AFFEDİCİ OLMAK
AFFEDİCİ OLMAK
قال الله تعالى :
{ خُذِ الْعَفْوَ وَأمر
بِالْعُرْفِ وَأَعْرِضْ عَنِ الْجَاهِلِينَ
[
“Sen af yolunu tut, iyilik ve
güzel davranışlarla emret, cahillerden yüz çevir.” (7 Araf, 199)
قال الله تعالى
: {
فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَمِيل
[
“...Güzellikle suç bağışla ve
hoşça vazgeç onlardan.” (15 Hıcr,85)
قال الله تعالى
: { وَلْيَعْفُوا وَلْيَصْفَحُوا ألا تُحِبُّونَ أن يَغْفِرَ اللَّهُ لَكُمْ
وَاللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
[
“..Affedip bağışlasınlar,
musamaha göstersinler, aldırış etmeyin. Allah’ın sizi bağışlamasını sevip arzu
etmez misiniz? Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir” (24 Nur 22)
قال الله تعالى
: { الَّذِينَ يُنفِقُونَ
فِي
السَّرَّاء وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ
عَنِ
النَّاسِ وَاللّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ
[
“O müminler ki, öfkelerini
yutarlar(kontrol altında tutarlar) ve insanları affederler, çünkü Allah iyilik
yapanları sever.” (3 Al-i İmran 134)
قال الله تعالى
: { وَلَمَن صَبَرَ وَغَفَرَ إن ذَلِكَ لَمِنْ عَزْمِ الأمُور
[
“Kim eziyetlere sabreder,
yapılan kötülüklere de intikam almayıp affetme yoluna tutarsa, şüphesiz bu
hareketi yapılmaya değer işlerdendir.” (42 Şura 43)
643- وعن عائشة
رضي اللهُ عَنْهَا أنها قالت للنبيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : هل أَتَى
عَلَيْكَ يَوْمٌ كان أَشَدُّ مِنْ يَوْمِ أُحُدٍ ؟ قال : لَقَدْ لَقِيْتُ مِنْ
قَوْمِك، وَكان أَشَدَّ مَا لَقِيتُ مِنْهُمْ يَوْمَ العَقَبَةِ، إذْ عَرَضْتُ
نَفْسِي عَلى ابنِ عَبْدِ يَالِيلَ بنِ عَبْدِ كُلالٍ، فَلَمْ يُجِبنِي إلى ما
أَرَدْتُ، فانطلقتُ وأنا مَهْمُومٌ عَلى وَجْهي، فَلَمْ أَسْتَفِقْ إلا وَأنا
بِقَرنِ الثَّعَالِبِ، فَرَفَعْتُ رَأْسِي، فَإذا أنا بِسَحَابَةٍ قَدْ
أَظَلَّتْني، فَنَظَرْتُ فَإذا فِيها جِبرِيلُ عليه السلام، فَنَادَاني فقال : أن
الله تعالى قَد سَمعَ قَولَ قَومِكَ لَكَ، وَما رَدُّوا عَلَيكَ، وَقَد بعَثَ الله
إلَيكَ مَلَكَ الجِبَالِ لِتَأمرهُ بِمَا شِئْتَ فِيهِم، فَنَادَاني مَلَكُ
الجِبَالِ، فَسَلَّمَ عَلَيَّ ثُمَّ قال : يَا مُحَمَّدُ أن الله قَدْ سَمعَ قَوْلَ
قَومِكَ لَكَ، وَأنا مَلَكُ الجِبَالِ، وَقَدْ بَعَثَني رَبِّي إلَيْكَ لِتَأمرني
بِأمركَ، فَمَا شئتَ؟ إن شِئْتَ أطْبَقْتُ عَلَيهِمُ الأخْشبين. فقال النبي صَلّى
اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : بَلْ أَرْجُوأن يُخْرِجَ الله مِنْ أَصْلابِهِمْ مَنْ
يَعْبُدُ الله وَحْدَهُ لا يُشْرِكُ بِه شَيْئاً .
643: Aişe (Allah Ondan razı
olsun)’dan rivayet edildiğine göre bir gün peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’e
Ey Allahın peygamberi Uhud gününden daha şiddetli bir gün yaşadın mı? diye
sordum. Şöyle cevap verdi.
“Evet senin kavminden çok
kötülük gördüm. Onlardan gördüğüm sıkıntının en şiddetlisi Akabe gününde idi. O
gün ben Taifli Abdü Külalin oğlu İbni Abdu Ya’lile sığınmak istemiştim de beni
kabul etmemişti. Bende geri dönmüş, derin üzüntüler içinde dalgın dalgın yürüyüp
gidiyordum. Karn’üs Sealîbe varıncaya kadar kendime gelemedim. Orada başımı
kaldırıp baktığımda bir bulutun beni gölgelediğini gördüm. Dikkatlice bakınca
bulutun içinde Cebrail’i gördüm. Cebrail bana seslenerek Allah kavminin sana ne
söylediğini ve seni himayeyi nasıl reddettiğini duymuştur. Onlara dilediğini
yapabilmem için sana dağlar meleğini göndermiştir.
