İBADETTE ÖLÇÜLÜ DAVRANMAK
قال الله تعالى :
{ طه مَا أنزلنَا عَلَيْكَ القرآن لِتَشْقَى
[
“Ta Ha Ey Muhammed! Biz sana
bu Kur’anı üzüntü ve sıkıntı çekmen için indirmedik.” (20 taha 1-2)
قال
الله تعالى : { يُرِيدُ اللهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلاَ يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْر
[
“.... Allah size kolaylık
diler, zorluk dilemez.” (2 Bakara 185)
142- عَنْ
عَائِشَةَ رضي اللهُ عَنْهَا أن النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم دَخَلَ
عَلَيْهَا وَعِنْدَهَا امرأَةٌ قال : مَنْ هَذِهِ؟ قالت : فُلانةُ تَذْكُرُ مِنْ
صَلاَتِهَا. قال : مَهْ عَلَيْكُمْ بِمَا تُطِيقُون,, فَوَاللَّهِ لاَ يَمَلُّ
اللَّهُ حَتَّى تَمَلُّوا. وَكان أحب الدِّينِ إِلَيْهِ مَادَاومَ صَاحبهُ
عَلَيْهِ.
142: Aişe (Allah Ondan razı
olsun)’nın bildirdiğine göre, bir kadınla beraber otururken yanlarına peygamber
(sallallahu aleyhi vesellem) girdi ve: “Bu kadın kimdir?”, diye sordu. Aişe
validemiz: Bu filan kadındır deyip onun kıldığı namazları uzun uzadıya anlatmaya
başladı. Bunun üzerine peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) efendimiz: “Bütün
bunları sayıp dökmeyi bırak, gücünüz yettiği kadarıyle ibadet etmeniz size
yeter. Vallahi siz amellerden usanmadıkça Allah’ta size sevap vermekten
usanmaz.” buyurdu. Aişe (Allah Ondan razı olsun) devamla Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem)’in yanında “En sevimli ibadet az da olsa devamlı yapılanı idi.”
dedi.(Buhari İman 32, Müslim Müsafirin 215)
143- عَنْ أنس
بْنَ مَالِكٍ رَضِيَ اللَّه قال : جَاءَ ثَلاَثَةُ رَهْطٍ إِلَى بُيُوتِ أَزْوَاجِ
النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَسْأَلُونَ عَنْ عِبَادَةِ النَّبِيِّ
صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم فَلَمَّا أُخْبِرُوا كأنهُمْ تَقالوهَا فَقالوا:
أَيْنَ نَحْنُ مِنَ النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قَدْ غُفِرَ لَهُ مَا
تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ وَمَا تَأَخَّرَ. قال أَحَدُهُمْ: أَمَّا أنا فَإني
أُصَلِّي اللَّيْلَ أَبَدًا, وَقال آخَرُ : وَأنا أَصُومُ الدَّهْرَ وَلاَ
أُفْطِر.ُ وَقال آخَرُ : وَأنا أَعْتَزِلُ النِّسَاءَ فَلاَ أَتَزَوَّجُ أَبَدًا.
فَجَاءَ رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم إِلَيْهِمْ فَقال : أنتمُ
الَّذِينَ قُلْتُمْ كَذَا وَكَذَا؟ أَمَا وَاللَّهِ إني لاََخْشَاكُمْ لِلَّهِ
وَأَتْقَاكُمْ لَهُ لَكِنِّي أَصُومُ, وَأُفْطِرُ, وَأُصَلِّي وَأَرْقُدُ,
وَأَتَزَوَّجُ النِّسَاء,َ فَمَنْ رَغِبَ عَنْ سُنَّتِي فَلَيْسَ مِنِّي .
