|
ALLAH’IN
KULLARINI KONTROL ve DENETİMİ
قال الله تعالى :
{ الذي يَرَيكَ حِينَ تَقُومُ وَتَقَلُّبَكَ في السَّاجِدِينَ
[
“O ki, gece namazına
kalktığın zaman, seni görüyor. O’nun huzurunda saygıyla, yere kapananlar
arasında yer aldığını da görmektedir.” (26 Şuarâ 218 219)
قال الله تعالى :
{ وَهُوَ مَعَكُمْ أين مَا كُنْتُمْ
[.
“Nerede olursanız olun, O
sizinle beraberdir.” (57 Hadîd 4)
قال الله تعالى :
{ إن اللَّهَ لاَ يَخْفَى عَلَيْهِ شيء في الأرض وَلاَ في السَّمَآءِ
[.
“Göklerde ve yerde hiçbir
şey Allah’a gizli kalmaz.” (3 Âl i İmrân 5)
قال الله تعالى :
{ إن رَبَّكَ لَبِالْمِرْصَادِ
[.
“Çünkü Rabbin her zaman
gözetleyip durmaktadır.” (89 Fecr 14)
قال الله تعالى :
{ يَعْلَمُ خائنة الأعين وَمَا تُخْفِى الصُّدُورُ
[
“Çünkü Allaha art niyetli
bakışların ve kalplerin gizlediği düşüncenin farkındadır.” (40 Mü’min 19)
60- عَنْ عُمَرَ
بْنِ الْخَطَّابِ رَضِيَ اللَّه قال : بَيْنَمَا نَحْنُ جُلُوسٌ عِنْدَ رَسُولِ
اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم , ذَاتَ يَوْمٍ إِذْ طَلَعَ عَلَيْنَا
رَجُلٌ شَدِيدُ بَيَاضِ الثِّيَاب,ِ شَدِيدُ سَوَادِ الشَّعَرِ ,لاَ يُرَى عَلَيْهِ
أَثَرُ السَّفَرِ, وَلاَ يَعْرِفُهُ مِنَّا أَحَدٌ, حَتَّى جَلَسَ إِلَى النَّبِيِّ
صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم عليه وسلم فَأَسْنَدَ رُكْبَتَيْهِ إِلَى
رُكْبَتَيْهِ, وَوَضَعَ كَفَّيْهِ عَلَى فَخِذَيْهِ وَقال : يَا مُحَمَّدُ
أَخْبِرْنِي عَنِ الإسلام ؟ فَقال رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم:
الإسلام أن تَشْهَد َأن لاَ إِلَهَ إلا اللَّه, وَأن مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ,
وَتُقِيمَ الصَّلاَةَ, وَتُؤْتِيَ الزَّكَاة, وَتَصُومَ رمضان, وَتَحُجَّ الْبَيْتَ
إن اسْتَطَعْتَ إِلَيْهِ سَبِيلاً. قال : صَدَقْتَ. قال: فَعَجِبْنَا لَهُ
يَسْأَلُهُ وَيُصَدِّقُهُ! قال : فَأَخْبِرْنِي عَنِ الإيمان؟ قال :أن تُؤْمِنَ
بِاللَّهِ, وَمَلاَئِكَتِهِ, وَكُتُبِهِ, وَرُسُلِهِ, وَالْيَوْمِ الآخرِ
,وَتُؤْمِنَ بِالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ. قال : صَدَقْتَ. قال : فَأَخْبِرْنِي
عَنِ الإحسان ؟ قال : أن تَعْبُدَ اللَّهَ كأنكَ تَرَاهُ, فَإن لَمْ تَكُنْ تَرَاهُ
فَإنهُ يَرَاكَ. قال : فَأَخْبِرْنِي عَنِ السَّاعَةِ؟ قال : مَا الْمَسْئُولُ
عَنْهَا بِأَعْلَمَ مِنَ السَّائِلِ. قال : فَأَخْبِرْنِي عَنْ أَمَارَاتِهَا؟ قال
: أن تَلِدَ الأمة رَبَّتَهَا, وَإن تَرَى الْحُفَاةَ الْعُرَاةَ الْعَالَةَ
رِعَاءَ الشَّاءِ يَتَطَاوَلُونَ فِي البنيان. ثُمَّ انطلق, فَلَبِثْتُ مَلِيًّا,
ثُمَّ قال : يَا عُمَرُ أَتَدْرِي مَنِ السَّائِلُ ؟ قُلْتُ : اَللَّهُ وَرَسُولُهُ
أَعْلَمُ. قال : فَإنهُ جِبْرِيلُ أَتَاكُمْ يُعَلِّمُكُمْ دِينَكُمْ .
