Vaaz Kategorileri
İman Konuları
İbadet Konuları
Sosyal Konular
Ramazan Vaazları
Dini Günler ve Geceler
DİB Örnek Vaazları
Kur'an'dan Öğütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazları
Ana Menü
Çocuklar İçin
Kur'an Öğreniyorm
Dinimi Öğreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlıca Sözlük
İslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatı Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde İslam
Kıssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
İslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gıybet Hastalığı
Adım Adım Kurtuluş
Mesneviden Öyküler
Riyâzüs-Salihîn-Metin ve Çeviri
SADE YAŞAMAK

SADE YAŞAMAK

قال الله تعالى : { فَخَلَفَ مِنْ بَعدِهِم خَلف أَضَاعُوا الصلاةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ فَسَوْفَ يَلقَوْنَ غيَّا إلامَنْ تابَ وآمَنَ وَعَمِلَ صَالحاً فَأُولئِكَ يَدْخُلُونَ الجنَّة وَلا يُظْلَمُونَ شَيْئاً. [

 “Onların ardından öyle kötü nesiller geldi ki, namazı bıraktılar, şehvetlerine uydular. Bunlar da azgınlıklarının cezasını(Ğayy denilen cehennemdeki vadi de) bulacaklardır. Ancak pişman olup Allah’a yönelen, iman edip doğru ve dürüst işler işleyenler cennete girerler ve hiçbir haksızlığa uğramazlar.” (19 Meryem 59-60)

قال الله تعالى : { فَخَرَجَ عَلى قَوْمِهِ في زِينَتِهِ قال الَّذينَ يُريدُونَ الحياةَ الدُّنْيَا يا لَيْتَ لَنَا مِثْلَ ما أوتِيَ قارُونُ إنهُ لَذُو حَظٍّ عَظيمٍ وَقال الَّذِينَ أُوتُوا العِلْمَ وَيلَكُمْ ثَوَابُ الله خَيْرٌ لِمَنْ آمَنَ وَعَمِلَ صَالِحاً[

 “Kârûn, görkem ve debdebesi içinde milletinin karşısına çıktı. Dünya hayatına gözünü dikenler: “Ne olurdu bize de, Kârûn’a verilenin bir benzeri verilseydi, şüphe yok ki, o çok şanslı(ne zengin, ne büyük devlet sahibiymiş!)” dediler. Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise: Yazıklar olsun size, iman edip doğru dürüst işler yapanlar için Allah’ın mükafatı daha hayırlıdır. Bu mükafata da, ancak her türlü güçlüklere göğüs gerebilenler kavuşabilir.” (28 Kasas 79-80)

قال الله تعالى : { ثمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ [

 “Sonra o gün size verilen tüm nimetlerden iğneden ipliğe mutlaka sorguya çekileceksiniz.” (102 tekasür 8)

قال الله تعالى : { مَنْ كان يُرِيدُ العَاجِلَةَ عَجَّلْنا لَهُ فِيها ما نَشَاءُ لَمن نُريدُ ثمَّ جَعَلْنَا لَهُ جَهَنَّمَ يَصْلاهَا مَذْمُوماً مَدْحُورا [

 “ Her kim bu çarçabuk geçen dünya hayatını ve içindekileri tercih ederse, ona yani dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadarını dünyada hemen verir sonrada onu kınanmış ve mahrum bırakılmış, kovulmuş olarak gireceği cehenneme sokarız.” (17 İsra 18)

491- وعن عائشَةَ رَضِيَ اللَّه  قالت : مَا شَبعَ آلُ مُحَمَّد صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  مِنْ خُبْزِ شَعِيرٍ يَوْمَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ, حَتَّى قُبِضَ رَسُولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  .

وفي رواية : ما شبع آل محمد صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  منذ قدم المدينة من طعام البرثلاث ليال تباعا حتى قبض.

491: Aişe (Allah Ondan razı olsun)şöyle demiştir: Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem)in ailesi onun vefat ettiği ana kadar iki gün arka arkaya arpa ekmeğiyle karnını doyurmadı.” (Buhari, Eyman 22, Müslim, Zühd 22) Başka bir rivayette : Medineye geleli Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem)in ailesi onun vefat ettiği ana kadar üç gün arka arkaya buğday ekmeğiyle karnını doyurmadı.” (Buhari, Eyman , Müslim, Zühd )

492- وعن عُرْوَةَ عَنْ عَائشة رضي اللهُ عَنْهُما أنهَا كانت تَقُولُ: وَاللّه يَا ابْنَ أُخْتِي كُنَّا لَنَنْظُرُ إلى الهِلاَلِ، ثُمَّ الهِلالِ، ثم الهِلالِ: ثَلاثَةَ أَهِلَّةٍ في شَهْرَيْنِ، وَمَا أُوقِدَ في أبياتِ رسولِ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  نَارٌ. قُلْتُ: يَا خالَةُ، فَمَا كان يُعيشُكُمْ؟ قالت : الأسْوَدَان: التَّمْرُ وَالمَاءُ، إلا أنهُ قَدْ كان لِرَسُولِ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  جِيران مِنَ الأنصار، وكانت لَهُمْ مَنَائح وكانوا يُرْسِلُونَ إلى رسولِ الله مِنْ أَلبَانها فَيَسْقِينَا. 

492: Urve (Allah Onlardan razı olsun)’ın Aişe (r. anha)’dan rivayet ettiğine göre o: Ey kız kardeşimin oğlu Allah’a yemin ederim ki biz bir hilâli sonra diğerini sonra bir başkasını, yani iki ayda üç hilali görürdük de Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in evlerinde hiç ateş yakılmazdı, demişti. Ben de: -teyzeciğim o halde ne ile geçinirdiniz? diye sordum. Teyzem iki siyah, yani hurma ve su. Ancak şu var ki Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in sağmal hayvanları bulunan ensardan komşuları vardı, onlar Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’e bu hayvanların sütlerinden gönderirlerdi. O da bize içirirdi, dedi. (Buhari, Hibe 1, Müslim Zühd 28)

493- وعن أبي سعيدٍ المَقْبُرِيِّ عَنْ أبي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّه  ، إنه مَرَّ بِقَوْمٍ بَينَ أَيدِيهِمْ شاةٌ مَصْلِيةٌ، فَدَعَوْهُ فَأَبَى أن يَأْكُلَ، وقال : خَرج رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  مِنَ الدُّنْيَا وَلَمْ يَشْبَعْ مِنْ خُبْزٍ الشَّعِيرِ. 

493: Ebu Said el-Makburi’nin Ebu Hureyre (Allah Ondan razı olsun)’den rivayetine göre Ebu Hureyre bir gün önlerinde kızartılmış bir koyun bulunan bir toplumun yanına uğradı. Onlar sofraya davet ettilerse de o yemekten çekindi ve Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) arpa ekmeğine bile doymadan dünyadan göçüp gitti. (Buhari Et’ime 23)

494- وعن أنس رَضِيَ اللَّه  قال : لَمْ يَأْكُلِ النَّبِيُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  عَلى خِوَان حَتَّى ماتَ، ومَا أَكَلَ خُبْزاً مرَققاً حَتَّى مَاتَ . وفي روايةٍ له وَلا رأى شَاةً سَميطاً بِعَيْنِهِ قَطُّ.

494: Enes (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir, Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) vefatına kadar yükseltilmiş masamsı ayaklı sofra üzerinde yemek yememiştir yine vefat edinceye kadar elenmiş undan yapılmış yumuşak ekmek de yememiştir. (Buhari Etime 16)

Buharinin başka bir rivayetinde : Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) vefat edinceye gözleriyle kadar soyulmuş ve kızartılmış bir koyun ettini görmemiştir.

495- وعن النُّعمان بنِ بشيرٍ رضي اللهُ عَنْهُمَا قال : لَقَد رَأَيْتُ نَبِيّكُمْ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  وَمايَجِدُ مِنَ الدَّقَلِ ما يَمْلأُ بِهِ بَطْنَهُ.  

495: Numan ibn-i Beşir (Allah Onlardan razı olsun) şöyle demiştir.

