İKİNCİ FASIL
BİAT AHKÂMI
ـ1ـ عن عبادة بن الصامت
رضى اللّه عنهُ. قال ]كُنّا مَعَ رسُولِ اللّهِ # في مجلسٍ فقال: أَ تبايعونِى
عَلى أنْ تُشرِكُوا باللّهِ شيئاً، وََ تَسْرِقُوا، وََ تَزْنُوا، وَ
تَقْتُلُوا النفسَ التى حرَّمَ اللّهُ إّ بالحقِّ[.وفي أخرَى ]وََ تَقتُلوا
أودكمْ، وَ تأتُوا بِبُهْتَانٍ تَفترونهُ بينَ أيديكمْ وَأرْجُلِكُمْ، وَ
تَعصونِى في معروفٍ، فمنْ وفَّى منكم فأجرُهُ علَى اللّهِ، ومنْ أصابَ من ذلكَ
شيئاً فسترَهُ اللّهُ عَلَيْهِ فأمْرُهُ إلى اللّهِ تعالى، إنْ شاءَ عفَا عَنهُ
وإنْ شاءَ عَذَّبَهُ، فبايعناهُ على ذلكَ[ أخرجه الخمسة إ أبا داود.وزاد
النسائى في أخرى بعد قوله: فأجرهُ على اللّهِ تعالى ] وَمَنْ أصابَ منْ ذلكَ
شيئاً فأخِذَ به في الدنيَا فهُوَ كفارةٌ لهُ وطهورٌ[.وفي أخرى للثثة والنسائى
]بَايَعْتُ رسُولَ اللّهِ # عَلى السَّمْعِ وَالطاعةِ في العسرِ واليُسْرِ،
والمَنْشَطِ وَالمكْرَهِ، وَعلَى أثَرَةٍ علَيْنَا، وعَلى أن ننازعَ ا‘مرَ
أهلَهُ، وعَلى أن نقولَ بالحقِّ أينما كنَّا نخَافُ في اللّهِ لومة ئمٍ[.وفي
أخرى ]أنْ تنازعَ ا‘مرَ أهله إّ أن تَرَوْا كفراً بَواحاً عندكمْ فيهِ من
اللّهِ تعالى برهان[ »والبواحُ« الظاهرُ الذى يحتملُ التأويلَ.
1. (40)-
Ubadetu'bnu's-Sâmit (radıyallahu anh) anlatıyor: Biz, bir seferinde Hz.
Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'le aynı cemaatte beraber oturuyorduk ki:
"Allah'a hiçbir şey ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina fazîhasını
işlememek, Allah'ın haram ettiği cana meşrû bir sebep olmaksızın kıymamak
şartları üzerine bana biat edin" buyurdu.
Bir diğer rivayette "...Çocuklarınızı
öldürmemek, halde ve istikbalde iftirada bulunmamak, meşru dairedeki
emirlerde -ne bana ne de vazifelilere- isyan etmemek üzere biat edin. Kim
vereceği bu sözlere sâdık kalır, ahdine vefa gösterirse karşılığını
Allah'tan alacaktır. Kim de bu yasaklardan birini işleyecek olursa artık işi
Allah'a kalmıştır, dilerse affeder, dilerse azab verir, cezalandırır"
buyurdu. Biz de bu şartlarla biat ettik."
Nesâî, bir başka rivayette "...karşılığını
Allah'tan alacaktır" ifadesinden sonra şu ziyadeyi kaydeder: "Kim
bunlardan birini işler, sonra da dünyada cezalandırılırsa, çektiği bu ceza
onun için kefaret ve o günahtan temizlenme olur."
