بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ 
İlahi İmtihan Ve Musibetlere Sabır
وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ حَتَّى نَعْلَمَ الْمُجَاهِدِينَ مِنْكُمْ وَالصَّابِرِينَ وَنَبْلُوَ أخباركم
“Andolsun ki içinizde Allah yolunda cihat edenlerle ve sıkıntılara karşı göğüs erenleri belirleyinceye ve haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi imtihandan geçireceğiz.” (47 Muhammed 31)
اَوَلَا يَرَوْنَ اَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ ف۪ي كُلِّ عَامٍ مَرَّةً اَوْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ لَا يَتُوبُونَ وَلَا هُمْ يَذَّكَّرُونَ
“Onlar, her yıl bir veya iki kez (çeşitli belalarla) imtihan edildiklerıni görmüyorlar mı? Sonra da ne tevbe ediyorlar ne de ibret alıyorlar.” Tevbe 126
1-Korku ve iman ( korku imtihan olduğu gibi psikolojik bir cezalandırma yöntemidir)
وَضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلاً قَرْيَةً كَانَتْ اٰمِنَةً مُطْمَئِنَّةً يَأْت۪يهَا رِزْقُهَا رَغَداً مِنْ كُلِّ مَكَانٍ فَكَفَرَتْ بِاَنْعُمِ اللّٰهِ فَاَذَاقَهَا اللّٰهُ لِبَاسَ الْجُوعِ وَالْخَوْفِ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ
“Allah, (ibret için) bir ülkeyi örnek verdi: Bu ülke güvenli, huzurlu idi; ona rızkı her yerden bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah'ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara, yaptıklarından ötürü açlık ve korku sıkıntısını tattırdı.” Nahl 112
--Sözü edilen şehir Mekke. Peygambere asi oldular Allahda açlık ve korku verdi..
2- Açlıkla ümtihan, fakirlik, yoksulluk, kıtlık vs. bütün tedbirlere rağmen olası imtihandır.. Allah kulunun imanını ve sabrını ölçmek için hayır ve şer, ıyilik ve kötülük, nimetler, musıbetler ve ahde vefa vs. gibi şeylerle imtihan eder. karşılaşabileceklerini, hem de musîbetler karşısında nasıl tavır takınmaları gerektiğini bildirmektedir. İnsanların Musîbetlere Karşı Sabırlı Olmaları Gerekir
وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْاَمْوَالِ وَالْاَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِۜ وَبَشِّرِ الصَّابِر۪ينَۙ ﴿١٥٥﴾ اَلَّذ۪ينَ اِذَٓا اَصَابَتْهُمْ مُص۪يبَةٌۙ قَالُٓوا اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَۜ
“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber! ) Sabredenleri müjdele! . O sabredenler, kendilerine bir bela geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler.” Bakara 155-156
3- Mal ve ürünlerden noksanlaştırma ile imtihan. Ürünlerin, hayvanların, malların çeşitli sebeplerle elden kaybolması.
فَاَمَّا الْاِنْسَانُ اِذَا مَا ابْتَلٰيهُ رَبُّهُ فَاَكْرَمَهُ وَنَعَّمَهُ فَيَقُولُ رَبّ۪ٓي اَكْرَمَنِۜ ﴿١٥﴾ وَاَمَّٓا اِذَا مَا ابْتَلٰيهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُ فَيَقُولُ رَبّ۪ٓي اَهَانَنِ
“ İnsan var ya, Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulunduğunda ve bol nimet verdiğinde "Rabbim bana ikram etti" der.
. Onu imtihan edip rızkını daralttığında ise "Rabbim beni önemsemedi" der.” Fecr 15-16
4- Yakınların ölümü ile imtihan
لَتُبْلَوُنَّ ف۪ٓي اَمْوَالِكُمْ وَاَنْفُسِكُمْ
“ Andolsun ki, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz;” Aliimran 186
İlâhî imtihanın dışında, musîbetlerin meydana gelmesinde 3 etken daha vardır: İlâhî irade, ilâhî takdir ve insanların davranışları.
a) İlâhî İrade:
وَاَنَّهُ هُوَ اَضْحَكَ وَاَبْكَى-وَاَنَّهُ هُوَ اَمَاتَ وَاَحْيَا
“Kâinatı ve içindeki canlı ve cansız bütünvarlıkları yaratan, yaşatan, düzene koyan, öldüren ve dirilten, insanları güldüren ve ağlatan Allah’tır.”(Necm, 43-44).