“Ben Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem)’i gördüm karnını doyuracak kadar âdî hurma bile bulamadığı günler oldu. (Müslim Zühd 34)

496- وعن سهلِ بنِ سعدٍ رَضِيَ اللَّه  ، قال : ما رَأَى رَسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  النَّقِيَّ مِنْ حِينَ ابتَعَثَهُ الله تعالى حتَّى قَبَضَهُ الله، فَقِيلَ لَهُ: هَلْ كان لَكُمْ في عَهْدِ رسُولِ الله مَناخِلُ ؟ قال : ما رَأَى رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  مُنْخُلاً مِنْ حِينَ ابْتَعَثَهُ الله تعالى حتَّى قَبَضَهُ الله تعالى، فَقِيلَ لَهُ : كَيْفَ كُنْتُمْ تَأْكُلُونَ الشَّعِيرَ غَيْرَ مَنْخولٍ؟ قال : كُنا نَطْحَنُهُ وَنَنفُخُهُ، فَيَطِيرُ ما طارَ، وما بقِيَ ثَرَّيْناهُ. 

496: Sehl ibn-i Sa’d (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir. Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) peygamber olduğu günden vefatına kadar elenmiş un beyaz ekmek görmedi. Sehl’e Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) zamanında siz elek kullanır mıydınız? diye soruldu Sehl: Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) peygamber olarak gönderildiği andan vefat ettiği ana kadar elek görmedi dedi.

- Elenmemiş arpa ununu nasıl yiyordunuz? Dediklerinde O; “Biz onu öğütüp savururuz uçanı uçar kalanını da hamur yapardık.”dedi. (Buhari Etime 23)

497- وعن أبي هُريرة رَضِيَ اللَّه  قال : خرَجَ رسُولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  ذاتَ يَوْمٍ أَوْ لَيْلَةٍ، فإذا هُوَ بأبي بَكْرٍ وعُمَرَ رضي اللهُ عَنْهُما فقال : مَا أَخْرَجَكُمَا مِنْ بُيُوتِكُمَا هذِهِ السَّاعَةَ؟ قالا : الجُوعُ يا رَسُولَ الله قال : وَأنا, والَّذِي نَفْسي بِيَدِهِ، لأَخْرَجَني الَّذِي أَخْرَجَكُمَا. قُوما فَقاما مَعَهُ، فَأَتَى رَجُلاً مِنَ الأنصار، فَإذا هُوَ لَيْسَ في بَيْتِهِ، فَلَمَّا رَأَتْهُ المَرْأَةُ قالتْ : مَرْحَباً وَأَهْلاً. فقال لها رَسُولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  : أَيْنَ فُلان؟  قالتْ : ذَهَبَ يَسْتَعْذِبُ لَنَا مِنَ الماءَ، إذْ جاءَ الأنصاري، فَنَظَرَ إلى رَسُولِ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  وصَاحبيْهِ، ثُمَّ قال : الحَمْدُ للّه، ما أَحَدٌ اليَوْمَ أَكْرَمَ أَضْيافاً مِنِّي. فانطَلَق , فَجاءَهمْ بِعِذْقٍ فِيهِ بُسْرٌ وَتَمْرٌ ورُطَبٌ، فقال : كُلُوا, وَأخذ المُديَةَ، فَقال لَهُ رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  إيَّاكَ وَالحَلُوبَ فَذَبَحَ لَهُمْ، فَأَكَلُوا مِنَ الشَّاةِ، وَمِنْ ذلِكَ العِذْقِ، وشَرِبُوا. فَلَمَّا أن شَبِعُوا وَرَوُوا قال رسولُ الله لأبي بَكْرٍ وعُمَر رضي اللهُ عَنْهُمَا: وَالَّذِي نَفْسي بِيَدِهِ، لَتُسْأَلُنَّ عَنْ هذَا النَّعِيم يَوْمَ القِيَامَةِ، أَخْرَجَكُمْ مِنْ بُيُوتِكُمُ الجُوعُ، ثُمَّ لَمْ تَرْجِعُوا حَتَّى أصابكُمْ هذا النَّعِيمُ . 

497: Ebu Hureyre (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir. Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) bir gün veya bir gece evinden çıkmıştı. Ebu Bekir ve Ömer’e rastladı onlara – Bu saatte sizi evinizden çıkaran sebep nedir? diye sordu. Onlarda; Açlık Ya Rasulullah dediler, peygamberimiz:

- Gücü ve  canımı elinde tutan Allah’a yemin ederim ki sizi evlerinizden çıkaran sebep beni de çıkardı haydi kalkınız buyurdu. Onlarda Rasulullah ile birlikte kalktılar Ensardan bir zatın evine geldiler. Fakat o zat o anda evde değildi. Ama evin hanımı Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) i görünce hoşgeldiniz buyurun dedi. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem): “Evin sahibi falan nerededir” diye sordu. Kadın: Bize tatlı su getirmeye gitmişti dedi. tam o sırada ev sahibi olan ensârî çıkageldi Peygamberle iki arkadaşını görünce; Allah’a hamdolsun bu gün hiçbir kimse misafir yönünden benden daha bahtiyar değildir dedi. Hemen gidip içerisinde koruk, olgun ve yaşı bulunan bir hurma salkımı getirdi ve buyurunuz dedi. Bıçağa davranınca Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem): “Sakın ha sağılan hayvanlara dokunma” dedi. Ev sahibi onlara bir koyun kesti koyun etinden ve hurmadan bir parça yediler tatlı sudan da içtiler. Hepsi doyup suya kanınca Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) Ebu Bekir ve Ömer’e hitap ederek: “ canımı elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, kıyamet gününde bu nimetlerden mutlaka sorguya çekileceksiniz açlık sizi evlerinizden çıkardı evinize dönmeden de bu nimetlere kavuştunuz.” (Müslim Eşribe 140)

498- وعن خالدِ بن عُمَرَ العَدَوِيِّ قال : خَطَبَنَا عُتْبَةُ بنُ غَزوَان، وكان أَمِيراً عَلى البَصْرَةِ، فَحَمِدَ الله وأَثْنَى عَلَيْهِ، ثُمَّ قال : أَمّا بَعْدُ, فَإن الدُّنْيَا قَدْ آذَنَتْ بصُرْمٍ، وَوَلتْ حَذَّاءَ، وَلمْ يَبْقَ مِنها إلا صُبَابَةٌ كَصُبَابَةِ الإناءِ، يَتَصَابُّها صاحبها, وإنكُمْ مُنْتقِلُونَ مِنْها إلى دارٍ لا زَوَالَ لَها, فَانتقِلُوا بِخَيْرِ ما بحَضرَتكُمْ، فَإنهُ قَدْ ذُكِرَ لَنا أن الحَجَرَ يُلْقَى مِنْ شَفِيرِ جَهَنَّمَ، فَيَهْوِي فِيها سَبْعِينَ عاما لا يُدْرِكُ لَها قَعْرا وَاللّه لَتُمْلأن... أَفَعَجِبْتُمْ ؟ ولَقَدْ ذُكِرَ لَنا أن ما بَيْنَ مِصْرَاعَيْنِ مِنْ مَصَارِيعِ الجَنَّةِ مَسِيرَةَ أَرْبَعِينَ عاما وَلَيَأْتِيَنَّ عَلَيْهِ يَوْم وهُوَ كَظِيظٌ مِنَ الزِّحَامِ، وَلَقَدْ رَأَيْتُنِي سابع سَبْعَةٍ مَعَ رَسُولِ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم   ما لَنا طَعامٌ إلا وَرَقُ الشَّجَرِ، حتى قَرِحَتْ أَشْدَاقُنا فالْتَقَطْتُ بُرْدَةً فَشَقَقْتُها بَيْني وبَيْنَ سَعْدِ بنِ مالك، فَأتَّزَرَتُ بِنصْفِا وأتزر سَعْدٌ بِنِصْفِها فَمَا أَصْبَحَ اليَوْمَ مِنَّا أَحَدٌ إلا أَصبَحَ أَمِيراً عَلى مِصْر مِنَ الأمْصَار، وَإني أَعُوذُ باللّه أكون في نَفْسي عَظيما وَعِنْدَ الله صَغِيراً. 

498: Halid ibni Ömer el Adevî (Allah Onlardan razı olsun) şöyle demiştir. Basra emiri olan Utbe ibni Gazvan bize bir konuşma yaptı. Allah’a hamdü senadan sonra sözlerine şöyle devam etti. Dünya geçici ve yok olucu olduğunu bildirdi ve durmadan da arkasına dönüp gidiyor ondan kalan kişinin içip te dibinde bıraktığı su kadar bir miktardır. Siz bu dünyadan geçici ve yok olucu olmayan bir yere göç edeceksiniz. Şu halde oraya hayırlı amellerle taşınmaya çalışınız. Çünkü bize haber verildiğine cehennemin yukarı tarafından atılan bir taş yetmiş senede cehennemin dibine ulaşmaz. Allah’a yemin olsun ki bize bildirildiğine göre cennetin kapılarının iki kanadı arasında kırk yıllık bir mesafe vardır. Bir gün gelecek cennette doldurulacak izdihamdan yer bulunmayacak hale gelecektir.

