YOKSULLAR
YOKSULLAR
قال الله تعالى :
{
وَاصْبِرْ نَفْسَكَ مَعَ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِىِّ
يُرِيدُونَ وَجْهَهُ، وَلاَ تَعْدُ عَيْنَاكَ عَنْهُمْ.
[
“Ve Rabbinin hoşnutluğunu
umarak sabah ve akşam ona yalvarıp yakaranlarla birlikte sende sabret.Dünya
hayatının cazibesine kapılarak gözlerini onlardan ayırma..” (18 Kehf 28)
254- عَنْ حَارِثَةَ بْنِ وَهْبٍ رَضِيَ اللَّه قال : سَمِعْتُ رَسُولَ الله صَلّى
اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَقُولُ : ألا أُخْبِرُكُمْ بِأَهْلِ الْجَنَّةِ ؟ كُلُّ
ضَعِيفٍ مُتَضَعِفٍ , لَوْ أَقْسَمَ عَلَى اللَّهِ لاََبَرَّهُ . ألا أُخْبِرُكُمْ
بِأَهْلِ النَّارِ؟ كُلُّ عُتُلٍّ جَوَّاظٍ مُسْتَكْبِرٍ .
254: Harise ibni Vehb (Allah
Ondan razı olsun), Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyururken
işittim, dedi: “Size cennetliklerin kimler olduğunu bildireyim mi? Alçak gönülü
olması nedeniyle hem kendisi zayıf ve hemde halk tarafından hor görülüp hiçe
sayılan her zayıf kişidir ki Allaha yemin etseler Allah onların yemin ve
isteklerini yerine getirir. Size cehennemliklerin de kimler olduğunu haber
vereyim mi? Katı yürekli, kaba kurularak yürüyen kibirli kimselerdir.” (Buhari
Eyman 9, Müslim Cennet 47)
255- عَنْ سَهْلِ
بْنِ سَعْدٍ السَّاعِدِيِّ رَضِيَ اللَّه قال : مَرَّ رَجُلٌ عَلَى رَسُولِ
اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم فَقال لِرَجُلٍ عِنْدَهُ جَالِسٍ : مَا
رَأْيُكَ فِي هَذَا الرَّجُلِ ؟ قال : هَذَا مِنْ أَشْرَفِ النَّاسِ هَذَا والله
حَرِيٌّ إن خَطَبَ أن يُنْكَحَ, وَإن شَفَعَ أن يُشَفَّعَ, فَسَكَتَ النَّبِيُّ
صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ثُمَّ مَرَّ رَجُلٌ آخَرُ, فَقال النَّبِيُّ صَلّى
اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : مَا رَأْيُكَ فِي هَذَا؟ فَقال : يَا رَسُولَ اللَّهِ
هَذَا رجل مِنْ فُقَرَاءِ الْمُسْلِمِينَ هَذَا حَرِيٌّ إن خَطَبَ لَمْ يُنْكَحْ,
وَإن شَفَعَ لاَ يُشَفَّع,ْ وَإن قال أن لاَ يُسْمَعْ لِقَوْلِهِ. فَقال النَّبِيُّ
صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : هَذَا خَيْرٌ مِنْ مِلْءِ الأرض مِثْلَ هَذَا.
255: Ebul Abbas Sehl ibni
Sa’d es Saîdi (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Bir gün Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem)’in yanından bir adam geçti. Rasulullah (sallallahu aleyhi
vesellem) oturan kimseye “Şu adam hakkında ne dersin?”, diye sordu. O da:
Vallahi İleri gelen hatırlı bir kişidir, birini nikahlamak isterse isteği kabul
edilir, aracılık yaparsa sözü dinlenir, diye cevap verdi. Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem) sustu. Sonra oradan biri daha geçti. Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem) yine yanındaki adama: “Ya bu adam hakkında ne dersin?”, diye
sordu. O adam da: Bu fakir müslümanlardan biridir, bir kıza talip olsa istediği
kız verilmez, birine aracılık etse ricası kabul edilmez, konuşmaya başlarsa sözü
dinlenmez, dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle
buyurdu: “Bu fakir olan kimse dünya dolusu kadar öteki adamdan daha hayırlıdır.”
