ALLAH’A KESİN İMAN (YAKÎN)
VE O’NA DAYANMAK (TEVEKKÜL)
قال الله تعالى :
}
وَلَمَّا
رأى الْمُؤْمِنُونَ الأحزاب قالوا : هَذَا مَا وَعَدَنَا اللَّهُ وَرَسُولُهُ
وَصَدَقَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَمَا زَادَهُمْ إلا إيمانا وَتَسْلِيمًا
[ .
“Mü’minler, düşman
bölüklerini gördüler mi; “İşte bu Allah ve peygamberinin bize vâdettiğidir,
Allah ve peygamberi doğru söylemiştir” dediler. Bu onların inançlarını ve teslim
oluşlarını artırmıştır. “(33 Ahzâb 22)
قال الله تعالى :
}
اَلَّذِينَ قال لَهُمُ النَّاسُ إن النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ
فَزَادَهُمْ إيمانا وَقالواحَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ
[.
“O inananlar ki, başka
insanlar tarafından “Bakın size karşı bir ordu toplanmış, onlardan korkun ve
korunun” denince bu söz onların imanını artırdı ve “Allah bize yeter, O ne güzel
vekildir” diye cevap verdiler.” (3 Âl-i İmrân 173)
قال الله تعالى :
}
وَتَوَكَّلْ عَلَى الحي الذي لاَ يَمُوتُ
[ .
“Öyleyse, hep diri olup, hiç
ölmeyecek Rabbine güvenip dayan.” (25 Furkân 58)
قال الله تعالى :
}
وَعَلَى
اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
[.
“İnananlar, sadece Allah’a
güvenip dayanmalıdırlar.” (14 İbrahim 11)
قال الله تعالى :
}
فَإذا
عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ
[.
“Bir karara varmak
istediğinde, artık Allah’a dayanıp güven. “(3 Âl- i İmrân 159)
قال الله تعالى :
}
وَمَنْ
يَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ فَهُوَ حَسْبُهُ
[.
“Kim Allah’a güvenip
dayanırsa, Allah ona yeter.” (65 talâk 3)
قال الله تعالى
: }إنما
الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ إذا ذُكِرَ اللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَإذا تُلِيَتْ
عَلَيْهِمْ آياته زَادَتْهُمْ َإيمانا وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ[
.
“Gerçek mü’minler o
kimselerdir ki, her ne zaman Allah’tan söz edilse, kalpleri korkuyla titrer ve
kendilerine, her ne zaman O’nun ayetleri ulaştırılsa, imanları artar ve
Rablerine daima güvenip, dayanırlar.” (8 Enfâl 2)
74- عَنْ ابن
عَبَّاسٍ
رضي الله عنهما
قال : قال رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : عُرِضَتْ عَلَيَّ
الأمم, فَرَأَيْتُ النَّبِيَّ وَمَعَهُ الرهط , وَالنَّبِيَّ وَمَعَهُ الرَّجُلُ
والرجلان , وَالنَّبِيَّ لَيْسَ مَعَهُ أَحَدٌ , إِذْ رُفِعَ لِي سَوَادٌ عَظِيمٌ
فَظَنَنْتُ إنهُمْ أُمَّتِي فَقِيلَ لِي : هَذَا مُوسَى وَقَوْمُهُ وَلَكِنِ أنظر
إِلَى الأفق فَنَظَرْتُ فَإذا سَوَادٌ عَظِيمٌ , فَقِيلَ لِي : أنظر إِلَى الأفق
الآخر , فَإذا سَوَادٌ عَظِيمٌ , فَقِيلَ لِي : هَذِهِ أُمَّتُكَ وَمَعَهُمْ
سَبْعُونَ أَلْفًا يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ بِغَيْرِ حِسَابٍ وَلاَ عَذَابٍ , ثُمَّ
نَهَضَ فَدَخَلَ مَنْزِلَهُ , فَخَاضَ النَّاسُ فِي أُولَئِكَ الَّذِينَ
يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ بِغير حِسَابٍ وَلاَ عَذَابٍ فَقال : بَعْضُهُمْ
فَلَعَلَّهُمِ اَلَّذِينَ صَحِبُوا رَسُولَ اللَّهِ
.
صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم وَقال : بَعْضُهُمْ فَلَعَلَّهُمِ الَّذِينَ وُلِدُوا
فِي الإسلام , فَلَمْ يُشْرِكُوا بِاللَّهِ شيئا-وَذَكَرُوا أَشْيَاءَ- فَخَرَجَ
عَلَيْهِمْ رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم فَقال : مَا الَّذِي
تَخُوضُونَ فِيهِ ؟ فَأَخْبَرُوهُ , فَقال : هُمُ الَّذِينَ لاَ يَرْقُونَ , وَلاَ
يَسْتَرْقُونَ , وَلاَ يَتَطَيَّرُونَ , وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ ,
فَقَامَ عُكَّاشَةُ بْنُ محْصنٍ فَقال : ادْعُ اللَّهَ أن يَجْعَلَنِي مِنْهُمْ ,
فَقال : أنت مِنْهُمْ , ثُمَّ قَامَ رَجُلٌ آخَرُ , فَقال : اُدْعُ اللَّهَ أن
يَجْعَلَنِي مِنْهُمْ ؟ فَقال : سَبَقَكَ بِهَا عُكَّاشَةُ .
74: Abdullah ibn Abbâs (Allah
Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi
vesellem) şöyle buyurdu: “Geçmiş ümmetler bana gösterildi. Peygamber gördüm
yanında bir grup (sayıları on kişiyi geçmeyen insanlar) vardı, peygamber gördüm
yanında bir iki kişi bulunuyordu ve peygamber gördüm yanında hiç kimse yoktu. Bu
arada önüme büyük bir karaltı (büyük bir kalabalık) çıktı, onları kendi ümmetim
sanmıştım. Bana bunlar Mûsa’nın ümmetidir sen ufka bak dediler. Baktım çok büyük
bir karaltı, diğer ufka bak dediler baktım yine çok büyük bir karaltı. İşte
bunlar senin ümmetindir. İçlerinde hesapsız azapsız cennete girecek yetmişbin
kişi vardır dediler.”
Peygamberimiz (sallallahu
aleyhi vesellem) kalkıp evine girdi. Oradakiler de hesapsız azapsız cennete
gireceklerin kim olduğuna dair konuşmaya başladılar. Kimileri bunlar; Peygamber
(sallallahu aleyhi vesellem)’in sohbetinde bulunanlar olsa gerekir dediler.
Kimileri bunlar; İslâm geldikten sonra doğup şirke bulaşmamış kimselerdir
dediler ve pek çok şeyler söylendi. Bu arada Rasûlullah (sallallahu aleyhi
vesellem) bunların yanına çıktı ve: “Ne hakkında konuşuyordunuz?” dedi. Hesapsız
azapsız cennete girecekler hakkında konuşuyoruz dediler. Bunun üzerine Peygamber
(sallallahu aleyhi vesellem): “Onlar (şifanın Allahtan geldiğine inanıp) büyü
yapmazlar ve yaptırmazlar, uğursuzluğa da inanmazlar ve onlar Rablerine güvenip
dayananlardır” buyurdu. Bu arada Ukkâşe ibn Mihsân ayağa kalkarak: Beni onlardan
eylemesi için Allah’a dua et dedi. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) de:
“Sen onlardansın” buyurdu. Sonra bir başka kişi daha kalktı: Beni de onlardan
eylemesi için dua buyur dedi. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) bu defa:
“Fırsatı değerlendirmekte Ukkâşe senden evvel davrandı” buyurdu. (Buhârî, tıb 1;
Müslim, İman 174)
75- عَنْ ابن
عَبَّاسٍ
رضي الله عنهما
أن رَسُولَ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم كان يَقُولُ : اَللَّهُمَّ لَكَ
أسلمتُ, وَبِكَ آمَنْتُ, وَعَلَيْكَ تَوَكَّلْتُ, وَإِلَيْكَ أنبت, وَبِكَ
خَاصَمْتُ, اَللَّهُمَّ أَعُوذُ بِعِزَّتِكَ, لاَ إِلَهَ إلا أنت أن تُضِلَّنِي,
أنت الْحَيُّ الْقَيُّومُ الَّذِي لاَ تمُوتُ, وَالْجِنُّ والإنس يَمُوتُونَ .
75: Abdullah ibn Abbâs (Allah
Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi
vesellem) şöyle dua ederdi: “Allah’ım sana teslim olup hükmüne razı oldum, sana
inandım, sana dayanıp güvendim, yüzümü ve gönlümü sana çevirdim, senin
yardımınla düşmanlara karşı savaştım. Allah’ım beni saptırmandan senin
büyüklüğüne sığınırım ki; senden başka gerçek ilah yoktur. Ölmeyecek, yalnızca
diri kalacak sensin. Cinler ve insanlar hep ölümlüdürler.” (Buhârî, teheccüd 1;
Müslim, Zikir 67).