Müslüman olanların yedincisi olduğumu biliyorsunuz. Bizim ağaç yaprağından başka yiyeceğimiz yoktu bu yüzden dudaklarımız yara olmuştu. Derken giyecek bir örtü parçası bulmuştum da ikiye bölüp Sa’d ibni Malik’le paylaşmıştık yarısını ben, yarısını da Sa’d beline dolamıştı. Bu gün her birimiz bir şehre vali olmuş durumdayız. Bu yüzden ben kendi gözünde büyük bir adam haline gelip kendimi büyük görüp, Allah katında küçük olmaktan Allah’a sığınırım. (Müslim Zühd 14)

499- وعن أبي موسى الأشعري رَضِيَ اللَّه  قال : أَخْرَجَتْ لَنا عَائِشَةُ رضي اللهُ عَنْهَا كِساءً وَإزاراً غَلِيظاً قالتْ : قُبِضَ رسُولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  في هذينِ. 

499: Ebu Musa el-Eş’arî (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir; Aişe (Allah Ondan razı olsun) bize keçeleşmiş bir omuz örtüsü ve kalın bir peştamal çıkardı ve: Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) bunların içinde vefat etti demiştir. (Buhari Humus 5, Müslim Libas 35)

500- وعنْ سَعد بن أبي وَقَّاص رَضِيَ اللَّه  ، قال : إني لأَوَّلُ العَرَبِ رَمى بِسَهْمٍ في سَبيلِ الله، وَلَقَدْ كُنَّا نَغْزُو مَعَ رَسُول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  ما لَنَا طَعَامٌ إلا وَرَقُ الحُبْلَةِ، وَهذَا السَّمُرُ، حَتَّى إن كان أَحَدُنا لَيَضَعُ كما تَضَعُ الشاةُ مالَهُ خِلْطٌ 

500: Sa’d ibni Ebu Vakkas (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir;

Allah yolunda ok atan Arapların ilki benim. Biz Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) ‘le birlikte harp ettiğimizde ağaç yapraklarından başka yiyeceğimiz olmazdı. Hatta Semür denilen bu çöl ağacından yediğimizden dolayı koyun keçi gibi birbirine karışmayacak kaskatı şekilde abdest bozardık. (Buhari Et’ıme 23, Müslim Zühd 12)

501- وعن أبي هريرةَ رَضِيَ اللَّه  ، قال : قال رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  اللَّهمَّ اجْعَل رِزقَ آلِ مُحَمَّدٍ قُوتا

501: Ebu Hureyre (Allah Ondan razı olsun)’den rivayete göre peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu; “Allah’ım Muhammed ailesine ancak yetecek kadar rızık ihsan eyle.” (Buhari Rıkak 17, Müslim Zuhd 18)

502- وعن أبي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّه  ، قال : وَالله الذي لا إله إلا هُوَ،إن كُنتُ لأَعْتَمِد بِكَبِدِي عَلى الأرض مِنَ الجُوعِ، وَإن كُنْتُ لأَشُدُّ الحَجَر عَلى بَطْني مِنَ الجُوعِ. وَلَقَدْ قَعَدْتُ يَوْماً عَلى طَرِيقِهِمُ الذي يَخْرُجُونَ مِنْه، فمَرَّ بِيَ النبيُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم   فَتَبَسَّمَ حِينَ رَآني، وَعَرَفَ مَا في وَجْهي وَمَا في نَفْسِي، ثُمَّ قال : أبا هر؟ّ قلت: لبَّيْكَ يا رسولَ الله، قال : الْحَقْ وَمَضَى فَاتَّبَعْتُهُ، فَدَخَلَ فَاسْتَأْذَنَ، فَأَذِنَ لي: فَدَخَلْتُ، فَوَجَدَ لبناً في قَدَح فقال : مِنْ أَيْنَ هذَا اللَّبَنُ؟ قالوا : أَهْداهُ لَكَ فُلان –أَوْ فُلانةُ – قال : أبا هِر.ّ قلتُ: لَبَّيْكَ يا رسولِ الله، قال : الْحَقْ إلى أَهْلِ الصّفَّةِ فَادْعُهُمْ لي. قال : وَأَهْلُ الصُّفَّةِ أَضْيَافُ الإسلام، لاَ يَأْوُونَ عَلَى أَهْلٍ، وَلا مَالٍ، وَلا عَلى أَحَد، وكان إذا أَتَتْهُ صَدَقَةٌ بَعَثَ بِهَا إلَيْهِمْ، وَلَمْ يَتَنَاوَلْ مِنْهَ شَيئا وَإذا أَتَتْهُ هَدِيَّةٌ أَرْسَلَ إلَيْهِمْ، وَأصاب مِنْهَا وَأَشْرَكَهُمْ فِيهَا فَسَاءَني ذلِكَ، فَقُلْتُ: وَمَا هذا اللبَنُ في أَهلِ الصفَّةِ ! كُنْتُ أَحَقَّا أُصِيبَ مِنْ هَذَا اللَّبَنِ شَرْبَةً أَتَقَوَّى بِه أن فَإذا جَاؤُوا أمرنِى فَكُنْتُ أنا أُعْطِيهِم، وَمَا عَسَى أن يَبْلُغَني مِنْ هذا اللَّبَنِ، وَلَمْ يَكُنْ مِنْ طَاعَةِ الله وَطَاعَةِ رسولِه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  بُد، فأَتَيْتُهُمْ فَدَعَوْتُهُمْ، فَأَقْبَلُوا وَاسْتَأْذَنوا, فَأَذِنَ لَهُمْ، وَأخذوا مَجَالِسَهُمْ مِنَ الْبَيْت, قال : يَا أبا هِر؟ٍّ قلتْ : لَبَّيْكَ يا رسولَ الله قال : خُذْ فَأَعْطِهِمْ. قال : فَأخذتُ الْقَدَحَ، فَجَعَلْتُ أُعْطِيهِ الرَّجُلَ فَيَشْرَبُ حَتَّى يَرْوَى، ثُمَّ يَرُدُّ عَليَّ الْقَدَحَ، فَأُعْطِيهِ الرَّجُلَ فَيَشْرَبُ حَتَّى يَرْوَى، ثمَّ يَرُدُّ عليَّ القَدَحَ، حَتى أنتهَيْتُ إلى النّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  وَقَدْ رَوِيَ الْقَوْمُ كُلهُمْ، فَأخذ الْقَدَحَ فَوَضَعَهُ عَلى يَدِهِ، فَنَظَرَ إليَّ فَتبَسَّمَ، فقال : أبا هِرٍّ. قلت ُ: لَبَّيْكَ يا رسولَ الله، قال : بقيتُ أنا وَأنت. قلتُ : صَدَقْتَ يا رسولَ الله، قال : اقْعُدْ فَاشْرَبْ؟ فَقَعَدْتُ فَشَرِبْتُ, فقال : اشْرَبْ؟ فَشَرِبْتُ، فَمَا زَالَ يَقُولُ : اشْرَبْ, حَتَّى قُلْتُ: لا وَالَّذي بَعَثَكَ بالحَقِّ ما أَجِدُ لَهُ مَسْلَكاً! قال : فَأَرِنِي. فَأَعْطَيْتُهُ الْقَدَحَ، فَحَمِدَ الله، وسَمَّى وَشَرِبَ الْفَضْلَةَ. 

502: Ebu Hureyre (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir. Kendisinden başka gerçek ilah bulunmayan Allah’a yemin ederim ki açlıktan karnımı yere dayadığım ve karnıma taş bağladığım olurdu. Bir gün halkın gelip geçeceği bir yol üzerine oturdum Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) benim yanımdan geçti ve gülümsedi kalbimdeki yemek ihtiyacını yüzümden anladı ve “Ey Ebu Hureyre!” dedi. Bende buyurunuz Ya Rasulullah dedim. Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)de arkamdan gel buyurdu, ve yürüdü ben de peşinden yürüdüm sonunda evine girdi, ben de izin istedim izin verdi, içeri girdim. Bir kap içinde süt buldu ve: “Bu süt nereden geldi?”diye sordu. Falan veya filan size hediye ettiler denildi. Bunun üzerine Ey Ebu Hureyre dedi ben de buyurunuz Ya Rasulullah dedim. “Suffe ehline git onları buraya çağır” buyurdu. Ebu Hureyre der ki:

Suffe ehli islamın konuklarıdır barınacak aileleri malları ve hiçbir kimseleri yoktur. peygambere bir sadaka gelse onlara gönderirdi kendisi ona el sürmezdi. Eğer hediye gelirse yine onlara gönderir kendiside ondan bir parça alarak o hediyeyi bunlarla paylaşırdı. Şimdi Suffe ehlini davet etmesi benim hoşuma gitmedi ve kendi kendime bu süt Suffe ehlinden kime yetecek ki, o sütü sadece ben içip açlığımı gidermeliydim dedim. Onlar gelince Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) sütü onlara ikram etmemi emreder ben de onlara içirirsem bana ne kalır?diye düşünüyordum. Fakat Allah ve Peygamberine itaatten başka çare olmadığından onlara gittim ve kendilerini davet ettim. Onlar bu daveti kabul edip içeri girmek için izin istediler kendilerine izin verildi. onlar da evde yerlerini alıp oturdular. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)

- Ya Ebu Hureyre diye seslendi;

-Buyurunuz Ya Rasulullah dedim.