(Buhari, Rikak 16)
256- عَنْ اَبِى
سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ
رَضِيَ اللَّه عَنِ
النَّبِىِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : احْتَجَّتِ الْجَنَّةُ وَالنَّارُ
فَقالت النَّارُ : فِىَّ اَلْجَبَّارُونَ وَالْمُتَكَبِّرُونَ. وَقالت الْجَنَّةُ :
فِىَّ ضُعَفَاءُ النَّاسِ وَمَسَاكِنُهُمْ فَقَضَى اللهُ بَيْنَهُمَا : إنكِ
الْجَنَّةُ رَحْمَتِي أَرْحَمُ بِكِ مَنْ أَشَاءُ وَإنكِ النَّارُ عَذَابي
أُعَذِّبُ بِكِ مَنْ أَشَاءُ مِنْ عِبَادِي وَلِكِلَيْكُمَاعَلَىَّ مِلْؤُهَا .
256: Ebu Said el Hudri (Allah
Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi
vesellem) şöyle buyurdular: “Cennet ile cehennem münakaşa ettiler. Cehennem:
Bende zorbalar ve kibirli kimseler var, dedi. Cennet ise: Bende ise ihtiyaç
sahibi yoksullar ve zayıf insanlar var, dedi. Bunun üzerine Allah onların
çekişmelerini şöyle halletti. “Ey cennet, sen benim Rahmetimsin, seninle
dilediğime rahmet ederim. Ey cehennem, sen de benim azabımsın, dilediğime azab
ederim. Ben ikinizi de dolduracağım” (Müslim, Cennet 34)
257- عَنْ أبي
هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّه عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال
: إنهُ لَيَأْتِي الرَّجُلُ الْعَظِيمُ السَّمِينُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ, لاَ يَزِنُ
عِنْدَ اللَّهِ جَنَاحَ بَعُوضَةٍ .
257: Ebu Hüreyre (Allah Ondan
razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)
şöyle buyurdu: “Kıyamet günü dünyada büyük tanınan iri yarı bir adam gelir ki
onun Allah yanında sinek kanadı kadar bile değeri yoktur.” (Buhari, tefsiru
sure-i Kehf 6, Müslim Münafıkın 18)
258- وَعَنْه ُأن
امرأَةً سَوْدَاءَ كانت تَقُمُّ الْمَسْجِدَ, أَوْ شَابًّا, فَفَقَدَهَا رَسُولُ
اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم فَسَأَلَ عَنْهَا , أَوْ عَنْهُ, فَقالوا :
مَاتَ . قال : أَفَلاَ كُنْتُمْ آذَنْتُمُونِي بِهِ, فَكأنهُمْ صَغَّرُوا أمرهَا,
أَوْ أمرهُ , فَقال : دُلُّونِي عَلَى قَبْرِهِ , فَدَلُّوهُ فَصَلَّى عَلَيْهَا.
ثُمَّ قال :إن هَذِهِ الْقُبُورَ مَمْلُوءَةٌ ظُلْمَةً عَلَى أَهْلِهَا , وَإن
اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ يُنَوِّرُهَا لَهُمْ بِصَلاَتِي عَلَيْهِمْ .
258: Yine Ebu Hüreyre (Allah
Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre siyah bir kadın veya siyah bir
genç Mescidi süpürüp temizlik işlerini yapardı. Bir ara Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem) o kadını veya genci göremeyince onun nerede olduğunu sordu.
Öldü dediler. Bunun üzerine Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem): “Bana haber
verseydiniz ya”, buyurdu. Ashab sanki bu garib kimseye önem vermemişlerdi. Fakat
Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem): “Bana onun mezarını gösterin”, buyurdu.
Mezarını gösterdiler. Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) onun cenaze
namazını kıldıktan sonra şöyle buyurdu: “Şu kabirler karanlıklarla doludur.
Üzerine kılacağım namazdan dolayı Allah onların kabirlerini aydınlatır.”
(Buhari, Salat 72, Müslim, Cenaiz 71)
259- وَعَنْهُ
قال : قال رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : رُبَّ اَشْعَثَ, مَدْفُوعٍ
بِالأبْوَابِ لَوْ اَقْسَمَ عَلَى اللهِ لأََبَرَّهُ.
259: Yine Ebu Hüreyre (Allah
Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi
vesellem)’in şöyle buyurduğunu bize aktarmıştır: “Saçları dağınık, tozlanmış ve
kapılardan kovulmuş nice kimseler vardır ki bir şey hakkında bu şöyle olacak
diye yemin etseler, Allah onun yeminini yerine getirir ve duasını kabul eder.”
