razı olsun) şöyle dedi.Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’e ganimet
malları veya esirler getirildi. Bunları kimine verdi kimine vermedi dağıtıp
bitirdi. Mal vermediği kimselerin ileri geri söylendikleri kendisine ulaşınca
Allaha hamd ve sena ettikten sonra şöyle buyurdu.
“Allah’a yemin olsun ki ben
kimilerine veriyor kimilerine vermiyorum. Aslında mal vermediğim kimseler
verdiklerimden daha sevgilidir. Ben bazı kimselerin kalplerinde (mala karşı)
sabırsızlık, aşırı tamah gördüğüm için veririm. Bazı kimseleri de Allah’ın
kalplerinde bıraktığı kanaate ve hayra havale ediyorum. Amr ibni Tağlib de
bunlardan biridir.”
Amr İbni Tağlib der ki:
Vallahi Peygamberimin hakkımda söylediği bu söz benim için bütün dünyaya
bedeldir. (Buhari Cuma 29)
527- وعنْ
حَكِيمِ بنِ حزَامٍ رَضِيَ اللَّه أن النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال :
اليَدُ العُلْيَا خَيْرٌ مِنَ اليَدِ السُّفْلَى، وابْدَأْ بِمَنْ تَعُولُ، وخَيْرُ
الصَّدَقَةِ عَنْ ظهْرِ غِنىً، وَمَنْ يَسْتَعْفِفْ يُعِفهُ الله، ومَنْ يَسْتَغْنِ
يُغْنِهِ الله .
527: Hakim İbni Hizam (Allah
Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Peygamber (sallallahu aleyhi
vesellem) şöyle buyurdu: “Üstteki(veren) el alttaki(alan) elden daha hayırlıdır.
Harcamada önce geçimini üstlendiğin kimselerden başla. Sadakanın iyisi ihtiyaç
fazlası maldan verilendir veya fakiri bolluğa kavuşturacak olandır. Halktan bir
şey istemekten sakınan kimseyi Allah iffetli kılar, kimseye muhtaç etmez. Kim de
kendini halka karşı tok gözlü davranarak başkasına muhtaç görmezse Allah da onu
muhtaç olmaktan korur.” (Buhari zekat 18 Müslim zekat 95)
528- وعن أبي
سُفْيَان صَخْر بن حَرْبٍ رَضِيَ اللَّه قال : قال رسولُ الله صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم : لا تُلْحِفُوا في المسْأَلَةِ، فوَالله لا يَسْأَلُني أَحَدٌ
مِنْكُمْ شَيْئا فَتُخرِجَ لَهُ مَسأَلَتهُ مِنِّي شَيْئاً وَأنا لَهُ كَارِهٌ،
فَيُبَارَكَ لهُ فيما أَعْطَيْتُهُ .
528: Ebu Abdurrahman Muaviye
ibni Ebu Süfyan Sahr ibni Harb (Allah Ondan razı olsun)’dan rivayet edildiğine
göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Bir şey isterken
ısrarlı davranmayınız. Allah’a yemin ederim ki sizden biri benden bir şey ister
de benim gönülsüzlüğüme rağmen benden bir şey koparırsa verdiğim malın
bereketini görmez.” (Müslim, Zekat 99)
529- وعن أبي
عبدِ الرحمنِ عَوف بن مالك الأشْجَعِيِّ رَضِيَ اللَّه قال : كُنَّا عِنْدَ رسُولِ
الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم تِسْعَةً أَوْ ثَمإنيَةً أَوْ سَبْعَةً، فَقال
: ألا تُبَايِعُونَ رَسُولَ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ؟. وكُنَّا حَديثي
عَهْدٍ بِبَيْعَةٍ، فَقُلنَا : قَدْ بَايَعنَاكَ يَا رَسُولَ الله. ثم قال : ألا
تُبَايِعُونَ رَسُولَ الله؟. فَبَسَطْنا أَيْدِينا وَقُلْنا: قَدْ بايَعْنَاكَ يا
رَسُولَ الله، فَعَلاَمَ نُبَايِعكَ؟ قال : على أن تَعْبُدُوا الله ولا تُشْرِكُوا
بِه شَيْئا, والصَّلَوَاتِ الخَمْسِ, وَتُطِيعوا. وَأَسَرَّ كَلِمَة خَفِيَّة ً:
وَلا تَسْأَلُوا النَّاسَ شَيْئاً, فَلَقَدْ رَأَيْتُ بَعْضَ أُولئِكَ النَّفَرِ
يَسْقُطُ سَوْطُ أَحَدِهِمْ فَمَا يَسْأَلُ أَحَداً يُنَاوِلُهُ إيّاه.