60: Ömer ibn Hattâb (Allah
Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Bir gün Rasûlullah (sallallahu aleyhi
vesellem)’in yanında bulunduğumuz sırada elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah,
üzerinde yolculuk belirtisi olmayan ve kimsenin de tanımadığı bir adam
çıkageldi. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in karşısına oturdu,
dizlerini Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’in dizlerine dayadı, ellerini
uyluklarına koydu ve şöyle dedi:
Ey Muhammed bana İslâm’dan
haber ver? Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) cevap olarak şöyle dedi:
“İslâm: Allah’tan başka gerçek İlah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü
olduğuna şehadet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekatı vermen, ramazan orucunu
tutman, gücün yeterse haccetmendir.” Adam doğru söyledin dedi. Onun hem sorup
hem de cevabı tasdik etmesine şaşırdık.
Adam şimdi de iman nedir onu
bana anlat? dedi. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de: “Allah’a,
meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kaderin hayır ve
şerrine de iman etmendir” buyurdu. Adam tekrar doğru söylüyorsun diye tasdik
etti ve peki ihsan nedir onu da anlat? deyince. Rasûlullah (sallallahu aleyhi
vesellem) de: “İhsan: Allah’ı görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Eğer sen O’nu
görmüyorsan O seni görüyor” buyurdu. Adam yine: Kıyamet ne zaman kopacak? diye
sordu. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) de: “Kendisine soru sorulan bu
konuda sorandan daha bilgili değildir” cevabını verdi. Adam o halde alametlerini
söyle dedi. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de: “Annelerin kendilerine
cariye muamelesi yapacak çocuklar doğurması, yalın ayak başı çıplak yoksul koyun
çobanlarının yüksek ve mükemmel binaları yükseltmekte birbirleriyle
yarışmalarıdır” buyurdu. Adam da sessizce çekip gitti. Ben de bir müddet
durakaldım. Daha sonra Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem): “Ey Ömer soru
soran kimse kimdi biliyor musun?” buyurdu. Ben: Allah ve Rasûlü daha iyi bilir
dedim. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de: “O Cebrâil idi, size dininizi
öğretmeye geldi” buyurdu. (Müslim, İman 1)
61- عَنْ أبي
ذَرٍّ جَنْدَبِ بْنِ جُناَدَةَ َ و أبي عَبْدِ الرَّحْمَنْ مُعاَذِ بْنِ جَبَلٍ
رضي الله
عنهما
عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : اِتَّقِ اللَّهَ
حَيْثُمَا كُنْتَ, وَأَتْبِعِ السَّيِّئَةَ الْحَسَنَةَ تَمْحُهَا, وَخَالِقِ
النَّاسَ بِخُلُقٍ حَسَنٍ .