(Müslim, Birr 138)
260- عَنْ
أُسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ
رَضِيَ
اللَّه قال : قال رسولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قُمْتُ عَلَى بَابِ
الْجَنَّةِ , فَإذا عَامَّةُ مَنْ دَخَلَهَا الْمَسَاكِينُ , وأَصْحَابُ الْجَدِّ
مَحْبُوسُونَ غير أن أَصْحَابَ النَّارِ َقَدْ أمر بِهِمْ إِلَى النَّارِ. وَقُمْتُ
عَلَى بَابِ النَّارِ فَإذا عَامَّةُ مَنْ دَخَلَهَا النِّسَاءُ.
260: Üsame (Allah Ondan razı
olsun)’den bildirildiğine göre peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle
buyurdu: “Ben cennetin kapısında durdum, gördüm ki girenlerin çoğunluğu darlıkta
yaşayan muhtaç kimselerdi. Zenginler ise hesapları görülmek üzere alıkonulmuştu.
Kesin olarak cehennemlik olanların ise ateşe girmeleri emrolunmuştu. Cehennemin
kapısında durdum ve baktım oraya girenlerin çoğu da kadınlardı.” (Buhari, Rikak
51, Müslim, zikir 93)
261- عَنْ أبي
هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّه عَنِ النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال :
لَمْ يَتَكَلَّمْ فِي الْمَهْدِ إلا ثَلاَثَةٌ : عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ , وَصَاحب
جُرَيْجٍ , وَكان جُرَيْجٌ رَجُلاً عَابِدًا , فَاتَّخَذَ صَوْمَعَةً فَكان فِيهَا
فَأَتَتْهُ أُمُّهُ وَهُوَ يُصَلِّي فَقالت : يَا جُرَيْجُ فَقال : يَا رَبِّ
أُمِّي وَصَلاَتِي فَأَقْبَلَ عَلَى صَلاَتِهِ فَانصَرَفَتْ . فَلَمَّا كان مِنَ
الْغَدِ أَتَتْهُ وَهُوَ يُصَلِّي فَقالت : يَا جُرَيْجُ فَقال : أي رَبِّ أُمِّي
وَصَلاَتِي , فَأَقْبَلَ عَلَى صَلاَتِهِ فَانصَرَفَتْ , فَلَمَّا كان مِنَ الْغَدِ
أَتَتْهُ وَهُوَ يُصَلِّي , فَقالت : يَا جُرَيْجُ فَقال : أَيْ رَبِّ أُمِّي
وَصَلاَتِي , فَأَقْبَلَ عَلَى صَلاَتِهِ . فَقالت : اللَّهُمَّ لاَ تُمِتْهُ
حَتَّى يَنْظُرَ إِلَى وُجُوهِ الْمُومِسَاتِ. فَتَذَاكَرَ بَنُو إِسْرَائِيلَ
جُرَيْجًا وَعِبَادَتَهُ , وَكانت أمرأَةٌ بَغِيٌّ يُتَمَثَّلُ بِحُسْنِهَا ,
فَقالت : إن شِئْتُمْ لاََفْتِنَنَّهُ فَتَعَرَّضَتْ لَهُ , فَلَمْ يَلْتَفِتْ
إِلَيْهَا , فَأَتَتْ رَاعِيًا كان يَأْوِي إِلَى صَوْمَعَتِهِ , فَأَمْكَنَتْهُ
مِنْ نَفْسِهَا , فَوَقَعَ عَلَيْهَا. فَحَمَلَتْ فَلَمَّا وَلَدَتْ قالت : هُوَ
مِنْ جُرَيْجٍ فَأَتَوْهُ فَاسْتَنْزَلُوهُ وَهَدَمُوا صَوْمَعَتَهُ , وَجَعَلُوا
