Müminin, Allah ve Resûlü nazarındaki bu itibarı, inananlar olarak bizleri onurlandırmakla beraber aynı zamanda bize ağır bir sorumluluk da yüklemektedir. Zira bu şerefe nail olabilmek onu liyakatle taşıyabilme çabasıyla mümkündür. O halde Allah Resûlü’nün benzetmesinde ifadesini bulan hurma ağacı misali her tarafımızdan fayda dökülen bir karaktere sahip olmak durumundayız.
Bizi gerçek manada insan yapan, bizleri güzelleştirip değerli kılan ve öteki canlı-lardan ayıran özelliklerin başında söz söyleme yeteneğimiz gelir. İnsan olarak çoğu zaman öneminin farkında bile olmadığımız bu nimetle ilgili olarak, yüce Rabbimiz; güzel söz ve insanları bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlı olduğunu
Zikrettiğimiz bu ayetlerde yüce Allah, Hz. Musa’nın Firavun’a yaptığı tebliğden haberdar etmek suretiyle inanmayan müşriklere ihtarda bulunmuştur. Firavun’un azgınlığından haber verilmiş ve Hz. Musa’nın böylesine azmış, haddi aşmış birine bile giderek tebliğde bulunması istenmiştir.
Rabbimiz, en azgın insana bile davette bulunurken bir üslup öğretiyor:
Allah’ın kendisini her an görüp gözettiğini düşünen ve yaptığı her şeyin hesabını bir gün vereceğine inanan takva sahibi bir müminin, gizli ve açıkta Allah’ın razı olmayacağı söz ve davranışları sergilemesi düşünülemez. Sevgili Peygamberimiz bizlere her nerede olursak olalım, Allah’a karşı saygılı olmamızı öğütlediği hadis-i şeriflerinde, yaptığımız kötülüklerin ardından bunların günahını silecek iyilikler yapmamızı da tavsiye buyurmaktadır
Yüce Allah’tan başka her varlık sonradan olmuştur. O, sonradan olan varlıklara hiçbir yönden benzemez. Rabbimiz, kendisi hakkında bizim hatıra getirdiklerimizin de ötesinde bir varlıktır. Bu sebeple insanın tasavvuru ve tahayyülü O’nu idrakten acizdir.
Varlık âleminde bulunan her şey, yüce Yaratıcıyı kendi lisanı ile tesbih ediyor, hepsi O’na övgü ve senada bulunuyor. Zira bütün mülk ve saltanat Allah’ındır ve hamd O’na mahsustur. O her şeye hakkıyla gücü yetendir
Yüce Allah bizleri insan olarak yaratmış; akıl, irade, hürriyet ve sorumluluk vermiş, peygamberler aracılığıyla mesajlar göndermiştir. Bizlere gönderilen bu mesajları anlayabilmemiz, anlatabilmemiz, O’nun rızasına uygun olarak hayatımızı yönlendirebilmemiz için de başta konuşma olmak üzere bazı kabiliyetler bahşetmiş ve dünya hayatında bizleri sınava tabi tutacağını haber vermiştir.
Okuduğumuz bu ayetlerde; gerçek müminlerin beş vasfı üzerinde durulmuştur. Müminler bu vasıfları kazanmaları hususunda teşvik edilmiş ve bu uğurda çaba gösterenlerin büyük mükâfatlar elde edecekleri beyan edilmiştir:
Yüce Allah insanları kendi yoluna davet etmek için peygamberler ve kitaplar göndermiştir. Bu yüce elçiler de aldıkları mesajları, ne pahasına olursa olsun, topluma olduğu gibi iletmişlerdir. Peygamberler görevlerini yerine getirirlerken canları pahasına da olsa ilahî mesajlarda en küçük bir saptırma yapmamışlar, insanları doğru bilgilendirmişlerdir. Fakat zamanla bu peygamberlerin ileri gelen ümmetlerinden bazıları, çeşitli kaygılarla ve menfaatlerine uymadığı için, gerçekleri gizleme, ayetleri amacından saptırarak yorumlama ve çarpıtma yoluna gitmişlerdir.
Gayb, akıl ve duyular yoluyla hakkında bilgi edinilmesi mümkün olmayan varlık alanı demektir. Birçok Kur’an ayetinden ve hadis-i şeriflerden (Müslim, “İmân", 287) de anlaşıldığı üzere gayb adı verilen bu alanla ilgili bilgiler yüce Rabbimize aittir. Nitekim yüce Allah; “Göklerin ve yerin gizli bilgileri Allah’a aittir...”