Halk (traş), umre veya hacc için ihrama
girenlerin ihramdan çıkarken saçlarını dipten kestirmelerine denir. Taksîr
de, makas veya benzeri bir âletle saçların uçtan kesilerek kısaltılmasıdır.
Halk ve taksîr, Hanefîler'e göre vacib,
Şâfiîler'e göre rükündür. İhramlıların Harem bölgesi dahilinde traş olması
gerekir. Aksi takdirde (kurban) cezası gerekir.
İhramdan çıkarak, ihram yasaklarından
kurtulmanın şartlarından biri traş olmaktır. Traş olmadıkça ihramdan
çıkılmış sayılmaz. Kadınlar saçlarının uçlarından bir miktar keserek
kısaltırlar, dipten kesmeleri mekruhtur. Erkeklerin saçlarının uç kısmından
parmak ucu kadar uzunlukta, abdest için meshi farz olan miktarca kesmeleri
yeterlidir. Dipten keserek traş olmaları ise efdaldir. Traş veya taksîr
haccda cemretu'l-Akabe'ye taş attıktan ve (temettu ve kıran haccı yapanlar
için) kurban kestikten sonra yapılır, daha önce olursa dem gerekir. Umrede
sa'y biter bitmez traş olur.
ـ1ـ عن أنس رَضِىَ
اللّهُ َعَنْهُ ]أنَّ النَّبىَّ # أتَى الْجَمْرَةَ فَرَماَهَا ثُمَّ أتَى
مَنْزِلَهُ بِمَنىً وَنَحَرَ ثُمَّ قَالَ لِلْحَّقِ خَذْ وَأشَارَ إلى
جَانِبِهِ ا‘يْمَنِ ثُمَّ ا‘يْسَرِ ثُمَّ جَعَلَ يُعْطِيهِ النَّاسَ[.وفي
رواية: أعْطى الجَانِبَ ا‘يْمَنَ لِمَنْ يَلِيهِ وَا‘يْسَرَ ‘مِّ سُلَيْمٍ .
1. (1455)-
Hz. Enes (radıyallahu anh): "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
cemretu'l-Akabe'ye geldi, taşlarını attı, sonra Mina'daki menziline
(konakladığı yere) geldi ve kurbanını kesti. Sonra berbere:
"Al!" dedi ve sağ yanını işaret etti. Sonra
sol tarafını işaret etti, sonra (kesilen saçları) halka vermeye başladı."
Bir rivayette şöyle denir: "Sağ yandan
kesileni sağındakilere, sol yandan kesileni de Ümmü Süleym'e verdi."
[Buhârî, Vudû 33; Müslim, Hacc 323, (1305); Tirmizî, Hacc 73, (912); Ebu
Dâvud, Menâsik 79, (1981).]
ـ2ـ وفي رواية: ]أنَّهُ
دَفَعَ ا‘يْسَرَ إلى أبِى طَلْحَةَ، وَقاَلَ لَهُ : اقْسِمْهُ بَيْنَ
النَّاسِ[. أخرجه الخمسة إ النسائى .
2. (1456)-
Bir rivayette şöyle denmiştir: "Sol taraftan kesilenleri Ebu Talha'ya verdi
ve ona: "Bunu halka dağıt" diye emretti."
AÇIKLAMA:
1- Bu hadis muhtelif vecihlerle rivayet
edilmiştir. Hadisin Müslim' de de kaydedilen bir vechine göre, sağ ve solunu
traş ettiren Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Ebu Talha'yı çağırıp,
kesilenleri ona vererek, halka dağıtmasını emreder.
2- Ulemânın hadisten çıkardığı hükümlerden
bazıları şunlardır:
1) Hadis traşa sağ taraftan başlamanın sünnet
olduğunu göstermektedir. Ebu Hanife berberin sağı esas alınmalı, başın
solundan başlanmalı demiştir.
2) Büyüklerin saçıyla teberrük edilebilir.