قُلِ اللّٰهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَنْ تَشَٓاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَٓاءُۘ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَٓاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَٓاءُۜ بِيَدِكَ الْخَيْرُۜ اِنَّكَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ ﴿٢٦﴾ تُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِۘ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّۘ وَتَرْزُقُ مَنْ تَشَٓاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ
(Resulüm!) De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Gerçekten sen her şeye kadirsin. . Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katarsın. Ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de sayısız rızık verirsin.” Aliimran 26-27
مَآ اَصَابَ مِنْ مُصِيبَةٍ اِلاَّ بِاِذْنِ اللهِ ٌ
"Size isabet eden her türlü musîbet ancak Allah’ın izni ile olur" Teğabün 11
وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ اَنْ تَمُوتَ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِ كِتَاباً مُؤَجَّلاً
“Hiçbir kimse yok ki, ölümü Allah'ın iznine bağlı olmasın. (Ölüm), belli bir süreye göre yazılmıştır.” Aliimran 145
"Müslümanı üzen her şey musîbettir."
Allah izin vermese, hiçbir musîbet meydana gelmez. Kâinatta başıboşluk ve düzensizlik yoktur.
“Hiçbir şey, O’nun izni olmadan meydana gelemez.” (Nisa, 4/64; Enfal, 66; İbrahim, 25; Fatır, 32)
“Bitkiler bitemez.” (A’raf, 58)
“Ağaçlar meyve veremez.” (İbrahim, 25).
“Kâinatın düzeni devam edemez.” (Hac, 65)
“Kimse kimseye zarar veremez.” (Mücadele, 10)
Allah’ın izni olmadıkça, insanlar canlarını bile teslim edemezler.
وَلَنْ يُؤَخِّرَ اللهُ نَفْسًا اِذَا جَآءَ اَجَلُهَا وَاللهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
"Allah, eceli geldiği zaman hiç kimseyi (ölümünü) asla ertelemez."(Münafikûn, 11)
b) İlâhî Takdir:
Diğer taraftan insanın başına gelen musîbetler, ilâhî takdirin birer sonucudur.
مَآ اَصَابَ مِنْ مُصِيبَةٍ فِى اْلاَرْضِ وَلاَ فِى اَنْفُسِكُمْ اِلاَّ فِى كِتَابٍ مِنْ قَبْلِ اَنْ نَبْرَاَهَا اِنَّ ذَلِكَ عَلَى اللهِ يَسِيرٌ
"Ne yer yüzünde ne de kendi canlarınızda meydana gelen hiçbir musîbet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir kitapta yazılmış olmasın. Doğrusu bu, Allah’a kolaydır." (Hadid, 22).
لِكَيْلاَ تَأْسَوْا عَلَى مَا فَاتَكُمْ وَلاَ تَفْرَحُوا بِمَآ اَتَيكُمْ وَاللهُ لاَ يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ
"Elinizden çıkana, kaybettiğiniz şeylere üzülmeyesiniz ve Allah’ın verdiği şeyler ile sevinip şımarmayasınız. " (Hadîd, 23)
Bu ayette Allah, açıkça musîbetler karşısında insanların üzülmemelerini, feryad ü fîgan etmemelerini istemektedir. Çünkü, bütün olup bitenler Allah’ın izni ve takdiri ile olmuştur. İnsanın,"niçin bunlar oldu, niçin bunlar başıma geldi?" diye isyan etmesinin, sonucu değiştirmesi söz konusu değildir.