-Sütü al onlara ikram et buyurdular. Süt kabını alıp herkese vermeye başladım, verdiğim kimse kanıncaya kadar içiyor sonra kabı geri veriyor, bende başkasına veriyordum o da kanıncaya kadar içiyor sonra kabı geri veriyordu. Sonunda kabı Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)e verdim süt kabını eline alarak bana bakıp gülümsedi sonra:

-Ey Ebu Hureyre dedi. Buyurunuz Ya Rasulullah dedim.

-Bir ben kaldım bir de sen buyurdu. Ben de doğru söylediniz Ya Rasulullah dedim. Otur da iç buyurdular. Ben de oturup içtim. tekrar iç buyurdular. Yine içtim. Rasulullah durmadan iç iç buyuruyorlardı sonun da ben,

-Hayır seni hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki artık içecek yerim kalmadı dedim.

Bana ver buyurdu. Kabı Rasulullah’a verdim Allah’a hamd edip besmele çekti ve kalan sütü de kendisi içti. (Buhari Rikak 17)

503- وعن مُحَمَّدِ بنِ سِيرِين عن أبي هريرة رَضِيَ اللَّه  ، قال : لَقَدْ رَأَيْتُني وَإني لأخِرُّ فِيمَا بَيْنَ مِنْبَرِ رسولِ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم   إلى حُجْرَةِ عَائِشَةَ رضي اللهُ عَنْهَا مَغْشِيَّا عَلَيَّ، فَيَجِيءُ الجَائي، فَيَضَعُ رِجْلَهُ عَلى عُنُقِي، وَيَرَى أني, مَجْنُون, وَمَا بي مِنْ جُنُونٍ، مَا بي إلا الجُوعُ .  

503: Muhammed ibni Sirin’den nakledildiğine göre Ebu Hureyre (Allah Ondan razı olsun)şöyle demiştir. Ben Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)in minberi ile Hz. Aişe’nin odası arasında bayılıp düştüğümü biliyorum. Biri gelip beni deli sanıp adetleri üzere ayaklarını boynuma koyarlardı oysa ben deli değildim açlıktan başka bir derdim de yoktu. (Buhari İ’tisam 16)

504- وعن عائشة رضي اللهُ عنها قالتْ : تُوفِّيَ رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  وَدِرْعُهُ مَرْهُونَةٌ عِنْدَ يهُودِيٍ في ثَلاثِينَ صَاعا مِنْ شَعير . 

504: Aişe (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir. Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) vefat ettiği zaman onun zırhı otuz ölçek arpa karşılığında bir yahudinin yanında rehin olarak bulunuyordu. (Buhari Cihad 89)

505- وعن أنس رَضِيَ اللَّه  قال : رَهَنَ النَّبِيُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  دِرعَهُ بِشَعِير، وَمَشَيْتُ إلى النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  بخُبْزِ شَعِيرٍ، وَإهَالَةٍ سَنِخَةٍ، وَلَقَدْ سَمِعْتُهُ يَقُول: مَا أصْبَحَ لآلِ مُحَمَّد صَاعٌ وَلا أمْسَى. وَإنهُم لَتِسْعَةُ أبياتٍ. 

505: Enes (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) birkaç ölçek arpa karşılığında zırhını rehin bırakmıştı. Ben peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)e bir arpa ekmeği ve erimiş bayat iç yağı götürmüştüm. O’nun şöyle buyurduğunu işittim: “Muhammed ailesi yalnız bir ölçek arpa bile bulunmadığı halde sabahlayıp akşamladıkları olurdu. Enes der ki ; Peygamber efendimizin dokuz evi bulunuyordu.” (Buhari Büyü’ 14)

506- وعن أبي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّه  قال : لَقَدْ رَأَيْتُ سَبْعِينَ مِنْ أهْلِ الصُّفَّةِ، ما مِنْهُمْ رَجُلٌ عَلَيْه ردَاء، إمَّا إزَارٌ وَإمّا كِسَاءٌ، قَدْ رَبَطُوا في أَعْنَاقِهِم, فمِنهَا ما يَبْلُغُ نِصفَ السَّاقَين، وَمِنهَا ما يَبْلُغُ الكَعبَينِ، فَيَجمَعُهُ بِيَدِهِ كَراهِيَة َأن تُرَى عَوْرَتُهُ. 

506: Ebu Hureyre (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir. Suffe ashabından yetmiş kişiyi gördüm ki onlardan hiç birinin üzerinde örtünecek bir şeyleri yoktu. Ya sadece üst tarafı örten bir gömlek veya alt tarafı örtecek eteklik giymişler bu elbise parçalarını boyunlarına bağlarlardı da bu giysilerden kimisi baldırlarının yarısına kimisi de topuklarına kadar erişebilirdi de avret yerleri görülmemesi için uçlarını elleriyle topluyorlardı. (Buhari, Salat 58)

507- وعن عائشةَ رضي اللهُ عَنْهَا قالت : كان فِرَاشُ رسولِ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  مِنْ أُدْمٍ حَشْوُهُ مِنْ لِيفٍ . 

507: Aişe (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir. Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)in yatağının yüzü tabaklanmış deriden içi de yumuşak hurma lifindendi. (Buhari Rikak 17)

508- وعن ابن عمر رضي اللهُ عَنْهُمَا قال : كُنَّا جُلُوساً مَعَ رسولِ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  ، إذْ جَاءَ رَجُلٌ مِنَ الأنصار، فَسَلَّمَ عَلَيْهِ، ثُمَّ أَدبَرَ الأنصاري، فقال : رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  : يَا أخا الأنصار، كَيْفَ أخي سَعْدُ بنُ عُبَادَةَ؟ فقال : صَالحٌ، فقال : رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  : مَنْ يَعُودُهُ مِنْكُمْ؟ فَقَامَ وَقُمْنَا مَعَهُ، وَنَحْنُ بضْعَةَ عَشَرَ، ما عَلَيْنَا نِعاَلٌ، وَلا خِفَافٌ، ولاَ قَلانس، وَلا قُمُصٌ، نَمشِي في تلكَ السِّبَاخِ، حَتَّى جِئْنَاهُ، فاسْتَأْخَرَ قَوْمُهُ مِن حَوْلهِ حَتَّى دَنَا رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  وَأَصْحَابُهُ الَّذِينَ مَعَهُ. 

508: İbni Ömer (Allah Onlardan razı olsun) şöyle demiştir. Biz Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) ile oturuyorduk. O sırada ensardan bir kişi gelip kendisine selam verip geri döndü Rasulullah o kimseye: “Ey Ensârî kardeş, kardeşim Sa’d ibni Ubade nasıldır?” diye sordu o da biraz iyice cevabını verdi. Bunun üzerine Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem): “Sizden hanginiz onu ziyaret etmek ister?” dedi ve ayağa kalktı bizde onunla beraber ayağa kalktık. Bizler on kişiden fazla idik, Ayaklarımızda ne ayakkabı(yalınayak) ve nede huffe (genellikle derden yapılı ve mes yapmak için kulanılan bir ayakkabı çeşidi) vardı. Başlarımızı örtecek keppede yoktu(başlarımız açıktı) üzerimizde gömlekte yoktu nihayet çorak arazide yürüyerek Sa’dın yanına geldik Peygamber ve beraberindeki arkadaşları ona yaklaşsınlar diye yanında bulunanlar geriye çekildiler de biz hastanın yanına oturabildik. (Müslim Cenaiz 13)

509- وعن عِمْران بنِ الحُصَينِ رضي اللهُ عَنْهُمَا عن النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  أنه قال : خَيْرُكُمْ قَرنِي، ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَهُم، ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَهُم . قال : عِمرَان: فَمَا أَدْرِي قال النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  مَرَّتَيْن أَو ثَلاثاً . ثُمَّ يَكُونُ بَعْدَهُمْ قَوْمٌ يَشْهَدُونَ ولا يُسْتَشْهَدُونَ، وَيَخُونُونَ وَلاَ يُؤْتَمَنُون، وَيَنْذِرُونَ وَلاَ يُوفُونَ، وَيَظْهَرُ فِيهِمُ السِّمَنُ . 