3) Saç temizdir.
4) Başkasının saçını alıp taşımak câizdir.
ـ3ـ وعن علي رَضِىَ
اللّهُ َعَنْهُ قال: ]نَهَى رسولُ اللّه # أنْ تَحْلِفَ المَرْأةُ رَأسَهَا[.
أخرجه الترمذى.وزاد رزين: في الحجِّ وَالْعُمْرَةِ وَقاَلَ: إنَّمَا عَلَيْهَا
التَّقْصِيرُ .
3. (1457)-
Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
kadının saçını traş etmesini yasakladı." [Tirmizî, Hacc 75, (914).]
Rezîn'in ilâvesinde: "...Haccda da, umrede de"
ziyadesi vardır. Bu ziyadeden sonra (Rezîn ilaveten şunu) der: "Onlara
sadece teksîr (kısaltma) gereklidir."
ـ4ـ وعن ابن عمر رَضِىَ
اللّهُ َعَنْهُما قال: ]رسول اللّه #: اللَّهُمَّ ارْحَمِ
المُحَلِّقينَ. قالُوا:
وَالمُقَصِّرِينَ يَارسولَ اللّهِ، اللَّهُمَّ ارْحَمِ المُحَلّقينَ. قالُوا:
والمُقصِّرينَ يَارسُولَ اللّهِ؟ قالَ: وَالمُقَصِّرِينَ[. أخرجه الستة إ
النسائى .
4. (1458)-
İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm): "Ey Allahım, traş olanlara rahmet et" diye dua etmişti.
Yanındakiler:
"Kısaltanlara da ey Allahın Resûlü!" dediler.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) efendimiz:
"Ey Allahım traş olanlara rahmet et!" diye
duasını tekrar etti. Yanındakiler tekrar:
"Kısaltanlara da Ey Allah'ın Resûlü!" dediler,
bu sefer:
"Kısaltanlara da!" buyurdu." [Buhârî, Hacc
127; Müslim, Hacc 316, (1301); Muvatta, Hacc 184, (1, 395); Tirmizî, Hacc
74, (913); Ebu Dâvud, Menâsik 79, (1979).]
ـ5ـ وللشيخين عن أبى
هريرة ]أنَّ رسول اللّه # قال: اللَّهُمَّ اغْفِرْ لِلْمُحَلّقينَ. قالُوا يَا
رسوُلَ اللّهِ وَلِلْمُقَصِّرِينَ. قال: اللَّهُمَّ اغْفِرْ لِلْمُحَلّقينَ.
قالُوا يَارسُولَ اللّهِ وَلِلْمُقَصِّرينَ. قالَ: اللَّهُمَّ اغْفِرْ
لِلمُحَلّقينَ. قالُوا يَارسول اللّهِ: وَلِلْمُقَصِّرينَ. قال:
وَللمُقَصِّرينَ[ .
5. (1459)-
Sahiheyn'in Ebu Hüreyre (radıyallahu anh)'den kaydettiği bir rivayet
şöyledir: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Ey Allahım, traş olanlara
mağfiret et!" demişti, yanındakiler: "Ey Allah'ın Resûlü! Kısaltanlar için
de (dua ediver!)" dediler. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yine: "Ey
Allahım, traş olanlara mağfiret et!" buyurdu. Yanındakiler: "Ey Allah'ın
Resûlü! Kısaltanlar için de (dua ediver!)" dediler. Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm): "Ey Allahım, traş olanlara mağfiret et!"
dedi.Yanındakiler: "Ey Allah'ın Resûlü! Kısaltanlara da (dua ediver)"
dediler. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) (bu üçüncü talebte):
"Kısaltanlara da!" dedi." [Buhârî, Hacc 127; Müslim, 320, (1302).]
