DÜNYAYA MEYLETMEMEK (ZÜHD)
DÜNYAYA MEYLETMEMEK (ZÜHD)
قال الله تعالى :
{ إنما مَثَلُ الحَياةِ الدّنْيا كَمآءٍ أنزلنَاهُ منَ السَمآءِ فَاخْتَلَطَ بِهِ
نَبَاتُ الأرض ممَّا يَأْكُلُ النَّاسُ وَالأنعَامُ حَتَّى إذا أخذتِ الأرض
زُخْرُفَها وَازَيَنَتْ وَظَنَّ أَهْلُهَآ أنهُمْ قَادرُونَ عَلَيْهآ أَتَاهَآ
أمرنَا لَيْلاً أَوْ نَهَاراً فَجَعَلْنَاهَا حَصِيداً كأن لَمْ تَغْنَ بِالأمْسِ
كَذلِكَ نُفَصِّلُ الأيات لِقَوْمٍ يَتَفَكَرُونَ.
[
“Dünya hayatının örneği
tıpkı şuna benzer: Gökten indirdiğimiz su sebebiyle insan ve hayvanların yediği
yeryüzündeki bitkiler onunla birbirine karışır ta ki yeryüzü bütün
güzelliklerini takınıp süslendiği, yeryüzü ehli de kendilerini onun ürününü
biçip toplamaya güç yetireceklerini zannettikleri bir sırada geceleyin ve
gündüzün o yere emrimiz gelir de sanki bir gün önce o hiç bitkisiyle süslenip
zengin olmamış gibi onu kökünden biçilmiş yapıverdik, süs ve zenginliğini yok
ettik. İşte biz düşünen bir toplum için ayetleri böyle geniş geniş açıklıyoruz.”
(10 Yunus 24)
قال الله تعالى :
{ وَاضْرِبْ لَهُمْ مَثَلَ الحَياةِ الدُّنْيَا كماءٍ أنزلنَاهُ منَ السَّمَاءِ
فَاخْتَلَطَ بِهِ نَبَاتُ الأرض فَأَصْبَحَ هَشِيماً تَذْرُوهُ الرِّياحُ وكان الله
عَلى كُلِّ شَيْءٍ مُقْتَدِراً اَلْمَالُ وَالبَنُونَ زِينَةُ الحَياةِ الدُّنْيا
والباقِياتُ الصَّالحَاتُ خَيْرٌ عنْدَ رَبِّكَ ثَوَاباً وَخَيْرٌ
أَمَلاً[
“Onlara örnek olarak anlat:
Dünya hayatı gökten yağdırdığımız yağmura benzer ki onunla yeryüzünün bitkileri
büyüyüp birbirine karışır derken çok geçmeden bu canlılık çeşitlilik rüzgarın
savurup götürdüğü çer çöpe döner. Allah’ın gücü her şeye yeter. Mal mülk ve
çocuklar dünya hayatının süsleridir. Edebi ve sürekli olan dürüst ve erdemli
davranışlar ise karşılığı bakımından Rabbinin katında sevapça daha değerli ve
bir ümid kaynağı olmaya daha layıktır.” (18 Kehf 45-46)
قال الله تعالى :
{ اعْلَمُوا أنما الحَياةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهوٌ وَزِينَة وتَفَاخُرٌ
بَيْنكُمْ وتكَاثُرٌ في الأموال وَالأولاد كَمَثَل غَيثٍ أَعجَبَ الكفَّارَ
نَبَاتُهُ ثمَّ يَهيجُ فَتَرَاهُ مُصْفَرَّاً ثمَّ يَكُون حُطَاما وَفي الآخِرةَ
عَذَابٌ شَديدٌ وَمَغْفِرَةٌ منَ الله ورِضوَان وما الحَيَاةُ الدُّنْيَا إلا
مَتَاعُ الغُرُورِ.
[
“Bilin ki ey insanlar bu
dünya hayatı ve yaşantısı, sadece bir oyundan, geçici bir eğlence, bir süs,
aranızda bir övünme, böbürlenme ve daha çok mal ve evlat sahibi olma isteğinden
ve yarışından ibarettir. Mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. Bu dünyanın
durumu hayat getiren yağmurun hikayesine benzer. Yağmurun yeşerttiği bitki
toprağı ekenlere sevinç verir ama sonra kurur ve sen onun sarardığını görürsün.
Sonra kül ufak olmuş dağılıp gitmiştir. Ve ahirette ise Allah’tan gelen
gerçekleri örtbas edenler için çetin bir azap, itaat edenler için ise bağışlanma
ve hoşnutluk vardır. Ve dünya hayatı aldatıcı bir geçimlik ve yararlanmadan
ibarettir.” (57 Hadid 20)
قال الله تعالى :
{ زُيِّنَ للنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَاءِ وَالبَنِينَ والقَناطِيرِ
المُقَنطَرَةِ مِنَ الذهَبِ وَالفِضَّةِ والخَيلِ المُسَوَّمَةِ وَالأنعامِ
وَالحَرْثِ ذلِكَ مَتَاعُ الحَيَاةِ الدّنيَا والله عنْدَهُ حُسْنُ المآبِ.
[
“Nefsani arzulara (özellikle)
kadınlara, çocuklara, altın ve gümüş cinsinden yığın yığın biriktirilmiş
hazinelere soylu atlara, sığırlara ve arazilere yönelik dünyevi zevkler
insanoğlu için çekici kılınmıştır. Bütün bu zevkler bu dünya hayatının geçici
şeyleridir. Ama hedeflerin en güzeli Allah katında olandır.” (3 Al-i İmran 14)
قال الله تعالى :
{ يَا أيها النَّاسُ أن وَعْدَ الله حَقٌّ فَلا تغُرَّنَكُمُ الحياةُ الدنْيا ولا
يَغُزَنَكُمْ بِاللهِ الغرُورُ.