509: İmran ibni Husayn (Allah Onlardan razı olsun)den rivayet edildiğine göre Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Sizin en hayırlınız zamanımda yaşayanlardır, sonra zamanımda yaşayanlara yakın olanlar sonrada onlara yakın olanlardır.” İmran der ki Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)in sonra onlara yakın olanlar sözünü iki defa mı yoksa üç sefer mi söylediğini bilmiyorum. Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) sözüne şöyle devam etti. “Bunlardan sonra öyle bir topluluk gelir ki kendilerinden şahitlik istenmediği halde şahitlik ederler, hainlik ederler kendilerine itimat edilmez, bir adakta bulunurlar fakat yerine getirmezler, başka bir düşünceleri olmadığı sadece yiyip içmeyi düşündükleri için onlarda şişmanlık baş gösterir.” (Buhari Şehâdât 9, Müslim Fedâil-üs-sahâbe 214)

510- وعن أبي أُمامة رَضِيَ اللَّه  قال : قال رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  : يَا ابْنَ آدَمَ: إنكَ أن تَبْذُلَ الفَضْلَ خَيْرٌ لَكَ، وَأن تُمْسِكَهُ شَرٌّ لَكَ، وَلا تُلامُ عَلى كَفَافٍ، وَابْدَأْ بِمَنْ تَعُولُ .  

510: Ebu Umame (Allah Ondan razı olsun)den rivayete göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Ey Ademoğlu ihtiyacından fazla olan malını sadaka olarak vermen senin için hayırlıdır eğer vermeyip elinde tutsan senin için kötüdür. Yeterli miktarda mala sahip olmaktan kınanmaz Allah katında sorumlu tutulmazsın. Harcamaya bakmakla hükümlü olduklarından başla.” (Tirmizi  Zekat 32)

511- وعن عُبَيد الله بنِ مِحْصَنٍ الأنصاري الخَطميِّ رَضِيَ اللَّه  قال : قال رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  : مَنْ أَصْبَحَ مِنْكُمْ آمِناً في سربِهِ، مُعَافىً في جَسَدِهِ، عِنْدَهُ قُوتُ يَومِهِ، فكأنما حِيزَتْ لَهُ الدُّنْيَا بِحَذافِيرِهَا . 

511: Ubeydullah ibni Mihsan el-Ensari el Hatmî (Allah Ondan razı olsun)den rivayet olunduğuna göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu. “Sizden biriniz canı ve malı emniyet içinde vücudu sıhhat ve afiyette, günlük azığı da yanında olduğu halde sabahlarsa, sanki bütün dünya kendisine verilmiş gibi demektir.” (Tirmizi  Zuhd 34)

512- وعن عبدِ الله بن عمرو بنِ العاصِ رضي الله عنهما ،أن رسولَ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  قال : قْدْ أَفْلَحَ مَنْ أسلم، وَكان رِزْقُهُ كَفَافا, وَقَنَّعَهُ الله بِمَا آتاهُ .

512: Abdullah ibni Amr ibni As (Allah Onlardan razı olsun)dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Müslüman olup ta kendisine yeteri kadar rızık verilen ve Allah’ın kendisine verdiği nimete kanaat eden kimse gerçekten kurtulmuştur.” (Müslim Zekat 125)

513- وعن أبي مُحَمَّدٍ فَضالَةَ بن عُبَيْدٍ الأنصاري رَضِيَ اللَّه  ، أنهُ سَمعَ رسولَ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  يَقُولُ: طُوبَى لِمَنْ هُدِيَ إلى الإسلام، وَكان عَيْشُهُ كَفَافا وَقَنعَ .

513: Ebu Muhammed Fedale ibni Ubeyd el Ensarî (Allah Ondan razı olsun)den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: “Müslüman olup da yeteri miktarda geçimi olan ve buna kanaat eden kimse ne mutludur.” (Tirmizi  Zuhd 35)

514- وعن ابن عباسٍ رضي اللهُ عَنْهُمَا قال : كان رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  يَبِيتُ اللَّيَالي المُتَتَابِعَةَ طَاوِيا وَأَهْلُهُ لا يَجِدُونَ عَشَاءً، وَكان أَكْثَرُ خُبْزِهِمْ خُبْزَ الشَّعِيرِ . 

514: İbni Abbas (Allah Onlardan razı olsun) şöyle demiştir. Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) yemek yemeksizin birkaç geceyi aç olarak geçirirdi. Aileleri de akşam yemeği bulup yiyemezlerdi. Ekmeklerinin çoğu ise arpa ekmeği idi. (Tirmizi  Zühd 38)

515- وعن فَضالَةَ بن عُبَيْدٍ رَضِيَ اللَّه ،أن رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  كان إذا صَلَّى بِالنَّاسِ، يَخِرّ رِجَالٌ مِنْ قَامَتِهِمْ في الصَّلاَةِ مِنَ الخَصَاصَةِ - وَهُمْ أَصحَابُ الصُّفَّةِ - حَتَّى يَقُولَ الأعْرَابُ: هؤُلاَءِ مَجَإنينُ، فَإذا صلى رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  إنصَرَفَ إلَيْهِمْ، فقال : لَوْ تَعْلَمُونَ مَا لَكُمْ عِنْدَ الله تعالى، لأحببْتُمْ أن تَزْدَادُوا فَاقَةً وَحَاجَةً . 

  (الخَصَاصَةُ): الْفَاقَةُ وَالجُوعُ الشَّدِيدُ.

515: Fedale ibni Übeyd(Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) ashabına namaz kıldırırken Suffe ashabından açlıktan dolayı namazda duramayarak bayılıp düşenler olurdu dışardan gelen bedevîler bunlar delidirler derlerdi. Rasulullah namazı bitirince açlıktan bayılanların yanına gider ve onlara “Allah’ın yanında sizin için neler hazırlandığını bir bilseydiniz daha fazla yoksul ve muhtaç olmayı isterdiniz” buyurdu. (Tirmizi  Zuhd 39)

516- وعن أبي كَريمَةَ المِقْدَامِ بن مَعْدِ يَكَرِبَ  رَضِيَ اللَّه قال : سَمِعْتُ رسولَ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  يَقُولُ: مَا مَلأَ آدَمِيٌّ وِعَاءً شَرًّا مِنْ بَطنٍ، بِحَسْبِ ابنِ آدَمَ أَكُلاتٌ يُقِمْنَ صُلْبَهُ، فَإن كان لاَ مَحَالَةَ فَثُلُثٌ لِطَعَامِهِ، وَثلُثٌ لِشَرَابِهِ، وَثُلُثٌ لِنَفْسِهِ. 

516: Ebu Kerime Mıkdad ibni Ma’dikerib (Allah Ondan razı olsun)den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Hiçbir kimse midesinden daha tehlikeli bir kap doldurmamıştır. Oysa insana kendini ayakta tutacak kadar birkaç lokma yer. Çaresiz çok yemesi gerekiyorsa midesinin üçte birini yemeğe üçte birini içeceğe ve üçte birini de boş bırakmak suretiyle midesinin teneffüsüne imkan bıraksın.” (Tirmizi   Zühd 47)

517- وعن أبي أُمَامَةَ إيَاسِ بن ثَعْلَبةَ الأنصاري الحَارثي  رَضِيَ اللَّه  قال : ذَكَر أَصْحَابُ رَسولِ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  يَوْماً عِنْدَهُ الدُّنْيَا فقال رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  : ألا تَسْمَعُونَ؟ ألا تَسْمَعُونَ؟ إن الْبَذَاذَةَ مِنَ الإيمان، إن البَذَاذَةَ مِنَ الإيمان يَعْني: التَّقحُّلَ. 

