ـ1ـ عن ناجية الخزاعى
رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]بَعَثَ رسولُ اللّهِ # مَعِى هَدْيَهُ مِنَ
المَدِينَةِ. فَقُلْتُ: كَيْفَ أصْنَعُ بِمَا عَطِبَ مِنْهَا؟ قَالَ:
انْحَرْهَا ثُمَّ اغْمِسْ نَعْلَهَا في دَمِهَا ثُمَّ خَلِّ بَينَهَا وَبَيْنَ
النَّاسِ يأْكُلُونَها[. أخرجه ا‘ربعة إ النسائى .
1. (1510)-
Nâciye el-Huzâî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) hedy'ini Medine'den benimle gönderdi. Ben:
"Bunlardan yolda helak olan çıkarsa ben ne
yapacağım?" diye sordum.
"Hemen kesersin, nalınını kanına batırırsın,
sonra onunla insanlar arasından çekilirsin, yerler" dedi." [Muvatta, Hacc
148, (1, 380); Tirmizî, Hacc 72, (910); Ebu Dâvud, Menâsik 19, (1762); İbnu
Mâce, Menâsik 101, (3105). ]
AÇIKLAMA:
1- Atab
عطب
helak olmak demektir. Hadiste hayvanın
yolculuk, musibet gibi durumlar sebebiyle hedefe varamayacak hale gelmesi,
ölme noktasına dayanmasıdır. Bunun hemen kesilmesi gerekir. Ancak hedy
(Kâbe'ye bağışlanan kurbanın eti) sâhibine ve onu götürmekte olanlara haram
olduğu için, yolda helâk olursa kesilip bırakılır. Takısı kanına bulanıp
üzerine konur. Tâ ki yoldan geçenler bunun hedy olduğnu bilsinler ve ondan
zenginler değil, ihtiyaç sahipleri istifâde etsin.
"İnsanlarla onun arasından çekil" tâbiri,
ihtiyaç sahiplerinin hedy' den istifade edebileceğini ifade eder.
2- Muvatta'daki rivayette helâk olan
kurbanlığın "takısını kanının içine at!" buyurulmuştur. Mamafih nalınla takı
aynı şeydir. Zîra kurbanlığın boynuna nişanlamak üzere nalın vs. takılır.
Müslim'de İbnu Abbâs'tan gelen bir rivayette helâk hâlinde, "sen ve
arkadaşların yemeyin" buyurulmuştur. Bu yasaktan maksadın, himaye işinde
gevşeklik yapmasını, kesilmesini gerektiren şartlar tam olarak tahakkuk
etmeden kesmesini önlemek olduğu belirtilmiştir. Bu hadisin tam anlaşılması
için Onuncu Bab'ın Birinci Faslında açıklanan hedy ve udhiye arasındaki
farkın bilinmesi gerekir.
Kadı İyâz der ki: "Nafile olan hedy kurbanı
helâk olursa onun etinden ne sahibi, ne sevkedeni, ne sevkedenin arkadaşları
yiyemez, çünkü hadisin hükmü budur." Tîbî merhum, arkadaşlar kelimesinin
mutlak oluşuna bakarak "zengin de yiyemez, fakir de" der. Bu meselede
Cumhur'un hükmü de böyledir. Ancak vacib olan hedy yolda helâk olsa,
kesildiği takdirde sahibi yiyebilir, zengin de yiyebilir. Çünkü sâhibi onu,
zimmetinde olduğu için tazmin edecektir."
Nafile hedy"den murad nezr kurbanıdır.
Bilindiği üzere nezr kurbanından nezreden yiyemez. Vâcib olan, hacc-ı kıran
ve hacc-ı temettuda kesilmesi gereken kurbandır. Hanefî mezhebine göre bu,
şükür kurbanıdır, kesen etinden yer. Bu kurban önceden zâyi de olsa, yerine
bir yenisi alınıp kesilmelidir.
ـ2ـ وعن ابن المسيب أنه
قال: ]مَنْ سَاقَ بَدَنَةً تَطَوُّعاً فَعَطِبَتْ فَنَحَرَها ثُمَّ خَلَّى
بَيْنَهَا وَبَيْنَ النَّاسِ يَأكُلُونَهَا فَلَيْسَ عَليهِ شَئٌ. وإن أكَلَهَا
أو أمَرَ مَنْ يَأكُلُ مِنْهَا غَرِمَهاَ[ .
