SÜNNETE VE ÂDÂBA UYMAK
قال الله تعالى
: { وَمَا أتاكم الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَمْهُ فانتهوا[
“... Bu sebeple peygamber
size ne verirse ve ne getirirse onu alın ve sizi neden sakındırırsa ondan da
elinizi çekin.” (59 Haşr 7)
قال الله تعالى
: { وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوَى إن هُوَ إلا وَحْىٌ يُوحَى[
“Ve o peygamber kendi arzu
ve hevesine göre de konuşmamaktadır. Onun size aktardığı sözler kendisine
indirilen ilahi haberden başkası değildir. “ (53 Necm 3-4)
قال الله تعالى
: { قُلْ إن كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللهَ فَاتَّبِعُونِى يُحْبِبْكُمُ اللهُ
وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ[
“Ey peygamber de ki: “Eğer
Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah’ta sizi sevsin günahlarınızı
bağışlasın.” (3 Al-i İmran 31)
قال الله تعالى
: { لَقَدْ كان لَكُمْ فِى رَسُولِ اللهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كان يَرْجُو
اللهَ وَالْيَوْمَ الاخِرَ
[
“Gerçek şu ki Allah’ı ve
ahiret gününü umanlar ve Allah’ın peygamberinde sizler için güzel örnekler
vardır.” (33 Ahzap 21)
قال الله تعالى
: { فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ
ثُمَّ لاَ يَجِدُوا فِى أنفسهم حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِمًا[
“Hayır, hayır, Rabbine
andolsun ki onlar anlaşmazlığa düştükleri her konuda sen peygamberi hakem
yapmadıkça ve sonra senin kararına kalplerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam
bir teslimiyetle tabi olmadıkça gerçekten inanmış olmazlar.” (4 Nisa 65)
قال الله تعالى
: { فَإن تَنَازَعْتُمْ فِى شَىْءٍ فَرُدُّوهُ اِلَى اللهِ وَالرَّسُول[ِ
“... Herhangi bir konuda
anlaşmazlığa düşerseniz onu Allah’a ve peygambere götürün...” (4 Nisa 59)
قال الله تعالى
: { مَنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ اَطَاعَ اللهُ[
“Kim o peygambere itaat
ederse Allah’a itaat etmiş demektir.” (4 Nisa 80)
قال الله تعالى :
{ وَإنكَ لَتَهْدِى اِلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ
[
“... Ey peygamber şüphesiz ki
sen insanları Allah’ın dosdoğru yoluna ulaştıracaksın.” (42 Şura 52)
قال الله تعالى
: { فَلْيَحْذَرِ الَّذِينَ يُخَالِفُونَ عَنْ أمرهِ أن تُصِيبَهُمْ فِتْنَةٌ اَوْ
يُصِيبَهُمْ عَذَابٌ اَلِيمٌ
[
“... O peygamberin buyruğuna
karşı gelmek isteyenler başlarına bu dünyada bir belanın, bir güçlüğün ya da öte
dünyada can yakıcı biz azabın gelmesinden korkup sakınsınlar.” (24 Nur 63)
قال الله تعالى
: { وَاذْكُرْنَ مَا يُتْلَى فِى بُيُوتِكُنَّ مِنْ آيَاتِ اللهِ وَالْحِكْمَةِ[
“Evlerinizde okunmakta olan
Kur’an ayetlerini ve elçisinin sünnetini devamlı hatırlayın, gündeminizden eksik
etmeyin. “ (33 Ahzab 34)
157- عَنْ اَبِى
هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّه عَنِ النَّبِىِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال:
دَعُونِى مَا تَرَكْتُكُمْ إنما اَهْلَكَ مَنْ كان قَبْلَكُمْ كَثْرَةُ سُؤَالِهِمْ
وَاخْتِلاَفُهُمْ عَلَى أنبِيَائِهِمْ! فَإذا نَهَيْتُكُمْ عَنْ شَىْءٍ
فَاجْتَنِبُوهُ، وَإذا أمرتُكُمْ بِأمر, فَأْتُوا مِنْهُ مَااسْتَطَعْتُمْ.
