ÜMİTVAR OLMANIN SEVABI
ÜMİTVAR OLMANIN SEVABI
قال الله تعالى :
{
وَأفوِّضُ أمري إلى الله أن الله بصيرٌ بالعبادِ فوقاهُ الله سيئاتِ مَا مَكَرُوا[
“Allah salih kuldan
bahsederek: “Ben işimi ve durumumu Allah’a bırakıyorum. Muhakkak ki Allah
kullarının her halini görür.” İman eden o adamı Allah kavminin kurduğu tüm
tuzaklardan korudu...” (40 Mü’min 44-45)
44-وعن
أبي هريرة
رَضِيَ اللَّه عن رسولِ الله
صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم أنهُ
قال : قال : الله، عَزَّ وَجَلَّ: أنا عِنْدَ ظَنِّ عَبْدي بي، وأنا مَعَهُ حَيْثُ
يَذكُرُني , وَالله لله أَفْرَحُ بتَوْبَةِ عَبْدِهِ مِنْ أَحَدِكُمْ يَجِدُ
ضَالَّتَهُ بِالْفَلاةِ , وَمَنْ تَقَرَّبَ إلَيَّ شِبْرا, تَقَرَّبْتُ إلَيه
ذراعا, وَمَنْ تَقَرَّبَ إلَيَّ ذِراعا, تَقَرَّبْتُ إليه بَاعا, وإذا أَقْبَلَ
إلَيَّ يَمْشى، أَقبَلتُ إلَيه أُهَرْوِلُ .
441:
Ebu Hüreyre (Allah
Ondan razı olsun)'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi
vesellem) şöyle buyurdu: Aziz ve Celil olan Allah: “Ben kulumun beni zannedip
bildiği gibiyim. Beni hatırladığı yerde ben daima onunla beraberim. Rahmet ve
yardımım onunla beraberdir.
Allah’a yemin ederim ki
kulunun tevbesinden dolayı Allah’ın hoşnutluğu sizden birinizin ıssız çölde
kaybettiği devesini bulduğu zamanki sevincinden daha büyüktür. Bundan dolayı
Allah şöyle buyurmuştur: “Bana bir karış yaklaşana ben bir arşın yaklaşırım, bir
arşın yaklaşana bir kulaç yaklaşırım, bana yürüyerek gelene ben koşarak
gelirim.” (Buhari, tevhid 15, Müslim, Tevbe 1)
442- وعن جابرِ بنِ عبدِ الله رضي اللهُ عَنْهُما أنهُ سمعَ النبيَّ
صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم قَبْلَ
مَوْتِهِ بثلاثَةِ أَيَّامٍ يقولُ: لاَ يمُوتَنَّ أحَدُكُم إلا وَهُوَ يُحْسِنُ
الظَّنَّ بالله عزَّ وجلَّ .
442: Cabir ibni Abdullah
(Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Vefatından üç gün önce Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem)’i şöyle buyururken işittim: Cabir ibni Abdullah (Allah Ondan
razı olsun) şöyle demiştir: “Her biriniz ölürken Allah’ın bağışlayıcı ve
merhamet sahibi olduğunu hüsnü zan ederek yani güzel duygu ve beklentiler içinde
olarak ölsün.” (Müslim, Cennet 81)
443-وعن أنس قال : سمعتُ رسولَ الله
صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم يقول:
قال الله تعالى: يَا ابْنَ آدَمَ، إنكَ مَا دَعَوْتَني وَرَجَوْتَني غَفَرْتُ لَكَ
عَلى مَا كان مِنكَ وَلا أُبَالي، يَا ابْنَ آدَمَ، لَوْ بَلَغَتْ ذُنُوبُكَ عَنَان
السماءِ، ثم اسْتَغْفَرْتَني غَفَرتُ لَكَ وَلا أُبالي، يَا ابْنَ آدَمَ، إنكَ لَوْ
أَتَيْتَني بِقُرابِ الأرض خطايا ثُمَّ لَقَيْتَني لا تُشْرِكُ بي شَيْئا لأتيْتُكَ
بِقُرَابِهَا مَغْفِرَةً .
443:
Enes (Allah Ondan razı
olsun), ben Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’i şöyle buyururken dinledim,
dedi: Allah buyuruyor ki: “Ey Ademoğlu sen bana dua edip affedilmeni umduğun
sürece sende bulunan günahlar ne kadar çok olursa olsun seni bağışlarım.
Ey Ademoğlu günahların yerle
gökleri dolduracak seviyeye ulaşsa benden bağışlanmanı istersen seni affedip
bağışlarım.
Ey Ademoğlu sen yeryüzünü
dolduracak kadar günahla fakat bana hiçbir şeyi ortak tutmamış olduğun halde
huzuruma gelirsen ben de seni yeryüzü dolusu bağışlama ile karşılarım.” (Tirmizi
, Deavat 98)
|