ـ1ـ عن ابن عباس رَضِىَ
اللّهُ عَنْهُما. قال: ]صَلَّى رسولُ اللّه # بِذِى الْحُلَيْفَةِ الظُّهْرَ
ثُمَّ دَعَا بِنَاقِتِهِ فأشْعَرَهَا في صَفْحَةِ سَنَامِهَا ا‘يْمَنِ وَسَلَتَ
الدَّمَ عَنْهَا وَقَلَّدَهَا نَعْلَيْنِ ثُمَّ رَكَبَ رَاحِلَتَهُ فَلَمَّا
اسْتَوَتْ بِهِ على الْبَيْدَاءِ أهلَّ بِالحَّجِّ[. أخرجه الخمسة إ البخارى،
واللفظ لمسلم وأبى داود .
1. (1493)-
İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) Zülhuleyfe'de öğle namazını kıldı, sonra kurbanlık devesini
getirip hörgücünün sağ yanına nişan vurdu, kan akıttı, (boynuna) iki tane
nalın taktı. Sonra binek devesine atladı. Beydâ düzlüğüne ulaşınca, hacca
niyet ederek telbiye getirdi." [Müslim, Hacc 205, (1243); Tirmizî, Hacc 67,
(906); Ebu Dâvud, Menâsik 15, (1752); Nesâî, Hacc 63, (5, 170-172); İbnu
Mâce, Menâsik 96, (3097).]
AÇIKLAMA:
1-
Kurban olarak ayrılan hayvanın önceden işaretlenmesi, cahiliye devrinden
beri Araplarda âdetti. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Veda haccı
sırasında bu geleneğe uymuş, kurbanlık devesini, rivayette görüldüğü üzere
nişanlamıştır.
Nişanlamaktan maksat, kurbanlık olduğunu
gösteren işaretler vurmaktır. Rivayette iki işaret mevzubahistir:
a) İş'ar: Bu, devenin hörgücünü bıçakla çizip
kanatmaktır. Böylece, hörgücünden sağ yan tarafa sızan kan, devenin üstünde
kuruyarak kurbanlık olduğunu gösteren bir işaret meydana getiriyordu.
b) Taklid: Taklid, kelime olarak takmak
mânasına gelir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), âdet üzere devesinin
boynuna iki adet nalın takıyor. Şârihler, kurbanlık olduğuna alâmet olmak
üzere nalından başka şeylerin takılmasının caiz olduğunu belirtirler. Nalın
iki değil bir de olabilir. "Nalın takmanın hikmeti, onda yolculuk işareti
bulunmasıdır" denmiş, başka te'viller de yapılmıştır.
2- Nişanlamak, hayvanın kurbanlık olduğunu
belirtmek, diğer hayvanlardan kolayca tefrik etmek içindir. Ayrıca dinî bir
şeâirin ilânıdır. Bu bakımdan, Cumhur tarafından müstehab addedilmiştir.
Ancak Ebû Hanife hazretleri hayvanın sırtını kanatmaya bid'at der.
İmam Malik'e göre devenin hörgücünü sol
tarafından çizmelidir.
3- Kurban koyun ise, boynuna bir nişan takmak
bütün ulemâca müstehabdır. Sadece İmam Mâlik, muhâlefet ederek "koyuna
hiçbir şey takılmaz" demiştir. Bazı âlimler: "İmam Mâlik bu hadisi görmemiş
olabilir" diye yorumlamıştır.
Koyunun sırtı çizilmez, ulemâ bunda da ittifak
eder. Gerekçe olarak, koyunun yaraya tahammül edemeyeceği ve sırtı tüylü
olması sebebiyle kanın görülmeyeceği söylenir.
4- Nişanlama meselesinde, umumiyetle sığırla
deve aynı hükme tâbi tutulmuştur: Sırtı çizilebilir, boynuna bir şey
takılabilir.
ـ2ـ وفي رواية للخمسة عن
عائشة رَضِىَ اللّهُ عَنْها قالت: ]أهْدَى رسولُ اللّه # غَنَماً
فَقَلّدَها[.»ا“شْعَارُ« تَعْلِيمُ الْهَدْىِ بِشَئٍ يُعْرَفُ بِهِ أنه هدىٌ،
وكانُوا يَشُقُّونَ أسْنِمَةَ الهدىِ ويُرْسِلونه، والدمُ يسيلُ منه فيعرف أنه
هدى فَ يُتَعرَّض له. وقوله »وَسَلَتِ الدَّمَ« أى مَسَحه .
