ـ1ـ عن عبداللّه بن سم رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قالَ: ]كُنْتُ جَالِساً في نَفَرٍ
مِنْ أصْحَابِ رسولِ اللّهِ # يَتَذَاكَرُونَ. يَقُولُونَ: لَوْ نَعْلَمُ أىُّ
ا‘عْمَالِ أحَبُّ إلى اللّهِ تعالى لَعَمِلْنَاهُ؟ فَأنْزَلَ اللّهُ تعالى: يَا
أيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا َ تَفْعَلُونَ؟ اŒية فَخَرَجَ
رسولُ اللّه # فَقَرَأهَا عَلَيْنَا[. أخرجه الترمذى .
1. (830)-
Abdullah İbnu Selâm (radıyallahu anh) anlatıyor: "Kendi aralarında müzâkere
eden bir grup Ashâbın arasında oturuyordum. "Keşke, diyorlardı Allah
nazarında hangi amelin daha muteber olduğunu bilsek de onu yapsak." Bunun
üzerine şu meâldeki ayet nazil oldu: "Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi
Allah'ı tesbih ve tenzih etmektedir. O, gâlib-i mutlaktır, yegane hüküm ve
hikmet sahibidir. Ey imân edenler, yapamayacağınız şeyi niçin söylersiniz?
Yapamayacağınızı söylemeniz, en şiddetli bir buğzu (davet etmiş olmak)
bakımından Allah indinde büyüdü" (Saff, 1-3). Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) yanımıza gelerek vahyi okudu." [Tirmizî, Tefsir, (3306).]
AÇIKLAMA:
Âyet-i kerime yapamayacağını söyleyen, vâdedip
de sonradan vazgeçip yerine getirmeyen kimseleri bu davranışlarından dolayı
zecretmektedir. Selef büyükleri, bu âyetle istidlâl ederek, ahde vefanın
mutlak bir vâcib olduğu hükmüne varmışlardır. Mev'ûd'e (yani vâdedilen şeye)
azim terettüp etse de etmese de hüküm böyledir.
İmam Mâlik, vaadedildiği zaman mev'ude
azmedilmiş ise, buna vefanın vâcib olduğunu söylemiştir.
Cumhur ise mutlak olarak vâcib olmadığına
hükmetmiştir. Bunlar, âyet-i kerimenin, cihadın farz kılınmasını temenni
ettikleri halde farz kılınınca bazılarının cihada katılmaktan kaçınmaları
üzerine indiğine hamletmişlerdir.
İbnu Abbâs (radıyallahu anh) der ki: "Mü'minlerden
birçoğu, cihad farz olmazdan önce, "Allah, kendisine en sevgili amelin ne
olduğunu bize bildirse de onu yapsak ne kadar sevineceğiz" demişlerdi. Allah
da Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'ine en sevgili amelin kendisine
şeksiz şüphesiz iman etmek, sonra da imana muhalefet eden isyan ehliyle
cihad etmek olduğunu bildirdi. Ancak bunu mü'minlerden bir kısmı hoş bulmadı
ve nefislerine ağır geldi. İşte bunun üzerine, "Ey iman edenler,
yapmayacağınız şeyi niçin söylersiniz?" diye gelen vahiyle ayıplandılar.
Âyetin iniş sebebiyle ilgili başka açıklamalar
da yapılmıştır.