İnsanlığın ortak değeri olarak nitelendirebileceğimiz adalete, dinimizde de büyük değer verilmiş, bu ayette olduğu gibi değişik vesilelerle adaletin ayakta tutulması emredilmiştir. Adalet, kanun önünde herkesin eşitliği, kültür, bilgi ve statü farklılıklarından dolayı insanlara başka başka davranılmaması demektir. Öz bir ifadeyle adalet, insan niteliğine haiz herkese aynı derecede akraba, aynı derecede de yabancıdır. Onun merkezinde, sadece hak ve hakkaniyet vardır.
Dinimizin emir ve yasakları incelendiğinde, hepsinde birey ve toplumun maddi ve manevi yararının gözetildiği görülmektedir. Bu nedenledir ki dinimiz, birey ve toplum olarak bizim için son derece önemli olan temizliğe büyük bir önem vermiştir. Dinimize göre beden, elbise, mesken ve çevre temizliği gibi maddi temizlikten ayrı olarak bir de hükmî temizlik kavramı vardır. Bu tür temizlik, kişinin durumuna göre abdest ya da gusül ile sağlanır. Abdest ve gusül başlı başına maddi temizlik özelliği de taşıyıp sağlık açısından bir dizi faydalar içermekle birlikte esasen bir hükmî temizlik işlemi ve arınma yoludur. Su bulunmaması durumunda abdest ve guslün bu işlevi teyemmüm ile yerine getirilir.
Her konuda olduğu gibi temizlik konusunda da örnek alacağımız ve öğütlerine uyacağımız insan, Peygamberimizdir. O, temizlik bilmeyen bir toplum içinde dünyaya geldiği halde herkesin dikkatini çekecek şekilde temizliğe, kılık ve kıyafet düzgünlüğüne özen gösterirdi. Temizliğe riayet etmeyenleri, bozuk kılık ve kıyafetle dolaşanları ve çevresini kirletenleri gördüğünde bundan rahatsız olur ve bu kimseleri uyarırdı,
Helâl, Kur'an ve Sünnet'in helâl kıldığı, dinin serbest ettiği, yapılmasını uygun gördüğü, izin verdiği, hakkında yasaklama veya kısıtlama bulunmayan şeylerdir. Mübah ve caiz gibi terimlerle ifade edilir.
Helâli aramak farzdır. Mümin, helâl ve temiz olan şeyleri tüketmek zorundadır. Yediği ve kullandığı şeyler temiz olmalıdır. İlk insan ve ilk Peygamber olan Hz. Âdem'den (a.s) kıyamete kadar bütün müminlere helal ve temiz şeylerden yenmesi emredilmiştir.
Hayatın bütün alanlarını ibadet kapsamına alan İslam; helal yollardan kazanç sağlama çabasını ve bu amaçla yapılan iş ve ticareti de ibadet olarak değerlendirmiştir. (Bk. Muhlis Akar, İş ve Ticaret Ahlakı, Diyanet Yay.) Kur’an-ı Kerim’de meşru ölçüler içerisinde yapılacak her türlü alışveriş ve ticaretin helal olduğu وَاَحَلَّ اللهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبوَا (Bakara, 275.) bildirilmiştir. Sevgili Peygamberimiz de, “Doğru sözlü ve güvenilir tüccar, (ahirette) peygamberler, sıddîkler ve şehitlerle beraberdir.” (Tirmizi, Büyû; 4; İbn Mâce; Ticârât, 1; Dârimî, Buyû: 8.) buyurarak; müminleri iş ve ticaret hayatlarında dürüst davranmaya ve dolayısıyla helal kazanç duyarlılığına sahip olmaya teşvik etmiştir.
Gün olur Çanakkale de 250 bin şehit verilir. Gün olur Kurtuluş savaşı için Vatan Evlatları canlarından olur. Gün olur acılar ortaya çıkar. Gün olur Soma’da 250 kardeşimiz toprağın metrelerce altında ailelerin geçimlerini sağlamak için çalıştığı yerde canlarını verir.
Suç, kusur, kabahat, hata ve günahı bağışlamak, yapılan suçtan dolayı cezalandırmamak, suç işleyeni kınamamak. Suçlu veya maznun hakkındaki infazdan, hukukî uygulamadan vazgeçilmesi anlamında bir İslâm hukuku ıstılahı
Ailenin birinci sorumlusu babadır. İslâm ailesi esas itibariyle anne, baba, çocuklardan meydana gelir. Ailenin terbiyevî işlerinden öncelikle baba sorumludur. Bu sorumluluğu yerine getirebilmesi için bir kısım yetkilere sahiptir. Bu sebeple de reis durumundadır baba.
Bize verilen ömrün hikmeti Cenâb-ı Hakk’a güzel bir kul olabilmek, kullukta bir seviyeye ulaşabilmek. İnsanlar arasında en büyük derece olan peygamberlik de hep bu abdiyyet/kulluk içinde Hak vergisi ilâhî bir rütbe olmuştur. Dolayısıyla bütün mü’minlere şart: Güzel Bir Kulluk
İnternet keşfolunalı beri ikinci bir hayat boyutu oluştu dünyada: sanal (online) hayat. Bu sanal alemde insanlar, sohbet odaları vasıtasıyla tanışıyor, konuşuyor, tartışıyor