143: Enes İbn-i Malik (Allah
Ondan razı olsun), şöyle demiştir: Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’in
ibadetlerini öğrenmek üzere üç kişilik bir grup peygamber (sallallahu aleyhi
vesellem) hanımlarının evlerine geldiler. Kendilerine Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem)’in ibadeti bildirilince onlar bunu azımsadılar ve peygamber (sallallahu
aleyhi vesellem)’in yanında biz neyiz ki onun geçmiş ve gelecekteki günahları
bile bağışlanmıştır, dediler. İçlerinden biri yaşadığım müddet geceleri namaz
kılacağım, dedi. Bir diğeri de hayatım boyunca oruç tutacağım ve oruçsuz gün
geçirmeyeceğim dedi. Üçüncüsü de sağ olduğum müddet kadınlardan uzak kalıp
evlenmeyeceğim diye söz verdi.Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem), onların
yanına geldi ve şöyle söyledi: “Şöyle şöyle diyenler sizler misiniz. Dikkat edin
Allah’a yemin olsun ki sizin Allah’tan en fazla korkanınız ve ona en saygılı
olanınızım. Fakat ben bazan oruç tutar bazan tutmam, gece namaz da kılıyor
uyuyorum da, kadınlarla da evleniyorum. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse o
kimse benden değildir.” (Buhari, Nikah 1, Müslim, Nikah 5)
144- عَنِ ابْنِ
مَسْعُودٍ رَضِيَ اللَّه أن النَّبِىَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : "
هَلَكَ الْمُتَنَطِّعُونَ." قالهَا ثَلاَثًا.
144: Abdullah İbn-i Mes’ud
(Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre peygamber (sallallahu
aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Her türlü işlerinde ve sözlerinde ileri gidip
haddi aşanlar helak oldular.” Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) bu sözü üç
sefer tekrarladı. (Müslim, ilim 7)
145- عَنْ أبي
هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّه أن النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : إن
الدِّينَ يُسْرٌ وَلَنْ يُشَادَّ الدِّينَ إلا غَلَبَهُ فَسَدِّدُوا وَقَارِبُوا
وَأَبْشِرُوا وَاسْتَعِينُوا بِالْغَدْوَةِ وَالرَّوْحَةِ وَشَيْءٍ مِنَ
الدُّلْجَةِ.
وفي رواية له:
سَدِّدُوا وَقَارِبُوا واغدوا وروحوا, وَشَيْءٍ مِنَ الدُّلْجَةِ, القصد القصد
تبلغوا.
145: Ebu Hüreyre (Allah Ondan
razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)
şöyle buyurdu: “İslam dini kolaylık dinidir.
Hiçbir kimse yoktur ki (bu)
din hususunda (amellerim eksiksiz olsun diye) kendini zorlasıýn da din, ona
yenik düşmesin (ve ezilip büsbütün amelden kesilmesin).hal büyle olunca orta
yolu seçiniz. En iyisini yapamasanız bile ona yaklaşmaya çalışınız. Eğer böyle
yaparsanız müjdeler size... Günün evvelinde ve sonunda bir de gecenin sonuna
değin gönlünüzün huzur dolu anlarında Allah’a ibadet ederek bu vakitlerden
faydalanınız.” (Buhari, İman 29)
Buharinin başka bir rivayeti
şöyledir: “Orta yolu tutunuz, amellerinizi mükemmelleştirmeye ve Allah’a yakın
olmaya gayret ediniz. Sabahleyin öğle ile akşam arası bir parça da geceden
faydalanarak ibadet ve taatınızı artırarak maksada erişesiniz.” (Buhari, Rikak
18)
146- عَنْ أنس
بْنِ مَالِكٍ رَضِيَ اللَّه قال : دَخَلَ النَّبِيُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
الْمَسْجِدَ فَرَأَى حَبْلاً مَمْدُودًا بَيْنَ سَارِيَتَيْنِ فَقال : مَا هَذَا
الْحَبْلُ قالوا: لِزَيْنَبَ تُصَلِّي فِيهِ فَإذا فَتَرَتْ تَعَلَّقَتْ بِهِ
فَقال: حُلُّوهُ لِيُصَلِّ أَحَدُكُمْ نَشَاطَهُ فَإذا فَتَرَ فَلْيَرْقُدْ
146: Enes (Allah Ondan razı
olsun) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) mescide girmişti.
İki direk arasında gerilmiş bir ip gördü.
-Bu ip nedir? diye sordu.
Sahabiler:
-Bu ip Zeyneb binti Cahş’a
aittir. Namaz kılarken ayakta durmaktan yorulunca ona dayanıyor dediler. Bunun
üzerine peygamberimiz:
-Onu hemen çözünüz. Sizden
biri istekli ve zinde olduğu haldeyken namazını (ayakta)kılsın, yorgunluk ve
gevşeklik hissettiğinde ise yatıp uyusun.” buyurdu.(Buhari teheccüd 18, Müslim
Müsafirin 219)
147- عَنْ
عَائِشَةَ رضي اللهُ عَنْهَا أن رَسُولَ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال
: إذا نَعَسَ أَحَدُكُمْ وَهُوَ يُصَلِّي, فَلْيَرْقُدْ حَتَّى يَذْهَبَ عَنْهُ
النَّوْمُ, فَإنهُ إذا صَلَّى وَهُوَ نَاعِسٌ لاَ يَدْرِي لَعَلَّهُ يَسْتَغْفِرُ
فَيَسُبُّ نَفْسَهُ.