Buhârî, Müslim, Muvatta ve Nesâî'de gelen bir
diğer rivayette şu ifade mevcuttur: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'e zor durumlarda olsun, kolay durumlarda olsun, hoş şartlarda
olsun nâhoş şartlarda olsun, aleyhimize kayırmaların yapılıp, hakkımızın
çiğnendiği hallerde olsun itaat etmek, idareyi elinde tutanlara karşı
iktidar kavgası yapmamak, nerede olursak olalım hakkı söylemek, Allah'ın
emrini yerine getirmede kınayanların kınamalarından korkmamak üzere biat
ettim."
Bir başka rivayette şu ifadeye
rastlanmaktadır: "..İktidar sahibine karşı onda, Allah'ın kitabında gelmiş
bulunan bir delil sebebiyle te'vil götürmeyen açık bir küfür görülmedikçe
iktidar kavgası yapmamak..."
AÇIKLAMALAR:
1-
Türkçemizde biat diye bilinen kelimenin Arapça aslı bey'at'dır. Aslında
herhangi bir satış akdinin el sıkışması ile tamamlanmasına denir.
Siyasî mâhiyette imamla teba'a arasında
cereyan eden itaat anlaşması da ticarete benzetildiği için bey'at adını
almıştır ki buna mübâya'a denir. Taraflardan biri olan Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm) sevab vaadetmiş, öbür taraf da itaat sözünde
bulunmuştur.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la
Müslümanlar arasında ilk defa Birinci Akabe Bey'atı olmuş, sonra İkinci
Akabe Bey'atı olmuştur. Hudeybiye'de bir ağaç altında cereyan eden ve 1500
kadar Müslümanla yaptığı Bey'atu'r-Rıdvân da Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'in cemaatle yaptığı belli başlı bey'âtlardır. Bunlardan başka,
hicreti müteakip Medineli kadınlarla yaptığı bey'at de belirtilmesi gereken
toplu bey'atlerden biridir. Ayrıca pekçok ferdlerle de münferid bey'at
akitlerini yapan Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in bazan çocuklarla
da bey'at yaptığı olmuştur.
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e
Akabe'de yapılan biat'de Ensar şöyle demişti: "Ey Resûlullah! Diyarımıza
gelinceye kadar senin hak ve hürmetinde mesul değiliz. Bize gelirsen hak ve
hürmetin üzerimize vâcib olur. Kendimizi, çocuklarımızı, kadınlarımızı her
neden korursak seni de ondan koruruz." Yukarıda metni Ubâdetu'bnu's-Sâmit'in
rivayeti olarak kaydedilen bey'at de Akabe'de akdedilmiştir ve bu
Bey'atu'n-Nisâ diye meşhurdur. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) bu
bey'atle, İslâm'ın ana meselelerinin tatbikatını ve kendisine itaati garanti
altına almıştır. Bu akdi, İslâm devletinin ortaya çıkmasında atılmış ilk
ciddî adım, ilk temel olarak görebiliriz."
2-
Hadiste geçen, izaha muhtaç bir husus, işlenen cinâyetlerin cezası dünyada
çekildiği takdirde, âhirette bu suçtan muâheze edilip edilmiyeceği
meselesidir. Yukarıdaki hadiste, dünyevî cezanın kişiyi temizliyeceği açık
bir dille ifade edilmiş olmasına rağmen, başka hadislerde beyan edilen
tereddüd sebebiyle, âlimler hududun kefaret olup olmayacağı hususunda
ihtilaf etmişlerdir. Ancak, çoğunluk, yukarıda kaydedilen hadisin sıhhatçe
üstünlüğünden hareketle, irtidad sebebiyle tatbik edilen ölüm cezası
dışındaki had cezâlarının kefaret sayılacağı görüşünü benimsemiştir.
Mürtedin haddi hariç tutulmuştur, çünkü yukarıdaki hadiste muhatap
mü'minlerdir. Halbuki, mürted İslâm'dan çıkmakla mü'minlik vasfını kaybetmiş
ve dolayısıyla mü'mine vâdedilen "kefaret" lütfunun dışında bırakılmıştır.