يَضْرِبُونَهُ فَقال : مَا شَأنكُمْ؟ قالوا: زَنَيْتَ بِهَذِهِ الْبَغِيِّ
فَوَلَدَتْ مِنْكَ قال : أَيْنَ الصَّبِيُّ ؟ فَجَاءُوا بِهِ فَقال : دَعُونِي
حَتَّى أُصَلِّيَ فَصَلَّى فَلَمَّا انصَرَفَ أَتَى الصَّبِيَّ فَطَعَنَ فِي
بَطْنِهِ وَقال : يَا غُلاَمُ مَنْ أَبُوكَ؟ قال : فُلان الرَّاعِي قال :
فَأَقْبَلُوا عَلَى جُرَيْجٍ يُقَبِّلُونَهُ , وَيَتَمَسَّحُونَ بِهِ , وَقالوا :
نَبْنِي لَكَ صَوْمَعَتَكَ مِنْ ذَهَبٍ قال : لاَ , أَعِيدُوهَا مِنْ طِينٍ كَمَا
كانت, فَفَعَلُوا . وَبَيْنَا صَبِيٌّ يَرْضَعُ مِنْ أُمِّهِ , فَمَرَّ رَجُلٌ
رَاكِبٌ عَلَى دَابَّةٍ فَارِهَةٍ , وَشَارَةٍ حَسَنَةٍ, فَقالت أُمُّهُ :
اللَّهُمَّ اجْعَلِ ابْنِي مِثْلَ هَذَا , فَتَرَكَ الثَّدْيَ وَأَقْبَلَ إِلَيْهِ
فَنَظَرَ إِلَيْهِ فَقال : اللَّهُمَّ لاَ تَجْعَلْنِي مِثْلَهُ , ثُمَّ أَقْبَلَ
عَلَى ثَدْيِهِ فَجَعَلَ يَرْتَضِعُ, فَكأني أنظُرُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلّى
اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم وَهُوَ يَحْكِي ارْتِضَاعَهُ بِإأصْبَعِهِ السَّبَّابَةِ
فِي فَيِهِ , فَجَعَلَ يَمُصُّهَا قال : وَمَرُّوا بِجَارِيَةٍ وَهُمْ
يَضْرِبُونَهَا وَيَقُولُونَ :زَنَيْتِ سَرَقْتِ وَهِيَ تَقُولُ :حَسْبِيَ اللَّهُ
وَنِعْمَ الْوَكِيلُ فَقالت : أُمُّهُ اللَّهُمَّ لاَ تَجْعَلِ ابْنِي مِثْلَهَا
فَتَرَكَ الرَّضَاعَ وَنَظَرَ إِلَيْهَا فَقال : اللَّهُمَّ اجْعَلْنِي مِثْلَهَا
فَهُنَاكَ تَرَاجَعَا الحديثَ فَقالت : مَرَّ رَجُلٌ حَسَنُ الْهَيْئَةِ فَقُلْتُ
:اللَّهُمَّ اجْعَلِ ابْنِي مِثْلَهُ فَقُلْتَ: اللَّهُمَّ لاَ تَجْعَلْنِي
مِثْلَهُ وَمَرُّوا بِهَذِهِ الأمة وَهُمْ يَضْرِبُونَهَا وَيَقُولُونَ :زَنَيْتِ
سَرَقْتِ فَقُلْتُ : اللَّهُمَّ لاَ تَجْعَلِ ابْنِي مِثْلَهَا فَقُلْتَ
:اللَّهُمَّ اجْعَلْنِي مِثْلَهَا! قال :إن ذَلِكَ الرَّجُلَ كان جَبَّارًا
فَقُلْتُ: اللَّهُمَّ لاَ تَجْعَلْنِي مِثْلَهُ وَإن هَذِهِ يَقُولُونَ لَهَا
زَنَيْتِ وَلَمْ تَزْنِ وَسَرَقْتِ وَلَمْ تَسْرِقْ فَقُلْتُ: اللَّهُمَّ
اجْعَلْنِي مِثْلَهَا.
261: Ebu Hüreyre (Allah Ondan
razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)
şöyle buyurdu: “Üç kişiden başka beşikte konuşan olmamıştır. Bunlardan biri
Meryem oğlu İsa, diğeri Cüreyc’le macerası olan çocuktur, üçüncüsü ise hadisin
sonunda anlatılacak çocuktur. (Bebeklik çağında konuşan başka çocuklarda vardır.
Bu hadiste anlatılan bu üç kişidir.)