517: Ebu Ümâme İyas ibni Sa’lebe el ensarî (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir. Bir gün Rasulullah’ın ashabı onun yanında dünyalıktan bahsettiler. Bunun üzerine Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle diyordu: “Duymuyor musunuz? Duymuyor musunuz? Sade yaşamak imandandır. Sade hayat sürmek imandandır.” (Ebu Davut, tereccül 2)

518- وعن أبي عبد الله جابر بن عبد الله رضي اللهُ عَنْهُمَا قال : بَعَثنَا رسولُ اللهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  ، وَأمر عَلَيْنَا أَبَا عُبَيْدَةَ ، نتَلَقَّى عِيراً لِقُرَيْش، وَزَوَّدَنَا جِرَاباً مِنْ تَمْرٍ لَمْ يَجِدْ لَنَا غَيرَهُ، فَكان أَبُو عُبَيْدَةَ يُعْطِينَا تَمْرَةً تَمْرَةً، فَقِيلَ: كَيْفَ كُنْتُمْ تَصْنَعُونَ بِها؟ قال : نَمَصها كَمَا يَمَصُّ الصَّبِيُ، ثُمَّ نَشْرَبُ عَلَيْهَا المَاءِ، فَتكْفِينَا يَوْمَنَا إلى اللَّيْلِ، وَكُنَّا نَضْرِبُ بِعِصِيِّنَا الخَبَطَ، ثُمَّ نَبُلَّهُ بِالمَاءِ فَنَأْكُلُهُ. قال : وَإنطَلَقْنَا عَلى سَاحِلِ الْبَحْرِ، فَرُفعَ لَنَا عَلَى سَاحِلِ الْبَحْرِ كَهَيْئَةِ الْكَثِيبِ الضَّخْمِ، فَأَتَيْنَاهُ فَإذا هِيَ دَابَّةٌ تُدْعَى الْعَنبَرَ، فقال أَبُو عُبَيْدَةَ : مَيْتَةٌ، ثُمَّ قال: لا, بَلْ نحْنُ رُسُلُ رَسُولِ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  وفي سبيلِ الله، وَقَدِ اضْطُرِرْتُمْ فَكُلُوا, فَأَقَمْنَا عَلَيْهِ شَهْرا, وَنَحْنُ ثَلاثُمائةٍ، حَتَّى سَمِنَّا وَلَقَدْ رَأَيْتُنَا نَغْتَرِفُ مِنْ وَقْب عَيْنِهِ بِالْقِلاَلِ الدُهْنَ، وَنَقطَعُ مِنهُ الْفِدَرَ كالثَّوْرِ أَوْ كَقَدْرِ الثَّوْرِ، وَلَقَدْ أخذ مِنَّا أَبُو عُبَيْدَةَ ثَلاَثَةَ عَشَرَ رَجُلاً فَأًقْعَدَهُمْ في وَقبِ عَيْنِهِ وَأخذ ضِلعاً مِنْ أَضْلاعِهِ فَأَقَامَهَا ثُمَّ رَحَلَ أَعْظَمَ بَعِيرٍ مَعَنَا فمَرَّ مِنْ تَحْتِهَا وتَزَوَّدْنَا مِنْ لَحْمِهِ وَشَائِقَ، فَلَمَا قَدِمنَا المَدِينَةَ أَتَيْنَا رسولَ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  فَذَكَرْنَا ذلِكَ له، فقال : هُوَ رِزْقٌ أَخْرَجَهُ الله لَكُمْ، فَهَلْ مَعَكُمْ مِنْ لَحْمِهِ شَيء فَتُطْعِمُونَا؟ فَأَرْسَلْنَا إلى رسولِ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  مِنْهُ، فَأَكَلَهُ. 

518: Ebu Abdullah Cabir ibni Abdullah (Allah Onlardan razı olsun) şöyle demiştir. Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) Ebu Ubeyde (Allah Ondan razı olsun)’ı başımıza kumandan tayin etti ve Kureyş kervanını karşılamak üzere bizi gönderdi bize azık olarak ta bir deriden yapılı bir kap dolusu(bir dağarcık) hurma verdi bundan başka bir şey bulamamıştı. Ebu Ubeyde bize hurmayı tane tane veriyordu. O bir hurma ile nasıl geçinebiliyordunuz diye sordular Cabir: o hurmayı çocuğun meme emmesi gibi emer sonra üzerine su içerdik de o gün geceye kadar o bize yeterdi. Değneklerimizle ağaç yapraklarını silker sonra onları su ile ıslatıp yerdik nihayet deniz sahiline geldik önümüze büyük kum tepesi gibi bir şey göründü, yanına vardığımızda onun anber balığı olduğunu öğrendik Ebu Ubeyde, bu ölü bir hayvandır yenilmez dedi sonra biz Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)in elçileriyiz Allah yolundayız ve son derece sıkıntılıyız onun için yiyiniz dedi. Biz üç yüz kişi idik bir ay onu yiyerek yaşadık hatta şişmanladık, balığın göz çukurundan kapla yağ doldurduk o balıktan öküz büyüklüğünde parçalar kesiyorduk. Ebu Ubeyde bizden onüç kişiyi alıp balığın göz çukuruna oturttu onun kaburga kemiklerinden birini alıp yanımızdaki develerin en yükseğini eğerleyerek kaburga kemiğinin altından geçti. Balığın etinden pastırma yapıp sakladık Medine’ye geldiğimizde Rasulullah’ın yanına gidip olup bitenleri anlattık bunun üzerine Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem): “O Allah’ın sizin için çıkardığı bir rızıktır onun etinden yanınızda bir şey var mı? bize de yediriniz” buyurdu. Biz de ondan Rasulullah’a bir parça gönderdik o da yemiş oldu. (Müslim Sayd 17)

519- وعن أَسْمَاءَ بِنْتِ يَزيدَ رضي اللهُ عَنْهَا قالت : كان كُمَّ قَمِيصِ رسولِ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  إلى الرُّصْغِ . 

519: Esma binti Yezid (Allah Ondan razı olsun) şöyle demişti.

“Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)in gömleğinin kolu bileğine kadardı.” (Ebu Davud Libas 3)

520- وعن جابر رَضِيَ اللَّه  قال : إنا كُنَّا يَوْمَ الخَنْدَقِ نَحْفرُ، فَعَرَضَتْ كُدْيَةٌ شَدِيدَةٌ، فَجَاؤُوا إلى النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  فقالوا: هذِهِ كُدْيَةٌ عَرَضَتْ في الخَنْدَقِ. فقال : أنا نَازِلٌ . ثُمَّ قَامَ، وَبَطْنُهُ مَعْصُوبٌ بِحَجَرٍ، وَلَبِثْنَا ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ لا نَذُوقُ ذَوَاقاً فَأخذ النَّبِيُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  المِعْوَلَ، فَضَرَبَ، فَعَادَ كَثِيباً أَهْيَلَ، أَوْ أَهْيَمَ، فقلتُ : يا رسولَ الله ائْذنَ لي إلى البَيْتِ، فقلتُ لإمرأَتِي : رأيتُ بالنبيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  شَيْئاً ما في ذلِكَ صَبْرٌ فَعِنْدَكِ شَيْءٌ؟ فقالت : عِنْدِي شَعِيرٌ وَعَنَاقٌ، فَذَبَحْتُ العَنَاق, وطَحَنَتْ الشَّعِيرَ حَتَّى جَعَلْنَا اللحمَ في البُرْمَةِ، ثُم جئْتُ النبيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  ، وَالعَجِينُ قَدِ انكَسَرَ، والبُرمَةُ بَيْنَ الأثافِيِّ قَد كَادَتْ تَنْضِجُ، فقلتُ : طُعَيِّمٌ لي، فَقُمْ أنت يا رسولَ الله وَرَجُلٌ أَوْ رَجُلان، قال : كَمْ هُوَ؟ فَذَكَرْتُ له فقال : كَثِيرٌ طَيِّبٌ، قُل لَهَا لاَ تَنْزِعِ البُرْمَةَ، ولا الخُبْزَ مِنَ التَّنُّورِ حَتَى آتِي فقال : قُومُوا : فقام المُهَاجرونَ وَالأنصار، فَدَخَلْتُ عَليها. فقلت : وَيْحَكِ، قَدْ جَاءَ النبيُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  وَالمُهَاجرونَ وَالأنصار وَمَن مَعَهُم! قالت : هل سَأَلَكَ؟ قلتُ: نعم. قال : ادْخُلُوا وَلا تَضاغَطُوا. فَجَعَلَ يَكْسِرُ الخُبْزَ، وَيَجْعَلُ عَلَيْهِ اللَّحْمَ، وَيُخَمِّرُ البُرْمَةَ والتَّنُّورَ إذا أخذ مِنهُ، وَيُقَرِّبُ إلى أَصْحَابِهِ ثُمَّ يَنْزِعُ، فَلَمْ يَزَلْ يَكْسِرُ وَيَغْرِفُ حَتَّى شَبِعُوا, وَبقِيَ مِنْهُ، فقال : كُلِي هذَا وَأَهدِي، فَإن النَّاسَ أصابتْهُمْ مَجَاعَةٌ .