76- عَنْ ابن
عَبَّاسٍ
رضي الله عنهما
قال : ( حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ ) قالهَا إِبْرَاهِيمُ
uحِينَ
أُلْقِيَ فِي النَّارِ , وَقالهَا مُحَمَّدٌ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم حِينَ
قالوا : (إن النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إيمانا
وَقالوا : حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ ). وَفِي رِواَيَةٍ لَهُ عَنِ
ابْنِ عَبَّاسٍ
رضي الله عنهما
قال : كان آخِرَ قَوْلِ إِبْرَاهِيمَ
u حِينَ
أُلْقِيَ فِي النَّارِ حَسْبِيَ اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ .
76: Abdullah ibn Abbâs (Allah
Onlardan razı olsun) şöyle demiştir: “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir”
sözünü İbrahim (aleyhi
ssellem) ateşe
atıldığında söylemiştir. Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem) da bu sözü
Müşrikler: “Bakın size karşı bir ordu toplanmış, onlardan korkun ve korunun”
dediklerinde söylemiştir. Nitekim bu söz müslümanların imanını artırdı ve “Allah
bize yeter, O ne güzel vekildir” demişlerdi. İbn-i Abbâs’ın değişik bir rivayeti
şöyledir: İbrahim (aleyhi
ssellem) ateşe
atıldığı zaman son sözü “Allah bana yeter, O ne güzel vekildir” demek olmuştur.
(Buhârî, tefsir 13)
77- عَنْ أبي
هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّه عَنِ النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال :
يَدْخُلُ الْجَنَّةَ أَقْوَامٌ أَفْئِدَتُهُمْ مِثْلُ أَفْئِدَةِ الطَّيْرِ .
77: Ebû Hureyre (Allah Ondan
razı olsun)’den nakledildiğine göre Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle
buyurmuştur: “Cennete girecek bir takım insanlar var ki; onların kalpleri
tevekkül ve Allah’a güvenmede kuşların kalpleri gibidir.” (Müslim, Cennet 27)
78- عَنْ جَابِرٍ
رَضِيَ اللَّه أنهُ غَزَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
قِبَلَ نَجْدٍ, فَلَمَّا قَفَلَ رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
قَفَلَ مَعَهُمْ, فأدركنهم الْقَائِلَةُ فِي وَادٍ كَثِيرِ الْعِضَاهِ, فَنَزَلَ
رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم, وَتَفَرَّقَ النَّاسُ
يَسْتَظِلُّونَ بِالشَّجَرِ , وَنَزَلَ رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم تَحْتَ سَمُرَةٍ , فَعَلَّقَ بِهَا سَيْفَهُ, وَنِمْنَا نَوْمَةً, ثُمَّ
فَإذا رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَدْعُونَا, وَإذا عِنْدَهُ
أعرابي فَقال : إن هَذَا اخْتَرَطَ عَلَيَّ سَيْفِي, وَأنا نَائِمٌ,
فَاسْتَيْقَظْتُ وَهُوَ فِي يَدِهِ صَلْتًا , قال : مَنْ يَمْنَعُكَ مِنِّي ؟
قُلْتُ : اَللَّهُ – ثلاثا. وَلَمْ يُعَاقِبْهُ وَجَلَسَ . وَفِي رِواَيَةٍ : قال
جَابِرٌ رَضِيَ اللَّه : كُنَّا مَعَ رَسُولِ اللهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
بِذَاتِ الرِّقَاعِ فَإذا أَتَيْنَا عَلَى شَجَرَةٍ ظَلِيلَةٍ تَرَكْنَاهَا
لِرَسُولِ اللهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم فَجَاءَ رَجُلٌ مِنَ
الْمُشْرِكِينَ, وَسَيْفُ رَسُولِ اللهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم مُعَلَّقٌ
بِالشَّجَرَةِ, فَاخْتَرَطَهُ فَقالت :خَافُنِي ؟ قال : لاَ , فَقال : فَمَنْ
يَمْنَعُكَ مِنِّي ؟ قال : اَللَّهُ. .وَفِي رِواَيَةِ أبي بَكْرٍ الاسْماَعِلِي
فِي صحيحه : مَنْ يَمْنَعُكَ مِنِّي ؟ قال : اَللَّهُ . فَسَقَطَ السَّيْفُ مِنْ
يَدِهِ , فَأخذ رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم اَلسَّيْفَ فَقال :
مَنْ يَمْنَعُكَ مِنِّي ؟ قال : كُنْ خَيْرَ آخذ , فَقالت :شْهَدُ أن لاَ إِلَهَ
إلا اللَّهُ , وَأني رَسوُل اللهِ ؟, قال : لاَ , وَلَكِنِّي أُعَاهِدُكَ ألا
أُقَاتِلَكَ , وَلاَ أكون مَعَ قَوْمٍ يُقَاتِلُونَكَ , فَخَلَّى سَبِيلَهُ فَأَتَي
أَصْحَابَهُ فَقال : جِئْتُكُمْ مِنْ عِنْدِ خَيْرِ النَّاسِ.