147: Aişe (Allah Ondan razı
olsun)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle
buyurdu: “Sizden birinize namaz kılarken uyku hali bastırırsa uykusu geçinceye
kadar yatsın. Çünkü uykulu vaziyette namaz kılan kimse belki de bilmeyerek
istiğfar edip Allah’tan bağışlanma dileyeceğim derken kendisine sövebilir,
beddua edebilir.” (Buhari, Vudu 53, Müslim, Müsafir 222)
148- عَنْ اَبِى
عَبْدِ اللهِ جَابِرِ بْنِ سَمُرَةَ رَضِيَ اللَّه قال : كُنْتُ أُصَلِّي مَعَ
النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم فَكانت صَلاَتُهُ قَصْدًا وَخُطْبَتُهُ
قَصْدًا.
148: Ebu Abdullah Cabir İbn-i
Semurete (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir. ”tüm namazlarımı peygamber
(sallallahu aleyhi vesellem) ile beraber kılardım. Onun namazı da hutbesi de ne
uzun ne de kısa olmayıp orta olurdu.” (Müslim Cuma 41)
149- عَنْ أبي
جُحَيْفَةَ وَهْبِ بْنِ عَبْدِ اللهِ رَضِيَ اللَّه قال : آخَى النَّبِيُّ صَلّى
اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم بَيْنَ سَلْمَان وَأبي الدَّرْدَاءِ فَزَارَ سَلْمَان
أَبَا الدَّرْدَاءِ فَرَأَى أُمَّ الدَّرْدَاءِ مُتَبَذِّلَةً فَقال لَهَا: مَا
شَأنكِ؟ قالت: أَخُوكَ أَبُو الدَّرْدَاءِ لَيْسَ لَهُ حَاجَةٌ فِي الدُّنْيَا,
فَجَاءَ أَبُو الدَّرْدَاءِ فَصَنَعَ لَهُ طَعَامًا فَقال لَهُ: كُلْ فَإني صَائِمٌ
قال : مَا أنا بِآكِلٍ حَتَّى تَأْكُل,َ فَأَكَلَ فَلَمَّا كان اللَّيْلُ ذَهَبَ
أَبُو الدَّرْدَاءِ يَقُومُ فَقال : نَمْ فَنَامَ ثُمَّ ذَهَبَ يَقُومُ فَقال :
نَمْ فَلَمَّا كان آخِرُ اللَّيْلِ قال : سَلْمَان قُمِ الآن فَصَلَّيَا فَقال لَهُ
سَلْمَان إن لِرَبِّكَ عَلَيْكَ حَقًّا, وَلِنَفْسِكَ عَلَيْكَ حَقًّا,
وَلاَِهْلِكَ عَلَيْكَ حَقًّا, فَأَعْطِ كُلَّ ذِي حَقٍّ حَقَّهُ, فَأَتَى
النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم فَذَكَرَ ذَلِكَ لَه,ُ فَقال النَّبِيُّ
صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : صَدَقَ سَلْمَان.
