HZ. PEYGAMBER (S.A.S.)'İN İSİM
KOYDUĞU KİMSELER
ـ1ـ عن سهل بن سعد
الساعدى رضِىَ اللّهُ عنهُ قال: ]جَاءَ النبِىّ # إلى بَيْتِ فَاطِمَةَ رَضِىَ
اللّهُ عنهَا فلمْ يَجِدْ علِيّاً كَرّمَ اللّهُ وَجْهَهُ فقال: أين ابنُ
عمّكِ؟ فقالت: كانَ بَيْنِى وَبَيْنَهُ شئٌ فغاَضَبَنِى فَخَرجَ، فقال النبىّ #
“نسَان انظر أين هو؟ فقال: هُوَ في المسْجِد راقِدٌ. فَجَاءَهُ وَهُوَ مضْطَجعٌ
وَقَدْ سقطَ رداؤُهُ عن شقِه فأصابهُ ترابٌ، فجعَل النبى# يقول: قُمْ أبَا
ترابٍ قمْ أبَا ترابٍ. قال سهل رَضِىَ اللّهُ عنهُ: وََمَا كَانَ لَهُ اسمٌ
أحبُّ إليهِ منهُ[. أخرجه الشيخان .
1. (121)-
Sehl İbnu Sa'd es-Sâidi (radıyallahu anh) buyurdu ki: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) Fâtıma (radıyallahu anhâ) annemizin evine uğramıştı. Hz. Ali (radıyallahu
anh)'yi evde bulamayınca:
"Amca oğlun nerede?"
diye sordu. Fatıma (radıyallahu anhâ):
"Aramızda bir şekerlenme oldu. Bunun üzerine
bana kızdı ve çekip gitti" dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) birine:
"Hele bir arayıver nereye gitmiş"
diye emretti.
"Mescidde yatıyor!" diye haber verince,
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yanına gitti. Hz. Ali (radıyallahu anh)
gerçekten yatıyordu ve üzerinden ridası düşmüş, (bu sebeple) toprağa
bulanmıştı. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm),
‘Kalk ey Ebu Turâb, kalk ey Ebu Turâb (yani
Toprak babası)’ diye seslendi.
Sehl der ki: Hz. Ali (radıyallahu anh)'nin en
çok sevdiği ismi bu isimdi.
AÇIKLAMA:
1-
Burada baba tarafından akrabalara "amcaoğlu" demeye bir irşad mevcuttur,
çünkü Hz. Ali (radıyallahu anh), Hz. Fatıma (radıyallahu anhâ)nın değil
babasının yani Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın amcasının oğludur.
2-
Ayrıca Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu çeşit durumlarda dikkat
celbedici (isti'taf) bir isim kullanmayı irşad buyurmaktadır. Sanki, Hz. Ali
ile Fatıma arasındaki tatsızlığı sezmiş de bunun izâlesinde müessir olacak
akrabalık bağ ve alâkaları hatırlatıyor gibi. Nitekim, Hz. Musa'nın kızması
karşısında Hz. Hârun da ağabeyisi Musa (aleyhimâ'sselam)'ya "Ey
annemoğlu" diye hitab etmiştir: "Ey annemoğlu sakalımı, başımı
tutma..." (Tâha: 20/94).
3- Bu
hadis, bir kimseye çocuğu dışında bir isimle de künye verileceğine delâlet
eder, çünkü Hz. Ali (radıyallahu anh) "Ebu Turâb" diye künyelenmiştir.
4-
Öfkelenmiş birisine şaka yaparak, öfkesinin teskin edilmesine de hadiste
irşad mevcuttur.
5-
Kızmış, gücenmiş birisine yakınlarının ilgi göstererek iltifat ve müdârede
bulunarak gönlünü hoş etmeye çalışması gereği de hadisten anlaşılmaktadır.
Zira Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Hz. Ali'yi aramış bulmuş ve ona
iltifatta bulunmuştur.
6-
Baba kızının evine, kocasından izin almadan girebilir.