157: Ebu Hüreyre (Allah Ondan
razı olsun)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)
şöyle buyurdu: “Ben size herhangi bir şeyi emredip yasaklamadığım sürece beni
kendi halime bırakınız. Sizden önceki ümmetleri çok soru sormaları ve
peygamberlerine karşı münakaşa etmeleri helak etmiştir. Size herhangi bir şeyi
yasakladığım zaman ondan kesinlikle kaçınınız, bir şeyi emrettiğimde de onu
gücünüz yettiğince yerine getiriniz.” (Buhari,İtisam 2, Müslim Hac 412)
158- عَنْ اَبِى
نَجِيحِ الْعِرْبَاضِ بْنِ سَارِيَةَ رَضِيَ اللَّه قال : وَعَظَنَا رَسُولُ الله
صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم مَوْعِظَةً بَلِيغَة,ً ذَرَفَتْ مِنْهَا الْعُيُونُ,
وَوَجِلَتْ مِنْهَا الْقُلُوبُ, فَقُلْنَا : يَا رَسُولَ اللَّهِ كان مَوْعِظَةُ
مُوَدِّعٍ فَاَوْصِنَا. فَقال : أُوصِيكُمْ بِتَقْوَى اللَّهِ وَالسَّمْعِ
وَالطَّاعَةِ, وَإن تَأمر عَلَيْكُمْ عَبْدٌ حَبَشِيٌّ, فَإنهُ مَنْ يَعِشْ
مِنْكُمْ بَعْدِي, فَسَيَرَى اخْتِلاَفًا كَثِيرًا, فَعَلَيْكُمْ بِسُنَّتِي,
وَسُنَّةِ الْخُلَفَاءِ الْمَهْدِيِّينَ الرَّاشِدِينَ, وَعَضُّوا عَلَيْهَا
بِالنَّوَاجِذِ, وَإِيَّاكُمْ وَمُحْدَثَاتِ الأمُور, فَإن كُلَّ مُحْدَثَةٍ
بِدْعَةٌ, وَكُلَّ بِدْعَةٍ ضَلاَلَةٌ.
158: Ebu Necih İrbâz İbn-i
Sariye (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Rasulullah (sallallahu aleyhi
vesellem) gözleri yaşartan, kalpleri ürperten çok tesirli bir konuşma yaptı.
-Ey Allah’ın Rasulü! Bu
nasihat sanki ayrılmak üzere olan birinin öğüdüne benziyor, bizlere tavsiyede
bulununuz, dedik. Bunun üzerine:
-Allahtan korkmanızı,
başınıza Habeşli simsiyah bir köle bile olsa onu dinleyip itaat etmenizi tavsiye
ederim. Benden sonra içinizde hayatta kalanlar pek çok ihtilaflar göreceklerdir.
O zaman sizin yapacağınız benim sünnetim ve doğru yolda olan Hulefa-i Raşidin’in
sünnetine sarılmaktır. Bu sünnetlere sımsıkı sarılınız. Sonradan ortaya
çıkarılmış bidatlerden şiddetle sakınınız. Çünkü her bidat bir sapıklıktır. (Ebu
Davud, Sünnet 5, tirmizi İlim 16)
159- عَنْ أبي
هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّه أن رَسُولَ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال :
كُلُّ أُمَّتِي يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ إلا مَنْ أَبَى. قالوا : يَا رَسُولَ
اللَّهِ وَمَنْ يَأْبَى؟ قال : مَنْ أَطَاعَنِي دَخَلَ الْجَنَّةَ, وَمَنْ عَصَاني
فَقَدْ أَبَى .
159: Ebu Hüreyre (Allah
Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi
vesellem) ”Yüz çevirenler dışında ümmetimin hepsi cennete girerler”, buyurdu.
Bunun üzerine, Ey Allah’ın elçisi cennete girmeyi kim istemez ki? Denildi.
Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem)’de : “Bana itaat edenler cennete
girer, bana karşı gelenler de cenneti istememiş demektir”,
buyurdu.(Buhari,İ’tisam 2)
160- عَنْ اَبِى
إِيَاسِ بْنِ سَلَمَةَ بْنِ ألاكْوَعِ رَضِيَ اللَّه أن رَجُلاً أَكَلَ عِنْدَ
رَسُولِ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم بِشِمَالِه.ِ فَقال : كُلْ
بِيَمِينِكَ. قال : لاَ أَسْتَطِيعُ. قال : لاَ اسْتَطَعْتَ! مَا مَنَعَهُ إلا
الْكِبْرُ قال : فَمَا رَفَعَهَا إِلَى فِيهِ.