3-
Temâs etmemiz gereken bir diğer husûs, her çeşit şarta, hakkımızın
çiğnenmesine rağmen idarecilerle mücadelenin yasaklanması, sabretmenin
emredilmiş olmasıdır. Âlimler, bunu, "daha büyük zararı önlemek için" diye
izah ederler. Maamafih "Fitneye meydan vermeden bertaraf edilebilecekse
zâlim sultana karşı konabilir" diyen âlim de mevcuttur.
ـ2ـ وعن عوفِ بن مالكٍ
ا‘شجعى رضى اللّهُ عنهُ قال: ] كُنّا عندَ النبى # تسعةٌ أو ثمَانيةٌ أو سبعةٌ،
فقالَ أَ تبايِعُونَ رسُولَ اللّهِ # فبسطنَا أيديَنَا وقلنَا: عَمَ نبايعُكَ
يا رسُولَ اللّهِ؟ قال: علَى أنْ تعبُدُوا اللّهَ تعالى وََ تُشْرِكُوا بِهِ
شيئاً، وتُصَلُّوا الصَّلَوَاتِ الخَمسَ، وتسمَعُوا وتُطيعوا، وأسرَّ كلمةً
خفيةً. قال: وَ تسألُوا الناسَ شيئاً. قال: فلقد رأيت بعضَ أولئك النفرِ يسقطُ
سوطُ أحدهمْ فما يسألُ أحداً يناولهُ إيّاهُ[ أخرجه مسلم وأبو داود والنسائى .
2. (41)-
Avf İbnu Mâlik el-Eşca'î (radıyallahu anh) anlatıyor: "Biz Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm)'in huzurunda 7 veya 8 veyahut da 9 kişiydik.
"Allah Resulü'ne biat etmiyor musunuz?"
dedi. Ellerimizi uzatarak:
"Hangi şartlara uymak üzere biat edeceğiz ey
Allah'ın Resûlü?" dedik. Şu cevabı verdi:
"Allah'a ibadet etmek ve O'na hiçbir şeyi
ortak koşmamak, beş vakit namazı kılmak (verilen emirlere) kulak verip itaat
etmek" -ve bu sırada gizli bir
kelime fısıldayarak devamla- "Halktan hiçbir şey istemeyin" buyurdu.
Avf İbnu Malik ilâveten der ki, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'i
benimle dinleyen o cemaatten öylelerini biliyorum ki, bineğinin üzerinde
iken kazara kamçısı düşse kimseye "Şunu bana verir misin?" diye talebde
bulunmaz (iner kendisi alır)dı."
ـ3ـ وعن ابن عمر رضى
اللّهُ عنهُما قال: ]كُنّا إذا بايعنَا رسولَ اللّهِ # على السمعِ والطاعةِ
يقولُ لنا: فيما استطعتم[. أخرجه الستة.
3. (42)-
İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Biz Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'e kulak vermek ve itaat etmek şartıyla biat ederken "Gücünüzün
yettiği şeylerde" diyordu.
ـ4ـ وعن أُمَيْمَةَ بنتُ
رقيقة رضى اللّه عنها قالت: ]أتيتُ رسولَ اللّهِ # في نسوةٍ منَ ا‘نْصَارِ
فقُلْنَا: نُبَايِعُكَ على أنْ نُشْرِكَ باللّهِ شيئاً، و نَسْرقَ، و نزنَى،
وَ نقتلَ أودَنَا، و نأتىَ ببهْتَانٍ نفتريهِ بينَ أيدينَا وأرجُلِنَا، وَ
َنَعصِيكَ في معروفٍ، فقالَ فيمَا استطعتنَّ واطقتنَّ. فَقُلْنَا: اللّهُ
ورسُولهُ أرحم بنا منا بأنفسنا، هلمَّ نبايعك. قال سفيان رحمهُ اللّه تعالى:
تعنِى صافحنا؟ فقال: أصافحُ النساء إنما قولى لمائةِ امرأةٍ كقولى مرأةٍ
واحدةٍ[ أخرجه مالك والترمذى والنسائى .