ـ2ـ وعن أسماءَ بنتِ أبى
بكرٍ رَضِىَ اللّهُ عنهما قالت: ]حَملتُ بعبدِاللّهِ بن الزُبيرِ بمكةَ قالتْ
فَخَرَجْتُ وأنَا مُتمٌّ فقدمتُ المدينةَ فنزلتُ بِقُبَاءَ فولدتهُ فأتيتُ بِهِ
رسُولَ اللّهِ # فوضعتهُ في حجرهِ فدعا بتمرةٍ فمضغهَا ثمّ تفلَ في فيهِ فكانَ
أولَ شئٍ دخلَ جوفَهُ ريقُ رسُولِ اللّهِ #، ثمّ حنكهِ بِالتَّمْرَةِ، ثمّ دعا
لهُ وَبَرَّكَ عليه، وسماهُ عبدَ اللّه فكان أولَ مولودٍ وُلدَ في ا“سْمِ
ففرحوا بهِ فرحاً شديداً ‘نهم قيلَ لهم انّ اليهود قدْ سحرتكمْ فَ يولدُ لكمْ[.
أخرجه الشيخان .
2. (122)-
Esmâ Bintu Ebî Bekr (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Mekke'de Abdullah İbnu
Zübeyr (radıyallahu anh)'e hâmile kalmıştım. Doğum yaklaşmıştı ki, Mekke'yi
terkettim ve Medine'ye geldim, Kuba'ya indim. Abdullah'ı orada dünyaya
getirdim. Doğunca, bebeği alıp Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a
götürdüm, kucağına bıraktım. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir hurma
istedi, ağzında çiğneyerek ezdikten sonra, tükrüğünden çocuğun ağzına
bıraktı. Abdullah'ın midesine ilk inen şey Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın mübarek tükrükleri idi. Sonra (yumuşattığı o) hurma ile çocuğun
damağını oğdu, hakkında bereketle dua etti ve Abdullah ismini verdi.
Müslüman aileden ilk doğan çocuk bu idi. (Medine'de bütün Müslümanlar) onun
doğumuna çok sevindiler. Çünkü "Yahudiler size sihir yaptılar, asla doğum
yapamayacaksınız" diye bir şayia çıkarılmıştı"
AÇIKLAMA:
1-
Burada yeni doğan bir çocuğa yapılan muameleyle ilgili bir örnek
görmekteyiz. Çocuk daha anne sütünü emmeden Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'a götürülüyor. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) çocuğu kucağına
oturtup, ağzında yumuşatmış olduğu hurma ile çocuğun damağını oğuyor ki buna
tahnik denmektedir. Sonra Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) dua edip isim
veriyor. Yukardaki rivayette geçen Abdullah İbnu Zübeyr örneği tek değildir.
Medine'de ikamet eden Müslümanların müstemir âdeti budur. Çocukları doğunca
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a getirirlerdi.
2-
Abdullah (radıyallahu anh)'ın ilk doğan Muhâcir çocuğu olması da bilhassa
belirtiliyor. Çünkü Yahudi ve münafıklarca çıkartılan bir şâyianın huzursuz
edici te'sirlerini bertaraf etmişti. Şöyle ki, Mekke'den gelen Muhâcirler
herşeylerini bırakarak kuru canlarıyla gelmişlerdi, bir kısım maddî
sıkıntıları vardı. Buna intibakta zorluk çektikleri, Medine'nin rutubetli
havası, değişik ictimâî muhiti de eklenince vatan hasretlerini artıran bir
durum ortaya çıkmıştı. Onların bu çeşit sıkıntılarını istismar ederek
Müslümanların moralini bozmak, huzursuzluklarını artırmak için plânlı,
şuurlu çalışmalar da yapılıyordu. İşte bunlardan biri, Muhâcirlerin artık
Medine'de doğum yapamıyacaklarına dair şâyia idi. "Yahudiler sihir
yapmıştır, artık çocukları olmayacak" deniyordu. Yukarıda belirtmeye
çalıştığmız hâlet-i rûhiye şartlarında bu çeşit sözler müessir olabiliyor,
morali bozup sıkıntılara mukavemet gücünü za'fa uğratabiliyordu.
