ـ1ـ عن أنس رَضِىَ
اللّهُ عَنْهُ قال: ]قال رسول اللّه #: مَنْ كانَ ذَبَحَ قَبْلَ الصََّةِ
فَلْيُعِدْ[. أخرجه الشيخان والنسائى .
1. (1496)-
Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Namazdan önce kurban kesmiş olan (bilsin ki, kestiği kurban değildir,
ailesine et takdim etmiştir), yeniden kessin!" buyurdu." [Buhârî, Edâhî 1,
4, 12, Iydeyn 5, 23; Müslim, Edâhî 16, (1962); Nesâî, Iydeyn 30, (3, 193).]
AÇIKLAMA:
İslâm dini, mü'mine zaman mefhumunu, zamanlı
iş yapma alışkanlığını kazandırmayı ve yapılan işlerin zamanla irtibatlı
olarak kıymet kazanacağı fikrini vermeyi de gâye edinmiş ve bunun
tahakkukunda ibadetleri vasıta kılmıştır. Beş vakit namazın, mekruh vakitler
telâkkisinin bu çeşit gayesi de var. Kurban da bu meselede mühim bir
vâsıtadır. Kurban namaz kılındıktan sonra kesilecektir, yarım saat hatta
daha az bir zaman önce kesilecek olsa kesilen kurban değildir, kasaplık
ettir.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), bu
tebliği yapınca Ebu Bürde "Ben kesmiştim" diyor. 1487 ve 1488 numaralı
hadislerde de temas ettiğimiz üzere, Ebu Bürde'ye telâfi için ona mahsus
olmak üzere oğlak kesmeye izin veriyor, fakat affetmiyor. Şunu bilmekte
fayda var: Şeriatın teşrî döneminde, prensiplerin herkes tarafından
yeterince duyulmamış ve hattâ anlaşılmamış olma durumları olabiliyordu.
Bunun neticesi ortaya çıkan eksik, yanlış icraatları Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm) suhûletle karşılıyordu. Ebu Bürde'ye de öyle
davrandığını görmekteyiz.
ـ2ـ وعن البراء رَضِىَ
اللّهُ عَنْهُ قال: ]ذَبَحَ أبُو بُرْدَةَ بنُ نِيَارٍ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ
قَبْلَ الصََّةِ فقالَ # أبْدِلْهَا. فقالَ: يَا رسُولَ اللّهِ # مَا عِنْدِى
إَّ
جَذَعَةٌ هِىَ خَيْرٌ
مِنْ مُسِنَّةٍ. قَالَ: اجْعَلْهَا مَكَانَهَا ولَنْ تُجْزِى عَنْ أحَدٍ
بَعْدَكَ[. أخرجه الخمسة .
2. (1497)-
Berâ (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ebu Bürde İbnu Niyâr (radıyallahu anh)
namazdan önce kurbanını kesmişti. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ona:
"Kurbanını yenile!" dedi. Ebu Bürde:
"Ey Allah'ın Resûlü, benim sadece bir oğlağım
var. Ancak nazarımda yıllanmış olandan daha kıymetlidir!" deyince:
"Öbürünün yerine bunu kurban et. Ancak oğlak
senden sonra, kimseye kurban için yeterli olmayacak!" dedi." [Buharî, Edâhî
1, 8, 11, 12, Iydeyn 3, 5, 8, 10, 17, 23; Müslim, Edâhî 4, (1961); Tirmizî,
Edâhî 12, (1508); Ebû Dâvud, Dahâya 5, (2800); Nesâî, Dahâyâ 17, (7, 222,
223).]
AÇIKLAMA:
1487 ve 1488 numaralı hadislere bakın.
ـ3ـ وعن مالك. ]أنَّهُ
بَلََغَهُ أنَّ رسولَ اللّهِ # قال بِمِنىً: هذا المَنْحَرُ وَكُلُّ مِنىً
مَنْحَرٌ. وقالَ في الْعُمْرَةِ: هذَا المَنْحَرُ يَعْنِى المَرْوَةَ، وَكُلُّ
فِجَاجِ مكَّةَ وَطُرُقِهَا مَنْحَرٌ[ .
3. (1498)-
İmam Mâlik'e ulaştığına göre, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Mina'da
şöyle demiştir: "İşte kurban kesilen yer. Mina'nın her tarafı kesim
yeridir."
Umre sırasında da şöyle buyurmuştur: "Burası
kurban kesme yeridir." "Burası" sözü ile Merve'yi kastedmiştir. Mekke'nin
bütün geçit ve yolları kurban kesme yeridir." [Muvatta, Hacc 178, (1, 393);
Ebu Dâvud, Menâsik 65, (1937); İbnu Mâce, Menâsik 73, (3048).]
AÇIKLAMA:
1- Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın
Mina'daki Menher'i, yani kurbanını kestiği yer cemre-i ûlâ'nın yanındadır.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), hacc
kurbanlarının kesilebileceği yerleri tarif etmiş bulunmaktadır: Mina
hududuna giren her yerde kesim yapılabilir, meşrudur.
Günümüzde, kesim yerleri bu hudud dâhilinde
belli bir nizama bağlanmıştır, buna uymak gerekir.
2- Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Kâbe'ye
sunulacak kurbanların (hedy) Merve'de, Mekke'nin her tarafında
kesilebileceğini söylemiştir. Geçit diye tercüme ettiğimiz ficâc, fecc'in
cem'idir. Fecc, iki dağ arasındaki geniş yol diye tarif edilir. Ancak bu yol
tabiidir, insanlar tarafınan açılmış değildir. Mekke'nin dağlık bir arâzi
üzerinde kurulduğu düşünülecek olursa hadis daha iyi anlaşılır. Şârihler:
"Evlere yakın olan yol ve geçitler kastedilmiştir. Uzak yerler menher
olamaz" derler.
ـ4ـ وعن نافع أن ابن عمر
رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما قال: ]مَنْ نَذَرَ بَدَنَةً فإنَّهُ يُقَلّدُهَا
بِنَعْلَيْنِ وَيُشْعِرُهَا ثُمَّ يَنْحَرُهَا عِنْدَ الْبَيْتِ أوْ بِمِنىً
يَوْمَ النَّحْرِ لَيْسَ لَهَا مَحَلٌّ دُونَ ذلِكَ، ومَنْ نَذَرَ جَزُوراً
مِنَ ا“بلِ وَالْبَقَرِ فَلْيَنحَرهَا حَيْثُ شَاءَ[ .4.
(1499)-
Nafi' (rahimehullah) anlatıyor: "Kim bir bedene kesmeye nezrederse, artık
devesine alâmet olarak iki nalın takar, (hörgücünü kanatarak) nişan vurur,
sonra da onu Beytullah'ın yanında veya Mina'da yevm-i nahrde (bayramın
birinci günü) keser. Kurban için bir başka kesim yeri yoktur. Kim de deve
veya sığırdan cezûr adamış ise onu dilediği yerde keser." [Muvatta, Hacc
182, (1, 394).]
AÇIKLAMA:
Kâbe'ye ihdâen nezredilen deveden kurbana
hedy veya bedene dendiği için onun, Harem bölgesi dâhilinde kesilmesi
gerekmektedir: Mekke'nin içi (Kâbe'nin yanı) veya Mina... Mina da Harem'den
sayılır.
Kâbe'ye olmaksızın yapılan adak kurbanları da
dinimizde caizdir. Kişi bunu nerede adamış ise adadığı yerde kesebilir.
Bunları Harem dahilinde kesme şartı yoktur. Tabii ki Harem'de kesme yasağı
da yok. Kısacası bunları kolayına gelen yerde keser. Hadiste geçen cezûr,
aslında deve demektir, cem'i cüzür'dür. Bu rivayette cezûr, Kâbe'de kesmeye
niyet edilmemiş olan mutad nezir kurbanı mânasında kullanılmıştır. Her
seferinde kelimenin bu mânada kullanılmayacağı tabiidir.
Birinci Fasl'ın umumî bilgiler kısmında
belirttiğimiz üzere hacc menâsikine bağlı olarak kesilecek kurbanlar (hedy)
Harem dâhilinde kesilmesi vacibdir. Udhiye denen diğer kurbanlar her yerde
kesilebilir.
ـ5ـ وعنه أيضاً أنَّ ابن
عمرَ قال: ]ا‘ضْحَى يَوْمَانِ بَعْدَ يَوْمِ النَّحْرِ. قالَ مالك: وَبَلَغَنِى
عَنْ عَليِّ بنِ أبى طَالِبٍ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ مِثْلُهُ[. أخرج الثثة مالك
.
5. (1500)-
Yine Nâfi'nin anlattığına göre İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) şu açıklamayı
yapmıştır: "Kurban günleri, yevm-i nahr'den sonra iki gündür."
İmam Mâlik der ki: "Bana, bunun aynısı Ali
İbnu Ebî Tâlib (radıyallahu anh)'den de ulaştı." [Muvatta, Dahâya 12, (2,
487).]
AÇIKLAMA:
Bu hadis kurban kesilebilecek günleri açıklar.
Bâzı selef büyükleri Kur'ân-ı Kerim'de geçen eyyâmu ma'dudat (Bakara 203)
ile bu belirtilen günlerin kastedildiğini söylemiştir. İmam Mâlik, Ebû
Hanife, Ahmed İbnu Hanbel ve ekser-i ulemânın görüşü budur. İmam Şâfiî ve
bir cemaate göre ise, kurban günleri yevm-i nahire ilâveten arkadan gelen üç
gündür. Şâfiî hazretleri bu hükme giderken İbnu Hibbân'dan gelen
فِى كُلِّ اَيَّامِ
اتَّشْرِيكِ ذَبْحٌ "Eyyam-ı teşrikin
hepsinde kurban caizdir" hadisini esas almıştır.
Bu günlerin hepsinde hedy kurbanı caiz ise de
yevm-i nahrde kesmek efdaldir.
Şunu da belirtelim ki, İbnu Sîrîn ve Davud-ı
Zâhirî, "kurbanı yevm-i nahirde kesmek gerekir" diye hükmetmişlerdir.