61: Ebû Zerr Cündüp ibn
Cünâde ve Ebû Abdurrahmân Muâz ibn Cebel (Allah Onlardan razı olsun)’den rivayet
edildiğine göre Rasülullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:
“Nerede ve nasıl olursan ol Allahtan kork!yolunu Allah’ın kitabıyla bulmaya
çalış, kötülük yaparsan arkasından hemen bir iyilik yap ki, o kötülüğü silip
götürsün. İnsanlara güzel huy ve iyilikle muamele et.” (tirmîzî, Birr 55)
62- عَنْ اِبْنِ
عَبَّاسٍ رَضِيَ اللَّه عَنْهمَا قال : كُنْتُ خَلْفَ النَّبِيِّ صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم يَوْمًا فَقال : يَا غُلاَمُ إني أُعَلِّمُكَ كَلِمَاتٍ :
اِحْفَظِ اللَّهَ يَحْفَظْكَ, اِحْفَظِ اللَّهَ تَجِدْهُ تُجَاهَكَ, إذا سَأَلْتَ
فَاسْأَلِ اللَّه,َ وَإذا اسْتَعَنْتَ فَاسْتَعِنْ بِاللَّهِ, وَاعْلَمْ : أن الأمة
لَوِ اجْتَمَعَتْ عَلَى أن يَنْفَعُوكَ بِشَيْءٍ, لَمْ يَنْفَعُوكَ إلا بِشَيْءٍ
قَدْ كَتَبَهُ اللَّهُ لَكَ , وَإن اِجْتَمَعُوا عَلَى أن يَضُرُّوكَ بِشَيْءٍ,
لَمْ يَضُرُّوكَ إلا بِشَيْءٍ قَدْ كَتَبَهُ اللَّهُ عَلَيْكَ , رُفِعَتِ الأقلام,
وَجَفَّتِ الصُّحُفُ . وَفِي رِواَيَةٍ غَيْرِ التِّرْمِذِيُّ : اِحْفَظِ اللَّهَ
تَجِدْهُ أَمَامَكَ, تَعَرَّفْ إِلَي اللهِ فِي الرَّخَاءِ يَعْرِفْكَ فِي
الشِّدَّةِ, وَاعْلَمْ أن ماَ أَخْطَأَكَ لَمْ يَكُنْ لِيُصِيبَكَ, وَماَ أصابكَ
لَمْ يُكُنْ لِيُخْطِئَكَ, وَاعْلَمْ أن النَّصْرَ مَعَ الصَّبْرِ, وَأن الْفَرَجَ
مَعَ الْكَرْبِ, وَإن مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا .
62: Abdullah ibn Abbas(Allah
Onlardan razı olsun)’den bildirildiğine göre: Bir gün Peygamber (sallallahu
aleyhi vesellem)’in bindiği hayvanın arkasına binmiştim. Bana şöyle söyledi: “Ey
genç sana bazı kaideler öğreteceğim: Allah’ın emir ve yasaklarını gözet ki,
Allah’da seni gözetsin. Daima Allah’ın rızasını her işinde önde tut ki, Allah’ın
yardımını her an yanında bulasın. Birşey isteyeceksen Allah’tan iste, yardım
dileyeceksen Allah’tan dile, bil ki bütün insanlar toplanıp sana fayda temin
etmeye çalışsalar, ancak senin için Allah’ın yazdığı faydayı sana
ulaştırabilirler. Yine bütün insanlar sana zarar vermeye kalksalar, ancak
Allah’ın senin hakkında takdir ettiği zararı verebilirler. Kalemler kaldırılmış
ve kader defterinin sayfasındaki mürekkepler kurumuştur.” (Tirmîzî, Kıyâme 59)
Tirmîzî dışındaki bir
rivayette ise şöyle buyurulmuştur: “Allah’ın emir ve yasaklarını gözet ki; O’nun
yardım ve desteğini daima karşında bulasın. Bolluk zamanların da Allah’ın
emirlerine bağlı kalmakla O’nu tanı ki; O da darlığa düşünce seni kurtarmak
suretiyle seni tanısın. Bil ki senin hakkında yazılmamış olan birşey senin
başına gelmez. Sana takdir edilen de seni atlayıp başkasına gitmez. Bil ki;
yardım ve zafer sabırla beraberdir. tasa ve sıkıntının peşinde ferahlık,
güçlüğün ardında da kolaylık vardır.” (Müsned, I, 307)
63- عَنْ أنس
رَضِيَ اللَّه قال : إنكُمْ لَتَعْمَلُونَ أعمالا هِيَ أَدَقُّ فِي أَعْيُنِكُمْ
مِنَ الشَّعرِ, كُنَّا نَعُدُّهَا عَلَى عَهْدِ النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم مِنَ الْمُوبِقَاتِ .
63: Enes ibn Mâlik (Allah
Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Siz gözünüzde kıldan daha küçük ve önemsiz
görünen bazı işler yapıyorsunuz ki; biz bu tür işleri Rasûlüllah (sallallahu
aleyhi vesellem) zamanında büyük günahlar dan sayardık. (Buharî, Rikâk 32)
64- عَنْ أبي
هُرَيْرَة َ
رَضِيَ
اللَّه عَنِ النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال :إن اللَّهَ تَعاَلَي
يَغَارُ , وَغَيْرَةُ اللَّهِ تَعاَلَي , أن يَأْتِىَ الْمَرْءُ مَا حَرَّمَ
اللَّهُ عَلَيْهِ.