İşte Abdullah İbnu Zübeyr'in doğumu böyle
menfi şartlarda serinlemeye, morallerin düzelmesine sebep olmuştu. Bir
Yahudi hilesini bozmuştu.
3-
Abdullah'ın ilk Muhacir çocuğu olmasını "Medine'de" diye kayıtlamak gerekir,
çünkü Habeşistan'da Abdullah İbnu Ca'fer doğmuştur. Hicretten sonra
Medine'de Ensar'dan da -bir rivayete göre- Mesleme İbnu Muhalled doğmuştur.
en-Nu'mân İbnu Beşîr'in ilk olduğu da söylenmiştir.
ـ3ـ وعن أبى موسى رضِىَ
اللّهُ عنهُ قال: ]وُلِدَ لِى غَُمٌ فأتيتُ بِه النَّبِىَّ # فَسَمَّاهُ
إبْرَاهِيمَ وَحنكه بتمْرَةٍ وَدَعَا لَهُ بِالْبَرَكَةِ وَدفعه اِلَىَّ
وَكَانَ اكْبَرَ ولد اَبِى مُوسى[. أخرجه الشَيْخَانِ .
3. (123)-
Ebu Mûsâ (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir oğlum doğmuştu. Hemen Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'a getirdim. İbrahim ismini verip bir hurma ile
tahnikde bulundu. Sonra da "Mübarek olsun" diye dua buyurdu ve çocuğu
bana geri verdi. Bu çocuk, Ebu Musa'nın en büyük evladı idi."
ـ4ـ وَعَنْ اَنَسٍ
رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قَالَ: ]ذَهبتُ بعبدِاللّهِ بنِ أبى طلحةَ إلى رَسُولِ
اللّهِ # حينَ وُلِدَ وَهُوَ في عباءةٍ وهوَ يهنأُ بعيراً له فقال: هلْ معكَ
تمرٌ؟ قلتُ نعم، فناولتُه تمراتٍ ف كهنّ ثم فغرَفاهَ الصبىِّ فمجهُ فيهِ فجعلَ
يتلمظهُ فقال رَسُولُ اللّهِ #: انظُرُوا حُبَّ ا‘نْصَارِ التمرَ، وَسَماهُ
عبدَاللّهِ[. أخرجه الشيخان وأبو داود واللفظ لمسلم ومعنى »يَهنأ« يطليه
بالقطران .
4. (124)-
Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Abdullah İbnu Ebi Talha'yı doğduğu
zaman Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a götürdüm. Bebek bir bez
içerisinde idi. Vardığımızda Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) devesine
katran sürüyordu.
"Beraberinde hurma da getirdin mi?"
diye sordu.
"Evet" dedim ve birkaç tane hurma verdim.
Onları ağzında çiğnedi, sonra çocuğun ağzını açtı. Ağzına tükrüğü püskürttü.
Bebek, yalamaya başladı. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
"Ensar'ın hurma sevgisine bakın (doğar doğmaz
başlıyor)" diye latife etti ve
çocuğu Abdullah diye isimledi."
AÇIKLAMA:
Ebu Talha, Hz. Enes'in annesi Ümmü Süleym'in
ikinci kocasıdır. Doğan Abdullah, anne bir kardeşi olmaktadır.
Bu hadiste birçok mesele var:
1-
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in ev hizmetlerine katılması. Burada
deve tımarı görülmektedir. Mevki ve makamı ne kadar yüce olursa olsun,
kişinin bu çeşit şahsî işlerini görmesi, şerefini düşürmez.
2-
Yeni doğan çocuğun tahnîki: "Tahnik ağızda bir şeyi çiğneyip yumuşattıktan
sonra çocuğun ağzına aktarılması, onunla damağının oğulmasıdır. Böylece
çocuk, gıdasını almada ilk temrini yapmış olur. Tahnik'i kurumuş hurma ile
yapmak efdaldir. Bulunmadığı takdirde taze, yaş hurma ile de yapılabilir.
Bunlar yoksa arı balını tercîh etmelidir. Bal da bulunmadığı takdirde
tahnik'in, ateş görmemiş tatlı bir şeyle olması tercih edilmelidir.
