ـ1ـ عن ابن عباس رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما قال: ]كانَ النَّاسُ يَنصرِفُونَ في
كُلِّ وجْهٍ. فقَالَ النَّبىُّ #: َ يَنْفِرْ أحَدٌ حَتَّى يَكُونَ آخِرُ
عَهْدِهِ بِالْبَيْتِ[. أخرجه مسلم وأبو داود .
1. (1379)-
İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Halk (haccın bitmesiyle) her
tarafa dağılıyordu. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):"Sakın kimse, son
vardığı yer Beytullah olmadıkça bir yere gitmesin" buyurdu." [Müslim, Hacc
379, (1327); Ebû Dâvud, Menâsik 84, (2002); İbnu Mâce, Menâsik 82, (3070).]
AÇIKLAMA:
Bu hadis, vedâ tavafının gereğini teşri
etmektedir. Ulemânın ekserisine göre veda tavafı haccın vaciblerindendir,
terkedene dem gerekir. Şafiî, Ebû Hanife, Ahmed İbnu Hanbel başta, pekçok
âlim bunun vâcib olduğunda müttefiktir. İmam Mâlik, Davud-ı Zâhirî, İbnu
Münzir: "Veda tavafı sünnettir, terkine bir şey terettüp etmez" derler.
Hanefîler uzaktan gelenlere "vâcib" derken,
Mekkelilerle mîkat ve mîkatten içerde ikâmet edenlere vacib olmadığını
söylerler.
Hayızlı ve nifaslı kadınlarla umre yapanlara
tavaf-ı vedâ vâcib değildir. Zîra nassen bu tavaf umreye değil, hacca
bağlıdır, haccın bir parçasıdır. Veda tavafını yapmadan ayrılmış olanlar,
gittikleri yer yakınsa bunu eda ederler, uzaksa kurban (dem) kesmekle, hacc
menâsikinde hâsıl olan eksikliği telâfi ederler. Uzaklık ve yakınlığın
ölçümü ihtilaflıdır. İmam-ı Âzam'a göre mîkata varmayan geri döner, İmam
Şâfiî sefer meselesini esas almış, Sevrî, "Harem-i Şerif'ten çıkmadıkça"
demiştir.
Veda tavafından sonra Mekke'nin terkedilmesi
gerekir. Bu tavaftan sonra bâzı alışveriş yapanların durumu da
ihtilaflıdır. Atâ, Sevrî, İmam Şâfiî, İmam Ahmed, "Böylelerinin tekrar veda
tavafı yapmaları gerekir, Mekke'de yaptıkları son şey tavaf olmalı"
demişlerdir. İmam Mâlik'e göre, tavaftan sonra bazı alışveriş yapmanın
mahzuru yoktur, birşey gerekmez. Ebu Hanife'ye göre veda tavafından sonra
bir ay hatta daha fazla da kalsa ayrılırken veda tavafı gerekmez.
ـ2ـ وفي موطأ مالك: أنَّ عُمَرَ رَضِىَ اللّهُ َعَنْهُ قال: ]أخِرُ النّسُكِ
الطَّوَافُ بِالْبَيْتِ وَفِيهِ أنَّهُ رَدَّ رَجًُ مِنْ مَرَّ الظَّهْرَانِ
لَمْ يَكُنْ وَدَّعَ الْبَيْتَ حَتَّى وَدَّعَ[ .
2. (1380)-
Muvatta'da geldiğine göre, Hz. Ömer (radıyallahu anh) şöyle buyurmuştur:
"Hacc menâsikinin en sonuncusu Beytullah'ı tavaftır."
Muvatta'da kaydedilir ki, Hz. Ömer
(radıyallahu anh) veda tavafı yapmadan ayrılan birisini Merrü'z-Zahrân denen
yerden veda tavafı yapmak üzere geri çevirdi." [Muvatta, Hacc (1, 369).]
AÇIKLAMA:
1- Burada Muvatta'daki iki rivayet
birleştirilmiştir.
2- İmam Mâlik, Hz. Ömer'i bu hükme götüren
şeyin şu âyetle ilgili yorum olabileceğini söyler: "Kim Allah'ın şeâirini
büyük tanırsa şüphesiz ki bu, kalblerin takvasındandır" (Hacc 32).
3- Hz. Ömer tarafından veda tavafı yapmadığı
için geri çevrilen kişinin bulunduğu yer olan Merrü'z-Zehrân, Mekke'ye 18
mil mesafede bir yerdir. Bu uzaklık İmam Mâlik ve ashabına göre, veda
tavafı için geri dönülmemesi gereken uzaklıktır.
Hz. Ömer (radıyallahu anh)'in bu
davranışından, onun veda tavafına "vacib" dediği hükmü çıkarılmıştır.
ـ3ـ وعن ابن عباس رَضِىَ اللّهُ َعَنْهُما أنَّهُ قال: ]رُخِّصَ لِلْحَائِضِ
أنْ تَنْفِرَ إذَا حَاضَتْ[. أخرجه الشيخان .
3. (1381)-
İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ): "Kadın hayızlı olduğu takdirde (veda tavafı
yapmadan) yola çıkmasına ruhsat verildi" demiştir. [Buhârî, Hayz 27, Hacc
144; Müslim, Hacc 380, (1328).]