64: Ebû Hureyre (Allah Ondan
razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)
şöyle buyurdu: “Allah kulları hakkında gayret gösterir. Allah’ın gayreti haram
kıldığı şeyleri insanların işlemelerine karşı olmasıdır.” (Buhârî, Nikah 107;
Müslim, tevbe 36)
65- عَنْ أبي
هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّه إنهُ سَمِعَ النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
يَقُولُ : إن ثَلاَثَةً مِنْ بَنِي إِسْرَائِيلَ : أَبْرَصَ, وَأَقْرَعَ ,
وَأَعْمَى, أَراَدَ اللهُ أن يَبْتَلِيَهُمْ فَبَعَثَ إِلَيْهِمْ مَلَكًا, فَأَتَى
الأبرص فَقال : أَيُّ شَيْءٍ أحب إِلَيْكَ؟ قال : لَوْنٌ حَسَنٌ, وَجِلْدٌ حَسَنٌ,
وَيَذْهَبُ عَنِّي الَّذِي قَدْ قَذِرَنِي النَّاسُ, فَمَسَحَهُ فَذَهَبَ عَنْهُ
قَذَرُهُ وَأُعْطِيَ لَوْنًا حَسَنًا. فَقال : فَأَيُّ الْمَالِ أحب إِلَيْكَ؟ قال
: الإبل -أَوْ قال : الْبَقَرُ - شَكَّ الرَّاوِي -فَأُعْطِيَ نَاقَةً عُشَرَاءَ,
فَقال : بَارَكَ اللهُ لَكَ فِيهَا. فَأَتَى الأقرع فَقال : أَيُّ شَيْءٍ أحب
إِلَيْكَ؟ قال : شَعَرٌ حَسَنٌ, وَيَذْهَبُ عَنِّي هَذَا الَّذِي قَذِرَنِي
النَّاسُ , فَمَسَحَهُ فَذَهَبَ عَنْهُ, وَأُعْطِيَ شَعَرًا حَسَنً. قال : فَأَيُّ
الْمَالِ أحب إِلَيْكَ؟ قال : الْبَقَرُ ,فَأُعْطَيَ بَقَرَةً حَامِلاً. وَقال :
بَارَكَ اللهُ لَكَ فِيهَا. فَأَتَى الأعمى فَقال : أَيُّ شَيْءٍ أحب إِلَيْكَ؟ قال
:أن يَرُدَّ اللَّهُ إلي بَصَرِي فَأُبْصِرَ النَّاسَ, فَمَسَحَهُ فَرَدَّ اللَّهُ
إِلَيْهِ بَصَرَهُ. قال : فَأَيُّ الْمَالِ أحب إِلَيْكَ؟ قال : الْغَنَمُ
فَأُعْطِيَ شَاةً وَالِدًا, فَانتجَ هذان وَوَلَّدَ هَذَا, فَكان لِهَذَا وَادٍ
مِنَ الإبل, وَلِهَذَا وَادٍ مِنَ الْبَقَرِ ,وَلِهَذَا وَادٍ مِنَ الْغَنَمِ,
ثُمَّ إنهُ أَتَى الأبرص فِي صُورَتِهِ وَهَيْئَتِهِ, فَقال : رَجُلٌ مِسْكِينٌ
قَدِ انقطعت بِيَ الْحِبَالُ فِي سَفَرِي, فَلاَ بَلاَغَ لِيَ الْيَوْمَ إلا
بِاللَّهِ ثُمَّ بِكَ, أَسْأَلُكَ بِالَّذِي أَعْطَاكَ اللَّوْنَ الْحَسَنَ,
وَالْجِلْدَ الْحَسَنَ, وَالْمَالَ, بَعِيرًا أَتَبَلَّغُ بِهِ فِي سَفَرِي, فَقال
: اَلْحُقُوقُ كَثِيرَةٌ. فَقال : كأني أَعْرِفُكَ, أَلَمْ تَكُنْ أَبْرَصَ
يَقْذَرُكَ النَّاسُ فَقِيرًا, فَأَعْطَاكَ اللَّهُ!؟ فَقال : إنما وَرِثْتُ هَذَا
الْماَلَ كَابِراً عَنْ كَابِرٍ, فَقال : إن كُنْتَ كَاذِبًا فَصَيَّرَكَ اللَّهُ
إِلَى مَا كُنْتَ. وَأَتَى الأقرع فِي صُورَتِهِ وَهَيْئَتِه,ِ فَقال لَهُ مِثْلَ
مَا قال لِهَذَا, فَرَدَّ عَلَيْهِ مِثْلَ مَا رَدَّ هَذَا, فَقال : إن كُنْتَ