Tahnik sırasında çocuğun ağzını açması,
böylece konan şeyin midesine gitmesi gereklidir, buna dikkat edilmelidir.
3-
Tahnik ve tesmiye işini sâlih birisine yaptırmak müstehaptır.
4-
Çocuğun ismini doğduğu gün koymak câizdir.
Not:
Daha geniş bilgi için 141 numaralı hadisin açıklamasına bakın.
ـ5ـ وعن عائشة رضى
اللّهُ عنها قالت: ]قلْتُ يَا رسُولَ اللّهِ: كلُّ صواحِبى لهنَّ كُنىً. قال:
فاكْتُنِى بابْنِكِ عبداِللّهِ بن الزبيرِ فَكَانَتْ تكنَّى أمّ عبداللّهِ[.
أخرجه أبو داود.وزاد رزين رحمه اللّهُ: فإن الخالة أمٌّ .
5. (125)-
Hz. Aişe (radıyallahu anhâ):
"Ey Allah'ın Rasûlü, dedim, arkadaşlarımdan
her birisinin bir künyesi var, (benim yok)". Dedi ki:
"Oğlum Abdullah İbnu Zübeyr ile künyelen."
Aişe,
"Ümmü Abdillah (Abdullah'ın annesi)" diye
künye almıştı"
Rezîn merhum: "Teyze anne gibidir"
ilavesini kaydetmiştir.
AÇIKLAMA:
Künye, kinaye'den gelir. Birisini sarih
olmayan bir şekilde zikretmeye kinaye denir. Araplarda künye, isme galebe
edecek şekilde rağbettedir. Birçok kimseler künyeleri ile meşhurdur. Künye
normalde ilk erkek çocuğa nisbetle elde edilir: Ebû fülan, Ümmü fülan gibi.
Lakab medh veya zem ifade eden unvana denir. Arap örfünde erkek çocuğa sâhip
olmak şeref vesilesidir.
- Bu sebeple ilk erkek çocuğunun isminden
babalar ve anneler künye alır. Nitekim Hz. Peygamberimiz (aleyhissalâtu
vesselâm)'in oğlu Kasım'ın doğumundan itibaren Ebu'l-Kâsım yâni Kâsım'ın
babası diye künye almıştır. Yukarıdaki son hadis, kadınların da künye
aldıklarını, Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)'nin çocuğu olmadığı için tabiî
şekilde künye alamamaktan üzülerek Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e
başvurduğunu görüyoruz. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) "Oğlum
Abdullah'la künyelen" buyurmakla, Hz. Aişe'nin kız kardeşi Esmâ bintu
Ebî Bekr'in oğlu Abdullah'ı işaret buyurmuştur. Bu Abdullah'ın doğumuyla
ilgili açıklama az yukarıda 122 numaralı hadiste geçti.
Yukarıdaki rivayette Hz. Aişe (radıyallahu
anhâ)'nin kız kardeşinin çocuğuna, yâni yeğenine "oğlum" diye işaret
buyurulmuştur. Müellif Rezîn'in de kaydettiği üzere, bu ifade ile Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm), teyzenin anne gibi yakın sayılması gereğine dikkat
çekmiştir. Nitekim, bazı rivayetlerde amca için de "baba gibidir"
buyrulmuştur.
Şunu da
kaydedelim ki, künye kullanımı Arapça'da her zaman erkek evlad babalarına
-veya annelerine- has değildir. Çok daha yaygın bir kullanımı vardır. Hadis
rivayetinde en çok ismi geçen Ebû Hüreyre hazretleri, kedilerini çok sevdiği
için Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) tarafından Kedicik Babası mânasında
Ebu Hüreyre diye künyelenmiştir. Az yukarıda (121. hadis) Hz. Ali
(radıyallahu anh)'nin de Ebu't-Turâb (yani Toprak Babası) diye
künyelendiğini görmüştük. Enes'in henüz kuşlarla oynayan 5-6 yaşlarındaki
küçük kardeşine de Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın Ebu Umayr diye
künye taktığını rivayetinde görmekteyiz.
Ebu Dâvud, Edeb: 78, (4970).