[
“Ey insanlar! Şüphe yok ki,
Allah’ın her konudaki verdiği söz gerçektir ve mutlaka gerçekleşecektir. O halde
dünya hayatı nimet ve süsleriyle sizi ahiret hayatından alıkoyup aldatmasın. Çok
aldatıcı olan şeytan da sakın sizi aldatıp Allah’ın lütuf ve bağışlamasına
ümidlendirmesin.” (35 Fatır 5)
قال الله تعالى :
{ أَلْهَاكُمُ التّكَاثُرُ حَتَّى زُرْتُمُ المَقَابِرَ كَلاَّ سَوفَ تَعْلَمُونَ
ثُمَّ كَلاَّ سَوْفَ تَعْلَمُونَ كَلاَّ لو تَعْلَمُونَ عِلْمَ الْيَقِينِ[
“Aç gözlülük saplantısı
içinde mal mülk çokluğuyla övünmek oyaladı sizleri. Öyle ki mezarlarınıza
girinceye kadar bu oyalanmaya devam ettiniz veya çokluk için mezarları bile
soymaya kalktınız. Ama zamanı geldiğinde bunların boş olduğunu anlıyacaksınız.
İş öyle değil ama zamanı geldiğinde ahirette azapla karşılaşınca daha iyi bilip
anlıyacaksınız. Hayır Hayır kesin bir bilgiyle yaptıklarınızın ne kazandırdığını
bir bilseydiniz.” (102 tekasür 1-5)
قال الله تعالى :
{ وَمَا هذهِ الحَياةُ الدُّنْيَا إلا لَهوٌ وَلَعِبٌ وَإن الدَّارَ الآخِرةَ لَهِى
الحَيَوان لَوْ كانوا يَعْلَمُونَ.
[
“Bu dünya hayatı eğlence ve
oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise, işte asıl hayat odur. Keşke bu
gerçeği tüm insanlar bilselerdi.” (29 Ankebut 64)
457- عن عمروِ
بنِ عوف الأنصاري رَضِيَ اللَّه : أن رسولَ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
بَعَثَ أبا عبَيدَةَ بنَ الجرَّاحِ رَضِيَ اللَّه ، إلى البَحْرَيْنِ يَأتِي
بِجِزْيَتِهَا فَقَدِمَ بِمَالٍ مِنَ البَحْرَيْنِ، فَسَمِعَتِ الأنصار بقُدومِ أبي
عُبَيْدَة، فَوافَوْا صَلاةَ الفَجْرِ مَعَ رسولِ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم فَلَمَّا صَلَّى رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم انصَرَفَ
فَتَعَرَّضُوا لَهُ، فَتبَسَّمَ رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم حِينَ
رَآهُمْ، ثُمَّ قال : أَظُنكُم سَمِعتُم أن أَبَا عُبَيْدَةَ قَدِمَ بشَيْءٍ مِنَ
الْبَحْرَيْنِ ؟ فقالوا: أَجَل يا رسولَ الله، فقال : أبشروا وَأَمِّلُوا مَا
يَسُرُّكُمْ، فوالله ما الفَقْرَ أَخْشَى عَلَيْكُمْ، ولكِنِّي أَخْشَى عَلَيْكُمْ
أن تُبْسَطَ الدُّنْيَا عَلَيْكُم كما بُسِطَتْ عَلى مَنْ كان قَبْلَكُمْ،
فَتَنَافَسُوهَا كَمَا تَنَافَسُوهَا, فَتُهْلِكَكُمْ كَمَا أَهْلَكَتْهُمْ .
457: Amr ibni Avf el Ensari
(Allah Ondan razı olsun)'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem) Ebu Ubeyde ibnül Cerrah (Allah Ondan razı olsun)’ı cizye
tahsildarı olarak Bahreyn’e göndermişti. Ebu Ubeyde cizye ve topladığı mal ile
Bahreyn’den geldi. Ensar Ebu Ubeyde’nin geldiğini duyup sabah namazını Peygamber
(sallallahu aleyhi vesellem) ile kılmak üzere geldiler. Peygamber (sallallahu
aleyhi vesellem) namazı kılıp gitmeye kalkınca önüne durdular. Rasulullah onları
bu vaziyette görünce gülümsedi ve:
-Ebu Ubeyde’nin Bahreyn’den
malla geldiğini duydunuz zannediyorum, dedi. Ensar da: Evet Ya Rasulallah, diye
cevap verdiler. Bunun üzerine peygamber efendimiz:“Sevininiz ileride sizi
sevindirecek şeyler bekleyiniz. Allah’a yemin olsun ki sizin hakkınızda
korktuğum şey fakirlik değildir. Fakat ben sizden öncekilerin önüne serildiği
gibi dünyanın sizin önünüze serilmesinden onların dünya için yarışıp ahireti
unuttukları gibi sizin de yarışa girmenizden ve bu uğurda onları mahvetikleri
gibi, sizin mahvolmanızdan da korkuyorum.” (Buhari, Rikak 7, Müslim, Zühd 6)
458- وعن أبي
سعيدٍ الخدريِّ رَضِيَ اللَّه ، قال : جَلَسَ رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم عَلى المِنْبَرِ، وَجَلَسْنَا حَولَه، فقال : إن مِمّا أخافُ عَلَيْكُمْ
مِنْ بَعْدِي مَا يُفْتَحُ عَلَيْكُمْ مِن زَهْرَةِ الدُّنْيَا وزينَتِهَا .
458: Ebu Said el Hudrî (Allah
Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) minber
üzerine oturmuş biz de onun etrafında dizilmiştik. Rasulullah (sallallahu aleyhi
vesellem) şöyle buyurdu: “Benden sonra size dünya nimetlerinin ve
güzelliklerinin açılmasından ve onlara gönlünüzü kaptıracağınızdan korkuyorum.”