Cüreyc ibadete düşkün bir
kimseydi. Yüksek bir yeri ibadethane edinerek orada ibadete koyuldu. Bir gün
namaz kılarken annesi gelip Cüreyc diye seslendi. Cüreyc kendi kendine: “Ya
Rabbi anneme cevap mı versem yoksa namaza mı devam etsem” diyerek namazına devam
etti. Annesi de dönüp gitti. Ertesi gün namaz kılarken annesi yine geldi ve
Cüreyc diye seslendi. Cüreyc yine kendi kendine Ya Rab anneme cevap vermekle
namaza devam etmek karşısında kaldım diyerek yine namazına devam etti. Ertesi
gün namaz kılarken annesi yine geldi ve Cüreyc diye seslendi. Cüreyc de içinden
Ya Rabbi anneme mi cevap versem yoksa namaza mı devam etsem diyerek yine
namazına devam etti. Bunun üzerine annesi: Ey Allah’ım Cüreycin canını
fahişelerin yüzünü görmedikçe alma diye beddua etti. Bir gün İsrailoğullları
Cüreyc ve ibadete düşkünlüğü hakkında konuşuyorlardı. Güzellliğiyle meşhur bir
fahişe de oradaydı. – Eğer isterseniz ben onu baştan çıkarabilirim, dedi ve
Cüreyc’in peşine takılıp kendini ona arzetmek istediyse de Cüreyc asla iltifat
edip dönüp bakmadı bile. Cüreycin yoldan çıkmayacağını anlıyan bu kadın Cüreycin
ibadethanesine sığınan bir çobana geldi ve onunla ilişki kurarak çobandan hamile
kaldı. Çocuğunu dünyaya getirince çocuğun Cüreyc’ten olduğunu ileri sürdü. Bunun
üzerine halk Cüreycin yanına varıp onu ibadethanesinden çıkardılar.
İbadethanesini yıkıp kendisini dövmeye başladılar. Cüreyc ne yapıyorsunuz
deyince:
-Sen bu fahişe ile zina
etmişsin bu çocuğu senden doğurmuş, dediler. Cüreyc:
-Çocuk nerededir? diye sordu.
Çocuğu alıp ona getirdiler. Cüreyc bırakın beni de namaz kılayım, dedi. Namazı
kılıp bitirince çocuğun yanına gelip karnına dürttü ve: Ey çocuk baban kimdir?
Diye sordu. Çocuk da:
-Babam falan çobandır, diye
cevap verdi. Bunun üzerine halk Cüreyc’e dönerek onu öpmeye ve okşamaya
başladılar ve:
-Sana altından bir ibadethane
yapacağız, dediler. Cüreyc ise:
-Hayır, ibadethaneyi önceden
olduğu gibi çamurdan yapın, dedi ve öylece yaptılar.
Beşikte konuşan üçüncü
çocuğun durumu da şöyledir: Çocuğun biri günün birinde annesini emerken güzel
bir ata binmiş iyi giyinmiş yakışıklı bir adam oradan geçti. Çocuğun annesi:
Allah’ım benim çocuğumu da böyle yap diye dua etti. Çocuk memeyi bırakarak
atlıya döndü ve onu süzerek:
-Allahım beni onun gibi yapma
dedi ve sonra emmeye koyuldu.
Ebu Hüreyre der ki:
Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem)’in şehadet parmağını ağzına koyarak
çocuğun emişini hikaye ettiği hali gözümün önündedir
Rasulullah (sallallahu aleyhi
vesellem) sözüne şöyle devam etti:
Zina ettin, hırsızlık yaptın
diye dövülen bir cariye(köle kadın)ın yanından geçtiler. Cariye ise Bana Allahım
yeter, O ne güzel vekildir, diyordu. Durumu gören anne çocuğumu bunun gibi yapma
diyordu. Çocuk ise yine memeyi bıraktı ve cariyeye bakıp: Allahım beni onun gibi
yap, dedi.
Bundan sonra anne ile çocuk
konuşmaya başladılar. Anne:
-Yakışıklı bir adam geçti,
Allahım benim oğlumu da bu gibi yap diye dua ettim, sen ise Allah’ım beni onun
gibi yapma dedin. O cariyeyi hırsızlık ettin, zina ettin diye döverek götürdüler
de ben de Allahım çocuğumu onun gibi yapma dedim sen ise beni onun gibi yap
dedin, sebebini anlıyamadım, deyince çocuk şöyle cevap verdi:
-O adam zalim ve
merhametsizin biri idi, bu sebeple beni bu gaddar gibi yapma, dedim. O cariye
ise zina etmediği halde zina ettin, hırsızlık yapmadığı halde hırsızlık yaptın
diye dövüyorlardı. Bunun için de beni onun gibi yap diye dua ettim, dedi.(Buhari,
Amel Fissalat 7, Müslim Birr 8)
|