Kamu Malına Hıyanet Etmeyelim
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
وَمَا كَانَ لِنَبِيٍّ اَنْ يَغُلَّۜ وَمَنْ يَغْلُلْ يَأْتِ بِمَا غَلَّ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۚ ثُمَّ تُوَفّٰى كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
"Hiçbir peygamberin emanete hıyanet etmesi düşünülemez. Kim hıyanet ederse, kıyamet günü, hıyanet ettiği şeyle birlikte gelir. Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir." (Âl-i İmran, 3/161)
Toplumsal görevlerimizden birisi de, kamu mallarım ve kamunun hakkını korumak, kamu malına hıyanet etmemek, kamu hakkını ihlal edenlere seyirci kalmamaktır. Çünkü kamuya, yani toplumun bütününe ait mal ve değerler, gerek bireyler gerekse yöneticiler açısından birer emanettir. Her birey, doğrudan ya da dolaylı olarak bu emanetlerin korunmasından ve yerli yerince kullanılmasından sorumludur.
İşte yukarıda verdiğimiz âyet-i kerime bu konuda bizleri uyarmakta, kamu malına hıyanetin cezasız kalmayacağına dikkatimizi çekmektedir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), devlet ve millete ait emanetlerin korunması hususunda son derece titizlik göstermiş, yöneticilerin zaruri ihtiyaçları dışında devlet malından bir şey almamalarını istemiş (Müsned, IV) 229), kendisi de her konuda olduğu gibi bu konuda da ümmeti için en güzel örneği sergilemiştir. Birçok hadislerinde kamu malından bir şeyi zimmetine geçiren kimsenin (gulûl yapanın), kıyamet gününde o malı sırtlanmış olarak Allah’ın huzuruna çıkarılacağını haber vermiştir.
Ebû Humeyd es-Sâidî (r.a)’den rivayet edilen bir hadise göre, Resûlullah (s.a.s) Ezd kabilesinden İbnü’l-Lütbiyye’yi zekât toplamakla görevlendirmiş, bu zatın daha sonra bazı mallarla Hz. Peygamber’e gelip;
هَذَا لَكُمْ، وَهَذَا أُهْدِيَ لِي.
“Şunlar size ait, bunlar da bana hediye olarak verildi” demesi üzerine Resul-i Ekrem minbere çıkıp; “Benim -zekât toplamak için- gönderdiğim bir memura ne oluyor ki, ‘Şunlar sizin, şunlar da bana hediye edildi’ diyebiliyor?
فَهَلاَّ جَلَسَ فِي بَيْتِ أَبِيهِ أَوْ بَيْتِ أُمِّهِ، فَيَنْظُرَ يُهْدَى لَهُ أَمْ لاَ وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لاَ يَأْخُذُ أَحَدٌ مِنْهُ شَيْئًا إِلاَّ جَاءَ بِهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يَحْمِلُهُ عَلَى رَقَبَتِهِ،
“Bu adam (bir mal memuru olmayıp da) Bâbasının veyahut anasının evinde otursaydı da baksaydı, kendisine hediye verilir miydi, yoksa verilmez miydi? Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, zekât me'mûrlarından herhangi bir kişi zekât malından haksız bir şey alırsa, kıyâmet gününde muhakkak o kimse o çaldığı malı boynunda yüklenerek getirir....” buyurdu (Buharî, “Hiyel" 15, “Zekât" 67, “Hibe" 17, “Eymân" 3; Müslim, “İmaret" 26).
Başka bir hadislerinde ise;
مَنِ اسْتَعْمَلْنَاهُ مِنْكُمْ عَلَى عَمَلٍ فَكَتَمَنَا مِخْيَطًا فَمَا فَوْقَهُ كَانَ غُلُولاً يَأْتِي بِهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ
“Mal tahsili için memur tayin ettiğimiz bir kimse, bizden bir iğneyi veya ondan daha küçük bir şeyi gizlese, bu hıyanet olur ve o şeyi kıyamet günü getirir...
مَنِ اسْتَعْمَلْنَاهُ مِنْكُمْ عَلَى عَمَلٍ فَلْيَجِئْ بِقَلِيلِهِ وَكَثِيرِهِ
Sizden kimi malî bir göreve tayin edersek, o malın azını da çoğunu da getirsin...” (Müslim, “İmâre", 30) buyurmuşlardır.
Kamu malından çalmanın ya da kamu malına hıyanet etmenin vebali öylesine büyüktür ki, Hz. Peygamber bu gibi kimselerin cenaze namazlarına bile katılmamıştır. Zeyd İbn Hâlid (r.a) anlatıyor:
تُوُفِّيَ يَوْمَ خَيْبَرَ فَذَكَرُوا ذَلِكَ لِرَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ
“Hayber Savaşı sırasında ashaptan biri öldürülmüştü. Hz. Peygamber’e haber verildi. O,
صَلُّوا عَلَى صَاحِبِكُمْ
“Arkadaşınız üzerine namaz kılın!” buyurdu. Hz. Peygamber’in bu sözü üzerine, halkın çehresi değişmiş, üzerlerine bir soğukluk çökmüştü. Bunun üzerine Hz. Peygamber olaya şöyle açıklık getirdi:
إِنَّ صَاحِبَكُمْ غَلَّ فِي سَبِيلِ اللَّهِ
“Arkadaşımız Allah için cihad sırasında ganimetten çalmıştı!”
Bunun üzerine,
فَفَتَّشْنَا مَتَاعَهُ فَوَجَدْنَا خَرَزًا مِنْ خَرَزِ يَهُودَ لاَ يُسَاوِي دِرْهَمَيْنِ .
Maktulün eşyasını karıştırdık. Yahudilere ait boncuk kolyelerden iki dirhem bile etmeyen bir kolyeyi çalmış olduğunu gördük." (Muvatta, “Cihâd", 23; Ebu Dâvud, “Cihâd", 14)
Bireysel çıkarlar uğruna kamunun haklarını ihlal etmek, görevi kötüye kullanmak, rüşvet alıp vermek, karaborsacılık yapmak, kamu malını zimmetine geçirmek, vergi kaçırmak, kaçak su ve elektrik kullanmak gibi olumsuzlukların her biri de kamu malına hıyanettir ve gerçek bir müminde asla bulunmaması gereken özelliklerdir.
Bu bakımdan her Müslüman, kamu hakkını ve kamu mallarını korumalı, haksız yollarla bunları edinmemelidir. Bunların kıyamet gününde hesabının çok ağır olacağını asla unutmamalıdır. Çünkü kamu malları, bütün topluma aittir. Kamu malına hıyanet eden kimse toplumun bütün bireylerine karşı suç işlemiş olmaktadır.
Diğer yandan, kamu malına hıyanet etmenin ağır sorumluluğu sadece bu işi yapanları değil, aynı zamanda bu gibileri koruyup gözetenleri veya göz yumanları da kapsamaktadır. Nitekim sevgili Peygamberimiz,
مَنْ كَتَمَ غَالًّا فَإِنَّهُ مِثْلُهُ
“Kim aşıranı gizlerse, o da ondandır” (Ebû Dâvûd, “Cihâd", 135) buyurarak bizleri dikkatli ve duyarlı olmaya çağırmışlardır.
Dr. Muhlis AKAR |