(Buhari, Zekat 47, Müslim, Zekat 121)
459- وعنه أن
رسولَ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : أن الدُّنْيَا حُلْوَةٌ خَضِرَةٌ
وَإن الله تَعالى مُسْتَخْلِفُكُمْ فِيهَا, فَيَنْظُرُ كَيفَ تَعْمَلُونَ،
فَاتَّقُوا الدُنْيَا وَاتَّقُوا النِسَاءَ .
459: Ebu Said el Hudrî (Allah
Ondan razı olsun)'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi
vesellem) şöyle buyurdu: “Dünya tatlıdır, manzarası hoştur. Allah sizi dünyada
sizden evvel geçenlerin yerine geçirecek ve nasıl davranacağınıza ve ne gibi
işler yapacağınıza bakacaktır. O halde yolunuzu Allah ve Rasulü vasıtasıyla
bulmak suretiyle dünyadan sakının, kadınlardan da korununuz.” (Müslim, Zikir 99)
460- وعن أنس
رَضِيَ اللَّه ، أن النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : اللَّهُمَّ لا
عَيْشَ إلا عَيْش الآخِرةِ .
460: Enes (Allah Ondan razı
olsun)'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle
buyurdu: “Allahım gerçek hayat ancak ahiret hayatıdır.” (Buhari, Rikak 1,
Müslim, Cihad 126)
461- وعنه عن
رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : يَتْبَعُ الميْتَ ثَلاثَةٌ:
أَهْلُهُ وَمَالُهُ وَعَمَلُهُ, فَيَرْجِعُ اثْنان، ويَبْقَى مَعَهُ وَاحِدٌ:
يَرْجِعُ أَهْلُهُ وَمَالُهُ, ويَبْقَى عَمَلُهُ .
461: Yine Enes (Allah Ondan
razı olsun)'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)
şöyle buyurdu: “Ölen kimseyi peşinden üç şey takib eder. Aile çevresi, malı ve
yaptığı işler. Bunlardan ikisi geri döner, aile çevresi ve malı. Yaptığı işler
ise kendisiyle birlikte kalır.” (Buhari, Rikak 42, Müslim, Zühd 5)
462- وعنه قال :
قال رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : يُؤْتَى بأنعَم أَهْلِ الدُّنْيَا
مِنْ أَهْلِ النَّارِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ، فَيُصْبَغُ في النَارِ صَبْغَةً، ثُمَّ
يُقال : يا ابْنَ آدَمَ، هَلْ رَأَيْتَ خَيْراً قَطّ ؟ هَلْ مَرَّ بِكَ نَعيمٌ قَطُ
؟ فَيَقُولُ: لا والله يَا رَبِّ. وَيُؤْتَى بأَشَدِّ النَّاسِ بُؤْساً في
الدُّنْيَا مِنْ أَهْلِ الجَنَّةِ فَيُصْبَغُ صَبْغَةً في الجَنَّةِ، فَيُقال لَهُ:
يا ابْنَ آدَمَ هَلْ رَأَيْتَ بُؤْساً قَطُّ ؟ هَلْ مَرَّ بِكَ شِدَّةٌ قَطُّ ؟
فيقولُ: لا وَالله، مَا مَرَّ بي بُؤْسٌ قَطُّ، وَلا رَأَيْتُ شِدَّةً قَطُ .
462: Enes (Allah Ondan razı
olsun)'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle
buyurdu: “Cehennemliklerden olup da dünyada çok konforlu bir hayat yaşayan kişi
kıyamet günü cehenneme bir kere daldırılır ve: Ey Ademoğlu sen hayatında iyi bir
gün geçirdin mi? Konforlu bir hayat yaşadın mı? diye sorulur. O kişi de: Vallahi
görmedim Ya Rabbi, cevabını verir.
Cennetliklerden olup dünyada
şiddet ve ızdırapla gün geçiren bir kişi getirilir. Cennete bir kere daldırılır.
Ona da: Ey Ademoğlu sen hayatında hiçbir sıkıntı çektin mi zorluk darlık gördün
mü? denilir. O kişi de: Hayır vallahi Rabbim, hiçbir yoksulluk ve sıkıntı
görmedim, zorluk ve darlık çekmedim, der. (Müslim, Münafıkîn 55)
463- وعن
المُسْتَوْرد بن شدادٍ رَضِيَ اللَّه ، قال : قال رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم : مَا الدُنْيَا في الآخِرةِ, إلا مِثْلُ مَا يَجْعَلُ أَحَدُكُمْ
أُصْبُعَهُ في اليَمِّ، فَلْيَنْظُرْ بِمَ يرْجِعُ .
463: Müstevrid ibni Şeddad
(Allah Ondan razı olsun)'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Ahirete göre dünyanın değeri ancak sizden
birinin parmağını denize daldırmasına benzer. Parmağıyla denizden aldığı suyu
göz önüne getirip bir baksın –kısa, değersiz ve yok denecek kadar az.- (Müslim,
cennet 55)
464- وعن جابِرٍ
رَضِيَ اللَّه أن رسولَ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم مَرَّ بِالسُّوقِ
وَالنَّاسُ كَنَفَتَيْهِ، فَمَرَّ بِجَدْيٍ أَسَكَّ مَيِّتٍ، فتَنَاوَلَهُ، فَأخذ
بأُذُنِهِ، ثُمَّ قال : أَيّكُمْ يُحِب ُّأن يكُونَ هذَا لَهُ بِدِرهمٍ ؟. فَقالوا
: مَا نُحِبُّ أنهُ لَنَا بِشَيْءٍ، وَمَا نَصنَعُ بِهِ ؟ ثم قال : أَتُحِبُّونَ
أنهُ لَكُمْ ؟. قالوا : والله لَوْ كان حَيًّا كان عَيْبا, أنهُ أَسَكُّ. فَكَيْفَ
وهو مَيِّتٌ ! فقال : فَوَالله لَلدُّنْيَا أَهْوَنُ عَلَى الله مِنْ هذَا
عَلَيْكُمْ .