529: Ebu Abdurrahman Avf ibni
Malik el-Eşca’î (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir. Biz dokuz veya sekiz
veya yedi kişi olarak Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in yanında
oturuyorduk. Bize: “Allah’ın elçisine biat etmez misiniz?” buyurdu. Oysa biz
yeni biat etmiştik. Bu sebeple: -Ey Allah’ın elçisi, biz sana biat ettik ya,
dedik. Sonra tekrar: “Allah’ın elçisine biat etmeyecek misiniz ?” buyurdu. Bu
defa biat için ellerimizi uzattık ve: -Ey Allah’ın elçisi biz sana biat
etmiştik, şimdi ne üzerine biat edeceğiz, dedik. “Allah’a kulluk edip ona hiçbir
şeyi ortak koşmamak, beş vakit namazı kılmak, Allah’a itaat etmek –ve sesini
alçaltarak- kimseden bir şey istememek üzere biat edeceksiniz”, buyurdu. Avf
ibni Malik diyor ki: Bu gruptan bazılarını görürdüm, kamçıları yere düşerdi de
kimseden onu alıvermesini istemezlerdi. (Müslim, Zekat 108)
530- وعن ابنِ
عمر أن النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : لا تَزَالُ المَسْألَةُ
بِأَحَدِكُم حَتَّى يَلْقَى الله تعالَى وَلَيْسَ في وَجْهِه مُزْعَةُ لَحْمٍ .
530: İbni Ömer (Allah
Onlardan razı olsun)’dan rivayet edildiğine göre Nebi (sallallahu aleyhi
vesellem) şöyle buyurdu “Bir şeyler istemek herhangi birinizi o hale getirir ki
kıyamet gününde yüzünde bir parça et bile kalmamış vaziyette Allah’ın huzuruna
çıkarılır.” (Buhari, Zekat 52, Müslim, Zekat 103)
531- وعنه أن
رسولَ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : وهو على المِنْبَرِ، وَذَكَرَ
الصَّدَقَةَ والتَّعَفّفَ عَنِ المَسَأَلَةِ : اليَد العُليَا خَيرٌ مِنَ اليَدِ
السُفْلى. وَاليَد العُليَا هِيَ المُنْفِقَة، وَالسُّفْلَى هِيَ السَّائِلَة .
531: Yine İbni Ömer (Allah
Onlardan razı olsun)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi
vesellem) minber üzerinde iken sadaka vermekten, dilenmeyip iffetli yaşamaktan
bahsetmiş ve şöyle buyurmuştur: “Üstteki el alttaki elden daha hayırlıdır.
Üstteki el veren eldir. Alttaki el ise dilenip alan eldir.” (Buhari, Zekat 18,
Müslim, Zekat 94)
532- وعن أبي
هُريرة رَضِيَ اللَّه قال : قال رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : مَنْ
سَأَلَ النَاسَ تكثُّرا فَإنما يَسْأَلُ جَمْراً, فَلْيَسْتَقِلَّ أوْ
لِيَسْتكْثِرْ .
532: Ebu Hüreyre (Allah Ondan
razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)
şöyle buyurdu: “Mal biriktirmek için halktan isteyenler gerçekte ateş koru
istiyorlar demektir. İster az istesin ister çok istesin.” (Müslim, Zekat 105)
533- وعن
سَمُرَةَ بنِ جُنْدبٍ رَضِيَ اللَّه قال : قال رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم : أن المَسأَلَةَ كَدّ، يَكُدُّ بها الرَّجلُ وَجْهَهُ، إلا أن يَسأَلَ
الرَّجُلُ سُلْطاناً أوْ في أمر لا بُدَّ مِنْهُ .
533: Semure ibni Cündeb
(Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Halktan bir şeyler istemek kişinin kendi yüzüne
açtığı bir yaradır. Kişi böylece kendi yüzünü berelemiş olur. Kişinin devlet
başkanından hakkını istemesi ya da çok zaruri durumlardan dolayı istemek böyle
değildir.” (Tirmizi, Zekat 38)
534- وعن ابنِ
مسعودٍ رَضِيَ اللَّه قال : قال رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : مَنْ
أصابتْهُ فَاقَةٌ فَأنزلهَا بِالنَّاسِ لَمْ تُسَدَّ فَاقَتُهُ، وَمَنْ أنزلها
باللّه، فَيُوشِكُ الله لَهُ بِرِزْق عاجِلٍ أَوْ آجِلٍ .
534: İbni Mes’ud (Allah Ondan
razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)
şöyle buyurdu: “Kim sıkıntıya düşer de halini insanlara açarsa sıkıntıdan
kurtulamaz. Fakat her kim düştüğü sıkıntıdan dolayı ihtiyacını Allah’a arzedip
havale ederse Allah’ın er veya geç bir rızık vereceği umulur.” (Ebu Davud, Zekat
28)
535- وعَنْ
ثَوْبان رَضِيَ اللَّه قال : قال رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : مَنْ
تكفلَ لِي أن لاَ يَسْأَلَ النَّاسَ شَيْئا وأَتكَفَّلُ له بالجَنَةِ؟ فقلتُ: أنا.