2. (1494)-
Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)'nin bir rivayetine göre, "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) kurban olarak davar sevketti ve koyunlara işaret
taktı." [Buhârî, Hacc 110, Edâhî 15; Müslim, Hacc 359, (1321); Tirmizî, Hacc
70, (909); Ebu Dâvud, Menâsik 15, (1755); Nesâî, Hacc 69, (5, 173, 174);
İbnu Mâce; Menâsik 95, (3096).]
AÇIKLAMA:
Bu hadis Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın Kâbe'ye kurban edilmek üzere koyun da sevkettiğini
göstermektedir. Veda haccı ile alâkalı rivayetler, Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın deve kurban ettiğini ifade ettiği için bu rivayeti vak'aya
uygun görmeyerek ta'lîl etmek isteyen ve hatta: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) koyun sevketmemiştir ki, koyuna işaret takmış olsun" diyen
olmuştur. İbnu Hacer: "Bu hadis, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın
koyun kurban ettiğine yeterli bir delildir. Muhakkak ki, Veda haccından önce
bu kurbanı sevketmiştir" diyerek cevap verir.
ـ3ـ وعن وكيع. أنه قال:
]إشْعَارُ الْبُدْنِ وَتَقْلِيدُهَا سُنَّةٌ. فقَالَ لَهُ رجُلٌ مِنْ أهْلِ
الرَّأىِ: رُوِىَ عَنِ النَّخْمِىِّ أنَّهُ قال مُثْلَةٌ. فغَضِبَ، وقال:
أقُولُ لَكَ أشْعَرَ رسولُ اللّه # بُدْنَهُ وَهُوَ سُنَّةٌ، وَتَقُولُ رُوىَ
عَنْ فَُنٍ، مَا أحَقَّكَ أنْ تُحْبَسَ ثُمَّ َ تَخْرُجُ حَتَّى تَنْزِعَ عَنْ
هذَا[. أخرجه الترمذى.»المثلة« الشهرة وتَشويه الحِلْقَةِ كَجَدْع ا‘نف وغيره .
3. (1495)-
Vekî' (rahimehullah): "Kurban olacak deveye nişan vurup, boynuna alâmet
takmak sünnettir" demişti. Ehl-i reyden birisi kendisine:
"Nehâî'den, bunun müsle (eziyet) olduğu
rivayet edilmiştir" dedi. Vekî Ôkızarak:
"Ben sana "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
devesine işaret vurdu, bu sünnettir" diyorum, sen bana: "Falandan rivayet
edildi" diyorsun. Sen hapse tıkılıp şu sözünden vazgeçinceye kadar
salınmamaya ne kadar lâyıksın!" der. [Tirmizî, Hacc 67, (906).]
AÇIKLAMA:
İşaret vurmak diye tercüme ettiğimiz tâbirin
aslı iş'ar'dır. Az önce açıkladığımız üzere bu, devenin hörgücünü bıçakla
çizip kanatmaktır. Müsle ise canlı için, işkence yapmak, eziyet etmek
mânasında kullanılır. Aslında kulak kesmek, burun koparmak gibi yaratılışı
çirkinleştirici kötü muâmelelerdir, hakaret olsun diye düşman ölülerine bu
çeşit tecâvüzler, câhiliye devrinde yapılırdı.
İbrahim Nehâî'nin ve -Tirmizî'deki metinde
kaydedildiği üzere- Ebu Hanife (rahimehumâllah)'nin iş'ar'a müsle demesi,
bâriz bir şekilde sadedinde olduğumuz hadise muhaliftir. Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)' ın istihsan ettiği, bizzat icra ettiği bir ameli, burada
görüldüğü şekilde kötülemek, ne İmam-ı Âzam'dan ne de İbrahim Nehâî'den
beklenmez. Bunlar şeriat-ı garrânın en küçük meselesi, Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın en tâlî bir sünneti için bile hayatlarını verecek derecede
dinin şeâirine bağlı büyüklerdir.
Ebu Yusuf (rahimehumullah)’dan rivayet
edildiği üzere bir gün Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın kabağı
sevdiğini söyler. Yanında bulunan bir şahıs : “Ben kabağı sevmem” demesi
üzerine, bunda sünnete bir saygısızlık cür’eti gören Ebu Yusuf hazretleri
herifin katline fetva verir.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın
sünnetine, hatırâtına bağlılık ve saygıda İmam-ı Azam, talebesi Ebû
Yusuf’tan kesinlikle geri değildir
O sözün İmâm-ı Âzam'a nisbeti şayet doğruysa
yüce imamın, sadedinde olduğumuz hadis-i şerîfi işitmemiş olması mevzubahis
olur.