464: Cabir (Allah Ondan razı
olsun)'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) bir
gün çarşıya uğramıştı, ashabı da etrafında idi. Küçük kulaklı bir oğlak ölüsüne
rastladı, onu kulağından tutarak: “Hanginiz bunu bir dirheme satın almak ister?”
buyurdu. Ashab:
-Onu daha az para ile de olsa
almayız, onu ne yapalım ki, dediler. Sonra Rasulullah (sallallahu aleyhi
vesellem):
-Size bedava verilse ister
misiniz? diye sordu. Onlar:
-Allah’a yemin ederiz ki, o
diri bile olsa kulaksız olduğu için kusurludur, ölü iken onu ne yapalım? Diye
cevap verdiler. Bunun üzerine Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem): “Allah’a
yemin ederim ki bu oğlak sizce nasıl değersiz ise dünya da Allah katında ondan
daha değersizdir.” Buyurdular.
465- وعن أبي
ذرٍّ رَضِيَ اللَّه ، قال : كُنْت أَمْشِي مَعَ النبيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم في حَرَّةٍ بالمدينَةِ، فَاسْتَقْبَلَنَا أُحُدٌ فقال : يَا أبَا ذَرٍّ .
قلت: لَبَّيْكَ يَا رسولَ الله. فقال : مَا يَسُرُّني عِنْدِي مِثْلَ أُحُدٍ هَذَا
ذَهباً تمْضِى عَلَيَّ ثَلاثَةُ أَيَّامٍ وَعِنْدِي مِنْهُ دِينَارٌ، إلا شَيْءٌ
أُرْصدُهُ لِدَيْنِ، إلا أن أَقُولَ بِهِ في عِبَادِ الله هكَذَا, وَهكَذَا
وَهكَذَا. عن يَمِينِه وعن شمالِه وعن خلفه, ثم سار فقال : إن الأكثَرِينَ هُمُ
الأقلُّونَ يَوْمَ القيامةِ إلا مَنْ قال : بالمَالِ هكَذا, وهكَذا وهكَذا. عن
يمينِهِ، وعن شمالِهِ، ومِن خَلْفه. وَقَلِيلٌ مَا هُم . ثم قال لي: مَكانكَ لاَ
تَبْرَحْ حَتَّى آتِيَكَ . ثم انطلق في سَوَادِ اللَّيْلِ حتى تَوَارَى، فَسَمِعْتُ
صَوْتاً قَدِ ارْتفَعَ، فَتَخَوَّفْتُ أن يَكُونَ أَحَدٌ عَرَضَ للنَّبِيِّ صَلّى
اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم فَأَرَدْتُ أن آتِيَهُ، فَذَكَرْتُ قوله: لا تَبْرَحَ
حتَّى آتِيَكَ. فلم أَبْرَحْ حَتَّى أتاني، فَقُلْتُ : لقد سَمِعْتُ صَوْتاً
تَخَوَّفْتُ منه، فَذَكَرْتُ له، فقال : وَهَلْ سَمِعْتَهُ ؟. قلت : نَعَم، قال :
ذَاكَ جِبريلُ أَتاني فقال : مَن مات مِنْ أُمَّتِكَ لا يُشرِكُ بِالله شَيئاً
دَخَلَ الجَنَّةَ ، قلتُ : وَإن زَنَى وَإن سَرَقَ؟ قال : وَإن زَنَى وَإن سَرَقَ
.
465: Ebu Zer (Allah Ondan
razı olsun) şöyle demiştir. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) ile birlikte
Medine‘nin Harra mevkiinde yürüyordum. Derken Uhud dağı karşımıza çıkıverdi.
Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem): “Ya Eba Zerr” dedi. Ben de: Buyur Ya
Rasulallah, emrine amadeyim dedim. Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem):
-Yanımda şu Uhud dağı kadar
altın olsa bu iş beni sevindirmez. Bir borcu ödemek için ayırdığımdan başka da
yanımda bir dinar bulunduğu halde üç gün geçmesin istemem. –Rasulullah
(sallallahu aleyhi vesellem) , sağına, soluna ve arkasına verme işareti yaparak-
yanımda bulunanı şöyle şöyle Allah’ın kullarına dağıtmak isterim, buyurdu ve
yoluna devam ederek: Dünyada kendilerine çok mal verilenler ahirette sevabı az
olanlardır veya cennette onlar azınlıktadırlar. Yalnız sağına soluna ve arkasına
şöyle şöyle infak edenler müstesnadır. Onlar da ne kadar azdır. Sonra bana: Ben
yanına gelinceye kadar yerinde dur, diye tenbih ederek gecenin karanlığında
yürüyüp gözden kayboldu. Bir müddet sonra yükselen bir ses duydum. Bir kimsenin
Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’e saldırmasından korktum yanına gitmek
istedim. Fakat ben gelinceye kadar olduğun yerden ayrılma emrini hatırlayarak o
gelinceye kadar bir yere ayrılmadım. Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)
yanıma gelince bir ses duydum ve korktum diyerek olanları anlattım. Sen o sesi
duydun mu? diye sordu. Ben evet diye cevap verdim. Bunun üzerine bana dedi ki: O
Cebrail idi. Bana ümmetinden Allah’a ortak koşmayarak ölen kimse cennete girer,
dedi. Ben zina edip hırsızlık yapsada mı? dedim. Zina etse de hırsızlık yapsa da
cennete girer, buyurdular. (Buhari, İstikraz 3, Müslim, Zekat 32)
466- وعن أبي
هريرة رَضِيَ اللَّه عنْ رسولِ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : لَوْ كان
لي مِثلُ أُحُدٍ ذَهَبا لَسَرَّني لاَ تَمُرَّ عَلَيَّ ثَلاثُ لَيَالٍ وَعِندِي منه
شَيْءٌ إلا شَيْءٌ أُرْصِدهُ لِدَينٍ .