149: Ebu Cuheyfe Vehb İbn-i
Abdullah (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahu aleyhi
vesellem) Selman ile Ebu’d-Derda’yı kardeş yapmıştı. Bu sebeble bir gün ziyaret
ettiğinde hanımını eski elbiseler içerisinde gördü ve ona bu halin nedir? diye
sorunca kadın:
-Kardeşin Ebu’d-Derda dünya
malına ve zevklerine önem vermez, dedi. Sonra Ebu’d-Derda gidip Selman için
yemek hazırladı ve buyurun yiyin ben oruçluyum, dedi. Selman da:
-Sen yemedikçe ben de yemem
deyince Ebu’d-Derda’da oturup yemek yedi. Gece olunca Ebu’d-Derda ibadet için
hazırlandı. Selman ona uyu dedi. Ebu’d-Derda’da uyudu, bir müddet geçtikten
sonra yine kalkacak oldu. Selman ona yine uyu dedi. Gecenin sonu olunca Selman,
Ebu’d-Derda’ya:
-İşte şimdi kalk, dedi ve
her ikisi de birden kalkıp namaz kıldılar ve Selman Ebu’d-Derda’ya şöyle dedi:
-Senin üzerinde Rabbinin
hakkı vardır, nefsinin hakkı vardır, ailenin hakkı vardır, hak sahiplerinin
hepsinin hakkı var. sonra Ebu’d-Derda peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’e
gelip olup bitenleri anlattı. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’de :
-Selman doğru söylemiş,
buyurdu. (Buhari, Savm 51)
150- عَنْ اَبِى
مُحَمَّدٍ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَمْرِو بْنِ الْعَاصِ رضي اللهُ عَنْهُمَا قال :
أُخْبِرَ النَّبِىُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم أنى اَقُولُ : والله
َلاَصُومَنَّ النَّهَارَ وَلأََقُومَنَّ اللَّيْلَ مَا عِشْتُ فَقال رَسُولُ
اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : أنت الَّذِي تَقُولُ ذَلِكَ فَقُلْتُ لَهُ:
قَدْ قُلْتُهُ بِاَبِى وَأنت وَاُمِّى يَا رَسُولَ اللَّهِ, فَقال رَسُولُ اللَّهِ
صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : فَإنكَ لاَ تَسْتَطِيعُ ذَلِكَ, فَصُمْ,
وَأَفْطِرْ وَنَمْ,
وَقُمْ, وَصُمْ مِنَ الشَّهْرِ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ, فَإن الْحَسَنَةَ بِعَشْرِ
أَمْثَالِهَا وَذَلِكَ مِثْلُ صِيَامِ الدَّهْرِ. قُلْتُ : فَإني أُطِيقُ أَفْضَلَ
مِنْ ذَلِكَ, قال: صُمْ يَوْمًا وَأَفْطِرْ يَوْمَيْنِ, قُلْتُ : فَإني أَفْضَلَ
مِنْ ذَلِكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ, قال : صُمْ يَوْمًا وَأَفْطِرْ يَوْمًا, وَذَلِكَ
صِيَامُ دَاوُدَ
وَهُوَ أَعْدَلُ الصِّيَامِ. قُلْتُ : فَإني أُطِيقُ أَفْضَلَ مِنْ ذَلِكَ, قال
رسولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : لاَ أَفْضَلَ مِنْ ذَلِكَ. قال
عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَمْرٍو رضي الله عنهما : ولأن أكون قَبِلْتُ الثَّلاَثَةَ
الأيَّامَ الَّتِي قال رسولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم أحب إِلَيَّ
مِنْ أَهْلِي وَمَالِي .
وَفِى رِوَايَةٍ:
أَلَمْ أُخْبَرْ إنكَ تَصُومُ النَّهَارَ وَتَقُومُ اللَّيْلَ؟ فَقُلْتُ : بَلَى
يَا رَسُولَ اللَّهِ قال : فَلاَ تَفْعَلْ, صُمْ, وَأَفْطِرْ, وَقُمْ, وَنَمْ, فَإن
لِجَسَدِكَ عَلَيْكَ حَقًّا, وَإن لِعَيْنِكَ عَلَيْكَ حَقًّا, وَإن لِزَوْجِكَ
عَلَيْكَ حَقًّا, وَإن لِزَوْرِكَ عَلَيْكَ حَقًّا, وَإن بِحَسْبِك َأن تَصُومَ
كُلَّ شَهْرٍ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ, فَإن لَكَ بِكُلِّ حَسَنَةٍ عَشْرَ أَمْثَالِهَا,
فَإن ذَلِكَ صِيَامُ الدَّهْرِ كُلِّهِ, فَشَدَّدْتُ فَشُدِّدَ عَلَيَّ, قُلْتُ :
يَا رَسُولَ اللَّهِ إني أَجِدُ قُوَّةً, قال : فَصُمْ صِيَامَ نَبِيِّ اللَّهِ
دَاوُدَ
وَلاَ تَزِدْ عَلَيْهِ, قُلْتُ : وَمَا كان صِيَامُ نَبِيِّ اللَّهِ دَاوُدَ
, قال : نِصْفَ الدَّهْرِ, فَكان عَبْدُاللَّهِ يَقُولُ بَعْدَ مَا كَبِرَ : يَا
لَيْتَنِي قَبِلْتُ رُخْصَةَ النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم .
وَفِى رِوَايَةٍ:
اَلَمْ اُخْبَرْ إنكَ تَصُومُ الدَّهْرَ، وَتَقْرَاَ القرآن كُلَّ لَيْلَةٍ؟
فَقُلْتُ: بَلَى يَا رَسُولَ اللهِ، وَلَمْ اُرْدْ بِذلِكَ إلا الْخَيْرَ. قال :
فَصُمْ صَوْمَ نَبِىَّ اللهِ دَاوُودَ، فَإنهُ كان اَعبَدَ النَّاسِ، وَاقْرَإِ
القرآن فِى كُلِّ شَهْرٍ. قُلْتُ: يَا نَبِىَّ اللهِ إنى اُطِيقُ اَفْضَلَ مِنْ
ذلِكَ؟ قال : فَاقْرَأْهُ فِى كُلِّ عَشْرِينَ. قُلْتُ: يَا نَبِىَّ اللهِ، إنى
اُطِيقُ اَفْضَلَ مِنْ ذلِكَ؟ قال : فَاقْرَأْهُ فِى كُلِّ عَشْرٍ. قُلْتُ : يَا
نَبِىَّ اللهِ إنى اُطِيقُ اَفْضَلَ مِنْ ذلِكَ. قال : :فَاقْرَأْهُ فِى كُلِّ
سَبْعٍ، وَلاَ تَزِدْ عَلَى ذلِكَ. فَشَدَّدْتُ فَشُدِّدَ عَلَىَّ، وَقال لِىَ
النَّبِىُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : إنكَ لاَ تَدْرِى لَعَلَّكَ يَطُولُ
بِكَ عُمُرٌ. قال : فَصِرْتُ اِلَى الَّذِى قال لِىَ النَّبِىُّ صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم . فَلَمَّا كَبِرْتُ وَدِدْتُ إنى كُنْتُ قَبِلْتُ رُخْصَةَ
نَبِىَّ اللهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم .
وَفِى رِوَايَةٍ:
وَإن لِى وَلَدِكَ عَلَيْكَ حَقًّا. وَفِى رِوَايَةٍ : لاَ صَامَ مَنْ صَامَ
الأبَدِ، ثَلاَثًا. وَفِى رِوَايَةٍ أحب الصِّيَامِ اِلَى اللهِ تَعَالَى صِيَامِ
دَاوُودَ, وَأحب الصَّلاَةِ اِلَى اللهِ تَعَالَى صَلاَةِ دَاوُودَ. كان يَنَامُ
نِصْفُ اللَّيْلِ, وَيَقُومُ ثُلُثَهُ وَيَنَامُ سُدُثَه,ُ وَكان يَصُومُ يَوْمًا
وَيُفْطِرُ يَوْمًا, وَلاَ يُفْطِرُ إلا لاَقَى. وَفِى رِوَايَةٍ قال : أنكحنِى
اَبِى أمراَةً ذَاتَ حَسَبٍ, وَكان يَتَعَاهَدُ كُنَّتَهُ - اَىْ : امرأَةَ
وَالِدِهِ - فَيَسْئَلُهَا عَنْ بَعْلِهَا, فَتَقُولُ لَه : نعم اَلرَّجُلُ مِنْ
رَجُلٍ لَمْ يَطَأْ لَنَا فِرَاشًا, وَلَمْ يُفَتِّشْ لَنَا كَنَفًا مُنْذُ
اَتَيْنَاهُ, فَلَمَّا طَالَ ذلِكَ عَلَيْهِ ذَكَرَ ذلِكَ لِلنَّبِىِّ صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم فَقال : اَلْقِنِى بِهِ, فَلَقِيتُهُ بَعْد,ُ فَقال : كَيْفَ
تَصُومُ؟ قُلْتُ: كُلُّ يَوْمٍ. قال : وَكَيْفَ تَخْتِمُ؟ قُلْتُ: كُلُّ لَيْلَةٍ،
وَذَكَرَ نَحْوَ مَا سَبَقَ.
وَكان يَقْرَأُ
عَلَى بَعْضِ اَهْلِهِ السُّبُعَ الَّذِى يَقْرَؤُهُ يَعْرِضُهُ مِنَ النَّهَارِ
لِيَكُونَ اَخَفَّ عَلَيْهِ بِاللَّيْلِ. وَإذا اَرَادَ أن يَتَقَوَّى اَفْطَرَ
اَيَّامًا وَاَحْصَى، وَصَامَ مِثْلَهُنَّ، كَرَاهِيَةَ أن يَتْرُكَ شَيْئًا
فَارَقَ عَلَيْهِ النَّبِىُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم .
150: Ebu Muhammed Abdullah
İbn-i Amr İbn-i As (Allah Onlardan razı olsun) şöyle demiştir: Peygamber
(sallallahu aleyhi vesellem)’e benim şöyle dediğim haber verilmiş: “Allah’a
yemin ederim ki yaşadığım sürece gündüzleri muhakkak oruç tutup geceleri de
ibadet ve taatte uyanık geçireceğim.” Bunun üzerine Peygamber (sallallahu aleyhi
vesellem):
-Bunları söyleyen senmisin?
Diye sordu. Bende kendisine:
-Anam babam sana feda olsun
Ya Rasulallah! Evet o sözü ben söylemiştim, dedim. Buyurdular ki:
-Sen buna güç yetiremezsin,
hem oruç tut, hem de iftar et, hem uyu hem de ibadet et. Her ay üç gün oruç
tut, çünkü her iyiliğe on misli ecir ve sevap vardır. Bu ise tam seneyi oruçla
geçirmek gibidir. Bunun üzerine ben:
-Bunun daha fazlasını
yapmaya gücüm yeter, dedim. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’de:
-O halde bir gün oruç tut,
iki gün tutma, buyurdu. Ben:
-Ama ben bundan daha
fazlasına da güç yetirebilirim, dedim. Peygamber (sallallahu aleyhi
vesellem)’de:
-O halde bir gün oruç
tut, bir gün tutma, bu Davut (a.s)ın orucudur bu oruç tutmanın en güzel
şeklidir buyurdular.
-Ama ben bundan daha
fazlasına da güç yetirebilirim, dedim. Peygamber (sallallahu aleyhi
vesellem)’de:
-Bundan daha faziletlisi
yoktur, buyurdu.
Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem)’in tavsiye ettiği her aydan üç gün orucu kabul etmem bana
ehlimden ve malımdan daha sevgili olacaktı ama iş işten geçti.
* Diğer bir rivayette ise:
-Senin gündüzleri oruç
tuttuğunu geceleri ibadetle geçirdiğini bana haber verdiler öyle mi, dedi. Evet
Ey Allah’ın Rasulu dedim. Bunun üzerine:
-Bunu yapma, bazen oruçlu
bazen oruçsuz ol, gece hem uyu hem de ibadet için kalk. Şüphesiz senin üzerinde
vücudunun hakkı vardır, gözlerinin hakkı vardır, hanımının hakkı vardır,
ziyaretçilerin hakkı vardır. Şüphesiz her aydan üç gün oruç tutman sana kafidir.
Çünkü senin için her iyiliğin on misli karşılığı vardır. Bu da bütün zamanını
oruçla geçirmek gibidir.
Abdullah der ki:
- Ben işi zorlaştırdım,
zorluğa uğradım, Sonra ben:
Ey Allah’ın Rasulu ! Ben
kendimde güç ve kuvvet buluyorum, dedim. Buyurdular ki:
-O halde Allah’ın nebisi
Davud’un orucunu tut, daha fazlasını yapma.
-Davud’un orucu nasıldır?
Diye sordum.
-Ömrün yarısını oruçla
geçirmektir. Buyurdu.
Abdullah ibn-i Amr der ki:
yaşlandıkça keşke peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’in ruhsatını kabul
etmiş olsaydım.
*Bir başka rivayet şöyledir:
-Senin bütün günleri oruçlu
geçirdiğinden ve her gece Kur’an okuduğundan habersiz olduğumu mu sanıyorsun?
Bunun üzerine ben:
-Elbette haberin vardır
fakat ben böyle yapmakla sadece iyilik ve hayır umuyorum, dedim. Peygamber
(sallallahu aleyhi vesellem)’de:
-Allah’ın nebisi Davud’un
orucunu tut. Çünkü o insanların en çok ibadet edeni idi. Ayda bir seferde
Kur’anı baştan sona oku, buyurdu.
Ben ise Ya Rasulallah
bundan daha fazlasını yapmaya gücüm yeter, dedim. Peygamberimiz (sallallahu
aleyhi vesellem): “O halde yirmi günde Kur’anı bitiriver”, dedi. Ben ise Ya
Rasulallah bundan daha fazlasını yapabilirim, dedim. O’da “Öyleyse on günde
bitiriver”, buyurdu. Ben tekrar bundan daha fazlasına gücüm yeter, deyince “Şu
halde haftada bir sefer baştan sona oku ve bunun üzerine de artırma”, buyurdu.