AÇIKLAMA:
İfâza tavafını yapan bir kadın hayız olduğu
takdirde, ona veda tavafı gerekmeyeceği hususunda ulemânın büyük çoğunluğu
müttefiktir. Ancak aksine hükmeden de olmuştur: Ömer İbnu'l-Hattab ve İbnu
Ömer, Zeyd İbnu Sâbit (radıyallahu anhüm)'in, hayızlı olan kadını, veda
tavafı yapması için Mekke'de hayız hâli geçinceye kadar ikâmete mecbur
ettikleri rivayet edilmiştir. Bunlara göre, nasıl ifâza tavafı vacib ise,
veda tavafı da vâcibtir, ifâzayı yerine getirmeden hayız olduğu takdirde
üzerinden düşmezse veda tavafı da düşmez. İbnu Ömer ve Zeyd İbnu Sâbit
(radıyallahu anhüm)'in bu görüşten rücû ettikleri de rivayet edilmiştir.
Hz. Ömer'in, "Son ziyaret Beytullah'a olmalıdır" hükmünden hayızlı kadınlar
hakkında da vazgeçmediği rivayet edilmiştir.
Ancak fukahâ, bu hükmün Hz. Aişe (radıyallahu
anhâ)'den yapılan ve 1383 numarada kaydedeceğimiz rivayetle neshedildiğine
kâni olmuştur.
ـ4ـ وفي رواية. قال: ]أُمِرَ النَّاسُ أنْ يَكُونَ آخِرُ عَهْدِهِمْ
بِالْبَيْتِ إَّ أنَّهُ حُفِّفَ عَنِ المَرْأةِ الحَائِضِ[ .
4. (1382)-
Bir rivayette şöyle gelmiştir: "Halka, son varacakları yerin Beytullah
olması emir buyuruldu. Ancak hayızlı kadına ruhsat verildi." [Müslim, Hacc
380, (1328).]
AÇIKLAMA:
Ashab'tan bir kısmını, "hayızlı kadın veda
tavafını yapmadan Mekke' den ayrılamaz" hükmüne sevkeden husus hadiste
belirtilen emirdir. "Halka, son varacakları yerin Beytullah olması emir
buyuruldu." Burada "Beytullah'ın son varılacak yer olması" tâbiriyle vedâ
tavafı kastedilmiştir.
Önceki hadiste belirtildiği gibi bir kısım
sahabenin, aslında "Veda tavafı yapılmadan Mekke terkedilmemeli, hayız olan
kadın temizliğini bekler, tavafını yapıp öyle ayrılır" diye hükmederken,
sonradan bu reyden vazgeçmiş olması ve hatta Hz. Ömer'in o ilk reyinden rücû
etmemesi hayızlı kadınlar hakkındaki ruhsatın Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'den sonradan vâki olduğunu, Hz. Ömer'in de bu ruhsatı duymadığını
ifade eder.
Bu hususu müteâkip rivayet tevsik edecektir.
ـ5ـ وعن عائشة رَضِىَ اللّهُ َعَنْها. ]أنَّ صَفِيةَ بِنْتَ حُيَىٍّ زَوْجَ
النَّبىِّ # حَاضَتْ فَذُكِرَ ذلِكَ لِرَسُولِ اللّه #. فقَالَ: أحَابِسَتْنَا
هِىَ؟ فقَالُوا: إنَّهَا قَدْ أفَاضَتْ. قَالَ: فََ إذَا[. أخرجه الستة وهذا
لفظ الشيخين .
5. (1383)-
Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın zevcelerinden Safiyye Bintu Huyey (radıyallahu anhâ) hayız
oldu. Durum Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a haber verilmişti.
"O bizi burada hapis mi edecek!" dedi.
Kendisine, Safiyye'nin tavâf-ı ifâzayı yapmış olduğu söylenince:
"Öyleyse hayır, (beklemenize gerek yok, yola
çıkınız)" açıklamasında bulundu." [Buhârî, Hacc 129, 145, Hayz 27, Megâzî
77; Müslim, Hacc, 382, (1211); Muvatta, Hacc 225-228, (1, 412-413); Nesâî,
Hayz 23, (1, 194); Tirmizî, Hacc 99, (943); Ebu Davud, Menasik 85, (2003);
Nesâî, Hayz 23 (1, 194); İbnu Mâce, Menâsik 83, (3072). Bu metin Şeyheyn
(Buhârî ve Müslim) metnidir.]
AÇIKLAMA:
İfâza tavafını yaptıktan sonra, hayız olan
kadının veda tavafı yapmak için temizlenmeyi beklemeden yola çıkabileceğine,
kendisinden veda tavafının affedileceğine dair hüküm vermeye ulemâyı
sevkeden rivayet budur. Veda tavafını hayız sebebiyle yapmayan kadına
herhangi bir ceza terettüp etmez. 1379 numaralı hadiste daha fazla bilgi
verilmiştir.
ـ6ـ وعن عَمرةَ. ]أنَّ عَائِشَةَ رَضِىَ اللّهُ َعَنْها كَانَتْ إذَا حَجَّتْ
وَمَعَهَا نِساءٌ تَخَافُ أنْ يَحِضْنَ قَدَمَتْهُنَّ يَوْمَ النَّحْرِ
فأفَضْنَ فإنْ حِضْنَ بَعْدَ ذلِكَ لَمْ تَنْظُرْهُنَّ تَنْفِرُ بِهِنَّ
وَهُنَّ حُيَّضٌ[. أخرجه مالك .
6. (1384)-
Amre merhum anlatıyor: "Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) beraberinde kadınlar
olduğu halde haccetse, kadınların hayız oluvermelerinden korkardı: Bu
sebeple yevm-i nahirde (kurbanın birinci günü) hemen onlara öncelik tanır ve
derhal ifâza tavaflarını yaptırırdı. İfâza tavaflarını yaptılar mı, artık
onları (temizlensinler de veda tavafı da yapsınlar diye) beklemez, kadınlar
hayızlı iken hemen (Medine'ye dönmek üzere) yola çıkardı." [Muvatta, Hacc
227, (1, 413).]