466: Ebu Hüreyre (Allah Ondan
razı olsun)'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)
şöyle buyurdu: “Uhud dağı kadar altınım olsa borcum kadarı hariç, ondan yanımda
bir miktar bulunduğu halde üzerimden üç gece bile kalmaması beni sevindirir.”
(Buhari, temenni 2, Müslim, Zekat 31)
467- وعنه قال :
قال رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : انظُرُوا إلى مَنْ هُوَ أَسْفَلَ
مِنْكُمْ, وَلا تَنْظُرُوا إلى مَنْ هُوَ فَوقَكُم، فَهُوَ أَجْدَرُ أن لا
تَزْدَرُوا نِعمَةَ الله عَلَيْكُمْ .
وفي رواية
البخاري: إذا نَظَرَ أَحَدُكُمْ إلى مَنْ فُضّلَ عليهِ في الْمَالِ وَالخَلْقِ،
فَلْيَنْظُرْ إلى مَنْ هو أَسْفَلُ مِنْهُ .
467: Ebu Hüreyre (Allah Ondan
razı olsun)'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)
şöyle buyurdu: “Hayat şartları kendinizden aşağı olanlara bakınız, sizden üstün
olanlara bakmayınız. Bu hareket elinizdeki Allah’ın nimetini hor görmemeniz için
en uygun yoldur.” (Müslim, Zühd 9)
* Buhari’nin değişik bir
rivayeti şöyledir: “Sizden biriniz mal ve yaradılış yönünden kendisinden üstün
birini görürse hemen ardından kendinden aşağı durumda bulunan kimselere baksın.”
(Buhari, Rikak 36)
468- وعنه عن
النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : تَعِسَ عَبْدُ الدِّينَارِ
وَالدِّرْهَمِ وَالقَطِيفَةِ وَالخَمِيصَةِ، إن أُعْطِيَ رضِيَ، وإن لَمْ يُعْطَ
لَمْ يَرْضَ .
468: Ebu Hüreyre (Allah Ondan
razı olsun)'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)
şöyle buyurdu: “Altın, gümüş, kumaş ve elbiseye kul köle olanlar helak oldular.
Bu tip insanlar kendilerine verilse sevinirler, verilmezse hoşlanmazlar.”
(Buhari, Rikak 10)
469- وعنه رَضِيَ
اللَّه قال : لَقَدْ رأَيْتُ سَبْعِينَ منْ أَهْلِ الصفَّةِ، مَا مِنْهُمْ رَجُلٌ
عليه رداءٌ، إمَّا إزَارٌ، وَإمَا كِسَاءٌ، قَدْ رَبَطُوا في أَعْنَاقِهِمْ،
فَمِنْهَا مَا يَبْلُغُ نِصْفَ السَّاقَيْنِ، وَمِنْهَا مَا يَبْلُغُ الكَعْبَيْنِ،
فَيَجْمَعُهُ بِيَدهِ كرَاهِيَةَ أن تُرَى عَوْرَتُهُ.
469: Yine Ebu Hüreyre (Allah
Ondan razı olsun)’den, şöyle demiştir: Suffe ashabından yetmiş kişiyi gördüm ki
onlardan hiç birinin üzerinde örtünecek bir şeyleri yoktu. Ya sadece üst tarafı
örten bir gömlek veya alt tarafı örtecek eteklik giymişler bu elbise parçalarını
boyunlarına bağlarlardı da bu giysilerden kimisi baldırlarının yarısına kimisi
de topuklarına kadar erişebilirdi de avret yerleri görülmemesi için uçlarını
elleriyle topluyorlardı. (Buhari,Salat 58)
470- وعنه قال :
قال رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : الدُّنْيَا سِجْنُ المُؤْمِنِ
وَجَنَّةُ الكَافِرِ .
470: Ebu Hüreyre (Allah Ondan
razı olsun)'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)
şöyle buyurdu: “Dünya mü’minin zindanı, kafirin cennetidir.” (Müslim, Zühd 1)
471- وعن ابن عمر
رضي اللهُ عَنْهُمَا ، قال : أخذ رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
بِمَنكِبَيَّ، فقال : كُنْ في الدُّنْيَا كانكَ غَريبٌ، أَوْ عَابِرُ سَبيلٍ .
وَكان ابنُ عمرَ
رضي اللهُ عَنْهُما يقول : إذا أَمْسَيْتَ، فَلا تَنْتَظِرِ الصَّبَاحَ، وَإذا
أصْبَحْتَ، فَلا تَنْتَظِرِ المَسَاءَ، وَخُذْ مِنْ صِحَّتِكَ لمرَضِكَ , وَمِنْ
حَيَاتِكَ لِمَوْتِكَ.
471: İbni Ömer (Allah
Onlardan razı olsun) şöyle demiştir: Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)
omuzumdan tuttu ve: “Dünyada sanki bir garip veya yolcu gibi ol” buyurdu. İbni
Ömer şöyle derdi: Akşama ulaştığında sabahı gözetme, sabaha kavuştuğunda da
akşamı bekleme, sağlığın yerindeyken hastalığın, hayatta iken ölümün için
hazırlık yap. (Buhari, Rikak 3)
472- وعن أبي
الْعَبَّاسِ سَهْلِ بنِ سَعْدٍ السّاعديِّ رَضِيَ اللَّه ، قال : جاءَ رَجُلٌ إلى
النبيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم فقال : يا رسولَ الله، دُلَّنِي عَلى
عَمَلٍ إذا عَمِلْتُهُ أحبنِي الله، وَأحبنِي النَّاسُ، فقال : ازهَدْ في
الدُّنْيَا يُحِبَّكَ الله، وَازْهَدْ فِيمَا عِنْدَ النَّاسِ يُحِبَّكَ النَّاسُ
.