160: Ebu Müslim veya Ebu İyas
Seleme İbn-i Amr İbn-i Ekva (Allah Ondan razı olsun)’ın naklettiğine göre bir
adam Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in yanında sol eliyle yemek yedi.
Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) efendimiz adama: “Sağ elinle ye”,
buyurdu. Adamın yapamıyorum demesi üzerine peygamberimiz: “Yapamaz ol” diye
beddua etti. Çünkü adamın Rasulullah’ı dinlememesi kibrinden dolayı idi. Bu
beddua üzerine elini ağzına götüremez oldu. (Müslim Eşribe 107)
161- عَنْ اَبِى
عَبْدِ اللهِ النُّعمان بْنَ بَشِيرٍ رضي الله عنهما قال : سَمِعْتُ رَسُولَ اللهِ
صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَقُولُ : لَتُسَوُّنَّ صُفُوفَكُمْ, أَوْ
لَيُخَالِفَنَّ اللَّهُ بَيْنَ وُجُوهِكُمْ .
وَفِى رِوَايَةٍ
لِمُسْلِمٍ : كان رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يُسَوِّي
صُفُوفَنَا حَتَّى كانما يُسَوِّي بِهَا الْقِدَاح,َ حَتَّى رَأَى أنا قَدْ
عَقَلْنَا عَنْهُ ثُمَّ خَرَجَ يَوْمًا فَقَامَ حَتَّى كَادَ يُكَبِّرُ ,فَرَأَى
رَجُلاً بَادِيًا صَدْرُهُ مِنَ الصَّفِّ, فَقال : عِبَادَ اللَّهِ لَتُسَوُّنَّ
صُفُوفَكُمْ, أَوْ لَيُخَالِفَنَّ اللَّهُ بَيْنَ وُجُوهِكُمْ .
161: Ebu Abdullah Numan İbn-i
Beşir (Allah Onlardan
razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)
şöyle buyurdu: Ya saflarınızı düzeltirsiniz ya da Allâhu Teâlâ'nýn yüzlerinizi
ayrıý ayrıý taraflara (Allah aranıza düşmanlık buğuz ve kalplerinize ihtilaf
koyar ve birbirinizden yüz çevirirsiniz) çevireceğini muhakkak bilesiniz."
Müslimin bir rivayettinde ise : peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem)
saflarımızı düzeltmede çok itina gösteriyordu ki bizde saflarımızı düzeltmeyi
bilmeye önem gösterelim. Bir gün namaz kılmak için geldi kamet yapmak özereyken,
safta bir adamın göğsü dışarıda olduğunu görünce, şöyle buyurdu: Ey Allahın
kulları; Ya saflarınızı düzeltirsiniz ya da Allâhu Teâlâ'nýn yüzlerinizi ayrıý
ayrıý taraflara (Allah aranıza düşmanlık buğuz ve kalplerinize ihtilaf koyar ve
birbirinizden yüz çevirirsiniz) çevireceğini muhakkak bilesiniz." (Buhari Ezan
71,Müslim Salat 127)
162- عَنْ اَبِى
مُوسَى رَضِيَ اللَّه قال : احْتَرَقَتْ بَيْتُ بِالْمَدِينَةِ عَلَى اَهْلِهِ
مِنَ اللَّيْلِ ، فَلَمَّا حُدِّثَ رَسُولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
بِشَأنهِمْ قال : "إن هذِهِ النَّارَ عَدُوٌّ لَكُمْ ، فَإذا نِمْتُمْ
فَاَطْفِؤُهَا عَنْكُمْ.
162: Ebu Musa (Allah Ondan
razı olsun) şöyle demiştir: Medine’de bir ev geceleyin ev halkı ile birlikte
yanmıştı. Durum peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’e anlatılınca:
-Ateş sizin düşmanınızdır.