ـ6ـ ولمسلم عن أم
الحُصَيْنِ رَضِىَ اللّهُ َعَنْها قالت: ]سَمِعْتُ النَّبىَّ # في حَجَّةِ
الوَدَاعِ دعَا لِلمُحَلّقينَ ثَثاً، وَلِلمُقَصِّرِينَ مَرّةً وَاحِدَةً[ .
6. (1460)-
Müslim'de Ümmü'l Husayn (radıyallahu anhâ)'ın bir rivayeti şöyledir: "Veda
haccında Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın, traş olanlara üç kere,
kısaltanlara bir kere dua ettiğini işittim."
AÇIKLAMA:
1-
Cumhur, traş olmayı (halk) haccın menâsikinden yâni ibadet saymıştır."Çünkü,
derler, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) traş olana dua etti. Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ın duası, bu amelde sevab bulunduğuna delildir.
Sevab da onun mübah bir amel değil, ibadet olduğunun delilidir. Zîra mübah
şeylerde değil, ibâdet olan şeylerde sevab vardır." Keza "halk"ın "taksir"e
tafdil edilmesi de bunun ibâdet olduğuna delildir. Çünkü mübah olan şeylerde
birbirine üstünlük aranmaz.
2- Hadisin bazı vecihlerinde Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm), traş olanlara üç sefer duadan sonra dördüncü
seferde "kısaltanlara da" demiş, traş olanları öbürlerine üstün tutmuştur.
3- Bu üç hadiste mevzubahis olan vak'a
Hudeybiye'de mi cereyan etti, Veda haccında mı vârid oldu? münâkaşa
edilmiştir. Başta Nevevî, birçokları "iki ayrı vak'adır" demiştir.
Hâdisenin Hudeybiye'de geçme ihtimali de kuvvetlidir. Çünkü orada Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ın emrine rağmen Ashab'da -fiilen umre
yapamadıkları için- ihramdan çıkma emrine uymada isteksizlik vardı. Hatta
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm),Ümmü Seleme'nin:
"Ey Allah'ın Resûlü, sen önce ihramdan çık,
onlar sana uyacaklardır!" şeklindeki tavsiyesine uyarak, kendisi önce
ihramdan çıkmış, sonra da diğer Ashab onu tâkib ederek traş olup ihramdan
çıkmış idi.
İşte bu isteksizliğin hâkim olduğu bir
atmosferde taksir değil de traş olanlar Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ta daha ziyâde memnuniyet hasıl etmiş, bu durum onların daha
içten gelen duygularla, rıza ile emre uyduklarının delili sayılmıştı. İbnu
Mâce ve başka kaynaklarda İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ)'dan gelen bir
rivayet bu hususa sarâhat kazandırır:
إِنَّهُمْ
قَالُوا:يَا وَسُولَ اللّهِ مَابَالُ الْمُحَلِّقِينَ ظَاهَرْتَ لَهُمْ
بِالرَّحْمَةِ؟ قال ‘َِنَّهُمْ لَمْ يَشُكُّوا
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a
öbürleri sordu: "Ey Allah'ın Resûlü, traş olanların farkı ne ki, onları
rahmet temenni ederek te'yid ettiniz?" Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Çünkü onlar (verilen emre uymada) şekke ve tereddüde düşmediler" cevabını
verdi.
Hâdisenin Veda haccında cereyan etme
ihtimalini gözönüne alan Hattâbî, Meâlim'de Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın traş olanlara üç sefer rahmet duasından sonra, "kısaltanlara"
dördüncü seferde yer vermesinin sebebini şöyle izah eder: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'la hacc yapanların büyük çoğunluğu, beraberinde
kurbanlık getirmemişlerdi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bunlara hacca
olan niyetlerini umreye çevirmelerini ve ihramdan çıkmalarını ve traş
olmalarını emrettiği zaman, bu onlara ağır ve zor geldi. Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ın ısrarı üzerine, itaatten başka çıkar yol
olmadığını anladılar, ancak kendilerine böyle bir emri taksirle (kısaltma)
yerine getirmek daha hafif olduğu için, çoğunluk kısalttı, az bir miktar
traş oldu. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) da, emre uymayı daha güzel
ifade eden "traş"ı öbürüne üstün tutarak, onlara rahmet duasında bulundu."