472: Ebul Abbas Sehl İbni
Sa’d es Saidî (Allah Ondan razı olsun)'dan bildirildiğine göre Rasulullah
(sallallahu aleyhi vesellem)’e bir adam geldi ve: Ya Rasulallah! Bana yaptığım
zaman hem Allah’ın hem de insanların beni seveceği bir iş söyle dedi. Rasulullah
(sallallahu aleyhi vesellem)’de: “Dünyaya fazla bağlanma ki Allah seni sevsin,
insanların elindekilere göz dikme ki insanlar seni sevsin.” (İbn Mace, Zühd 1)
473- وعن النُّعْمَان بنِ بشيرِ رضي اللهُ عَنْهُما قال : ذَكَرَ عُمَرُ بْن
الخَطَّابِ رَضِيَ اللَّه ، مَا أصاب النَّاسُ مِنَ الدُّنيَا, فقال : لَقَدْ
رَأَيْتُ رسولَ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، يَظَلُّ الْيَوْمَ, يَلْتَوي
مَا يَجِدُ مِنَ الدَّقَلِ مَا يَمْلأُ بِه ِ بَطْنَهُ.
473: Numan ibni Beşir (Allah
Onlardan
razı olsun) şöyle demiştir: Ömer ibni Hattab (Allah Ondan razı olsun) insanların
sahip oldukları dünyalıkları ortaya koyarak şöyle dedi: Ben Rasulullah
(sallallahu aleyhi vesellem)’in gün boyu açlıktan kıvranıp durduğunu, karnını
doyuracak âdî bir hurma bile bulamadığını gördüm. (Müslim, Zühd 36)
474- وعن
عائشةَ، رضي الله عنها, قالت :
تُوُفِّيَ رَسُولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم وَمَا في بَيْتِي مِنْ
شَيءٍْ يَأْكُلُهُ ذُو كَبِدٍ إلا شَطْرُ شَعِيرٍ في رَفّ لي، ، فَأَكَلْتُ مِنْهُ
حَتَّى طَال علَيَّ، فَكِلْتُهُ فَفَنِي.
474: Aişe (Allah Onlardan
razı olsun)’dan aktarılmıştır. Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) vefat
ettiğinde evimde bana ait olan rafta biraz arpadan başka hiçbir canlının
yiyeceği hiçbir şey yoktu. Uzun zaman hep ondan yedim, bitecek diye telaşlanıp
ölçtüm böylece tevekkül ortadan kalkmış oldu ve hemen tükeniverdi. (Buhari,
Humus 3, Müslim, Zühd 27)
475- وعن عمروِ
بنِ الحارثِ أخي جُوَيْرِيَةَ بِنْتِ الحَارثِ أُمِّ المُؤمنينَ رضي اللهُ عَنْهُما
قال : مَا تَرَكَ رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم عنْدَ مَوْتِهِ
دِينَارا , وَلا دِرْهَما, وَلا عَبْدا, وَلا أَمَةً، ولاَ شَيْئاً إلا بغْلَتَهُ
الْبَيْضَاءَ الَّتي كان يَرْكَبُهَا وَسِلاحَهُ، وَأَرْضاً جَعَلَهَا لابْنِ
السَّبيلِ صَدقةً
475: Mü’minlerin annesi
Cüveyriyye binti Haris’in erkek kardeşi Amr ibni Haris (Allah Ondan razı olsun)
şöyle demiştir: Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) vefat ettiğinde geride
sadece bindiği beyaz katırı, silahı ve yolcular için vakfettiği arazi dışında ne
altın ne gümüş ne köle ne cariye ne de hiçbir şey bırakmadı. (Buhari, Vesaya 1)
476- وعن خَبَّاب
بنِ ألارَتِّ رَضِيَ اللَّه ، قال : هَاجرنَا مَعَ رسولِ الله صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم نَلْتَمِسُ وَجْهَ الله تعالى، فَوَقَعَ أجرنَا عَلى الله،
فَمِنَّا مَنْ مَاتَ وَلَمْ يَأْكُلْ مِنْ أجرهِ شَيْئا, مِنْهُمْ مُصْعَبُ بن
عُمَيْر رَضِيَ اللَّه ، قُتِلَ يَوْمَ أُحُدٍ، وَتَرَكَ نَمِرَةً، فَكُنَّا إذا
غَطَّيْنَا بِهَا رَأْسَهُ، بَدَتْ رِجْلاهُ، وَإذا غَطَّيْنَا بِهًا رِجْلَيْهِ،
بَدَا رَأْسُهُ، فَأمرنَا رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم أن نُغَطِّيَ
رَأْسَهُ، وَنَجْعَلَ عَلَى رِجْلَيْهِ شَيْئاً مِنَ الأذْخر، وَمنَّا مَنْ
أَيْنَعَتْ لَهُ ثَمَرَتُهُ، فَهُو يَهْدِبُهَا.
476: Habbab ibni Eret (Allah
Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Allah’ın rızasını kazanmak için Rasulullah
(sallallahu aleyhi vesellem)’le birlikte Medine’ye hicret ettik. Hicretimizin
mükafatı Allah’a kalmıştı. Arkadaşlarımızdan bazıları elde edecekleri mükafattan
hiçbir şey yemeden vefat ettiler. Onlardan biri de Mus’ab ibni Umeyr (Allah
Ondan razı olsun)’dır. O Uhud günü şehid edilmişti. Yünden yapılmış renkli bir
kaftandan başka hiçbir şeyi yoktu. Bu kaftanı kefen olarak başına örttüğümüzde
ayakları açılıyor, ayaklarına örttüğümüzde de başı açılıyordu. Neticede
Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) başını örtmemizi ve ayak tarafını izhır
denilen güzel kokulu ottan koymamızı emretti.