Bunun üzerine dağlar meleği
bana seslenerek selam verdi. Sonra da: “Ey Muhammed kavminin sana ne dediğini
Allah işitti. Ben dağlar meleğiyim ne emredersen yapmam için Allah beni sana
gönderdi. Ne yapmamı istiyorsun? Dilersen Ahşabeyn denilen şu iki dağı onların
başına kapatıvereyim dedi. o zaman ben “Hayır Allah’ın onların soylarından
sadece Allah’a ibadet edecek ve ona hiçbir şey ortak koşmayacak kimseler
çıkaracağını ümit ederim dedim.” (Buhâri Bed’ul halk 7, Müslim cihad 111)
644- وعنها قالت
: ما ضَرَبَ رسُولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم شيئاً قَطُّ بِيَدِهِ، وَلا
امرأَةً ولا خادِما إلا أن يُجَاهِدَ في سَبيلِ الله، وما نِيلَ مِنْهُ شَيءٌ قَطُّ
فَيَنْتَقِمَ مِنْ صَاحبهِ، إلا أن يُنْتَهَكَ شَيْءٌ مِنْ مَحَارِمِ الله،
فَيَنتَقِمُ لله تعالى.
644: Yine Aişe (Allah Ondan
razı olsun)şöyle demiştir. Rasûlüllah (sallallahu aleyhi vesellem)Allah yolunda
savaş dışında ne bir kadına nede bir hizmetçiye kısaca hiçbir kimseye ve hiçbir
şeye eliyle vurmadı. Kendisine kötülük yapan kimselerden intikam almaya
kalkmadı. Sadece Allah’ın yasak ettiği şeyler çiğnenince o yasağı çiğneyenlerden
Allah adına intikam alırdı. (Müslim Fezail 79)
645- وعن أنس
رَضِيَ اللَّه قال : كُنتُ أَمْشِي مَعَ رسولِ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
، وعليهِ بُردٌ نَجْرَانيّ غَلِيظُ الحَاشِيَةِ، فأَدرَكَهُ أَعرابي، فَجَبَذَهُ
بِرِدَائِهِ جَذَبةً شَدِيدَةً، فَنَظَرْتُ إلى صَفْحَةِ عَاتِقِ النَّبِيِّ وَقَدْ
أثرَت بها حَاشِيَةُ الرِّدَاءِ مِن شِدَّةِ جَبْذَتِهِ، ثُمَّ قال : يَا مُحَمَّدُ
مُرْ لي مِن مَالِ الله الَّذِي عِندَكَ، فَالتفتَ إلَيه رسولُ الله صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم ، فَضَحِكَ، ثُمَّ أمر لَهُ بِعَطَاءٍ.
645: Enes (Allah Ondan razı
olsun)şöyle demiştir. Günün birinde Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)ile
beraber gidiyordum. Üzerinde necran kumaşından yapılmış sert kenarlı bir cübbesi
vardı. Bu esnada bir bedevi arkasından yetişerek cübbesini sertçe çekti.
Peygamber efendimizin boynuna baktım. Bedevinin sert çekişinden dolayı cübbenin
kenarı boynunda iz bırakmıştı. Sonra bedevi “Ey Muhammed elinde bulunan Allah’a
aid mallardan bana da verilmesini emret dedi.
Rasûlullah (sallallahu aleyhi
vesellem) bedeviye dönüp güldü. Sonra ona bir şeyler verilmesini emretti. (Buhari,
Humus 19, Müslim, Zekat 128)
646- وعن ابن
مسعود رَضِيَ اللَّه قال : كأني أنظُرُ إلى رسولِ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم يَحكِي نَبِيَّاً مِنَ الأنبياءِ، صَلَوَاتُ الله وسَلاَمُه عَلَيهم،
ضَرَبَهُ قَوْمُهُ فَأَدْمَوهُ، وَهُوَ يَمسَحُ الدَّمَ عَنْ وَجهِهِ، ويقول :
الَلهُمَ اغفِر لِقَومي فَإنهُم لا يَعْلَمُونَ .
4/646: Abdullah ibni Mesud
(Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir. Rasûlüllah (sallallahu aleyhi vesellem)
peygamberlerden birinin halini anlatışı hala gözümün önündedir. O peygamberi
kendi kavmi dövüp kan içinde bırakmışlardır. O bu haldeyken yüzünden kanları
silerken şöyle diyordu. “Allahım kavmimi bağışla çünkü onlar doğruyu
bilmiyorlar” (Buhari, Enbiya 54, Müslim, Cihad 105)
647- وعن أبي
هريرة رَضِيَ اللَّه أن رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : لَيْسَ
الشَدِيدُ بِالصرْعَةِ، إنما الشَّدِيدُ الَّذِي يَمِلكُ نَفْسَهُ عِنْدَ الغَضَبِ
.
5/647: Ebu Hureyre (Allah
Ondan razı olsun)’dan rivayet edildiğine göre Rasûlüllah (sallallahu aleyhi
vesellem) şöyle buyurdu: “Kuvvetli kimse, yiğit kimse, pehlivan kimse güreşte
başkasını yenen kimse değildir. Gerçekten pehlivan yiğit kimse; kızdığı zaman
öfkesini yenen kimsedir.” (Buhari, Edeb 76, Müslim, Birr 107)
|