78: Câbir ibn Abdillah (Allah
Ondan razı olsun)’den bildirildiğine göre kendisi Peygamber (sallallahu aleyhi
vesellem)’le birlikte Necid taraflarında bir gazvede bulunmuştu. Dönüşte
Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) ile birlikteydi. Öğle vakti ağaçlık ve
çalılık bir vadiye geldiklerinde Rasülullah (sallallahu aleyhi vesellem) orada
istirahat için mola vermişti. Mücahitler istirahat için çevreye dağılmışlardı.
Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de semûra denilen bir ağaç altında
istirahate çekilmiş, kılıcını da ağaca asmıştı. Birazcık uyumuştuk ki;
Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in bizi çağırdığını işittik ve hemen
yanına koştuk bir de baktık ki; Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in
yanında müşriklerden bir bedevî dikilmiş duruyor. Rasûlullah (sallallahu aleyhi
vesellem) şöyle buyurdu: “Ben uyurken bu bedevî kılıcımı almış, uyandığımda
kılıç kınından sıyrılmış vaziyette bana seni benim elimden kim kurtarır? dedi.
Ben de Allah cevabını verdim. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) adamı
cezalandırmamıştı, yanında oturuyordu. (Buhârî, Cihad 84; Müslim, Fedâil 13)
Cabir (Allah Ondan razı
olsun)ın başka bir rivayetinde : Allahın Resulü ( s.a.v ) le birlikte Zati
Errika savaşındaydık, Allahın Resulünü (sallallahu aleyhi vesellem) i bir ağacın
gölgesine istirah etmesini sağladık. Müşriklerden bir kişi peygamber efendimizin
ağaçta asılı kılıçı alıp kınından çıkarıp ve peygamberimize : Benden
korkuyormusun? der, Peygabber efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) : Hayır
diye karşılık verir. Müşrik : Seni benim elimden kim kurtarır? Diye sordu.
Peygamberimiz :Allah diye karşılık verir. Ebu Bekr El-İsmailinin sahih
kitabındaki rivayetinde ise: Müşrik adam Allahın Resülüne (s.av) : Seni benim
elimden kim kurtarır? Diye sordu. Peygamberimiz :Allah diye karşılık verir.
Cabir : Kılıç müşrik adamın ellinden düştü. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi
vesellem) kılıçı kılıçı aldı ve müşrik adama : Seni benim elimden kim kurtarır?
Diye sordu. Müşrik adam : Sen iyi kişlerden ol, ded. Peygamberimiz : Allahtan
başka illah olmadığına, benim Allahın resulü olduğuna şehadet edermisin? Dedi.
Müşrik adam : Hayır etmem, lakin size ve size karşı savaşan kavimle beraber
savaşmayacağıma sizlere söz veriyorum ded. Peygamberimiz onu bıraktı, müşrik
adam arkadaşlarına gelerek : Ben insanların en hayırlı kişiden geliyorum dedi
79- عَنْ عُمَرَ
رَضِيَ اللَّه قال : سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
يَقوُلُ : لَوْ إنكُمْ تَتَوَكَّلُونَ عَلَى اللَّهِ حَقَّ تَوَكُّلِهِ
لَرَزَقَكُمْ كَمَا يَرْزُقُ الطَّيْرُ تَغْدُو خِمَاصًا وَتَرُوحُ بِطَانا .
79: Ömer ibnü’l Hattâb (Allah
Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi
vesellem)’i şöyle buyururken dinledim demiştir: “Eğer siz Allah’a gereği gibi
güvenip tevekkül etseydiniz, Allah size de kuşlara verdiği gibi rızık verirdi.