Ben işi zorlaştırdım, zorluğa uğradım. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)
bana:
-Ne bilirsin belki çok
yaşarsın, buyurmuştu.
Peygamber (sallallahu
aleyhi vesellem)in dediği uzun yaşadım.
Abdullah ibn-i Amr der ki:
Yaşlandıkça peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’in ruhsatını kabul etmiş
olsaydım, istemeye başladım.
* Bir rivayette şöyledir:
“Senin çocuklarının da senin üzerinde hakkı vardır.
* Bir başka rivayette de
şöyledir: “Bütün zamanını oruçla geçirenin orucu yoktur.” Bu sözünü üç sefer
tekrarladı.
* Daha değişik bir rivayette
ise: Allah’a en sevimli olan oruç Davud (a.s.)’ın orucudur. Allah’a en sevimli
namaz da Davud (a.s.)’ın namazıdır. Davud peygamber gecenin yarısına kadar uyur
sonra üçte birini ibadetle geçirir ve sonra altıda birinde tekrar uyurdu. Bir
gün oruç tutar, bir gün tutmazdı. Düşmanla karşılaştığında da yılıp kaçmazdı.
* Başka bir rivayette şu
şekildedir: Abdullah şöyle demiştir: Babam beni soyca üstün bir kadınla
evlendirdi. Ara sıra geldiğinde gelinine nasılsın der ve kocasının halinden
sorarmış. O da dermiş ki:
-O ne iyi erkektir, geldiğim
günden beri yatağıma ayak basmadı, eteğimi kaldırıp bakmadı.
Durum bu şekilde uzayınca
babam durumu peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’e arzetti. O’da “onu benimle
görüştür”, demiş. Nihayet Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’le
karşılaşınca bana “Nasıl oruç tutuyorsun?”, dedi. Ben de her gün dedim. “Nasıl
Kur’anı baştan sona okuyorsun?” deyince her gece dedim. Rasulullah yukarıdaki
ikazlarına benzer şekilde beni ikaz etti.
Abdullah yaşlandığı
zamanlarda haftada bir devrettiği Kur’an’ın yedide bir bölümünü gündüz
ailelerinden birine okuyordu gece namazda ona kolaylık olsun. Yorgunluğunu
gidermek istediği zaman tuttuğu oruca ara verir ve bu günleri sayardı. Sonra da
peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’e verdiği sözü yerine getirmemeyi hoş
görmediğinden o günler sayısınca oruç tutardı. (Buhari, Savm 55, Müslim Sıyam
181)
151- عَنْ اَبِى
رَبِيعَةَ حَنْظَلَةَ بْنِ الرُّبَِيِّعٍ الأسَيِّدِيِّ الْكَاتب أحد مِنْ كُتَّابِ
رَسُولِ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : لَقِيَنِي أَبُو بَكْرٍ
رَضِيَ اللَّه فَقال : كَيْفَ أنت يَا حَنْظَلَةُ؟ قال : قُلْتُ : نَافَقَ
حَنْظَلَةُ قال : سُبْحَان اللَّهِ مَا تَقُولُ ! قال : قُلْتُ : نَكُونُ عِنْدَ
رَسُولِ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يُذَكِّرُنَا بِالنَّارِ
وَالْجَنَّةِ حَتَّى كانا رَأْيُ عَيْنٍ فَإذا خَرَجْنَا مِنْ عِنْدِ رَسُولِ
اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم عَافَسْنَا الأزْوَاجَ وَلأوْلاَدَ
وَالضَّيْعَاتِ فَنَسِينَا كَثِيرًا. قال أَبُو بَكْرٍ رَضِيَ اللَّه :
فَوَاللَّهِ إنا لَنَلْقَى مِثْلَ هَذَا. فانطلقتُ أنا وَأَبُو بَكْرٍ حَتَّى
دَخَلْنَا عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قُلْتُ : نَافَقَ
حَنْظَلَةُ يَا رَسُولَ اللَّهِ. فَقال رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم : وَمَا ذَاك؟ قُلْتُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ نَكُونُ عِنْدَكَ
تُذَكِّرُنَا بِالنَّارِ وَالْجَنَّةِ, حَتَّى كانا رَأْيُ عَيْنٍ, فَإذا خَرَجْنَا
مِنْ عِنْدِكَ عَافَسْنَا الأزْوَاجَ والأوْلاَد,َ وَالضَّيْعَاتِ نَسِينَا
كَثِيرًا. فَقال رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : وَالَّذِي
نَفْسِي بِيَدِه, ِ لَوْ تَدُومُونَ عَلَى مَا تَكُونُونَ عِنْدِي, وَفِي الذِّكْرِ
لَصَافَحَتْكُمُ الْمَلاَئِكَةُ عَلَى فُرُشِكُمْ وَفِي طُرُقِكُمْ وَلَكِنْ يَا
حَنْظَلَةُ سَاعَةً وَسَاعَةً ثَلاَثَ مَرَّاتٍ .
