İslam’ın amacı sağlam ve mutlu bir toplum kurmaktır. Toplumlar ailelerden meydana gelir. Aile ise, toplumun temel taşıdır. Aile ne kadar sağlam olursa toplum da o kadar sağlam olur. Aile, evlilikle kurulur.
Yaratılışı gereği sosyal bir varlık olan insan için toplumsal hayat ne kadar önemli ve gerekli ise, bir toplum için de o toplumun çekirdeğini oluşturan, aile kurumu o kadar hayati bir öneme sahiptir.
Bu nasıl oluyor? Birbiri için canlarını verecek kadar yakınlık, mallarını, yiyeceklerini taksim edecek kadar muhabbet nasıl peyda oluyor? Birbirlerini tanımayan bu insanlar çabucak nasıl bir CAN oluyorlar? Nasıl gönülleri, kalpleri bir çarpıyor?
Allah’a ibadet maksadıyla belirli şartları taşıyan küçük veya büyük baş bir hayvanı, belirli bir zamanda usulüne uygun olarak kesmek demektir. Bu ibadet, zamanı belirli olan ve malla yapılan bir ibadettir.
Buna göre ilk olarak çevre, Allah’ın insana bir emanetidir. Çünkü insan, canlılar içinde çevreyi en üst düzeyde algılayabilen varlıktır. Bu sebeple Allah, doğayı, göklerde ve yerde olan her şeyi insanın hizmetine vermiş, yeryüzünde emaneti yüklenen varlık olması sebebiyle de insanı sorumlu tutmuştur. İnsanın dünyadan sorumlu olmasının bir anlamı da budur. Ayrıca içinde yaşamın devam ettiği şu dünyada, hava, toprak ve su gibi doğal kaynaklar yalnız insanın değil yeryüzündeki bütün canlıların ortak malıdır.
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de kâinatla ve eşyanın varlığı ile ilgili çok sayıda ayet bulmak mümkündür. Bu ayetlerde etrafımıza, yakın çevremize -yeryüzüne- ve uzak çevreye -gökyüzüne- bakmamız öğütlenerek dikkatimiz çekilmekte ve onlar hakkında düşünüp ibret almaya davet edilmekteyiz.
Dikkatle baktığımızda bu ayetlerin zikredilmesinde dört ana hedef görülmektedir.
Yüce Allah her şeyi yerli yerince yaratmıştır. Kâinatta fevkalade bir düzen, ahenk ve denge vardır. İnsana düşen kâinattaki bu eşsiz düzeni, ahengi ve dengeyi korumak, bunları bozacak ve tahrip edecek tutum ve davranışlardan sakınmaktır.
Müddesir suresinde “kalk insanları uyar” emrinden sonra “elbiseni / kalbini temizle-temiz tut” emrinin verilmesi İslam’ın maddî ve manevî anlamda temizliğe verdiği önemi ifade eder. Çünkü ayette veciz bir üslûpla, Hz. Peygamber’e ve onun şahsında bütün müslümanlara hem maddî hem de manevî temizlik emredilmektedir. “Elbiseni / kalbini temizle-temiz tut” emri; beden, uzuv, ev, mâbed, çevre, cadde, sokak, park vebenzeri her türlü alanın temizliğini kapsadığı gibi iç arınmayı, inanç, kalp ve ahlâk temizliğini de kapsar. Biz bu sohbetimizde maddî temizlik ve çevre temizliği üzerinde duracağız.
Yüce Allah, insanın da içinde bulunduğu tabiatı canlı ve cansız varlıklarıyla birlikte bir düzen ve denge içinde yaratmıştır. Bu düzen, yeryüzündeki canlıların yaşantılarını sürdürebilmesi için en ideali olup, herhangi bir eksikliği ve aksaklığı söz konusu değildir. Kainatta var olan bu düzen ve denge “ekolojik denge” “çevre dengesi” olarak da ifade edilmektedir.