Çünkü kuşlar sabahları kursakları boş olarak çıktıkları halde akşam dolu
kursakla dönerler.” (Tirmîzî, Zühd 33)
80- عَنْ أبي
عُماَرَةَ الْبَرَاءِ بْنِ عَازِبٍ
رضي الله عنهما
قال : قال رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : ياَ فلان ؟ إذا
أَوَيْتَ إِلَى فِرَاشِكَ فَقُلْ : اَللَّهُمَّ أسلمتُ نَفْسِي إِلَيْكَ,
وَوَجَّهْتُ وَجْهِي إِلَيْكَ, وَفَوَّضْتُ أمري إِلَيْكَ, وَأَلْجَأْتُ ظَهْرِي
إِلَيْكَ, رَغْبَةً وَرَهْبَةً إِلَيْكَ , لاَ مَلْجَأَ وَلاَ مَنْجَى مِنْكَ إلا
إِلَيْكَ, آمَنْتُ بِكِتَابِكَ الَّذِي أنزلتَ, وَنَبِيِّكَ الَّذِي أَرْسَلْتَ
,فَإنكَ إن مِتَّ مِنْ لَيْلَتِكَ مِتَّ عَلَى الْفِطْرَةِ, وَإن أَصْبَحْتَ
أَصَبْتَ خَيْرًا . وَفِي رِواَيَةٍ : إذا أَتَيْتَ مَضْجَعَكَ فَتَوَضَّأْ
وَضُوءَكَ لِلصَّلاَةِ ثُمَّ اضْطَجِعْ عَلَى شِقِّكَ الأيمن وَقُلِ : وَذَكَرَ
نَحْوَه,ُ ثُمَّ قال : وَاجْعَلْهُنَّ آخِرَ مَا تَقُولُ .
80: Ebû Umâra Berâ ibn Âzib
(Allah Onlardan razı olsun)’den aktarıldığına göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi
vesellem) şöyle buyurdu: “Ey filan kişi yatağına girdiğinde şöyle dua et:
Allah’ım kendimi sana teslim ettim, yüzümü sana çevirdim, işimi sana ısmarladım,
işimde sana güvendim, rızanı isteyerek, azabından korkarak sırtımı sana dayadım,
sana sığındım, sana karşı yine senden başka sığınak yoktur. İndirdiğin kitaba ve
gönderdiğin peygambere inandım. Eğer bu duayı yapıp yattığın gece ölürsen fıtrat
(iman üzere) ölürsün, ölmez de sabaha çıkarsan hayra kavuşursun.” (Buhârî, Vüdu’
75; Müslim, Zikir 56) Değişik bir rivayette de şöyle geçmektedir: “Yatağına
yatacağın zaman namaz kılmak için abdest alıyor gibi abdest al, sonra sağ
tarafına yat, yukarıdaki duayı aynen zikrederek böyle dua et. En son sözün bu
dua olsun.” (Buhârî, Deavât 5; Müslim, Zikir 58)
81- عَنْ أبي
بَكْرٍ الصِّدِّيقِ رَضِيَ اللَّه عَبْدِ اللهِ بْنِ عثمان بْنِ عامر بْنِ عُمَرَ
بْنِ كَعْبِ بْنِ سَعْدِ بْنِ تَيْمِ بْنِ مُرَّةَ بْنِ كَعْبِ بْنِ لُؤِيَّ بْنِ
غاَلِبٍ الْقُرَشِيِّ التميمي رَضِيَ اللَّه - وَهُوَ وَأَبوُهُ وَأُمُّهُ
صَحاَبَةٌ
y
قال : نَظَرْتُ
إِلَى أَقْدَامِ الْمُشْرِكِينَ وَنَحْنُ فِي الْغاَرِ وَهُمْ عَلَي رُؤُوسِناَ
فَقُلْتُ : ياَ رَسُولَ اللهِ لَوْ أن أَحَدَهُمْ نَظَرَ تَحْتَ قَدَمَيْهِ
لأَبْصَرَنَا, فَقال : مَا ظَنُّكَ يَا أَبَا بَكْرٍ بِاثْنَيْنِ اَللَّهُ
ثَالِثُهُمَا.