Uyuyacağınızda onu söndürünüz, buyurdular. (Buhari, İstisan 49, Müslim Eşribe
101)
163- وَعنْهُ
قال: قال رَسُولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم :إن مَثَلَ مَا بَعَثَنِي
اللَّهُ بِهِ مِنَ الْهُدَى وَالْعِلْم,ِ كَمَثَلِ غَيْثٍ أصاب أَرْضًا, فَكانت
مِنْهَا طَيِّبَةً قَبِلَتِ الْمَاءَ, فَانبَتَتِ الْكَلأَ وَالْعُشْبَ الْكَثِيرَ,
وَكانت مِنْهَا أَجَادِبُ أَمْسَكَتِ الْمَاءَ, فَنَفَعَ اللَّهُ بِهَا النَّاسَ
فَشَرِبُوا وَسَقَوْا وَزَرَعُوا, وَأصابتْ مِنْهَا طَائِفَةً أخرى إنما هِيَ
قِيعَان,
لاَ تُمْسِكُ مَاءً وَلاَ تُنْبِتُ كَلاََ, فَذَلِكَ مَثَلُ مَنْ فَقُهَ فِي دِينِ
اللَّهِ, وَنَفَعَهُ مَا بَعَثَنِي اللَّهُ بِهِ, فَعَلِمَ وَعَلَّمَ, وَمَثَلُ
مَنْ لَمْ يَرْفَعْ بِذَلِكَ رَأْسًا وَلَمْ يَقْبَلْ هُدَى اللَّهِ الَّذِي
أُرْسِلْتُ بِهِ .
163: Yine Ebu Musa el-Eş’ari
(Allah Ondan razı olsun)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem) şöyle buyurdu:
“Allah’ın benimle
gönderdiği hidayet ve ilim yeryüzüne yağan bol yağmura benzer. Yağmurun yağdığı
yerin bir bölümü verimli bir topraktır. Yağmur suyunu emer, bol çayır ve ot
bitirir. Bir kısmı da suyu emmeyen katı bir yer olup suyu biriktirir ve muhafaza
eder de Allah, o su ile insanları faydalandırır. İnsanlar ve hayvanlar o sudan
içerler ve ondan ekip biçerler.
Yine o yağmur öyle bir yere
yağar ki orası düz ve kaypaktır, ne su tutar ne de ot bitirir. İşte bu üç türlü
toprak Allah’ın gönderdiği hak din hakkında anlayışlı olan ve Allah’ın benimle
gönderdiği hidayet ve ilim kendisine fayda veren onu hem öğrenen hem de öğreten
kimse ile buna başını kaldırıp kulak asmayan ve Allah’ın benimle gönderdiği
hidayeti kabul etmeyen kimsenin benzeridir. (Buhari, ilim 20, Müslim, Fezail 15)
164- عَنْ جَابِرٍ
رَضِيَ اللَّه قال
: قال رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : مَثَلِي وَمَثَلُكُمْ
كَمَثَلِ رَجُلٍ أَوْقَدَ نَارًا فَجَعَلَ الْجَنَادِبُ وَالْفَرَاشُ يَقَعْنَ
فِيهَا, وَهُوَ يَذُبُّهُنَّ عَنْهَا وَأنا أخذ بِحُجَزِكُمْ عَنِ النَّارِ,
وَأنتمْ تَفَلَّتُونَ مِنْ يَدِي .
164: Cabir (Allah Ondan razı
olsun)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle
buyurdu: “Benim ve sizin durumunuz; ateş yakıp ta ateşine kelebekler ve
çekirgeler düşmeye başlayınca onlara engel olmaya çalışan adamın durumuna
benzer. Ben sizi ateşten korumak için eteklerinizden tutuyorum, siz ise elimden
kurtulup ateşe girmeye çalışıyorsunuz.” (Müslim, Fezail 19)
165-وَعَنْهُ أن
النَّبِيَّ
صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
أمر بِلَعْقِ
الأصابعِ وَالصَّحْفَةِ, وَقال : إنكُمْ لاَ تَدْرُونَ فِي أَيِّهِ الْبَرَكَةُ .
وَفِى رِوَايَةٍ
لَهُ: إذا وَقَعَتْ لُقْمَةُ أَحَدِكُمْ فَلْيَأخذهَا فَلْيُمِطْ مَا كان بِهَا
مِنْ أَذًى, وَلْيَأْكُلْهَا وَلاَ يَدَعْهَا للشيطان, وَلاَ يَمْسَحْ يَدَهُ
بِالْمِنْدِيلِ حَتَّى يَلْعَقَ أصابعَهُ, فَإنهُ لاَ يَدْرِي فِي أَيِّ طَعَامِهِ
الْبَرَكَةُ .