كَاذِبًا فَصَيَّرَكَ اللَّهُ إِلَى مَا كُنْتَ. وَأَتَى الأعمى فِي صُورَتِهِ
وَهَيْئَتِهِ, فَقال: رَجُلٌ مِسْكِينٌ وَابْنُ سَبِيلٍ انقطعت بِيَ الْحِبَالُ فِي
سَفَرِي, فَلاَ بَلاَغَ لِيَ الْيَوْمَ إلا بِاللَّهِ ثُمَّ بِكَ, أَسْأَلُكَ
بِالَّذِي رَدَّ عَلَيْكَ بَصَرَكَ شَاةً أَتَبَلَّغُ بِهَا فِي سَفَرِي؟ فَقال :
قَدْ كُنْتُ أَعْمَى فَرَدَّ اللَّهُ إِلَيَّ بَصَرِي, فَخُذْ مَا شِئْتَ وَدَعْ
ماَ شِئْتَ, فَوَ اللَّهِ لاَ أَجْهَدُكَ الْيَوْمَ بِشَيْءٍ أخذتُهُ لِلَّهِ عَزَّ
وجَلَّ. فَقال : أَمْسِكْ مَالَكَ فَإنما اُبْتُلِيتُمْ, فَقَدْ رَضِيَ اللَّهُ
عَنْكَ وَسَخِطَ عَلَى صاحبيك .
65: Ebû Hureyre (Allah Ondan
razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Peygamber (sallallahu aleyhi
vesellem)’in şöyle dediğini işitmişimdir: “İsrailoğulları arasında biri ala
tenli, biri kel, biri de kör üç kişi vardı. Allah onları sınamak istedi ve
kendilerine bir melek gönderdi. Melek ala tenliye geldi: Ençok istediğin şey
nedir? dedi. Ala tenli: Güzel bir renk, güzel bir ten ve insanların beni çirkin
gördüğü ve iğrendiği şu halin benden giderilmesidir dedi. Melek onu sıvazladı ve
alaca tenlilik ondan gitti, rengi güzelleşti. Melek ona: Hangi malı daha çok
seviyorsun? dedi. Alaca tenli adam da: Deve yahut sığırdır dedi. Allah ona gebe
bir deve verdi. Melek Allah sana bu deveyi bereketli kılsın diye dua etti.
Melek sonra kel olan adama
gelerek: En çok ne isterdin? dedi. Kel de: Güzel bir saç ve insanların benden
uzaklaştıkları şu kelliğin benden giderilmesidir dedi. Melek de onu sıvazladı,
kelliği yok oldu, kendisine gür ve güzel bir saç verildi. Melek sordu: En çok
hangi malı seversin? Adam da: İnek dedi. Allah tarafından ona gebe bir inek
verildi. Melek Allah sana bunu bereketli kılsın diye dua ettikten sonra körün
yanına geldi ve:
En çok ne isterdin? diye
sordu. Kör de Allah’ın gözlerimi geri vermesini ve insanları görmeyi çok
istiyorum dedi. Melek onun gözlerini sıvazladı ve geri verdi. Bu defa melek:
Mallardan en çok hangisini seversin? dedi. O da: Koyun dedi. Allah ona doğurgan
bir koyun verdi.
Bir müddet sonra deve ve
sığır sâhiplerinin devesi ve sığırı yavruladı. Koyun sâhibinin de koyunu
kuzuladıý. Sonunda birinin vadi dolusu develeri, diğerinin vadi dolusu
sığırları, ötekinin de vadi dolusu koyun sürüsü oldu.