2. (1511)-
İbnu'l-Müseyyeb der ki: "Nafile olarak sevkedilen bir deve yolda helâk olsa
ve hemen kesilerek halka terkedilse, halk da bunu yese, bu nafile kurbanın
sahibine bir şey gerekmez. Kendisi yese veya ondan yiyene emretse
borçlanır." [Muvatta, Hacc 149, (1, 381).]
AÇIKLAMA:
Hacı kâfilesinin hacc mahalline sevketmekte
olduğu kurbanlara esas itibariyle hedy denir. Bunların yol esnasında, hemen
kesilmesini gerektiren bir durumla karşılaşmaları halinde kesilip, hedy
olduğunu gösteren işâretinin üzerine bırakılıp, yolda terkedilmesi
emredilmektedir. Böyle bir hayvanın etinden sadece hedy sahibi veya hedyi
bir başkası adına sevkeden kimsenin değil, kafileye dahil fakir, zengin
herkesin istifadeden menedilmesinin sebebini Nevevî şöyle açıklar:"
Bu, kafile mensuplarının hedyi (yemek için),
helâk olmaya zemin hazırlamalarından korkulduğu içindir. Bu hal (maalesef)
bütün kâfilelerde görülen bir durumdur. Bu durumda, bütün kafile
mensuplarına, onun etini yemenin câiz olmadığının teşrî edilmesi gerekir.
Ancak: "Onun terki demek, vahşî hayvandan yem olması demektir, bu ise malın
zâyi olmasıdır, israftır" diye bir itiraz mümkündür. Bu itiraza cevabımız
şudur: Burada malın zâyi olması diye bir şey yoktur. Zîra, gâlib âdet şudur:
Çöllerde yaşayanlar hacıların konaklama yerlerini tâkip ederler, onların
bıraktıklarını, terkedip attıklarını toplarlar. Ayrıca, hacc mevsiminde
hacı kafilesi birbirlerini takip ederler, birinin peşinden bir başkası
orada konaklar..."
Nevevî: "Arkadan gelen kafilenin zenginlerinin
de bundan yememesi gerekir. Çünkü hedy kurbanı mutlak olarak fakirlere
hastır, fakir dışındakilerin ondan yemeleri kesinlikle caiz değildir" der.
Aliyyu'l-Kârî, nafile hedy mahalline varınca
yani Harem dahilinde kesilince hem sâhibine hem de zengine helâl olur der ve
onun mahalline varmazdan önce (yolda) kesilmesi halinde haram olacağını
tasrih eder.
ـ3ـ وعن ابن عمر رَضِىَ
اللّهُ عَنْهُما أنه قال: ]مَنْ أهْدَى بَدَنَةً ثُمَّ ضَلَّتْ أوْ مَاتَتْ
فإنَّهَا إنْ كَانَتْ نَذْراً أبْدَلَهَا، وَإنْ كَانَتْ تَطَوُّعاً فإنْ شَاءَ
أبْدَلَهَا وَإنْ شَاءَ تَرَكَهَا[. أخرجهما مالك .
3. (1512)-
İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) der ki: "Kim Kâbe'ye bir deve ihda eder,
sonra (daha mahalline ulaşıp; kesilmeden) kaybederse veya hayvan ölürse,
şâyet bu bir nezir idiyse, yerine yenisini alır. Nezir değil de tetavvu
idiyse, dilerse yeniler, dilerse terkeder." [Muvatta, Hacc 150, (1, 138).]
Nezir, ferdin belli bir şarta bağlı olarak
kendisine borç kıldığı kurbandır. O şart yerine geldi mi borç kesinleşir,
yerine getirilmesi vacib olur. "Şu hastalıktan iyi olursam Kâbe'de bir
kurban keseceğim" diyerek adakta bulunan kimse, sıhhate kavuştuğu takdirde
onun bir koyun kesmesi ona vâcib olur. İşte bu şekilde nezredilen bir hedy
kaybolursa bunun yerine yenisinin alınması gerekir. Herhangi bir şarta bağlı
olmaksızın sırf sevaba nâil olmak düşüncesiyle Kâbe'de bir kurban kesmeye
niyet edilmişse bu bir tetavvudur, nâfile bir kurbandır. İbnu Ömer (radıyallahu
anhümâ) böyle bir kurban hedefe varmadan kaybolursa sâhibi dilerse yeniler,
dilemezse, kurbanı kesmekten vazgeçer diyor.