وَفِى رِوَايَةٍ
لَهُ: إن الشَّيْطَان يَحْضُرُ أَحَدَكُمْ عِنْدَ كُلِّ شَيْءٍ مِنْ شَأنهِ حَتَّى
يَحْضُرَهُ عِنْدَ طَعَامِهِ, فَإذا سَقَطَتْ مِنْ أَحَدِكُمُ اللُّقْمَةُ,,
فَلْيُمِطْ مَا كان بِهَا مِنْ أَذًى, ثُمَّ لِيَأْكُلْهَا وَلاَ يَدَعْهَا للشيطان
.
165: Cabir (Allah Ondan razı
olsun)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)
parmakları yalamayı ve yemek kaplarını tertemiz yaparak silmeyi emretti ve:
“Sizler gerçekten bereketin, yemeğin hangi parçasında olduğunu bilemezsiniz”,
buyurdu. (Müslim, Eşribe 133)
* Müslim’in değişik bir
rivayeti şöyledir: “Sizden birinizin lokması yere düştüğünde hemen onu alsın ve
üzerine yapışanları silip temizledikten sonra o gıdayı şeytana bırakmasın,
parmaklarını yalamadıkça elini mendile silmesin veya yıkamasın çünkü yemeğin
bereketinin hangi parçasında olduğunu bilemez.” (Müslim, Eşribe 135)
* Yine Müslim’den başka bir
rivayet de şöyledir: “Şüphesiz şeytan sizin her birinizin her işinde hazır olur.
Hatta yemeği esnasında bile yanında bulunur. Sizin birinizin lokması yere
düşerse onun üzerine yapışanları temizleyip yesin, lokmasını şeytana
bırakmasın.” (Müslim, Eşribe 134)
166- عَنِ ابْنِ
عَبَّاسٍ رَضِي الله عَنْهُمَا قال : قَامَ فِينَا رَسُولُ الله
صَلّى
اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
بِمَوْعِظَةٍ
فَقال : يَا أيها النَّاسُ، إنكُمْ مَحْشُورُونَ حُفَاةً, عُرَاةً, غُرْلاً, ثُمَّ
قَرَأَ : { كَمَا بَدَأنا أَوَّلَ خَلْقٍ نُعِيدُهُ وَعْدًا عَلَيْنَا أنا كُنَّا
فَاعِلِينَ
[ ألا
وَإن اَوَّلُ الْخَلاَئِقِ يُكْسَى يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِبْرَاهِيمُ
ألا وَإنهُ سَيُجَاءُ بِرِجَالٍ مِنْ اُمَّتِى فَيُؤْخَذُ بِهِمْ ذَاتَ الشِّمَالِ,
فَأَقُولُ : يَا رَبِّ أَصْحَابي فَيُقال: إنكَ لاَ تَدْرِى مَا اَحْدَثُوا
بَعْدَكَ, فَأَقُولُ كَمَا قال الْعَبْدُ الصَّالِحُ : { وَكُنْتُ عَلَيْهِمْ
شَهِيدًا مَا دُمْتُ فِيهِمْ فَلَمَّا تَوَفَّيْتَنِي
[ إِلَى
قَوْلِهِ : { الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
[
فَيُقال لِى : "إنهُمْ لَمْ يَزَالُوا مُرْتَدِّينَ عَلَى اَعْقَابِهِمْ مُنْذُ
فَارَقْتَهُمْ."