Daha sonra melek ala tenliye
onun eski kıyafetine bürünerek geldi ve: Fakirim yoluma devam edecek imkanım
kalmadı gitmek istediğim yere önce Allah, sonra senin yapacağın yardım sayesinde
ulaşabilirim. Rengini ve cildini güzelleştiren sana mal veren Allah adına senden
yolculuğumu tamamlayabileceğim bir deve istiyorum dedi. Adam: İyi amma hak
sahipleri (isteyen fakirler) çoktur dedi. Melek de: Ben seni tanıyor gibiyim.
Sen insanların kendisinden iğrendikleri, fakirken Allah’ın zengin ettiği alaca
tenli değil misin? dedi. Adam da: Hayır, ben bu mala atadan ataya intikal ederek
varis oldum dedi. Melek: Eğer yalan söylüyorsan Allah seni eski haline çevirsin
dedi. Sonra Melek kel olan adamın eski kılığına girip onun yanına geldi, ona da
ötekine söylediği gibi söyledi. Kel de alaca tenli gibi cevap verdi. Melek de
ona: Yalan söylüyorsan Allah da seni eski haline çevirsin dedi. Melek körün eski
kılığına girip onun yanına gitti: Fakir ve yolcuyum, yola devam edecek imkanım
kalmadı. Bu gün önce Allah’ın, sonra senin sayende yoluma devam edebileceğim,
sana gözlerini veren Allah aşkına senden bir koyun istiyorum ki, onunla yoluma
devam edebileyim. Bunun üzerine o eski kör adam: Ben gerçekten kördüm, Allah
gözlerimi bana iade etti. Şu gördüğün mallardan istediğini al istediğini bırak
Allah’a yemin ederim ki, Allah rızası için bugün alacağın hiç birşeyde sana
zorluk çıkarmayacağım dedi. Melek: Malın senin olsun, bu sizin için bir
imtihandı. Allah senden razı oldu, arkadaşlarına gazab etti cevabını vererek
ayrılıp gitti.” (Buhârî, Enbiyâ 51; Müslim, Zühd 10)
66- عَنْ أبي
يَعْلَي شَدَّادِ بْنِ أَوْسٍ رَضِيَ اللَّه عَنِ النَّبِيِّ صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم قال : اَلْكَيِّسُ مَنْ دان نَفْسَهُ , وَعَمِلَ لِمَا بَعْدَ
الْمَوْتِ , وَالْعَاجِزُ مَنْ أَتْبَعَ نَفْسَهُ هَوَاهَا, وَتَمَنَّى عَلَى
اللَّهِ.
66: Ebû Ya’lâ Şeddâd ibn Evs
(Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Pey-gamber (sallallahu
aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Akıllı kişi nefsini hesaba çekerek, nefsine
hâkim olup ölüm sonrası için çalışandır. Âciz ve zayıf kimse ise nefsini
arzularının peşine takıp ta kurtuluşunu hiçbir iş yapmaksızın Allah beni
bağışlar diye hayal kurarak Allah’ tan bekleyen kimsedir.”(Tirmîzî, Kıyâme 25)
67- عَنْ أبي
هُرَيْرَةَ
رَضِيَ
اللَّه قال : قال رسولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : مِنْ حُسْنِ
إِسْلاَمِ الْمَرْءِ تَرْكُهُ مَا لاَ يَعْنِيهِ .
67: Ebû Hureyre (Allah Ondan
razı olsun)’den bildirildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)
şöyle buyurmuştur: “Kendisine faydalı olmayan ve kendisini ilgilendirmeyen
şeyleri terketmesi kişinin iyi ve güzel müslüman olmasındandır.” (Tirmîzî, Zühd
11)
68- عَنْ عُمَرَ
رَضِيَ اللَّه عَنِ النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : لاَ يُسْأَلُ
الرَّجُلُ فِيمَ ضَرَبَ امرأته .
68: Ömer (Allah Ondan razı
olsun)’den bize aktarıldığına göre Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle
buyurdu: “Kişiye hanımını neden dövdüğü sorulmaz.” (Ebû Dâvûd, Nikah 42)
|
|