"Musîbetler, Allah’ın takdiri ile olmuştur" . Biliyoruz ki, Allah "çok merhametlidir" (Fatiha, 2) ve
"insanlara zerre kadar zulmetmez." (Nisa, 40)
c) İnsanların Kusurları:
Musîbetlerin meydana gelmesinde insanların kusurlarının da bulunduğunu yüce Allah, bir çok âyette bildirmektedir. Mesela:
وَمَآ اَصَابَكُمْ مِنْ مُصِيبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ اَيْدِيكُمْ وَيَعْفُوا عَنْ كَثِيرٍ
"Başınıza gelen her hangi bir musîbet, kendi ellerinizin yaptığı (işler, kusurlar) yüzündendir. Allah yaptıklarınızın çoğunu affediyor (da bu yüzden size musîbet vermiyor)." (Şura, 30)
Musîbetlere Sabredenlere Allah’ın Af ve Mağfireti Vardır
قال رَسُولُ اللَّهِ : مَا مِنْ مُسْلِمٍ يُصِيبُهُ أَذًى, شَوْكَةٌ فَمَا فَوْقَهَا إلا كَفَّرَ اللَّهُ بِهَا سَيِّئَاتِه,, وَحُطَّتْ عَنْهُ ذُنُوبُهُ كَماَ تَحُطُّ الشَّجَرَةُ وَرَقَهَا .
Abdullah ibn Mes’ûd (r.a.) şöyle demiştir: Rasûlullah s.a.s.)buyurduki: Bir müslümanın vücuduna batan bir dikenden en ağırına kadar hiç bir musibet yoktur ki; Allah bu sebeble onun kusurlarını örtmüş ve günahlarını bağışlamış olmasın. Ağacın yapraklarının döküldüğü gibi o müslümanın günahları da öylece dökülür.” (Buhârî, Merda 13 Müslim, Birr 45)
قال رَسُولُ اللَّهِ : مَنْ يُرِدِ اللَّهُ بِهِ خَيْرًا يُصِبْ مِنْهُ
Ebû Hureyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Allah hayırını dilediği bir kimseyi günahlarını bağışlamak ve derecesini yükseltmek için onu sıkıntıya sokar” (Buhârî, Merda 1)
عَنْ أبي هُرَيْرَةَ قال : قال رَسُولُ اللَّهِ : مَا يَزَالُ الْبَلاَءُ بِالْمُؤْمِنِ وَالْمُؤْمِنَةِ فِي نَفْسِهِ وَوَلَدِهِ وَمَالِهِ حَتَّى يَلْقَى اللَّهَ تَعاَلَي وَمَا عَلَيْهِ خَطِيئَةٌ
Ebû Hureyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Erkek olsun kadın olsun her mü’min kimsenin kendisine, çocuğuna ve malına devamlı olarak bela ve musibet iner. Kişi bütün bunlara sabredip tahammül gösterirse günahsız olarak Allah’a kavuşur.” (tirmîzî, Zühd 57)
Peygamberler de musîbetlere maruz kalmışlardır. Mesela Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.), Taif’te taşlanmış, ayakları kan revan içerisinde kalmış, Uhud savaşında dişi kırılmış, yüzü yaralanmıştır. Hz. Musa çobanlık yapmış, Hz. Eyyub hastalıkla, Hz. Adem cennetle, Hz. İbrahim oğlu Hz. İsmail vs. Halbuki peygamberler günahsız insanlardır. Dolayısıyla her musibetin arkasında günah ve kusur aramak doğru değildir. Öyle ise peygamberler niçin musîbetlere maruz kalıyorlar? Maruz kalıyorlar, çünkü onlar, insanlar için örnek ve önder olarak gönderilmiştir
Sonuç olarak, her türlü musîbet, ancak Allah’ın izni ve takdiri ile meydana gelmektedir. Ancak musîbetlerin meydana gelmesinde ya insanların maddî veya manevî kusurları vardır ya da Allah, kullarını imtihan etmektedir. şirk, küfür, isyan ve zulümleri sebebiyle Allah, geçmişte pek çok insanı cezalandırmış, âfet, felaket ve musîbetlere maruz bırakmış ve helâk etmiştir.
İnsan iman gözüyle bakıp irfan merceği ile incelediğinde karşısına çıkan bir bela veya musibette dört ayrı hayrın ve iyiliğin gizli olduğunu farkeder.
1- İlahi bir sınavdır. Ciddi olmaya davet eder , daha çok Allahı hatırlamamızı sağilar.
2- Ona karşı sabredildiği takdirde büyük bir sevaba dönüşür, amel defterini süsler.
3- Hayat yolunun düz olmadığını öğretir de, bizi daha iyi hayata ve onun kazanımlarına ulaştırır.
4- Çileli bir hayatın, gerek dünyada gerekse ahirette çilesiz bir hayatın kıymetini öğretir.
|