Ancak, umre ile hacc birbirine yakın olma
durumunda, umrenin ihramından çıkarken taksir, haccın ihramından çıkarken de
traş olmanın daha muvafık olacağı hususunda Cumhur'un ittifakına dayanılarak
bu izaha itiraz edilmiştir. Zîra mezkûr durum böyle idi: Umre ile haccın
arasında dört günlük bir tahallül zamanı vardı.
Âlimlerden bazısının -daha mâkul bulunan- bir
izahına göre, "Arabların o zaman âdeti, saçı fazlaca uzatmaktı ve onlar
uzun saçla süslenmeyi seviyorlardı. Bu sebeple nâdir kimseler saçlarını
dipten kestirirdi. Çoğu kere saçı şöhret ve zinet vesilesi telâkki
ederlerdi. Buna binaen traş olmayıp, kısaltmakla yetindiler."
Hadiste bulunan bazı fevaid ve ahkâm:
1- Taksîr, traşın yerini tutar. Bu hususta
ulemâ icma etmiştir. Mâlikî ve Hanbelîlere göre, traşla taksîr tercih işi
olmakla birlikte bir yerde ayırdedilir. O da, ihramlının saçının çok kısa
olma durumuna bağlıdır. Elbette bu durumda taksîr değil, traş mevzubahis
olur. Şâfiî ve Ebu Hanife'ye göre ihramlı nezretmişse veya taksiri mümkün
olmayacak derecede saçı hafifse "taksîr" veya "traş" ayırımı yapılır. Hiç
saçı yoksa ustura veya traş makinasının başın üstünden geçirilmesi kifayet
eder.
2- Bu hadis traşın taksîrden efdal olduğuna
delildir. Çünkü traşta daha üstün bir ibâdet, daha kavi bir itaat,
niyetteki doğruluğa daha ziyade bir delâlet vardır. Zira, taksir yapanın
nefsinde saçla süslenmeye karşı bir ilgi devam ediyor demektir, traş olan bu
duyguyu Allah rızası için terketmiş demektir. Bundan hareket eden sülehâ,
tevbe sırasında saçlarını traş ettirmişlerdir.
3) Hadiste geçen muhallikîn tâbirinden başın
tamamının traş edilmesinin meşruiyeti anlaşılmıştr. Çünkü Arapça yönüyle
kelimenin sigası bu mânaya işâret eder. Hatta, bundan hareketle İmam Ahmed
ve Mâlik, başın tamamının traş edilmesinin vacib olacağına hükmetmiştir.
Kûfîler ve Şâfiîler tamamını traşın müstehab olduğunu söylemekle birlikte
bir kısmının traş edilmesinin yeterli olacağına hükmederler. Hanefîler'e
göre dörtte birin traşı yeterlidir, sadece Ebû Yusuf "yarısı" demiştir. İmam
Şâfiî merhum ise: "En az üç saç telinin kesilmesi yeterlidir" demiştir.
Bazı Şâfiîlerin, "Tek bir kılın kesilmesi de yeterlidir" dediği de rivayet
edilmiştir.
Taksîr de halk gibidir, baştaki saçın
tamamının kısaltılması efdaldir. Kesilen miktarın parmak ucu boyundan aşağı
düşmemesi müstehabtır, daha kısa ile yetinse de, taksîr yerine gelmiş olur.
4) Hadis, şeriatın bir emrini yerine getiren
kimseye dua etmenin meşruiyetine de delildir.
5) İki işten râcih olanı yapan kimseye duanın
tekrarla yapılması müstehabdır.
6) İki tarzda da yapılması câiz olan bir işin
râcihi varken mercûhunu yapan için de dua talebinin ve dua etmenin cevâzı.