Bizden bazıları da vardı ki
hicretin meyvelerine ulaştı ve onları devşirdi yani pek çok dünya nimetlerine
kavuştu. (Buhari, Cenaiz 27, Müslim, cenaiz 44)
477- وعن سَهْلِ
بن سَعْد السَّاعديِّ رضي الله عنه, قال : قال رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم : لَوْ كانت الدُّنْيَا تَعدِلُ عِنْدَ الله جَنَاحَ بَعُوضَةٍ، مَا سَقَى
كَافِراً مِنْهَا شَرْبَةَ مَاءٍ .
477: Sehl ibni Sa’d es Saidî
(Allah Ondan razı olsun)'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Eğer dünya sivrisineğin kanadına denk bir
değere sahip olsaydı Allah hiçbir kafire dünyadan bir yudum su bile içirmezdi.”
(Tirmizi Zühd 13)
478- وعَن أبي
هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّه ، قال : سمعتُ رسولَ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
يقول: ألا إن الدُّنْيَا مَلْعُونَةٌ، مَلْعُونٌ مَا فيها إلا ذِكْرَ الله
تَعَالى، وَمَا وَالاهُ، وَعالماً وَمُتَعَلِّماً .
478: Ebu Hüreyre (Allah Ondan
razı olsun), Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’i şöyle buyururken işittim
demiştir. “Dikkat edin uyanık olun. Dünya ve içindeki tüm şeyler değersiz ve
kıymetsiz olup lanetlenmiştir. Ancak Allah’ı anmak,onun rızasına uygun şeyleri
öğrenmek müstesnadır.”(Tirmizi ,Zühd 14)
479- وعن عبْدِ
الله بنِ مسعودٍ رَضِيَ اللَّه ، قال : قال رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم : لاَ تَتَّخِذُوا الضَّيْعَةَ فَتَرْغَبُوا في الدُنْيَا .
479: Abdullah ibni Mes’ud
(Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: “Çiftlik ve akar edinerek dünyaya dalmaktan
sakınınız.” (Tirmizi , Zühd 20)
480- وعن عبدِ
الله بنِ عمرِو بنِ العاصِ رضي اللهُ عَنْهُما قال : مرَّ عَلَيْنَا رسولُ الله
صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم وَنحنُ نعالجُ خُصًّا لَنَا, فقال : مَا هذَا؟
فَقُلْنَا: قَدْ وهَى، فَنَحْنُ نُصْلِحُهُ، فقال : ما أَرَى الأمر إلا أَعْجَلَ
مِنْ ذلِكَ .
24/480: Abdullah ibni Amr
ibni As (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Bir gün Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem) bize uğramıştı, biz de oturduğumuz kulübeyi tamir ediyorduk.
“Ne yapıyorsunuz?” diye sordu. Biz de yıkılmak üzere olan kulübemizi onarıyoruz
dedik. Bunun üzerine: “Ölümün bu yıkılma işinden daha çabuk geleceğini
sanıyorum.” buyurdular. (Ebu Davud, Edeb 169)
481- وعن كَعْبِ
بنِ عِيَاضٍ رَضِيَ اللَّه ، قال : سمعتُ رسولَ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
يقول: إن لكلِّ أمَّةٍ فِتْنَةً، وَفِتْنَةُ أُمَّتي المَالُ.
25/481: Ka’b ibni İyaz (Allah
Ondan razı olsun) Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in şöyle söylediğini
işitmiştir: “Şüphesiz her ümmetin bir fitnesi vardır. Benim ümmetimin fitnesi,
imtihan vesilesi de maldır.” (Tirmizi , Zühd 26)
482- وعن أبي
عَمْرٍو، ويقال : أبو عبدِ الله، ويقال : أبُو لَيْلَى، عُثْمَان ابن عَفَّان
رَضِيَ اللَّه ، أن النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : لَيْسَ لابْنِ
آدَمَ حَقٌّ في سِوى هذه الخِصَالِ: بَيْتٌ يَسْكُنُهُ، وَثَوْبٌ يُواري
عَوْرَتَهُ, وجِلْفُ الخُبْزِ، وَالمَاءِ .
26/482: Ebu Amr ki Ebu
Abdullah ve Ebu Leyla’da denilir. Osman ibni Affan (Allah Ondan razı olsun)’den
rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu.
“Adem oğlunun şunlar dışında dünyada bir hakkı yoktur. Oturacağı ev, avret
yerini örtecek elbiseö yiyecek ve içeceğini koyacağı kaplar.” (Tirmizi , Zühd )
483- وعنْ عبدِ
الله بنِ الشِّخِّيرِ رَضِيَ اللَّه ، أنهُ قال : أتَيْتُ النَّبيَّ صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم وَهُوَ يَقْرَأُ: {أَلهَاكُمُ التكَاثُر[
قال : يَقُولُ ابنُ آدَمَ: مَالي، مَالي، وَهَل لَكَ يَا ابنَ
آدَمَ مِنْ مالِكَ إلا ما أَكَلتَ فَأَفْنَيْتَ، أَوْ لَبسْتَ فَأَبْلَيْتَ، أَوْ
تَصَدَّقْتَ فَأَمْضَيْتَ .
27/483: Abdullah ibni Şıhhîr
(Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Rasulullah (sallallahu aleyhi
vesellem)’in yanına gelmiştim. O sırada “elhakümüttekasür” suresini okuyordu.
Sureyi tamamlayınca şöyle buyurdu:
“Ademoğlu malım malım deyip
duruyor. Ey Ademoğlu yiyip tükettiğinden, giyip eskittiğinden ve sevap kazanmak
için sadaka olarak önden gönderdiğinden başka malın mı var ki geri kalan tüm
malların mirasçılarındır.” (Müslim, Zühd 3)
484- وعن عبدِ
الله بن مُغَفَّلٍ رَضِيَ اللَّه ، قال : قال رَجُلٌ للنَّبِيِّ صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم : يا رسولَ الله ، والله إني لأحبكَ، فَقال لَهُ: أنظُرْ ماذا
تقُولُ ؟ قال : وَاللّه إني لأحبكَ، ثَلاثَ مَرَّاتٍ، فقال : إن كُنْتَ تُحِبُّنِي
فَأَعِدَّ لِلفَقْرِ تِجفَافا, فإن الفَقْرَ أَسْرَعُ إلى مَن يُحِبُّني مِنَ
السَّيْلِ إلى مُنْتَهَاهُ.