4. (43)-
Ümeyme bintu Rukayka (radıyallahu anh) dedi ki: "Ensâr' dan bir grup kadınla
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e gelip kendisine: "Allah'a hiçbir
şeyi ortak koşmamak, çalmamak, zina etmemek, çocuklarımızı öldürmemek, halde
ve istikbalde iftira atmamak, sana meşrû emirlerinde isyan etmemek şartları
üzerine biat ediyoruz" dedik. Hemen ilâve etti:
"Gücünüzün yettiği ve takatınızın kâfi geldiği
şeylerde". Biz:
"Allah ve Resûlü bize karşı bizden daha
merhametlidir, haydi biat edelim" dedik.
Süfyan merhum der ki: Kadınlar, biatı
(erkekler gibi) musâfaha ederek yapmayı kastedmişlerdi. Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm):
"Ben kadınlarla müsâfaha etmem, benim yüz
kadına toptan söylediğim söz her kadın için ayrı ayrı söylenmiş yerine
geçer" buyurdu.
AÇIKLAMA:
1-
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) gerek kadınlarla ve gerekse
erkeklerle biat yaparken, onlara, "gücünüz yeten hususlarda" kaydını koymuş,
hatta bunu söylemelerini telkin etmiştir. Çünkü Cenâb-ı Hak, bu ümmete güç
yetiremiyeceği teklifte bulunmamıştır (Bakara: 2/286). Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın bu kaydı koyması, hanım sahâbeler üzerinde ikna edici tesir
bırakmış olmalı ki onlara: "Allah'ın Resûlü bize, kendimizden çok daha
merhametli" dedirtmiş ve bazı rivayetlerde görüldüğü üzere "Haydi ey
Allah'ın Resûlü elini uzat sana hemen biat edelim" diye acele ile biat
kararını vermelerine sebep olmuştur.
2-
Yukarıdaki metinden de anlaşıldığı üzere, kadınlar da erkekler gibi el
sıkışarak biat etmek istemişler, ancak Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) belki de ilk defa, bu vesîle ile, İslâm'ın yeni bir âdabını teşrî
buyurmuştur: Birbirlerine nikah düşen kadın ve erkek el ele tutuşamaz.
Zürkânî, bu hadiseyi açıklayıcı başka
rivayetler sunar. Bunlardan birine göre "Kadınlar mubâya'a (biat) sırasında
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın elini, elbisesinin üstünden
tuttular."
Bir başka rivayette de: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) elinde bir sevb (giyecek parçası) olmadıkça, bey'at
sırasında kadınlarla müsâfaha etmezdi (tokalaşmazdı)" der. Keza Buhârî'de
Hz. Aişe'den gelen bir rivayette "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
kadınlarla "Ey Peygamber! mümine kadınlar, Allah'a hiçbir ortak koşmamak,
hırsızlık yapmamak, zina etmememk, çocuklarını öldürmemek, başkasının
çocuğunu sahiplenerek kocasına isnadda bulunmamak ve ma'ruf olanı işlemekte
sana karşı gelmemek şartıyla sana bey'at etmek üzere geldikleri zaman,
onları kabul et; onlara Allah'tan mağfiret dile..." (Mümtahine: 60/12)
mealindeki ayetle bey'at yapardı. O'nun eli, ailesine mensup olanlar dışında
hiçbir kadının eline değmedi" buyurulur.
Hülasa, bütün rivayetler, bilittifak,
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın bey'at sırasında kadınların ellerine
çıplak olarak değmediğini ifade eder.
Biât'ın târihi gelişimi, Osmanlılarda biat şekli vs. hakkında geniş
bilgi için Mehmet Zeki Pakalın'ın Osmanlı Tarih Deyimleri ve
Terimleri Sözlüğü adlı ansiklopedik lügatine bakılsın (1, 228-231)
(İbrahim Canan)