وفي روايةٍ: قال : جابر: لمَا حُفِر الخَنْدَقُ رَأَيتُ بِالنَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  خَمَصا فَاكَفَأْتُ إلى امرأَتي فقلتُ: هل عِنْدَكِ شَيْءٌ؟ فإني رأَيْتُ بِرسولِ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  خمصاً شَدِيداً. فَأَخْرَجَتْ إليَّ جِراباً فِيهِ صَاعٌ مِنْ شَعِيرٍ، وَلَنَا بُهَيْمَةٌ داجِنٌ فَذَبَحْتُهَا وَطَحنَت الشَّعِير، فَفَرَغَتْ إلى فَرَاغِي، وَقَطَّعْتُهَا في بُرْمَتِهَا ثُمَّ وَلَّيْتُ إلى رسولِ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  ، فَقالت : لاَ تَفْضَحْني بِرسولِ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  وَمَنْ مَعَهُ، فَجِئْتُهُ فَسَارَرْتُهُ فَقُلْتُ : يا رسول الله، ذبَحْنا بُهَيْمَةً لَنَا وَطَحَنَتْ صَاعا مِنْ شَعِيرٍ، فَتَعالَ أنت وَنَفَرٌ مَعَكَ، فَصَاحَ رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  فقال : يَا أَهْلَ الخَنْدَق: أن جابراً قَدْ صَنَعَ سُؤْراَ فَحَيَّهَلاً بِكُم ، فقال النبيًّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  : لا تُنْزِلُنَّ بُرْمَتكُمْ وَلا تَخبِزُنَّ عَجِينكُمْ حَتَّى أَجِيءَ فَجئْتُ، وَجَاءَ النَبِيُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  يَقْدُمُ النَاسَ، حَتَّى جِئْتُ امرأَتِي فقالت: بِكَ وَبِكَ! فقلتُ : قَد فَعَلْتُ الَّذي قُلْت. فَأًخْرَجَتْ عَجِينا فَبَصقَ فِيه وَبَارَكَ، ثُمَّ عَمَدَ إلى بُرْمَتِنا فَبَسَقَ فِيها وَبَارَكَ، ثُمَّ قال : ادْع خَابِزَةً فَلْتَخْبِزْ مَعَكِ، وَاقْدَحِي مِنْ بُرْمَتِكُم وَلا تُنْزِلُوها. وَهُمْ أَلْفٌ، فَأُقْسِمُ بِالله لأَكَلُوا حَتَّى تَرَكُوهُ وَانحَرَفُوا, وإن بُرْمَتَنَا لَتَغِطُ كَمَا هِيَ، وَإن عَجِينَنَا لَيُخْبَز كَمَا هُوَ.

520: Cabir (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Biz Hendek savaşı gününde siper kazıyorduk sert bir yere rastladık. Ashap Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)e gelip önümüze sert bir kaya çıktı dediler. Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) hendeğe ben inerim dedi. Sonra kalktı, açlıktan karnına taş bağlamıştı, biz ağzımıza üç gündür bir şey koymamıştık. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) kazmayı eline alıp indirince kaya un ufak olup kum gibi dağıldı. Ben –Ya Rasulullah eve gitmeme müsaade ediniz dedim. Eve gidip eşime ben Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)de dayanılmayacak bir hal gördüm, yanında yiyecek bir şey var mı? diye sordu. Eşim – Biraz arpa ile bir de oğlak var dedi, ben oğlağı kestim arpayı da öğüttüm eti tencereye koyduk sonra ben ekmek pişerken tencere de kaynamakta iken Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)in yanına geldim.

- Ey Allah’ın Resulü birazcık yemeğim var, bir veya iki kişiyle beraber bize gidelim, dedim. Rasulü Ekrem: “O yemek ne kadar diye sordu, ben de olanı söyledim bunun üzerine:

-  Hem çok hem de ne iyi. Hanımına söyle de ben gelene kadar tencereyi ateşten indirmesin, ekmeği de tenur(ekmek pişirmek için çamurdan yapılı)çıkarmasın. Sonra ashaba:

- Kalkınız dedi. Ensar ve muhacirler hep birlikte kalktılar. Ben telaşla evimin yanına varıp: Vay başıma gelenlere işte Peygamber ve yanında muhacirler ve ensar beraberce geliyorlar dedim. Eşim: -Sana ne kadar yemeğimin olduğunu sordu mu? Dedi ben evet dedim. (Öyleyse rahat ol, Allah ve Resulu bu durumu daha iyi bilir biz yanımızdaki durumu ona anlattık dedi.)

Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) evimize gelen ashaba hitaben: “Giriniz birbirinizi sıkıştırmayınız” buyurdu. Rasulullah ekmeği koparıp üzerine et koyuyor ve her aldıkça da tencereyi ve tenuru kapatıyordu, ashaplarına yaklaşıyor ve onlara veriyordu, sonra yine aynen açıyordu onların hepsi doyuncaya kadar bu işe devam etti. Sonunda bir miktar arttı Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) karıma “Bunu ye, komşulara da hediye et çünkü insanları açlık perişan etti.” buyurdu. (Buhari Megazi 29)

* Başka bir rivayette Cabir diyor ki;

Hendek kazıldığı gün Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’i çok acıkmış gördüm ailemin yanına döndüm yiyecek bir şey var mı? ben Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)i çok acıkmış gördüm dedim. O da bana içinde bir ölçek arpa bulunan bir dağarcık çıkardı. Bir de beslediğimiz kuzumuz vardı onu kestim arpayı da eşim öğüttü ben işimi bitirinceye kadar o da işini bitirmişti. Eti parçalayıp tencereye koydum. Sonra Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)in yanına dönerken eşim bana:

-Sakın beni Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) ve yanındakiler yanında rezil etme dedi. Bu sebeple Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)e gizli söyleyerek: Ya Rasulallah küçük bir kuzumuz vardı onu kestik bir ölçek arpamızı da öğüttük birkaç kişi ile buyurunuz dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem): “Ey Hendek kazanlar Cabir bizim için yemek hazırlamış haydi gidelim” dedi ve bana dönerek “Ben gelene kadar sakın tencereyi ateşten indirmeyin ekmeği de tenurdan (fırından) çıkarmayın” dedi.

Ben eve geldim Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)de cemaatin önünde idi. Hanımım bana çıkıştı bende söylediğini aynen yaptım dedim. Hamuru çıkardı Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) onun bereketlenmesi için dua okudu ve üfledi sonra tenceremize gelip onun da bereketine dua edip üfledi sonra da hanımıma: “Bir ekmek yapacak kadın çağır da seninle birlikte ekmek yapsın, tencerenizden yemeği kepçe ile alıp onu ateşten indirmeyiniz.” buyurdu.

Gelenler bin kişi idiler, hepsi geldiler yediler ve bırakıp gittiler. Bu arada tenceremiz fıkır fıkır eksilmeden kaynıyor, azalmayan hamurumuzdan da iki hanım tarafından boyuna ekmek yapılıyordu. (Müslim Eşribe 41)

521- وعن أنس رَضِيَ اللَّه  قال : قال أبو طَلحَة لأُمِّ سُلَيْمٍ : قَد سَمعت صَوتَ رسولِ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  ضَعِيفاً أَعرِفُ فِيه الجُوعَ، فهل عِندَكِ مِن شَيْءِ؟ فقالت : نَعَمْ، فَأَخْرَجَتْ أَقْرَاصاً مِن شَعِيرٍ، ثُمَّ أخذتْ خِمَاراً لَها فَلَفَّتِ الخُبزَ بِبَعضِه، ثُمَّ دَسَّتْهُ تَحْتَ ثَوبي, وَرَدَّتْني بِبَعضِهِ، ثُمَّ أَرْسَلَتني إلى رسولِ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  ، فَذَهَبْتُ بِهِ، فَوَجَدْتُ رسُولَ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  جَالِساً في المَسْجِد، وَمَعَهُ النَّاسُ، فَقُمْتُ عَلَيْهِمْ، فقال لي رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  : أَرْسَلَكَ أَبُو طَلْحَةَ؟ فقلت: نَعَمْ، فقال : الِطَعَام؟. فقلت: نَعَم، فقال رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  : قُومُوا فانطلقوا, وَانطَلَقْتُ بَيْنَ أَيدِيهِم حَتَّى جِئتُ أَبَا طَلْحَةَ فَأَخبَرْتهُ، فقال أبُو طَلْحَةَ : يَا أُمَّ سُلَيمٍ : قَد جَاءَ رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  بالنَاسِ وَلَيْسَ عِنْدَنا ما نُطْعِمُهُم؟ فقالت : الله وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ .فانطلق أبُو طَلْحَةَ حَتَى لَقِيَ رسولَ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  ، فَأَقْبَلَ رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  مَعَه حَتَّى دَخَلا. فقال رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  : هَلُمِّي مَا عِنْدَكِ يَا أُمَّ سُلَيْمٍ؟ فَأَتَتْ بِذلِكَ الخُبْزِ، فَأمر بِهِ رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  فَفُتَّ، وَعَصَرَتْ عَلَيْهِ أُمُّ سُلَيْمٍ عُكَّةً فأدَمَتْهُ، ثُم قال فِيهِ رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  : ما شَاءَ الله أن يَقُولَ، ثمَّ قال : ائذَنْ لِعَشَرَةٍ فَأَذِنَ لَهُمْ، فَأَكَلُوا حَتَّى شَبِعُوا ثُمَّ خَرَجُوأن ثم قال :ائذَنِ لِعَشَرَة فَأَذِنَ لَهم، فَأَكَلُوا حَتَّى شَبِعُوا, ثم خَرَجوا, ثمَّ قال : ائْذَنْ لِعَشَرَةٍ. فَأَذِنَ لهُم حتَّى أَكَلَ القَوْمُ كُلُهُم وَشَبِعُوا, وَالْقَوْمُ سَبْعُونَ رَجُلاً أَوْ ثَمَانونَ. 

