İnsan onuru’, insanın kimliğini ve kişiliğini tanımlayan, hiç kimsenin bahşetmesine bağlı olmadığı için dokunulmazlığı/mahremiyeti de kendiliğinden garantiye alınmış olan insanın verili yapısıdır. Bazı şeylerin onuru, bazılarının ise değeri vardır.
İnsanoğlu, yaratıldığına değecek bir hayat yaşayabildi mi bugüne kadar? İnsanlık onuruna liyakat gösterebildik mi gerçekten? İnsanın değerini idrak, kıymetini takdir edebildik mi? Hazreti insan olabilmek, meleklerin fevkinde bir konuma erişebilmek için hangi çabayı sarf ettik?
Kur’an-ı Kerim, “Biz Âdemoğlunu şerefli / onurlu bir varlık kıldık” ayetinde açıkça görüldüğü üzere, insanın şerefli/onurlu bir varlık olarak yaratıldığına güçlü bir vurguda bulunur.
Peygamberler, insanlık tarihinin nesep, soy-sop açısından en net ve tereddütsüz bilinenleri, iyi ve güzel olan her alanda olduğu gibi onur açısından da örnekleri, önderleri ve yol gösterici rehberleridir.
“Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiptirler. Birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler
İslam toplumunda şahitlik ehliyetine sahip olan insanlar, onurlu insanlar demektir. Şahitlik ehliyetini yitirmek ise, bir Müslüman açısından belki de en ağır onur ve itibar kaybıdır.
Bütün mevcudatı bir hikmete binaen yaratan Yüce Mevla, insanı da, yaratanını tanıma ve sevme kabiliyetiyle, onun yeryüzünde halifesi olup, iyi ve doğrunun peşine düşecek, çirkin ve kötü olana sırt çevirecek bir kıvamda yaratarak dünyaya gönderdi.
Onur kelimesi, izzetinefis, şeref, saygı, itibar haysiyet; kişinin kendisinde kabul ettiği öz değerler dolayısıyla başkalarının duyduğu saygının dayandığı kişisel değer olarak tarif edilmektedir