166: İbn-i Abbas (Allah
Onlardan razı olsun) şöyle demiştir: Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)
efendimiz vaaz etmek üzere doğrulup aramızda ayağa kalktı ve şöyle buyurdu: “Ey
insanlar! Sizler yalınayak, çırılçıplak ve sünnetsiz olarak Allah’ın huzuruna
toplanacaksınız. (İlk defa yoktan varettiğimiz gibi yeniden yaratacağız. Bu
bizim vadimizdir. Biz gerçekten bunu yapmaya muktediriz.) (21 Enbiya 104) Dikkat
edin kıyamet günü ilk giydirilecek olan İbrahim (aleyhi sselam)’dır. Dikkat edin
ümmetimden bir takım kimseler getirilip sol tarafa cehennem tarafına doğru
yöneltilirler. Ben ey Rabbim, bunlar benim ashabımdır, derim. Bunun üzerine: Sen
bunların senden sonra ne bidatler ortaya çıkarıp kötülükler yaptıklarını
bilmezsin, denir. Bunun üzerine ben Salih kul İsa (aleyhi sselam)’ın dediği gibi
derim: Ben onlara söylememi emrettiğin şeyden başkasını söylemedim. Benim ve
sizin Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin, dedim ve onların arasında yaşadığım
sürece onların üzerinde kontrolcu idim. Beni aralarından tutup aldığında
üzerlerinde denetleyici sadece sen kaldın. Sen zaten her şeye yeterince
şahitsin. Eğer onları azaba çarptırırsan onlar senin kullarındır (dilediğini
yaparsın)ve eğer onları bağışlarsan doğrusu sen, çok güçlü ve üstün olansın ve
yaptığın her şeyi yerli yerince yapansın. (5 Maide 117-118)
Bunun üzerine bana şöyle
denilir: Gerçekten sen onlardan ayrıldığın andan itibaren onlar tabanları üzere
geri dönerek İslamdan çıkıp dinsizliğe yapıştılar.” (Buhari, Enbiya 8, Müslim,
Cennet 58)
167- عَنْ
عَبْدِاللَّهِ بْنِ مُغَفَّلٍ الْمُزَنِيِّ رَضِيَ اللَّه قال : نَهَى النَّبِيُّ
صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم عَنِ الْخَذْفِ وَقال : إنهُ لاَ يَقْتُلُ
الصَّيْدَ, وَلاَ يَنْكَأُ الْعَدُوَّ, وَإنهُ يَفْقَأُ الْعَيْن,َ وَيَكْسِرُ
السِّنَّ.
وَفِى رِوَايَةٍ:
أن قَرِيبًا لِعَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُغَفَّلٍ خَذَفَ فَنَهَاهُ, وَقال: إن رَسُولَ
اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم نَهَى عَنِ الْخَذْفِ. وَقال : إنهَا لاَ
تَصِيدُ صَيْدًا ثُمَّ عَادَ. فَقال : أُحَدِّثُكَ أن رَسُولَ اللَّهِ صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم نَهَى عَنْهُ ثُمَّ عُدْتَ تَخْذِفُ! لاَ أُكَلِّمُكَ أَبَدًا.
167: Ebu Said Abdullah İbn-i
Muğaffel (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Rasulullah (sallallahu aleyhi
vesellem) sapanla taş atmayı yasakladı ve: “Sapan taşı avı öldürmez, düşmanı
yaralamaz fakat göz çıkarır ve diş kırar.” (Buhari Edeb 126, Müslim, Sayd 54)
* Müslimin bir başka rivayeti
şöyledir: İbn-i Muğaffelin yakınlarından biri sapanla taş atmıştı. İbn-i
Muğaffel o kimseyi sapanla taş atmaktan yasakladı ve kendisine şunları söyledi:
Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) sapanla taş atmayı yasakladı ve “Bununla
av avlanılmaz” buyurdu. Bu adam bu işi tekrarlayınca İbn-i Muğaffel şöyle
söyledi: Ben sana Allah Rasülü (sallallahu aleyhi vesellem)’in bunu
yasakladığını haber veriyorum, sen ise aynı şeye devam ediyorsun. Eğer bunu
yapmakta devam edersen seninle asla konuşmayacağım. (Müslim Sayd 56)
168- عَنْ
عَابِسِ بْنِ رَبِيعَةَ قال : رَاَيْتُ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ رَضِيَ اللَّه
يُقَبِّلُ الْحَجَرَ، يَعْنِى الأسْوَدَ، وَيَقُولُ: أَعْلَمُ أنكَ حَجَرٌ مَا
تَنْفَعُ وَلاَ تَضُرُّ، وَلَوْ لاَ أني رَأَيْتُ رَسُولُ الله صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم يُقَبِّلُكَ مَا قَبَّلْتُكَ .
168: Âbis İbn-i Rabia (Allah
Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Ben Ömer İbn-i Hattab’ın Hacer’ül Esved’i
öptüğünü gördüm. O esnada diyordu ki: “Bilirim ki sen bir taşsın ne fayda
verirsin ne de zarar. Eğer Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’ın seni
öptüğünü görmeseydim ben de öpmezdim. (Buhari Hac 50, Müslim Hac 251)
|