    وفي روايةٍ: فما زال يَدخُلُ عَشَرَةٌ وَيَخْرُجُ عَشَرَةٌ، حتَّى لم يَبْقَ مِنهم أَحَدٌ إلا دَخَلَ، فَأَكَلَ حتى شَبعَ، ثمَّ هَيأَهَا فإذا هِي مِثلُها حِين أَكَلُوا مِنها.

وفي رواية : فَأَكَلُوا عَشَرَةً عَشَرَةً، حتَّى فَعَلَ ذلِكَ بِثَمانينَ رَجُلا, ثم أكَلَ النبيُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  بعدَ ذلِكَ وَأَهْلُ البَيت، وتَرَكُوا سُؤراً.

وفي روايةٍ : ثم أَفضَلُوا مَا بَلَغُوا جيرَإنهُم.

    وفي روايةٍ عن أنس قال : جئتُ رسولَ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  يَوْما فَوَجَدْتُهُ جَالِساً معَ أَصحابِهِ، وقَد عَصبَ بَطْنَهُ بِعِصَابَةٍ، فقلتُ لِبَعْضِ أَصحَابِهِ: لِمَ عَصبَ رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  بَطْنَهُ؟ فقالوا: مِنَ الجُوعِ، فَذَهَبْت إلى أبي طَلْحَةَ، وَهُوَ زَوْجِ أُمِّ سُلَيمٍ بنت مِلحَان، فقلت : يَا أَبَتَاه، قد رَأَيْتُ رسولَ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  عَصَبَ بَطْنَهُ بِعِصَابَةٍ، فَسَأَلْتُ بعضَ أَصحَابِهِ، فَقالوا: مِنَ الجُوعِ. فَدَخَلَ أَبُو طَلْحَةَ على أُمِّي فقال : هَلْ مِن شَيْءٍ؟ قالت : نعم عِنْدِي كِسَرٌ مِن خُبزٍ وَتَمَراتٌ، فإن جَاءنَا رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم  وَحدَهُ أَشبَعنَاه، وَإن جَاءَ آخَرُ معه قَلَّ عَنهمْ, وَذَكَرَ تَمَامَ لأحديث.

521: Enes (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir. Üvey babam Ebu Talha annem Ümmü Süleyme; Rasulullah’ın sesini kısık görüyorum kendisinin aç olduğunu da biliyorum yanında yiyecek bir şey var mı? dedi. O da: -Evet var dedi arpa ekmeğinden yapılmış birkaç ekmek çıkardı sonra başörtüsünün arasına sarıp dürdü ve elbisemin altına yerleştirdi örtünün bir kısmını da belime sardı beni Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)e gönderdi. Ben de mescidde bulunan peygamberin yanına vardım yanlarında dikildim Peygamber;

-Seni Ebu talha’mı gönderdi? Buyurdu. Ben Evet dedim.

-Yemek için mi buyurdu. Evet diye cevap verdim. Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) yanında bulunanlara “kalkınız” buyurdu. Onlarda kalkıp yürüdüler ben de önlerinden yürüdüm Ebu Talha’ya gelerek durumu bildirdim. Bunun üzerine Ebu Talha:

-Ey Ümmü Süleym Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) cemaatle birlikte geldi, halbuki bizde onları doyuracak yemek yok deyince kadın:

- Allah ve Resulü daha iyi bilir dedi. Ebu Talha da hemen gidip Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)i karşıladı Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) onunla birlikte içeri girdi ve : “Ey Ümmü Süleym yanında olanları getir” buyurdu. O da bu ekmekleri getirdi. Rasulullah emredip ekmekleri parçalattı. Ümmü Süleym de yağ tulumunu sıkarak ekmeklere katık yapmış oldu. Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) o ekmek üzerine Allah’ın dilediği duaları okudu sonra Ebu Talha’ya “İçeri on kişi al” buyurdu. Ebu Talha on kişiye izin verdi onlar doyuncaya kadar yediler sonra çıktılar Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) “On kişi daha al” buyurdu onlarda yiyip çıktılar Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) “Bir on kişiye daha izin ver” buyurdu neticede hepsi yediler ve doydular. Bu cemaat yetmiş veya seksen kişi idi. (Buhari Menakıb 25, Müslim Eşribe 142)

* Değişik bir rivayette şöyle geçmektedir.

Onar onar girip çıkıyorlardı neticede onlardan içeri girip karnını doyurmayan hiç kimse kalmadı. Sonra Ebu Talha sofrayı topladı, bir de ne görsün yemekler sanki el değmemiş gibi duruyordu.

* Bir başka rivayet ise şöyledir;

Onar kişi onar kişi yediler seksen kişinin hepside yediler ve doydular ev sahipleri ile peygamberimiz de yediler, yine de arttı, artanı da bıraktılar.

*Başka bir rivayet ise şöyledir;

Sonra komşularına yetecek kadarını arttırdılar (Müslim Eşribe 143)

Enes bir rivayetinde de şöyle demiştir,

Bir gün Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)e gelmiştim, onu ashabıyla birlikte gördüm karnına bir sargı sarmıştı. Ashabından bazılarına Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) karnını niye sardı diye sordum. Onlar;

-Açlıktan diye cevap verdiler. Bunun üzerine annem Ümmü Süleym binti Milhan’ın eşi Ebu Talha’ya gittim ve; -Ey babacığım ben Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)i karnını bir sargıyla sarmış vaziyette gördüm, ashabından bazılarına bunun sebebini sordum, açlıktan olduğunu söylediler dedim. Bunun üzerine Ebu Talha annemin yanına geldi ve yiyecek bir şey var mı?diye sordu. Annem de;

-Evet evde bir parça ekmek ve birkaç hurma var eğer Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) bize tek başına gelirse kendisini doyururuz. Eğer fazla gelirlerse, onlara yetmez dedi ve hadisin tamamını zikretti. (Müslim Eşribe 143)

Online Bağış
Hediyen Dünyanın En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanın Hutbesi
16.02.2024 Dünyayı Barış Ve İtidale Çağırıyoruz
09.02.2024 Hayatı Değerli Kılan Ölçü: İman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnız Ve Yardımsız Bırakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kılan, Birlik Ve Beraberliğimizdir
12.01.2024 Allah’ın Rahmet Ve İnayetine Sığınmanın Adı: Eûzü-Besmele
Kur'an-ı Kerim Dinle
DİB Kur'an Portalı
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoğlu
Bünyamin T.oğlu Aşirler
İlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
İshak Daniş Hatim
5 Hafız OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
İsmail Biçer Ok Takipli
İsmail Biçer Aşr-ı Şerifler
114 Sure 114 Hafız
S.Hafızlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalı Tefsiri
Elmalı Meali
Fizilali Kur'an
DİB Kuran Meali
Kur'an-ı Nasıl Anlayalım
Fıkıh
K.İslam Fıkhı
R. Muhtar-İbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Şafi Fıkhı
Detaylarıyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabı
40 Hadis ve izahı
Uydurma Hadisler
Üye Adı
Parola

Şifremi unuttum -
Sayfa oluşturulma süresi: 0.02 saniye 14,869,404 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazılar kaynak göstermek şartı önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dışında Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakıftır copyright © 2002 - 2024