فَكان لا يَسْأَلُ أَحَداً شَيْئاً .
535: Sevban (Allah Ondan razı
olsun)’den şöyle demiştir. Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) : “Kim bana
hiçbir kimseden bir şey istemeyeceğine dair söz verirse ben de onun cennete
girmesine kefil olurum”, buyurdu. Bunun üzerine ben: Söz veriyorum dedim ve
hiçbir kimseden hiçbir şey istemedim. (Ebu Davut, Zekat 27)
536- وعن أبي
بِشْرٍ قَبِيصَةَ بنِ المُخَارِقِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قالت :حَمَّلْتُ
حَمَالَةً فَأَتَيْتُ رسُولَ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم أَسْأَلُهُ فيها
فقال : أَقِمْ حَتى تَأْتِيَنَا الصَّدَقَة فَنَأمر لكَ بها ثُمَّ قال : يَا
قَبِيصَةُ أن المَسألَةَ لاَ تَحِلُّ إلا لأَحَدِ ثَلاثَة : رَجُل تَحَمَلَ
حَمَالَةً، وَحَلَّتْ لَهُ المَسْأَلَةُ حَتَّى يُصِيبَها ثُمَّ يُمْسِكُ. وَرَجُلٌ
أصابتْهُ جَائِحَةٌ اجْتَاحَتْ مالَهُ، فَحَلَّتْ لَهُ المَسأَلَةُ حَتَّى يُصيبَ
قِوَاماً مِنْ عَيشً، أَوْ قال : سِداداً مِنْ عَيْش. وَرَجُلٌ أصابتهُ فاقَةٌ،
حَتَّى يَقُولَ ثَلاثَةٌ مِنْ ذَوِي الحِجَى مِنْ قَوْمِهِ : لَقَدْ أصابتْ فُلانا
فَاقَةٌ، فَحَلَّتْ لَهُ المَسأَلَةُ حَتَى يُصِيبَ قِواماً مِنْ عَيْشٍ، أَوْ قال
: سِداداً مِنْ عَيْشٍ .فَمَا سِواهُنَّ مِنَ المَسْأَلَةِ يَا قَبِيصَةُ سُحْتٌ،
يأْكُلُهَا صَاحبهَا سُحْتاً .
536: Ebu Bişr Kabisa ibn-il
Muharik (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Bir takım büyük işler yüklendim
de ağır borç altına girdim ve bu yüzden Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’e
müracaat ettim. O da bana: “ Biraz bekle sadaka malı gelsin de ondan sana
verilmesini emrederiz,” dedi ve şöyle devam etti:
-Ey Kabisa; dilenmek, istemek
yalnızca üç kimse için helaldir.
1- Kan davası için diyet
borcu altına giren kimse veya büyük bir meblağ için kefil olup da borç altına
giren kimsenin o borcu ödeyinceye kadar istemesi helaldir, sonra dilenmekten
vazgeçer.
2- Bütün mal varlığını yok
eden (İflas, deprem, yangın vs.) bir felakete uğramış kimse geçimini yoluna
koyacak kadar istemesi helaldir, sonra dilenmeyi bırakır.
3- Son derece fakirliğe düşüp
de kendisini tanıyanlardan en az aklı başında üç kişinin “Çok fakir düştü”
denecek hale gelen kimsenin de geçimini temin edecek kadar isteyip dilenmesi
helaldir.
Ey Kabisa bu hallerin dışında
dilenmek haramdır. Dilenen haram yemiş olur.” (Müslim, Zekat 109)
537- وعن أبي
هريرة رَضِيَ اللَّه أن رسولَ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : لَيْسَ
المِسْكِينُ الَّذِي يَطُوفُ عَلى النّاسِ تَرُدُّهُ اللُقْمَة واللُقْمَتَان،
وَالتَّمْرةُ وَالتَّمْرَتان، وَلكِنَّ المِسْكِينَ الَّذِي لاَ يَجِدُ غِنىً
يُغْنِيهِ، وَلاَ يُفْطَنُ لَهُ، فَيُتَصَدَّقَ عَلَيْهِ، وَلاَ يَقُومُ فَيَسْأَلَ
النَّاسَ .
537: Ebu Hüreyre (Allah Ondan
razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)
şöyle buyurdu: “Miskin ve yoksul bir iki lokma bir iki hurma diye kapı kapı
dolaşan kimse değildir. Gerçek yoksul ihtiyaç sahibi miskin ihtiyacını
karşılayacak bir şeyi bulunmadığı halde mali durumu bilinmediği için kendisine
sadaka verilmeyen ve kendisi de kalkıp insanlardan bir şey istemeyen kimsedir.”
(Buhari, Zekat 25, Müslim, Zekat 101)
|