151: Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem)’in katiplerinden birisi olan Ebu Rib’i Hanzala İbn-i Rebi
el-Üseyyidi (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Günün birinde Ebubekir
(Allah Ondan razı olsun) benimle karşılaştı ve :
-Nasılsın ey Hanzala, diye
sordu. Ben de:
-Hanzala münafık oldu, dedim.
Ebubekir:
-Sübhanallah sen ne diyorsun?
Dedi. Ben de cevaben dedim ki:
-Bizler Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem)’in yanında bulunuyoruz. Bize cennetten, cehennemden bahsediyor,
sanki gözlerimizle görüyormuşuz gibi oluyoruz. Peygamber (sallallahu aleyhi
vesellem)’in huzurundan ayrılıp hanımızın çoluk çocuğumuzun ve işlerimizin
başına dönünce bu öğüdün çoğunu unutuyoruz. Ebubekir (Allah Ondan razı olsun)
dedi ki:
-Allah’a yemin ederim ki
biz de benzeri şeylerle karşı karşıyayız. Ben ve Ebubekir birlikte yola düştük
Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in huzuruna girdik ve : Ya Rasulallah
Hanzala münafık oldu, dedim. Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’de : “Bu da
ne demektir”, buyurdu. Ben:
-Ya Rasulallah! Sizin
yanınızda bulunuyoruz. Bize cennet ve cehennemden bahsediyorsun. Sanki onları
gözümüzle görüyor gibi oluyoruz. Senin yanından çıkıp ta hanımızın, çoluk
çocuğumuzun yanına ve işimizin başına dönünce çoğunu unutuyoruz, dedim. Bunun
üzerine Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem):
“Nefsimi elinde tutan
Allah’a yemin ederim ki şayet siz benim yanımda bulunduğunuz hal üzere devam
edip Allah’ı zikir üzerinde olabilseydiniz yataklarınız içinde ve yollarda
melekler sizinle musafaha ederlerdi. Fakat ey Hanzala bir saatinizi ibadet ve
taate bir saatinizi de başka işlere ayırınız”, buyurdu ve bu sözü üç defa
tekrarladı.(Müslim, tevbe 12)
152- عَنِ ابْنِ
عَبَّاسٍ رَضِيَ اللَّه عَنْهمَا قال : بَيْنَمَا النَّبِيُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم يَخْطُبُ إذا هُوَ بِرَجُلٍ قَائِمٍ فَسَأَلَ عَنْهُ, فَقالوا : أَبُو
إِسْرَائِيلَ نَذَرَ أن يَقُومَ في الشمس وَلاَ يَقْعُدَ, وَلاَ يَسْتَظِلَّ, وَلاَ
يَتَكَلَّمَ, وَيَصُومَ, فَقال النَّبِيُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : مُرْهُ
فَلْيَتَكَلَّمْ, وَلْيَسْتَظِلَّ, وَلْيَقْعُدْ, وَلْيُتِمَّ صَوْمَهُ.
152: Abdullah İbn-i Abbas
(Allah Onlardan razı olsun) şöyle demiştir. Peygamber (sallallahu aleyhi
vesellem) insanlara hutbe irad ederken ayakta duran bir adam gördü ve onun kim
olduğunu sordu. Sahabiler:
-O Ebu İsraildir. Güneşte
durmayı, oturmamayı, gölgelenmemeyi, konuşmamayı ve devamlı oruç tutmayı
nezretmiştir. Bunun üzerine peygamber (sallallahu aleyhi vesellem):
-Ona söyleyin, konuşsun,
gölgelensin, otursun ve orucunu tamamlasın, buyurdu. (Buhari, Eyman 31)
|