484: Abdullah ibni Muğaffel
(Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Bir adam Rasulullah (sallallahu aleyhi
vesellem)’e: -Ey Allahın Rasulü, Allah’a yemin ederim ki ben seni seviyorum,
dedi. Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) o kişiye: “Ne söylediğini iyi
düşün”, deyince adam: -Allah’a yemin ederim ki ben seni seviyorum, dedi ve bu
sözü üç defa tekrarladı. Bunun üzerine Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem):
“Beni seversen fakirliğe
karşı zırh hazırla çünkü fakirlik beni sevenlere ulaşmakta selin akışından daha
çabuk yol alır.” (Tirmizi , Zühd 36)
485- وعن كَعبِ
بنِ مالكٍ رَضِيَ اللَّه ، قال : قال رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم :
مَا ذِئْبَا جَائِعا أُرْسِلا في غَنَمٍ بِأَفْسَدَ لَها مِنْ حِرْصِ المَرْءِ
عَلَى المَالِ وَالشَّرَفِ لِدِينِه .
29/485: Ka’b ibni Malik
(Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem) şöyle buyurdu:
“Bir koyun sürüsüne
salıverilmiş iki aç kurdun yaptığı zarar, mala ve mevkiye düşkün bir adamın
dinine verdiği zarardan daha büyük değildir.” (Tirmizi , zühd 43)
486- وعن عبد
الله بن مَسْعُودٍ رَضِيَ اللَّه ، قال : نَامَ رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم على حَصِير، فَقَامَ وَقَدْ أثَّرَ في جَنْبِهِ. قُلْنَا: يا رَسُولَ
الله لوِ اتَّخَذْنَا لَكَ وِطَاءً فقال : مَالي وَلِلدُّنيَا ؟ مَا أنا في
الدُّنْيَا إلا كَرَاكِبٍ, اسْتَظَلَّ تَحْتَ شَجَرَةٍ ثُمَّ رَاحَ وَتَرَكَهَا.
486: Abdullah ibni Mes’ud
(Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)
bir hasır üzerinde yatıp uyumuştu. Uyandığında hasır vücuduna iz bırakmıştı.
Bunun üzerine biz:
–Ya Rasulallah sizin için
bir yatak edinsek dedik. Bunun üzerine Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) :
“Benim dünya ile işim ve
ilgim ne ? Ben bu dünyada bir ağaç altında gölgelenip de bırakıp giden bir yolcu
gibiyim.” (Tirmizi , Zühd 44)
487- وعن أبي
هريرة رَضِيَ اللَّه ، قال : قال رسولُ الله
e:يَدْخُلُ
الفُقَراءُ الجنَّةَ قَبْلَ ألاغْنِيَاءِ بِخَمْسِ مَائَةِ عَامٍ.
487: Ebu Hüreyre (Allah Ondan
razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)
şöyle buyurdu: “Fakirler cennete zenginlerden beşyüz yıl önce girerler.” (Tirmizi
, Zühd 44)
488- وعن ابنِ
عَبَّاسٍ، وعمْرَان بنِ الحُصَيْن رضي اللهُ عَنْهُما عن النبي صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم قال : اطَّلَعْتُ في الجَنَّةِ, فَرَأَيْتُ أَكْثَرَ أَهْلِهَا
الفُقَرَاءَ، وَاطَّلَعْتُ في النَارِ فَرَأَيْتُ أَكْثَرَ أَهْلِهَا النِّسَاءَ .
488: İbni Abbas (Allah Onlardan
razı olsun) ve İmran ibni Husayn (Allah Onlardan
razı olsun)’den bildirildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)
şöyle buyurdu: “Cennete baktım gördüm ki orada bulunanların çoğunluğunun
fakirler olduğunu gördüm. Cehennemi de gördüm baktım ki orada bulunanların
çoğunluğu da kadınlardır.” (Buhari, Nikah 88, Müslim, Zikir 94)
489- وعن أُسامةَ
بنِ زيدٍ رضي اللهُ عَنْهُما عنِ النبيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال :
قُمْتُ عَلَى بَابِ الجَنَّةِ، فَكان عَامَّةُ مَنْ دَخَلَهَا المَساكِينُ.
وَأَصحَابُ الجَدِّ محبُوسُونَ، غَيْرَ أن أَصحَابَ النَّار قَد أمر بِهِم إلى
النَّارِ .
489: Usame ibni Zeyd (Allah
Onlardan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi
vesellem) şöyle buyurdu: “Cennetin kapısında durdum, oraya girenlerin çoğu
dünyada malı mülkü olmayan yoksullardı. Varlıklı kimseler ise hesaba çekilmek
üzere alıkonulmuşlardı. Ne var ki onlardan cehenneme gidecek olanların cehenneme
götürülme emri verilmişti.” (Buhari, Nikah 87, Müslim, Zikir 93)
490- وعن أبي
هريرة عن النبيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : أَصْدَقُ كلِمَةٍ قالها
شَاعِرٌ كَلِمَةُ لَبِيدٍ: ألا كُلُّ شيءٍ ماخَلا الله بَاطِلُ .
490: Ebu Hüreyre (Allah Ondan
razı olsun)den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)
şöyle buyurdu: “Şairlerin söylediği sözlerin en doğrusu Lebid’in şu sözüdür: İyi
biliniz ki Allah’tan başka her şey yok olacaktır.” (Buhari, Edeb 90, Müslim,
Birr2)
|