81: Ebû Bekir es Sıddîk
(Allah Ondan razı olsun) Abdullah ibn Osman ibn Âmir ibn Ömer ibn Ka’b ibn Sa’d
ibn teym ibn Mürre ibn Ka’b ibn Lüeyy ibn Gâlib el Kureşî et teymî (Allah
Onlardan razı olsun)’den rivayete göre kendisi, babası ve annesi sahabidir. O
şöyle demiştir: Hicret yolculuğunda biz Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)
ile mağarada iken tepemizde dolaşıp duran müşriklerin ayaklarını gördüm ve: Ey
Allah’ın elçisi eğer şu müşriklerden biri eğilip aşağıya bakacak olsa mutlaka
bizi görür dedim. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de şöyle buyurdu:
“Üçüncüleri Allah olan iki
kişiyi sen ne zannedersin, niçin telaşlanıyorsun ya Ebâ Bekr?”(Buhârî, Fedâil 2;
Müslim, Fedâil 1)
82- عَنْ أُمِّ
الْمُؤْمِنِينَ أُمِّ سَلَمَةَ وَاسْمُهاَ هِنْدُ بِنْتُ أبي أُمَيَّةَ حُذَيْفَةَ
المخزومية رضي اللهُ عَنْهَا أن النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم كان إذا
خَرَجَ مِنْ بَيْتِهِ قال : بِسْمِ اللَّهِ تَوَكَّلْتُ عَلَى اللَّهِ , اللَّهُمَّ
إني أَعُوذُ بِك َأن أُضِلَّ أَوْ أُضَلَّ, أَوْ أَزِلَّ أَوْ أُزَلَّ, أَوْ
أَظْلِمَ أَوْ أُظْلَمَ, أَوْ أَجْهَلَ أَوْ يُجْهَلَ عَلَيَّ .
82: Asıl adı Hind binti Ebû
Ümeyye Huzeyfe el Mahzûmiyye olan Ümmü Seleme (Allah Ondan razı olsun)’dan
rivayet edildiğine göre Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) evden çıkacağı
zaman şöyle dua ederdi: “Allah’ın adıyla çıkıyorum, Allah’a güveniyorum,
Allah’ım sapmaktan ve saptırılmaktan, doğru yoldan kaymak ve kaydırılmış
olmaktan, haksızlık etmekten ve haksızlığa uğramaktan, cahilce davranmaktan ve
cahillerin davranışlarına muhatap olmaktan sana sığınırım.” (Ebû Dâvûd, Edeb
103)
83- عَنْ أنس
رَضِيَ اللَّه قال : قال رَسُولُ اللهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : مَنْ قال
- يعني إذا خَرَجَ مِنْ بَيْتِهِ - : بِسْمِ اللَّهِ تَوَكَّلْتُ عَلَى اللَّهِ,
وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إلا بِاللَّهِ, يُقال لَهُ : هُدِيتَ وَكُفِيتَ
وَوُقِيتَ, وَتَنَحَّى عَنْهُ الشَّيَاطِينُ. زَادَ أَبُو دَاوُودَ : فَيَقُولُ
:-يَعْنِي الشيطان - لشيطان آخَرَ : كَيْفَ لَكَ بِرَجُلٍ قَدْ هُدِيَ وَكُفِيَ
وَوُقِيَ ؟
83: Enes (Allah Ondan razı
olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle
buyurdu: “Kim evinden çıkacağı zaman Allah’ın adıyla çıkıyor, Allah’a
güveniyorum, günahlardan korunmaya güç yetirmek ve ibadette kuvvet bulmak ancak
Allah’ın yardımıyladır derse kendisine; doğruya ulaştırıldın, bütün ihtiyaçların
yerine getirildi ve her kötü şeyden korundun diye cevap verilir. Şeytan da
kendisinden uzaklaşır.” (Ebû Dâvûd, Edeb 103; tirmîzî, Deavât 34)
Ebû Dâvûd’un rivayetinde şu
fazlalık vardır: “Şeytan, diğer şeytana: Hidayet edilmiş, tüm ihtiyaçları
karşılanmış ve korunmuş kişiye karşı sen ne yapabilirsin ki der.” (Ebû Dâvûd,
Edeb 104)
84- عَنْ أنس
رَضِيَ
اللَّه
قال
: كان أخوان عَلَى عَهْدِ النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم وَكان
أَحَدُهُمَا يَأْتِي النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم والآخر يَحْتَرِفُ
, فَشَكَا الْمُحْتَرِفُ أخاهُ لِلنَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم فَقال :
لَعَلَّكَ تُرْزَقُ بِهِ .
84: Enes (Allah Ondan razı
olsun) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) zamanında iki
kardeş vardı. Bunlardan biri ilim öğrenmek için Peygamber (sallallahu aleyhi
vesellem)’in yanına gelir, diğeri de geçimlerini temin için çalışırdı. Bir gün
çalışan kardeş ötekini Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’e şikayet etti.
Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de: “Belki de sen onun yüzünden iş
buluyor ve rızıklandırılıyorsun” buyurdular. (Tirmîzî, Zühd 33)
|